Giriş

Bize Muhammed b. Ubeyd el-Ğabari, ona Hammad b. Zeyd, ona Eyyûb ve Hişam, onlara Muhammed ona Enes b. Malik “Rasulullah (sav) namaz kıldıktan sonra hutbe verdi ve namazdan önce kurban kesmiş olanlara kurbanlarını yeniden kesmelerini emretti” dedi ve İbn Uleyye’nin hadisinin benzerini rivayet etti.


Açıklama: hadisin tam metni için M005079 numaralı hadise bakınız.

    Öneri Formu
3864 M005080 Müslim, Edahi, 11

Bize Muhammed b. Ubeyd el-Ğabari, ona Hammad b. Zeyd, ona Eyyûb ve Hişam, onlara Muhammed ona Enes b. Malik “Rasulullah (sav) namaz kıldıktan sonra hutbe verdi ve namazdan önce kurban kesmiş olanlara kurbanlarını yeniden kesmelerini emretti” dedi ve İbn Uleyye’nin hadisinin benzerini rivayet etti.


Açıklama: hadisin tam metni için M005079 numaralı hadise bakınız.

    Öneri Formu
279133 M005080-2 Müslim, Edahi, 11

Bize Yahya b. Yahya, ona Huşeym, ona Davud, ona eş-Şa'bî, ona Bera b. Azib'in rivayet ettiğine göre; dayısı Ebu Bürde b. Niyar, Hz. Peygamber (sav) henüz kurbanını kesmeden önce, kurban kesmişti. Ey Allah'ın Rasulü! Bugün (bolluğu sebebiyle) etin sevilmediği bir gündür. Ben aileme, komşularıma ve evimde bulunanlara et yedirmek için önceden kurbanımı kestim dedi. Hz. Peygamber; "yeniden kurban kes" buyurdu. Dayım; ey Allah'ın Rasulü! Bende dişi bir süt oğlağı var, o, iki koyunun etinden daha iyidir. Onu kesebilir miyim diye sordu. Rasulullah (sav); "(olur!) o, senin kestiğin iki kurbanından hayırlı olanıdır. Ama senden sonra o, kimseye kurban olarak yetmez" buyurdu.


