208 Kayıt Bulundu.
Bize Haccac b. Şair, ona Fadl b. Dükeyn, ona Ebu Asım Muhammed b. Ebu Eyyüb, ona da Yezid Fakir şöyle rivayet etmiştir: "Haricilerin bazı görüşleri beni etkilemişti. Bundan dolayı hem hac yapmak, hem de insanları haricilik düşüncesine davet etmek niyetiyle kalabalık bir gurup halinde yola çıkmıştık. Medine'ye uğradık. Baktık ki Cabir b. Abdullah bir direğin yanında oturmuş, halka Rasulullah'tan (sav) hadis rivayet ediyor. Rivayet esnasında cehennemliklerden de bahsetti. Bunun üzerine ben 'Ey Allah Rasulünün sahabesi! Bize söylediğin bu sözler nedir? Halbuki Yüce Allah 'Ey Rabbimiz! Sen kimi cehenneme sokarsan, şüphesiz onu perişan edersin' [Ali İmrân, 3/192] ve 'Onlar cehennemden çıkmak istedikçe tekrar oraya geri gönderilirler'[Secde, 32/20] buyurduğu halde, sizin söylediğiniz bu sözler nedir?' dedim. Cabir 'Sen, Allah’ın o günde Hz. Muhammed’e (sav) vereceği makamı duydun mu?' diye sordu. Ben de 'Evet' dedim. 'İşte o, Hz. Muhammed’in, Makam-ı mahmûd’udur. Allah cehennemden çıkaracağı kişileri o makam vasıtası ile çıkarır' dedi. Sonra Cabir, Sıratın kurulmasını ve insanların oradan geçişini anlattı. Ben bunları tam olarak ezberleyememiş olmaktan korkarım. Ancak şu kadar var ki Cabir, bir gurup insanın, cehennemde bir müddet kaldıktan sonra oradan çıkacağını iddia etti. Yani onlar cehennemden çörek otu taneleri gibi (kapkara) çıkarlar. Sonra cennet nehirlerinden birine girer ve orada yıkanırlar. Oradan da kâğıt gibi bembeyaz halde çıkarlar. Sonra hacdan döndük ve 'Yazıklar olsun size! O ihtiyarın Rasulullah’a (sav) yalan isnat edeceğini mi sanıyorsunuz?' diyerek (haricîlik davasından) vazgeçtik. Vallahi bizden tek bir kişiden başka, (haricîlikten) dönmeyen kalmadı. Yahut Ebu Nuaym (benzer şekilde) dediği gibi."
Bize Ebu Küreyb, ona Vekî', ona Rabî' b. Sabîh ve Hammâd b. Seleme, onlara da Ebu Gâlib şöyle rivayet etmiştir: "Ebu Ümâme, Dımaşk mescidinin yollarında asılmış başlar gördü ve '(Bunlar)cehennem köpekleri, göğün altındaki en şerli ölülerdir. En hayırlı ölüler ise onların öldürdükleridir' dedi, sonra da 'O gün, kimi yüzler parıldar, kimi yüzler de kararır' [Ali İmrân, 3/106] ayetini okudu. Ben, Ebu Ümâme'ye 'Sen bunu Rasulullah'tan mı (sav) işittin' dedim. 'Ben bu hadisi bir, iki, üç, dört defa -yediye kadar saydı- işitmeseydim onu size rivayet etmezdim' dedi." [Ebu İsa der ki: Bu, hasen bir hadistir. Ebu Galib'in isminin Hazevver olduğu söylenmiştir. Ebu Ümâme el-Bâhilî'nin ismi ise Sudey b. Aclân olup o, Bâhile (kabilesinin) efendisidir.]
Bize Ebu Küreyb, ona Vekî', ona Rabî' b. Sabîh ve Hammâd b. Seleme, onlara da Ebu Gâlib şöyle rivayet etmiştir: "Ebu Ümâme, Dımaşk mescidinin yollarında asılmış başlar gördü ve '(Bunlar)cehennem köpekleri, göğün altındaki en şerli ölülerdir. En hayırlı ölüler ise onların öldürdükleridir' dedi, sonra da 'O gün, kimi yüzler parıldar, kimi yüzler de kararır' [Ali İmrân, 3/106] ayetini okudu. Ben, Ebu Ümâme'ye 'Sen bunu Rasulullah'tan mı (sav) işittin' dedim. 'Ben bu hadisi bir, iki, üç, dört defa -yediye kadar saydı- işitmeseydim onu size rivayet etmezdim' dedi." [Ebu İsa der ki: Bu, hasen bir hadistir. Ebu Galib'in isminin Hazevver olduğu söylenmiştir. Ebu Ümâme el-Bâhilî'nin ismi ise Sudey b. Aclân olup o, Bâhile (kabilesinin) efendisidir.]
