Bize Amr b. Râfi', ona Abdullah b. Mübârek, ona Habîb b. Süleym, ona da Bilâl b. Yahya şöyle rivayet etmiştir:
Huzeyfe, cenazesi olduğunda 'bunu kimseye bildirmeyin. Ben bunun, ölünün (cahiliye dönemindeki gibi hoş olmayan bir şekilde) herkese ilanı (na'y) olmasından endişe etmekteyim. Bu kulaklarım, Rasulullah'ın (sav) bunu yasakladığını işitmiştir' derdi.
Açıklama: Hadiste yasaklanan ölüm ilanı, cahiliye döneminde hoş olmayan bir şekilde yapılan ölüm ilanıdır. Yoksa, ölümün ilanı, insanlara bildirilmesi ve cemaatin çok olması için gerekli ve caizdir. Hz. Huzeyfe takva gereği böyle hareket etmiştir. (Süneni İbn Mâce bişerhi Sindî, Beyrut: Dâru'l-Marife, 2012, 6. baskı, 2/208)
Öneri Formu
Hadis Id, No:
14701, İM001476
Hadis:
حَدَّثَنَا عَمْرُو بْنُ رَافِعٍ حَدَّثَنَا عَبْدُ اللَّهِ بْنُ الْمُبَارَكِ عَنْ حَبِيبِ بْنِ سُلَيْمٍ عَنْ بِلاَلِ بْنِ يَحْيَى قَالَ كَانَ حُذَيْفَةُ إِذَا مَاتَ لَهُ الْمَيِّتُ قَالَ لاَ تُؤْذِنُوا بِهِ أَحَدًا إِنِّى أَخَافُ أَنْ يَكُونَ نَعْيًا إِنِّى سَمِعْتُ رَسُولَ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم بِأُذُنَىَّ هَاتَيْنِ يَنْهَى عَنِ النَّعْىِ .
Tercemesi:
Bize Amr b. Râfi', ona Abdullah b. Mübârek, ona Habîb b. Süleym, ona da Bilâl b. Yahya şöyle rivayet etmiştir:
Huzeyfe, cenazesi olduğunda 'bunu kimseye bildirmeyin. Ben bunun, ölünün (cahiliye dönemindeki gibi hoş olmayan bir şekilde) herkese ilanı (na'y) olmasından endişe etmekteyim. Bu kulaklarım, Rasulullah'ın (sav) bunu yasakladığını işitmiştir' derdi.
Açıklama:
Hadiste yasaklanan ölüm ilanı, cahiliye döneminde hoş olmayan bir şekilde yapılan ölüm ilanıdır. Yoksa, ölümün ilanı, insanlara bildirilmesi ve cemaatin çok olması için gerekli ve caizdir. Hz. Huzeyfe takva gereği böyle hareket etmiştir. (Süneni İbn Mâce bişerhi Sindî, Beyrut: Dâru'l-Marife, 2012, 6. baskı, 2/208)
Yazar, Kitap, Bölüm:
İbn Mâce, Sünen-i İbn Mâce, Mâ câe fi'-cenâiz 14, /238
Senetler:
1. Ebu Abdullah Huzeyfe b. Yeman el-Absî (Huzeyfe b. Huseyl b. Cabir)
2. Bilal b. Yahya el-Absi (Bilal b. Yahya)
3. Habib b. Süleym el-Absi (Habib b. Süleym)
4. Ebu Abdurrahman Abdullah b. Mübarek el-Hanzalî (Abdullah b. Mübarek b. Vadıh)
5. Ebu Hacer Amr b. Rafi el-Becelî (Amr b. Râfi' b. Furat b. Râfi')
Konular:
Adab, Cenaze, ölüye ağlama adabı
Cenaze, ardından ağlamak /musıbet karşısında
Cenaze, arkasından ağlamak, feryat etmek
KTB, ADAB
KTB, CENAZE, CENAİZ
Ölüm, ilan edilmesi
Bize Muhammed b. Yahya, ona Muhammed b. Yusuf, ona Ömer b. Râşid el-Yemâmî, ona Yahya b. Ebu Kesîr, ona İkrime, ona da İbn Abbas, Hz. Peygamber'in (sav) şöyle buyurduğunu rivayet etmiştir:
"(Kadınların) ölünün ardından feryat ederek ağlaşmaları cahiliye adetindendir. Bunu yapan kadın ölmeden önce tevbe etmezse kıyamet gününde üzerinde katrandan gömleklerle diriltilecektir. Ardından, onun üzerine cehennem alevinden (başka) gömlekler de (giydirilir)."
Açıklama: Ölülerin ardından feryat ederek ağlama, takdir-i ilâhîye razı olmamayı hissettirdiği için hoş görülmemiştir.
Öneri Formu
Hadis Id, No:
15599, İM001582
Hadis:
حَدَّثَنَا مُحَمَّدُ بْنُ يَحْيَى حَدَّثَنَا مُحَمَّدُ بْنُ يُوسُفَ حَدَّثَنَا عُمَرُ بْنُ رَاشِدٍ الْيَمَامِىُّ عَنْ يَحْيَى بْنِ أَبِى كَثِيرٍ عَنْ عِكْرِمَةَ عَنِ ابْنِ عَبَّاسٍ قَالَ قَالَ رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم " النِّيَاحَةُ عَلَى الْمَيِّتِ مِنْ أَمْرِ الْجَاهِلِيَّةِ فَإِنَّ النَّائِحَةَ إِنْ لَمْ تَتُبْ قَبْلَ أَنْ تَمُوتَ فَإِنَّهَا تُبْعَثُ يَوْمَ الْقِيَامَةِ عَلَيْهَا سَرَابِيلُ مِنْ قَطِرَانٍ ثُمَّ يُعْلَى عَلَيْهَا بِدُرُوعٍ مِنْ لَهَبِ النَّارِ " .
Tercemesi:
Bize Muhammed b. Yahya, ona Muhammed b. Yusuf, ona Ömer b. Râşid el-Yemâmî, ona Yahya b. Ebu Kesîr, ona İkrime, ona da İbn Abbas, Hz. Peygamber'in (sav) şöyle buyurduğunu rivayet etmiştir:
"(Kadınların) ölünün ardından feryat ederek ağlaşmaları cahiliye adetindendir. Bunu yapan kadın ölmeden önce tevbe etmezse kıyamet gününde üzerinde katrandan gömleklerle diriltilecektir. Ardından, onun üzerine cehennem alevinden (başka) gömlekler de (giydirilir)."
Açıklama:
Ölülerin ardından feryat ederek ağlama, takdir-i ilâhîye razı olmamayı hissettirdiği için hoş görülmemiştir.
Yazar, Kitap, Bölüm:
İbn Mâce, Sünen-i İbn Mâce, Mâ câe fi'-cenâiz 51, /253
Senetler:
1. İbn Abbas Abdullah b. Abbas el-Kuraşî (Abdullah b. Abbas b. Abdülmuttalib b. Haşim b. Abdümenaf)
2. İkrime Mevla İbn Abbas (İkrime)
3. Ebu Nasr Yahya b. Ebu Kesir et-Tâî (Yahya b. Salih b. Mütevekkil)
4. Ömer b. Raşid el-Yemami (Ömer b. Raşid b. Şecere)
5. Ebu Abdullah Muhammed b. Yusuf el-Firyabî (Muhammed b. Yusuf b. Vakıd b. Osman)
6. Muhammed b. Yahya ez-Zühli (Muhammed b. Yahya b. Abdullah b. Halid)
Konular:
Adab, Cenaze, ölüye ağlama adabı
Cenaze, Ölüye ağlamanın azab sebebi olması
Cenaze, Yas tutma, ölünün ardından tutulan yasın müddeti
KTB, ADAB
KTB, CENAZE, CENAİZ
وَحَدَّثَنِى عَنْ مَالِكٍ عَنْ أَبِى النَّضْرِ مَوْلَى عُمَرَ بْنِ عُبَيْدِ اللَّهِ أَنَّهُ قَالَ قَالَ رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم لَمَّا مَاتَ عُثْمَانُ بْنُ مَظْعُونٍ وَمُرَّ بِجَنَازَتِهِ ذَهَبْتَ وَلَمْ تَلَبَّسْ مِنْهَا بِشَىْءٍ
Bize Malik, ona da Ömer b. Ubeydullah'ın mevlası Ebu Nadr rivayet etmiştir. Osman b. Maz'un vefat ettiği zaman Rasulullah (sav) onun cenazesine katılarak "Dünyadan hiçbir şey elde etmeden gittin" buyurmuştur.