    Öneri Formu
3852 M005070 Müslim, Edahi, 5

Bize İshâk b. İbrahim el-Hanzalî ve Muhammed b. Ebu Ömer, o ikisine Abdürrezzak, ona Mamer, ona ez-Zührî, ona Ubeydullah b. Abdullah b. Ebu Sevr, ona da İbn Abbas (ra) şunları söylemiş: Cenâb-ı Hakk'ın haklarında, "eğer her ikiniz de Allah'a tövbe ederseniz ne iyi, çünkü ikinizin de kalpleriniz eğrilmişti..." (et-Tahrîm, 66/4) buyurduğu, Hz. Peygamber'in (sav) zevcelerinden iki kişinin kimler olduğunu Hz. Ömer'e (ra) sormayı çok istiyordum. Nihâyet Hz. Ömer hac seyahatine çıkmış, ben de onunla hacca gitmiştim. Yolda (giderken) Hz. Ömer bir kenara saptı, ben de hemen bir matara su ile onu takip ettim. Ömer gidip abdest bozdu, sonra yanıma geldi, ben de ellerine su döktüm, abdest aldı. Dedim ki: Ey mü’minlerin emiri! Yüce Mevlâ'nın haklarında; "eğer ikiniz tövbe ederseniz ne güzel! Çünkü ikinizin de kalpleri eğrildi" buyurduğu, Rasulullah'ın (sav) hanımlarından ikisi, hangileridir? Hayret sana, ey Abbas'ın oğlu! -ez-Zührî dedi ki: Vallahi Hz. Ömer, İbn Abbas'ın sorusundan hoşlanmadı, ama gerçeği de gizlemedi-. Onlar, Aişe ile Hafsa'dır dedi. Sonra Hz. Ömer, olayı şu şekilde rivayet etti: Biz Kureyş kabilesi, kadınlara hükmeden bir millettik. Medine'ye gelince, burada kendilerine kadınların hükmettiği bir halk bulduk. Bizim kadınlarımız da onların kadınlarından (bu tutumu) öğrenmeye başladılar. Benim evim Avâlî bölgesinde, Ümeyye b. Zeyd oğulları mahallesindeydi. Bir gün karıma kızdım. Baktım ki o da bana cevap yetiştiriyor. Onun cevap yetiştirmesini garipseyince de dedi ki: Sana cevap yetiştirmemi neden garipsiyorsun? Vallahi Rasulullah'ın (sav) hanımları da O'na cevap yetiştiriyorlar hatta bazen onlardan biri, geceye kadar bütün gün kendisine dargın duruyor. Bu sözler üzerine ben hemen (kızım) Hafsa'nın yanına gittim. Ona, sizlerden biri Hz. Peygamber'e ta akşama kadar bütün gün boyunca dargın kaldığı oluyor mu dedim. Evet dedi. Ben de ona, öyleyse sizden kim bunu yapıyorsa, kesinlikle mahvolmuş, hüsrana uğramıştır. Siz Rasulullah'ın (sav) gazabından dolayı Allah'ın size gazap etmeyeceğinden emin mi oldunuz? Bunu yapan kesinlikle helak olmuştur. Kızım, sen sakın Hz. Peygamber'e laf çevirme ve O'ndan bir şey isteme. İhtiyacın olan şeyi gel benden iste! Senden daha güzel ve Rasulullah'a (sav) daha sevgili olan ortağının durumu -Hz. Aişe'yi kastediyor- sakın seni aldatmasın dedim. Hz. Ömer şöyle devam ediyor: Benim Ensâr'dan bir komşum vardı, o komşum ile Hz. Peygamber'in (sav) yanına nöbetleşe gidiyorduk; bir gün o gidiyor, bir gün de ben gidiyordum. O gittiği zaman o günün vahiy ve diğer haberlerini gelip bana haber veriyordu, ben gidince de aynı şeyi yapıyordum. O sırada bizler Gassanlılar'n, bizimle savaşmak için atlarını nallattıkları haberini konuşuyorduk. O gün arkadaşım Rasulullah'ın (sav) yanına indi, sonra yatsı vakti bana geldi, kapımı şiddetle çaldı, sonra bana seslendi, ben de dışarı çıktım. Komşum; bugün büyük bir olay oldu dedi. Ne oldu? Yoksa Gassanlılar mı saldırdı dedim. Hayır! Daha büyük ve daha korkunç bir şey! Rasulullah (sav) hanımlarını boşadı dedi. Öyleyse Hafsa perişan oldu