76 Kayıt Bulundu.
Bize Ebu Kasım Halid b. Halî, ona Muhammed b. Harb, ona el-Evzâî, ona ez-Zührî, ona Ubeydullah b. Abdullah b. Utbe b. Mesud, ona da İbn Abbas şöyle rivayet etmiştir: Kendisi ve Hur b. Kays b. Hısn, Musa'nın arkadaşı hakkında tartışırlarken yanlarına Übey b. Ka'b gelmişti. İbn Abbas onu çağırıp 'Ben ve bu arkadaşım, Musa'nın kendisi ile buluşmak için yol aradığı arkadaşı hakkında konuşuyorduk, Rasulullah'tan (sav) onun durumunu hakkında bir şey işittin mi' diye sordu. Übey, 'Evet, onun durumuyla ilgili Rasulullah'ın (sav) şöyle buyurduğunu işittim' dedi ve şöyle devam etti: "Musa, İsrailoğulları'nın ileri gelenlerinden bir topluluğun yanındayken adamın birisi gelerek 'Senden daha bilgili birini biliyor musun?' diye sordu. Musa ise 'Hayır' dedi. Bunun üzerine Allah, Musa'ya şöyle vahyetti: 'Bilakis, kulumuz Hızır var.' (Musa) onun yanına nasıl gideceğini sordu. Allah, balığı, onun için bir işaret kıldı ve ona 'balığı kaybedince geri dön; onunla buluşacaksın' denildi. Musa, denizde balığın izini sürdü. Musa'nın yanındaki genç, 'Gördün mü, kayaya sığındığımız sırada balığı unuttum. Onu bana Şeytan'dan başkası unutturmadı' dedi. Musa da, 'Bu bizim aradığımız şeydi' dedi. İzlerini takip ederek geriye döndüler ve Hızır'ı buldular. İşte o ikisinin durumu Allah'ın kitabında anlattıklarıdır."
Bana Muhammed b. Ğureyr ez-Zührî, ona Yakub b. İbrahim, ona babası (İbrahim b. Sa'd), ona Salih, ona İbn Şihâb, ona da Ubeydullah b. Abdullah şöyle rivayet etmiştir: İbn Abbâs ile Hür b. Kays b. Hisn el-Fezârî, Hz. Musa’nın arkadaşının kim olduğu hakkında tartıştılar. İbn Abbâs, onun Hızır olduğunu iddia etti. O sırada yanlarından Übeyy b. Ka’b geçiverdi. İbn Abbâs hemen onu çağırıp "ben ve arkadaşım, Hz. Musa'nın buluşmak için fırsat aradığı arkadaşının kim olduğu konusunda tartıştık. Sen onun hakkında Hz. Peygamber’in (sav) bir şey dediğini duydun mu?" diye sordu. Übey b. Ka’b "evet, ben Hz. Peygamber'in şöyle dediğini duydum" dedi. "Hz. Musa, İsrailoğullarından bir topluluk arasında bulunduğu sırada bir adam geldi ve ona 'Senden daha bilgili bir kimse tanıyor musun, Ey Musa?' diye sordu. Hz. Musa 'Hayır, tanımıyorum' cevabını verdi. Bunun üzerine Yüce Allah ona 'Bilakis, kulumuz Hızır vardır' buyurdu. Hz. Musa, Hızır’a ulaşmak için Allah’a niyazda bulundu, Yüce Allah balığı bu buluşma için bir işaret kıldı ve Hz. Musa'ya 'balığı kaybettiğin zaman (kaybettiğin yere) geri dön. (Orada) onunla buluşacaksın' denildi. Hz. Musa, denizde balığın peşini takip ediyordu. o sırada genç (hizmetçisi) Hz. Musa’ya 'kayaya sığındığımız zaman ben balığı unuttum. Onu bana ancak şeytan unutturdu' dedi. Hz. Musa 'aradığımız tam da buydu' dedi ve izleri üzerine gerisin geriye dönüp orada Hızır’ı buldular. İşte Allah’ın (ac) kitabında onların durumuna dair anlattığı şey budur."
