1101 Kayıt Bulundu.
Bize Ka'nebî, ona Mâlik (b. Enes), ona Ebu Zinâd, ona A'rec, ona da Ebu Hureyre, Rasulullah'ın (sav) şöyle buyurduğunu rivayet etmiştir: "Sizden biri sakın 'Allah'ım dilersen beni bağışla, Allah'ım dilersen bana merhamet et' demesin. İstediğini kararlı olarak istesin. Çünkü Allah için bir zorlayıcı yoktur."
Açıklama: Hadisteki 'İstediğini kararlı olarak istesin' kısmı, Allah'tan isteğini emir kipiyle, ısrarla ve yapmasını kesin isteyerek şeklinde anlaşılmalıdır. Rivayetin sonundaki 'Çünkü Allah için bir zorlayıcı yoktur' kısmı da siz emir kipi kullansanız da, Rabbinize emreder şekilde dua etseniz de bu emir yerine geçmez anlamındadır.
Bize İshak b. İbrahim el-Hanzalî ve Haccac b. Şair -Metin Haccac'a aittir-, onlara Abdürrezzak b. Hemmam, ona Sevrî, ona Alkame b. Mersed, ona Muğîra b. Abdullah el-Yeşkürî, ona Marur b. Süveyd, ona da Abdullah b. Mesud (ra) şöyle rivayet etti: "Hz. Peygamber'in (sav) eşi Ümmü Habibe 'Allah'ım! Beni, eşim Rasulullah (sav), babam Ebu Süfyan ve kardeşim Muaviye ile hissedar eyle' diyerek dua etti. Bunun üzerine Rasulullah (sav) ona 'Allah'tan; belirlenmiş eceller, ayak basılıp kat edilmiş izler ve pay edilmiş rızıklar için talepte bulundun. Allah, bunlardan hiçbir şeyi, vuku bulacağı vadesinin öncesine almayacak ve bunlardan hiçbir şeyi de vuku bulacağı vadesinin sonrasına bırakmayacaktır. Allah'tan seni, Cehennemdeki azaptan ve kabirdeki azaptan korumasını isteseydin senin için kesinlikle daha hayırlı olurdu' buyurdu. Abdullah b. Mesud der ki: Bir adam 'Ey Allah'ın Rasulü! Maymunlar ve domuzlar (Allah tarafından insandan) dönüştürülmüş olan canlılar mıdır?' diye sordu, Rasulullah (sav) de 'Şüphesiz Allah helak ettiği veya azap ettiği hiç bir kavmin neslini devam ettirmemiştir. Kuşkusuz maymunlar ve domuzlar, daha önceden de vardı' cevabını verdi."
Bize Ebu Nuaym, ona Süfyan, ona Alkame, ona Süleyman b. Büreyde, ona da (Yahya) b. Ya'mer şöyle haber vermiştir: Abdullah b. Ömer'e “Biz uzak beldelere yolculuk yapıyoruz ve orada kaderin olmadığını söyleyen insanlarla karşılaşıyoruz” dedim. Abdullah b. Ömer “Onlarla karşılaştığınızda onlara 'Abdullah b. Ömer sizden uzak, siz de ondan uzaksınız' deyin” diye üç kere tekrarladı, ardından şu hadisi nakletti. "Biz Hz. Peygamber'in (sav) yanındayken bir adam çıkageldi. -Abdullah b. Ömer adamın özelliklerini de anlattı.- Hz. Peygamber (sav) ona 'Yaklaş' dedi. Adam yaklaştı. Tekrar 'Yaklaş' dedi. Adam yaklaştı. Yine 'Yaklaş' dedi adam yine dizleri birbirine değecek kadar yaklaştı ve 'Ey Allah'ın Rasulü! İman nedir? veya bana imandan haber ver' dedi. Hz. Peygamber (sav) 'Allah'a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, ahiret gününe ve kadere iman etmendir' dedi. [Süfyan der ki: Sanırım 'kaderin hayrına ve şerrine' ifadesini de kullandı.] Adam 'İslam nedir?' diye sordu. Hz. Peygamber (sav) 'Namaz kılmak, zekat vermek, hacca gitmek, Ramazan orucu tutmak ve cünüplükten gusletmektir' buyurdu. Adam 'Söylediğin her şeyi doğru söyledin, doğru söyledin' dedi. Topluluk 'Biz daha önce Hz. Peygamber'e (sav) karşı bu kadar saygılı bir adam görmedik. Sanki Hz. Peygamber'e (sav) o öğretiyor' dedi. Sonra adam 'Ey Allah'ın Rasulü! Bana ihsandan haber ver' dedi. Hz. Peygamber (sav) 'Allah'a sanki onu görüyormuş gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da o seni görüyor' buyurdu. Biz 'Biz daha önce Hz. Peygamber'e (sav) karşı bu kadar saygılı bir adam görmedik' dedik Adam bunların hepsini 'Doğru söyledin, doğru söyledin' diyerek tasdik ediyordu. Adam 'Bana kıyametin vaktini haber ver' dedi. Hz. Peygamber (sav) 'Bu konuda, sorulan sorandan daha bilgili değildir' dedi. Adam da 'Doğru söyledin' dedi. Biz yine 'Hz. Peygamber'e (sav) bu adamdan daha saygılı bir kişi görmedik' dedik. Adam sonra da ayrılıp gitti. [Süfyan der ki:] Hz. Peygamber (sav) 'Gidin adamı arayın' dedi. Ancak onu bulamadılar. Hz. Peygamber (sav) 'Bu gelen Cibrîl'dir, size dininizi öğretmek için geldi. Bana hangi surette gelse onu tanırdım — bu suret dışında' dedi."