ve hüsrana uğradı. Zaten bunun olacağını tahmin ediyordum dedim. Hemen sabah namazını kıldım, elbisemi giyinip çıktım. Şehre inip Hafsa'nın yanına gittim. Baktım ki Hafsa ağlıyor. Ona; Rasulullah (sav) sizleri boşadı mı diye sordum. Bilmiyorum, kendisi işte şu hücreye çekildi dedi. Hz. Peygamber'in uzlete çekildiği hücresine gittim. Rasulullah'ın (sav) siyah uşağına; Ömer için Rasulullah'tan (sav) izin iste dedim. Uşak içeri girdi, sonra çıktı ve dedi ki: Seni söyledim ama bir şey demedi. Bunun üzerine döndüm, Mescid-i Nebî'deki minberin yanına varıp oturdum. Baktım ki orada bazı insanlar oturuyor, onlardan bazıları da ağlıyordu. Kısa bir sürer orada oturdum. Sonra hislerime engel olamadım, tekrar gidip uşağı buldum. Kendisine; Ömer için izin iste dedim. Uşak içeri girdi, sonra çıktı ve seni söyledim ama yine bir şey söylemedi dedi. Tam dönüp giderken uşak beni çağırdı; gir, Rasulullah (sav) sana izin verdi dedi. İçeri girdim, Rasulullah'a (sav) selam verdim. Baktım ki Hz. Peygamber, kuru bir hasıra uzanmış, hasırın izleri vücuduna çıkmış! Kendisine; ey Allah'ın Rasûlü, hanımlarını boşadın mı dedim. Başını bana doğru kaldırdı ve "hayır" dedi. Ben, sevinçten Allah'u ekber dedim, sonra şöyle söyledim: Ya Rasulullah! Biliyorsun ki, biz Kureyş topluluğu kadınlara galip idik. Ama Medine'ye geldiğimizde öyle bir kavim bulduk ki, kadınları onlara galip geliyor. Bu yünden bizim kadınlarımız da Medinelilerin kadınlarının huylarını öğrenmeye başladılar. Ben bir gün karıma kızmıştım, baktım ki karım da bana karşılık veriyor. Bana karşılık vermesini garipsedim. Bunun üzerine bana; benim sana karşılık vermemi neden garipsiyorsun? Vallahi Hz. Peygamber'in (sav) zevceleri de ona karşılık veriyor ve ta akşama kadar bütün gün ona dargın duruyorlar dedi. Bunu duyunca, böyle bir şeyi yapan mahvolmuş, hüsrana uğramıştır. Onlar, Rasulullah'ın (sav) kızgınlığından dolayı Cenâb-ı Hakk'ın kendilerine gazap edeceğinden emin mi oldular? Bunu yapan helâk olmuştur dedim. Bu sözlerim üzerine Hz. Peygamber gülümsedi. Sonra şunları söyledim: Ya Rasulullah! Beni görseydin, Hafsa'nın yanına girmiştim de ona; sakın arkadaşının Peygamber'e senden daha güzel ve daha sevgili olması seni aldatmasın demiştim. -Hz. Ömer bu sözüyle Aişe'yi kastediyor-. Hz. Peygamber tekrar gülümsedi. Bunun üzerine kendisine; biraz konuşabilir miyiz dedim. "Olur" buyurdu. Ben de oturdum. Müteakiben başımı kaldı­rarak içeriye bir göz gezdirdim. Vallahi içeride üç deriden başka göze dokunur bir şey göremedim. Dedim ki: Ey Allah'ın Rasulü, ümmetine bolluk vermesi için Allah'a dua etseniz... Cenâb-ı Hak, Allah'a kulluk yapmadıkları halde İranlılar'a ve Romalılar'a bol rızıklar ihsan etti dedim. Bunun üzerine Hz. Peygamber doğrularak oturdu ve "sen hala şüphede misin ey Hattab oğlu? Onlar iyi amellerinin karşılığı kendilerine dünya hayatında verilen bir millettir" buyurdu. Bunun üzerine ben hemen; benim için mağfiret dile ey Allah'ın Rasulü dedim. Rasulullah (sav) zevcelerine pek ziyade gücendi­ğinden dolayı bir ay yanlarına girmemeye yemin etmişti. Nihayet Aziz ve Celil olan Allah kendisini tekdir etti.


