حدثنا معاذ بن المثنى العنبري ، ثنا مسدد ثنا اسماعيل بن علية أبنا أيوب عن محمد بن سيرين(عن ابن أبي بكرة) عن أبي بكرة أن رسول الله صلى الله عليه و سلم خطب في حجته فقال ان الزمان قد استدار كهيأته يوم خلق الله السماوات والأرض السنة اثنا عشر شهرا منها أربعة حرم ثلاث متواليات ذو القعدة وذو الحجة والمحرم ورجب مضر الذي بين جمادى وشعبان ثم قال أي يوم هذا قلنا الله ورسوله أعلم فسكت حتى ظننا سيسمه بغير اسمه فقال أليس يوم النحر قلنا بلى قال أي شهر هذا قلنا الله ورسوله أعلم فسكت حتى ظننا أنه سيسميه بغير اسمه قال أليس ذو الحجة قلنا بلى قال أي بلد هذا قلنا الله ورسوله أعلم فسكت حتى ظننا انه سيسميه بغير اسمه قال أليست البلدة قلنا بلى قال فإن دماءكم وأموالكم وأعراضكم علكيم حرام كحرمة يومكم هذا في شهركم هذا في بلدكم هذا وستلقون ربكم فيسألكم عن أعمالكم ألا لا ترجعوا بعدي ضلالا يضرب بعضكم رقاب بعض الا هل بلغت ليبلغ الشاهد الغائب منكم فلعل من يبلغه يكون أوعى مه من بعض من سمعه
Öneri Formu
Hadis Id, No:
183662, MK22197
Hadis:
حدثنا معاذ بن المثنى العنبري ، ثنا مسدد ثنا اسماعيل بن علية أبنا أيوب عن محمد بن سيرين(عن ابن أبي بكرة) عن أبي بكرة أن رسول الله صلى الله عليه و سلم خطب في حجته فقال ان الزمان قد استدار كهيأته يوم خلق الله السماوات والأرض السنة اثنا عشر شهرا منها أربعة حرم ثلاث متواليات ذو القعدة وذو الحجة والمحرم ورجب مضر الذي بين جمادى وشعبان ثم قال أي يوم هذا قلنا الله ورسوله أعلم فسكت حتى ظننا سيسمه بغير اسمه فقال أليس يوم النحر قلنا بلى قال أي شهر هذا قلنا الله ورسوله أعلم فسكت حتى ظننا أنه سيسميه بغير اسمه قال أليس ذو الحجة قلنا بلى قال أي بلد هذا قلنا الله ورسوله أعلم فسكت حتى ظننا انه سيسميه بغير اسمه قال أليست البلدة قلنا بلى قال فإن دماءكم وأموالكم وأعراضكم علكيم حرام كحرمة يومكم هذا في شهركم هذا في بلدكم هذا وستلقون ربكم فيسألكم عن أعمالكم ألا لا ترجعوا بعدي ضلالا يضرب بعضكم رقاب بعض الا هل بلغت ليبلغ الشاهد الغائب منكم فلعل من يبلغه يكون أوعى مه من بعض من سمعه
Tercemesi:
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
, ,
Senetler:
()
Konular:
Hutbe, Hz. Peygamber'in veda hutbesi
Hz. Peygamber, hitabeti
Hz. Peygamber, veda haccı
Kıyamet, ahvali
Savaş, müslüman ile savaşmak veya ona küfretmek
Zaman, deveranı
Zaman, haram aylar
Zaman, yıl kaç aydır
حدثنا موسى قال حدثنا القاسم بن الفضل عن سعيد بن المهلب عن طلق بن حبيب قال كنت أشد الناس تكذيبا بالشفاعة فسألت جابرا فقال يا طليق سمعت النبي صلى الله عليه وسلم يقول : يخرجون من النار بعد دخول ونحن نقرأ الذي تقرأ
Öneri Formu
Hadis Id, No:
165511, EM000818
Hadis:
حدثنا موسى قال حدثنا القاسم بن الفضل عن سعيد بن المهلب عن طلق بن حبيب قال كنت أشد الناس تكذيبا بالشفاعة فسألت جابرا فقال يا طليق سمعت النبي صلى الله عليه وسلم يقول : يخرجون من النار بعد دخول ونحن نقرأ الذي تقرأ
Tercemesi:
— Talk ibni Hubeyb'den rivayet edildiğine göre demiştir ki, şefaati inkâr eden insanların en şiddetlisi idim. (Şefaatin sabit olup olmadığını) Câbir'e sordum. O dedi ki, ey Tulayk = ey Talakcık! Peygamber (Sallalldhü Aleyhi ve Sellemfin şöyle buyurduğunu işittim:
— (Günahkârlar) Cehennem'e girdikten sonra (şefaat sayesinde) Cehennemden çıkarlar.» Biz de senin okuduğunu (Kuran)ı okuyoruz (ve şefaatin var olduğuna inanıyoruz).[357]
Bir sevgi ve merhamet ifadesi olarak küçültme lâfzı ile başkasına hitap etmek ve çağırmakta bir beis bulunmadığına ve İslâm adabına aykırı düşmediğine, ashabı kiramdan Câbir hazretlerinin bu hadîs-i şerîf münasebetiyle arkadaşına vaki «Tulayk = Talakcık hitabı delil teşkil etmektedir. Türkçede isimlerin sonuna cik, cuk, cağız ekleri getirilerek bu küçültme yapılır. Mehmetçik, oğulcuk, yavrucağız gibi... Ancak hakaret maksadıyle başkasına böyle hitaplarda bulunulması caiz değildir. Başkasını incitecek ve gönlünü kıracak söz ve hareketlerden sakınmak edebdİr.
