Giriş

Bize Ubeydullah b. Muaz, ona babası Muaz; (T) Bize Nasr b. Ali el-Cehdamî, ona babası Ali el-Cehdamî, o ikisine Kurre b. Halid, ona Ebu Cemre, ona da İbn Abbas, Hz. Peygamber'den (sav) bu hadisi Şube'nin hadisi gibi nakletmiştir: Hz. Peygamber (sav) şöyle buyurmuştur: "Sizi dübbâ (içi boşaltılmış kuru kabaktan yapılan kap), nakîr (içi oyulmuş hurma ağacından yapılan kap), hantem (şarap fıçısı) ve içi ziftlenmiş kaplarda yapılan içeceklerden menediyorum." İbn Muaz babasından rivayet ettiği hadiste şunları ilave etmiştir: Hz. Peygamber (sav), Abdülkays'in Eşec'e şöyle demiştir: "Sen de Allah'ın sevdiği iki haslet var: Yumuşak huyluluk ve ağırbaşlılık."


    Öneri Formu
522 M000117 Müslim, İman, 25

Bize Yahya b. Eyyüb, ona İbn Uleyye, ona Said b. Ebu Arûbe, ona Katade, ona Hz. Peygamber'e (sav) Abdülkaysoğulları'ndan gelen heyette karşılaştığı bir kişi rivayet etmiştir. Said şöyle demiştir: Katade, bu hadiste Ebu Nadre'nin Ebu Said el-Hudrî'den naklini zikretmiştir: Abdülkaysoğulları'ndan bazı kimseler Hz. Peygamber'e (sav) gelip şöyle dediler: Ey Allah'ın peygamberi! Biz Rabia kabilesinin bir boyuyuz. Bizimle sizin aranızda Mudar kafirleri yaşamaktadırlar. Bu sebeple sizin yanınıza ancak haram aylarda gelebiliyoruz. Bize öyle bir emir ver ki buraya gelemeyen akrabalarımıza onu söyleyelim de bu öğüdü tuttuğumuzda hepimiz cennete girelim. Rasulullah (sav) şöyle buyurdu: "Size dört şeyi emredip, sizi dört şeyden menederim: Allah'a ibadet ediniz, ona hiçbir şeyi ortak koşmayınız, namazı dosdoğru kılınız, zekâtı veriniz, Ramazan orucunu tutunuz, ganimetlerden beşte birini veriniz. Sizi menettiğim dört şey ise şunlardır: Dübbâ (içi oyulmuş kuru kabaktan yapılan kap), hantem (içki fıçısı), müzeffet (ziftlenmiş fıçı) ve nakîr (hurma ağacından yapılmış kap)." Onlar; Ey Allah'ın Peygamberi! Nakîr hakkında bilginiz nedir? dediler. Hz. Peygamber (sav) şöyle cevapladı: "Elbette (bilgimi söyleyeyim). Nakir bir hurma kütüğüdür. Onu oyup, içine hurma taneleri atarsınız." Said şöyle demiştir: Hurma taneleri atarsınız. "Sonra içine su dökersiniz ve kaynaması yatışınca onu içersiniz. O kadar ki bunu içince sarhoşluktan biriniz amca oğluna kılıçla vurur." O toplulukta böyle yaralanmış bir adam vardı. O adam bunu (yaramı) utancımdan Rasulullah'tan saklıyordum dedi. Peki neyin içinde içelim? diye sordum. (Rasulullah) "Ağızları bağlanan deri su kaplarından" buyurdu. (Bunun üzerine) Ey Allah'ın Rasulü! Bizim yaşadığımız yerde çok fare var. Deri kap bırakmıyorlar dediler. Hz. Peygamber (sav) üç defa; "fareler yese de böyle yapın" buyurdu. Sonra Hz. Peygamber (sav) Abdülkaysoğulları'ndan Eşecc'e; "sende Allah'ın sevdiği iki haslet var: Yumuşak huyluluk ve ağırbaşlılık" buyurdu.


