564 Kayıt Bulundu.
Bize Haccâc b. Minhâl, ona Şu’be, ona Ebu İmran, ona Talha, ona da Hz. Âişe şöyle dedi: Hz. Peygamber’e (sav), 'Benim iki komşum var, hediyemi bunların hangisine önce vereyim?' dedim. Bana, "Kapısı sana en yakın olan komşuna" buyurdu.
Bize Abdullah b. Muhammed, ona İbn Mehdî, ona Süfyan, ona Ebu Hasîn, ona Ebu Sâlih, ona da Ebu Hüreyre'nin rivayet ettiğine göre Hz. Peygamber (sav) şöyle buyurmuştur: "Allah'a ve ahiret gününe iman eden, komşusuna eziyet etmesin. Allah'a ve ahiret gününe iman eden, misafirine ikram etsin. Allah'a ve ahiret gününe iman eden, ya hayır söylesin yahut sussun!"
Bize Abdullah b. Mesleme, ona İbn Ebu Hâzim, ona babası (Seleme b. Dinar), ona da Sehl şöyle demiştir: "Cuma günleri biz çok sevinirdik." Kendisine "Neden sevinirdiniz?" diye sordum, şu cevabı verdi: "Bizim yaşlı bir ninemiz vardı. Budâ'a'ya -İbn Mesleme buranın Medîne'de bir hurmalık olduğunu söyledi- birilerini gönderirdi, pazı köklerini alır, onları bir tencereye koyar, içine biraz da arpa tanesi katardı. Cuma namazını kılıp mescitten ayrıldığımızda ona selam verirdik, o da bize yaptığı yemekten verirdi. Bunun için çok sevinirdik. Cumaları ancak cuma namazından sonra yemek yer ve öğle uykusuna yatardık."
Bize Abdülazîz b. Abdullah, ona İbrahim b. Sa'd, ona İbn Şihâb, ona Ebu Seleme, ona da Ebu Hureyre'nin (ra) rivayet ettiğine göre Rasulullah (sav) şöyle buyurdu: "Allah'a ve ahiret gününe iman eden, ya hayır söylesin ya da sussun. Allah'a ve ahiret gününe iman eden, komşusuna eziyet etmesin. Allah'a ve ahiret gününe iman eden, misafirine ikram etsin."
Bize Abdullah b. Muhammed, ona Hişam b. Yusuf, ona Mamer, ona ez-Zührî, ona Ebu Seleme, ona da Cabir b. Abdullah (ra) şöyle rivayet etmiştir: "Rasûlullah (as.) taksim edilmemiş her şeyde Şuf’a ile hükmetti. Sınırlar konup yollar açılınca, artık Şuf’a hakkına gerek görmedi." Bazı insanlar (Buharî, Ebu Hanîfe'yi kastediyor), "Şuf'a hakkı komşular içindir" dedi. Sonra bu zat, Şuf'a hakkının komşular için de var olduğunu ispat etmeye çalıştı, ancak bu meseledeki düşüncesini şu örnekle geçersiz kıldı: Bir şahıs, bir evi tamamen satın almak istese ve komşunun o evi şuf'a sebebiyle alacağından korksa, o evdeki yüz hisseden bir hisseyi satın alsa (böylece evin mâlikiyle ortak olur), sonra da bu ortaklığa dayanarak evin kalan hisselerini de alır. (Bu ortaklıktan dolayı ortaya çıkan şuf'a hakkı komşuluktan ortaya çıkan şuf'a hakkından daha önceliklidir.) Artık komşu için şuf'a hakkı kalmaz, çünkü onun şuf'a hakkı sadece ilk hisse için geçerli idi, diğer hisselerde geçerli değildir. Buna göre almak istediği komşusunun almasından korkan kişi için bu konuda çare (hîle) hakkı vardır!
Bize Haccac ve Ebu Kamil, onlara Leys b. Sa'd, ona Saîd b. Ebu Saîd, ona da Ebu Şureyh el-Adevî şöyle rivayet etmiştir: Ben bizzat kulaklarım ve gözlerimle Rasulullah'ı (sav) şöyle derken işittim ve gördüm: "Kim Allah'a ve ahiret gününe inanıyorsa komşusuna ikram etsin. Kim Allah'a ve ahiret gününe inanıyorsa misafirine ihtimam (câize) göstersin.” (Ashâb) “Ey Allah'ın Rasulü câize nedir?’” diye sordular. Hz. Peygamber (sav) “Bir gün ve bir gece misafire ikramda bulunmakta ihtimam [hassas davranmaktır] göstermektir. Misafirlik ise üç gündür. Bu süreden sonra [kimse ikram hususunda zorlanmaz, günlük yaşantısını giderdiği miktarlar oranında misafire ikramda bulunması] gönüllü olarak yapılan sadaka gibidir. Kim Allah'a ve ahiret gününe inanıyorsa ya hayır söylesin ya da sussun!" buyurdu. Ebu Kâmil, 'Ev sahibini zor durumda bırakıncaya kadar orada kalmaz' dedi.
