566 Kayıt Bulundu.
Bize Mahmud b. Ğaylan, ona Ebû Davud et-Tayâlisî, ona Şu'be, ona Hubeyb b. Abdurrahman, ona da Abdurrahman b. Mes'ûd b. Niyâr şöyle demiştir: Sehl b. Ebu Hasme, bizim meclisimize geldi ve Rasûlullah'ın (sav) şöyle söylediğini rivâyet etti: "“Zekât alınacak mahsulu tahmin ettiğinizde, üçte bir nispetinde düşürün! Bu kadar düşürmezseniz dörtte bir nispetinde düşürerek öşür takdir edin!" Tirmizî dedi ki: Bu konuda Hz. Âişe, Attâb b. Esîd ve İbn Abbas’tan da hadis rivayet edilmiştir. Yine Ebû İsa dedi ki: Tahmin konusunda ilim adamlarının çoğunluğunun görüşü, Sehl b. Ebî Hasme’nin rivayet ettiği hadise göredir. Ahmed ve İshak da, Sehl b. Ebî Hasme’nin rivayetine göre amel edenlerdendir. Meyvelerdeki tahmin şöyledir: Hurma ve üzüm gibi zekâta tabi olan meyveler olgunlaşmaya yüz tuttuğunda, devlet başkanı bu meyvelerin hasat edildiğinde ne kadar miktar çıkacağını tahmin etmek üzere bir memur gönderir, o da ağaca ve bağa bakarak oradan çıkabilecek üzüm veya hurmayı tahmin eder. (Bir başka anlamıyla) tahmin; bir şahsın (meyve ağacına veya bağa) bakarak, buradan şu kadar kuru üzüm, şu kadar hurma çıkar diye tahmin etmesi ve buna göre de bu üründen ne kadar zekât gerekeceğinin hesaplanıp tespit edilmesidir. Sonra bu işi yapan şahıs gider, bağ-bahçe sahibi normal işlerine devam eder. Bu meyveler olgunlaşınca, takdir edilen ölçüde zekât (öşür) alınır. Bazı ilim adamları hadisteki "tahmin" meselesini böyle tefsir ettiler; Şâfiî, Mâlik, Ahmed ve İshak bu görüşü benimsemişlerdir.
Bize Said b. Abdurrahman el-Mahzûmî, ona Süfyan b. Uyeyne, ona ez-Zührî, ona el-A'rec, ona da Ebû Hureyre Rasûllullah'ın (sav) şöyle buyurduğunu rivâyet etmiştir: "Sizden birinizin komşusu sizin duvarınıza bir ağaç dayaması için izin isterse, ona engel olmasın." Ebû Hureyre bunu söyleyince orada bulunanlar sanki gereksiz bir şey söylemiş gibi başlarını eğdiler. Bunun üzerine Ebû Hureyre şöyle dedi: "- Neden sizin bu sünnetten yüz çevirdiğinizi görüyorum? Vallahi o ağacı evin duvarına konulacak ağacı sizin omuzlarınızın arasına koyarım." Tirmizî dedi ki: Bu konuda İbn Abbas ve Mücemmi' b. Cariye’den de hadis rivayet edilmiştir. Yine Ebû İsa dedi ki: Ebû Hureyre'nin hadisi hasen-sahihtir. Bazı ilim adamları buna göre amel etmişlerdir. Şâfiî’nin görüşü de budur. Aralarında Malik b. Enes’in de bulunduğu bazı ilim adamlarına göre ise şöyle derler: Bir komşu, komşusunun ağacı kendi duvarlarına koymasını engelleme hakkı vardır. Birinci görüş daha sahihtir.
Bize Ahmed b. Muhammed, ona Abdullah b. el-Mübârek, ona Hayve b. Şurayh, ona Şurahbîl b. Şerîk, ona Ebû Abdurrahman el-Hubullî, ona Abdullah b. Amr (ra), Rasûlullah'ın (sav) şöyle buyurduğunu rivâyet etmiştir: "Allah katında arkadaşların en iyisi, arkadaşına en iyi davranandır. Allah katında komşuların en iyiside, komşusuna en iyi muamele edendir." Ebû İsa şöyle demiştir: Bu hasen-garîb bir hadistir. Ebû Abdurrahman el-Hubullî'nin adı Abdullah b. Yezîd'dir.
