Öneri Formu
Hadis Id, No:
31813, İM004124
Hadis:
حَدَّثَنَا إِسْحَاقُ بْنُ مَنْصُورٍ أَنْبَأَنَا أَبُو غَسَّانَ بَهْلُولٌ حَدَّثَنَا مُوسَى بْنُ عُبَيْدَةَ عَنْ عَبْدِ اللَّهِ بْنِ دِينَارٍ عَنْ عَبْدِ اللَّهِ بْنِ عُمَرَ قَالَ اشْتَكَى فُقَرَاءُ الْمُهَاجِرِينَ إِلَى رَسُولِ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم مَا فَضَّلَ اللَّهُ بِهِ عَلَيْهِمْ أَغْنِيَاءَهُمْ فَقَالَ « يَا مَعْشَرَ الْفُقَرَاءِ أَلاَ أُبَشِّرُكُمْ أَنَّ فُقَرَاءَ الْمُؤْمِنِينَ يَدْخُلُونَ الْجَنَّةَ قَبْلَ أَغْنِيَائِهِمْ بِنِصْفِ يَوْمٍ خَمْسِمِائَةِ عَامٍ » . ثُمَّ تَلاَ مُوسَى هَذِهِ الآيَةَ ( وَإِنَّ يَوْمًا عِنْدَ رَبِّكَ كَأَلْفِ سَنَةٍ مِمَّا تَعُدُّونَ )
Tercemesi:
Bize İshak b. Mansur, ona Ebu Ğassan Behlül, ona Musa b. Ubeyde, ona Abdullah b. Dinar, ona da Abdullah b. Ömer şöyle demiştir: Muhacirlerin fakirleri, Allah'ın zengin muhacirlere kendilerinden fazla mazhar kıldığı fazilet (bir takım mali ibadetler) hususunda Rasulullah'a (sav) şikâyette bulundular (yani zenginleri gibi mali ibadetler yapamamanın üzüntüsünü arz ettiler). Bunun üzerine O:
"Ey fakirler gurubu, dikkat ediniz! Ben mü'minlerin fakirlerinin cennete zenginlerinden yarım gün, (yâni) beş yüz yıl önce gireceklerini size müjdeliyorum," buyurdu.
(Ravilerden) Musa (bu hadisi rivayet ettikten) sonra şu ayeti okudu:
"ve şüphesiz, senin Rabbin katındaki bir gün, sizin saymakta olduğunuz bin yıl gibidir." (Hac, 47)
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
İbn Mâce, Sünen-i İbn Mâce, Zühd 6, /670
Senetler:
()
Konular:
Amel, faziletlileri
Dünya, Zenginlik
Fakir, Yoksul, Fakir ve yoksullar
Fakir, Yoksul, fakirlik, yoksulluk
Açıklama: Hadis, sahip olunan nimetlerin değerini bilmeyi ve fakirliğin ahiretteki derecesi hakkında bilgi vermektedir.
Öneri Formu
Hadis Id, No:
32407, İM004303
Hadis:
حَدَّثَنَا مَحْمُودُ بْنُ خَالِدٍ الدِّمَشْقِىُّ حَدَّثَنَا مَرْوَانُ بْنُ مُحَمَّدٍ حَدَّثَنَا مُحَمَّدُ بْنُ مُهَاجِرٍ حَدَّثَنِى الْعَبَّاسُ بْنُ سَالِمٍ الدِّمَشْقِىُّ نُبِّئْتُ عَنْ أَبِى سَلاَّمٍ الْحَبَشِىِّ قَالَ بَعَثَ إِلَىَّ عُمَرُ بْنُ عَبْدِ الْعَزِيزِ فَأَتَيْتُهُ عَلَى بَرِيدٍ فَلَمَّا قَدِمْتُ عَلَيْهِ قَالَ لَقَدْ شَقَقْنَا عَلَيْكَ يَا أَبَا سَلاَّمٍ فِى مَرْكَبِكَ . قَالَ أَجَلْ وَاللَّهِ يَا أَمِيرَ الْمُؤْمِنِينَ . قَالَ وَاللَّهِ مَا أَرَدْتُ الْمَشَقَّةَ عَلَيْكَ وَلَكِنْ حَدِيثٌ بَلَغَنِى أَنَّكَ تُحَدِّثُ بِهِ عَنْ ثَوْبَانَ مَوْلَى رَسُولِ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم فِى الْحَوْضِ فَأَحْبَبْتُ أَنْ تُشَافِهَنِى بِهِ . قَالَ فَقُلْتُ حَدَّثَنِى ثَوْبَانُ مَوْلَى رَسُولِ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم أَنَّ رَسُولَ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم قَالَ « إِنَّ حَوْضِى