Giriş

Bize Züheyr b. Harb, ona Affan, ona Hammad, ona Sabit, ona da Enes'in rivayet ettiğine göre Rasulullah (sav) dolaşmak üzere ashabından bir zatın yanına girmiş. Adam kuş yavrusu gibiydi (zayıflamıştı)]. Hadis, Humeyd hadisinin anlamındadır. Yalnız o, "Allah'ın azabına sen güç getiremezsin" demiş, peşinden onun için Allah'a dua etti. Allah da şifasını verdi cümlesini söylememiştir.


    Öneri Formu
76 M006837 Müslim, Zikir ve Dua ve Tevbe ve İstiğfar, 24

Bize Asım b. Nadr et-Teymî, ona Halid b. Haris, ona da Humeyd bu isnadla "bizi cehennem azabından koru" ifadesine dek nakledip ilave bilgiyi zikretmemiştir.


    Öneri Formu
77 M006836 Müslim, Zikir ve Dua ve Tevbe ve İstiğfar, 23

Bize Ali b. Muhammed, ona İshak b. Süleyman, ona Ebu Sinan, ona Vehb b. Halid el-Hımsî, ona da ed-Deylemî şöyle demiştir: "Bu kader konusuyla ilgili olarak kalbime, beni huzursuz edecek bir şeyler düştü. Dinim ve amelim ilgili beni bozmasından korktum. Hemen Übey b. Ka'b'ın yanına geldim ve ona 'Ey Ebu Münzir! Bu kader konusuyla ilgili olarak kalbime, beni huzursuz edecek bir şeyler düştü. Dinim ve amelimle ilgili olarak beni bozmasından korktum. Bu konuyla ilgili olarak bana bir şeyler anlatabilir misin? Umulur ki Allah bu anlatacaklarınla bana bir fayda nasip eder' dedim. Şöyle dedi: Eğer Allah gökler ve yeryüzü ehline azap edecek olsaydı onlara azap ederdi ve bu durumda Allah, onlara zulmetmiş olmazdı. Eğer onlara merhamet etseydi bu rahmeti de yaptıkları amellere nazaran onlar için daha hayırlı olurdu. Allah yolunda infak edeceğin Uhud Dağı kadar altının ya da Uhud dağı kadar (malın) olsaydı, kadere iman etmedikçe ve karşılaşıp yaşadığın durumların seni ıskalamayacak olduğunu, seni ıskalayan durumların da zaten başına gelmeyecek olduğunu bilmedikçe bu hayrın kabul edilmezdi. Kuşkusuz sen, eğer bundan başka bir inanç ve düşünce ile ölecek olursan Cehenneme girdin demektir. Sen yine de kardeşim Abdullah b. Mesud'a gidip bu konuyu bir de ona sormanda seninle ilgili olarak herhangi bir sıkıntı söz konusu olamaz.' Bunun üzerine Abdullah'ın yanına geldim ve konuyu bir de ona sordum. Übey'in söylediği şeylerin aynısını söyledi ve ' Kardeşim Huzeyfe'ye gidip bu konuyu bir de ona sormanda seninle ilgili olarak herhangi bir sıkıntı söz konusu olamaz' dedi. Hemen Huzeyfe'nin yanına geldim ve konuyu ona da sordum. Abdullah'ın söylediği şeylerin aynısını söyledi ve 'Zeyd b. Sabit'in yanına gidip ona da sorabilirsin' dedi. Hemen Zeyd b. Sabit'in yanına geldim ve konuyu kendisine sordum. Dedi ki: 'Rasulullah'ı (sav) şöyle buyururken duydum:" "Eğer Allah gökler ve yeryüzü ehline azap edecek olsaydı onlara azap ederdi ve bu durumda Allah, onlara zulmetmiş olmazdı. Eğer onlara merhamet etseydi bu rahmeti de yaptıkları amellere nazaran onlar için daha hayırlı olurdu. Allah yolunda infak edeceğin Uhud Dağı kadar altının ya da Uhud dağı kadar (malın) olsa, kadere iman etmedikçe ve karşılaşıp yaşadığın durumların seni ıskalamayacak olduğunu, seni ıskalayan durumların da zaten başına gelmeyecek olduğunu bilmedikçe bu hayrın kabul edilmez. Kuşkusuz sen, eğer bundan başka bir inanç ve düşünce ile ölecek olursan Cehennem'e girdin demektir."


