Giriş

Bize Müsedded ve İbn Ebu Halef, onlara Süfyan, ona ez-Zührî, ona el-A'rec, ona da Ebu Hureyre, Rasulullah'ın (sav) şöyle buyurduğunu rivayet etmiştir: "Birinizin evinin duvarı üstüne, komşusu kalas koymak için izin isterse ona engel olmasın!" Bunu duyan insanlar başlarını eğdiler. O zaman Ebu Hureyre, görüyorum ki hoşunuza gitmedi! O zaman (bunun sorumluluğunu) sizin omuzlarınıza koyuyorum dedi. [Ebû Davud şöyle demiştir: Bu, İbn Ebu Halef'in hadisidir ve eksiksiz bir rivayettir.]


Açıklama: Burada komşuların birbirlerine kolaylık göstermeleri, mübalağalı bir ifade ile anlatılmaktadır.

    Öneri Formu
22884 D003634 Ebu Davud, Kada' (Akdiye), 31

Bana Haccac b. Şair, ona Süleyman b. Harb, ona Hammad b. Zeyd, ona Eyyüb şöyle demiştir: "Benim bir komşum var. -Sonra onun erdemlerinden söz etti-. Ama o, benim yanımda iki hurma tanesi ile ilgili şahitlik edecek olsa ben onun şahitliğini caiz görmem."


    Öneri Formu
425 M000061 Müslim, Mukaddime, 7

Bize Muhammed b. el-Müsenna ve İbn Beşşâr, onlara Muhammed b. Cafer, ona Şube, ona Katade, ona da Enes b. Malik'in (ra) rivayet ettiğine göre Hz. Peygamber (sav) şöyle buyurmuştur: "Sizden biri kendisi için istediğini kardeşi -yahut komşusu- için de istemedikçe kâmil manasıyla iman etmiş olmaz."


    Öneri Formu
697 M000170 Müslim, İman, 71

Bana Züheyr b. Harb, ona Yahya b. Said, ona Hüseyin el-Muallim, ona Katade, ona da Enes b. Malik'in rivayet ettiğine göre Hz. Peygamber (sav) şöyle buyurmuştur: "Hayatım kudret elinde olan Allah'a yemin ederim ki, hiçbir kul kendisi için istediği şeyi komşusu" -veya kardeşi- "için de istemedikçe kâmil manada iman etmiş olmaz."


