1118 Kayıt Bulundu.
Bize Eyyüp b. Muhammed er-Rakiy, ona Ma'mer b. Süleyman, ona Abdullah b. Bişr, ona A'meş, ona Amr b. Mürre, ona Yahya b. Cezzâr, ona Abdullah'ın hanımı Zeynep'in kardeşinin oğlu, ona da Zeynep şöyle rivayet etmiştir: Yaşlı bir kadın yanımıza girip humra (bir nevi veba) hastalığına okurdu. Ayakları uzun bir divanımız vardı. (Eşim) Abdullah eve gireceği zaman (geldiğini sezdirmek için) öksürüp seslenirdi. Günün birinde Abdullah eve girdi. (Okuyucu yaşlı kadın) onun sesini duyunca ondan saklandı. Abdullah da gelip yanıma oturdu ve eli bana dokununca bir ipliğe değdi. Sonra: 'Bu nedir?' dedi. Ben de 'humra hastalığından dolayı benim için bu ipliğe okundu', dedim. Bunun üzerine Abdullah, ipliği çekip keserek attı ve: 'Abdullah'ın ev halkının şirk sayılan bir şeyi kullanmaya ihtiyaçları yoktur. Ben Rasulullah'ı (sav) şöyle söylerken işittim: "(İçerisinde sihre ya da küfre ihtimali bulunan anlaşılmaz sözleri) Okuyarak (hasta) tedavi etmek, muska takmak ve (kadının kocası için yaptırdığı) sihre benzer şeyler yapmak şirktir." Bunun üzerine ben (Zeynep) şöyle söyledim: 'Bir gün dışarı çıktım, falan adam beni gördü. Bunun üzerine onun tarafındaki gözüm yaşardı. O günden beri gözüme okutturduğum zaman gözümün yaşı durur ve okutmayı bıraktığım zaman gözüm yaşarır.' Abdullah (buna) şöyle cevap verdi: 'O, şeytandır. Sen ona itaat ettiğin zaman seni bırakır ve ona isyan ettiğin zaman parmağı ile senin gözüne dürter. Eğer sen, Rasulullah'ın (sav) yaptığı gibi gözüne su serpip şöyle söyleseydin senin için daha hayırlı ve şifaya kavuşman için daha münasip olurdu: "Ey insanların Rabbi! Rahatsızlığı gider! Şifâ ver! Şifâ veren yalnız sensin. Senin şifandan başka şifa yoktur. Öyle bir şifa ver ki; o şifa hiçbir hastalık izi bırakmasın."
Açıklama: Abdullah b. Bişr ile Süleyman b. Mihran arasında inkıta' vardır. Kültürümüzde Hadisler projesini ilgilendiren kısım: إِنَّ الرُّقَى وَالتَّمَائِمَ وَالتِّوَلَةَ شِرْكٌ
Bize Abdula'la b. Hammad el-Bâhilî, ona Malik b. Enes; (T) Bize Kuteybe b. Said, ona Ziyad b. Sa'd, ona Amr b. Müslim, ona da Tâvus rivayet etmiş ve şöyle demiştir: Rasulullah'ın (sav) ashabından bazı kişilere yetiştim. “Her şey bir kaderledir.” diyorlardı. Abullah b. Ömer'i “Rasulullah (sav) şöyle buyurdu” derken işittim: "Her şey bir kaderledir. Acziyet ve yetkinlik bile." Ya da "yetkinlik ve acziyet bile."
Bana Yahya, ona Mâlik, Ziyâd b. Sa’d, ona Amr b. Müslim, ona da Tavus el-Yemânî şöyle dedi: Rasulullah'ın (sav) ashabından bazı kişilere yetiştim. “Her şey bir kaderledir.” diyorlardı. Abullah b. Ömer'i “Rasulullah (sav) şöyle buyurdu” derken işittim: "Her şey bir kaderledir. Acziyet ve yetkinlik bile." Ya da "yetkinlik ve acziyet bile."
Bize Abdula'la b. Hammad el-Bâhilî, ona Malik b. Enes; (T) Bize Kuteybe b. Said, ona Ziyad b. Sa'd, ona Amr b. Müslim, ona da Tâvus rivayet etmiş ve şöyle demiştir: Rasulullah'ın (sav) ashabından bazı kişilere yetiştim. “Her şey bir kaderledir.” diyorlardı. Abullah b. Ömer'i “Rasulullah (sav) şöyle buyurdu” derken işittim: "Her şey bir kaderledir. Acziyet ve yetkinlik bile." Ya da "yetkinlik ve acziyet bile."