Bana İbn Kesîr, ona Süfyân, ona babası (Said b. Mesrûk), ona İbn Ebu Nu'm, ona da Ebu Said (ra) şöyle söylemiştir: Ali (ra), Rasulullah'a (sav) bir miktar altın gönderdi. Rasulullah (sav) da onu dört kişi yani Akra b. Hâbis el-Hanzalî el-Mücâşiî; Uyeyne b. Badr el-Fezârî, Benî Nebhân'dan bir adam olan Zeyd et-Tâî ve Benî Kilâb'dan bir adam olan Alkame b. Ulâse el-Âmirî arasında paylaştırdı. Kureyşliler ve Ensar bu duruma öfkelendiler ve şöyle dediler: 'Necran'ın ileri gelenlerine veriyor da bizim elimizi boş bırakıyor!' Bunun üzerine Rasulullah (sav) şöyle buyurdu: "Ben onların kalplerini İslam'a ısındırmak istiyorum." Ardından gözleri çökük, elmacık kemikleri çıkık, alnı dışa çıkmış, sakalı gür ve tıraşlı bir adam çıkageldi ve şöyle dedi: 'Ey Muhammed! Allah'tan kork!' Rasulullah: "Ben Allah'a isyan edersem, Allah'a kim itaat eder? Allah beni yeryüzünde bir emanetçi kılmışken siz bana güvenmiyor musunuz?" buyurdu. Bunun üzerine bir adam (ravi der ki: sanırım Halid b. Velid'di) Rasulullah'tan (sav) o adamı öldürmek için izin istedi, fakat Rasulullah izin vermedi. Adam uzaklaştıktan sonra Rasulullah (sav) şöyle buyurdu: "Bunun soyundan ya da ardından bir kavim çıkacaktır. Onlar Kur'an okuyacaklar ama Kur'an gırtlaklarından aşağı (kalbe) inmeyecektir. Onlar okun yaydan çıkıp avın içinden geçip gitmesi gibi dinden çıkacaklardır. Müslümanları öldürürler, puta tapanları bırakırlar. Onlara yetişirsem, mutlaka onları Âd kavminin öldürüldüğü gibi öldürürüm."
Açıklama: Anlaşılabildiği kadarıyla rivayet muallaktır; Buhari ile Muhammed b. Kesîr arasında inkıta vardır.
Bize Ebu Tahir ve Yunus b. Abdüla'la, o ikisine Abdullah b. Vehb, ona Amr b. Haris, ona Bükeyr b. Eşec, ona Büsr b. Saîd, ona da Rasulullah'ın (sav) azatlısı Ubeydullah b. Ebu Rafi şöyle rivayet etmiştir: "Ali b. Ebu Talib'le birlikteyken, Haruriler ayaklandı ve 'Hüküm yalnızca Allah'ındır' dediler. Bunun üzerine Hz. Ali şöyle dedi: Bu, batıl için kullanılmış, hak bir sözdür. Bir keresinde Rasulullah (sav) bazı insanların niteliklerini anlatmıştı. Ben, bu vasıfları bunlarda (Haruriler'de) görüyorum:" "Onlar dilleriyle hakkı söylerler. Ancak söyledikleri hak söz -boğazına işaret ederek- buradan aşağı geçmez. Onlar Allah'ın en çok öfke duyduğu kimselerdendir. Onların içinde, ellerinden birisi koyun memesi veya koyun memesinin ucu gibi olan siyah bir adam vardır." "Ali b. Ebu Talib (ra) onları öldürünce 'Gidip şu siyah adamı bulun' dedi. Ancak hiçbir şey bulamadılar. Bunun üzerine Ali iki veya üç kez 'Dönün tekrar arayın. Allah'a yemin olsun ki ne ben yalan söyledim ne de bana yalan söylenmiştir' dedi. Sonunda siyah adamı bir yıkıntının içinde buldular ve getirip onun önüne koydular. Ubeydullah der ki: Ben, bu savaşa ve Hz. Ali'nin onlar hakkında söylediği söze şahit oldum." [Yunus rivayetine "Bükeyr der ki: Bir adam bana, İbn Huneyn'in 'ben o siyah adamı gördüm' dediğini rivayet etmiştir." ifadesini eklemiştir.]
