Öneri Formu
Hadis Id, No:
42358, HM003128
Hadis:
حَدَّثَنَا هُشَيْمٌ أَنْبَأَنَا يَزِيدُ بْنُ أَبِي زِيَادٍ عَنْ مُجَاهِدٍ عَنِ ابْنِ عَبَّاسٍ أَنَّهُ قَالَ
أَهَلَّ النَّبِيُّ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ بِالْحَجِّ فَلَمَّا قَدِمَ طَافَ بِالْبَيْتِ وَبَيْنَ الصَّفَا وَالْمَرْوَةِ وَلَمْ يُقَصِّرْ وَلَمْ يَحِلَّ مِنْ أَجْلِ الْهَدْيِ وَأَمَرَ مَنْ لَمْ يَكُنْ سَاقَ الْهَدْيَ أَنْ يَطُوفَ وَأَنْ يَسْعَى وَأَنْ يُقَصِّرَ أَوْ يَحْلِقَ ثُمَّ يَحِلَّ
Tercemesi:
Açıklama:
hadis mütabileriyle birlikte sahihtir.
Yazar, Kitap, Bölüm:
Ahmed b. Hanbel, Müsned-i Ahmed, Abdullah b. Abbas b. Abdulmuttalib 3128, 1/849
Senetler:
1. İbn Abbas Abdullah b. Abbas el-Kuraşî (Abdullah b. Abbas b. Abdülmuttalib b. Haşim b. Abdümenaf)
2. Ebu Haccac Mücahid b. Cebr el-Kuraşî (Mücahid b. Cebr)
3. Ebu Abdullah Yezid b. Ebu Ziyad el-Haşimî (Yezid b. Ebu Ziyad)
4. Ebu Muaviye Hüşeym b. Beşir es-Sülemî (Hüşeym b. Beşir b. el-Kasım b. Dinar)
Konular:
Hac, Hz. Peygamber'in haccı
Hac, İhram, koku sürünerek ihrama girmek veya çıkmak,
Hac, İhramdan çıkmak
Hac, ihramdan kurbanla çıkmak
Hac, ihramlının telbiye ve tehlili
Hac, İhramlıya Yasak Olan Şeyler
Hac, Sa'y etmek
Hac, Safa ve Merve
Hac, sünnetleri
Hac, Tavaf, Kabe'yi tavaf etmek
Hac, traş olma
Kurban, hedy kurbanı ve etlerinin yenmesi
Öneri Formu
Hadis Id, No:
3925, M005117
Hadis:
حَدَّثَنَا ابْنُ أَبِى عُمَرَ الْمَكِّىُّ حَدَّثَنَا سُفْيَانُ عَنْ عَبْدِ الرَّحْمَنِ بْنِ حُمَيْدِ بْنِ عَبْدِ الرَّحْمَنِ بْنِ عَوْفٍ سَمِعَ سَعِيدَ بْنَ الْمُسَيَّبِ يُحَدِّثُ عَنْ أُمِّ سَلَمَةَ أَنَّ النَّبِىَّ صلى الله عليه وسلم قَالَ « إِذَا دَخَلَتِ الْعَشْرُ وَأَرَادَ أَحَدُكُمْ أَنْ يُضَحِّىَ فَلاَ يَمَسَّ مِنْ شَعَرِهِ وَبَشَرِهِ شَيْئًا » . قِيلَ لِسُفْيَانَ فَإِنَّ بَعْضَهُمْ لاَ يَرْفَعُهُ قَالَ لَكِنِّى أَرْفَعُهُ .
Tercemesi:
Bize İbn Ebu Ömer el-Mekkî, ona Süfyan, ona Abdurrahman b. Humeyd b. Abdurrahman b. Avf’ın rivâyet ettiğine göre o, Saîd b. el-Müseyyeb’i Ümmü Seleme’den şunu rivâyet ederken dinlemiştir: Nebi (sav): "Bilinen on gün girip sizden biriniz kurban kesmek istiyorsa, saçından ve derisinden herhangi bir şeye dokunmasın" buyurdu.
Süfyan’a: Bazıları bu hadisi merfu olarak rivâyet etmiyor denilince, o: Ama ben bu hadisi merfu olarak rivâyet ediyorum, dedi.
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Müslim, Sahîh-i Müslim, Edâhî 5117, /841
Senetler:
()
Konular:
Hac, esnasında uyulacak kurallar
Hac, ihramdan kurbanla çıkmak
Mübarek zamanlar, Zilhicce
Öneri Formu
Hadis Id, No:
3926, M005118
Hadis:
وَحَدَّثَنَاهُ إِسْحَاقُ بْنُ إِبْرَاهِيمَ أَخْبَرَنَا سُفْيَانُ حَدَّثَنِى عَبْدُ الرَّحْمَنِ بْنُ حُمَيْدِ بْنِ عَبْدِ الرَّحْمَنِ بْنِ عَوْفٍ عَنْ سَعِيدِ بْنِ الْمُسَيَّبِ عَنْ أُمِّ سَلَمَةَ تَرْفَعُهُ قَالَ « إِذَا دَخَلَ الْعَشْرُ وَعِنْدَهُ أُضْحِيَّةٌ يُرِيدُ أَنْ يُضَحِّىَ فَلاَ يَأْخُذَنَّ شَعْرًا وَلاَ يَقْلِمَنَّ ظُفُرًا » .
Tercemesi:
Bu hadisi bize İshak b. İbrahim de, ona Süfyan, ona Abdurrahman b. Humeyd b. Abdurrahman b. Avf, ona Saîd b. el-Müseyyeb, ona da Ümmü Seleme hadisi merfu olarak rivâyet ederek Rasulullah’ın (sav) şöyle buyurduğunu rivâyet etmiştir: "O bilinen (Zülhicce’nin ilk on günü) girdiği takdirde, kişinin yanında kurban etmek istediği bir kurbanlık varsa asla bir kıl kesmesin ve bir tek tırnak dahi kesmesin" buyurdu.
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Müslim, Sahîh-i Müslim, Edâhî 5118, /841
Senetler:
()
Konular:
Hac, esnasında uyulacak kurallar
Hac, ihramdan kurbanla çıkmak
Mübarek zamanlar, Zilhicce
حَدَّثَنَا الْمَكِّىُّ بْنُ إِبْرَاهِيمَ عَنِ ابْنِ جُرَيْجٍ قَالَ عَطَاءٌ قَالَ جَابِرٌ - رضى الله عنه - أَمَرَ النَّبِىُّ صلى الله عليه وسلم عَلِيًّا - رضى الله عنه - أَنْ يُقِيمَ عَلَى إِحْرَامِهِ ، وَذَكَرَ قَوْلَ سُرَاقَةَ .
Öneri Formu
Hadis Id, No:
10284, B001557
Hadis:
حَدَّثَنَا الْمَكِّىُّ بْنُ إِبْرَاهِيمَ عَنِ ابْنِ جُرَيْجٍ قَالَ عَطَاءٌ قَالَ جَابِرٌ - رضى الله عنه - أَمَرَ النَّبِىُّ صلى الله عليه وسلم عَلِيًّا - رضى الله عنه - أَنْ يُقِيمَ عَلَى إِحْرَامِهِ ، وَذَكَرَ قَوْلَ سُرَاقَةَ .
Tercemesi:
Bize Mekkî b. İbrahim, ona İbn Cüreyc, ona Ata, ona da Câbir (ra) şöyle rivayet etmiştir:
"Nebi (sav) Ali’ye girmiş olduğu ihramını devam ettirmesini emretti" Sonra da (Câbir bu rivâyetinde) Süraka’nın sözünü de zikretti.