Bize İshak b. İbrahim el-Hanzalî, ona Nadr b. Şümeyl el-Mâzinî, ona Davud b. Ebu Fürat, ona Abdullah b. Büreyde, ona da Yahya b. Ya'mer, şöyle rivayet etmiştir: Hz. Âişe (r. anhâ) Rasulullah'a (sav) veba salgını hakkında sordu. Bunun üzerine Rasulullah (sav) şöyle buyurdu: "Veba salgını, Allah'ın dilediği kulları üzerine göndermiş olduğu bir azaptır. Ancak Allah, onu müminler için bir rahmet vesilesi kılmıştır. Veba salgını olan bir beldede bulunan, orada ikamet etmeye devam eden, sabrederek ve ecrini Allah'tan bekleyerek, söz konusu veba salgınının ancak Allah'ın takdir ettiği kişilere bulaşacağını bilerek o beldeden dışarı çıkmayan hiç kimse yoktur ki kendisi için mutlaka şehit sevabı gibi bir sevap olmasın."
Bize Musa b. İsmail, ona Davud b. Ebu Furât, ona Abdullah b. Büreyde, ona Yahya b. Ya'mer, ona da Hz. peygamber'in eşi Âişe (r.anha) demiştir: Ben Rasulullah'a taun hastalığını sordum, bana şöyle cevap verdi: "Şüphesiz taun bir azaptır. Allah onu dilediği kimseler üzerine gönderir. Ve yine muhakkak ki, Allah taunu müminler için bir rahmet kılmıştır. Taun hastalığının çıktığı bir yerde bulunan kimse, sabrederek ve sabrının sevabını ümit ederek, bu taunun yalnız Allah'ın takdir ettiği kimselere isabet edeceği bilinciyle bulunduğu yerden ayrılmaz (karantinada kalır) ise şehit olmuş gibi sevap kazanır."
Bize Hennâd, ona Ebu Muaviye, ona A'meş, ona Ebu Süfyân (Talha b. Nâfi'), ona da Enes şöyle söylemiştir: Rasulullah (sav), sık sık "Ey kalpleri halden hale değiştiren Allah'ım! Kalbimi dinin üzere sabit kıl" diye dua ederdi. Ben 'Ey Allah'ın Rasulü! Sana ve getirdiğin dine inandık. Bu durumda hala bizim hakkımızda korkuyor musun?' deyince bunun üzerine Rasulullah (sav) şöyle buyurdu: "Evet, çünkü kalpler Allah'ın parmaklarından iki parmağı arasındadır, onları dilediği şekilde evirip çevirir." Tirmizî dedi ki: Bu konuda Nevvâs b. Sem'ân, Ümmü Seleme, Abdullah b. Amr ve Aişe'den de hadis rivayet edilmiştir. Bu hadis ise hasendir. Aynı şekilde pek çok kişi bu hadisi bu şekliyle A'meş'den, o Ebu Süfyân'dan, o da Enes'den rivayet etmiştir. Bazıları da A'meş'den, o Ebu Süfyan'dan, o da Câbir'den rivayet etmiştir. Ebu Süfyân'ın Enes'den rivayeti daha sahihtir.