    Öneri Formu
7825 İM000077 İbn Mâce, Sunne, 10

Bize Abdullah b. Abdurrahman b. Behram ed-Dârimî, ona Mervan b. Muhammed ed-Dımeşkî, ona Said b. Abdülaziz, ona Rabi'a b. Yezid, ona Ebu İdris el-Havlânî, ona Ebu Zer, ona da Rasulullah (sav) Allah'tan rivayet ederek 'Allah şöyle buyurdu' demiştir: "Ey kullarım! Ben zulmü kendime haram kıldığım gibi onu sizin aranızda da haram kıldım. Artık birbirinize zulmetmeyin. Ey kullarım! Hepiniz dalalettesiniz, yalnız benim hidayete erdirdiğim müstesna! O halde benden hidayet dileyin ki, sizi hidayete erdireyim. Ey kullarım! Hepiniz açsınız! Yalnız benim doyurduğum müstesna. İmdi benden yiyecek isteyin ki, sizi doyurayım. Ey kullarım! Hepiniz çıplaksınız, yalnız benim giydirdiğim müstesna! Şu halde benden giyecek isteyin ki, sizi giydireyim. Ey kullarım! Siz gece-gündüz günah işliyorsunuz. Bütün günahları affeden de benim. Şu halde benden af dileyin ki, sizi affedeyim! Ey kullarım! Sizin bana zarar vermeye elbet gücünüz yetmez ki, zarar veresiniz. Bana fayda vermeye de gücünüz yetmez ki, fayda veresiniz. Ey kullarım! Sizden öncekiler ve sonrakiler, tüm insanlar ve cinler, sizden en takva sahibi bir adamın halinde olsalar, bu benim mülküme bir şey kazandırmaz. Ey kullarım! Sizden öncekiler ve sonrakiler, tüm insanlar ve cinler, içinizden en kötü bir adamın halinde olsalar, bu benim mülkümden hiç bir şey eksiltmez. Ey kullarım! Sizden öncekiler ve sonrakiler, tüm insanlar ve cinler, bir alanda toplansalar ve ben­den isteseler, ben de her dileyen insana, dilediğini versem, bu bende olandan ancak iğnenin denize batırıldığı vakit çıkarıldığındaki kadar eksiltir. Ey kullarım! İşte sizin amelleriniz, onları sizin için sayıyorum. Sonra onların karşılığını size veriyorum. Artık kim hayırla karşılaşırsa, Allah'a hamd etsin. Kötülükle karşılaşan ise kendi nefsini ayıplasın." [Said der ki: Ebu İdris el-Havlâni bu hadisi rivayet ettiği vakit dizlerinin üzerine çökerdi.]


    Öneri Formu
8232 M006572 Müslim, Birr ve Sıla, 55

Bize Bündâr, ona Abdurrahman b. Mehdî, ona Süfyan, ona Umare b. Ka'kâ', ona da Ebu Zür'a b. Amr b. Cerir şöyle demiştir: "Rasulullah (sav) aramızda otururken kalktı ve '(Hastalık) birinden diğerine yayılmaz' buyurdu. Bir bedevi 'Ey Allah'ın Rasulü! Uyuz bir deveyi ağıla alıyoruz sonunda tüm develer uyuz oluyor' diye sordu. Rasulullah (sav) 'Peki, deveyi ilk uyuz yapan kimdir? Yayılma ve uğursuzluk diye bir şey yoktur. Allah her canlıyı yaratmış, onun hayatını, rızkını ve başına geleceklerini de takdir etmiştir' buyurdu" [Tirmizî der ki: Bu konuda Ebu Hureyre, İbn Abbas ve Enes’den de hadis rivayet edilmiştir. Tirmizî der ki: Muhammed b. Amr b. Safvan es-Sekafî el-Basrî, Ali b. el-Medînî’nin “Bana rükün ile makam arasında yemin ettirilse Abdurrahman b. Mehdî’den daha âlim bir kimse görmediğime yemin ederim” dedi.]