Bize İbrahim b. Musa, ona Hişâm b. Yusuf, ona İbn Cüreyc, ona Ya'lâ b. Müslim ve Amr b. Dinâr, ona Saîd b. Cübeyr, ona İbn Abbas (r.anhuma), ona da Ubeyy b. Ka'b'ın rivayet ettiğine göre Rasulullah (sav) şöyle buyurdu: "(Hızır ile Musa) yürüdüler, derken yıkılmak üzere olan bir duvara denk geldiler" (Kehf, 77) Saîd der ki: Hızır eliyle duvara şöyle işaret etti ve ellerini duvarın üzerine kaldırıp onu doğrultuverdi. Ya'lâ da der ki: Ben Saîd'in, "Hızır elini duvara sürdü ve onu doğrulttu" dediğini sanıyorum. Musa Hızır'a "eğer isteseydin elbette bu iş karşılığında bir ücret alırdın" dedi. Saîd der ki: Karnımızı doyuracağımız bir ücret alırdın.
Açıklama: Kıssanın tamamı için B003401 numaralı hadis bakınız.
Bize İbrahim b. Musa, ona Hişâm b. Yusuf, ona İbn Cüreyc, ona Ya'lâ b. Müslim ve Amr b. Dinâr, ona Saîd b. Cübeyr, ona İbn Abbas (r.anhuma), ona da Ubeyy b. Ka'b şöyle rivayet etmiştir: Rasulullah (sav) "(Hızır kıssasındaki adı geçen), Allah'ın Rasulü olan Musa'dır" buyurdu, ardından kıssayı aktardı. (Hızır, Musa'ya "Ben sana, benimle birlikte asla sabredemezsin, demedim mi?" dedi - kehf, 72). Hz. Musa'nın ilk sorusu unutma, ortanca sorusu şart, üçüncü soru ise kasten sorgulama idi. ilk soruya ("Unuttuğum şeyden dolayı beni muaheze etme, şu arkadaşlığımızda bana güçlük çıkarma", dedi - Kehf, 73) ayeti; orta soruya (bir oğlan çocuğuna rast geldikleri zaman o hemen bunu öldürdü - Kehf, 74) ayeti; üçüncü soruya da (yürüyüp gittiler... derken yıkılmak üzere olan bir duvar buldular. O bunu derhâl doğrultuverdi - Kehf, 77) ayeti işaret etmektedir. İbn Abbâs Kehf, 79. ayette geçen "verâehum" (arkalarında bir kral vardı) kelimesini "emâmehüm" (önlerinde bir kral vardı) şeklinde okumuştur.
Açıklama: Kıssanın tamamı için B003401 numaralı hadis bakınız.
Bize İbrahim b. Musa, ona Hişâm b. Yusuf, ona İbn Cüreyc, ona Ya'lâ b. Müslim ve Amr b. Dinâr, ona Saîd b. Cübeyr, ona İbn Abbas (r.anhuma), ona da Ubeyy b. Ka'b'ın rivayet ettiğine göre Rasulullah (sav) şöyle buyurdu: "(Hızır ile Musa) yürüdüler, derken yıkılmak üzere olan bir duvara denk geldiler" (Kehf, 77) Saîd der ki: Hızır eliyle duvara şöyle işaret etti ve ellerini duvarın üzerine kaldırıp onu doğrultuverdi. Ya'lâ da der ki: Ben Saîd'in, "Hızır elini duvara sürdü ve onu doğrulttu" dediğini sanıyorum. Musa Hızır'a "eğer isteseydin elbette bu iş karşılığında bir ücret alırdın" dedi. Saîd der ki: Karnımızı doyuracağımız bir ücret alırdın.
Açıklama: Kıssanın tamamı için B003401 numaralı hadis bakınız.
