Giriş

Bize Ali b. Hucr, ona Süfyân, ona İbrahim b. Meysere, ona Amr b. eş-Şerîd, ona da Ebû Râfi'in rivayet ettiğine göre Hz. Peygamber (sav) şöyle buyurmuş: "Komşu, komşusu olduğu şeye herkesten fazla hak sahibidir."


Açıklama: Bu hadîs, komşuluğu şuf’a sebebi sayan Hanefîler’in delillerindendir.

    Öneri Formu
28321 N004706 Nesai, Buyû', 109

Bize Hilal b. Bişr, ona Safvân b. İsa, ona Ma'mer, ona ez-Zührî,ona da Ebû Seleme (ra) Rasûlullah'ın (sav) şöyle buyurduğunu rivayet etmiştir: "Taksim edilmemiş her malda şuf’a hakkı vardır. (Taksim edilip) sınırlar konulur ve yollar açılırsa, artık şuf’a hakkı kalmaz."


Açıklama: Şuf'a, satılan bir taşınmazı, satın alandan, aynı fiyata, zorla da olsa alıp mülk edinme hakkıdır. Bu, bir komşuluk veya ortaklık hakkıdır. Buna göre, bir kimse evini, ortağı ve komşusu dışında birine satsa, ortağı veya komşusu aynı bedeli ödeyerek satın alandan alma hakkı vardır. Bu hakkı kullanabilmesi için satın alanın rızası şart değildir.

    Öneri Formu
28323 N004708 Nesai, Buyû', 109

Bize Ahmed b. Osman b. Hakîm, ona Amr, ona Esbât, ona Simâk, ona İkrime, ona da İbn Abbas (ra) şöyle demiştir: "Aralarında kavga çıkan iki komşu kadından biri, hâmile olan diğer kadına taşla vurdu. Hâmile kadın, saçları da çıkmış olan çocuğunu düşürdü ve kendisi de öldü. Rasûlullah (sav), âkılenin diyet ödemelerine hükmetti. Kadının amcası, "- Ey Allah'ın Rasûlü! Kadın ayrıca saçları bitmiş bir çocuğu da düşürdü" dedi. Bunun üzerine öldüren kadının babası, "- Bu adam yalan söylüyor, vallahi o çocuk ne ses çıkardı, ne yedi, ne de içti! Bu gibilerin kanı gederdir" dedi. Bunun üzerine Rasûlullah (sav) şöyle buyurdu: "Bu sözler cahiliye devrinin bir seci’i ve kehâneti midir? Çocuk için, bir gurre gerekir." İbn Abbas diyor ki: Bu kadınlardan biri Müleyke, diğeri de Ümmü Gatîf idi.


Açıklama: Burada ölen cenîn için gurre ödenmesi emredilmektedir. Gurre, düşürülen cenîn için ödenmesi gereken malî tazminattır. Bunun miktarı konusunda farklı görüşler vardır. Tam diyetin yirmide biri, bir köle veya câriyenin değeridir. Âkıle, öldüren tarafın yakın akrabasıdır. Rasûlullah (sav), öldürülen kadına diyeti, öldüren kadının akrabaları tarafından ödenmesine hükmetmiştir.

