428 Kayıt Bulundu.
Bize Muhammed b. Müsenna, ona Abdülmelik b. Amr el-Akadî, ona İbn Ebu Zi'b, ona Haris b. Abdurrahman, ona Ebu Seleme, ona da Aişe'nin (r.anha) şöyle rivayet etti: Hz. Peygamber (sav), aya baktı ve şöyle buyurdu: "Ey Aişe! Bunun şerrinden Allah'a sığın çünkü ayın (gecenin başlangıcındaki) aydınlığı giderildiği zaman kapkaranlık olur." [Ebu İsa (et-Tirmizî), 'Bu hadis hasen sahihtir' dedi.]
Açıklama: الغسَقُ أوَّلُ اللَّيلِ: gecenin başlangıcı gâsik; "إذا وَقَب"، أي: دخَل في ظَلامِه ise aydınlıktan karanlığa geçiştir.
Bize Hennâd b. Serî, ona İbn Fudayl, ona Muhtar b. Fülfül, ona da Enes b. Malik şöyle rivayet etmiştir: Rasulullah (sav), "bana, az önce bir sure indirildi," dedi. (Hemen) "bismillâhirrahmânirrahîm" diyerek Kevser suresini okudu. Bitirdiğinde "bilir misiniz; Kevser nedir?" buyurdu. (Ashab), Allah ve rasulü daha iyi bilir, dediğinde Hz. Peygamber (sav) şöyle buyurdu: "O, Rabbimin bana cennette vaat ettiği bir nehirdir."
Bize Hennâd, ona Ebu’l-Ahvas, ona el-A’meş, ona İbrahim, ona Alkame, ona Abdullah şöyle demiştir: Rasulullah (sav) bana, kendisi minber üzerinde iken kendisine Kur’ân okumamı emir buyurdu. Ben de ona Nisa suresinden okumaya başladım. Nihayet "Her ümmetten (peygamberlerini) birer şahit getirip, bunlara karşı da seni şahit getireceğimiz zaman halleri nice olur!" (Nisa, 41) ayetine gelince, Rasulullah (sav) eliyle bana işaret etti. Ona baktığımda gözlerinden yaş akmakta olduğunu gördüm. Ebu İsa (Tirmizi) der ki: Ebu’l-Ahvas bu hadisi A’meş'ten, o İbrahim'den, o Alkame'den, o da Abdullah’tan bu şekilde rivayet etmiştir. Ancak gerçekte rivayet İbrahim'in Abîde'den, onun da Abdullah'tan rivayeti şeklindedir.
Bize Mahmud b. Ğaylân, ona Abdüssamed b. Abdülvâris, ona Said b. Ubeyd Hünânî, ona Abdullah b. Şakîk, ona da Ebu Hureyre şöyle rivayet etmiştir: Rasulullah (sav), askerleriyle Dacnan ile Usfan arasında bir yerde konaklamıştı. müşrikler “bunların bir namazları vardır ki bu namaz kendilerine babalarından ve oğullarından daha kıymetlidir. Bu ikindi namazıdır. Bu namaz vaktinde kesin kararınızı verip üzerlerine çullanınız” dediler. Ancak Cebrail, Peygamber'e (sav) gelerek orduyu iki kısma ayırmasını, bir gurup namaz kılarken diğerlerinin silahlarını kuşanarak tedbirli ve kontrollü hareket etmesini, bir rekat kılınca bunların silahlarını kuşanmasını ve diğer grubun bir rekat namaz kılmalarını söyledi. Böylece askerlerin namazı birer rekat, imam durumunda olan Rasulullah'ın (sav) namazı ise iki rekat olacaktır. Tirmizî der ki: Bu hadis bu şekliyle Abdullah b. Şakîk’in, Ebu Hüreyre’den rivâyeti olarak hasen garibtir. Bu konuda Abdullah b. Mes’ûd, Zeyd b. Sabit, İbn Abbâs, Câbir, Ebu Ayyaş ez-Zürakî, İbn Ömer, Huzeyfe, Ebu Bekre, Sehl b. Ebu Hasme’den de hadis rivayet edilmiştir. Ebu Ayyaş ez-Zürakî’nin ismi Zeyd b. Sâmit’tir.
Bana Abdülaziz b. Abdullah, ona Süleyman b. Bilal, ona Sevr, ona Ebu Ğiyâs, ona da Ebu Hureyre (ra) şöyle demiştir: Biz Peygamberdin yanında oturuyorken kendisine Cuma Suresi "henüz bunlara katılmamış olan daha başkalarına da" indirildi. Ben “ey Allah'ın Rasulü, 'bize henüz katılmayanlar' kimlerdir?” diye sordum. Rasulullah üç kez sorana kadar cevap vermedi. Rasulullah elini, aramızda olan Selmân el-Fârisî'nin üzerine koydu ve "iman Süreyya yıldızında bile olsaydı şunlardan birtakım adamlar" -yahut "bir adam muhakkak ona uzanıp alırdı" buyurdu.
Bize Amr b. Ali, ona Yahya, ona Osman b . Esved, ona İbn Ebu Müleyke, ona da Âişe (r.anha); (T) Bize Süleymnan b. Harb, ona Hammâd b. Zeyd, ona Eyyûb, ona Kasım, ona da Âişe (r.anha); (T) Bize Müsedded, ona Yahya, ona Ebu Yunus, ona Hâtim b. Ebu Sağîra, ona İbn Ebu Müleyke, ona da Âişe (r.anha) şöyle demiştir: Rasuullah (sav) "hesaba çekilen bir kimse, mutlaka helak olur (azap görür)" buyurdu. Bunun üzerine ben “ey Allah'ın Rasulü, Allah canımı Sana feda kılsın, Azîz ve Celîl Allah "Kitabı sağ eline verilen kimseye gelince; Onun hesâbı kolay bir şekilde görülecek" (İnşikâk, 8) buyurmuyor mu?” dedim. Rasulullah (sav) "O (ayette bahsedilen) amellerin arzıdır. Ameller arz olunur ve sonrasında kim hesâb hesaba çekilirse helak olur (azap görür)" buyurdu.