Açıklama: Kültürümüzde Hadisler projesini ilgilendiren kısım: اللهم ثَبِّتْ قَلْبِى عَلَى دِينِكَ Kültürümüzde Hadisler projesini ilgilendiren bir diğer kısım: إِنَّ الْقُلُوبَ بَيْنَ أَصْبُعَيْنِ مِنْ أَصَابِعِ اللَّهِ يُقَلِّبُهَا كَيْفَ يَشَاءُ
Bize Abdullah b. Mesleme Ka'neb, ona Mâlik, ona Yahyâ b. Saîd, ona Ömer b. Kesir b. Eflah, ona Ebu Muhammed Mevla Ebu Katâde, ona da Ebu Katâde şöyle rivayet etmiştir: Rasulullah (sav) ile Huneyn senesinde gazaya çıktık. Düşmanla karşılaştığımızda Müslümanlarda bozulma baş gösterdi. O sırada bir müşriki bir Müslümanın üzerine çıkmışken gördüm ve hemen arkasından ona yetişip ensesine bir kılıç darbesi indirdim. Müşrik bana yönelip beni öylesine sıktı ki, ölümün nefesini ensemde hissettim. Ardından can verdi de beni bıraktı. Sonra Ömer b. Hattab'a yetiştim, ona “insanlara neler oluyor” diye sordum. O, “Allah'ın kaderi” dedi. Akabinde insanlar savaş meydanına döndüler. Rasulullah (sav) oturdu ve "kim bir düşmanı öldürdüğüne dair açık bir delil ortaya koyarsa, ölenin üzerinden çıkanlar ona aittir" buyurdu. Ben de kalkıp “bana kim şahitlik eder?” dedim. Sonra oturdum. Daha sonra Hz. Peygamber (sav) bunu ikinci defa "kim bir düşmanı öldürdüğüne dair açık bir delil ortaya koyarsa, ölenin üzerinden çıkanlar ona aittir" buyurdu. Ben kalkıp “kim bana şahitlik eder?” dedim. Ardından oturdum. Rasulullah (sav) bunu üçüncü defa söyledi. Ben yine kalkınca Nebî (sav), "ey Ebu Katade, derdin nedir?" buyurdu. Ben de kendisine olayı anlattım. Topluluktan biri “ya Rasulullah, Ebu Katade doğru söylüyor, öldürdüğü bu adamın eşyası bendedir. Buna karşılık onu başka bir şeyle razı et” dedi. Ebu Bekir es-Sıddık da “Vallahi, Bu olacak şey değil. Allah'ın aslanlarından bir aslan, Allah ve Rasulü adına savaşacak da Hz. Peygamber (sav), onun öldürdüğü kişinin eşyasını sana verecek” dedi. Bu söz üzerine Rasulullah (sav), "doğru söyledi" dedi. Onu Ebu Katade'ye ver" buyurdu. O da bana eşyayı verdi. Ben o zırhı sattım da Seleme oğulları yurdunda bir bostan satın aldım. Müslüman olduktan sonra edindiğim ilk mal budur.
Açıklama: Kültürümüzde Hadisler projesini ilgilendiren kısım: مَنْ قَتَلَ قَتِيلاً لَهُ عَلَيْهِ بَيِّنَةٌ فَلَهُ سَلَبُهُ
Bize Abdullah b. Yusuf, ona Malik, ona Yahya b. Saîd, ona Ömer b. Kesîr b. Eflah, ona Ebu Katâde'nin azatlısı Ebu Muhammed, ona da Ebu Katade şöyle demiştir: Huneyn savaşının yapıldığı sene Rasulullah (sav) ile birlikte sefere çıkmıştık. Düşmanla karşılaştığımızda Müslümanlarda bir hareketlilik vardı. Bir ara müşriklerden birinin, Müslümanlardan birini öldürmek üzere olduğunu gördüm. Derhal geri dönüp arkasından yanına kadar vardım ve kılıçla ensesine vurdum, bana öyle bir sarılıp sıktı ki ölümün nefesini hissettim. Sonra ölüm onu yakaladı da beni bıraktı. Bu arada Ömer b. Hattab'la karşılaştım. Ona “insanların durumu nasıl?” dedim. “Allah'a kalmış” dedi. Daha sonra Müslümanlar derlenip toparlanıp geri döndü. Rasulullah (sav) oturdu ve "kim bir düşmanı öldürür ve öldürdüğü açık delille bilinirse, ölenin üzerinden çıkanlar ona aittir" buyurdu. Ben bu sözleri duyunca hemen ayağa kalkarak “bana kim şahitlik yapar?” dedim ve oturdum. Üç defa bu şekilde söyledim. Bunun üzerine Hz. Peygamber (sav) "neyin var ey Ebu Katade?" diye sordu. Ben de olayı anlattım. Topluluktan bir adam “doğru söylüyor ey Allah'ın Rasulü, o adamın üzerinden çıkanlar benim yanımda. Buna karşılık onu başka bir şeyle razı et” dedi. Hz. Ebu Bekir hemen müdahale ederek “hayır, vallahi olmaz. Allah ve Rasulü uğruna savaşan Allah'ın aslanlarından birinin hakkının sana verilmesi doğru değildir” dedi. Hz. Peygamber (sav) de "doğru söylüyor, onları Ebu Katâde'ye ver" buyurdu. Bunun üzerine o kişi, öldürdüğüm müşrikin üzerinden çıkanları bana verdi. Ben de bir zırhı satarak Seleme Oğulları mahallesinde bir bahçe satın aldım. Müslüman olduktan sonra edindiğim ilk mal varlığım bu oldu.