    Öneri Formu
524 M000118 Müslim, İman, 26

Bize Ali b. Ca’d, ona Şu’be, ona da Ebu Cemre şöyle demiştir: İbn Abbas’la birlikte oturuyordum. Beni kendi sedirinin üzerine oturturdu. Bana 'Benim yanımda kal, sana kendi malımdan bir hisse ayırayım' dedi. Bunun üzerine iki ay orada kaldım. Sonra bana şöyle dedi: Abdu’l-Kays heyeti Hz. Peygamber’in (sav) yanına geldikleri zaman, Peygamber aleyhisselâm, "Kim bu heyet? -Veya kim bu insanlar?-" diye sordu. Onlar da 'Rabîa’yız' dediler. Rasûlullah (sav), "Merhaba ey insanlar -veya ey heyet-. Allah utandırmasın ve pişman etmesin!" dedi. Heyet şöyle söyledi: 'Ey Allah’ın Rasûlü; biz size ancak haram ayda gelebiliyoruz. Çünkü sizinle bizim aramızda Mudar kâfirlerinin şu kabilesi vardır. Bize açık ve kesin şeyler emret ki, onları geride bıraktıklarımıza haber verelim ve o sayede cennete girelim.' Onlar Hz. Peygamber'e (sav) içeceklerden sordular. Rasûlullah (sav) onlara dört şeyi emretti, dört şeyi de yasakladı. Onlara sadece Allah’a îmân etmelerini emretti ve "Biliyor musunuz, îmân nedir?" diye sordu. En doğrusunu Allah ve Resûlü bilir, dediler. Hz. Peygamber şöyle buyurdu: "Allah’dan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in, Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmek, namaz kılmak, zekât vermek, Ramazan orucu tutmaktır. Bir de ganimetin beşte birini vermenizdir." Sonra Hz. Peygamber onlara dört şeyi yasakladı; hantemi (topraktan yapılmış çömleği), dübbâı (kabağın içi oyularak yapılan kadehi), nakîri (hurma kütüğünün içi oyularak yapılan fıçıyı) ve müzeffeti (içi ziftle sıvanmış kabı) -bazen müzeffet yerine mukayyer (içi ziftle sıvanmış testi) dedi-. Sonra şöyle buyurdu: "Bunları belleyin ve geride bıraktığınız kişilere haber verin!"


    Öneri Formu
1142 B000053 Buhari, İman, 40

Bize Muhammed b. Beşşâr, ona Gundar, ona Şu'be, ona da Ebu Cemre şöyle rivayet etmiştir: Ben, İbn Abbas ile insanlar arasında tercümanlık yapıyordum. İbn Abbas şöyle anlattı: Abdülkays oğulları heyeti Hz. Peygamber'in (sav) huzuruna gelmişlerdi. Hz. Peygamber (sav), "Kim bu heyet -ya da kim bu insanlar-?" diye sordu. Onlar da, 'Rabîa'yız' dediler. Hz. Peygamber (sav), "Cemâate -veya heyete- merhaba, hoş geldiniz. Allah utandırmasın ve pişman etmesin" dedi. Onlar, 'Biz uzak yerden geliyoruz. Bizimle senin aranda Mudar kafilerinin şu kabilesi var. Bu yüzden ancak haram aylarda sana gelebiliyoruz. Bize öyle şeyler söyle ki, geride bıraktıklarımıza onları haber verelim ve o sayede cennete girelim' dediler. Hz. Peygamber (sav) de, onlara dört şeyi emretti, dört şeyi de yasakladı. Onlara, aziz ve celil olan Allah'ın birliğine iman etmelerini emretti. Sonra da, "Allah'ın birliğine iman etmek ne demek, bilir misiniz?" diye sordu. Onlar, 'En doğrusunu Allah ve rasulü bilir' dediler. Hz. Peygamber (sav) şöyle devam etti: "Allah'tan başka ilah olmadığına ve Muhammed'in de Allah'ın rasulü olduğuna şehadet etmek, namaz kılmak, zekât vermek, Ramazan (orucunu) tutmak ve ganimetin beşte birini vermektir." Ayrıca Rasûlullah (sav) onlara dübbâı (kuru kabağın içi oyularak yapılan su kabı), hantemi (topraktan yapılan su testisi), müzeffeti (içi ziftle kaplanmış kap) ve nakîri (hurma kütüğünün içi oyularak yapılan su kabı) yasakladı. Râvi Şube, nakîr kelimesini bazen mukayyer diye telaffuz ederdi. Sonra şöyle buyurdu: "Bunları aklınızda tutun ve geride bıraktıklarınıza haber verin."