    Öneri Formu
15753 M003695 Müslim, Talak, 34

Bize Muhammed b. el-Müsenna, ona İbn Ebu Adî, ona Davud, ona eş-Şa'bî, ona el-Bera b. Azib (ra) şöyle rivayet etti: Kurban Bayramı günü Rasulullah (sav) bize hutbe okudu ve şöyle buyurdu: "Namazını kılmadan sakın kimse kurbanını kesmesin!" Bunun üzerine dayım; ey Allah'ın Rasulü! Bugün (bolluğundan dolayı) etin hoş görülmediği bir gündür dedi. Sonra hadisi Huşeym'in rivayet ettiği manada zikretti. [Buna göre, Bera'nın dayısı Ebu Bürde b. Niyar, kurbanını Hz. Peygamber (sav) kesmeden önce kesmişti. Bu sebeple, ey Allah'ın Rasulü! Şüphesiz bugün (bolluğundan dolayı) etin hoş görülmediği bir gündür. Ben de aileme, komşularıma ve evimde bulunanlara yedireyim diye kurbanımı erken kestim dedi. Rasûlullah (sav); "bir başka kurban kes" buyurdu. Bu sefer, ey Allah'ın Rasulü! Bende bir süt oğlağı var ki, iki et koyunundan iyidir" dedi. Rasulullah (sav); o senin iki kurbanından daha hayırlı olanıdır. Ama senden sonra kurban olarak bir oğlak hiç kimse için yeterli olmayacaktır" buyurdu.]


    Öneri Formu
3854 M005071 Müslim, Edahi, 5

Bize Müsedded, ona Yahya, ona el-A‘meş, ona Şakîk, ona da Huzeyfe şöyle rivâyet etti: Hz. Ömer’in (ra) huzurunda oturuyorduk. Bir ara; 'Hanginiz Rasûlullah’ın (sav) fitne hakkındaki buyruğunu belledi?' diye sordu. Ben; 'O nasıl dediyse aynı şekilde ben ezberledim' dedim. Hz. Ömer; 'Şüphesiz ki sen, ona (Allah Rasulü hakkında söz söylemek konusunda) ya da o işe (fitneye dair açıklamalar yapmaya) pek cüretkârsın' dedi. Ben; 'Rasûlullah (sav), "Kişinin ailesi, malı, evladı ve komşusu sebebiyle maruz kaldığı fitnenin vebaline namaz, oruç, sadaka, iyiliği emretmek ve kötülüğe mani olmak keffâret olur" buyurdu' dedim. Hz. Ömer; 'Benim sorduğum bu değil, asıl öğrenmek istediğim deniz dalgaları gibi gelen fitnelerdir' dedi. Huzeyfe; 'Bu tür fitnelerden dolayı senin için korkulacak bir şey yok, ey mü'minlerin emiri. Çünkü seninle o fitne arasında kilitlenmiş bir kapı vardır' dedi. Hz. Ömer; 'Kapı kırılacak mı, yoksa açılacak mı?' diye sordu. Huzeyfe; 'Kırılacak' deyince, Hz. Ömer; 'O halde o kapı ebediyen kapatılıp kilitlenmeyecek demektir' dedi. Biz (Huzeyfe’ye); 'Ömer kapının kim olduğunu biliyor muydu?' diye sorduk. 'Evet. Bu geceden sonra gündüzün geleceğini bildiği gibi biliyordu. Üstelik ben ona anlaşılmaz üstü kapalı bir söz söylemedim' dedi. Bizler Huzeyfe’ye soru sormaktan çekindiğimiz için Mesrûk’a, bu hususu ona sormasını istedik. O da sordu. Huzeyfe cevaben, 'O kapı Ömer’dir' dedi.


    Öneri Formu
3949 B000525 Buhari, Mevakıtu's-Salat, 4

Bize Muhammed b. Rumh b. Muhacir el-Mısrî, ona Leys b. Sa'd, ona İbn Şihâb, ona da Urve b. Zübeyr, Abdullah b. Zübeyr'den naklen şöyle rivayet etmiştir: "Ensâr'dan biri, Rasulullah'ın (sav) huzurunda hurmalıklarını suladıkları Harre'deki su kanallarına dair Zübeyr ile zıtlaştı. Ensardan olan, 'Suyu bırak da aksın!' dedi. Zübeyr ise kabul etmedi ve Rasulullah'ın (sav) huzurunda davalaştılar. Hz. Peygamber (sav), 'Ey Zübeyr! Sula. Ardından da suyu komşuna sal!' buyurdu. Bunun üzerine Ensardan olan adam öfkelenip, 'Yâ Rasulullah! Halanın oğlu diye mi! (onu tutuyorsun)' dedi. Nebî'nin rengi attı! Sonra, 'Ey Zübeyr! Sula. Akabinde köklere gidene dek suyu tut!' buyurdu. (Bu olayı hatırlatan) Zübeyr, 'Vallahi! 'Hayır! Rabbine andolsun ki onlar, aralarında çıkan çekişmeli işlerde seni hakem yapıp sonra da verdiğin hükme içlerinde hiçbir sıkıntı duymaksızın tam bir teslimiyetle boyun eğmedikçe iman etmiş olmazlar' ayetinin bu olaya dair indiğini sanıyorum, dedi."