    Öneri Formu
12335 T002143 Tirmizi, Kader, 9

Bize Abdullah b. Yusuf, ona Malik, ona İbn Şihab, ona Abdülhamid b. Abdurrahman b. Zeyd b. Hattab, ona Abdullah b. Abdullah b. Hâris b. Nevfel, ona da Abdullah b. Abbas şöyle söylemiştir: "Ömer b. Hattab (ra), Şam’a doğru yola çıktı. Nihayet Serğ denilen yere gelince kendisini Ecnad’ın yöneticileri olan Ebu Ubeyde b. Cerrah ve arkadaşları karşıladı ve ona Şam’da veba çıktığını haber verdiler. Bunun üzerine Ömer ‘Bana ilk muhacirleri çağır’ dedi. Ben de hemen onları çağırdım. Ömer, Onlara Şam’da veba çıktığını söyleyip istişare etti. Onlar da bu konuda ihtilafa düştüler. Bazıları 'Önemli bir iş için yola çıktın. Bundan vaz geçmeni uygun bulmuyoruz' dediler. Bazıları da 'Beraberinde diğer insanlar ve Rasulullah’ın (sav) ashabı var. Onları bu vebaya götürmeni uygun bulmuyoruz' dediler. Ömer 'Gidebilirsiniz' dedi. Ardından 'Bana ensârı çağır' dedi. Ben de kendisine onları çağırdım. Ömer onlarla istişare etti. Onlar da muhacirler gibi davrandılar, onların ihtilafa düştükleri gibi ihtilafa düştüler. Ömer 'Gidebilirsiniz' dedi. Sonra 'Bana burada bulunan fetih yılında hicret etmiş olan Kureyşli ihtiyarları çağır' dedi. Ben de onları çağırdım. Onlardan hiç kimse ihtilaf etmedi. Dediler ki 'İnsanları geri döndürmenin ve bu vebaya götürmemenin uygun olacağını düşünüyoruz' Bunun ardından Ömer insanlar arasında 'Ben sabaha bir bineğin sırtına binmiş olacağım. Siz de sabaha bir bineğin sırtında olun' diye seslendi. Bunun üzerine Ebu Ubeyde b. Cerrah 'Allah’ın kaderinden kaçmak için mi?' dedi. Ömer (ra) 'Bunu keşke senden başkası söyleseydi ey Ebu Ubeyde!' dedi ve 'Evet, Allah’ın kaderinden yine Allah’ın kaderine kaçıyoruz. Ne dersin? Senin bir takım develerin olsaydı da biri verimli diğeri kurak iki yakası olan bir vadiye inseydin, verimli olanda develerini otlattığında Allah’ın takdiriyle otlatmış, kurak olanda otlattığında da yine Allah’ın takdiriyle otlatmış olmaz mıydın?' diye ekledi. Derken Abdurrahman b. Avf geldi. Bazı ihtiyaçları için ortadan kaybolmuştu. Abdurrahman şöyle dedi: Bu konuda bende bir bilgi var. Rasulullah’ı (sav) 'Bir yerde veba olduğunu duyduğunuz zaman oraya gitmeyin. Sizin de içerisinde bulunduğunuz bir yerde veba çıktığı zaman da vebadan kaçmak için oradan çıkmayın' buyururken duydum. Bunun üzerine Ömer (ra), Allah’a hamd etti ve oradan ayrıldı."


