106 Kayıt Bulundu.
Bize Ebu’l-Hasen Ali b. Ahmed b. Abdân, ona Ahmed b. Ubeyd es-Saffâr, ona Ubeyd b. Şüreyk, ona Ebu’l-Cumâhir, ona İbn Ebu’r-Ricâl (Abdurrahmân’ı kastediyor), ona Umâre b. Gaziyye, ona da Abdurrahân b. Ebû Saîd el-Hudrî anlattı: Babam Mâlik b. Sinân Uhud günü şehit düşmüş, bize ardında bir mal da bırakmamıştı. Büyük bir geçim sıkıntısı yaşamaya başladık. Bunun üzerine annem bana: – Yavrum, Rasûlullah’a (s.a.v.) gidip ondan bizim için (yiyecek) bir şey iste, dedi. Ben de ashabıyla oturduğu bir sırada Rasûlullah’a vardım, kendisine selam verip bir kenara iliştim. Beni karşıladığında: “Kim tok gözlü olursa, Allah onu zengin kılar. Kim iffetini korursa, Allah onu iffetli kılar. Her kim de el açmaktan kaçınırsa, Allah onu başkasına el açtırmaz” buyurdu. Ben de (kendi kendime): (Rasûlullah) Benden başkasını kastetmiyor, dedim ve kendisiyle hiçbir şey konuşmadan eve döndüm. Annem bana: – Ne yaptın? diye sorunca, ona durumu anlattım. Rasûlullah bize sabrı tavsiye etmiş ve Allah’ın bize rızık göndereceğini bildirmişti. Biz de bunu gönül hoşluğu ile karşılamıştık. Ta ki bir öncekinden daha ağır bir geçim sıkıntısına düştük, o vakit annem bana (yine): – Rasûlullah’a (s.a.v.) gidip ondan bizim için (yiyecek) bir şey iste, dedi. Ben de (tekrar) Rasûlullah’a vardım. O (aynı şeklide) ashabının arasında oturuyordu. Selam verip oturdum. Beni karşıladı ve ilk geldiğimdeki sözleri söyleyerek şunu ilave etti: “Kim de bir okka altını var iken dilenir ise, o yüzsüzlük yapmış(demek)tır”. Ben kendi kendime: Bizim bir yakutumuz var, o bir okkadan daha değerlidir, dedim. (Râvi dedi ki: bir okka kırk dirhemdir). Bunun üzerine ben Rasûlullah’tan bir şey istemeden geri döndüm. Ubeyd şöyle demiştir: hadiste geçen “yakut” deve demektir.