143 Kayıt Bulundu.
Bize Ebu Bekir b. Ebu Şeybe, ona Muhammed b. Bişr, ona, Mis'ar, ona Musab b. Şeybe, ona Ebu Habib b. Ya'la b. Münye ona da İbn Abbas'ın rivayet etiğine göre; İbn Abbas, Übey b. Ka'b'a gitmişti. Ömer de onunla birlikteydi. İbn Abbas onların yanına girdi ve "Benden mezi geldiğini fark ettim ve bundan dolayı tenasül uzvumu yıkayıp abdest aldım." dedi. Ömer "Peki bu yeterli mi?" diye sordu. İbn Abbas "Evet" deyince Ömer bu sefer "Bunu Rasulullah'tan (sav) işittin mi?" diye sordu. İbn Abbas "Evet" diyerek cevap verdi.
Açıklama: Elbani bu hadisin isnadının zayıf olduğunu ifade etmiştir
Bize Süfyan b. Veki’, ona Abdula’la b. Abdula’la, ona el-Cüreyri, ona da Ebu Nadra Ebu Sai’d’in şöyle dediğini rivayet etti: "Ebu Musa, Ömer’in yanına girmek için ‘es-Selamu aleykum, girebilir miyim?’ dedi. Ömer ‘Bu bir’ dedi. Sonra Ebu Musa bir süre sesini çıkarmadı ve tekrar ‘es-Selamu aleykum girebilir miyim?’ diye sordu. Ömer ‘Bu iki’ dedi. Ebu Musa bir süre sessiz kaldı ve tekrar ‘es-Selamu aleykum girebilir miyim?’ dedi. Ömer ‘Bu üç’ dedi. Sonra Ebû Musa döndü gitti. Ömer kapıcısına ‘Ne yaptı?’ dedi. Kapıcı ‘Döndü gitti’ diye cevap verdi. Ömer ‘Onu bana getirin’ dedi. Ebu Musa geri gelince ‘Bu yaptığın iş nedir?’ diye sordu. Ebû Musa ‘Sünnet budur’ diye cevap verdi. Ömer, ‘Sünnet mi?’ dedin, Vallahi buna dair apaçık bir delil veya beyyine (şâhit) getireceksin ya da ben sana yapacağımı bilirim’ dedi. Ebû Saîd olayın devamını şöyle anlattı: 'Ömer’in bu emri üzerine Ebû Musa yanımıza geldi. O sırada Ensâr’dan birkaç arkadaşla (oturmakta idik.) Bize ‘Ey Ensâr topluluğu! Müslümanlardan Rasûlullah’ın (sav) hadislerini en iyi bilen sizler değil misiniz? Hz. Peygamber (sav) 'İzin istemek, üç defadır, eğer izin verilirse, gir; verilmezse dön' buyurmadı mı?’ diye sordu. Bunun üzerine oradakiler kendisiyle şakalaşmaya başladılar. Ebû Saîd şöyle devam etti: 'Sonra başımı Ebu Musa’ya doğru kaldırdım ve bu konuda sana her ne ceza verilirse ortağım’ dedim. Ebû Musa, Ömer’e vararak durumu kendisine bildirdi. Bunun üzerine Ömer ‘bunu bilmiyordum’ dedi." [Bu konuda Ali ve Sa’d’ın azadlısı Ümmü Tarık’tan da rivâyet edilen hadis vardır. (Tirmizî şöyle dedi:) "Bu hadis hasendir. Cüreyri’nin ismi Sa’îd b. İyas’tır, Ebû Mes’ûd diye künyelenir. Bu hadisi Cüreyrî’den başkası da Ebû Nadre’den rivâyet etmiştir. Ebû Nadre el Abdî’nin adı, Münzir b. Mâlik b. Kut’a’dır."]
