150 Kayıt Bulundu.
Bize Ebu Numan, ona Mu’temir b. Süleyman, ona babası (Süleyman b. Tarhân), ona Ebu Osman, ona da Abdurrahman b. Ebu Bekir (ra) şöyle rivayet etmiştir: Biz Nebî (sav) ile birlikte yüz otuz kişiydik. Rasulullah (sav) bize "Birinizin yanında yiyecek var mı?" dedi. Baktık ki birinin yanında bir sâ veya buna yakın yiyecek çıktı. Bununla hamur yoğruldu. Sonra saçı dağınık, uzun boylu koyunlarını süren müşrik bir adam geldi. Rasulullah (sav) ona "Satmak için mi yoksa bağışlamak için midir?" buyurdu. Adam “Hayır, satılıktır” dedi. Rasulullah (sav), ondan bir koyun satın aldı. Koyun hemen kesildi ve Allah’ın Rasulü (sav), önce onun karaciğerinin pişirilmesini emretti. Allah’a yemin olsun ki, Nebî (sav) karaciğeri yüz otuz kişinin her birine, şayet orada bulunuyorsa kendisine verdi, değilse onun payını ayırmak suretiyle dağıttı. Sonra koyunun etini iki kaba koydu, oradakilerin tamamı ondan yedi. Hepimiz doyduk, hatta iki kaptaki yemek artmıştı, onu da deveye yükledik. Yahut râvi buna benzer bir şekilde söyledi.
Açıklama: sâ':"1040 dirhem buğday veya arpa alır bir ölçektir. 8 Badadî rıtla denktir. Buna "sâ'-i Irakî" de denir. Hanefilere göre muteber olan da budur. Irak'ta teamül bu şekilde cari olmuştur. Bir de, sâ'-ı Hicazî yani sâ'-ı Haremeyn vardır ki 5 Bağdadî rıtl ile 1 rutlın üçte bir miktarıdır. Bu takdirde bir sâ'ı, 693 1/3 altı yüz doksan üç dirhem ile bir dirhemin üçte biri ağırlığında bulunmuş olur." (Bk. Ömer Nasuhi Bilmen, Fıkıh İlmi ve İslâm Hukuku Terimleri Sözlüğü, Nizamiye Akademi, İstanbul, 2016, s. 177.)
Bize İshak b. İbrahim, ona Ebu Dâvud el-Haferî; (T) Bana Muhammed b. Râfi, ona Abdurrezzâk, onlara Süfyân hadisi bu isnad ile rivayet etmiştir. O ikisinin (İshak b. İbrahim ve Muhammed b. Râfi'nin) rivayetlerinde "Parmaklarını yalamadıkça veya yalatmadıkça elini mendille silmesin" (ibaresi) ve devamı vardır.
Açıklama: Bu hadisin metni için M005301 numaralı hadise bakınız.
Bize Müsedded, ona Hammad b. Zeyd; (T) Bize Musa b. İsmail, ona Hammad b. Seleme, ona Ali b. Zeyd, ona Ömer b. Harmele, ona da İbn Abbas şöyle rivayet etmiştir: Ben (teyzem) Meymune'nin evindeydim. Rasulullah (sav) Halid b. Velid ile içeri girdi. İki ince çöp üzerinde kızartılmış iki keler getirdiler. Rasulullah (sav) (tiksinerek) tükürdü. Bunun üzerine Halid b. Velid, Ey Allah'ın Rasulü! Sanırım kelerden tiksindin, dedi. "Evet" dedi. Daha sonra Rasulullah'a (sav) süt getirildi, onu içti. Akabinde, biriniz yemek yediğinde; "Allah'ım bunu, bize bereketlendir ve bunda daha iyisini yedir; süt ikram edildiğinde ise Allah'ım bunu, bize bereketlendir ve daha fazlasını ver desin. Zira sütten başka bir şey hem yemeğin hem de içeceğin yerini tutmaz," buyurdu. [Ebû Davud, bu hadisin lafzı Müsedded'e aittir, dedi.]
Açıklama: Tükürme ile kastedilen, Rasulullah (sav)'in Halid b. Velid ve Abdullah b. Abbas'ın yanında gerçek anlamda tükürmeyip keleri yemekten tiksindiğini ifade etmek için tükürmüş gibi yapmış olması muhtemeldir. İbn Raslân, Şerh Süneni Ebî Dâvud, XV, 270.