    Öneri Formu
7568 İM000015 İbn Mâce, Sunne, 2

Bize Ebû Sa'd Ahmed b. Muhammed el-Mâlînî, ona Ebû Ahmed b. Adiy el-Hâfız, ona Ebû Kusay ed-Dımaşkî, ona Süleyman b. Abdurrahman, ona Süveyd b. Abdülaziz, ona Osman b. Atâ el-Horasânî, ona babası, ona Amr b. Şuayb, ona da babası vasıtasıyla dedesi, Rasûlullah'ın (sav) şöyle buyurduğunu rivayet etti: "Bir kimse, âilesine ve malına zarar vereceğinden korkarak komşusuna kapısını kapatırsa, o komşu (gerçek mü'min değildir. Komşusu, kendisinin kötülüğünden emin olmayan kişi (gerçek) mü'min değildir. Komşunun hakkı nedir, biliyor musun? Senden yardım istediğinde ona yardım etmendir. Borç istediğinde ona borç vermendir. Fakir düştüğünde ona destek olmandır. Hastalandığında ziyaret etmendir. Bir hayra nâil olduğunda kendisini tebrik etmendir. Bir musibete uğradığında ona taziye vermendir. Öldüğü zaman da cenazesine katılmandır. Onun izni olmadan evini onun evinden yüksek yaparak rüzgarını kesme! Tencerenden yayılan et kokusu ile onu rahatsız etme, ancak ona da bir parça verirsen müstesna. Bir meyve satın aldığında ona da bir miktar hediye et. Eğer bunu yapamayacaksan, o zaman onu gizlice evine götür. Ayrıca çocuğun da, komşunun çocuğunu kıskandırıp kızdırmak için o meyveyi eline alıp dışarı çıkmasın. Komşunun hakkı nedir, bilir misiniz? Hayatım elinde olan Allah adına yemin ederim ki, komşu hakkının edası, Cenâb-ı Hakk'ın merhamet buyurduğu kişilerden çok azına nasip olur. Cibril bana komşuyu o kadar ısrarla tavsiye etti ki, ben komşuyu komşuya mirasçı yapacak zannettim." Sonra Rasûlullah (sav) şöyle söyledi: "Komşu üçe ayrılır, bir kısmının üç hakkı vardır, bir kısmının iki, bir kısmının da sadece bir hakkı vardır. Üç hakkı olan komşu, müslüman ve akraba olan komşudur; onun komşuluk hakkı, İslâm hakkı ve akrabalık hakkı vardır. İki hakkı olan komşu ise, müslüman olan komşudur; onun da komşuluk hakkı ve İslâm hakkı vardır. Bir hakkı olan komşu da kâfir komşudur, onun sadece komşuluk hakkı vardır." "- Ey Allah'ın Rasûlü, bizim ibadet için kestiğimiz kurbanlarımızdan onlara da yedirelim mi?" diye sorduk. "- Hayır, müşriklere kurbanlıklarınızdan bir şey yedirmeyin" buyurdu.


    Öneri Formu
174529 BŞ9560 Beyhaki, Şuabü'l İman, VII, 83


    Öneri Formu
17040 B002359 Buhari, Musakât, 6


    Öneri Formu
278906 İM000015-2 İbn Mâce, Sunne, 2