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Buhârî, Sahîh-i Buhârî, Hac 32, 1/498
Senetler:
1. Cabir b. Abdullah el-Ensârî (Cabir b. Abdullah b. Amr b. Haram b. Salebe)
2. Ebu Muhammed Ata b. Ebu Rabah el-Kuraşî (Ata b. Eslem)
3. Ebu Velid İbn Cüreyc el-Mekkî (Abdülmelik b. Abdülaziz b. Cüreyc)
4. Ebu Seken Mekkî b. İbrahim el-Hanzalî (Mekkî b. İbrahim b. Beşir b. Ferkad)
Konular:
Hac, İhramdan çıkmak
Hac, ihramdan kurbanla çıkmak
حَدَّثَنَا عَبْدُ اللَّهِ بْنُ يُوسُفَ حَدَّثَنَا اللَّيْثُ حَدَّثَنَا ابْنُ شِهَابٍ عَنْ عُرْوَةَ وَعَنْ عَمْرَةَ بِنْتِ عَبْدِ الرَّحْمَنِ أَنَّ عَائِشَةَ - رضى الله عنها - قَالَتْ كَانَ رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم يُهْدِى مِنَ الْمَدِينَةِ ، فَأَفْتِلُ قَلاَئِدَ هَدْيِهِ ، ثُمَّ لاَ يَجْتَنِبُ شَيْئًا مِمَّا يَجْتَنِبُهُ الْمُحْرِمُ .
Öneri Formu
Hadis Id, No:
10779, B001698
Hadis:
حَدَّثَنَا عَبْدُ اللَّهِ بْنُ يُوسُفَ حَدَّثَنَا اللَّيْثُ حَدَّثَنَا ابْنُ شِهَابٍ عَنْ عُرْوَةَ وَعَنْ عَمْرَةَ بِنْتِ عَبْدِ الرَّحْمَنِ أَنَّ عَائِشَةَ - رضى الله عنها - قَالَتْ كَانَ رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم يُهْدِى مِنَ الْمَدِينَةِ ، فَأَفْتِلُ قَلاَئِدَ هَدْيِهِ ، ثُمَّ لاَ يَجْتَنِبُ شَيْئًا مِمَّا يَجْتَنِبُهُ الْمُحْرِمُ .
Tercemesi:
Bize Abdullah b. Yusuf, ona Leys, ona İbn Şihab, ona Urve, ona Amra bt. Abdurrahman ona da Aişe (r.anha) şöyle rivayet etmiştir:
"Hz. Peygamber (sav), Medine'den kurbanlarını Mekke'ye yollardı. Ben de kurbanlıklarının gerdanlıklarını bükerdim. Daha sonra O (sav), ihrama girenin uzak durduğu hiçbir şeyden uzak durmazdı."
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Buhârî, Sahîh-i Buhârî, Hac 107, 1/525
Senetler:
1. Ümmü Abdullah Aişe bt. Ebu Bekir es-Sıddîk (Aişe bt. Abdullah b. Osman b. Âmir)
2. Amre bt. Abdurrahman el-Ensâriyye (Amre bt. Abdurrahman b. Sa'd b. Zürâre)
3. Urve b. Zübeyr el-Esedî (Urve b. Zübeyr b. Avvam b. Huveylid b. Esed)
4. Ebu Bekir Muhammed b. Şihab ez-Zührî (Muhammed b. Müslim b. Ubeydullah b. Abdullah b. Şihab)
5. Ebu Haris Leys b. Sa'd el-Fehmî (Leys b. Sa'd b. Abdurrahman)
6. Ebu Muhammed Abdullah b. Yusuf el-Kila'î (Abdullah b. Yusuf)
Konular:
Hac, ihramdan kurbanla çıkmak
Kurban, Hedy kurbanını işaretlemek
حَدَّثَنَا ابْنُ السَّرْحِ حَدَّثَنَا ابْنُ وَهْبٍ أَخْبَرَنِى يُونُسُ عَنِ ابْنِ شِهَابٍ عَنْ عَمْرَةَ بِنْتِ عَبْدِ الرَّحْمَنِ عَنْ عَائِشَةَ زَوْجِ النَّبِىِّ صلى الله عليه وسلم
"أَنَّ رَسُولَ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم نَحَرَ عَنْ آلِ مُحَمَّدٍ فِى حَجَّةِ الْوَدَاعِ بَقَرَةً وَاحِدَةً."
Öneri Formu
Hadis Id, No:
11115, D001750
Hadis:
حَدَّثَنَا ابْنُ السَّرْحِ حَدَّثَنَا ابْنُ وَهْبٍ أَخْبَرَنِى يُونُسُ عَنِ ابْنِ شِهَابٍ عَنْ عَمْرَةَ بِنْتِ عَبْدِ الرَّحْمَنِ عَنْ عَائِشَةَ زَوْجِ النَّبِىِّ صلى الله عليه وسلم
"أَنَّ رَسُولَ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم نَحَرَ عَنْ آلِ مُحَمَّدٍ فِى حَجَّةِ الْوَدَاعِ بَقَرَةً وَاحِدَةً."
Tercemesi:
Bize İbnü’s-Serh, ona İbn Vehb, ona Yunus, ona İbn Şihâb, ona Abdurrahman kızı Amre, ona Nebi’nin (sav) zevcesi Aişe'nin rivayet ettiğine göre, "Rasulullah (sav) Veda haccında aile fertleri için bir inek kes(tir)di."
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Ebû Davud, Sünen-i Ebu Davud, Menâsik 14, /408
Senetler:
1. Ümmü Abdullah Aişe bt. Ebu Bekir es-Sıddîk (Aişe bt. Abdullah b. Osman b. Âmir)
2. Amre bt. Abdurrahman el-Ensâriyye (Amre bt. Abdurrahman b. Sa'd b. Zürâre)
3. Ebu Bekir Muhammed b. Şihab ez-Zührî (Muhammed b. Müslim b. Ubeydullah b. Abdullah b. Şihab)
4. Yunus b. Yezid el-Eyli (Yunus b. Yezid b. Mişkan)
5. Abdullah b. Vehb el-Kuraşî (Abdullah b. Vehb b. Müslim)
6. Ebu Tahir Ahmed b. Amr el-Kuraşî (Ahmed b. Amr b. Abdullah)
Konular:
Hac, Hz. Peygamber'in haccı
Hac, ihramdan kurbanla çıkmak
Öneri Formu
Hadis Id, No:
42097, DM001856
Hadis:
أَخْبَرَنَا سَهْلُ بْنُ حَمَّادٍ حَدَّثَنَا شُعْبَةُ حَدَّثَنَا قَيْسُ بْنُ مُسْلِمٍ عَنْ طَارِقٍ عَنْ أَبِى مُوسَى قَالَ : أَتَيْتُ رَسُولَ اللَّهِ -صلى الله عليه وسلم- حِينَ حَجَّ وَهُوَ مُنِيخٌ بِالْبَطْحَاءِ فَقَالَ لِى :« أَحَجَجْتَ؟ » قُلْتُ : نَعَمْ. قَالَ :« كَيْفَ أَهْلَلْتَ؟ ». قَالَ قُلْتُ : لَبَّيْكَ بِإِهْلاَلٍ كَإِهْلاَلِ النَّبِىِّ -صلى الله عليه وسلم-. قَالَ :« أَحْسَنْتَ ، اذْهَبْ فَطُفْ بِالْبَيْتِ وَبِالصَّفَا وَالْمَرْوَةِ ثُمَّ حِلَّ ». قَالَ : فَطُفْتُ بِالْبَيْتِ وَبِالصَّفَا وَالْمَرْوَةِ ، ثُمَّ أَتَيْتُ امْرَأَةً مِنْ نِسَاءِ بَنِى قَيْسٍ فَجَعَلَتْ تَفْلِى رَأْسِى ، فَجَعَلْتُ أُفْتِى النَّاسَ بِذَلِكَ ، فَقَالَ لِى رَجُلٌ : يَا عَبْدَ اللَّهِ بْنَ قَيْسٍ رُوَيْداً بَعْضَ فُتْيَاكَ ، فَإِنَّكَ لاَ تَدْرِى مَا أَحْدَثَ أَمِيرُ الْمُؤْمِنِينَ فِى النُّسُكِ بَعْدَكَ. فَقُلْتُ : يَا أَيُّهَا النَّاسُ مَنْ كُنَّا أَفْتَيْنَاهُ فُتْيَا فَلْيَتَّئِدْ ، فَإِنَّ أَمِيرَ الْمُؤْمِنِينَ قَادِمٌ عَلَيْكُمْ فَبِهِ فَأْتَمُّوا. فَلَمَّا قَدِمَ أَتَيْتُهُ فَذَكَرْتُ ذَلِكَ لَهُ فَقَالَ : إِنْ نَأْخُذْ بِكِتَابِ اللَّهِ فَإِنَّ كِتَابَ اللَّهِ يَأْمُرُ بِالتَّمَامِ ، وَإِنْ نَأْخُذْ بِسُنَّةِ رَسُولِ اللَّهِ -صلى الله عليه وسلم- فَإِنَّ رَسُولَ اللَّهِ -صلى الله عليه وسلم- لَمْ يَحِلَّ حَتَّى بَلَغَ الْهَدْىُ مَحِلَّهُ.