Bize İbrahim b. Musa, ona Hişâm b. Yusuf, ona İbn Cüreyc, ona Ya'lâ b. Müslim ve Amr b. Dinâr, ona Saîd b. Cübeyr, ona İbn Abbas (r.anhuma), ona da Ubeyy b. Ka'b şöyle rivayet etmiştir: Rasulullah (sav) "(Hızır kıssasındaki adı geçen), Allah'ın Rasulü olan Musa'dır" buyurdu, ardından kıssayı aktardı. Hızır, Musa'ya "Ben sana, benimle birlikte asla sabredemezsin, demedim mi?" dedi (kehf, 72). Hz. Musa'nın ilk itirazı unutma, ortancası şart, üçüncüsü ise kasten sorgulama idi. ilk itirazına (Musa "Unuttuğum şeyden dolayı beni muaheze etme, şu arkadaşlığımızda bana güçlük çıkarma" dedi) ayeti (Kehf, 73); İkincisine (Bir oğlan çocuğuna rast geldikleri zaman o hemen bunu öldürdü) ayeti (Kehf, 74); üçüncüsüne de (yürüyüp gittiler... derken yıkılmak üzere olan bir duvar buldular. O bunu derhâl doğrultuverdi) ayeti (Kehf, 77) işaret etmektedir. İbn Abbâs Kehf, 79. ayette geçen "verâehum" (arkalarında bir kral vardı) kelimesini "emâmehüm" (önlerinde bir kral vardı) şeklinde okumuştur.
Açıklama: Kıssanın tamamı için B003401 numaralı hadis bakınız.
Bize Ali b. Abdullah, ona Sufyân, ona Amr b. Dînâr, ona da Saîd b. Cubeyr şöyle rivayet etmiştir: Ben İbn Abbâs'a "Nevf el-Bekâlî, Hızır'ın arkadaşı olan Musa'nın, İsrailoğullarının Musa'sı olmadığını, başka bir Musa olduğunu iddia ediyor" dedim. Bunun üzerine İbn Abbas "Allah'ın düşmanı yalan söylemiştir" dedi ve hadisi şöyle nakletti: Ubeyy ibn Ka'b'ın bize aktardığına göre Hz. Peygamber (sav) şöyle buyurmuştur: "Musa İsrailoğulları içinde hitap etmek üzere ayağa kalkmıştı. Kendisine 'insanların en alimi kimdir?' diye soruldu. o da 'benim' cevabını verdi. 'Allah bilir' demediği için Allah onu kınadı ve Musa'ya 'iki denizin birleştiği yerde benim senden daha âlim bir kulum var' buyurdu. Musa 'Ey Rabbim, onunla görüşmeme kim vesile olur?' dedi." Râvî Sufyân ise "ey Rabbim, onunla nasıl görüşürüm?" şeklinde aktarmıştır. "Yüce Allah Musa'ya 'bir balık alıp bir zembil içinde taşırsın. Balığı nerede kaybedersen, kulum oradadır' buyurdu." Bazı rivayetlerde 'semme' kelimesi 'semmeh' şeklinde geçmiştir. "Musa bir balık alıp zembile koydu. Ardından genç hizmetçisi Yûşa b. Nûn ile birlikte yola çıktı. Nihayet kayanın yanına varınca başlarını yere koydular. Musa hemen uyuyakaldı. Bu arada balık debelendi ve zembilden çıkıp denize düştü ve denizde bir yolunu tutup gitti." (Kehf, 61) "Allah suyun akışını durdurdu da su balığa bir kemer gibi oldu. Uyandıktan sonra o gece ve gündüzün kalan kısmını yürüdüler. Nihayet sabah olunca Musa delikanlıya 'kuşluk yemeğimizi getir. Bu yolculuğumuzdan dolayı iyice yorulduk' dedi." (Kehf, 62) "Halbuki Musa, Allah'ın emrettiği o yeri geçene kadar yorgunluk hissetmemişti. Delikanlı, Musa'ya 'Gördün mü!' dedi, 'kayaya sığındığımız sırada balığı unuttum. Onu hatırlamamı bana şeytandan başkası unutturmadı. O, şaşılacak bir şekilde denizde yolunu tutup gitmişti." (Kehf, 63). "Balığın girmesi için suda bir oyuğun meydana gelmesi, Musa ile hizmetçisini hayrete düşürmüştü. Musa, gence 'zaten aramakta olduğumuz şey buydu' dedi. Bunun üzerine