Bize İshak b. İbrahim el-Hanzalî, ona Osman b. Ömer, ona Azra b. Sabit, ona Yahya b. Ukayl, ona Yahya b. Ya'mer, ona da Ebu Esved ed-Düelî şöyle söylemiştir: İmran b. Husayn bana “İnsanların bugün yaptıkları ameller ve çabaladıkları şeyler hakkında ne düşünüyorsun? Bunlar onlar hakkında verilmiş bir hüküm ve kesinleşmiş bir kader midir yoksa Peygamberlerinin getirdiği ve amel etmelerini gerektirecek delillerle karşılaşmalarıyla mı ilgilidir?” diye sordu. Ben de insanların yaptıkları amellerin, kesinleşmiş ve ezelden takdir edilmiş olduğunu söyledim. İmran “Öyleyse bu zulüm olmuyor mu? Bundan dolayı dehşete kapıldım” dedi. Ben de her şeyi Allah'ın yarattığını ve her şeyin onun tasarrufunda olduğunu, Allah fiillerinden dolayı sorguya çekilemeyeceğini fakat insanların yaptıklarından dolayı hesaba çekileceğini söyledim. Bunun üzerine bana “Allah sana merhamet etsin. Ben bunları sadece seni sınamak için sormuştum” dedi ve ekledi: "Müzeyne kabilesinden iki kişi Rasulullah'a (sav) gelerek 'Ey Allah'ın Rasulü! İnsanların bugün yaptıkları ameller ve çabaladıkları şeyler hakkında ne düşünüyorsun? Bunlar onlar hakkında verilmiş bir hüküm ve kesinleşmiş bir kader midir yoksa Peygamberlerinin getirdiği ve amel etmelerini gerektirecek delillerle karşılaşmalarıyla mı ilgilidir?' diye sordu. Bunun üzerine Hz. Peygamber (sav) 'Hayır, bu, ezelden takdir edilmiş ve verilmiş bir hükümdür. Allah'ın kitabında 'Nefse ve onu şekillendirene, sonra da ona iyilik ve kötülük kabiliyeti verene and olsun' [Şems, 91/7-8] ayeti de bunu tasdik etmektedir' buyurdu."