Açıklama: Osman b. Mazun (ra) Bedir savaşına katıldıktan sonra vefat etmiştir. Medine'ye hicretten sonra ilk vefat eden sahabi; Baki' kabristanlığına defnedilen ilk muhacirdir. Savaşlar ve fetihler yoluyla ganimet ve dünyalık elde etmediği için bütün ecrinin ahirete kaldığı vurgulanmıştır. bkz. Baci, Münteka, Mısır, 1332, 2/34 ; Zürkani, Şerhu Zürkani ala Muvattai Malik, Kahire, 2003, 2/134.
Öneri Formu
Hadis Id, No:
35455, MU000578
Hadis:
وَحَدَّثَنِى عَنْ مَالِكٍ عَنْ أَبِى النَّضْرِ مَوْلَى عُمَرَ بْنِ عُبَيْدِ اللَّهِ أَنَّهُ قَالَ قَالَ رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم لَمَّا مَاتَ عُثْمَانُ بْنُ مَظْعُونٍ وَمُرَّ بِجَنَازَتِهِ ذَهَبْتَ وَلَمْ تَلَبَّسْ مِنْهَا بِشَىْءٍ
Tercemesi:
Bize Malik, ona da Ömer b. Ubeydullah'ın mevlası Ebu Nadr rivayet etmiştir. Osman b. Maz'un vefat ettiği zaman Rasulullah (sav) onun cenazesine katılarak "Dünyadan hiçbir şey elde etmeden gittin" buyurmuştur.
Açıklama:
Osman b. Mazun (ra) Bedir savaşına katıldıktan sonra vefat etmiştir. Medine'ye hicretten sonra ilk vefat eden sahabi; Baki' kabristanlığına defnedilen ilk muhacirdir. Savaşlar ve fetihler yoluyla ganimet ve dünyalık elde etmediği için bütün ecrinin ahirete kaldığı vurgulanmıştır. bkz. Baci, Münteka, Mısır, 1332, 2/34 ; Zürkani, Şerhu Zürkani ala Muvattai Malik, Kahire, 2003, 2/134.
Yazar, Kitap, Bölüm:
İmam Mâlik, Muvatta', Cenâiz 578, 1/81
Senetler:
1. Ebu Nadr Salim b. Ebu Ümeyye el-Kuraşî (Salim b. Ebu Ümeyye)
Konular:
Amel, amellerin dünyada veya ahirette karşılığı
Cenaze, ölen kişi hakkında konuşmak
KTB, CENAZE, CENAİZ
Bize Ebu Bişr b. Halef ve Muhammed b. Beşşâr, bu ikisine Yahya b. Sa’id, ona Abdulhamid b. Cafer, ona babası, ona Hakim b. Eflah ona Ebu Mes’ud Resulullahın (sav) şöyle buyurduğunu rivayet etti:
"Müslümanın, Müslüman üzerindeki hakkı dörttür: Aksırdığında (Yerhamukellah diyerek) hayır duada bulunmak, davet ettiğinde icabet etmek, öldüğünde cenazesine katılmak, hastalandığında ziyaret etmek."
Açıklama: Hakim b. Eflah makbul bir ravidir.
Öneri Formu
Hadis Id, No:
270980, İM001434-2
Hadis:
حَدَّثَنَا أَبُو بِشْرٍ بَكْرُ بْنُ خَلَفٍ وَمُحَمَّدُ بْنُ بَشَّارٍ قَالاَ حَدَّثَنَا يَحْيَى بْنُ سَعِيدٍ حَدَّثَنَا عَبْدُ الْحَمِيدِ بْنُ جَعْفَرٍ عَنْ أَبِيهِ عَنْ حَكِيمِ بْنِ أَفْلَحَ عَنْ أَبِى مَسْعُودٍ عَنِ النَّبِىِّ صلى الله عليه وسلم قَالَ: " لِلْمُسْلِمِ عَلَى الْمُسْلِمِ أَرْبَعُ خِلاَلٍ يُشَمِّتُهُ إِذَا عَطَسَ وَيُجِيبُهُ إِذَا دَعَاهُ وَيَشْهَدُهُ إِذَا مَاتَ وَيَعُودُهُ إِذَا مَرِضَ"
Tercemesi:
Bize Ebu Bişr b. Halef ve Muhammed b. Beşşâr, bu ikisine Yahya b. Sa’id, ona Abdulhamid b. Cafer, ona babası, ona Hakim b. Eflah ona Ebu Mes’ud Resulullahın (sav) şöyle buyurduğunu rivayet etti:
"Müslümanın, Müslüman üzerindeki hakkı dörttür: Aksırdığında (Yerhamukellah diyerek) hayır duada bulunmak, davet ettiğinde icabet etmek, öldüğünde cenazesine katılmak, hastalandığında ziyaret etmek."
Açıklama:
Hakim b. Eflah makbul bir ravidir.
Yazar, Kitap, Bölüm:
İbn Mâce, Sünen-i İbn Mâce, Mâ câe fi'-cenâiz 1, /233
Senetler:
1. Ebu Mesud el-Ensarî (Ukbe b. Amr b. Sa'lebe b. Esire b. Asire)
2. Hakim b. Eflah el-el-Hicazi (Hakim b. Eflah)
3. Ebu Abdülhamid Cafer b. Abdullah el-Ensari (Cafer b. Abdullah b. Hakem b. Rafi' b. Sinan)
4. Ebu Fadl Abdülhamid b. Cafer el-Ensârî (Abdülhamid b. Cafer b. Abdullah b. Hakem b. Rafi' b. Sinan)
5. Ebu Said Yahya b. Said el-Kattan (Yahya b. Said b. Ferruh)
6. Ebu Bişr Bekir b. Halef el-Basri (Bekir b. Halef)
Konular:
Adab, Davet, davete icabet etmek gerek
Adab, hapşıran kişiye hayır duada bulunulmalı
Cenaze, törenine katılmak
Haklar, Mü'minin mü'min üzerindeki hakkı
KTB, ADAB
KTB, CENAZE, CENAİZ
KTB, HASTA, HASTALIK
Bize Ebu Bekir b. Ebu Şeybe ve Muhammed b. Abdullah b. Numeyr (el-Hemdânî), onlara (Muhammed) b. Bişr el-Abdî, ona Ubeydullah b. Ömer (el-Adevî), ona Nâfi' (mevlâ Abdullah b. Ömer), ona da Abdullah'ın (b. Ömer el-Adevî) rivayet ettiğine göre (Hz. Peygamber'in (sav) eşi ve Hz. Ömer'in kızı) Hafsa, Hz. Ömer'in başında ağlamış; bunun üzerine Hz. Ömer ona şöyle demiştir:
'Dur, sakin ol sevgili kızım! Rasulullah'ın (sav); "Ölen kişi, ailesinin kendisine (kadere isyan edercesine feryat ederek) ağlaması sebebiyle azap görür." buyurduğunu bilmez misin?'
