Giriş

Bize Abdullah b. Yusuf, ona Malik, ona İbn Şihab, ona Abdülhamid b. Abdurrahman b. Zeyd b. Hattab, ona Abdullah b. Abdullah b. Hâris b. Nevfel, ona da Abdullah b. Abbas şöyle söylemiştir: "Ömer b. Hattab (ra), Şam’a doğru yola çıktı. Nihayet Serğ denilen yere gelince kendisini Ecnad’ın yöneticileri olan Ebu Ubeyde b. Cerrah ve arkadaşları karşıladı ve ona Şam’da veba çıktığını haber verdiler. Bunun üzerine Ömer ‘Bana ilk muhacirleri çağır’ dedi. Ben de hemen onları çağırdım. Ömer, Onlara Şam’da veba çıktığını söyleyip istişare etti. Onlar da bu konuda ihtilafa düştüler. Bazıları 'Önemli bir iş için yola çıktın. Bundan vaz geçmeni uygun bulmuyoruz' dediler. Bazıları da 'Beraberinde diğer insanlar ve Rasulullah’ın (sav) ashabı var. Onları bu vebaya götürmeni uygun bulmuyoruz' dediler. Ömer 'Gidebilirsiniz' dedi. Ardından 'Bana ensârı çağır' dedi. Ben de kendisine onları çağırdım. Ömer onlarla istişare etti. Onlar da muhacirler gibi davrandılar, onların ihtilafa düştükleri gibi ihtilafa düştüler. Ömer 'Gidebilirsiniz' dedi. Sonra 'Bana burada bulunan fetih yılında hicret etmiş olan Kureyşli ihtiyarları çağır' dedi. Ben de onları çağırdım. Onlardan hiç kimse ihtilaf etmedi. Dediler ki 'İnsanları geri döndürmenin ve bu vebaya götürmemenin uygun olacağını düşünüyoruz' Bunun ardından Ömer insanlar arasında 'Ben sabaha bir bineğin sırtına binmiş olacağım. Siz de sabaha bir bineğin sırtında olun' diye seslendi. Bunun üzerine Ebu Ubeyde b. Cerrah 'Allah’ın kaderinden kaçmak için mi?' dedi. Ömer (ra) 'Bunu keşke senden başkası söyleseydi ey Ebu Ubeyde!' dedi ve 'Evet, Allah’ın kaderinden yine Allah’ın kaderine kaçıyoruz. Ne dersin? Senin bir takım develerin olsaydı da biri verimli diğeri kurak iki yakası olan bir vadiye inseydin, verimli olanda develerini otlattığında Allah’ın takdiriyle otlatmış, kurak olanda otlattığında da yine Allah’ın takdiriyle otlatmış olmaz mıydın?' diye ekledi. Derken Abdurrahman b. Avf geldi. Bazı ihtiyaçları için ortadan kaybolmuştu. Abdurrahman şöyle dedi: Bu konuda bende bir bilgi var. Rasulullah’ı (sav) 'Bir yerde veba olduğunu duyduğunuz zaman oraya gitmeyin. Sizin de içerisinde bulunduğunuz bir yerde veba çıktığı zaman da vebadan kaçmak için oradan çıkmayın' buyururken duydum. Bunun üzerine Ömer (ra), Allah’a hamd etti ve oradan ayrıldı."


    Öneri Formu
17838 B005729 Buhari, Tıp, 30

Bize Bündâr, ona Abdurrahman b. Mehdî, ona Süfyan, ona Umare b. Ka'kâ', ona da Ebu Zür'a b. Amr b. Cerir şöyle demiştir: "Rasulullah (sav) aramızda otururken kalktı ve '(Hastalık) birinden diğerine yayılmaz' buyurdu. Bir bedevi 'Ey Allah'ın Rasulü! Uyuz bir deveyi ağıla alıyoruz sonunda tüm develer uyuz oluyor' diye sordu. Rasulullah (sav) 'Peki, deveyi ilk uyuz yapan kimdir? Yayılma ve uğursuzluk diye bir şey yoktur. Allah her canlıyı yaratmış, onun hayatını, rızkını ve başına geleceklerini de takdir etmiştir' buyurdu" [Tirmizî der ki: Bu konuda Ebu Hureyre, İbn Abbas ve Enes’den de hadis rivayet edilmiştir. Tirmizî der ki: Muhammed b. Amr b. Safvan es-Sekafî el-Basrî, Ali b. el-Medînî’nin “Bana rükün ile makam arasında yemin ettirilse Abdurrahman b. Mehdî’den daha âlim bir kimse görmediğime yemin ederim” dedi.]