    Öneri Formu
17838 B005729 Buhari, Tıp, 30

Bize Süleyman b. Harb, ona Hammad, ona Ubeydullah b. Ebu Bekir b. Enes, ona da Enes b. Malik'in (ra) rivayet ettiğine göre Hz. Peygamber (sav) şöyle buyurmuştur: "Allah, rahim konusunda bir melek görevlendirir. (Rahme nutfe düşüp cenin henüz nutfe halindeyken) melek 'Ya Rabbi! Bu bir nutfedir der.' (Katı bir kan pıhtısı izlenimini verecek şekle gelince) 'Ya Rabbi! Bu bir katı kan pıhtısıdır' der. (Bir çiğnem et izlenimini verecek şekle gelince) 'Ya Rabbi! Bu bir çiğnem ettir' der. Allah, o cenini yaratmayı murat edince de 'Ya Rabbi! erkek mi yoksa kız mı? Bedbaht mı yoksa bahtiyar mı? Rızkı ne olacak? Eceli ne olacak?' diye sorar. İşte böylece bu hususlar daha annesinin karnındayken kaydedilir."


    Öneri Formu
24307 B006595 Buhari, Kader, 1

BizeRavh, ona Malik;(T) Bize İshak ona Malik;(T) Bize Musab ez-Zübeyrî, ona Zeyd b. Ebu Üneyse, ona Abdülhamid b. Abdurrahman b. Zeyd b. el-Hattab, ona da Müslim b. Yesar el-Cüheni şöyle rivayet etmiştir: Ömer b. Hattab'a (ra) “Hani Rabbin Âdem oğullarının bellerinden zürriyetlerini almıştı” [A'râf, 7/172] ayetinin anlamı soruldu. Hz. Ömer “Bu ayet sorulduğunda Hz. Peygamber'in (sav) şöyle cevap verdiğini işittim” dedi: "Şüphesiz ki Allah Teala Adem'i yarattı. Sonra kudret eliyle sırtını sıvazlayıp ondan zürriyetini çıkardı ve 'bunları cennet için yarattım, cennetliklerin amelini işleyecekler' buyurdu. Sonra yine Adem'in sırtına dokunup ondan bir nesil daha çıkardı ve 'bunları cehennem için yarattım. Cehennem ehlinin amelini işleyecekler' buyurdu. Bunun üzerine bir adam 'Ey Allah'ın Rasulü! öyleyse amel niçin? Amelin ne faydası var? dedi. Hz. Peygamber (sav) 'Şüphesiz ki Aziz ve Celil Allah, bir kulu cennetlik yaratınca ölünceye kadar ona cennet ehlinin amelini işletir ve bu sayede onu cennete sokar. Bir kulu da cehennem için yaratınca, ona da ölünceye kadar cehennem ehlinin amelini işletir ve bu sebeple onu cehenneme sokar' cevabını verdi."


Açıklama: Hz. Ömer ile Müslim b. Yesar arasında inkıta vardır. Ayrıca ondan sadece Abdülhamid b. Abdurrahman rivayette bulunmuştur. Rivayet mutabaatla sahih li-gayrihi olur.