Açıklama: Buhârî, bu hadiste geçen tehdidin, hayattayken ailesini bu konuda eğitmeyen kimseler için geçerli olduğunu belirtir. "Kendinizi ve ailenizi ateşten koruyun" (Tahrim 6) ve "Hepiniz çobansınız..." hadisini bu hususta delil olarak gösterir. Buhârî, hayatta iken ailesine gerekli uyarı ve bilgilendirmeyi yaptığı halde ailesi yine de arkasından ağlarsa böyle bir kimse için bu hadisteki tehdidin söz konusu olmadığını kaydeder. Bu hususta da "Kimse kimsenin günahını yüklenmez" (En'am 164) ayetini delil gösterir. Bkz. Buhârî, Cenâiz, 32.
Öneri Formu
Hadis Id, No:
282801, M002142-2
Hadis:
حَدَّثَنَا أَبُو بَكْرِ بْنُ أَبِى شَيْبَةَ وَمُحَمَّدُ بْنُ عَبْدِ اللَّهِ بْنِ نُمَيْرٍ جَمِيعًا عَنِ ابْنِ بِشْرٍ - قَالَ أَبُو بَكْرٍ حَدَّثَنَا مُحَمَّدُ بْنُ بِشْرٍ الْعَبْدِىُّ - عَنْ عُبَيْدِ اللَّهِ بْنِ عُمَرَ قَالَ حَدَّثَنَا نَافِعٌ عَنْ عَبْدِ اللَّهِ أَنَّ حَفْصَةَ بَكَتْ عَلَى عُمَرَ فَقَالَ مَهْلاً يَا بُنَيَّةُ أَلَمْ تَعْلَمِى أَنَّ رَسُولَ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم قَالَ " إِنَّ الْمَيِّتَ يُعَذَّبُ بِبُكَاءِ أَهْلِهِ عَلَيْهِ " .
Tercemesi:
Bize Ebu Bekir b. Ebu Şeybe ve Muhammed b. Abdullah b. Numeyr (el-Hemdânî), onlara (Muhammed) b. Bişr el-Abdî, ona Ubeydullah b. Ömer (el-Adevî), ona Nâfi' (mevlâ Abdullah b. Ömer), ona da Abdullah'ın (b. Ömer el-Adevî) rivayet ettiğine göre (Hz. Peygamber'in (sav) eşi ve Hz. Ömer'in kızı) Hafsa, Hz. Ömer'in başında ağlamış; bunun üzerine Hz. Ömer ona şöyle demiştir:
'Dur, sakin ol sevgili kızım! Rasulullah'ın (sav); "Ölen kişi, ailesinin kendisine (kadere isyan edercesine feryat ederek) ağlaması sebebiyle azap görür." buyurduğunu bilmez misin?'
Açıklama:
Buhârî, bu hadiste geçen tehdidin, hayattayken ailesini bu konuda eğitmeyen kimseler için geçerli olduğunu belirtir. "Kendinizi ve ailenizi ateşten koruyun" (Tahrim 6) ve "Hepiniz çobansınız..." hadisini bu hususta delil olarak gösterir. Buhârî, hayatta iken ailesine gerekli uyarı ve bilgilendirmeyi yaptığı halde ailesi yine de arkasından ağlarsa böyle bir kimse için bu hadisteki tehdidin söz konusu olmadığını kaydeder. Bu hususta da "Kimse kimsenin günahını yüklenmez" (En'am 164) ayetini delil gösterir. Bkz. Buhârî, Cenâiz, 32.
Yazar, Kitap, Bölüm:
Müslim, Sahîh-i Müslim, Cenâiz 2142, /359
Senetler:
1. Ebu Hafs Ömer b. Hattab el-Adevî (Ömer b. Hattab b. Nüfeyl b. Abdüluzza)
2. İbn Ömer Abdullah b. Ömer el-Adevî (Abdullah b. Ömer b. Hattab)
3. Nafi' Mevlâ İbn Ömer (Ebu Abdullah Nafi')
4. Ubeydullah b. Ömer el-Adevî (Ubeydullah b. Ömer b. Hafs b. Asım b. Ömer b. Hattab)
5. Ebu Abdullah Muhammed b. Bişr el-Abdî (Muhammed b. Bişr b. Fürâfisa b. Muhtar b. Rudeyh)
6. Ebu Bekir İbn Ebu Şeybe el-Absî (Abdullah b. Muhammed b. İbrahim b. Osman)
Konular:
Adab, Cenaze, ölüye ağlama adabı
Cenaze, ardından ağlamak /musıbet karşısında
KTB, ADAB
KTB, CENAZE, CENAİZ
Sabır, ölünün ardından sabır
Bize Ebu Numan, ona Ebu Avâne, ona Esved, ona da Nübeyh el-Anezî, Câbir b. Abdullah'ın şöyle anlattığını nakletti: Rasulullah (sav) müşriklerle savaşmak üzere yola çıktı. O zaman babam Ebu Abdullah (bana) şöyle dedi: "Ey Câbir! Senin, Medineliler'in gözcüleri arasında olman lazım. Ta ki işimizin neye varacağını bilesin! Zira, vallahi, ben ardımda kızlarımı bırakmasaydım senin gözlerimin önünde öldürülmeni arzu ederdim!" (Câbir) dedi ki: Derken ben gözcülerin arasındayken halam babamı ve dayımı mezarlığımızda defnetmek için getiriverdi. Peşinden "Hz. Peygamber (sav) size, ölüleri geri götürüp, öldürüldükleri yerde mezarlarına gömmenizi emrediyor!" diye bağıran bir adam ulaştı. Bunun üzerine onları geri götürüp öldürüldükleri yerlerde mezarlarına defnettik. Daha sonraları bir ara Muâviye b. Ebu Süfyân'ın halifeliği dönemindeyken bir adam çıkageldi ve "Ey Câbir b. Abdullah! Muâviye'nin görevlileri (su kanalı yapmak için) babanın mezarını açtılar. (Mezar açma işi) başladı ve bazı (cesetler) ortaya çıktı” dedi. Hemen onun (yani babamın kabrinin) yanına gittim. Onu, -ölüde görülebilecek bazı değişiklikler hariç- değişmemiş bir halde, gömdüğüm gibi buldum. (Câbir) dedi ki: Sonra onu (tekrar) toprağa gömdüm. Babam (öldüğünde geriye) bir miktar hurma borcu bırakmıştı. Borçlu olduğu kimselerden biri, alacağını alma hususunda beni sıkıştırıyordu. Ben de Rasulullah'a (sav) gelip şöyle dedim: "Ey Allah'ın Rasulü! Babam filanca gün [Bedir'de] vurulup, (şehit düştü.) Geriye bir miktar hurma borcu bıraktı. Borçlu olduğu kimselerden biri (borcunu) isteyip beni sıkıştırıyor. Bu sebeple bana bu şahıs nezdinde yardım etmeni arzu ediyorum. Belki şu önümüzdeki hurma hasadına kadar (alacaklı olduğu) hurmasının bir kısmında bana mühlet verir!" Hz. Peygamber (sav) "Peki! İnşallah gün ortasına yakın sana gelirim" dedi. Sonra beraberinde yakın arkadaşları olduğu halde geldi ve gölgede oturdular. Rasulullah (sav), selam verip giriş izni istedi. Ardından (izin verilince) yanıma (evime) girdi. (Câbir) dedi ki: Ben hanımıma önceden "Rasulullah (sav) bugün gün ortasında bana gelecek, sakın seni (ortalıkta) görmesin! (Evimde) hiçbir şey hususunda Rasulullah'ı (sav) incitme, ona söz söyleme!" demiştim. Bir yaygı yaydım, bir yastık koydum! O da başını koydu, uyudu. Ben, köleme dedim ki "Şu dişi oğlağı kes! O evde beslenmiş semiz bir hayvandır. Ama çabuk ol, acele et! Rasulullah (sav) uyanmadan önce onu bitir. Ben de seninle beraberim (sana yardım edeceğim.)” Oğlağı (hazırlamakla) meşgul olmaya devam ettik. Nihayet Hz. Peygamber (sav), uyurken (işi) bitirdik. Sonra "Hz. Peygamber (sav) uyandığı zaman (abdest) suyunu ister. (Abdest almasını) bitirince kalkıp (gitmesinden) endişe ediyorum. Dolayısıyla abdestini bitirmeden, (pişmiş) oğlak önüne konulmuş olsun!" dedim. Rasulullah (sav) uyanınca "Câbir! Bana (abdest) suyu getir" diye emretti. "Peki" dedim. Müteakiben, abdestini bitirir bitirmez (pişmiş) oğlağı önüne koydum. (Câbir) dedi ki: Rasulullah (sav) o zaman bana bakıp "Eti sevdiğimizi sanki biliyor gibisin!" (dedi ve) "Ebu Bekir'i çağır!" diye buyurdu. Sonra (dışarıdaki diğer) yakın arkadaşlarını çağır(t)tı. (Câbir) dedi ki: Daha sonra yemek getirilip (ortaya) konuldu. (Câbir) şöyle devam etti: Bunun üzerine Rasulullah (sav), elini koyup "Bismillah! Yiyiniz!" buyurdu. Doyuncaya kadar yediler. (Geriye) çokça et arttı. (Câbir) dedi ki: "Vallahi Seleme oğullarının (yani kendi kabilesinin) insanları ona (yani Hz. Peygamber'e (sav) iştiyakla) bakmaktadırlar. O (sav), onlara gözlerinden daha sevgilidir. (Ama) incitme korkusuyla Ona (sav) yaklaşmıyorlar!" Sonra (Hz. Peygamber (sav)) kalktı. Ashabı da kalktı ve Onun önünde dışarı çıktılar. (Hz. Peygamber) şöyle buyururdu: "Sırtımı (arkamı) meleklere bırakın." (Câbir) dedi ki: Kapının (sav) eşiğine varıncaya kadar peşlerinden gittim. (Bu esnada) hanımım (bulunduğu yerden) başını çıkardı, -halbuki o gizlenmeyi seven birisi idi.- Ve "Ya Rasulullah! Bana ve kocama dua buyurun!" dedi. Bunun üzerine (Hz. Peygamber (sav); "Allah seni ve kocanı hayırlarla kuşatsın” diye dua etti. Sonra, (alacağını) isteme hususunda beni sıkıştıran alacaklı için "Bana falanı çağırın" buyurdu. (O çağrıldı ve geldi. Hz. Peygamber (sav)) de "Câbir'e babasından kalan borcunun bir kısmını şu önümüzdeki hasada kadar ertele!" buyurdu. (Alacaklı adam) "Yapamam!" dedi. (Câbir) şöyle devam etti: (Alacaklı adam) "O yetimlerin malıdır" diyerek mazeret ileri sürdü. Bunun üzerine Rasulullah (sav) "Câbir nerede?” diye sordu. "Ben buradayım, ya Rasulullah !” dedim. "(Acve hurmasından) ona ölç, (ver). Zira Allah (cc), ona hakkını tam verecektir" buyurdu. Sonra başını göğe kaldırdı. Güneşin batıya yöneldiğini gördü, şöyle buyurdu: “Ey Ebu Bekir, namaz!" (Câbir) dedi ki: Bundan sonra mescide geri döndüler. Ben de alacaklıma "Kaplarını getir" dedim ve acve hurmasından ona ölçüp (verdim). Allah (cc) da ona hakkını tam verdi. (Üstelik) bize hurmadan şu kadar da arttı. Ardından ben bir kıvılcım gibi koşarak, mescidinde iken Rasulullah’a (sav) geldim ve Rasul-i Ekrem'i (sav) namazını kılmış halde buldum. Kendisine dedim ki "Ya Rasulullah! Ben alacaklıma hurmasını ölçüp (verdim). Allah (cc) da ona hakkını tam verdi. (Üstelik) bize şu kadar da hurma arttı.” Bunun üzerine Rasulullah (sav) "Ömer b. Hattâb nerede?” diye sordu. (Câbir) dedi ki: Ömer hemen koşarak geldi. (Hz. Peygamber (sav)) "Câbir'e alacaklısını ve hurmasını sor bakalım!” buyurdu. O şöyle cevap verdi: "Ona soracak değilim. Sen, Allah'ın (cc) ona hakkını tam vereceğini haber verdiğin zaman kesin olarak bilmiştim ki Allah (cc) ona hakkını tam verecektir." (Hz. Peygamber (sav) aynı sözü) ona tekrar söyledi. O (Hz. Ömer) da bu cevabı Ona (sav) tekrar söyledi. Üç defa böyle yaptılar. Her defasında (Hz. Ömer) "Ona soracak değilim" diyordu. (Bu gibi durumlarda) Hz. Peygamber'e (sav) üçüncü defadan sonra karşılık verilmez, (yani emri yerine getirilir)di. Bu sebeple (Hz. Ömer, Câbir'e) "Hurma alacaklınla hurma işini ne yaptın?" diye sordu. (Câbir) şöyle devam etti: "Allah (cc) ona hakkını tam verdi. (Üstelik) bize şu kadar da hurma arttı" dedim. Daha sonra hanımımın yanına döndüm ve "Evimde Rasulullah'a (sav) söz söylemekten seni menetmemiş miydim?" dedim. O da "Allah Teâlâ'nın (cc), Peygamberi'ni (sav) evime getireceğini, sonra da kendim ve kocam için Ondan (sav) dua talep etmeden çıkacağını mı zannediyordun?" diye cevap verdi.
Öneri Formu
Hadis Id, No:
35679, DM000046
Hadis:
أَخْبَرَنَا أَبُو النُّعْمَانِ حَدَّثَنَا أَبُو عَوَانَةَ عَنِ الأَسْوَدِ عَنْ نُبَيْحٍ الْعَنَزِىِّ عَنْ جَابِرِ بْنِ عَبْدِ اللَّهِ قَالَ : خَرَجَ رَسُولُ اللَّهِ -صلى الله عليه وسلم- إِلَى الْمُشْرِكِينَ لِيُقَاتِلَهُمْ فَقَالَ أَبِى : عَبْدُ اللَّهِ : يَا جَابِرُ لاَ عَلَيْكَ أَنْ تَكُونَ فِى نَظَّارِى أَهْلِ الْمَدِينَةِ حَتَّى تَعْلَمَ إِلَى مَا يَصِيرُ أَمْرُنَا ، فَإِنِّى وَاللَّهِ لَوْلاَ أَنِّى أَتْرُكُ بَنَاتٍ لِى بَعْدِى لأَحْبَبْتُ أَنْ تُقْتَلَ بَيْنَ يَدَىَّ . قَالَ : فَبَيْنَمَا أَنَا فِى النَّظَّارِينَ إِذْ جَاءَتْ عَمَّتِى بِأَبِى وَخَالِى لِتَدْفِنَهُمَا فِى مَقَابِرِنَا ، فَلَحِقَ رَجُلٌ يُنَادِى : إِنَّ النَّبِىَّ -صلى الله عليه وسلم- يَأْمُرُكُمْ أَنْ تَرُدُّوا الْقَتْلَى فَتَدْفِنُوهَا فِى مَضَاجِعِهَا حَيْثُ قُتِلَتْ. فَرَدَدْنَاهُمَا فَدَفَنَّاهُمَا فِى مَضْجَعِهِمَا حَيْثُ قُتِلاَ فَبَيْنَا أَنَا فِى خِلاَفَةِ مُعَاوِيَةَ بْنِ أَبِى سُفْيَانَ إِذْ جَاءَنِى رَجُلٌ فَقَالَ : يَا جَابِرُ بْنَ عَبْدِ اللَّهِ لَقَدْ أَثَارَ أَبَاكَ عُمَّالُ مُعَاوِيَةَ فَبَدَا ، فَخَرَجَ طَائِفَةٌ مِنْهُمْ. فَانْطَلَقْتُ إِلَيْهِ فَوَجَدْتُهُ عَلَى النَّحْوِ الَّذِى دَفَنْتُهُ لَمْ يَتَغَيَّرْ إِلاَّ مَا لَمْ يَدَعِ الْقَتِيلَ - قَالَ - فَوَارَيْتُهُ ، وَتَرَكَ أَبِى عَلَيْهِ دَيْناً مِنَ التَّمْرِ ، فَاشْتَدَّ عَلَىَّ بَعْضُ غُرَمَائِهِ فِى التَّقَاضِى ، فَأَتَيْتُ رَسُولَ اللَّهِ -صلى الله عليه وسلم- فَقُلْتُ : يَا رَسُولَ اللَّهِ إِنَّ أَبِى أُصِيبَ يَوْمَ كَذَا وَكَذَا وَإِنَّهُ تَرَكَ عَلَيْهِ دَيْناً مِنَ التَّمْرِ ، وَإِنَّهُ قَدِ اشْتَدَّ عَلَىَّ بَعْضُ غُرَمَائِهِ فِى الطَّلَبِ ، فَأُحِبُّ أَنْ تُعِينَنِى عَلَيْهِ ، لَعَلَّهُ يُنْظِرُنِى طَائِفَةً مِنْ تَمْرِهِ إِلَى هَذَا الصِّرَامِ الْمُقْبِلِ. قَالَ :« نَعَمْ آتِيكَ إِنْ شَاءَ اللَّهُ قَرِيباً مِنْ وَسَطِ النَّهَارِ ». قَالَ : فَجَاءَ وَمَعَهُ حَوَارِيُّوهُ - قَالَ - فَجَلَسُوا فِى الظِّلِّ وَسَلَّمَ رَسُولُ اللَّهِ -صلى الله عليه وسلم- وَاسْتَأْذَنَ ثُمَّ دَخَلَ عَلَيْنَا - قَالَ - وَقَدْ قُلْتُ لاِمْرَأَتِى : إِنَّ رَسُولَ اللَّهِ -صلى الله عليه وسلم- جَائِىَّ الْيَوْمَ وَسَطَ النَّهَارِ ، فَلاَ يَرَيَنَّكِ وَلاَ تُؤْذِى رَسُولَ اللَّهِ -صلى الله عليه وسلم- فِى شَىْءٍ وَلاَ تُكَلِّمِيهِ فَفَرَشَتْ فِرَاشاً وَوِسَادَةً فَوَضَعَ رَأْسَهُ فَنَامَ ، فَقُلْتُ لِمَوْلًى لِى : اذْبَحْ هَذِهِ الْعَنَاقَ - وَهِىَ دَاجِنٌ سَمِينَةٌ - فَالْوَحَى وَالْعَجَلَ افْرُغْ مِنْهَا قَبْلَ أَنْ يَسْتَيْقِظَ رَسُولُ اللَّهِ -صلى الله عليه وسلم- وَأَنَا مَعَكَ فَلَمْ نَزَلْ فِيهَا حَتَّى فَرَغْنَا مِنْهَا وَهُوَ نَائِمٌ ، فَقُلْتُ : إِنَّ رَسُولَ اللَّهِ -صلى الله عليه وسلم- حِينَ يَسْتَيْقِظُ يَدْعُو بِطَهُورٍ ، وَأَنَا أَخَافُ إِذَا فَرَغَ أَنْ يَقُومَ فَلاَ يَفْرُغُ مِنْ طُهُورِهِ حَتَّى يُوضَعَ الْعَنَاقُ بَيْنَ يَدَيْهِ ، فَلَمَّا اسْتَيْقَظَ قَالَ :« يَا جَابِرُ ائْتِنِى بِطَهُورٍ ». قَالَ : نَعَمْ فَلَمْ يَفْرُغْ مِنْ وُضُوئِهِ حَتَّى وَضَعْتُ الْعَنَاقَ بَيْنَ يَدَيْهِ - قَالَ - فَنَظَرَ إِلَىَّ فَقَالَ :« كَأَنَّكَ قَدْ عَلِمْتَ حُبَّنَا اللَّحْمَ ، ادْعُ أَبَا بَكْرٍ ». ثُمَّ دَعَا حَوَارِيِّيهِ قَالَ فَجِىءَ بِالطَّعَامِ فَوُضِعَ - قَالَ - فَوَضَعَ يَدَهُ وَقَالَ :« بِسْمِ اللَّهِ كُلُوا ». فَأَكَلُوا حَتَّى شَبِعُوا وَفَضَلَ مِنْهَا لَحْمٌ كَثِيرٌ ، وَقَالَ : وَاللَّهِ إِنَّ مَجْلِسَ بَنِى سَلَمَةَ لَيَنْظُرُونَ إِلَيْهِ هُوَ أَحَبُّ إِلَيْهِمْ مِنْ أَعْيُنِهِمْ مَا يَقْرَبُونَهُ مَخَافَةَ أَنْ يُؤْذُوهُ ، ثُمَّ قَامَ وَقَامَ أَصْحَابُهُ فَخَرَجُوا بَيْنَ يَدَيْهِ ، وَكَانَ يَقُولُ :« خَلُّوا ظَهْرِى لِلْمَلاَئِكَةِ ». قَالَ : فَاتَّبَعْتُهُمْ حَتَّى بَلَغْتُ سَقُفَّةَ الْبَابِ ، فَأَخْرَجَتِ امْرَأَتِى صَدْرَهَا - وَكَانَتْ سَتِيرَةً - فَقَالَتْ : يَا رَسُولَ اللَّهِ صَلِّ عَلَىَّ وَعَلَى زَوْجِى. قَالَ :« صَلَّى اللَّهُ عَلَيْكِ وَعَلَى زَوْجِكِ ». ثُمَّ قَالَ :« ادْعُوا لِى فُلاَناً ». لِلْغَرِيمِ الَّذِى اشْتَدَّ عَلَىَّ فِى الطَّلَبِ ، فَقَالَ :« أَنْسِئْ جَابِراً طَائِفَةً مِنْ دَيْنِكَ الَّذِى عَلَى أَبِيهِ إِلَى هَذَا الصِّرَامِ الْمُقْبِلِ ». قَالَ : مَا أَنَا بِفَاعِلٍ. قَالَ : وَاعْتَلَّ وَقَالَ : إِنَّمَا هُوَ مَالُ يَتَامَى. فَقَالَ رَسُولُ اللَّهِ -صلى الله عليه وسلم- :« أَيْنَ جَابِرٌ؟ ». قَالَ قُلْتُ : أَنَا ذَا يَا رَسُولَ اللَّهِ. قَالَ :« كِلْ لَهُ ، فَإِنَّ اللَّهَ تَعَالَى سَوْفَ يُوَفِّيهِ ». فَرَفَعَ رَأْسَهُ إِلَى السَّمَاءِ فَإِذَا الشَّمْسُ قَدْ دَلَكَتْ قَالَ :« الصَّلاَةُ يَا أَبَا بَكْرٍ ». قَالَ : فَانْدَفَعُوا إِلَى الْمَسْجِدِ فَقُلْتُ لِغَرِيمِى : قَرِّبْ أَوْعِيَتَكَ ، فَكِلْتُ لَهُ مِنَ الْعَجْوَةِ فَوَفَّاهُ اللَّهُ ، وَفَضَلَ لَنَا مِنَ التَّمْرِ كَذَا وَكَذَا ، وَكِلْتُ لَهُ مِنْ أَصْنَافِ التَّمْرِ فَوَفَّاهُ اللَّهُ ، وَفَضَلَ لَنَا مِنَ التَّمْرِ كَذَا وَكَذَا - قَالَ - فَجِئْتُ أَسْعَى إِلَى رَسُولِ اللَّهِ -صلى الله عليه وسلم- فِى مَسْجِدِهِ كَأَنِّى شَرَارَةٌ ، فَوَجَدْتُ رَسُولَ اللَّهِ -صلى الله عليه وسلم- قَدْ صَلَّى فَقُلْتُ : يَا رَسُولَ اللَّهِ إِنِّى قَدْ كِلْتُ لِغَرِيمِى تَمْرَهُ فَوَفَّاهُ اللَّهُ ، وَفَضَلَ لَنَا مِنَ التَّمْرِ كَذَا وَكَذَا. فَقَالَ رَسُولُ اللَّهِ -صلى الله عليه وسلم- :« أَيْنَ عُمَرُ بْنُ الْخَطَّابِ؟ ». قَالَ : فَجَاءَ يُهَرْوِلُ قَالَ :« سَلْ جَابِرَ بْنَ عَبْدِ اللَّهِ عَنْ غَرِيمِهِ وَتَمْرِهِ ». قَالَ : مَا أَنَا بِسَائِلِهِ ، قَدْ عَلِمْتُ أَنَّ اللَّهَ سَوْفَ يُوَفِّيهِ إِذْ أَخْبَرْتَ أَنَّ اللَّهَ سَوْفَ يُوَفِّيهِ. فَرَدَّدَ عَلَيْهِ وَرَدَّدَ عَلَيْهِ هَذِهِ الْكَلِمَةَ ثَلاَثَ مَرَّاتٍ ، كُلُّ ذَلِكَ يَقُولُ : مَا أَنَا بِسَائِلِهِ. وَكَانَ لاَ يُرَاجَعُ بَعْدَ الْمَرَّةِ الثَّالِثَةِ فَقَالَ : مَا فَعَلَ غَرِيمُكَ وَتَمْرُكَ؟ قَالَ قُلْتُ : وَفَّاهُ اللَّهُ ، وَفَضَلَ لَنَا مِنَ التَّمْرِ كَذَا وَكَذَا ، فَرَجَعْتُ إِلَى امْرَأَتِى فَقُلْتُ : أَلَمْ أَكُنْ نَهَيْتُكِ أَنْ تُكَلِّمِى رَسُولَ اللَّهِ -صلى الله عليه وسلم- فِى بَيْتِى؟ فَقَالَتْ : تَظُنُّ أَنَّ اللَّهَ تَعَالَى يُورِدُ نَبِيَّهُ فِى بَيْتِى ثُمَّ يَخْرُجُ وَلاَ أَسْأَلُهُ الصَّلاَةَ عَلَىَّ وَعَلَى زَوْجِى.
