439 Kayıt Bulundu.
Bize Osman b. Ebu Şeybe, ona Cerîr, ona Mansûr, ona Zührî, ona Humeyd b. Abdurrahman, ona da Ebu Hureyre (ra) şöyle rivayet etmiştir: "Bir adam Nebî'nin (sav) huzuruna gelip 'Şu topluluğun en rezili olan kimse ramazan ayında hanımı ile beraber oldu' dedi. Rasulullah (sav), 'Özgürlüğüne kavuşturacak bir köle bulabilir misin?' diye sorunca, adam 'Hayır' dedi. 'Peki peş peşe iki ay oruç tutabilir misin?' diye sorunca, adam 'Hayır' dedi. Nebî (sav) "O zaman altmış fakiri doyurmaya imkanın var mı?' deyince, adam yine 'Hayır' dedi. Derken Rasulullah'a (sav) içinde hurma bulunan bir arak getirildi (ki ona zenbîl, sepet denilir). Nebî (sav) 'Yaptığının kefareti olarak bunu fakirlere yedir' buyurdu. Adam 'Bizden daha ihtiyaç sahibi olana mı! Medine'nin iki taşlığı arsında bizden daha muhtaç ev halkı yoktur ki' dedi. Rasulullah da (sav) 'O zaman onu ailene yedir' buyurdu."
Açıklama: ''الأَخِرَ'' ifadesi ile olarak şerhlerde net yoruma rastlanmamış, mevcut görüşler içerisinden biri tercih edilmiştir.
Bize İbrahim b. Musa, ona Hişâm, ona İbn Cüreyc, ona Amr b. Dînâr, ona da Atâ b. Mînâ, Ebu Hureyre'nin şöyle dediğini rivayet etmiştir: "Şu iki oruç ile iki alışveriş şekli yasaklanmıştır: Ramazan ve kurban bayramı günlerini oruçlu geçirmek. Mala dokunmak suretiyle gerçekleşen (mülâmese) ile tarafların bir malı incelemeden birbirlerine atmaları suretiyle gerçekleştirdikleri (münâbeze) satışları."
Açıklama: 'Mülâmese' ve 'münâbeze', cahiliye döneminde yaygın olarak kullanılan, malların incelenmeksizin satıldığı için aldanma ihtimalinin yüksek olduğu iki alışveriş türüdür.
Bize Muhammed b. Ali b. Hasan b. Şakîk, ona babası (Ali b. Hasan b. Şakîk), ona Ebu Hamza (Muhammed b. Meymûn), ona Asım (b. Ebu Necûd), ona da Zir (b. Hubeyş), Abdullah b. Mesud'un şöyle dediğini rivayet etmiştir: "Rasulullah (sav) her ayın aydınlık günlerinde (eyyâm-ı bîd) üç gün oruç tutardı. Cuma günlerini de nadiren oruçsuz geçirirdi."
Açıklama: (مِنْ غُرَّةِ كُلِّ شَهْرٍ) ifadesinde geçen (غُرَّةِ) kelimesinin anlamıyla ilgili iki ihtimal bulunmaktadır: 1- Ayın ilk günleri, 2- Ayın en parlak olduğu, yani "eyyâm-ı biyd [aydınlık günler]" da denilen ve hicri ayların 13, 14 ve 15. gecelerine denk gelen günler. (İtyûbî, Zahîratü'l-ukbâ, XXI, 275.)
Bize Müslim b. İbrahim, ona Şu‘be, ona Abbas b. Ferrûh el-Cüreyrî, ona Ebu Osman en-Nehdî, ona da Ebu Hureyre (ra) şöyle rivayet etmiştir: "Can dostum (Hz. Peygamber), bana ölünceye kadar terk etmeyeceğim şu üç şeyi tavsiye etti: Her aydan üç gün oruç tutmamı, kuşluk namazını ve vitir namazını kılıp uyumayı."