Bize Ebu Tahir ve Yunus b. Abdüla'la, o ikisine Abdullah b. Vehb, ona Amr b. Haris, ona Bükeyr b. Eşec, ona Büsr b. Saîd, ona da Rasulullah'ın (sav) azatlısı Ubeydullah b. Ebu Rafi şöyle rivayet etmiştir: "Ali b. Ebu Talib'le birlikteyken, Haruriler ayaklandı ve 'Hüküm yalnızca Allah'ındır' dediler. Bunun üzerine Hz. Ali şöyle dedi: Bu, batıl için kullanılmış, hak bir sözdür. Bir keresinde Rasulullah (sav) bazı insanların niteliklerini anlatmıştı. Ben, bu vasıfları bunlarda (Haruriler'de) görüyorum:" "Onlar dilleriyle hakkı söylerler. Ancak söyledikleri hak söz -boğazına işaret ederek- buradan aşağı geçmez. Onlar Allah'ın en çok öfke duyduğu kimselerdendir. Onların içinde, ellerinden birisi koyun memesi veya koyun memesinin ucu gibi olan siyah bir adam vardır." "Ali b. Ebu Talib (ra) onları öldürünce 'Gidip şu siyah adamı bulun' dedi. Ancak hiçbir şey bulamadılar. Bunun üzerine Ali iki veya üç kez 'Dönün tekrar arayın. Allah'a yemin olsun ki ne ben yalan söyledim ne de bana yalan söylenmiştir' dedi. Sonunda siyah adamı bir yıkıntının içinde buldular ve getirip onun önüne koydular. Ubeydullah der ki: Ben, bu savaşa ve Hz. Ali'nin onlar hakkında söylediği söze şahit oldum." [Yunus rivayetine "Bükeyr der ki: Bir adam bana, İbn Huneyn'in 'ben o siyah adamı gördüm' dediğini rivayet etmiştir." ifadesini eklemiştir.]
Bize Kabîsa, ona Süfyan, ona babası, ona İbn Ebu Nu’m ya da Ebu Nu’m –şüphe eden Kabîsa’dır-, ona da Ebu Saîd “Nebi’ye (sav) az miktarda bir altın gönderildi. O da dört kişi arasında onu paylaştırdı...” dedi; (T) Bana İshak b. Nasr, ona Abdürrezzak, ona Süfyan, ona babası, ona İbn Ebu Nu’m, ona da Ebu Saîd el-Hudrî şöyle demiştir: "Hz. Ali Yemen’de iken, Nebi’ye (sav) toprağından ayrıştırılmamış az miktarda bir altın gönderdi. Allah Rasulü de bu altını, Akra’ b. Habis el-Hanzalî, Mücaşi’ oğullarından bir kişi, Uyeyne b. Bedr el-Fezarî, Alkame b. Ulâse el-Âmirî, Kilâb oğullarından bir kişi, Zeyd Hayl et-Tâ’î ve Nebhan oğullarından bir kişi arasında paylaştırdı. Bunun üzerine Kureyş ve Ensar kızdı ve “Bizi bırakıp Necid halkının ileri gelenlerine onu veriyor” dediler. Allah Rasulü “Ben sadece onların kalplerini İslam'a ısındırmaya çalışıyorum” buyurdu. Gözleri çukur, alnı yüksek, gür sakallı, elmacık kemikleri çıkık, başını tıraş etmiş bir adam geldi ve “Ey Muhammed, Allah’tan kork!” dedi. Bunun üzerine Nebi (sav) “Allah’a ben isyan edersem ona kim itaat edecek? Allah, yeryüzündekiler hakkında bana güvenirken, siz mi bana güvenmiyorsunuz?” buyurdu. Orada hazır bulunanlardan bir adam -zannederim Halid b. Velid- onu öldürmek için izin istediyse de, Nebi (sav) ona izin vermedi. Adam arkasını dönüp gidince, Nebi (sav) “Şüphesiz ki, bunun soyundan öyle bir topluluk gelecek ki, bunların okudukları Kur’ân hançerelerinden aşağı inmeyecek. Okun hedefini delip çıktığı gibi İslâm’dan çıkacaklar, putperestleri bırakıp Müslümanları öldürecekler. Eğer onlara yetişecek olursam, Âd kavminin yok edildiği gibi ben de onları öldürürüm” buyurdu."