Bize Muhammed b. Abdullah el-Hâfız, ona Ebû Bekir İsmail b. Muhammed ed-Darîr Rey şehrinde, ona Muhammed b. el-Ferec, ona Ubeydullah b. Musa, ona el-A'meş (T), Bize Ahmed b. Cafer, ona Abdullah b. Ahmed b. Hanbel, ona babası Ahmed b. Hanbel, ona Vekî, ona el-A'meş, ona Zeyd b. Vehb, ona Abdurrahman b. Abdirabbilka'be, rivayet ettiğine göre Abdullah b. Amr şöyle demiştir: Onunla birlikte Kabe'nin gölgesinde oturuyordum. İnsanlara hadisler naklediyor ve şöyle diyordu: Rasullullah (sav) ile birlikte bir seferdeydik. Bir yerde konakladık. Bazılarımız çadır kuruyor, bazılarımız hayvanları ile uğraşıyor, bazılarımız ok talimi yapıyordu. Bu arada Rasulullah'ın davetçisi insanları namaza çağırdı. Ben de hemen oraya vardım. Rasulullah (sav) insanlara hutbe veriyor ve şöyle diyordu: "Ey İnsanlar! Benden önceki her peygambere ümmetini hayır bildiğine yöneltmesi ve kötü bildiğinden de uyarması bir haktır. Bu ümmetin afiyet ve esenliği ilk kısmındadır. Sonunu ise büyük bir bela ve birbirini takip eden fitneler takip edecektir. Mümin "işte bunda helak olurum" diyecek o bela dağılacak bir başkası gelecektir. Bu böyle devam edip gidecektir. Her kim cehennemden kurtulmak ve cennete girmek isterse Allah'a ve âhiret gününe iman ettiği halde can versin. İnsanlara kendisine vermeleri istediği şeyi versin. Bir imama biat eden, ona elini ve kalbinin meyvesini veren kişi yapabilirse ona itaat etsin." Bir defasında da şöyle buyurdu: "Yapabildiği sürece ona itaat etsin." Şöyle söylediğini de zannetmekteyim: "Eğer biri gelir de imama karşı çıkarsa onun boynunu vursun". Abdullah b. Amr'dan bunları duyduğum zaman başımı ayaklarımın arasına aldım ve şöyle dedim: "Amcanın oğlu Muaviye şimdi bize birbirimizi öldürmemizi, mallarımızı aramızda batıl ile yememizi emrediyor. Halbuki Allah (ac) "Kendinizi öldürmeyin", "Mallarınızı aranızda batıl ile yemeyin" buyuruyor. Elini alına koydu, başını eğdi ve ardından başını kaldırıp şöyle dedi: "Allah'a itaat ettiği konuda ona itaat et, Allah'a isyan konusunda ona isyan et." Ona şöyle dedim: "Bunu sen Allah Resulünden (sav) duydun mu?" "Evet, bu iki kulağım duydu ve kalbim onu iyice kavradı" diye cevap verdi. Vekî'in hadisinin lafzını Müslim Sahîh'inde, Ebû Bekr b. Ebû Şeybe ve başkaları da Vekî'den rivayet etmişlerdir.
Bize İshak b. İsa, ona Hammâd b. Zeyd, ona Ebu Hâşim, ona da İbrahim’in rivayet ettiğine göre Hz. Peygamber (sav), muhâkala ve muzâbene'den menetmiştir. Bunun üzerine ona (İbrahim'e), "Ezberinde Rasulullah’tan -(sav)- gelen bundan başka bir hadis yok mu?" diye soruldu. "Var!”, dedi. Ama ben, "Abdullah şöyle dedi", "Alkame şöyle dedi" demeyi daha çok seviyorum (şeklinde cevap verdi).
Bize Sehl b. Hammâd, ona Şu'be, ona Tevbe el-Anberî, ona da eş-Şa'bî, “Rasulullah (sav) şöyle buyurdu, Rasulullah (sav) şöyle buyurdu..." diyerek (rivayette bulunan) falanı gördün mü?” dedi. (Daha sonra sözün devamında) eş-Şa'bî, “Ben İbn Ömer'le iki yıl veya birbuçuk yıl kaldım da şu hadis hariç, onu Rasulullah’dan (sav) bir şey rivayet ederken işitmedim" dedi.
Açıklama: Kültürümüzde Hadisler projesini ilgilendiren kısım: مَنْ شَابَ شَيْبَةً فِى الإِسْلاَمِ كَانَتْ لَهُ نُورًا يَوْمَ الْقِيَامَةِ
Açıklama: Söz konusu tercümenin dayanağı için bk. Vellevî, Kurretü 'ayni'l-muhtâc fî şerhi mukaddimeti Sahîhi Müslim b. el-Haccâc, II, 78.