Bize Ebu Yemân, ona Şuayb, ona Zührî, ona Humeyd b. Abdurrahman, ona da Ebu Hureyre (ra) şöyle rivayet etmiştir: "Bizler Nebî'nin (sav) huzurunda oturuyorken, bir adam geldi ve 'Helak oldum yâ Rasulallah!' dedi. Hz. Peygamber (sav) 'Ne oldu, neyin ver?' diye sorunca, 'Oruçlu iken hanımımla beraber oldum' dedi. Nebî (sav), 'Azat edecek bir köle bulabilir misin?' deyince, adam 'Hayır' dedi. 'Peki peş peşe iki ay oruç tutabilir misin?' deyince, adam yine 'Hayır' dedi. Hz. Peygamber (sav) 'Altmış fakiri doyurma imkanın var mı?' diye sorunca, adam 'Hayır' cevabını verdi. Nebî (sav), bir müddet durdu. Biz bu haldeyken Rasulullah'a (sav) içinde hurma bulunan bir sepet getirildi. -Râvilerden biri arak'ın miktel (sepet, kova) olduğu açıklamasını yapmıştır- Hz. Peygamber (sav) 'Soru soran nerede?' buyurdu. Adam 'Benim' deyince de 'Al bunları, sadaka olarak dağıt' buyurdu. Adam, 'Yâ Rasulallah! Benden daha fakir birine mi dağıtayım? Vallahi iki taşlık arasında -râvilerden biri 'Medine'nin iki taşlığı' açıklamasında bulunmuştur- benim ailemden daha fakiri yoktur!' dedi. Bu söz üzerine Nebî (sav), yan dişleri gözükene dek güldü. Ardından da 'Onu ailene yedir' buyurdu."
Bize Kasım b. Dînâr, ona Ubeydullah b. Musa ve Talk b. Ğannâm, onlara Şeybân, ona Âsım, ona Zir, ona da Abdullah (b. Mesud) şöyle rivayet etmiştir: "Rasulullah (sav), her ayın en parlak günleri olan üç gününde (ayyâm-ı bîd) oruç tutardı. Cuma günü oruçlu olmadığı ise pek azdı." [Ebu İsa (et-Tirmizî) bu hadisle ilgili şu değerlendirmede bulunmuştur: Bu konuda İbn Ömer ve Ebu Hureyre'den de hadis nakledilmiştir. Abdullah (b. Mesud) hadisi, hasen-garîb bir rivayettir. İlim ehlinden bazısı, cuma günü oruç tutulmasını müstehap görmüştür. Mekruh olan, kişinin önceki veya sonraki gününde oruç tutmayıp sadece cuma günü oruç tutmasıdır. Bu hadisi Asım'dan Şu'be de rivayet etmiş, ancak hadisi merfu olarak aktarmamıştır.]
Bize Muhammed b. Beşşâr, ona Muhammed (b. Cafer), ona Şu'be, ona Ebu İshak, ona Ebu Ahvas, ona da Abdulah (b. Mesud) şöyle rivayet etmiştir: "Allah (ac) şöyle buyurmuştur: 'Oruç ancak benim için tutulur ve onun karşılığını da (hakkıyla) ancak ben veririm. Oruç tutan kimse için, Rabbine kavuştuğundaki ve orucunu açtığındaki olmak üzere iki sevinç anı vardır.' Gerçekten oruçlunun ağız kokusu, Allah katında misk kokusundan daha hoştur."
Bize Kasım b. Dînâr, ona Ubeydullah b. Musa ve Talk b. Ğannâm, onlara Şeybân, ona Âsım, ona Zir, ona da Abdullah (b. Mesud) şöyle rivayet etmiştir: "Rasulullah (sav), her ayın en parlak günleri olan üç gününde (ayyâm-ı bîd) oruç tutardı. Cuma günü oruçlu olmadığı ise pek azdı." [Ebu İsa (et-Tirmizî) bu hadisle ilgili şu değerlendirmede bulunmuştur: Bu konuda İbn Ömer ve Ebu Hureyre'den de hadis nakledilmiştir. Abdullah (b. Mesud) hadisi, hasen-garîb bir rivayettir. İlim ehlinden bazısı, cuma günü oruç tutulmasını müstehap görmüştür. Mekruh olan, kişinin önceki veya sonraki gününde oruç tutmayıp sadece cuma günü oruç tutmasıdır. Bu hadisi Asım'dan Şu'be de rivayet etmiş, ancak hadisi merfu olarak aktarmamıştır.]