    Öneri Formu
1266 B000087 Buhari, İlim, 25

Bize Ebu Bekir b. Ebu Şeybe, Muhammed b. el-Müsenna ve Muhammed b. Beşşâr -lafızları birbirine yakın bir halde- rivayet ettiler. Ebu Bekir şöyle dedi: Bize Gunder, ona Şu'be rivayet etti. Diğer ikisi (yani Muhammed b. el-Müsenna ve Muhammed b. Beşşâr) şöyle dediler: Bize Muhammed b. Cafer, ona Şube, ona da Ebu Cemre rivayet etti. İbn Abbas'ın huzurunda onunla insanlar arasında tercümanlık yapıyordum. Bir kadın gelip ona testi şırasının (nebiz) hükmünü sordu. İbn Abbas şöyle dedi: Abdülkays heyeti Rasulullah'a (sav) geldiklerinde Rasulullah (sav) onlara; "bu heyet veya bu topluluk kimlerdir?" diye sormuştu. Onlar Rebîa kabilesi dediler. Rasulullah (sav); "hoş geldiniz ey topluluk veya ey heyet, Allah sizi utandırmasın ve pişman etmesin" buyurdu. Onlar; Ey Allah'ın Rasulü! Sana uzak bir yerden geldik. Aramızda Mudar kabilesi kafirlerinin obaları var. Biz ancak (senin) yanına haram aylarda gelebiliyoruz. Bize geride bıraktıklarımıza haber vereceğimiz ve sayesinde cennete gireceğimiz kesin emirleri söyler misin? dediler. Bunun üzerine Hz. Peygamber (sav) onlara dört şeyi emredip, dört şeyi yasakladı. Onlara Allah'a iman etmeyi emretti ve "Allah'a iman etmek ne demektir, bilir misiniz?" diye sordu. Onlar; Allah ve Rasulü daha iyi bilir’ dediler. Bunun üzerine Hz. Peygamber (sav); "Allah'tan başka ilah olmadığına ve Muhammed'in onun elçisi olduğuna şahitlik etmektir" buyurdu. Onlara şehadetin yanında zekât vermeyi, Ramazan orucu tutmayı ve ganimetin beşte birini vermeyi emretti. Onları (şıra taşımak için kullanılan) dübbâ (içi oyulmuş kuru kabaktan yapılan kap), hantem (topraktan yapılmış içki fıçısı) ve müzeffetten (zift ile sıvanmış fıçı) nehyetti. Şube; sanırım nakîr (içi oyulmuş hurma ağacından yapılan kap) demiştir. Şube; Mukayyer (ziftlenmiş kap) demiş de olabilir dedi. Ardından "bunu iyice belleyin ve ardınızda bıraktığınız kimselere de anlatın" buyurdu. Ebu Bekir rivayetinde "sizden sonrakilere" demiştir ve onun rivayetinde mukayyer kelimesi yoktur.