Tercemesi:
Bize Sehl b. Hammâd, ona Şu‘be, ona Kays b. Müslim, ona Tarık, ona da Ebu Musa’nın şöyle dediğini rivayet etti: Hac ettiği zaman –el-Batha’da devesini çöktürmüş iken- Rasulullah’ın (sav) yanına gittim bana: “Hac ettin mi?” dedi. Ben: Evet dedim. O: “Nasıl niyet ettin” buyurdu. (Ebu Musa) dedi ki: Ben: Nebi’nin (sav) ihrama girdiği niyetin aynısını yaparak Lebbeyk dedim, dedi. Rasulullah (sav): “Güzel yapmışsın, haydi git Beyt’i tavaf et, Safa ile Merve arasında sa’y yap, sonra ihramdan çık!” buyurdu. (Ebu Musa) dedi ki: Ben de Beyt’i tavaf ettim, Safa ile Merve arasında sa’y yaptım. Sonra Kays oğullarından bir kadının yanına gittim, başımdan bitleri ayıklamaya başladı. Ben de insanlara bu hususta fetva vermeye koyuldum. Bir adam bana: Ey Abdullah b. Kays, bu fetvayı vermekte acele etme, çünkü sen müminlerin emirinin senden sonra hac ibadeti hakkında neler ortaya koyduğunu bilmiyorsun, dedi. Ben: Ey insanlar, her kime bir fetva verdiysek acele etmeyip beklesin. Çünkü müminlerin emiri yanınıza yakında gelecektir. Siz de ona (ne yaparsa) uyun, dedim. Müminlerin emiri gelince onun yanına gittim ve bu hususu ona söyleyince o şöyle dedi: Allah’ın Kitabının gereğini yerine getirelim, çünkü şüphesiz Allah’ın Kitabı (haccı da umreyi de) tamamlamayı emretmektedir. Ayrıca Rasulullah’ın (sav) sünnetinin gereğini de yerine getiriyoruz. Çünkü Rasulullah (sav) hediyelik kurbanlık yerine ulaşıncaya kadar ihramdan çıkmamıştı, dedi.
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Dârimî, Sünen-i Dârimî, Menâsik 18, 2/1145
Senetler:
1. Ebu Musa Abdullah b. Kays el-Eş'arî (Abdullah b. Kays b. Süleym)
2. Ebu Abdullah Tarık b. Şihâb el-Becelî (Tarık b. Şihâb b. Abduşems b. Seleme b. Hilâl b. Avf)
3. Ebu Amr Kays b. Müslim el-Cedelî (Kays b. Müslim)
4. Şube b. Haccâc el-Atekî (Şu'be b. Haccac b. Verd)
5. Ebu Attâb Sehl b. Hammad el-Ankazî (Sehl b. Hammad)
Konular:
Bilgi, Kur'an ve Sünnet bilgisi
Hac, Batha'da konaklama
Hac, Hz. Peygamber'in haccı
Hac, ihrama girmek
Hac, İhramdan çıkmak
Hac, ihramdan kurbanla çıkmak
Hac, ihramlının telbiye ve tehlili
Hac, Mina
Hac, Sa'y etmek
Hac, Safa ve Merve
Hac, sünnetleri
Hac, Tavaf, Kabe'yi tavaf etmek
Kurban
Niyet, Hac ve umreye niyet
Yargı, Allah'ın kitabına göre Hüküm vermek,
Öneri Formu
Hadis Id, No:
30896, İM003074
Hadis:
حَدَّثَنَا هِشَامُ بْنُ عَمَّارٍ حَدَّثَنَا حَاتِمُ بْنُ إِسْمَاعِيلَ حَدَّثَنَا جَعْفَرُ بْنُ مُحَمَّدٍ عَنْ أَبِيهِ قَالَ دَخَلْنَا عَلَى جَابِرِ بْنِ عَبْدِ اللَّهِ فَلَمَّا انْتَهَيْنَا إِلَيْهِ سَأَلَ عَنِ الْقَوْمِ حَتَّى انْتَهَى إِلَىَّ فَقُلْتُ أَنَا مُحَمَّدُ بْنُ عَلِىِّ بْنِ الْحُسَيْنِ . فَأَهْوَى بِيَدِهِ إِلَى رَأْسِى فَحَلَّ زِرِّى الأَعْلَى ثُمَّ حَلَّ زِرِّى الأَسْفَلَ ثُمَّ وَضَعَ كَفَّهُ بَيْنَ ثَدْيَىَّ وَأَنَا يَوْمَئِذٍ غُلاَمٌ شَابٌّ فَقَالَ مَرْحَبًا بِكَ سَلْ عَمَّا شِئْتَ . فَسَأَلْتُهُ وَهُوَ أَعْمَى فَجَاءَ وَقْتُ الصَّلاَةِ فَقَامَ فِى نِسَاجَةٍ مُلْتَحِفًا بِهَا كُلَّمَا وَضَعَهَا عَلَى مَنْكِبَيْهِ رَجَعَ طَرَفَاهَا إِلَيْهِ مِنْ صِغَرِهَا وَرِدَاؤُهُ إِلَى جَانِبِهِ عَلَى الْمِشْجَبِ فَصَلَّى بِنَا فَقُلْتُ أَخْبِرْنَا عَنْ حَجَّةِ رَسُولِ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم . فَقَالَ بِيَدِهِ فَعَقَدَ تِسْعًا وَقَالَ إِنَّ رَسُولَ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم مَكَثَ تِسْعَ سِنِينَ لَمْ يَحُجَّ فَأَذَّنَ فِى النَّاسِ فِى الْعَاشِرَةِ أَنَّ رَسُولَ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم حَاجٌّ فَقَدِمَ الْمَدِينَةَ بَشَرٌ كَثِيرٌ كُلُّهُمْ يَلْتَمِسُ أَنْ يَأْتَمَّ بِرَسُولِ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم وَيَعْمَلَ بِمِثْلِ عَمَلِهِ فَخَرَجَ وَخَرَجْنَا مَعَهُ فَأَتَيْنَا ذَا الْحُلَيْفَةِ فَوَلَدَتْ أَسْمَاءُ بِنْتُ عُمَيْسٍ مُحَمَّدَ بْنَ أَبِى بَكْرٍ فَأَرْسَلَتْ إِلَى رَسُولِ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم كَيْفَ أَصْنَعُ قَالَ « اغْتَسِلِى وَاسْتَثْفِرِى بِثَوْبٍ وَأَحْرِمِى » . فَصَلَّى رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم فِى الْمَسْجِدِ ثُمَّ رَكِبَ الْقَصْوَاءَ . حَتَّى إِذَا اسْتَوَتْ بِهِ نَاقَتُهُ عَلَى الْبَيْدَاءِ - قَالَ جَابِرٌ نَظَرْتُ إِلَى مَدِّ بَصَرِى مِنْ بَيْنِ يَدَيْهِ بَيْنَ رَاكِبٍ وَمَاشٍ وَعَنْ يَمِينِهِ مِثْلُ ذَلِكَ وَعَنْ يَسَارِهِ مِثْلُ ذَلِكَ وَمِنْ خَلْفِهِ مِثْلُ ذَلِكَ وَرَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم بَيْنَ أَظْهُرِنَا وَعَلَيْهِ يَنْزِلُ الْقُرْآنُ وَهُوَ يَعْرِفُ تَأْوِيلَهُ مَا عَمِلَ بِهِ مِنْ شَىْءٍ عَمِلْنَا بِهِ فَأَهَلَّ بِالتَّوْحِيدِ « لَبَّيْكَ اللَّهُمَّ لَبَّيْكَ لَبَّيْكَ لاَ شَرِيكَ لَكَ لَبَّيْكَ إِنَّ الْحَمْدَ وَالنِّعْمَةَ لَكَ وَالْمُلْكَ لاَ شَرِيكَ لَكَ » . وَأَهَلَّ النَّاسُ بِهَذَا الَّذِى يُهِلُّونَ بِهِ فَلَمْ يَرُدَّ رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم عَلَيْهِمْ شَيْئًا مِنْهُ وَلَزِمَ رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم تَلْبِيَتَهُ . قَالَ جَابِرٌ لَسْنَا نَنْوِى إِلاَّ الْحَجَّ لَسْنَا نَعْرِفُ الْعُمْرَةَ حَتَّى إِذَا أَتَيْنَا الْبَيْتَ مَعَهُ اسْتَلَمَ الرُّكْنَ فَرَمَلَ ثَلاَثًا وَمَشَى أَرْبَعًا ثُمَّ قَامَ إِلَى مَقَامِ إِبْرَاهِيمَ فَقَالَ « ( وَاتَّخِذُوا مِنْ مَقَامِ إِبْرَاهِيمَ مُصَلًّى ) » . فَجَعَلَ الْمَقَامَ بَيْنَهُ وَبَيْنَ الْبَيْتِ فَكَانَ أَبِى يَقُولُ - وَلاَ أَعْلَمُهُ إِلاَّ ذَكَرَهُ عَنِ النَّبِىِّ صلى الله عليه وسلم - إِنَّهُ كَانَ يَقْرَأُ فِى الرَّكْعَتَيْنِ ( قُلْ يَا أَيُّهَا الْكَافِرُونَ ) وَ ( قُلْ هُوَ اللَّهُ أَحَدٌ ) . ثُمَّ رَجَعَ إِلَى الْبَيْتِ فَاسْتَلَمَ الرُّكْنَ ثُمَّ خَرَجَ مِنَ الْبَابِ إِلَى الصَّفَا حَتَّى إِذَا دَنَا مِنَ الصَّفَا قَرَأَ « ( إِنَّ الصَّفَا وَالْمَرْوَةَ مِنْ شَعَائِرِ اللَّهِ ) . نَبْدَأُ بِمَا بَدَأَ اللَّهُ بِهِ » . فَبَدَأَ بِالصَّفَا . فَرَقِىَ عَلَيْهِ حَتَّى رَأَى الْبَيْتَ فَكَبَّرَ اللَّهَ وَهَلَّلَهُ وَحَمِدَهُ وَقَالَ « لاَ إِلَهَ إِلاَّ اللَّهُ وَحْدَهُ لاَ شَرِيكَ لَهُ لَهُ الْمُلْكُ وَلَهُ الْحَمْدُ يُحْيِى وَيُمِيتُ وَهُوَ عَلَى كُلِّ شَىْءٍ قَدِيرٌ لاَ إِلَهَ إِلاَّ اللَّهُ وَحْدَهُ لاَ شَرِيكَ لَهُ أَنْجَزَ وَعْدَهُ وَنَصَرَ عَبْدَهُ وَهَزَمَ الأَحْزَابَ وَحْدَهُ » . ثُمَّ دَعَا بَيْنَ ذَلِكَ وَقَالَ مِثْلَ هَذَا ثَلاَثَ مَرَّاتٍ ثُمَّ نَزَلَ إِلَى الْمَرْوَةِ فَمَشَى حَتَّى إِذَا انْصَبَّتْ قَدَمَاهُ رَمَلَ فِى بَطْنِ الْوَادِى حَتَّى إِذَا صَعِدَتَا - يَعْنِى قَدَمَاهُ - مَشَى حَتَّى أَتَى الْمَرْوَةَ فَفَعَلَ عَلَى الْمَرْوَةِ كَمَا فَعَلَ عَلَى الصَّفَا فَلَمَّا كَانَ آخِرُ طَوَافِهِ عَلَى الْمَرْوَةِ . قَالَ « لَوْ أَنِّى اسْتَقْبَلْتُ مِنْ أَمْرِى مَا اسْتَدْبَرْتُ لَمْ أَسُقِ الْهَدْىَ وَجَعَلْتُهَا عُمْرَةً فَمَنْ كَانَ مِنْكُمْ لَيْسَ مَعَهُ هَدْىٌ فَلْيَحْلِلْ وَلْيَجْعَلْهَا عُمْرَةً » . فَحَلَّ النَّاسُ كُلُّهُمْ وَقَصَّرُوا إِلاَّ النَّبِىَّ صلى الله عليه وسلم وَمَنْ كَانَ مَعَهُ الْهَدْىُ فَقَامَ سُرَاقَةُ بْنُ مَالِكِ بْنِ جُعْشُمٍ فَقَالَ يَا رَسُولَ اللَّهِ أَلِعَامِنَا هَذَا أَمْ لأَبَدِ الأَبَدِ قَالَ فَشَبَّكَ رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم أَصَابِعَهُ فِى الأُخْرَى وَقَالَ « دَخَلَتِ الْعُمْرَةُ فِى الْحَجِّ هَكَذَا - مَرَّتَيْنِ - لاَ بَلْ لأَبَدِ الأَبَدِ » . قَالَ وَقَدِمَ عَلِىٌّ بِبُدْنِ النَّبِىِّ صلى الله عليه وسلم . فَوَجَدَ فَاطِمَةَ مِمَّنْ حَلَّ وَلَبِسَتْ ثِيابًا صَبِيغًا وَاكْتَحَلَتْ فَأَنْكَرَ ذَلِكَ عَلَيْهَا عَلِىٌّ فَقَالَتْ أَمَرَنِى أَبِى بِهَذَا . فَكَانَ عَلِىٌّ يَقُولُ بِالْعِرَاقِ فَذَهَبْتُ إِلَى رَسُولِ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم مُحَرِّشًا عَلَى فَاطِمَةَ فِى الَّذِى صَنَعَتْهُ مُسْتَفْتِيًا رَسُولَ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم فِى الَّذِى ذَكَرَتْ عَنْهُ وَأَنْكَرْتُ ذَلِكَ عَلَيْهَا . فَقَالَ « صَدَقَتْ صَدَقَتْ مَاذَا قُلْتَ حِينَ فَرَضْتَ الْحَجَّ » . قَالَ قُلْتُ اللَّهُمَّ إِنِّى أُهِلُّ بِمَا أَهَلَّ بِهِ رَسُولُكَ صلى الله عليه وسلم . قَالَ « فَإِنَّ مَعِىَ الْهَدْىَ فَلاَ تَحِلَّ » . قَالَ فَكَانَ جَمَاعَةُ الْهَدْىِ الَّذِى جَاءَ بِهِ عَلِىٌّ مِنَ الْيَمَنِ وَالَّذِى أَتَى بِهِ النَّبِىُّ صلى الله عليه وسلم مِنَ الْمَدِينَةِ مِائَةً ثُمَّ حَلَّ النَّاسُ كُلُّهُمْ وَقَصَّرُوا إِلاَّ النَّبِىَّ صلى الله عليه وسلم وَمَنْ كَانَ مَعَهُ هَدْىٌ فَلَمَّا كَانَ يَوْمُ التَّرْوِيَةِ وَتَوَجَّهُوا إِلَى مِنًى أَهَلُّوا بِالْحَجِّ . فَرَكِبَ رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم فَصَلَّى بِمِنًى الظُّهْرَ وَالْعَصْرَ وَالْمَغْرِبَ وَالْعِشَاءَ وَالصُّبْحَ ثُمَّ مَكَثَ قَلِيلاً حَتَّى طَلَعَتِ الشَّمْسُ وَأَمَرَ بِقُبَّةٍ مِنْ شَعَرٍ فَضُرِبَتْ لَهُ بِنَمِرَةَ فَسَارَ رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم لاَ تَشُكُّ قُرَيْشٌ إِلاَّ أَنَّهُ وَاقِفٌ عِنْدَ الْمَشْعَرِ الْحَرَامِ أَوِ الْمُزْدَلِفَةِ كَمَا كَانَتْ قُرَيْشٌ تَصْنَعُ فِى الْجَاهِلِيَّةِ فَأَجَازَ رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم حَتَّى أَتَى عَرَفَةَ فَوَجَدَ الْقُبَّةَ قَدْ ضُرِبَتْ لَهُ بِنَمِرَةَ فَنَزَلَ بِهَا حَتَّى إِذَا زَاغَتِ الشَّمْسُ أَمَرَ بِالْقَصْوَاءِ فَرُحِلَتْ لَهُ فَرَكِبَ حَتَّى أَتَى بَطْنَ الْوَادِى فَخَطَبَ النَّاسَ فَقَالَ « إِنَّ دِمَاءَكُمْ وَأَمْوَالَكُمْ عَلَيْكُمْ حَرَامٌ كَحُرْمَةِ يَوْمِكُمْ هَذَا فِى شَهْرِكُمْ هَذَا فِى بَلَدِكُمْ هَذَا أَلاَ وَإِنَّ كُلَّ شَىْءٍ مِنْ أَمْرِ الْجَاهِلِيَّةِ مَوْضُوعٌ تَحْتَ قَدَمَىَّ هَاتَيْنِ وَدِمَاءُ الْجَاهِلِيَّةِ مَوْضُوعَةٌ وَأَوَّلُ دَمٍ أَضَعُهُ دَمُ رَبِيعَةَ بْنِ الْحَارِثِ - كَانَ مُسْتَرْضِعًا فِى بَنِى سَعْدٍ فَقَتَلَتْهُ هُذَيْلٌ - وَرِبَا الْجَاهِلِيَّةِ مَوْضُوعٌ وَأَوَّلُ رِبًا أَضَعُهُ رِبَانَا رِبَا الْعَبَّاسِ بْنِ عَبْدِ الْمُطَّلِبِ فَإِنَّهُ مَوْضُوعٌ كُلُّهُ فَاتَّقُوا اللَّهَ فِى النِّسَاءِ فَإِنَّكُمْ أَخَذْتُمُوهُنَّ بِأَمَانَةِ اللَّهِ وَاسْتَحْلَلْتُمْ فُرُوجَهُنَّ بِكَلِمَةِ اللَّهِ وَإِنَّ لَكُمْ عَلَيْهِنَّ أَنْ لاَ يُوطِئْنَ فُرُشَكُمْ أَحَدًا تَكْرَهُونَهُ فَإِنْ فَعَلْنَ ذَلِكَ فَاضْرِبُوهُنَّ ضَرْبًا غَيْرَ مُبَرِّحٍ وَلَهُنَّ عَلَيْكُمْ رِزْقُهُنَّ وَكِسْوَتُهُنَّ بِالْمَعْرُوفِ وَقَدْ تَرَكْتُ فِيكُمْ مَا لَمْ تَضِلُّوا إِنِ اعْتَصَمْتُمْ بِهِ كِتَابُ اللَّهِ وَأَنْتُمْ مَسْئُولُونَ عَنِّى فَمَا أَنْتُمْ قَائِلُونَ » . قَالُوا نَشْهَدُ أَنَّكَ قَدْ بَلَّغْتَ وَأَدَّيْتَ وَنَصَحْتَ . فَقَالَ بِإِصْبَعِهِ السَّبَّابَةِ إِلَى السَّمَاءِ وَيَنْكُبُهَا إِلَى النَّاسِ « اللَّهُمَّ اشْهَدِ اللَّهُمَّ اشْهَدْ » . ثَلاَثَ مَرَّاتٍ ثُمَّ أَذَّنَ بِلاَلٌ ثُمَّ أَقَامَ فَصَلَّى الظُّهْرَ ثُمَّ أَقَامَ فَصَلَّى الْعَصْرَ وَلَمْ يُصَلِّ بَيْنَهُمَا شَيْئًا ثُمَّ رَكِبَ رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم حَتَّى أَتَى الْمَوْقِفَ فَجَعَلَ بَطْنَ نَاقَتِهِ إِلَى الصَّخَرَاتِ وَجَعَلَ حَبْلَ الْمُشَاةِ بَيْنَ يَدَيْهِ وَاسْتَقْبَلَ الْقِبْلَةَ فَلَمْ يَزَلْ وَاقِفًا حَتَّى غَرَبَتِ الشَّمْسُ وَذَهَبَتِ الصُّفْرَةُ قَلِيلاً حَتَّى غَابَ الْقُرْصُ وَأَرْدَفَ أُسَامَةَ بْنَ زَيْدٍ خَلْفَهُ فَدَفَعَ رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم وَقَدْ شَنَقَ الْقَصْوَاءَ بِالزِّمَامِ حَتَّى إِنَّ رَأْسَهَا لَيُصِيبُ مَوْرِكَ رَحْلِهِ وَيَقُولُ بِيَدِهِ الْيُمْنَى « أَيُّهَا النَّاسُ السَّكِينَةَ السَّكِينَةَ » . كُلَّمَا أَتَى حَبْلاً مِنَ الْحِبَالِ أَرْخَى لَهَا قَلِيلاً حَتَّى تَصْعَدَ ثُمَّ أَتَى الْمُزْدَلِفَةَ فَصَلَّى بِهَا الْمَغْرِبَ وَالْعِشَاءَ بِأَذَانٍ وَاحِدٍ وَإِقَامَتَيْنِ وَلَمْ يُصَلِّ بَيْنَهُمَا شَيْئًا ثُمَّ اضْطَجَعَ رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم حَتَّى طَلَعَ الْفَجْرُ فَصَلَّى الْفَجْرَ حِينَ تَبَيَّنَ لَهُ الصُّبْحُ بِأَذَانٍ وَإِقَامَةٍ ثُمَّ رَكِبَ الْقَصْوَاءَ حَتَّى أَتَى الْمَشْعَرَ الْحَرَامَ فَرَقِىَ عَلَيْهِ فَحَمِدَ اللَّهَ وَكَبَّرَهُ وَهَلَّلَهُ فَلَمْ يَزَلْ وَاقِفًا حَتَّى أَسْفَرَ جِدًّا ثُمَّ دَفَعَ قَبْلَ أَنْ تَطْلُعَ الشَّمْسُ وَأَرْدَفَ الْفَضْلَ بْنَ الْعَبَّاسِ وَكَانَ رَجُلاً حَسَنَ الشَّعَرِ أَبْيَضَ وَسِيمًا فَلَمَّا دَفَعَ رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم مَرَّ الظُّعُنُ يَجْرِينَ فَطَفِقَ يَنْظُرُ إِلَيْهِنَّ فَوَضَعَ رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم يَدَهُ مِنَ الشِّقِّ الآخَرِ فَصَرَفَ الْفَضْلُ وَجْهَهُ مِنَ الشِّقِّ الآخَرِ يَنْظُرُ حَتَّى أَتَى مُحَسِّرًا حَرَّكَ قَلِيلاً ثُمَّ سَلَكَ الطَّرِيقَ الْوُسْطَى الَّتِى تُخْرِجُكَ إِلَى الْجَمْرَةِ الْكُبْرَى حَتَّى أَتَى الْجَمْرَةَ الَّتِى عِنْدَ الشَّجَرَةِ فَرَمَى بِسَبْعِ حَصَيَاتٍ يُكَبِّرُ مَعَ كُلِّ حَصَاةٍ مِنْهَا مِثْلِ حَصَى الْخَذْفِ وَرَمَى مِنْ بَطْنِ الْوَادِى ثُمَّ انْصَرَفَ إِلَى الْمَنْحَرِ فَنَحَرَ ثَلاَثًا وَسِتِّينَ بَدَنَةً بِيَدِهِ وَأَعْطَى عَلِيًّا فَنَحَرَ مَا غَبَرَ وَأَشْرَكَهُ فِى هَدْيِهِ ثُمَّ أَمَرَ مِنْ كُلِّ بَدَنَةٍ بِبَضْعَةٍ فَجُعِلَتْ فِى قِدْرٍ فَطُبِخَتْ فَأَكَلاَ مِنْ لَحْمِهَا وَشَرِبَا مِنْ مَرَقِهَا ثُمَّ أَفَاضَ رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم إِلَى الْبَيْتِ فَصَلَّى بِمَكَّةَ الظُّهْرَ فَأَتَى بَنِى عَبْدِ الْمُطَّلِبِ وَهُمْ يَسْقُونَ عَلَى زَمْزَمَ فَقَالَ « انْزِعُوا بَنِى عَبْدِ الْمُطَّلِبِ لَوْلاَ أَنْ يَغْلِبَكُمُ النَّاسُ عَلَى سِقَايَتِكُمْ لَنَزَعْتُ مَعَكُمْ » . فَنَاوَلُوهُ دَلْوًا فَشَرِبَ مِنْهُ .