Bana Ebu Tahir (el-Kuraşî) ve Ahmed b. İsa (el-Mısrî), onlara İbn Vehb (el-Kuraşî), ona Yunus b. Yezid (b. Mişkan), ona İbn Şihab (ez-Zührî), ona Ebu Seleme Abdurrahman (b. ez-Zührî), ona da Ebu Hüreyre Rasul-i Ekrem’in (sav) şöyle buyurduğunu rivayet etti: “Her doğan çocuk fıtrat (İslam) üzere dünyaya gelir.” Sonra Ebu Hüreyre, "Allah'ın insanları üzerinde yarattığı fıtrata sımsıkı tutun. Allah'ın yaratmasında hiçbir değiştirme yoktur. İşte bu dosdoğru dindir." âyetini okuyun." demektedir. (Rum, 30/30)
Bize Ahmed b. Osman en-Nevfelî, ona Ebu Asım, ona İbn Cüreyc, ona Ebu Zübeyr, ona da Ebu Tufeyl, Abdullah b. Mesud'un şöyle dediğini rivayet etmiş ve hadisi Amr b. Haris'in hadisi gibi nakletmiştir: Abdullah b. Mesud “Şaki annesinin karnında şakî olandır. Said ise başkasından ibret alandır” dedi. Müteakiben Amr, Rasulullah'ın (sav) ashabından Huzeyfe b. Esîd el-Ğıfârî denilen bir zata gelerek İbn Mesud’un söylediğini ona nakletti. Bunun üzerine Huzeyfe “Bir adam amelsiz nasıl şakî olabilir” dedi. Bu kişi de ona “Sen buna şaşıyor musun? Ben Rasulullah'ın (sav) şöyle buyurduğunu işittim” dedi: "Nutfenin üzerinden kırk iki gece geçtiği zaman Allah ona bir melek gönderir. Melek ona suretini verir, onun kulağını, gözünü, cildini, etini ve kemiklerini yaratır. Sonra 'Ya Rabbi! Erkek mi olacak, dişi mi?' diye sorar. Rabbin dilediğini hüküm buyurur, melek de yazar. Sonra 'Ey Rabbim! Eceli ne olacak' der. Rabbin dilediğini söyler, melek yine yazar. Sonra 'Ey Rabbim rızkı ne olacak der. Rabbin dilediği hükmü verir, melek de yazar. Sonra melek elinde bir sahife ile çıkar kendisine emredileni eksiltebilir, ne de ona ekleme yapabilir."
Bize Utbe b. Abdullah b. Utbe, ona Malik, ona Abdullah b. Abdullah b. Cebr b. Atik, ona Abdullah b. Abdullah'ın anne tarafından dedesi olan Atik b. Haris, ona da Cebr b. Atik şöyle rivayet etmiştir: "Peygamber (sav), Abdullah b. Sabit'i ziyarete geldi. O, ruhunu teslim etmek üzereydi. Seslendi fakat cevap vermeyince 'Varlığımız, Allah içindir, sonun da ona dönecek ve hesaba çekileceğiz' [Bakara, 2/156] ayetini okudu ve 'Ebu Rabi'nin ölümü üzerine Allah'a boyun eğdik' buyurdu. Kadınlar, yüksek sesle ağlamaya başladılar. İbn Atik onları susturmaya çalıştı. Rasulullah (sav) 'Bırak onları, vacip olunca kimse ağlamasın' buyurdu. Oradakiler 'Vacip olmak nedir? Ey Allah'ın Rasulü!' dediler. 'Ölümdür' buyurdu. Abdullah b. Sabit'in kızı 'Ey babacığım, senin şehit olduğunu umuyorum, çünkü sen şehitlik için her şeyi hazırlamıştın' dedi. Bunun üzerine Rasulullah da (sav) 'Allah ona niyetine göre ecrini vermiştir. Şehitlikten ne anlıyorsunuz?' buyurdu. Orada bulunanlar da 'Allah yolunda ölmek veya öldürülmektir' dediler. Bunun üzerine Rasulullah (sav) 'Allah yolunda öldürülmenin dışında şehitlik yedi çeşittir. Taun hastalığından ölen şehittir. İç hastalıklarından ölen şehittir. Suda boğularak ölen şehittir. Yıkıntı altında kalan şehittir. Zat'ül cenb (akciğer) hastalığından ölen şehittir. Yangında ölen şehittir. Doğum yaparken veya kadın hastalığından dolayı ölen kadın şehittir."
Bize Ahmed b. Salih, ona İbn Vehb, ona Hişam b. Sa'd, ona Zeyd b. Eslem, ona babası, ona Ömer b. Hattab'ın söylediğine göre Rasulullah (sav) şöyle buyurmuştur:, "Hz.Musa (as) 'Ey Rabbim! Bize, bizi ve kendisini cennetten çıkaran Hz.Adem'i (as) göster dedi. Allah Teala ona Adem'i gösterdi. Hz. Musa, Adem'e 'Sen bizim babamız Adem'sin' dedi. Hz. Adem de 'Evet' dedi. Bunun üzerine Hz. Musa 'Sen, Allah'ın kendi ruhundan üflediği, bütün isimleri öğrettiği, meleklere secde etmelerini emredip de onların secde ettiği Adem'sin' dedi. Hz. Adem de 'Evet' dedi. Bunun üzerine Hz. Musa 'Bizi ve kendini cennetten çıkarmana seni sevk eden sebep nedir?' diye sordu. Hz. Adem 'Sen kimsin?' dedi. Hz. Musa kendini tanıttı. Bunun üzerine Hz. Adem 'Sen İsrail oğullarının peygamberlerinden, Allah'ın araya bir elçi koymaksızın kendisiyle perde arkasından konuştuğu kişi değil misin?' dedi. Hz. Musa da 'Evet' diyerek cevap verdi. Hz. Adem 'Sen bunun ben yaratılmadan önce Allah'ın kitabında daha önceden takdir edilmiş olduğuna dair (bilgiyi sana gelen vahiyler arasında) bulmadın mı?' dedi. Hz. Musa 'Evet' diyerek cevap verdi. Bunun üzerine Hz. Adem 'Hal böyle iken hakkımda daha önceden Yüce Allah tarafından takdir edilmiş hükmü bulunan bir konuda mı beni kınıyorsun?' dedi. Rasullullah (sav) sözlerine devam ederek şöyle buyurdu: Adem, Musa'ya galip geldi. Adem Musa'ya galip geldi."
