564 Kayıt Bulundu.
Bize Said b. Ebu Meryem, ona Ebu Gassân, ona Ebu Hâzim, ona da Sehl şöyle rivayet etmiştir: "Bizim aramızda bir kadın vardı. Su arklarının yanı başındaki tarlasında pancar yetiştirirdi. Cuma günü geldiğinde pancarların köklerini söker ve bir tencereye koyardı. Üstüne de öğüttüğü arpadan bir avuç katardı. Pazı kökleri iyice pişmiş et yemeği gibi olurdu. Cuma namazından dönünce ona selam verirdik. Kadın da yaptığı yemeği önümüze koyar biz de onun sıyırır yerdik. Kadının bu yemeği için Cuma günü çabuk gelsin diye beklerdik."
Bize Müsedded, ona İsmail, ona Eyyub, ona Muhammed, ona da Enes (ra), Hz. Peygamber'in (sav) şöyle buyurduğunu rivayet etti: "Kim bayram namazından evvel kurbanını kesmiş ise tekrar kurban kessin!" Bunun üzerine bir adam ayağa kalktı ve 'Bugün canın et çektiği bir gündür' dedi ve komşularının (fakirlik ve ihtiyâçlarını) zikretti. Hz. Peygamber (sav) onu onaylar gibiydi. Adam, 'Benim yanımda, bana etlik iki koyundan daha sevimli bir çebiç/iki yaşına henüz girmemiş oğlak yahut kuzu var' dedi. Hz. Peygamber (sav) ona (bu hayvanı kesmesi için) izin verdi. Lakin ben, bu ruhsatın ondan başkaları için de geçerli olup olmadığını bilmiyorum."
Bize Müsedded, ona Ebu Ahves, ona Mansur b. Mu'temir, ona eş-Şa'bî, ona da Berâ b. Âzib şöyle rivayet etmiştir: "Rasûlullah (sav) Kurban Bayramı günü, namazdan sonra bize hutbe okudu ve şöyle buyurdu: "Her kim bizim bu namazımızı kılar ve (sonra) bizim kurbanımızı keserse, kurban ibadetini doğru şekilde ifa etmiş olur. Namazdan önce kurbanı kesen kişiye gelince, o sadece et yemek için kesilmiş demektir." Bunun üzerine Ebû Burde b. Dinar kalktı ve sordu: "- Ey Allah'ın rasûlü! Vallahi ben, namaza gelmeden önce kurbanı kestim. Ben bu günü yeme içme günü olarak bildiğim için acele ettim, hem kendim yedim hem ailemi ve komşularımı doyurdum." Bunun üzerine Rasûlullah (sav), "O, eti yenmek için kesilmiş hayvan sayılır" buyurdu. (Ebû Burde b. Dinar) dedi ki: "- Bende yaşına girmemiş dişi bir keçi yavrusu var, ki o bana göre iki koyun etinden daha iyidir. Onu kessem, benim için kurban yerine geçer mi?" Hz. Peygamber (sav) buyurdu ki: "- Evet, (bu seferlik geçerli olacak) ancak senden başkası için bir daha (yaşına girmemiş dişi bir keçi yavrusu) kurban yerine geçmeyecektir."
Bize Hâmid b. Ömer, ona Hammad b. Zeyd, ona Eyyüb, ona Muhammed, ona da Enes b. Malik şöyle rivayet etmiştir: "Rasulullah (sav) Kurban Bayramı günü namazı kıldı. Sonra hutbe okudu ve namazdan önce kurban kesenlere, tekrar kurban kesmeleri için emir buyurdu. Bunun üzerine Ensar'dan bir adam kalktı ve dedi ki: "- Ey Allah'ın Rasûlü! Benim komşularım var, - ya ihtiyaç halindeler dedi yahut fakirdirler dedi-, bu yüzden ben de namazdan önce kurbanı kestim. Ancak benim yaşına basmamış bir oğlağım daha var ki bana göre iki besi koyunundan daha güzel." Bunun üzerine Hz. Peygamber (sav) onu kesmesine ruhsat verdi.