    Öneri Formu
29380 N004832 Nesai, Kasâme, 40-41

Bize Mahmud b. Ğaylan, ona Ebû Davud et-Tayâlisî, ona Şu'be, ona Hubeyb b. Abdurrahman, ona da Abdurrahman b. Mes'ûd b. Niyâr şöyle demiştir: Sehl b. Ebu Hasme, bizim meclisimize geldi ve Rasûlullah'ın (sav) şöyle söylediğini rivâyet etti: "“Zekât alınacak mahsulu tahmin ettiğinizde, üçte bir nispetinde düşürün! Bu kadar düşürmezseniz dörtte bir nispetinde düşürerek öşür takdir edin!" Tirmizî dedi ki: Bu konuda Hz. Âişe, Attâb b. Esîd ve İbn Abbas’tan da hadis rivayet edilmiştir. Yine Ebû İsa dedi ki: Tahmin konusunda ilim adamlarının çoğunluğunun görüşü, Sehl b. Ebî Hasme’nin rivayet ettiği hadise göredir. Ahmed ve İshak da, Sehl b. Ebî Hasme’nin rivayetine göre amel edenlerdendir. Meyvelerdeki tahmin şöyledir: Hurma ve üzüm gibi zekâta tabi olan meyveler olgunlaşmaya yüz tuttuğunda, devlet başkanı bu meyvelerin hasat edildiğinde ne kadar miktar çıkacağını tahmin etmek üzere bir memur gönderir, o da ağaca ve bağa bakarak oradan çıkabilecek üzüm veya hurmayı tahmin eder. (Bir başka anlamıyla) tahmin; bir şahsın (meyve ağacına veya bağa) bakarak, buradan şu kadar kuru üzüm, şu kadar hurma çıkar diye tahmin etmesi ve buna göre de bu üründen ne kadar zekât gerekeceğinin hesaplanıp tespit edilmesidir. Sonra bu işi yapan şahıs gider, bağ-bahçe sahibi normal işlerine devam eder. Bu meyveler olgunlaşınca, takdir edilen ölçüde zekât (öşür) alınır. Bazı ilim adamları hadisteki "tahmin" meselesini böyle tefsir ettiler; Şâfiî, Mâlik, Ahmed ve İshak bu görüşü benimsemişlerdir.


    Öneri Formu
12817 T000643 Tirmizi, Zekat, 17

Bizew Yunus b. Abdül'a'lâ ile el-Hâris b. Miskîn, onlara İbn Vehb, ona Yunus b. Yezîd ile el-Leys b. Sa'd, onlara İbn Şihâb, ona Urve b. ez-Zübeyr, ona da Abdullah b. ez-Zübeyr'in anlattığıuna göre; (babası) Zübeyr b. Avvâm (ra), Rasûlullah (s.a.v) ile beraber Bedir savaşına katılan Ensar'dan bir adamla bahçe sulama konusunda münakaşa etmişler. Her ikisi de hurmalıklarını o su ile suluyorlardı. Ensarî, "- Suyu bırak aksın!" dedi, ama Zübeyr kabul etmedi. Bunun üzerine Rasûlullah (sav), "- Ya Zübeyr, önce kendin sula, sonra komşuna da suyu gönder!" buyurdu. Ensarî kızdı ve, "- Ey Allah'ın Rasûlü! Zübeyr halanın oğlu olduğu için mi böyle hüküm veriyorsun?" dedi. Bu söz üzerine Rasûlullah'ın (sav) rengi değişti ve şöyle buyurdu: "- Ey Zübeyr! Bahçeni sula, sonra suyu tut, hurma ağaçlarının köklerine ulaşmadan bırakma!" Böylece Hz. Peygamber, Zübeyr’e kendi hakkını bol bol kullanmasını söyledi. Halbuki daha önce Rasûlullah (sav) Zübeyr’e, hem kendisi için, hem de Ensârî için müsamahalı şekilde sulama yapmasını işaret etmişti. Ama Ensârî, Allah’ın Rasûlüne öfkelenince, Hz. Peygamber Zübeyr’e hakkını bol bol kullanması için apaçık bir hüküm şeklinde karar verdi. Zübeyr der ki: Sanırım, "Hayır! Rabbine andolsun ki onlar, aralarında çıkan anlaşmazlık konusunda seni hakem kılıp sonra da verdiğin hükümden içlerinde hiçbir sıkıntı duymaksızın tam bir teslimiyetle onu kabul etmedikçe iman etmiş olmazlar" (Nisâ, 4/65) meâlindeki âyet bu konu hakkında gelmişti. O ikisinden biri bu olayda diğerinden daha fazla hak sahibi idi.