Bize Müsedded, ona Hammad b. Zeyd; (T) Bize Musa b. İsmail, ona Hammad b. Seleme, ona Ali b. Zeyd, ona Ömer b. Harmele, ona da İbn Abbas şöyle rivayet etmiştir: Ben (teyzem) Meymune'nin evindeydim. Rasulullah (sav) Halid b. Velid ile içeri girdi. İki ince çöp üzerinde kızartılmış iki keler getirdiler. Rasulullah (sav) (tiksinerek) tükürdü. Bunun üzerine Halid b. Velid, Ey Allah'ın Rasulü! Sanırım kelerden tiksindin, dedi. "Evet" dedi. Daha sonra Rasulullah'a (sav) süt getirildi, onu içti. Akabinde, biriniz yemek yediğinde; "Allah'ım bunu, bize bereketlendir ve bunda daha iyisini yedir; süt ikram edildiğinde ise Allah'ım bunu, bize bereketlendir ve daha fazlasını ver desin. Zira sütten başka bir şey hem yemeğin hem de içeceğin yerini tutmaz," buyurdu. [Ebû Davud, bu hadisin lafzı Müsedded'e aittir, dedi.]
Açıklama: Tükürme ile kastedilen, Rasulullah (sav)'in Halid b. Velid ve Abdullah b. Abbas'ın yanında gerçek anlamda tükürmeyip keleri yemekten tiksindiğini ifade etmek için tükürmüş gibi yapmış olması muhtemeldir. İbn Raslân, Şerh Süneni Ebî Dâvud, XV, 270.
Bize Kuteybe b. Said, ona Cafer b. Süleyman, ona el-Ca'd Ebu Osman, ona da Enes b. Malik şunu rivayet etti: Rasulullah (sav) evlenip gerdek gecesine girmişti. Annem Ümmü Süleym tirit yemeği hazırlayıp bir kaba koydu. Bana, Enes! Bunu Rasulullah'a (sav) götür. Kendisine bunu sana annem gönderdi, onun sana selamı var ve Ya Rasulullah (sav) bu, bizden sana gönderilen az bir yemektir söyle dedi. Ben de tirit yemeğini Rasulullah (sav) götürüp annemin sana selamı var ve Ey Allah'ın Rasulü (sav)! Bu, bizden sana gönderilen az bir yemektir dediğini söyledim. Bana; "onu indir sonra da git şunları şunları ve karşılaştığın herkesi çağır" buyurdu ve birkaç isim söyledi. Rasulullah'ın (sav) ismini belirtiği ve karşılaştığım kimseleri çağırdım. –Hadisi Enes'ten dinleyen ravi- Ebu Osman, Enes'e; kaç kişiydiniz diye sordu. O da yaklaşık üç yüz kadardı dedi. Rasulullah (sav) bana; "Enes! Çömleği getir" buyurdu. Ardından Suffe mektebi ve Rasulullah'ın (sav) evi doluncaya kadar içeri girdiler. Allah'ın Rasulü (sav); "onar kişilik halka kurulsun ve herkes önünden yesin" dedi. Enes; hepsi de yemeğini yiyip doydular dedi. Böylece herkes doyuncaya kadar bir grup çıkıp bir grup da girdi. Bundan sonra Rasulullah (sav) bana; "yemeği kaldır" buyurdu. Ben de yemeği kaldırdım ama yemeği bıraktığımda mı yoksa kaldırdığımda mı daha çoktu bilemiyorum. Davetlilerden bazıları, Rasulullah'ın (sav) evinde oturup sohbete daldılar. Rasulullah da (sav) orada oturmuş, hanımı da yüzü duvara dönük bir vaziyette bulunuyordu. Bu davranışlarıyla Allah Rasulü'ne (sav) rahatsızlık vermişlerdi. Bunun üzerine Rasulullah (sav) oradan çıkıp diğer hanımlarının yanına uğrayarak onlara selam verdi. Sonra tekrar evine döndü. Oradakiler Rasulullah'ın (sav) geldiğini görünce O'na (sav), rahatsızlık verdiklerini anlayıp hemen kapıya koşarak oradan ayırıldılar. Ben orada bulunuyorken Allah'ın Rasulü (sav) geldi, perdeyi salıp içeri girdi. Çok zaman geçmeden Rasulullah (sav) yanıma geldi ve şu ayet nazil olmuştu: "Ey iman edenler! Nebî'nin evlerine size yemek yemek için izin verilmeden girmeyin. Yemek vaktini de beklemeye kalkışmayın ancak davet olunduğunuzda girin. Yemek yediğinizde söze dalmak için beklemeyin hemen dağılın; zira bu davranışın Nebî'yi rahatsız etmektedir" (Ahzab, 33/53). Rasulullah (sav), insanların yanına çıkıp onlara bu ayeti okudu. [el-Ca'd, Enes b. Malik'in; insanlardan önce bu ayetleri ilk duyan benim ve Nebî'nin (sav) hanımları da örtünmüşlerdir dediğini haber vermiştir.]