Tercemesi:
Bize Ebu Numan, ona Ebu Avâne, ona Esved, ona da Nübeyh el-Anezî, Câbir b. Abdullah'ın şöyle anlattığını nakletti: Rasulullah (sav) müşriklerle savaşmak üzere yola çıktı. O zaman babam Ebu Abdullah (bana) şöyle dedi: "Ey Câbir! Senin, Medineliler'in gözcüleri arasında olman lazım. Ta ki işimizin neye varacağını bilesin! Zira, vallahi, ben ardımda kızlarımı bırakmasaydım senin gözlerimin önünde öldürülmeni arzu ederdim!" (Câbir) dedi ki: Derken ben gözcülerin arasındayken halam babamı ve dayımı mezarlığımızda defnetmek için getiriverdi. Peşinden "Hz. Peygamber (sav) size, ölüleri geri götürüp, öldürüldükleri yerde mezarlarına gömmenizi emrediyor!" diye bağıran bir adam ulaştı. Bunun üzerine onları geri götürüp öldürüldükleri yerlerde mezarlarına defnettik. Daha sonraları bir ara Muâviye b. Ebu Süfyân'ın halifeliği dönemindeyken bir adam çıkageldi ve "Ey Câbir b. Abdullah! Muâviye'nin görevlileri (su kanalı yapmak için) babanın mezarını açtılar. (Mezar açma işi) başladı ve bazı (cesetler) ortaya çıktı” dedi. Hemen onun (yani babamın kabrinin) yanına gittim. Onu, -ölüde görülebilecek bazı değişiklikler hariç- değişmemiş bir halde, gömdüğüm gibi buldum. (Câbir) dedi ki: Sonra onu (tekrar) toprağa gömdüm. Babam (öldüğünde geriye) bir miktar hurma borcu bırakmıştı. Borçlu olduğu kimselerden biri, alacağını alma hususunda beni sıkıştırıyordu. Ben de Rasulullah'a (sav) gelip şöyle dedim: "Ey Allah'ın Rasulü! Babam filanca gün [Bedir'de] vurulup, (şehit düştü.) Geriye bir miktar hurma borcu bıraktı. Borçlu olduğu kimselerden biri (borcunu) isteyip beni sıkıştırıyor. Bu sebeple bana bu şahıs nezdinde yardım etmeni arzu ediyorum. Belki şu önümüzdeki hurma hasadına kadar (alacaklı olduğu) hurmasının bir kısmında bana mühlet verir!" Hz. Peygamber (sav) "Peki! İnşallah gün ortasına yakın sana gelirim" dedi. Sonra beraberinde yakın arkadaşları olduğu halde geldi ve gölgede oturdular. Rasulullah (sav), selam verip giriş izni istedi. Ardından (izin verilince) yanıma (evime) girdi. (Câbir) dedi ki: Ben hanımıma önceden "Rasulullah (sav) bugün gün ortasında bana gelecek, sakın seni (ortalıkta) görmesin! (Evimde) hiçbir şey hususunda Rasulullah'ı (sav) incitme, ona söz söyleme!" demiştim. Bir yaygı yaydım, bir yastık koydum! O da başını koydu, uyudu. Ben, köleme dedim ki "Şu dişi oğlağı kes! O evde beslenmiş semiz bir hayvandır. Ama çabuk ol, acele et! Rasulullah (sav) uyanmadan önce onu bitir. Ben de seninle beraberim (sana yardım edeceğim.)” Oğlağı (hazırlamakla) meşgul olmaya devam ettik. Nihayet Hz. Peygamber (sav), uyurken (işi) bitirdik. Sonra "Hz. Peygamber (sav) uyandığı zaman (abdest) suyunu ister. (Abdest almasını) bitirince kalkıp (gitmesinden) endişe ediyorum. Dolayısıyla abdestini bitirmeden, (pişmiş) oğlak önüne konulmuş olsun!" dedim. Rasulullah (sav) uyanınca "Câbir! Bana (abdest) suyu getir" diye emretti. "Peki" dedim. Müteakiben, abdestini bitirir bitirmez (pişmiş) oğlağı önüne koydum. (Câbir) dedi ki: Rasulullah (sav) o zaman bana bakıp "Eti sevdiğimizi sanki biliyor gibisin!" (dedi ve) "Ebu Bekir'i çağır!" diye buyurdu. Sonra (dışarıdaki diğer) yakın arkadaşlarını çağır(t)tı. (Câbir) dedi ki: Daha sonra yemek getirilip (ortaya) konuldu. (Câbir) şöyle devam etti: Bunun üzerine Rasulullah (sav), elini koyup "Bismillah! Yiyiniz!" buyurdu. Doyuncaya kadar yediler. (Geriye) çokça et arttı. (Câbir) dedi ki: "Vallahi Seleme oğullarının (yani kendi kabilesinin) insanları ona (yani Hz. Peygamber'e (sav) iştiyakla) bakmaktadırlar. O (sav), onlara gözlerinden daha sevgilidir. (Ama) incitme korkusuyla Ona (sav) yaklaşmıyorlar!" Sonra (Hz. Peygamber (sav)) kalktı. Ashabı da kalktı ve Onun önünde dışarı çıktılar. (Hz. Peygamber) şöyle buyururdu: "Sırtımı (arkamı) meleklere bırakın." (Câbir) dedi ki: Kapının (sav) eşiğine varıncaya kadar peşlerinden gittim. (Bu esnada) hanımım (bulunduğu yerden) başını çıkardı, -halbuki o gizlenmeyi seven birisi idi.