    Öneri Formu
24203 N005409 Nesai, Âdâbu'l-Kudât, 19

Bize Kuteybe, ona el-Leys, ona İbn Şihâb, ona Urve, ona da Abdullah b. Zübeyr'in rivayet ettiğine göre; Ensâr'dan bir adam, Zübeyr ile aralarındaki Harre mevkiinde bulunan arazilerini sulama meselesi ile ilgili olarak Hz. Peygamber'e (sav) başvurmuştu. Ensârî, "- Suyu bırak aksın!" demiş, ama Zübeyr kabul etmemişti. Bu hususu Hz. Peygamber'in huzurunda tartıştılar. Hz. Peygamber (sav), "- Ya Zübeyr! Sen bahçeni sula, sonra suyu komşuna gönder" dedi. Ensârî kızdı ve, "- Ey Allah'ın Rasûlü! Zübeyr, halanın oğlu olduğu için mi böyle diyorsun?" dedi. Hz. Peygamber (sav) çok kızdı, yüzünün rengi değişti, sonra dedi ki: "- Ya Zübeyr! Sen bahçeni sula, hurma ağaçlarının köklerine ulaşmadan da suyu bırakma!" Zübeyr (ra) şöyle demiştir: "Hayır! Rabbine yemin olsun ki, onlar iman etmezler..." (Nisa, 4/65) meâlindeki âyetin bunun için nazil olduğunu sanıyorum.


    Öneri Formu
24227 N005418 Nesai, Âdâbu'l-Kudât, 27

Bize İshak b. İbrahim, ona Abdürrezzak, ona Ma'mer, ona Eyyub, ona da Nâfi'in rivayet ettiğine göre İbn Ömer (ra) şöyle demiştir: "Mahzûm oğulları kabilesinden bir kadın, komşularından bazı eşyaları ödünç alıyor, sonradan da almadım diye inkâr ediyordu. Hz. Peygamber (sav) onun elinin kesilmesini emretti."


    Öneri Formu
26760 N004892 Nesai, Kat'u's-Sârık, 5

Bize Yakub b. İbrahim, ona İbn Uleyye, ona Eyyub, ona Muhammed, ona da Enes'in (ra) rivayet ettiğine göre, bir kurban bayramı gününde Rasûlullah (sav), "Her kim kurbanını bayram namazından önce kestiyse tekrar kurban kessin!" buyurdu. Bunun üzerine bir adam kalkıp, "- Ey Allah'ın Rasûlü! Bu gün et yemenin arzu edildiği günüdür" diyerek komşularına et yedirdiğini söyledi. Rasûlullah (sav) sanki onun sözlerini tasdik eder gibi bir tavır sergiledi. Adam, "- Benim iki koyunun etinden daha çok beğendiğim bir oğlağım var. Onu kurban olarak kessem olur mu?" diye sordu. Hz. Peygamber (sav) ona ruhsat verdi. Ancak bu ruhsatın başkalarını da kapsayıp kapsamadığını bilmiyorum. Sonra Rasûlullah (sav) kurban olarak hazırladığı iki koçu kesti.


    Öneri Formu
24951 N004401 Nesai, Dahâyâ, 17

Bize İshak b. İbrahim, ona İsa b. Yunus, ona Hüseyin el-Muallim, ona Amr b. Şuayb, ona Amr b. eş-Şerîd, ona da babasının rivayet ettiğine göre; Bir adam Hz. Peygamber'e (sav), "- Ey Allah'ın Rasûlü! Aramızda komşuluk hariç hiç kimsenin ortaklığı ve payı olmayan bir arazim var (o mülkü satmak istediğimde ne yapmalıyım?)" diye sorunca Rasûlullah (sav) şöyle buyurdu: "- Komşu, komşusu olduğu şeye herkesten fazla hak sahibidir."


    Öneri Formu
28322 N004707 Nesai, Buyû', 109

Bize Muhammed b. Abdülaziz b. Ebî Rizme, ona el-Fadl b. Musa, ona Hüseyin b. Vâkıd, ona Ebû'z-Zübeyr, ona da Cabir (ra) şöyle rivayet etmiştir: "Rasûlullah (sav), şüf'a hakkına ve komşuluk (sebebiyle de şuf'a hakkı olduğuna) hükmetti.”


    Öneri Formu
28325 N004709 Nesai, Buyû', 109