Bize Kuteybe, ona el-Leys, ona İbn Şihâb, ona Urve, ona Abdullah b. ez-Zübeyr'in (ra) rivâyet ettiğine göre; Ensardan bir adam, hurmalıkları suladıkları Harre deresini kullanımı hakkında Rasûlullah'ın (sav) huzurunda Zübeyr ile tartışıyordu. Adam, "- Suyu bırak, aksın!" dedi ise de, Zübeyr kabul etmedi. Hz. Peygamber'in (sav) huzurunda birbirlerinden davacı oldular. Rasûlullah (sav), Zübeyr'e, "- Ey Zübeyr, tarlanı sula, sonra suyu komşuna doğru salıver" dedi. Ensarî öfkelendi ve, "- Ey Allah'ın Rasûlü, Zübeyir halanın oğlu olduğu için mi onu kayırdın?" dedi. Bu söz üzerine Rasûlullah'ın (sav) rengi değişti ve şöyle buyurdu: "- Ey Zübeyr, bahçeni sula, sonra ağaçların köküne ulaşıncaya kadar suyu bırakma" dedi. Zübeyr diyor ki: Vallahi ben, "Hayır! Rabbine andolsun ki onlar, aralarında anlaşmazlık hususunjhda seni hakem kılıp sonra da verdiğin hükümden içlerinde hiçbir sıkıntı duymaksızın onu kabullenmedikçe ve boyun eğip teslim olmadıkça iman etmiş olmazlar" (Nisâ, 4/65) meâlindeki âyetin bu hâdise üzerine nâzil olduğunu zannediyorum. Hadîsi Şuayb b. Ebî Hamza, ez-Zührî'den, o Urve b. Zübeyr'den, o da babası Zübeyr'den rivâyet etti, ancak bu rivâyette Abdullah b. ez-Zübeyr'i zikretmedi. Yine Abdullah b. Vehb; el-Leys'den, o Yunus'tan, o ez-Zührî'den, o Urve'den ve o da Abdullah b. Zübeyr'den birinci rivâyetin bir benzerini rivâyet etmiştir.
Bize Ali b. Hucr, ona İsmail b. Uleyye, ona Said, ona Katade, ona el-Hasan, ona da Semüre (ra) Rasûlullah'ın (sav) şöyle buyurduğunu rivâyet etti: “Satışa çıkarılan evi almaya evin komşusu daha çok hak sahibidir.” Tirmizî dedi ki: Bu konuda eş-Şerîd, Ebû Râfi’ ve Enes’ten de hadis rivayet edilmiştir. Yine Ebû İsa dedi ki: Semüre hadisi hasen sahihtir. İsa b. Yunus, Saîd b. Ebî Arûbe’den, o Katâde’den, o Enes’ten 0 da Hz. Peygamber'den (sav) bu hadisin bir benzerini rivayet etmiştir. Bu hadis Said'in Katâde’den, onun Hasan’dan, onun Semüre’den onun da Rasûlullah'dan (sav) isnadıyla da rivayet edilmiştir. İlim adamlarının katında sahih olan rivayet Hasan’ın, Semüre’den yaptığı rivayettir. Katâde’nin, Enes’ten rivayetini ise sadece İsa b. Yunus’un rivayetiyle bilmekteyiz. Abdullah b. Abdurrahman et Tâifî’nin, Amr b. eş-Şerîd’den, onun babasından, babasının da Rasûlullah'dan (sav) bu konudaki rivayeti ise hasendir. İbrahim b. Meysere ise Amr b. eş-Şerid’den, o Ebû Rafi’den ve o da Hz. Peygamber'den (sav) rivayet etmiştir. Tirmizî dedi ki: Muhammed’in şöyle söylediğini işittim: Bana göre her iki hadis de sahihtir.
Bize Kuteybe, ona Halid b. Abdullah el-Vâsıtî, ona Abdülmelik b. Ebî Süleyman, ona Atâ, ona da Câbir (ra) Rasûlullah'ın (sav) şöyle buyurduğunu rivâyet etmiştir: “Yollar bir olduğu takdirde, komşu komşunun şuf’asına herkesten fazla hak sahibidir. Komşu, taşrada (gâibde) olsa dahi beklenir.” Ebû İsa dedi ki: Bu hadis hasen-garibdir. Bu hadisi Atâ’dan ve Cabir’den, Abdülmelik b. Ebî Süfyan’dan başka birinin rivayet ettiğini bilmiyoruz. Şu’be, Abdülmelik b. Ebî Süleyman hakkında bu hadisten dolayı eleştiride bulunmuştur. Abdülmelik ise, hadisçilere göre sika ve güvenilir bir kimsedir. Şu’be'den başka birinin, bu rivayetinden dolayı Abdülmelik hakkında laf ettiğini de bilmiyoruz. Bu hadisi Vekî’ de, Şu’be'den, o da Abdülmelik b. Ebî Süleyman’dan rivayet etmiştir. İbnu'l-Mübarek’ten, Süfyan es-Sevrî’nin şöyle dediği rivayet edilmiştir: “Abdülmelik b. Ebî Süleyman mîzandır, yani ilimde sağlam bir ölçüdür.” İlim adamlarının uygulaması bu hadise göre, buna göre bir kimse komşusunun evi satışa çıkarıldığında orada bulunmasa bile evi almaya daha fazla hak sahibidir. Yokluğu uzasa dahi geldiği vakit alma hakkı onundur.