- Ve "Ya Rasulullah! Bana ve kocama dua buyurun!" dedi. Bunun üzerine (Hz. Peygamber (sav); "Allah seni ve kocanı hayırlarla kuşatsın” diye dua etti. Sonra, (alacağını) isteme hususunda beni sıkıştıran alacaklı için "Bana falanı çağırın" buyurdu. (O çağrıldı ve geldi. Hz. Peygamber (sav)) de "Câbir'e babasından kalan borcunun bir kısmını şu önümüzdeki hasada kadar ertele!" buyurdu. (Alacaklı adam) "Yapamam!" dedi. (Câbir) şöyle devam etti: (Alacaklı adam) "O yetimlerin malıdır" diyerek mazeret ileri sürdü. Bunun üzerine Rasulullah (sav) "Câbir nerede?” diye sordu. "Ben buradayım, ya Rasulullah !” dedim. "(Acve hurmasından) ona ölç, (ver). Zira Allah (cc), ona hakkını tam verecektir" buyurdu. Sonra başını göğe kaldırdı. Güneşin batıya yöneldiğini gördü, şöyle buyurdu: “Ey Ebu Bekir, namaz!" (Câbir) dedi ki: Bundan sonra mescide geri döndüler. Ben de alacaklıma "Kaplarını getir" dedim ve acve hurmasından ona ölçüp (verdim). Allah (cc) da ona hakkını tam verdi. (Üstelik) bize hurmadan şu kadar da arttı. Ardından ben bir kıvılcım gibi koşarak, mescidinde iken Rasulullah’a (sav) geldim ve Rasul-i Ekrem'i (sav) namazını kılmış halde buldum. Kendisine dedim ki "Ya Rasulullah! Ben alacaklıma hurmasını ölçüp (verdim). Allah (cc) da ona hakkını tam verdi. (Üstelik) bize şu kadar da hurma arttı.” Bunun üzerine Rasulullah (sav) "Ömer b. Hattâb nerede?” diye sordu. (Câbir) dedi ki: Ömer hemen koşarak geldi. (Hz. Peygamber (sav)) "Câbir'e alacaklısını ve hurmasını sor bakalım!” buyurdu. O şöyle cevap verdi: "Ona soracak değilim. Sen, Allah'ın (cc) ona hakkını tam vereceğini haber verdiğin zaman kesin olarak bilmiştim ki Allah (cc) ona hakkını tam verecektir." (Hz. Peygamber (sav) aynı sözü) ona tekrar söyledi. O (Hz. Ömer) da bu cevabı Ona (sav) tekrar söyledi. Üç defa böyle yaptılar. Her defasında (Hz. Ömer) "Ona soracak değilim" diyordu. (Bu gibi durumlarda) Hz. Peygamber'e (sav) üçüncü defadan sonra karşılık verilmez, (yani emri yerine getirilir)di. Bu sebeple (Hz. Ömer, Câbir'e) "Hurma alacaklınla hurma işini ne yaptın?" diye sordu. (Câbir) şöyle devam etti: "Allah (cc) ona hakkını tam verdi. (Üstelik) bize şu kadar da hurma arttı" dedim. Daha sonra hanımımın yanına döndüm ve "Evimde Rasulullah'a (sav) söz söylemekten seni menetmemiş miydim?" dedim. O da "Allah Teâlâ'nın (cc), Peygamberi'ni (sav) evime getireceğini, sonra da kendim ve kocam için Ondan (sav) dua talep etmeden çıkacağını mı zannediyordun?" diye cevap verdi.
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Dârimî, Sünen-i Dârimî, Mukaddime 7, 1/189
Senetler:
1. Cabir b. Abdullah el-Ensârî (Cabir b. Abdullah b. Amr b. Haram b. Salebe)
2. Ebu Amr Nübeyh b. Abdullah el-Anezi (Nübeyh b. Abdullah)
3. Esved b. Kays el-Abdî (Esved b. Kays)
4. Ebu Avane Vazzah b. Abdullah el-Yeşkurî (Vazzah b. Abdullah)
5. Ebu Numan Muhammed b. Fadl es-Sedûsî (Muhammed b. Fadl)
Konular:
Adab, misafirlik adabı
Borç, vermek/almak
Cenaze, kabrinden çıkarmak
Hz. Peygamber, bereket duası
KTB, ADAB
KTB, CENAZE, CENAİZ
Bize Kuteybe, ona Muhammed b. Musa, ona Sa’id b. Ebu Sa’id, ona da Ebu Hureyre Hz. Peygamber’in şöyle buyurduğunu rivayet etti: "Bir mü’minin diğer mü’min üzerindeki hakkı altıdır. Hastalığında onu ziyaret eder, öldüğünde cenazesinde bulunur, davet ettiğinde icabet eder, karşılaştığında selam verir, aksırdığında (yerhamukellah diyerek) onun için hayır dua eder, gıyabında veya yanında onun iyiliğini İster."
Öneri Formu
Hadis Id, No:
18433, N001940
Hadis:
أَخْبَرَنَا قُتَيْبَةُ قَالَ حَدَّثَنَا مُحَمَّدُ بْنُ مُوسَى عَنْ سَعِيدِ بْنِ أَبِى سَعِيدٍ عَنْ أَبِى هُرَيْرَةَ أَنَّ رَسُولَ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم قَالَ « لِلْمُؤْمِنِ عَلَى الْمُؤْمِنِ سِتُّ خِصَالٍ يَعُودُهُ إِذَا مَرِضَ وَيَشْهَدُهُ إِذَا مَاتَ وَيُجِيبُهُ إِذَا دَعَاهُ وَيُسَلِّمُ عَلَيْهِ إِذَا لَقِيَهُ وَيُشَمِّتُهُ إِذَا عَطَسَ وَيَنْصَحُ لَهُ إِذَا غَابَ أَوْ شَهِدَ » .
Tercemesi:
Bize Kuteybe, ona Muhammed b. Musa, ona Sa’id b. Ebu Sa’id, ona da Ebu Hureyre Hz. Peygamber’in şöyle buyurduğunu rivayet etti: "Bir mü’minin diğer mü’min üzerindeki hakkı altıdır. Hastalığında onu ziyaret eder, öldüğünde cenazesinde bulunur, davet ettiğinde icabet eder, karşılaştığında selam verir, aksırdığında (yerhamukellah diyerek) onun için hayır dua eder, gıyabında veya yanında onun iyiliğini İster."
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Nesâî, Sünen-i Nesâî, Cenâiz 1940, /2215
Senetler:
1. Ebu Hureyre ed-Devsî (Abdurrahman b. Sahr)
2. Ebu Sa'd Said b. Ebu Said el-Makburî (Said b. Keysan)
3. Ebu Abdullah Muhammed b. Musa el-Fıtrî (Muhammed b. Musa b. Ebu Abdullah)
4. Ebu Recâ Kuteybe b. Said es-Sekafi (Kuteybe b. Said b. Cemil b. Tarif)
Konular:
Adab, Davet, davete icabet etmek gerek
Adab, hapşıran kişiye hayır duada bulunulmalı
Cenaze, törenine katılmak
Din, Samimiyet, (Nasihat)
Haklar, Mü'minin mü'min üzerindeki hakkı
Hasta, ziyareti
KTB, ADAB
KTB, CENAZE, CENAİZ
KTB, HASTA, HASTALIK
KTB, SELAM
Selam, selamı yaymak
حَدَّثَنَا هَنَّادُ بْنُ السَّرِىِّ حَدَّثَنَا أَبُو الأَحْوَصِ عَنْ يَحْيَى بْنِ سَعِيدٍ عَنْ نَافِعٍ عَنْ صَفِيَّةَ بِنْتِ أَبِى عُبَيْدٍ عَنْ حَفْصَةَ زَوْجِ النَّبِىِّ صلى الله عليه وسلم قَالَتْ قَالَ رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم « لاَ يَحِلُّ لاِمْرَأَةٍ تُؤْمِنُ بِاللَّهِ وَالْيَوْمِ الآخِرِ أَنْ تُحِدَّ عَلَى مَيِّتٍ فَوْقَ ثَلاَثٍ إِلاَّ عَلَى زَوْجٍ » .