    Öneri Formu
12335 T002143 Tirmizi, Kader, 9


    Öneri Formu
17839 B005730 Buhari, Tıp, 30


    Öneri Formu
17899 B005774 Buhari, Tıp, 54

Bize Abdülaziz b. Abdullah, ona İbrahim b. Sa'd, ona Salih, ona İbn Şihâb, ona Ebu Seleme b. Abdurrahman ve diğerleri, ona da Ebu Hureyre (ra) şöyle demiştir: Rasu­lullah (sav) 'hastalıkta bulaşıcılık kudreti yoktur. Safer ayında uğursuzluk yoktur. Baykuş ötüşünde uğursuzluk yoktur' buyurdu. Bunun üzerine bir bedevî 'ey Allah'ın Rasulü, benim develerimin durumu ne olacak o zaman? Çölde bir geyik misali atik, ama yanlarına bir uyuz deve gelip aralarına katıldığında hepsi uyuz oluyor' dedi. Peygamber (sav) 'Peki ilk deveye bu hastalığı kim bulaştırdı?' cevabını verdi. [Zuhrî bu hadisi, Ebu Seleme ve Sinan b. Ebu Sinan'dan rivayet etmiştir.]


Açıklama: Bu rivayeti B005707 numaralı rivayetle değerlendirmekte fayda var. Burada kast edilen şey, sayılan şeylerde bunları oldurma ve yaratma potansiyelinin olmadığıdır. Bu kudret sadece Allah'a aittir.

    Öneri Formu
17827 B005717 Buhari, Tıp, 25

Bize Ebu Tahir ve Harmele b. Yahya, o ikisine İbn Vehb, ona Yunus, ona İbn Şihab, ona Ebu Seleme b. Abdurrahman, ona da Ebu Hureyre şöyle rivayet etmiştir: "Rasu­lullah (sav) 'hastalıkta bulaşıcılık kudreti yoktur. Safer ayında uğursuzluk yoktur. Baykuş ötüşünde uğursuzluk yoktur' buyurduğunda bir bedevî ' ey Allah'ın Rasulü, benim develerimin durumu ne olacak o zaman? Çölde bir geyik misali atik, ama yanlarına bir uyuz deve gelip aralarına katıldığında hepsi uyuz oluyor' dedi. Peygamber (sav) 'Peki ilk deveye bu hastalığı kim bulaştırdı?' cevabını verdi."