Bize Sehl b. Osman ve Ebu Küreyb Muhammed b. el-Alâ, onlara Ebu Muaviye -Ebu Küreyb, ona Ebu Muaviye tahdis etti ifadesini kullanmıştır-, ona el-A'meş, ona Ebû Salih, ona Ebu Hureyre veya Ebu Said -A'meş burada şüphe etmiştir- şöyle söylemiştir: Tebük savaşı sırasında insanlar açlıkla karşı karşıya kaldılar ve Ey Allah'ın Rasulü! İzin verirseniz develerimizi boğazlayalım hem etlerini yiyelim hem yağlarını kullanalım dediler. Rasulullah (sav); "bunu yapın" buyurdu. Hz. Ömer gelip Ey Allah'ın Rasulü! Eğer bunu yaparsan bineklerimiz azalır. Siz onların kalan azıklarını toplayın ve Allah'a bereket vermesi için dua edin. Umulur ki Allah bu azıklara bereket verir dedi. Rasulullah (sav); "evet, bunu yapalım" buyurdu ve bir yaygı getirilmesini emretti. Yaygıyı serdi ardından kalan azıkların getirilmesini istedi. Ravi şöyle demiştir: Bazısı bir avuç mısır, bazısı bir avuç hurma, bazısı bir parça ekmek getirdi. Sonunda yaygının üzerinde az bir şey toplandı. Rasulullah (sav); "bu toplanan yemeklerin üzerine bereketli olması için dua etti. Sonra kaplarınıza yemekten alın" buyurdu. Kaplara yemekten koydular. İçine yemek konmayan hiçbir kap kalmadı. Doyana kadar yediler. Hatta biraz yemek arttı. Rasulullah (sav); "şehadet ederim ki Allah'tan başka ilah yoktur ve ben Allah'ın Rasuluyüm. Eğer bir kul şüphe etmeden bu iki şehadetle Allah'a kavuşursa cennete girmesine engel olunmaz."
Bize Abdulcebbâr b. Alâ b. Abdulcebbâr, ona Süfyân, ona Zührî, ona Urve, ona da Hakîm b. Hizâm şöyle rivayet etmiştir: Ben Rasulullah’dan (sav), (dünyalık bir şey) istedim, o da bana verdi, sonra tekrar istedim, yine verdi, sonra tekrar istedim, yine verdi. Ardından Rasulullah (sav) şöyle buyurdu: "Ey Hakîm! Kesinlikle bu mal çekici ve tatlıdır. Kim onu, gönül hoşluğuyla alırsa kendisi için malı bereketlenir. Kim de ihtirasla alırsa malı bereketlenmez. Böylesi yiyip de doymayan kimse gibidir. Veren el, alandan hayırlıdır.
Bize Ahmed b. Süleyman, ona Miskîn b. Bükeyr , ona Evzâî, ona Zührî, ona Said b. Müseyyeb, ona da Hakîm b. Hizâm şöyle rivâyet etmiştir: Ben Rasulullah’dan (sav), (dünyalık bir şey) istedim, bana verdi. Sonra tekrar istedim, yine verdi. Sonra tekrar istedim, yine verdi. Sonunda Rasulullah (sav) şöyle buyurdu: "Ey Hakîm! Bu mal çekici ve tatlıdır. Kim onu, gönül hoşluğuyla alırsa kendisi için malı bereketlenir. Kim de ihtirasla alırsa malı bereketlenmez. Böylesi yiyip de doymayan kimse gibidir. Veren el, alandan hayırlıdır."
Açıklama: ''وَقَعْنَا وَقْعَةً وَلاَ وَقْعَةَ أَحْلَى عِنْدَ الْمُسَافِرِ مِنْهَا'' ifadesi, ''Bundan dolayı çok tatlı bir uyku, bizi alıverdi'' şeklinde tercüme edilmiştir.