Tercemesi:
Bize Hişam b. Ammar (es-Sülemî), ona Hâtim b. İsmail (el-Hârisî), ona Cafer b. Muhammed (Cafer es-Sadık), ona da babası (Muahmmed el-Bâkır) rivayet etmiş ve şöyle demiştir:
Cabir b. Abdullah’ın huzuruna vardık. Yanına gelince orada bulunan topluluğa kim olduklarını sordu. Nihayet sıra bana geldi. Ben Muhammed b. Ali b. Hüseyin’in (Muhammed el-Bâkır’ın) oğluğum, dedim. Elini uzatarak başıma doğru doğru eğildi ve gömleğimin en üst düğmesini çözdü. Sonra da onun altındaki düğmemi çözdü. Ardından elini iki mememim arasına (göğsümün üzerine) koydu. O zamanlar ben, genç bir çocuktum. “Merhaba sana. İstediğin şeyi sorabilirsin.” dedi. Ben de kendisine sordum. O sıralar Cabir b. Abdullah âmâ idi. Derken namaz vakti geldi. Bir örtüğe bürünmüş şekilde ayağa kalktı. Örtüyü omuzuna her koyuşunda örtü küçük olduğu için iki ucu aşağı düşüyordu. Bu esnada ridası da askıdaydı. Bize namaz kıldırdı. Bize Rasulullah’ın (sav) haccını anlatabilir misiniz? diye sormuştum. Eliyle işaret etti. Parmaklarıyla dokuzu gösterdi ve şöyle dedi:
“Rasulullah (sav) dokuz yıl hac etmeden kaldı. Onuncu yılda insanlar arasında; ‘Rasulullah (sav), hacca gidecektir.’ diye ilan ettirdi. Bunun üzerine Medine’ye birçok insan geldi. Hepsi de Rasulullah’a (sav) uyma ve onun yaptığı gibi yapma arayışındaydılar. Böyleyken Rasulullah (sav) hac için yola çıktı. Bizler de kendisiyle birlikte yola çıktık. Zülhuleyfe’ye geldik. Derken Esma bt. Umeys, Muhammed b. Ebu Bekir’i doğurdu. ‘Ne yapmam gerekiyor?’ diye Rasulullah’a (sav) haber gönderdi. Rasulullah (sav); ‘Banyo yap, ped olarak bir bez bağla ve iharama gir.’ buyurdu. Sonra Rasulullah (sav), Zülhuleyfe’deki mescitte namaz kıldırdı. Ardından da devesi Kasvâ’ya bindi. Nihayet devesi kendisini (sav) Beydâ denilen yere getirince gözümün alabildiğince baktım ki Rasulullah’ın önünde kimi yaya kimi binit bir insan kalabalığı. Sağında da bu şekilde, solunda da bu şekilde, arkasında da bu şekilde insan kalabalığı vardı ve Rasulullah (sav) bizim aramızda yer alıyordu. Bu süreçte kendisine Kur’an ayetleri iniyordu. Rasulullah (sav) bu ayetlerin tevilini (nasıl tatbik edeceğini) biliyor; o ne yapıyorsa biz de onu yapıyorduk. İşte böylece Rasulullah (sav) Allah’ı birleyerek yani ‘Lebbeyk, Allahümme lebbeyk. Lâ şerike leke lebbeyk. İnne’l-hamde ve’n-ni’mete leke, ve’l-mülk. Lâ şerike lek.’ [Buyur Allah’ım, buyur! Şüphesiz hamd, nimet ve hükümranlık sana aittir. Senin hiçbir ortağın yoktur.] diyerek telbiye getirdi. İnsanlar da telbiyede kullandıkları ilave övgü dolu bu (bildiğiniz) ifadelerle telbiye getirdiler. Fakat Rasulullah (sav) bu konuda onlara bir şey demedi ve kendi telbiyesine devam etti. [Bu süreçte] bizler sadece hacca niyetlenmiştik. Hac ile birlikte veya bu süreçte umre yapılabileceğini, bilmiyorduk. Nihayet kendisiyle (sav) birlikte Beytullah’a gelince Hacerülesved köşesini selamladı ve üç şavtını remel tarzında [yani çalımlı bir şekilde kısa ve seri adımlarla], dört şavtını da normal bir şekilde yürüyerek Kâbe’yi tavaf etti. Sonra Makam-ı İbrahime’e doğru kalktı ve 'Siz de İbrahim'in makamından bir namaz yeri edinin (orada namaz kılın).' (Bakara 2/125) ayetini okudu. Makam-ı İbrahim’i kendisi ile Beytullah’ın arasına aldı (ve iki rekat namaz kıldı). [Bu arada belirtmeliyim ki] babam (Abdullah el-Ensarî) bu iki rekat namazda Kul yâ eyyühe’l-kâfirûn ve Kul hüvellâhu ehad surelerini okurdu. Sonra Beytullah’a doğru tekrar döndü, Hacerülesved köşesini selamladı ve Safa Tepesi’ne doğru olan kapıdan çıktı. Safa Tepesi’ne yaklaşınca; ‘Şüphesiz Safa ile Merve, Allah’ın belirlediği sembollerdendir.’ (Bakara, 2/158) ayetini okudu ve ‘Allah’ın başladığı şeyle başlıyoruz.’ Buyurdu. Ardından da Safa Tepesi ile sa’y etmeye başladı. Safa Tepesi’nin üzerine doğru çıktı. Beytullah’ı görünce kelme-i tevhidi zikredip Allah’a hamd etti. Şöyle dedi: ‘Lâ ilâhe illellâhu vahdeh. Lâ şerike leh. Enceze va’deh ve nasara abdeh. Ve hezeme’l-ahzâba külleh.’ [Allah’tan başka hiçbir ilah yoktur. Sadece o vardır. O’nun hiçbir ortağı yoktur. Vadini yerine getirmiş, kuluna yardım etmiş ve küfürde birleşen düşman grupları hezimete uğratmıştır.] Sonra aralarında dua ederek bu sözleri üçer kez tekrar etti. Ardından Merve Tepesi’ne doğru indi ve yürüdü. İki tepe arasında aşağı doğru inince vadinin orta bölgesinde koşar adımlarla ilerledi. Sa’y yolunda yokuş çıkmaya başlayınca da normal bir şekilde yürüdü. Merve Tepesi’ne varınca Merve’de, Safa Tepesi’nde yaptığı şeylerin aynısını yaptı. Sa’yinin son turu Merve’de son bulunca şöyle dedi: ‘Sonradan gördüğüm bu durumu önceden görmüş olsaydım, (Medine'den) hedy kurbanlıklarını getirmez ve yaptığım bu tavaf ve sa’yi bir umre sayardım. Aranızdan her kimin beraberinde hedy kurbanlığı yoksa ihramdan çıksın ve yaptığı tavaf ile sa’yini bir umre saysın.’ Bunun üzerine Hz. Peygamber (sav) ve beraberinde hedy kurbanlıkları olanlar hariç insanların hepsi ihramdan çıktılar ve saçlarını kısalttılar. Bu sırada Sürâka b. Malik b. Cü’şum kaktı ve ‘Ya Rasulallah! Bu uygulama, bu senemize mi mahsus yoksa ilanihaye mi geçerli olacak?’ diye sordu. Rasulullah (sav) parmaklarını birbirine geçirdi ve iki kez; ‘Umre, hacca şu şekilde dahil olmuştur. Hayır. Bilakis, ilanihaye geçerlidir.’ buyurdu. Sonra Ali (b. Ebu Talib), Hz. Peygamber’e (sav) ait hedy develerini getirdi. Fâtıma’yı ihramdan çıkmış, boyalı elbiseler giymiş ve sürme çekmiş bir vaziyette buldu. Onun bu halini hoş karşılamadı. Bunun üzerine Fâtıma; ‘Babam bana, böyle yapmamı emretti.’ dedi. Ali (b. Ebu Talib), Irak’ta halifeyken şöyle anlatıyordu: ‘Yaptıkları konusunda Fâtıma’ya karşı tepki göstermesini sağlamak, söyledikleri sözler ve gösterdiğim tepki konusunda kendisinden (sav) fetva sormak için Rasulullah’ın (sav) yanına gittim. Fakat O (sav); ‘Doğru söylemiş, doğru söylemiş. Hac için ihrama girdiğinde sen ne söylemiştin?’ diye sordu. ‘Allah’ım! Rasulün her ne için ihrama girmişse ben de o niyetle ihrama giriyorum, dedim.’ diye cevap verdim. Bunun üzerine; ‘Benimle birlikte hedy kurbanlıkları var. O halde sen de ihramdan çıkma.’ Buyurdular.’ Ali’nin (b. Ebu Talib) Yemen’den getirdiği hedy kurbanlıkları ve Hz. Peygamber’in (sav) Medine’den getirdiklerinin toplamı yüz taneydi. Sonra Hz. Peygamber (sav) ve beraberinde hedy kurbanlığı olanlar hariç olmak üzere herkes ihramdan çıktı. Nihayet terviye günü (Zilhicce’nin sekizinci günü) olunca ve Mina’ya doğru yönelince hac için telbiye getirip ihrama girdiler. Rasulullah (sav) devesine binip yola çıktı. Mina’da öğle, ikindi, akşam, yatsı ve sabah namazlarını kıldı. Sonra kısa bir müddet bekledi. Nihayet güneş doğdu. Bir kıl çadırı kurulmasını emretti; Nemire’de kendisi için bir çadır kuruldu. Ardından Rasulullah (sav) (vakfeye durmak için) yürüdü. Kureyş, kendilerinin cahiliye döneminde yaptıkları gibi onun da (sav) mutlaka Meş’ar-i Haram denilen yerde veya Müzdelife’de vakfeye duracağından şüphe etmiyordu. Oysa Rasulullah (sav) buraları geçti ve Arafat’a vardı. Nemire’de kendisi için çadırın kurulmuş olduğunu gördü, çadıra indi. Güneş batıya doğru meyledince devesi Kasvâ’nın hazırlanmasını emretti; kendisi (sav) için devenin üzerine hevdec bağlandı, Rasulullah da (sav) devesine bindi. Vadinin orta bölgesine (Urane’ye) kadar geldi ve orada insanlara bir hutbe irat etti ve şöyle buyurdu:
‘Şüphesiz kanlarınız ve mallarınız; bu ayınızda, bu beldenizde bu gününüz nasıl haramsa öğlece birbirinize haramdır. Dikkat edin! Cahiliyeden kalma bütün yanlış uygulamalar, kaldırılmış ve şu iki ayağımın altına alınmıştır. Cahiliye döneminden kalma bütün kan davaları kaldırılmıştır. İlk kaldırılan kan davası da Rabîa b. Hâris’in kan davasıdır. -Ki bu kişi, Benî Sa’d Kabilesi içerisinde sütannesine verilmiş ve Hüzeyl Kabilesi tarafından öldürülmüştü.- Cahilye döneminden kalma faizler kaldırılmıştır. İlk kaldırdığım faiz ise akrabamız Abbas b. Abdülmuttalib’in alacağı olan faizdir. Faizin tamamı kaldırılmıştır. Kadınlar konusunda Allah’tan sakının! Hiç kuşkusuz sizler, onları, Allah’ın birer emaneti olarak aldınız ve Allah’ın sözü ile kendinize helal kıldınız. İstemediğiniz hiç kimseyi hareminize almamak gibi şüphesiz sizlerin onlar üzerinde bir takım haklarınız vardır. Eğer onlar bunlara aykırı davranırlar da sizler de yaralamayacak şekilde kendilerine hafifçe vurmuş olursanız bunda bir beis olmaz. Onların rızıkları, giyimleri örfe uygun bir şekilde sizlerin sorumluluğundadır. Aranızda, kendisine sıkıca tutunduğunuz sürece haktan ayrılmayacağınız bir şey bırakıyorum: Allah’ın kitabı! Kıyamet Günü, sizlere benim hakkımda sorulacaktır. Cevabınız ne olacak?’ Rasulullah’ın bu sorusuna insanlar; ‘Şüphesiz Allah’ın emrettiklerini tebliğ ettin, onları yerine getirdin ve bu konuda samimiydin.’ diyerek karşılık verdiler. Bunun üzerine Rasulullah (sav) işaret parmağını semaya kaldırdı ve insanlara doğru indirerek üç kez; ‘Allah’ım! Şahit ol! Allah’ım! Şahit ol!’ dedi. Sonra Bilal ezan okudu, kamet getirdi ve Rasulullah (sav) öğle namazını kıldırdı. Sonra Bilal tekrar kamet getirdi ve Rasulullah (sav) ikindi namazını kıldırdı. Her iki namaz arasında her hangi bir nafile namaz kılmadı. Sonra Rasulullah (sav) devesine bindi. Vakfe yerine gelince devesinin karnını Cebeli Rahme’nin üzerindeki düz kayalara doğru tuttu, yayaların kullanacağı yolu da önüne aldı ve kıbleye doğru döndü. Bu şekilde vakfeye devam etti. Nihayet güneş batmaya yüz tuttu ve ufuktaki sarılık biraz kayboldu. Güneşin yuvarlağı tamamen kaybolunca da Üzame b. Zeyd’i arkasına bindirdi [ve Müzdelife’ye doğru yola koyuldu]. Bu esnada [yokuş aşağı deveyi kontrol edebilmek için] yularıyla devesi Kasva’nın başını iyice eğmişti. Öyle ki Kasva’nın başı, hevdecin ayak üzengisine değiyordu. Rasulullah da (sav) eliyle işaret ederek; ‘Ey İnsanlar! Sükunet, sükunet!’ diyordu. Bu sırada ne zaman bir kum tepeciğine gelse bu tepeciğe çıkabilmesi için devesinin yularını biraz gevşetiyordu. Ardından Müzdelife’ye geldi. Orada Akşam ve yatsıyı tek bir ezanla fakat iki kametle kıldırdı. Bu iki namaz arasında herhangi bir nafile namaz kılmadı. Sonra Rasulullah (sav) fecir doğuncaya kadar uyudu. Fecir doğunca kalktı ve sabah vaktinin girdiğini anlayınca bir ezan ve bir kametle sabah namazını kıldırdı. Sonra Kasvâ’ya bindi. Meş’ar-i Haram’a gelip de onun üzerine çıkınca Allah’a hamd etti, tekbir getirdi ve kelime-i tevhidi zikretti. Bu şekilde ortalık iyice aydınlanıncaya kadar vakfede durmaya devam etti. Sonra Güneş henüz doğmadan önce Fadl b. Abbas’ı arkasına bindirip yola koyuldu. Fadl b. Abbas saçları güzel, beyaz tenli ve yakışıklı bir adamdı. Rasulullah (sav) yola koyulunca seri bir şekilde yürüyen kadınlara rastladı. Fadl b. Abbas, onlara bakmaya başladı. Bunun üzerine Rasulullah (sav) elini, öte taraftan onun yüzüne tuttu. Fadl b. Abbas da yüzünü diğer tarafa doğru çevirip bakmaya çalıştı. Nihayet Muhassir denilen yere gelince devesini biraz hızlandırarak seni Büyük Cemre’ye götürecek olan orta yola girdi. Ağacın yanında yer alan Büyük Cemre’ye geldi ve her taşta tekbir getirerek küçük sapan taşı gibi yedi küçük taş attı. Taşları, vadinin orta kısmından atıyordu. Büyük Cemre’ye taşları attıktan sonra kurban kesim yerine geldi. Kendi eliyle kurban olarak altmış üç tane deve kesti. Sonra bıçağı Ali’ye (b. Ebu Talib) verdi. Ali, geriye kalan kurbanlıkları kesti. Rasulullah (sav), kendisine ait hedy kurbanlıklarına Ali’yi de ortak etmişti. Sonra Rasulullah (sav), her bir devenin bir parçasıyla ilgili olarak emir buyurdu. Bunun üzerine etler bir kazana koyuldu ve pişirildi. Rasulullah (sav) ve Ali, o etlerden yediler ve et suyundan içtiler. Sonra Rasulullah (sav) Beytullah’a gitti. Mekke’de öğle namazını kıldı. Ardından Zemzem Kuyusu’nun başında su dağıtmakta olan Abdülmuttalib oğullarının yanına geldi ve ‘Kuyudan su çıkarmaya devam edin, Ey Abdülmuttalib oğulları! Eğer insanların [bunu hac menasikinden zannederek] izdihama yol açıp da sizi sıkıntıya düşürmeleri söz konusu olmasaydı sizinle birlikte kuyudan ben de su çıkarırdım.’ dedi. Bunun üzerine onlar, Rasulullah’a (sav) bir kova uzattılar. O da o kovadan su içti.”