    Öneri Formu
520 M000116 Müslim, İman, 24

Bana Muhammed b. el-Müsenna ve İbn Beşşâr, o ikisine İbn Ebu Adî, ona Said, ona Katade, ona da bu heyetle görüşen pek çok kişi rivayet etmiştir. Ebu Nadra, Abdülkays heyetinin Hz. Peygamber'e geldiklerini Ebu Said el-Hudrî'den İbn Uleyye'nin hadisinin bir benzerini nakletmiştir: [Abdülkaysoğulları'ndan bazı kimseler Hz. Peygamber'e (sav) gelip Ey Allah'ın Rasulü! Biz Rebîa kabilesinin bir boyuyuz. Bizimle sizin aranızda Mudar kafirleri yaşamaktadırlar. Bu sebeple sizin yanınıza ancak haram aylarda gelebiliyoruz. Bize öyle bir emir ver ki buraya gelemeyen akrabalarımıza onu söyleyelim de bu öğüdü tuttuğumuzda hepimiz cennete girelim dediler. Rasulullah (sav) şöyle buyurdu: "Size dört şeyi emredip, sizi dört şeyden menederim: Allah'a ibadet ediniz, ona hiçbir şeyi ortak koşmayınız, namazı dosdoğru kılınız, zekâtı veriniz, Ramazan orucunu tutunuz, ganimetlerden beşte birini veriniz. Sizi menettiğim dört şey ise şunlardır: Dübbâ (içi oyulmuş kuru kabaktan yapılan kap), hantem (içki fıçısı), müzeffet (ziftlenmiş fıçı) ve nakîr (hurma ağacından yapılmış kap)." Onlar; Ey Allah'ın Rasulü! Nakîr hakkında bilginiz var mı, bize de söyleyin dediler. Hz. Peygamber (sav); "elbette! Nakîr bir hurma kütüğüdür. Onu oyup, içine hurma taneleri atarsınız." Said şöyle demiştir Hurma taneleri atarsınız. "Sonra içine su dökersiniz ve kaynaması yatışınca onu içersiniz. O kadar ki bunu içince sarhoşluktan biriniz amcaoğluna kılıçla vurabilir." O toplulukta böyle yaralanmış bir adam vardı. O adam; bunu utancımdan Rasulullah'tan saklıyordum dedi. Peki neyin içinde içelim? diye sordu. Hz. Peygamber (sav); "ağızları bağlanan deri su kaplarından" buyurdu. Ey Allah'ın Rasulü! Bizim yaşadığımız yerde çok fare var. Deri kap bırakmıyorlar dediler. Hz. Peygamber (sav) üç defa; "fareler yese de böyle yapın" buyurdu. Sonra Hz. Peygamber (sav) Abdülkaysoğulları'ndan Eşecc'e; "sende Allah'ın sevdiği iki haslet var: Yumuşak huyluluk ve ağırbaşlılık" buyurdu.] Ancak bu hadiste "içinde ufak hurma veya kuru hurma ile suyu karıştırırsınız" ifadesi vardır. Said dedi ki dememiş ve hurmadan ifadesini kullanmıştır.


    Öneri Formu
531 M000119 Müslim, İman, 27

Bize Muhammed b. Bekkâr Basri, ona Asım, ona İbn Cüreyc; (T) Bize Muhammed b. Râfi, -lafız ona aittir-, ona Abdürrezzak, ona İbn Cüreyc, ona Ebu Kuzaa, ona ve Hasan'a Ebu Nadre, ona da Ebu Said el-Hudrî’nin rivayet ettiğine göre Abdülkays heyeti Hz. Peygamber'e (sav) geldiklerinde; Ey Allah'ın Rasulü! Allah bizi sana feda eylesin! Hangi içecekler bizim için uygundur? diye sordular. Hz. Peygamber (sav); "nakîr denilen tastan içmeyin" buyurdu. Ey Allah'ın Peygamberi! Allah bizi sana feda etsin! Nakîr denilen kabı bilir misin? diye sordular. "Evet bilirim. Ortası oyulan bir kütüktür. İçi boşaltılmış kuru kabaktan yapılan dübbâ kabından, hantem denilen içki kabından içmeyiniz. Ağzı bağlı kapları kullanınız."