Şefaatin lügat manası başkasına yardım etmek, onun için dilekte bulunmaktır. Buradaki mevzu, âhİrete ait olan şefaat meselesidir. Ehl-i Sünnet dışında kalan Haricîlerle Mutezile mezhebine bağlı olanlar kıyamette şefaatin vuku bulmayacağına inanırlar ve buna, kâfirler hakkında olan âyet-i kerîmelerin manasını genişleterek mü'minlerden cehennemlik olanları da âyetin şümulüne sokmak suretiyle bu âyetleri delil gösterirler.
Ehl-i Sünnet âlimleri ise, şefaatin kâfirler için mümkün olmayacağını, mü'minler için hak olduğunu gerek âyet-i kerîme, gerekse meşhur hadîslerle ispat etmektedirler. Buradaki had İs-i şerîf de bu İnancı teyid etmekte ve muhaliflere karşı bir delil sayılmaktadır.
Şefaat beş kısımdır:
1— Kıyametteki dehşet korkusundan rahata kavuşturmak ve hesabı çabuklaştırmak suretiyle başkasına yardımcı olmak.
2— Bir topluluğu Cennete koymak. Bu ikisi Peygamber (Salhllahü Aleyh veSellemye mahsustur.
3— Allah'a ortak koşmaksızın, küfre varmaksızın Cehenneme hak kazanan kimselere Peygamberin şefaat etmesi ve Allah'ın dilediği kimselere şefaat etmesi.
4— Günahkârlardan Cehenneme girenlere Peygamberlerin, Meleklerin ve müminlerin şefaat etmesi. Böylece Allah, Lâ Mâhe İllallah diyen her mümini Cehennemden çıkarır.
5— Dereceyi artırmak suretiyle şefaatin vuku bulması. Bu beş kısmın dışında da bazı şefaat şekillen ileri sürülmektedir.[358]
(360) İnsan Kendine İsimlerinin En Sevimli Olanı İle Çağrılır
819— Hanzele ibni Hizyein anlattığına göre, şöyle demiştir:
«— İnsana, isimlerinin ve künyelerinin en sevimlisi olanla hitap etmek, Peygamber (Salhllahü Aleyhi ve SillemJ'in hoşuna giderdi.»[359]
Bir kimseye birden çok isim vermek ve birkaç künye takmak Arablarda âdet olduğundan bunlar içinde sevilen ve sevilmeyenler olurdu. Bir insana isimleri içinde en hoş olan isim hangisi ise onunla çağırmak terbiye ve nezaket ifadesidir. İsim sahibinin gönlünü hoşnud etmektir. Başkasının gönlünü incitmeyip onu memnun etmek sevabtır, Allah katında mükâfatı vardır. Onun için muhatabın hoşuna giden İsmi neyse onunla onu çağırmak gerekir.
(Bu hadîs için başka bir kaynak bulunamamıştır.)[360]
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Buhârî, el-Edebü'l-Müfred, 818, /644
Senetler:
()
Konular:
Cehennem, toplanma yeri
Cennet,
Hadis Rivayeti
Hadis, öğrenimi/öğretimi
Kıyamet, ahvali
Şefaat, şefaat