    Öneri Formu
702 M000171 Müslim, İman, 72

Bize İshâk b. İbrahim el-Hanzalî ve Muhammed b. Ebu Ömer, o ikisine Abdürrezzak, ona Mamer, ona ez-Zührî, ona Ubeydullah b. Abdullah b. Ebu Sevr, ona da İbn Abbas (ra) şunları söylemiş: Cenâb-ı Hakk'ın haklarında, "eğer her ikiniz de Allah'a tövbe ederseniz ne iyi, çünkü ikinizin de kalpleriniz eğrilmişti..." (et-Tahrîm, 66/4) buyurduğu, Hz. Peygamber'in (sav) zevcelerinden iki kişinin kimler olduğunu Hz. Ömer'e (ra) sormayı çok istiyordum. Nihâyet Hz. Ömer hac seyahatine çıkmış, ben de onunla hacca gitmiştim. Yolda (giderken) Hz. Ömer bir kenara saptı, ben de hemen bir matara su ile onu takip ettim. Ömer gidip abdest bozdu, sonra yanıma geldi, ben de ellerine su döktüm, abdest aldı. Dedim ki: Ey mü’minlerin emiri! Yüce Mevlâ'nın haklarında; "eğer ikiniz tövbe ederseniz ne güzel! Çünkü ikinizin de kalpleri eğrildi" buyurduğu, Rasulullah'ın (sav) hanımlarından ikisi, hangileridir? Hayret sana, ey Abbas'ın oğlu! -ez-Zührî dedi ki: Vallahi Hz. Ömer, İbn Abbas'ın sorusundan hoşlanmadı, ama gerçeği de gizlemedi-. Onlar, Aişe ile Hafsa'dır dedi. Sonra Hz. Ömer, olayı şu şekilde rivayet etti: Biz Kureyş kabilesi, kadınlara hükmeden bir millettik. Medine'ye gelince, burada kendilerine kadınların hükmettiği bir halk bulduk. Bizim kadınlarımız da onların kadınlarından (bu tutumu) öğrenmeye başladılar. Benim evim Avâlî bölgesinde, Ümeyye b. Zeyd oğulları mahallesindeydi. Bir gün karıma kızdım. Baktım ki o da bana cevap yetiştiriyor. Onun cevap yetiştirmesini garipseyince de dedi ki: Sana cevap yetiştirmemi neden garipsiyorsun? Vallahi Rasulullah'ın (sav) hanımları da O'na cevap yetiştiriyorlar hatta bazen onlardan biri, geceye kadar bütün gün kendisine dargın duruyor. Bu sözler üzerine ben hemen (kızım) Hafsa'nın yanına gittim. Ona, sizlerden biri Hz. Peygamber'e ta akşama kadar bütün gün boyunca dargın kaldığı oluyor mu dedim. Evet dedi. Ben de ona, öyleyse sizden kim bunu yapıyorsa, kesinlikle mahvolmuş, hüsrana uğramıştır. Siz Rasulullah'ın (sav) gazabından dolayı Allah'ın size gazap etmeyeceğinden emin mi oldunuz? Bunu yapan kesinlikle helak olmuştur. Kızım, sen sakın Hz. Peygamber'e laf çevirme ve O'ndan bir şey isteme. İhtiyacın olan şeyi gel benden iste! Senden daha güzel ve Rasulullah'a (sav) daha sevgili olan ortağının durumu -Hz. Aişe'yi kastediyor- sakın seni aldatmasın dedim. Hz. Ömer şöyle devam ediyor: Benim Ensâr'dan bir komşum vardı, o komşum ile Hz. Peygamber'in (sav) yanına nöbetleşe gidiyorduk; bir gün o gidiyor, bir gün de ben gidiyordum. O gittiği zaman o günün vahiy ve diğer haberlerini gelip bana haber veriyordu, ben gidince de aynı şeyi yapıyordum. O sırada bizler Gassanlılar'n, bizimle savaşmak için atlarını nallattıkları haberini konuşuyorduk. O gün arkadaşım Rasulullah'ın (sav) yanına indi, sonra yatsı vakti bana geldi, kapımı şiddetle çaldı, sonra bana seslendi, ben de dışarı çıktım. Komşum; bugün büyük bir olay oldu dedi. Ne oldu? Yoksa Gassanlılar mı saldırdı dedim. Hayır! Daha büyük ve daha korkunç bir şey! Rasulullah (sav) hanımlarını boşadı dedi. Öyleyse Hafsa perişan oldu ve hüsrana uğradı. Zaten bunun olacağını tahmin ediyordum dedim. Hemen sabah namazını kıldım, elbisemi giyinip çıktım. Şehre inip Hafsa'nın yanına gittim. Baktım ki Hafsa ağlıyor. Ona; Rasulullah (sav) sizleri boşadı mı diye sordum. Bilmiyorum, kendisi işte şu hücreye çekildi dedi. Hz. Peygamber'in uzlete çekildiği hücresine gittim. Rasulullah'ın (sav) siyah uşağına; Ömer için Rasulullah'tan (sav) izin iste dedim. Uşak içeri girdi, sonra çıktı ve dedi ki: Seni söyledim ama bir şey demedi. Bunun üzerine döndüm, Mescid-i Nebî'deki minberin yanına varıp oturdum. Baktım ki orada bazı insanlar oturuyor, onlardan bazıları da ağlıyordu. Kısa bir sürer orada oturdum. Sonra hislerime engel olamadım, tekrar gidip uşağı buldum. Kendisine; Ömer için izin iste dedim. Uşak içeri girdi, sonra çıktı ve seni söyledim ama yine bir şey söylemedi dedi. Tam dönüp giderken uşak beni çağırdı; gir, Rasulullah (sav) sana izin verdi dedi. İçeri girdim, Rasulullah'a (sav) selam verdim. Baktım ki Hz. Peygamber, kuru bir hasıra uzanmış, hasırın izleri vücuduna çıkmış! Kendisine; ey Allah'ın Rasûlü, hanımlarını boşadın mı dedim. Başını bana doğru kaldırdı ve "hayır" dedi. Ben, sevinçten Allah'u ekber dedim, sonra şöyle söyledim: Ya Rasulullah! Biliyorsun ki, biz Kureyş topluluğu kadınlara galip idik. Ama Medine'ye geldiğimizde öyle bir kavim bulduk ki, kadınları onlara galip geliyor. Bu yünden bizim kadınlarımız da Medinelilerin kadınlarının huylarını öğrenmeye başladılar. Ben bir gün karıma kızmıştım, baktım ki karım da bana karşılık veriyor. Bana karşılık vermesini garipsedim. Bunun üzerine bana; benim sana karşılık vermemi neden garipsiyorsun? Vallahi Hz. Peygamber'in (sav) zevceleri de ona karşılık veriyor ve ta akşama kadar bütün gün ona dargın duruyorlar dedi. Bunu duyunca, böyle bir şeyi yapan mahvolmuş, hüsrana uğramıştır. Onlar, Rasulullah'ın (sav) kızgınlığından dolayı Cenâb-ı Hakk'ın kendilerine gazap edeceğinden emin mi oldular? Bunu yapan helâk olmuştur dedim. Bu sözlerim üzerine Hz. Peygamber gülümsedi. Sonra şunları söyledim: Ya Rasulullah! Beni görseydin, Hafsa'nın yanına girmiştim de ona; sakın arkadaşının Peygamber'e senden daha güzel ve daha sevgili olması seni aldatmasın demiştim. -Hz. Ömer bu sözüyle Aişe'yi kastediyor-. Hz. Peygamber tekrar gülümsedi. Bunun üzerine kendisine; biraz konuşabilir miyiz dedim. "Olur" buyurdu. Ben de oturdum. Müteakiben başımı kaldı­rarak içeriye bir göz gezdirdim. Vallahi içeride üç deriden başka göze dokunur bir şey göremedim. Dedim ki: Ey Allah'ın Rasulü, ümmetine bolluk vermesi için Allah'a dua etseniz... Cenâb-ı Hak, Allah'a kulluk yapmadıkları halde İranlılar'a ve Romalılar'a bol rızıklar ihsan etti dedim. Bunun üzerine Hz. Peygamber doğrularak oturdu ve "sen hala şüphede misin ey Hattab oğlu? Onlar iyi amellerinin karşılığı kendilerine dünya hayatında verilen bir millettir" buyurdu. Bunun üzerine ben hemen; benim için mağfiret dile ey Allah'ın Rasulü dedim. Rasulullah (sav) zevcelerine pek ziyade gücendi­ğinden dolayı bir ay yanlarına girmemeye yemin etmişti. Nihayet Aziz ve Celil olan Allah kendisini tekdir etti.