    Öneri Formu
534 M000120 Müslim, İman, 28

Bize Saîd b. Ufeyr, ona Leys, ona Ukayl, ona İbn Şihâb, ona Urve b. Zubeyr, ona da Mervân b. Hakem ve Misver b. Mahreme şöyle rivayet etmişlerdir: Hevâzin heyeti Müslüman olarak Hz. Peygamber'e (sav) gelip mal­larını ve kendilerinden esir düşenleri geri istedikleri zaman, Hz. Peygamber (sav) ayağa kalktı da onlara "beraberimdekileri görüyorsunuz. Sözün bana en sevimlisi en doğru olanıdır. Şimdi siz iki şeyden birini seçiniz: Ya esir­leri, ya da malları. Ben sizin (ganimet dağıtılmadan önce) gelmenizi beklemiştim" buyurdu. Gerçekten de Allah Rasulü (sav) Tâif dönüşü, on küsur gece onların gelmesini beklemişti. Hz. Peygamber'in (sav) iki şeyden sadece birisini vereceği apaçık belli olunca Hevâzin heyeti "biz esirlerimizin geri verilmesini tercih ediyoruz" dediler. Bunun üzerine Hz. Peygamber (sav) Müslümanlar arasında ayağa kalktı, Allah'ı lâyık olduğu kemâl sıfatlarıyla övdükten sonra "amma ba'du" deyip şöyle buyurdu: "Bu kardeşleriniz tevbe etmiş olarak bize geldiler. Ben de esirlerini kendilerine geri vermenin doğru olacağını düşündüm. İçinizden kim gönül hoşluğu ile esirini geri vermeyi arzu ediyorsa bunu yapsın. Kim de hissesini bedelsiz vermeyi arzu etmiyorsa, Allah'ın bize ihsan edeceği ilk ganimet malından ona payını vermek üzere esirini iade etsin" buyurdu. İnsanlar "gönül hoşluğu ile veriyoruz, ey Allah'ın Rasulü" dediler. Hz. Peygamber (sav) de "şimdi kimin gönül hoşluğu ile verdiğini, kimin de razı olmadığını bilmiyoruz. Siz gidin, konuya vakıf temsilcileriniz muva­fakat işinizi bize arz etsin" buyurdu. İnsanlar yerlerine döndüler. Kabilelerin temsilcileri, konuyu kendi adamlarıyla konuştuktan sonra Hz. Peygamber'e (sav) gelip her biri kendi kavminin, esirleri geri vermekten hoşnut olduklarını ve Hz. Peygamber'e esirleri iade hususunda izin verdiklerini haber verdiler. İbn Şihâb der ki: Hevâzin esirleri konusunda bana ulaşan bilgi budur.


    Öneri Formu
20794 B002607 Buhari, Hibe, 24

Bize Saîd b. Ufeyr, ona Leys, ona Ukayl, ona İbn Şihâb, ona Urve b. Zubeyr, ona da Mervân ve Misver b. Mahreme şöyle rivayet etmişlerdir: Hevâzin heyeti Müslüman olarak Hz. Peygamber'e (sav) gelip mal­larını ve kendilerinden esir düşenleri geri istedikleri zaman, Hz. Peygamber (sav) ayağa kalktı da onlara "beraberimdekileri görüyorsunuz. Sözün bana en sevimlisi en doğru olanıdır. Şimdi siz iki şeyden birini seçiniz: Ya esir­leri, ya da malları. Ben sizin (ganimet dağıtılmadan önce) gelmenizi beklemiştim" buyurdu. Gerçekten de Allah Rasulü (sav) Tâif dönüşü, on küsur gece onların gelmesini beklemişti. Hz. Peygamber'in (sav) iki şeyden sadece birisini vereceği apaçık belli olunca Hevâzin heyeti "biz esirlerimizin geri verilmesini tercih ediyoruz" dediler. Bunun üzerine Hz. Peygamber (sav) Müslümanlar arasında ayağa kalktı, Allah'ı lâyık olduğu kemâl sıfatlarıyla övdükten sonra "amma ba'du" deyip şöyle buyurdu: "Kardeşleriniz tevbe etmiş olarak bize geldiler. Ben de esirlerini kendilerine geri vermenin doğru olacağını düşündüm. İçinizden kim gönül hoşluğu ile esirini geri vermeyi arzu ediyorsa bunu yapsın. Kim de hissesini bedelsiz vermeyi arzu etmiyorsa, Allah'ın bize ihsan edeceği ilk ganimet malından ona payını vermek üzere esirini iade etsin" buyurdu. İnsanlar "gönül hoşluğu ile veriyoruz, ey Allah'ın Rasulü" dediler. Hz. Peygamber (sav) de "şimdi kimin gönül hoşluğu ile verdiğini, kimin de razı olmadığını bilmiyoruz. Siz gidin, konuya vakıf temsilcileriniz muva­fakat işinizi bize arz etsin" buyurdu. İnsanlar yerlerine döndüler. Kabilelerin temsilcileri, konuyu kendi adamlarıyla konuştuktan sonra Hz. Peygamber'e (sav) gelip her biri kendi kavminin, esirleri geri vermekten hoşnut olduklarını ve Hz. Peygamber'e esirleri iade hususunda izin verdiklerini haber verdiler. İbn Şihâb der ki: Hevâzin esirleri konusunda bana ulaşan bilgi budur.


    Öneri Formu
280270 B002607-2 Buhari, Hibe, 24


    Öneri Formu
20931 N000307 Nesai, Taharet, 191