    Öneri Formu
39240 HM000311 İbn Hanbel, I, 45

Bize Ali b. Muhammed, ona Veki, ona Kehmes b. Hasan, ona Abdullah b. Büreyde, ona Yahya b. Ya'mer, ona Abdullah b. Ömer, ona da Ömer b. Hattab şöyle demiştir: "Biz Rasulullah'ın (sav) yanında oturuyorduk. Yanımıza elbisesi bembeyaz, saçları simsiyah, üzerinde yolculuktan iz görülmeyen ve bizden de kendisini kimsenin tanımadığı bir adam geldi. Rasulullah'ın yanına oturdu, dizlerini dizlerine dayadı, ellerini O'nun (sav) dizlerine koydu ve 'Ey Muhammed! İslam nedir' dedi. Rasulullah 'Allah'tan başka ilah olmadığına, Muhammed'in Allah'ın Rasulü olduğuna şehadet etmek, namaz kılmak, zekat vermek, Ramazan orucunu tutmak, Kabe'yi haccetmektir' buyurdu. Ömer der ki: Adam 'Doğru söyledin' dedi. O'nun böyle soru sorup sonra da doğrulamasını yadırgadık. Sonra 'Ey Muhammed! İman nedir?' dedi. Rasulullah (sav) 'Allah'a, meleklerine, kitaplarına, Peygamberlerine, Ahiret gününe, hayrı ve şerriyle kadere iman etmektir' buyurdu. Ömer şöyle der ki: Adam 'Doğru söyledin' dedi. O'nun böyle soru sorup sonra da doğrulamasını yadırgadık. Sonra 'Ey Muhammed! İhsan nedir?' dedi. Rasulullah 'Kendisini görüyormuş gibi Allah’a ibadet etmektir. Zira sen O’nu görmesen de O seni görüyor' buyurdu. Sonra 'Kıyamet ne zaman kopacak?' deyince Rasulullah (sav) 'Bu konuda soru sorulan sorandan daha fazla bilgili değildir' buyurdu. Adam 'O halde kıyametin alametleri nelerdir?' dedi. Rasulullah (sav) 'Cariyenin efendisini doğurması [-Veki' bunun. Arap olmayan kadının Arap çocuk doğurması, anlamına geldiğini söyledi-] ve yalın ayak, baldırı çıplak, ihtiyaç sahibi koyun çobanlarını, binalar yapmada yarışır halde görmendir' buyurdu. Ömer şöyle devam etti: Üç gün sonra Rasulullah (sav) bana rastladı ve 'O adamın kim olduğunu biliyor musun?' buyurdu. Ben de 'Allah ve Rasulü en iyi bilendir' dedim. Bunun üzerine Rasulullah (sav) 'O, Cebrail'di. Size dininizin esaslarını öğretmeye geldi' buyurdu.


    Öneri Formu
7793 İM000063 İbn Mâce, Sunne, 9

Bize el-Ensârî, ona Ma'n, ona Malik b. Enes, ona Zeyd b. Ebu Üneyse, ona Abdülhamid b. Abdurrahman b. Zeyd b. Hattâb, ona da Müslim b. Yesâr el-Cühenî şöyle rivayet etmiştir: Ömer b. Hattab'a "Hani Rabbin Âdem oğullarının bellerinden zürriyetlerini almış, onları kendilerine karşı şahit tutarak, 'Ben sizin Rabbiniz değil miyim?' demişti. Onlar da, 'Evet, şahit olduk (ki Rabbimizsin)' demişlerdi. Böyle yapmamız kıyamet günü, 'Biz bundan habersizdik' dememeniz içindir" [A'râf, 7/172] ayetinin anlamı soruldu. Hz. Ömer “Bu ayet sorulduğunda Hz. Peygamber'in (sav) şöyle cevap verdiğini işittim” dedi: "Şüphesiz ki Allah Teala Adem'i yarattı. Sonra kudret eliyle sırtını sıvazlayıp ondan zürriyetini çıkardı ve 'bunları cennet için yarattım, cennetliklerin amelini işleyecekler' buyurdu. Sonra yine Adem'in sırtına dokunup ondan bir nesil daha çıkardı ve 'bunları cehennem için yarattım. Cehennem ehlinin amelini işleyecekler' buyurdu. Bunun üzerine bir adam 'Ey Allah'ın Rasulü! öyleyse amel niçin? Amelin ne faydası var? dedi. Hz. Peygamber (sav) 'Şüphesiz ki Aziz ve Celil Allah, bir kulu cennetlik yaratınca ölünceye kadar ona cennet ehlinin amelini işletir ve bu sayede onu cennete sokar. Bir kulu da cehennem için yaratınca, ona da ölünceye kadar cehennem ehlinin amelini işletir ve bu sebeple onu cehenneme sokar' cevabını verdi." [Ebu İsa şöyle der ki: Bu, hasen bir hadistir. Müslim b. Yesâr, Hz. Ömer'den hadis işitmemiştir. Bazıları, bu isnatta Müslim b. Yesâr ile Hz. Ömer arasında meçhûl bir râvi zikretmişlerdir.]


    Öneri Formu
18541 T003075 Tirmizi,Tefsîru'l-Kur'ân, 7