kendi izlerini takip ederek geriye döndüler." -(Kehf, 64) "İzleri takip ederek kayanın yanına varınca bir de baktılar ki, elbiseye bürünmüş bir adam duruyor. Musa ona selam verdi. Adam selamı aldı ve 'senin memleketinde nasıl selam olur' dedi. Musa 'ben Musa'yım' dedi. Adam 'İsrâiloğullarının Musa'sı mı?' diye sordu. Musa 'Evet' dedi ve ekledi 'sana öğretilen, doğruya ve hayra götüren bilgiyi bana da öğretmen için geldim' dedi. Adam 'ey Musa! Ben, Allah'ın, ilminden, bana öğrettiği öyle bir ilim üzerindeyim ki, sen onu bilemezsin. Sen de Allah'ın, ilminden, sana öğrettiği, öyle bir ilim üzerindesin ki, onu da ben bilemem' cevabını verdi. Musa 'sana tâbi olabilir miyim?' dedi. Adam da 'doğrusu sen benim beraberken asla sabredemezsin. İçyüzünü kavrayamadığın bir bilgiye nasıl sabredersin?' dedi. Musa 'inşallah beni sabredici bulacaksın, sana hiçbir işte karşı gelmeyeceğim' dedi. Adam 'eğer bu suretle bana tâbi olacaksan ben sana anlatıncaya kadar sen bana hiçbir şey sorma' dedi." (Kehf, 67-71). "Bundan sonra deniz kıyısında yürüyerek gittiler, bir gemiye denk geldiler. Kendilerini gemiye almaları için gemicilerle konuştular. Gemiciler Hızır'ı tanıdı ve onları ücretsiz olarak gemiye aldı. Onlar gemiye bindikleri zaman bir serçe kuşu geldi, geminin kenarına kondu ve denizden bir iki gaga su aldı. Hızır, Musa'ya 'ey Musa, benim ilmimle senin ilmin, Allah'ın ilminden bu serçenin gagasıyla denizden aldığı su kadar bile eksiltmez' dedi. Derken Hızır, eline bir balta aldı da gemi tahtalarından birini söktü." Râvî der ki: Musa farkına varana kadar Hızır keserle bir tahta söktü. "Musa ona 'sen ne yaptın? Adamlar bizi ücretsiz olarak gemilerine almışken sen gemilerine kastedip içindekileri batırmak için mi deliyorsun? Ant olsun, sen kötü bir iş yaptın' dedi. Hızır 'ben sana benimle beraberken asla sabredemezsin demedim mi?' dedi. Musa 'unuttuğum şeyden dolayı beni sorumlu tutma, şu arkadaşlığımızda bana güçlük yükleme' dedi." (Kehf, 71-73). " Musa'nın bu ilk muhalefeti Musa'dan bir unutma eseri olmuştu." "Karaya çıktıkları zaman, çocuklarla oynamakta olan bir oğlana denk geldiler. Hızır hemen o çocuğun başını tutup eliyle koparıverdi." Râvî Sufyân bunu, parmaklarının uçlarıyla sanki bir şey koparır gibi işaret ederek göstermiştir. "Musa ona 'sen tertemiz, masum bir canı, hem de diğer bir can karşılık olmaksızın öldürdün mü? Ant olsun ki sen çok kötü bir şey yaptın' dedi. O zat 'ben sana benimle birlikte iken asla sabredemezsin demedim mi?' dedi. Musa 'bundan sonra, sana bir şey soracak olursam, artık bana arkadaşlık etme. Çünkü bir daha özür dilemeyecek hale geldim' dedi. Yine yürüdüler, bir memleket halkına vardılar, ahalisinden yemek istediler ancak onlar, kendilerini misafir etmekten kaçındılar. Derken yıkılmak üzere olan bir duvar buldular. O, bunu eliyle şöyle doğrultuverdi." (Kehf, 74-76). Râvî Sufyân, bu düzeltme işini elini bir şeyin üstüne sürer gibi göstermiştir. Râvî (Ali b. el-Medînî) de der ki: Ben Sufyân'dan sadece bir kere "mâilen" kelimesini duydum. "Musa 'bunlar, kendilerine geldiğimizde, bizlere