    Öneri Formu
6348 M005788 Müslim, Selam, 101

Bize Mâlik, ona İbn Şihâb, ona Abdülhamîd b. Abdurrahman b. Zeyd b. el-Hattâb, ona Abdullah b. Abdullah b. el-Hâris b. Nevfel, ona da Abdullah b. Abbas (ra.) şöyle rivâyet etti: "Ömer b. el-Hattâb, Şam’a gitmek üzere yola çıkmıştı. Serğ mevkiine varınca, ordu komutanları Ebu Ubeyde b. Cerrâh ve arkadaşlarına rastladı. Kendisine Şam’da veba salgını başladığını haber verdiler. İbn Abbas, der ki: Hz. Ömer 'Bana ilk muhacirleri çağır' dedi. Hz. Ömer onlarla istişare etti. Onlara, Şam’da veba salgını baş gösterdiğini haber verdi (ne yapmak gerektiğini sordu). Onlar da konuyu tartıştılar. Bazıları 'Sen bir iş için yola çıktın, bundan geri dönmeni doğru bulmayız' derken, bazıları da 'Yanında insanların geri kalanı ve Rasulullah’ın ashabı var. Onları vebanın kucağına atmanı doğru bulmayız' dediler. Hz. Ömer 'Gidebilirsiniz' dedi. Sonra 'Bana Ensârı çağır' dedi. Gidip onları çağırdım. Onlarla da istişare etti. Onlar da Muhacirler gibi davrandılar ve onlar gibi tartıştılar. Hz. Ömer onlara 'Gidebilirsiniz' dedi. Sonra 'Bana, fetih muhacirlerinden burada bulunan Kureyş’in yaşlılarını çağır' dedi. Onları da çağırdım. Onlardan iki kişi bile ihtilafa düşmeden 'İnsanları geri çevirmeni, onları bu vebanın içine atmamanı uygun buluyoruz' dediler. Bunun üzerine Hz. Ömer, halka 'Ben, sabahleyin hayvanıma binip (dönüyorum). Siz de binin' dedi. Ebu Ubeyde b.Cerrâh 'Allah’ın kaderinden mi kaçıyorsun?' dedi. Hz. Ömer de ona 'Keşke bunu, senden başka biri söyleseydi ey Ebu Ubeyde! Evet, Allah’ın kaderinden, Allah’ın kaderine kaçıyorum. Senin develerin, iki yakası bulunan bir vadiye inseler, vadinin bir yakası yeşil otlak, diğeri kıraç olsa, sürünü yeşil otlakta otlatınca da, kıraç yakada otlatınca da Allah’ın kaderiyle otlatmış olmaz mısın?' dedi. Bu sırada, bir ihtiyacından dolayı ortalıkta gözükmeyen, Abdurrahman b. Avf çıka geldi ve şöyle dedi: Bu konuda bende bir bilgi var. Ben Rasulullah’ın (sav) 'Bir yerde veba olduğunu işitirseniz, oraya girmeyin. Bulunduğunuz yerde veba çıkınca da, kaçmak amacıyla oradan çıkmayın' buyurduğunu işittim. Bunu üzerine Hz. Ömer, Allah’a hamd etti ve geri döndü."


    Öneri Formu
38544 MU001621 Muvatta, Câmi, 7

Bize Müslim b. İbrahim, ona Hişam, ona Katâde, ona da Enes'in (ra) rivayet ettiğine göre Hz. Peygamber (sav) şöyle buyurdu: "Hiçbir hastalık kendi başına bulaşıcı değildir, uğursuzluk da yoktur. Ben ise hayra yorulan güzel sözü severim."


    Öneri Formu
17877 B005756 Buhari, Tıp, 44

Bize Müslim b. İbrahim, ona Hişam, ona Katâde, ona da Enes'in (ra) rivayet ettiğine göre Hz. Peygamber (sav) şöyle buyurdu: "Hiçbir hastalık kendi başına bulaşıcı değildir, uğursuzluk da yoktur. Ben ise hayra yorulan güzel sözü severim."


    Öneri Formu
27832 D003916 Ebu Davud, Tıb, 24

Bize Ebu't-Tahir ve Harmele b. Yahya, o ikisine İbn Vehb, ona Yunus, ona İbn Şihab, ona Ebu Seleme b. Abdurrahman, ona da Ebu Hureyre şöyle rivayet etmiştir: "Rasu­lullah (sav) 'hastalıkta bulaşıcılık kudreti yoktur. Safer ayında uğursuzluk yoktur. Baykuş ötüşünde uğursuzluk yoktur' buyurduğunda bir bedevî ' ey Allah'ın Rasulü, benim develerimin durumu ne olacak o zaman? Çölde bir geyik misali atik, ama yanlarına bir uyuz deve gelip aralarına katıldığında hepsini uyuz ediyor' dedi. Peygamber (sav) 'Peki ilk deveye bu hastalığı kim bulaştırdı?' cevabını verdi."


    Öneri Formu
288843 M005788-2 Müslim, Selam, 101