Öneri Formu
Hadis Id, No:
19785, İM002086
Hadis:
حَدَّثَنَا هَنَّادُ بْنُ السَّرِىِّ حَدَّثَنَا أَبُو الأَحْوَصِ عَنْ يَحْيَى بْنِ سَعِيدٍ عَنْ نَافِعٍ عَنْ صَفِيَّةَ بِنْتِ أَبِى عُبَيْدٍ عَنْ حَفْصَةَ زَوْجِ النَّبِىِّ صلى الله عليه وسلم قَالَتْ قَالَ رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم « لاَ يَحِلُّ لاِمْرَأَةٍ تُؤْمِنُ بِاللَّهِ وَالْيَوْمِ الآخِرِ أَنْ تُحِدَّ عَلَى مَيِّتٍ فَوْقَ ثَلاَثٍ إِلاَّ عَلَى زَوْجٍ » .
Tercemesi:
Bize Hennâd b. es-Serrî, ona Ebu’l-Ahvas, ona Yahya b. Saîd, ona Nâfi, ona da Ebu Ubeyd’in kızı Safiyye, Nebi’nin (sav) zevcesi Hafsa’nın şöyle dediğini rivayet etmiştir: Rasûlullah (sav) şöyle buyurdu: “Allah’a ve âhiret gününe iman eden bir kadının, kocası dışında, ölmüş herhangi bir kimse için üç günden fazla yas tutması helâl değildir.”
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
İbn Mâce, Sünen-i İbn Mâce, Talak 35, /334
Senetler:
1. Hafsa bt. Ömer el-Adeviyye (Hafsa bt. Ömer b. Hattab b. Nüfeyl b. Abdüluzza b. Riyah)
2. Safiyye bt. Ebu Ubeyd es-Sekafiyye (Safiyye bt. Ebu Ubeyd b. Mesud b. Amr b. Umeyr)
3. Nafi' Mevlâ İbn Ömer (Ebu Abdullah Nafi')
4. Ebu Said Yahyâ b. Saîd el-Ensârî (Yahyâ b. Saîd b. Kays b. Amr)
5. Ebu Ahvas Sellâm b. Süleym el-Hanefî (Sellâm b. Süleym)
6. Ebu Serî Hennâd b. Serî et-Temîmî (Hennad b. Serî b. Musab b. Ebu Bekir)
Konular:
Cenaze, Yas tutma, ölünün ardından tutulan yasın müddeti
KTB, CENAZE, CENAİZ
Yas tutmak, eşinin arkasından tutulan yas
حَدَّثَنَا مُحَمَّدُ بْنُ الصَّبَّاحِ أَنْبَأَنَا عَبْدُ اللَّهِ بْنُ رَجَاءٍ الْمَكِّىُّ عَنِ ابْنِ خُثَيْمٍ عَنْ سَعِيدِ بْنِ جُبَيْرٍ عَنِ ابْنِ عَبَّاسٍ قَالَ قَالَ رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم « خَيْرُ ثِيَابِكُمُ الْبَيَاضُ فَالْبَسُوهَا وَكَفِّنُوا فِيهَا مَوْتَاكُمْ » .
Öneri Formu
Hadis Id, No:
29996, İM003566
Hadis:
حَدَّثَنَا مُحَمَّدُ بْنُ الصَّبَّاحِ أَنْبَأَنَا عَبْدُ اللَّهِ بْنُ رَجَاءٍ الْمَكِّىُّ عَنِ ابْنِ خُثَيْمٍ عَنْ سَعِيدِ بْنِ جُبَيْرٍ عَنِ ابْنِ عَبَّاسٍ قَالَ قَالَ رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم « خَيْرُ ثِيَابِكُمُ الْبَيَاضُ فَالْبَسُوهَا وَكَفِّنُوا فِيهَا مَوْتَاكُمْ » .
Tercemesi:
Bize Muhammed b. es-Sabbâh, ona Abdullah b. Recâ el-Mekkî, ona İbn Husayn, ona Saîd b. Cübeyr, ona da İbn Abbas’ın şöyle dediğini rivayet etti: Rasulullah (sav) şöyle buyurdu: “En hayırlı elbiseniz beyaz olandır, onu giyinin ve onlarla ölülerinizi kefenleyin.”
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
İbn Mâce, Sünen-i İbn Mâce, Libâs 5, /577
Senetler:
1. İbn Abbas Abdullah b. Abbas el-Kuraşî (Abdullah b. Abbas b. Abdülmuttalib b. Haşim b. Abdümenaf)
2. Ebu Abdullah Said b. Cübeyr el-Esedî (Said b. Cübeyr)
3. Abdullah b. Osman el-Kârrî (Abdullah b. Osman b. Huseym b. el-Karra)
4. Ebu İmran Abdullah b. Racâ el-Mekkî (Abdullah b. Racâ)
5. Muhammed b. Sabbah el-Cürcerâî (Muhammed b. Sabbah b. Süfyan b. Ebu Süfyan)
Konular:
Cenaze, kefenlemek
KTB, CENAZE, CENAİZ
Öneri Formu
Hadis Id, No:
29268, N001900
Hadis:
أَخْبَرَنَا قُتَيْبَةُ قَالَ حَدَّثَنَا حَفْصٌ عَنْ هِشَامٍ عَنْ أَبِيهِ عَنْ عَائِشَةَ قَالَتْ كُفِّنَ رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم فِى ثَلاَثَةِ أَثْوَابٍ بِيضٍ يَمَانِيَةٍ كُرْسُفٍ لَيْسَ فِيهَا قَمِيصٌ وَلاَ عِمَامَةٌ فَذُكِرَ لِعَائِشَةَ قَوْلُهُمْ فِى ثَوْبَيْنِ وَبُرْدٍ مِنْ حِبَرَةٍ فَقَالَتْ قَدْ أُتِىَ بِالْبُرْدِ وَلَكِنَّهُمْ رَدُّوهُ وَلَمْ يُكَفِّنُوهُ فِيهِ .
Tercemesi:
Bize Kuteybe, ona Hafs, ona Hişâm, ona babası, ona da Âişe’nin şöyle dediğini rivayet etti: Rasulullah (sav), pamuk, Yemen işi, beyaz, üç parça bez ile kefenlendi, aralarında gömlek ve sarık yoktu. Âişe’ye iki parça ve Hibara işi çizgili bir elbise ile kefenlendiğine dair söylenenler zikredilince, Âişe: Evet, bürd (çizgili elbise) getirildi fakat onlar, onunla onu kefenlemeyip geri gönderdiler, dedi.
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Nesâî, Sünen-i Nesâî, Cenâiz 1900, /2212
Senetler:
1. Ümmü Abdullah Aişe bt. Ebu Bekir es-Sıddîk (Aişe bt. Abdullah b. Osman b. Âmir)
2. Men Raâ Urve b. Zübeyre (Men Raâ Urve b. Zübeyr)
3. Ebu Münzir Hişam b. Urve el-Esedî (Hişam b. Urve b. Zübeyr b. Avvam)
4. Ebu Ömer Hafs b. Gıyas en-Nehaî (Hafs b. Gıyas b. Talk b. Muaviye b. Malik)
5. Ebu Recâ Kuteybe b. Said es-Sekafi (Kuteybe b. Said b. Cemil b. Tarif)
Konular:
Cenaze, kefenlemek
Hz. Peygamber, kefenlenmesi
KTB, CENAZE, CENAİZ