yemek yedirmeyen ve bizleri misafir etmeyen bir kavimdir. Sen de gelip onların yıkılmaya yüz tutmuş olan duvarına doğrulttun. İsteseydin elbet buna karşı bir ücret alırdın' dedi. O zat 'işte bu, benimle senin ayrılışımızdır. Sana üzerinde sabredemediğin şeylerin içyüzünü haber vereceğim' dedi." (Kehf, 77-78). Hz. Peygamber (sav) "Keşke Musa sabredeydi de, Allah o ikisinin haberlerini bize anlatmaya devam edeydi." buyurmuştur. Râvî Sufyân der ki: Peygamber (sav) "Allah, Musa'ya rahmet etsin. Keşke Musa sabretseydi de, Allah onların işlerinden bize anlatsaydı" buyurmuştur. İbn Abbâs (وَرَٓاءَهُمْ مَلِكٌ يَأْخُذُ كُلَّ سَف۪ينَةٍ غَصْبًا) ayetini ( أَمَامَهُمْ مَلِكٌ يَأْخُذُ كُلَّ سَفِينَةٍ صَالِحَةٍ غَصْبًا) şeklinde ve (وَاَمَّا الْغُلَامُ فَكَانَ اَبَوَاهُ مُؤْمِنَيْنِ) ayetini ise (وَأَمَّا الْغُلاَمُ فَكَانَ كَافِرًا وَكَانَ أَبَوَاهُ مُؤْمِنَيْنِ) şeklinde okumuştur. (Kehf, 79-82). Ali b. el-Medînî der ki: Sonra Sufyân bana "ben bu hadisi Amr b. Dinar'dan iki kere işittim ve ezberledim" dedi. Sufyân'a "Sen bu hadisi Amr ibn Dînâr'dan işitmeden önce mi ezberledin, yoksa başka bir insandan mı (alıp) ezberledin?" diye soruldu. Bunun üzerine Sufyân "Ezberlemekte olduğum kimseden elbette. Sen bu hadisi benden başka Amr'dan rivayet eden bir kimseyi duydun mu? Ben bu hadisi ondan iki ya da üç kere dinlemiş ve ezberlemişimdir" dedi .
Bize Muhammed b. Saîd el-Esbehânî, ona İbn Mübarek, ona Ma'mer, ona Hemmâm b. Münebbih, ona da Ebu Hureyre (ra) Hz. Peygamber'in (sav) şöyle buyurduğunu rivayet etmiştir: "Hızır çorak bir yere otursa, onun ardından orası yeşerirdi. Bu sebeple ona Hadir (Hızır) dendi."
Amr b. Muhammed, ona Yakub b. İbrahim, ona Salih, ona İbn Şihâb, ona da Übeydullah b. Abdullah şöyle demiştir: İbn Abbâs ile Hurr b. Kays el-Fezârî, Hz. Musa'nın (as) arkadaşı (Hızır) hakkında tartıştı ve İbn Abbas onun Hızır iddia etti. Tam bu sırada yanlarından Übey b. Ka'b geçti. İbn Abbas onu çağırıp "ben arkadaşımla, Hz. Musa'nın kendisiyle buluşmak için yol aradığı, arkadaşının kim olduğu konusunda tartışmaya girdik. Sen Rasulullah'tan (sav) bu konuda bir şey duydun mu?" dedi. Übey de "evet Ben Hz. Peygamber'in (sav) şöyle buyurduğunu işittim" dedi: "Musa, İsrailoğullarından bir topluluk içinde bulunduğu sırada bir kimse geldi ve 'senden daha bilgili bir kimse biliyor musun?' diye sordu. Musa 'hayır bilmiyorum' dedi. Bunun üzerine Allah, Musa'ya 'evet kulumuz Hızır (senden daha bilgilidir)' diye vahyetti. Musa ona ulaşmanın yolunu sordu. Yüce Allah da balığı ona işaret kıldı ve kendisine 'Sen balığı kaybettiğin zaman, hemen kaybettiğin yere geri dön, orada onu bulacaksın' denildi. Musa denizdeki balığı takip ediyordu. Nihayet (yanındaki genç hizmetçi) Musa'ya 'Gördün mü bak, kayaya sığındığımız vakit ben balığın gittiğini sana haber vermeyi unutmuşum. Onu söylemeyi bana unutturan da şeytandan başkası değil' dedi. Musa 'İşte bizim aradığımız da buydu' dedi ve hemen izlerinin üzerine gerisin geri döndüler ve Hızır'ı buldular. Yüce Allah Kitabı'nda Musa ile Hızır'ın kıssasını anlatmıştır."