فِيهَا سُرُرٌ مَّرْفُوعَةٌ

Yükseltilmiş tahtlar,

• Kur'an Kur'an-ı Kerim Ğaşiye 88/13, /

وَأَكْوَابٌ مَّوْضُوعَةٌ

Konulmuş kadehler,

• Kur'an Kur'an-ı Kerim Ğaşiye 88/14, /

وَنَمَارِقُ مَصْفُوفَةٌ

Sıra sıra dizilmiş yastıklar,

• Kur'an Kur'an-ı Kerim Ğaşiye 88/15, /

وَزَرَابِيُّ مَبْثُوثَةٌ

Serilmiş halılar vardır.

• Kur'an Kur'an-ı Kerim Ğaşiye 88/16, /

عَيْنًا يَشْرَبُ بِهَا عِبَادُ اللَّهِ يُفَجِّرُونَهَا تَفْجِيرًا

(Bu,) Allah'ın has kullarının içtikleri ve akıttıkça akıttıkları bir pınardır.

• Kur'an Kur'an-ı Kerim İnsân 76/6, /

وَجَزَاهُم بِمَا صَبَرُوا جَنَّةً وَحَرِيرًا

Sabretmelerine karşılık onlara cenneti ve (cennetteki) ipekleri lütfeder.

• Kur'an Kur'an-ı Kerim İnsân 76/12, /

مُتَّكِئِينَ فِيهَا عَلَى الْأَرَائِكِ لَا يَرَوْنَ فِيهَا شَمْسًا وَلَا زَمْهَرِيرًا

Orada koltuklara kurulmuş olarak bulunurlar; ne yakıcı sıcak görülür orada, ne de dondurucu soğuk.

• Kur'an Kur'an-ı Kerim İnsân 76/13, /

قَوَارِيرَ مِن فِضَّةٍ قَدَّرُوهَا تَقْدِيرًا

Gümüşten öyle kadehler ki onları istedikleri ölçüde tayin ve takdir etmişlerdir.

• Kur'an Kur'an-ı Kerim İnsân 76/16, /

وَيُسْقَوْنَ فِيهَا كَأْسًا كَانَ مِزَاجُهَا زَنجَبِيلًا

Onlara orada bir kâseden içirilir ki (bu şarabın) karışımında zencefil vardır.

• Kur'an Kur'an-ı Kerim İnsân 76/17, /

لَكِنِ الَّذِينَ اتَّقَوْا رَبَّهُمْ لَهُمْ غُرَفٌ مِّن فَوْقِهَا غُرَفٌ مَّبْنِيَّةٌ تَجْرِي مِن تَحْتِهَا الْأَنْهَارُ وَعْدَ اللَّهِ لَا يُخْلِفُ اللَّهُ الْمِيعَادَ