Bana Yahya, ona Malik, ona Abdullah b. Abdullah b. Cabir b. Atik, ona Abdullah b. Abdullah b. Cabir'in anne tarafından dedesi olan Atik b. Haris, ona da Cabir b. Atik şöyle rivayet etmiştir: "Peygamber (sav), Abdullah b. Sabit'i ziyarete geldi. O, ruhunu teslim etmek üzereydi. Seslendi fakat cevap vermeyince 'Varlığımız, Allah içindir, sonun da ona dönecek ve hesaba çekileceğiz' [Bakara, 2/156] ayetini okudu ve 'Ebu Rabi'nin ölümü üzerine Allah'a boyun eğdik' buyurdu. Kadınlar, yüksek sesle ağlamaya başladılar. İbn Atik onları susturmaya çalıştı. Rasulullah (sav) 'Bırak onları, vacip olunca kimse ağlamasın' buyurdu. Oradakiler 'Vacip olmak nedir? Ey Allah'ın Rasulü!' dediler. 'Ölümdür' buyurdu. Abdullah b. Sabit'in kızı 'Ey babacığım, senin şehit olduğunu umuyorum, çünkü sen şehitlik için her şeyi hazırlamıştın' dedi. Bunun üzerine Rasulullah da (sav) 'Allah ona niyetine göre ecrini vermiştir. Şehitlikten ne anlıyorsunuz?' buyurdu. Orada bulunanlar da 'Allah yolunda ölmek veya öldürülmektir' dediler. Bunun üzerine Rasulullah (sav) 'Allah yolunda öldürülmenin dışında şehitlik yedi çeşittir. Taun hastalığından ölen şehittir. İç hastalıklarından ölen şehittir. Suda boğularak ölen şehittir. Yıkıntı altında kalan şehittir. Zat'ül cenb (akciğer) hastalığından ölen şehittir. Yangında ölen şehittir. Doğum yaparken veya kadın hastalığından dolayı ölen kadın şehittir."
Bize Ahmed b. Osman en-Nevfelî, ona Ebu Asım, ona İbn Cüreyc, ona Ebu Zübeyr, ona da Ebu Tufeyl, Abdullah b. Mesud'un şöyle dediğini rivayet etmiş ve hadisi Amr b. Haris'in hadisi gibi nakletmiştir: Abdullah b. Mesud “Şaki annesinin karnında şakî olandır. Said ise başkasından ibret alandır” dedi. Müteakiben Amr, Rasulullah'ın (sav) ashabından Huzeyfe b. Esîd el-Ğıfârî denilen bir zata gelerek İbn Mesud’un söylediğini ona nakletti. Bunun üzerine Huzeyfe “Bir adam amelsiz nasıl şakî olabilir” dedi. Bu kişi de ona “Sen buna şaşıyor musun? Ben Rasulullah'ın (sav) şöyle buyurduğunu işittim” dedi: "Nutfenin üzerinden kırk iki gece geçtiği zaman Allah ona bir melek gönderir. Melek ona suretini verir, onun kulağını, gözünü, cildini, etini ve kemiklerini yaratır. Sonra 'Ya Rabbi! Erkek mi olacak, dişi mi?' diye sorar. Rabbin dilediğini hüküm buyurur, melek de yazar. Sonra 'Ey Rabbim! Eceli ne olacak' der. Rabbin dilediğini söyler, melek yine yazar. Sonra 'Ey Rabbim rızkı ne olacak der. Rabbin dilediği hükmü verir, melek de yazar. Sonra melek elinde bir sahife ile çıkar kendisine emredileni eksiltebilir, ne de ona ekleme yapabilir."