119 Kayıt Bulundu.
Bize Hişam b. Ammâr, ona Sadaka b. Halid, ona Abdurrahman b. Yezid b. Câbir, ona Atıyye b. Kays el-Kilâbî, ona Abdurrahman b. Ğanm el-Eş'arî şöyle dedi: Bana Ebu Amir -veya Ebu Malik el-Eş'arî - vallahi yalan söylemeksizin Rasûlullah (sav)'ı şöyle derken işittiğini bildirmiştir: "Ümmetimden birtakım topluluklar ortaya çıkacak ve bunlar zinayı, ipek elbiseler giymeyi, şarap içmeyi, çalgı âletleri çalıp eğlenmeyi helâl sayacaklar. Yine bazı topluluklar yüksek bir dağın yanında (yaylalarda) konaklayacaklar. Onlara ait koyun sürüsü, çobanları ile birlikte yanlarına geldiğinde fakir bir kişi, ihtiyacı için gelir ama onlar fakire “Haydi, yarın gel!” diyecekler. Bunun üzerine Allah o dağı geceleyin üzerlerine indirip bir kısmını helak edecek, diğer kalanlarını da maymun ve domuz kılığına sokacak ve kıyamete kadar böyle devam edecektir."
Açıklama: Kölenin iki kat mükâfat alması, hadîste de ifâde edildiği üzere iki görevini de hakkıyla yerine getirmesinden dolayıdır. Hem efendisine karşı dürüst ve samimi davrandığı ve hem de Rabbine lâyıkı veçhile kullukta bulunduğundan dolayıdır. Kâ’b’ın “Ona hesap yoktur…” sözü de, Allah’ın ve efendisinin hakkını yerine getiren kölenin alacağı sevabın büyüklüğünü belirtmektedir. Onun sevabı çoktur, günahı kalmaz ve hesaba da çekilmez demektir. Bu onun şahsî kanâatidir. Ancak Kur’ân-ı Kerîm’de de kitabı sağ eline verilen insanın kolay bir hesaba çekileceği belirtilmektedir.
Açıklama: İsnadı Şeyhân'nın şartlarına göre sahihtir.
Bize Züheyr b. Harb, ona Abdurrahman (b. Mehdî), ona Süfyân, ona Mikdâm b. Şurayh, ona babası (Şurayh b. Hâni), ona da Sa'd (b. Ebu Vakkas) şöyle rivayet etmiştir: "(Sabah akşam Rablerine dua eden kimseleri yanından kovma) (En'âm, 6/52) ayeti, benim hakkımda inmiştir. Şöyle ki bu ayet, benim ve İbn Mesud'un da aralarında olduğu, müşriklerin Hz. Peygamber'e 'Sen bunları hep yakınında tutuyorsun' diyerek sataştıkları altı kişi hakkında inmiştir."
Bize Ebu Velid, ona Selm b. Zerîr, ona Ebu Recâ, ona da İmran b. Husayn Hz. Peygamber'in (sav) şöyle buyurduğunu haber vermiştir: "Cenneti gördüm, halkının çoğunluğu fakirlerdi, cehennemi gördüm, halkının çoğunluğu kadınlardı."
Bize Yezîd, ona Hammâd b. Seleme, ona Hammâd, ona İbrahim, ona Esved, ona ona da Âişe şöyle demiştir: Hz. Peygamber'e (sav) keler eti getirildi, ama O yemedi. Ben de “bunu neden yoksullara yedirmiyoruz” dedim. Hz. Peygamber (sav) "kendi yemediklerinizi yoksullara yedirmeyin" buyurdu.
Bize Müsedded, ona Cafer b. Süleyman, ona Mualla b. Ziyad, ona Ala b. Beşir el- Müzeni, ona Ebu Sıddîk en-Naci, ona Ebu Said el-Hudrî şöyle demiştir: "Zayıf (yoksul) muhacirlerden oluşan bir toplulukla birlikte oturuyordum. Öyle ki, bazılarımız çıplaklıktan dolayı (elbiseleri yetmediğinden) birbirinin arkasına saklanıyordu. O sırada bir kişi bize Kur'an okuyordu. Derken Rasulullah (sav) yanımıza geldi. Yanımıza vardığında Kur'an okuyan sustu. Peygamber (sav) selam verdi ve 'ne yapıyordunuz?' diye sordu. Biz de 'ey Allah’ın Rasulü! Bize Kur'an okuyan bir kardeşimiz vardı, biz de Allah’ın kitabını dinliyorduk' dedik. Bunun üzerine Rasulullah (sav) 'ümmetim içinde, kendileriyle birlikte sabretmem emredilen kimseleri var var eden Allah'a hamdolsun' buyurdu, sonra Peygamber (sav) bizim ortamıza oturdu, adeta aramızda eşit olmak için kendisini tam ortamıza konumlandırdı ve elini şöyle (daire çizer gibi) yaptı, biz de hemen halka oluşturduk, yüzlerimiz O’na bakar hâle geldi. (Ebu Saîd el Hudrî der ki:) Rasulullah’ın (sav) aramızdan bir tek beni tanıdığını fark ettim. Sonra şöyle buyurdu: Müjde size ey yoksul muhacirler topluluğu! Kıyamet günü, sizler tam bir nurla parlayacak ve zenginlerden yarım gün önce cennete gireceksiniz. Bu da beş yüz yıl demektir."
Bize İsmail b. Abdullah, ona Malik, ona da Zeyd b. Eslem, ona da babası (Eslem) şöyle demiştir: Ben Ömer b. Hattâb'ın (ra) beraber çarşıya çıktım. Yolda genç bir kadın Ömer’e yetişip “Ey Müminlerin Emiri! Eşim şehit oldu, Geride küçük çocuklar bıraktı. Allah’a yemin ederim ki onlar henüz bir koyun paçasını bile pişirecek yaşta değiller. Ne tarlaları var ne de hayvanları. Onların açlıktan öleceğinden korkuyorum. Ben, Hudeybiye’de Peygamber (sav) ile birlikte bulunan Gıfâr kabilesinden Hufâf b. İmâ el-Gıfârî’nin kızıyım” dedi. Bunun üzerine Ömer yoluna devam etmeyip o kadının yanında durdu. Sonra kadına hitaben “Kureyş'e yakın bir nesebe merhaba” dedi. Ardından evde bağlı duran, güçlü bir deveye yöneldi. O devenin üzerine iki çuval dolusu yiyecek, ayrıca nafaka ve giyecek yükledi. Deveye dizginini vererek kadına uzattı ve “bu yükü rızık edin, bu tükenmeden Allah sizlere hayır verecektir” dedi. Orada bulunan bir adam “ey Müminlerin Emiri, bu kadına çok verdin” dedi. Ömer de “Anan seni kaybetsin (yani seni doğurmamış olsaydı keşke)! Vallahi ben bu kadının babasıyla ve kardeşiyle birlikte bir kaleyi kuşattığımızı, o kaleyi fethettiklerini ve sonra bizim onların ganimetinden hissemizi aldığımızı hatırlıyorum!” dedi.
Bize Osman b. Heysem, ona Avf, ona Ebu Recâ, ona da İmran Hz. Peygamber'in (sav) şöyle buyurduğunu haber vermiştir: "Cenneti gördüm, halkının çoğunluğu fakirlerdi, cehennemi gördüm, halkının çoğunluğu kadınlardı." Eyyûb ve Selm b. Zerîr bu hadisin rivayetinde Avf'a mutabaat etmiştir.