Bize Mekkî b. İbarahim, ona İbn Cüreyc, ona İbrahim b. Meysere, ona Amr b. Şerid şöyle rivayet etmiştir: "Bir defasında Sa'd b. Ebî Vakkas'ın yanında durmuştum. O sırada el-Misver b. Mahreme geldi ve elini benim bir omuzuma koydu. Bu sırada Hz. Peygamber'in âzâtlı kölesi Ebû Râfi' geldi ve 'Ey Sa'd, senin arsadaki iki evimi (satacağım), bunu sen satın al' dedi. Sa'd da, 'Vallahi ben onları satın almıyorum' dedi. el-Misver b. Mahreme hemen, 'Vallahi sen bu iki evi mutlaka almalısın!' dedi. Bunun üzerine Sa'd, Ebû Râfi'e, 'Vallahi ben sana taksit taksit olacak şekilde dört bin dirhemden fazla vermem' dedi. Ebû Râfi' de, 'Bu iki eve karşılık bana beş yüz dinar verildi. Eğer ben Hz. Peygamber'i (sav) "Komşu, (bir mülke) yakınlığı sebebiyle onu satın alma konusunda öncelikli hak sahibidir" buyururken işitmemiş olsaydım, ona karşılık beş yüz dinar teklif edilmiş olduğum halde, onu sana dört bin dirheme vermezdim, dedi. Sonra da o yeri Sa'd'a verdi."
Bize Haccâc, ona Şu’be rivâyet etti; (T) Yine bize Ali b. Abdullah, ona Şebâbe, ona Şu’be, ona Ebû İmrân, ona da Talha b. Abdullah Hz. Aişe’nin (ra) şöyle anlattığını rivayet etti: "(Hz. Peygamber’e,) “Yâ Rasûlallah! Benim iki komşum vardır. Hediyemi bunlardan öncelikle hangisine vereyim?” diye sordum. Rasûlullah (sav), “Kapısı sana en yakın olan komşuna ver” buyurdu.
Bize Muhammed, ona Mahled, ona İbn Cüreyc, ona İbn Şihâb, ona Urve b. Zübeyr şöyle tahdîs etmiştir: "Ensâr'dan bir adam Harre mevkiindeki hurmalıkları sulamakta olduğu su kanalları hakkında Zübeyr ile muhakeme oldu. Rasûlullah (sav), "— Yâ Zübeyr, sula! -Ona aralarında ma'rûf olan su payı miktarını kullanmasını emretti- Sonra da suyu komşuna doğru salıver" buyurdu. Bunun üzerine Ensârî, "— Zübeyr, senin halanın oğlu olduğu için böyle diyorsun değil mi?" dedi. Hemen Rasûlullah'ın (sav) yüzünün rengi değişti. Sonra da, "— Yâ Zübeyr, hurmalığını sula, sonra su hurma ağaçlarının kökleri etrafındaki yumru çıkıntılara erişinceye kadar suyu tut!" buyurdu. Neticede Zübeyr kendi hakkını bol bol kullandı. Sonra Zübeyr, "Vallahi şu âyet-i kerîme bu mesele hakkında indirilmiştir" dedi: "Hayır! Rabbin adına yemin olsun ki onlar, aralarında çıkan anlaşmazlık hususunda seni hakem kılıp sonra da verdiğin hükümden içlerinde hiçbir sıkıntı duymaksızın onu kabullenmedikçe ve boyun eğip teslim olmadıkça iman etmiş olmazlar." (en-Nisâ, 4/65). İbn Cureyc dedi ki: İbnu Şihâb bana şöyle dedi: Ensâr ve diğer insanlar Hz. Peygamber'in (sav) Zübeyr'e söylediği, "Sula, sonra su hurma köklerindeki yumru kabarcıklarına ulaşıncaya kadar suyu salmayıp tut!" sözünün anlattığı yüksekliği ölçtüler ve bu seviye ayak topuklarına kadar oldu.
Bize Yakub b. İshak, ona Yahya el-Himmânî, ona Abdurrahman b. Zeyd b. Eslem, ona babası, ona da Abdullah b. Ömer (ra) rivâyet etti: Rasûlullah (sav) bir gazaya çıkmıştı, buyurdu ki: "Komşusunu üzenler, bugün bizimle beraber gelmesinler!" Ordudaki adamlardan biri, "Ben, komşumun bahçe duvarının temelini ıslatmıştım" dedi. Hz. Peygamber (sav), "Sen bugün bizimle gelme!" dedi.