Bize Haccâc ve Ebu Kâmil, onlara Leys b. Sa'd, ona Saîd b. Ebu Saîd, ona da Ebu Şureyh el-Adevî şöyle rivayet etmiştir: Ben bizzat kulaklarım ve gözlerimle Rasulullah'ı (sav) şöyle derken işittim ve gördüm: "Kim Allah'a ve ahiret gününe inanıyorsa komşusuna ikram etsin. Kim Allah'a ve ahiret gününe inanıyorsa misafirine ihtimam (câize) göstersin.” (Ashâb) “Ey Allah'ın Rasulü câize nedir?’” diye sordular. Hz. Peygamber (sav) “Bir gün ve bir gece misafire ikramda bulunmakta ihtimam [hassas davranmaktır] göstermektir. Misafirlik ise üç gündür. Bu süreden sonra [kimse ikram hususunda zorlanmaz, günlük yaşantısını giderdiği miktarlar oranında misafire ikramda bulunması] gönüllü olarak yapılan sadaka gibidir. Kim Allah'a ve ahiret gününe inanıyorsa ya hayır söylesin ya da sussun!" buyurdu. Ebu Kâmil, '(Misafir) Ev sahibini zor durumda bırakıncaya kadar orada kalmaz' dedi.
Bize Amr b. Ali, ona Yahya, ona Süfyân, ona Mansûr ile Süleyman, onlara Ebu Vâil, ona Ebu Meysere ona da Abdullah (ra) şöyle anlattı: Ben, "Yâ RasûlalIah! Hangi günah en büyüktür?" diye sordum. "Seni Allah yarattığı halde O'na ortak uydurmandır" buyurdu. "Sonra hangisidir?" diye sordum. "Sofrana ortak olacak diye korktuğun için çocuğunu öldürmendir" buyurdu. "Sonra hangisidir?" dedim. "Komşunun helâli ile zina etmendir" buyurdu. Yahya bin Saîd şöyle dedi: Bize Süfyân, ona Vâsıl, ona Ebu Vâil, ona da Abdullah'ın rivâyet ettiğine göre, Abdullah b. Mes'ûd, "Ey Allah'ın Rasûlü diye ben sordum" diyerek bu hadîsin aynısını rivâyet etti. Amr b. Ali şöyle dedi: Ben bu hadîsi Abdurrahman b. Mehdî'ye zikrettim. O da bu hadîsi bize Süfyân'dan, o el-A'meş'ten, o Mansur'dan, o da Vâsıl'dan; bu üçü de Ebû Vâil'den, o da Ebu Meysere'den diye tahdîs ediyordu. Abdurrahman b. Mehdî, "(İçinde Ebu Vâil ile Abdullah b. Mes'ûd arasında Ebu Meysere'nin zikredilmediği) isnadı terket, bu isnadı terket!" dedi.
Bize Abdülaziz b. Abdullah el-Üveysî, ona İbn Ebu Hâzim, ona babası (Yezid b. Ruman), ona Yezîd b. Rûmân, ona da Urve'nin rivâyet ettiğine göre Hz. Âişe (ra), ablasının oğlu Urve'ye; "— Biz Peygamber ailesi iki ay içinde üç hilâl görürdük de RasûIullah'ın (sav) evlerinde ateş yakılmazdı (çünkü pişirilecek bir yemek yoktu)" dedi. Urve de, "— Teyzeciğim, sizleri ne yaşatırdı?" diye sorunca, "— İki siyah şey: Hurma ile su!" diye cevap verdi, sonra şunu ilave etti: "Ancak Rasûlullah'ın (sav) Ensâr'dan birtakım komşuları vardı. Bu komşuların da sağmal develeri olurdu. Onlar evlerinden Rasûlullah'a (sav) hediye olarak süt gönderirlerdi ve o da bize içirirdi."