419 Kayıt Bulundu.
Bize Abdullah b. Muhammed, ona Yunus b. Muhammed, ona Şeyban, ona Katâde, ona da Enes (ra) şöyle rivayet etti: Bir defasında Hz. Peygamber’e (sav) sündüsten (ince atlas) dikilmiş bir cübbe hediye edildi. Halbuki o ipek kullanmayı yasaklıyordu. Bu sebeple insanlar Hz. Peygamber’in bu cübbeyi kabul etmesine hayret ettiler. Hz. Peygamber (bu hayreti gidermek için) “Muhammed’in canı elinde olan Allah’a yemin ederim ki, Sa’d İbn Muâz’ın cennetteki mendilleri bu ipekli kumaştan çok daha güzeldir” dedi.
Açıklama: Humeydî rivayettin isnadında Hz. Peygamber'e bu ince atlas cübbeyi hediye eden Dumetü'l-Cendel'in hakimi müşrik Ukeydir'in hediye ettiği İbn Ebî Şeybe de Hz. Peygamber'in bunu Hz. Ali'ye hediye ettiği ve onun da kadınlar arasında paylaştırdığı nakledilmiştir. bkz. Humeydî,Ebû Bekr Abdullah b. Zübeyr, Müsnedü İbn Humeydi, thk. Hasen Selim Esed el-Dârânî ( Dımaşk: Dârü's-sekâ, 1996), 2/311; İbn Ebî Şeybe,Abdullah b. Muhammed,el-Kitâb el-Musannef fi ahadisil-âsâr, thk. Kemal Yusuf el-Hut (Riyad: Mektebetü'r-Rüşd, 1409), 5/163.
Abdullah b. Muhammed el-Cu’fî, ona Yunus b. Muhammed, ona Şeyban, ona Katâde, Enes’in şöyle anlattığını rivayet etti: (Dümetü'l-cendel meliki Ukeydir tarafından) Hz. Peygamber’e (sav) ince atlas bir cübbe hediye edildi. Hz. Peygamber (erkekleri) ipekli kullanmalarını yasakladığından, insanlar (Hz. Peygamber’in bunu kabul etmesine) hayret ettiler. Bunun üzerine Hz. Peygamber (sav) de: “Muhammed'in canı kudret elinde olan Allah’a yemin olsun ki Sa’d ibn Muâz’ın cennetteki mendilleri muhakkak ki bundan daha güzeldir” dedi.
Bize Müsedded, ona Yahya b. Sa’id, ona Süfyan, ona Ebu İshak, ona da Berâ b. Âzib’in (ra) şöyle rivayet etti: Hz. Peygamber'e (sav) ipekten bir elbise getirildi. Sahâbîler, onun güzelliğini ve yumuşaklığını beğendiler. Bunun üzerine Hz. Peygamber (sav) “Elbette Sa’d b. Muâz’ın cenneteki mendilleri bundan daha üstündür” dedi.
Bize Abdullah b. Muhammed, ona Abdurrezzak, ona Ma‘mer, ona Hemâm b. Münebbih ona da Ebu Hureyre’nin (ra) rivayet ettiğine göre Nebî (sav) şöyle buyurdu: "Cennet ve cehennem münakaşa ettiler. Cehennem: Ben kibirliler ve zorba kimselerle tercih olundum (onlara tahsis edildim) dedi. Cennet de: Bana ne oldu ki, bana insanların yalnız zayıfları ve düşükleri giriyor? dedi. Allah tebâreke ve teâlâ da cennete şöyle buyurdu: Sen benim rahmetimsin, ben seninle kullarımdan dilediğime rahmet ederim. Cehenneme de şöyle dedi: Sen benim azabımsın, ben seninle kullarımdan dilediğime azap ederim. Cennet ve cehennemden her biri dolacaktır. Fakat cehennem dolmak bilmez, en son Allah ona ayağını koyar. O da: Bana yeter, bana yeter, bana yeter! der. İşte o zaman cehennem dolar, birbirine büzülür. Allah (ac), yarattıklarından hiçbir kimseye zulmetmez. Cennete gelince, Allah (ac), onun için (onun boşluklarını doldurmak için) yeniden birtakım kimseler yaratır."
Açıklama: Hadiste geçen Yüce Allah'ın ayağını cehenneme koymasının manası hakkında bazı alimler bir takım teviller sunmuşlardır. Bazı alimler ise bu tür konuları tevil yoluna gitmeden Kur'ân-ı Kerîm ve hadislerde nasıl geçiyorsa öyle kabul etmeyi, bununla beraber Cenâb-ı Hakk'ı bildiğimiz tarzda el ve ayak gibi uzuvlardan tenzih etmeyi, bunların keyfiyyeti konusunda görüş belirtmemeyi en uygun yol olarak bildirmişlerdir.
Bize Ali b. Abdullah, ona Süfyan, ona Ebu Zinâd, ona A'rec, ona da Ebu Hureyre'nin (ra) rivayetine göre Hz. Peygamber (sav) şöyle buyurmuştur: "Allah tebâreke teâla 'Ben iyi kullarım için hiç bir gözün görmediği, hiç bir kulağın işitmediği ve hiç bir insanın aklına, hayaline gelmeyecek birtakım nimetler hazırladım' buyurmuştur." Ardın dan Ebu Hureyre şöyle dedi: İsterseniz şu âyeti okuyun "Yaptıklarına karşılık olarak, onlar için ne mutluluklar saklandığını hiç kimse bilemez." Bize Ebu Zinâd, ona A'rec, ona da Ebu Hureyre aynı hadisin benzerini rivayet etmiştir. Süfyân'a "(bu hadisi) Peygamber'den mi rivayet ettin yoksa içtihadınla mı söylüyorsun?" diye soruldu. O da "rivayet olmasaydı Ebu Muâviye, A'meş'ten o da Ebu Salih ne aktaracaktı ki?" Ebu Hureyre ayette geçen (قُرَّةِ) kelimesini çoğul olarak (قُرَّاتِ) şeklinde okudu.