    Öneri Formu
15753 M003695 Müslim, Talak, 34

Bize Züheyr b. Harb ve Muhammed b. Abdullah b. Nümeyr, onlara İbn Uyeyne, -İbn Nümeyr, bize Süfyan tahdis etti, dedi-, ona Amr, ona Nafi' b. Cübeyr, ona Ebu Şurayh el-Huzâî'nin rivayet ettiğine göre Hz. Peygamber (sav) şöyle buyurmuştur: "Allah'a ve ahiret gününe iman eden komşusuna iyi davransın! Allah'a ve ahiret gününe iman eden misafirine ikram etsin! Allah'a ve ahiret gününe iman eden ya hayır söylesin ya da sussun!"


    Öneri Formu
718 M000176 Müslim, İman, 77

Bize Muhammed b. Abdullah b. Nümeyr, ona Ebu Halid b. Süleyman b. Hayyan, ona Sa'd b. Tarık, ona Rib'î, ona Huzeyfe şöyle rivayet etmiştir: Hz. Ömer'in yanında idik. Bize; hanginiz Hz. Peygamber'in (sav) fitneden söz ettiği bir hadisini işitti? diye sordu. Cemaat; hepimiz işittik! dediler. Hz. Ömer; herhalde siz, insanın ailesi ve komşuları hakkındaki fitnesini kastediyorsunuz diye sordu. Onlar da evet dediler. Hz. Ömer; o fitneye namaz, oruç ve sadaka kefaret olur. Hz. Peygamber'in deniz dalgaları gibi kuduran fitneden bahsettiğini hanginiz işitti? diye sorunca, cemaat sustu. Huzeyfe hemen ben! dedi. Hz. Ömer; evet sen, aferin sana! diye karşılık verdi. Huzeyfe de Rasulullah'ın (sav) şöyle söylediğini işittim dedi: "Fitneler kalplere hasır çubukları gibi dal dal yerleştirilir. Hangi kalbe işlerse, orada siyah bir nokta hâsıl olur. Hangi kalp onu kabul etmezse, orada da beyaz bir nokta oluşur. Böylece iki kalp meydana gelmiş olur; bunlardan biri cilâlı taş gibi bembeyazdır, yer ve gök durduğu müddetçe fitne ona zarar veremez. Diğeri ise ters dönmüş testi gibi alacadır ne ma’rûfu tanır ne de münkeri reddeder. Sadece kalbine işleyen hevâ ve hevesini tanır!" Huzeyfe der ki: Hz. Ömer’e; fitnelerle senin aranda kapalı bir kapı vardır, bu kapının kırılması da yakındır dedim. Hz. Ömer; hay Allah hayrını versin, o kapı kırılacak mı? Keşke açılsaydı, belki tekrar kapanırdı! dedi. Hayır, aksine kırılacak! dedim ve ona bu kapı ile öldürülecek veya eceliyle ölecek olan bir adamın kastedildiğini, mugâlata olarak değil bir hadis olarak anlattım. Ebu Halid şöyle demiştir: Sa'd'e dedim ki: Esvedün mürbâdden ne demektir? Şöyle cevap verdi: Siyah üzerindeki beyazın şiddetli olmasıdır. el-Kûzu mucahhiyen nedir diye sordum. Ters dönmüş testidir dedi.


    Öneri Formu
928 M000369 Müslim, İman, 231

Bize Müsedded b. Müserhed ve Said b. Mansur, ona Haris b. Ubeyd, onlara Ebu İmran el-Cevnî, ona Talha, ona da Hz. Aişe (r.anha) şöyle demiştir: Hz. Peygamber'e (sav) sordum: Ey Allah'ın Rasulü! Benim iki komşum var. İyilik yapmaya ve ikram etmeye önce hangisi ile başlayayım? "Sana kapısı en yakın olanından" buyurdu. [Ebû Davud dedi ki: Şube şöyle demiştir: Bu hadisin senedindeki Talha Kureyşli bir adamdır.]


    Öneri Formu
34275 D005155 Ebu Davud, Edeb, 122, 123


    Öneri Formu
272287 D003634-2 Ebu Davud, Kada' (Akdiye), 31


    Öneri Formu
274781 D005155-2 Ebu Davud, Edeb, 122, 123