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
İbn Mâce, Sünen-i İbn Mâce, Menâsik 84, /498
Senetler:
1. Cabir b. Abdullah el-Ensârî (Cabir b. Abdullah b. Amr b. Haram b. Salebe)
2. Muhammed el-Bakır (Muhammed b. Ali b. Hüseyin b. Ali)
3. Ebu Abdullah Cafer es-Sâdık (Cafer b. Muhammed b. Ali b. Hüseyin b. Ali b. Ebu Talib)
4. Ebu İsmail Hatim b. İsmail el-Harisî (Hatim b. İsmail b. Muhammed)
5. Hişam b. Ammar es-Sülemî (Hişam b. Ammar es-Sülemî)
Konular:
Aile, ailede şiddet
Güvenlik, Can, Mal, Irz Güvenliği
Hac, Arafat'ta Vakfe
Hac, hayızlı/lohusa kadının
Hac, Hz. Peygamber'in haccı
Hac, ihramdan kurbanla çıkmak
Hac, ihramlının telbiye ve tehlili
Hac, Müzdelifede vakfe ve telbiye
Hac, namazların cem'i
Hac, remel
Hac, Safa ve Merve
Hac, Şeytan taşlama
Hac, traş olma
Hac, Umreye tebdili, feshi
İstilam, hacer-i esvedi öpmek veya el sürmek
Kadın, kadınlara iyi davranmak
Niyet, Hac ve umreye niyet
Sahabe, sünneti sorarak öğrenmeleri
Şiddet, Eziyet, kadını dövme
Siyer, Veda haccı, Hz. Peygamber'in uyarıları
Umre, Hac aylarında umre
Umre, Tavaf, tavafa başlama noktası
حَدَّثَنَا وَهْبُ بْنُ بَقِيَّةَ عَنْ خَالِدٍ الطَّحَّانِ عَنْ خَالِدٍ الْحَذَّاءِ عَنْ أَبِى قِلاَبَةَ عَنْ عَبْدِ الرَّحْمَنِ بْنِ أَبِى لَيْلَى عَنْ كَعْبِ بْنِ عُجْرَةَ أَنَّ رَسُولَ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم مَرَّ بِهِ زَمَنَ الْحُدَيْبِيَةِ فَقَالَ
"قَدْ آذَاكَ هَوَامُّ رَأْسِكَ." قَالَ نَعَمْ . فَقَالَ النَّبِىُّ صلى الله عليه وسلم
"احْلِقْ ثُمَّ اذْبَحْ شَاةً نُسُكًا أَوْ صُمْ ثَلاَثَةَ أَيَّامٍ أَوْ أَطْعِمْ ثَلاَثَةَ آصُعٍ مِنْ تَمْرٍ عَلَى سِتَّةِ مَسَاكِينَ."
Öneri Formu
Hadis Id, No:
11382, D001856
Hadis:
حَدَّثَنَا وَهْبُ بْنُ بَقِيَّةَ عَنْ خَالِدٍ الطَّحَّانِ عَنْ خَالِدٍ الْحَذَّاءِ عَنْ أَبِى قِلاَبَةَ عَنْ عَبْدِ الرَّحْمَنِ بْنِ أَبِى لَيْلَى عَنْ كَعْبِ بْنِ عُجْرَةَ أَنَّ رَسُولَ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم مَرَّ بِهِ زَمَنَ الْحُدَيْبِيَةِ فَقَالَ
"قَدْ آذَاكَ هَوَامُّ رَأْسِكَ." قَالَ نَعَمْ . فَقَالَ النَّبِىُّ صلى الله عليه وسلم
"احْلِقْ ثُمَّ اذْبَحْ شَاةً نُسُكًا أَوْ صُمْ ثَلاَثَةَ أَيَّامٍ أَوْ أَطْعِمْ ثَلاَثَةَ آصُعٍ مِنْ تَمْرٍ عَلَى سِتَّةِ مَسَاكِينَ."
Tercemesi:
Bize Vehb b. Bakiyye, ona Halid et-Tahhan, ona Halid el-Hazzâ, ona Ebû Kilabe, ona Abdurrahman b. Ebu Leyla, ona da Ka'b b. Ucre'nin rivayet ettiğine göre Rasulullah (sav) Hudeybiye seferi esnasında yanından geçmiş ve "başının bitleri sana eziyet verdi, öyle mi" diye sormuş. O evet deyince, Nebi de (sav) şöyle buyurmuştu:
"Başını tıraş et sonra ya bir koyun kurban kes yahut üç gün oruç tut ya da altı yoksula üç sa' hurma yedir."
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Ebû Davud, Sünen-i Ebu Davud, Menâsik 43, /433
Senetler:
1. Ka'b b. Ucre el-Ensarî (Ka'b b. Ucre)
2. Ebu İsa Abdurrahman b. Ebu Leyla el-Ensarî (Abdurrahman b. Yesar b. Bilal b. Büleyl b. Uhayha)
3. Ebû Kilabe Abdullah b. Zeyd el-Cermî (Abdullah b. Zeyd b. Amr b. Nâtil b. Malik b. Ubeyd)
4. Ebu Menâzil Halid el-Hazzâ (Halid b. Mihran)
5. Ebu Cafer Muhammed b. Halid et-Tahhan (Muhammed b. Halid b. Abdullah b. Abdurrahman b. Yezid)
6. Ebu Muhammed Vühban b. Bakiyye el-Vasıtî (Vehb b. Bakiyye b. Osman)
Konular:
Hac, ihramdan kurbanla çıkmak
Siyer, Hudeybiye Günü
Umre
Öneri Formu
Hadis Id, No:
38204, HM002638
Hadis:
حَدَّثَنَا عَفَّانُ حَدَّثَنَا هَمَّامٌ حَدَّثَنَا حَجَّاجٌ عَنِ الْحَكَمِ بْنِ عُتَيْبَةَ عَنْ مِقْسَمٍ عَنِ ابْنِ عَبَّاسٍ
أَنَّ النَّبِيَّ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ ذَبَحَ ثُمَّ حَلَقَ
Tercemesi:
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Ahmed b. Hanbel, Müsned-i Ahmed, Abdullah b. Abbas b. Abdulmuttalib 2638, 1/746
Senetler:
1. İbn Abbas Abdullah b. Abbas el-Kuraşî (Abdullah b. Abbas b. Abdülmuttalib b. Haşim b. Abdümenaf)
2. Ebu Kasım Miksem b. Becere (Miksem b. Becere)
3. Ebu Abdullah Hakem b. Uteybe el-Kindî (Hakem b. Uteybe)
4. Ebu Ertat Haccac b. Ertat en-Nehai (Haccac b. Ertat b. Sevr b. Hübeyre b. Şerahil)
5. Ebu Abdullah Hemmâm b. Yahya el-Avzî (Hemmâm b. Yahya b. Dinar)
6. Ebu Osman Affân b. Müslim el-Bahilî (Affân b. Müslim b. Abdullah)
Konular:
Hac, ihramdan kurbanla çıkmak
Hac, traş olma