Bize Abd b. Humeyd, ona Abdurrezzak, ona Ma'mer, ona ez-Zührî, ona Ebû Seleme b. Abdurrahman, ona da Cabir b. Abdullah (ra) şöyle demiştir: Rasûlullah (sav) şöyle buyurmuştur: “Sınırlar konup yollar açılınca artık şuf’a hakkı yoktur." Ebû İsa dedi ki: Bu hadis hasen-sahihtir. Bazıları bu hadisi Ebû Seleme vasıtasıyla Rasûlullah'dan (sav) mürsel olarak da rivayet etmiştir. Rasûlullah’ın (sav) ashabından Ömer b. el-Hattab ve Osman b. Affan gibi bazı ilim adamlarının uygulaması da bu şekildedir. Tâbiîlerden Ömer b. Abdülaziz ve benzeri bazı fakihler de bu kanâattedirler. Medine alimleri de aynı görüştedirler; Yahya b. Saîd el-Ensârî, Rabîa b. Ebî Abdurrahman ve Malik b. Enes bunlar arasındadır. Şâfii, Ahmed ve İshak da aynı görüştedirler. Onlar şuf'a hakkını sadece ortaklar için öngörürler, ortak olmayanlara şuf'a hakkını tanımazlar. Rasûlullah’ın (sav) ashabından ve diğer ulemadan bazıları ise: “Şüf’a komşu için geçerlidir” demekte ve Rasûlullah’dan (sav) merfu olarak rivayet edilen şu hadisleri delil göstermektedirler: “Evin komşusu olan kişi, o evi almaya başkalarından daha çok hak sahibidir." "Komşu, komşu olduğu şeyi satın almaya başkalarından daha layıktır.” es-Sevrî, İbnu'l-Mübarek ve Kûfeliler bu görüştedirler.
Bize Ali b. Hucr, ona İsmail b. İbrahim, ona Davud b. Ebî Hind, ona eş-Şa'bî, ona da el-Berâ b. Âzib (ra) şöyle demiş: Rasûlullah (sav), Kurban bayramı günü bize bir hutbe irad etti ve şöyle dedi: "Sizden biri, bayram namazını kılmadan sakın kurban kesmesin!" Bunun üzerine dayım ayağa kalktı ve dedi ki: "- Bugün etin bol olması sebebiyle insanlar etten bıkıp usanırlar. Bu yüzden ben aileme, ev halkına ve komşularıma yedirmek için acele ederek kurbanımı kestim." Rasûlullah (sav), "- Tekrar kurban kes!" buyurdu. Dayım, "- Ey Allah’ın Rasûlü, bende iki koyuna bedel dişi bir süt oğlağı var, onu kurban olarak kesebilir miyim?" diye sordu. Hz. Peygamber, "- Olur, o senin iki kurbanlığının en hayırlı olanıdır. Fakat bu, senden sonra hiç kimse için yeterli olmayacaktır" dedi. Ebû İsa dedi ki: Bu konuda Cabir, Cündüb, Enes, Uveymir b. Eşkar, İbn Ömer ve Ebû Zeyd el-Ensarî’den de hadis rivâyet edilmiştir. Yine Ebû İsa dedi ki: Bu hadis hasen-sahihtir. İlim ehlinin çoğunluğunun uygulaması bu hadise göredir. Yani şehirde imam kurban bayramı namazını kılmadan kurban kesilmez. Alimlerden bir kısmı ise köy halkının fecrin doğuşundan sonra kurban kesmelerine ruhsat vermişlerdir. İbnu'l-Mübarek’in görüşü böyledir. Yine Ebû İsa dedi ki: İlim adamları, koyunun altı aylığının kurban için caiz olduğu, fakat keçinin altı aylığının caiz olmayacağı konusunda ittifak etmişlerdir.