مَا بَيْنَ عَدَنَ إِلَى أَيْلَةَ أَشَدُّ بَيَاضًا مِنَ اللَّبَنِ وَأَحْلَى مِنَ الْعَسَلِ أَكَاوِيبُهُ كَعَدَدِ نُجُومِ السَّمَاءِ مَنْ شَرِبَ مِنْهُ شَرْبَةً لَمْ يَظْمَأْ بَعْدَهَا أَبَدًا وَأَوَّلُ مَنْ يَرِدُهُ عَلَىَّ فُقَرَاءُ الْمُهَاجِرِينَ الدُّنْسُ ثِيَابًا وَالشُّعْثُ رُءُوسًا الَّذِينَ لاَ يَنْكِحُونَ الْمُنَعَّمَاتِ وَلاَ يُفْتَحُ لَهُمُ السُّدَدُ » . قَالَ فَبَكَى عُمَرُ حَتَّى اخْضَلَّتْ لِحْيَتُهُ ثُمَّ قَالَ لَكِنِّى قَدْ نَكَحْتُ الْمُنَعَّمَاتِ وَفُتِحَتْ لِىَ السُّدَدُ لاَ جَرَمَ أَنِّى لاَ أَغْسِلُ ثَوْبِى الَّذِى عَلَى جَسَدِى حَتَّى يَتَّسِخَ وَلاَ أَدْهُنُ رَأْسِى حَتَّى يَشْعَثَ .
Tercemesi:
Bize Mahmud b. Halid ed-Dımeşkî, ona Mervan b. Muhammed, ona Muhammed b. Muhacir, ona el-Abbas b. Salim ed-Dımeşkî, ona da Ebu Sellâm el-Hubşî (Habeşî) anlatıyor: (Halife) Ömer b. Abdülaziz bana haber göndererek yanına çağırttı. Ben de posta hayvanı (katır sırtında) onun yanına gittim. Nihayet yanına vardığım zaman (bana):
Ya Ebu Sellâm! Bineğe binip buraya getirmek için sana cidden meşakkat verdik, söyledi. Ebu Sellâm da: Vallahi doğrudur, Ya Emîre’l-Mü'minin, dedi. Ömer b. Abdülaziz: Allah'a yemin ederim ki, sana meşakkat vermek istemedim. Fakat (kevser) havuzu hakkında Rasulullah'ın (sav) mevlâsı Sevbân'dan (ra) senin rivayet ettiğini haber aldığım bir hadis var. O hadisi kendi ağzınla bana rivayet etmeni istedim (de bunun için seni çağırttım), dedi. Bunun üzerine Ebû Sellâm el-Hebeşî söyle dediğini belirtti: Bana Rasulullah'ın (sav) Mevlâsı Sevbân’ın rivayet ettiğine göre Rasulullah (sav) şöyle buyurdu:
"Şüphesiz, benim havuzum Aden ile Eyle arasındaki mesafe kadar (uzun) dur. Sütten daha beyaz ve baldan daha tatlıdır. Bardakları gökteki yıldızlar sayısı gibi (çok) dur. Kim ondan bir yudum içerse artık ebediyen susamaz. O havuzun başına yanıma gelenlerin ilki, (dünyada iken) elbiseleri kirli başlarındaki saçlar dağınık, karışık (yâni maddî sıkıntıdan üstü başı perişan) olan muhacirlerin fakirleridir ki varlıklı eşraftan olan kadınlarla evlenemez ve kapılar onlara açılmaz."
Daha sonra ravi şöyle anlatıyor: 'Ömer (b. Abdülaziz), sakalı ıslanıncaya kadar ağladı. Sonra şöyle dedi: Lâkin ben bol nimetlenmiş kadınlarla evlendim ve kapılar bana açıldı. Artık çare yok, vücudum üstündeki elbiseyi yıkamayacağım ki iyice kirlensin ve başımı yağlamayacağım ki saçım dağılıp karışsın,' dedi.
Açıklama:
Hadis, sahip olunan nimetlerin değerini bilmeyi ve fakirliğin ahiretteki derecesi hakkında bilgi vermektedir.
Yazar, Kitap, Bölüm:
İbn Mâce, Sünen-i İbn Mâce, Zühd 36, /697
Senetler:
()
Konular:
Fakir, Yoksul, Fakir ve yoksullar
Havz, özellikleri
İnsan, iyi-kötü
Zühd, gerçek zâhid
Öneri Formu
Hadis Id, No:
31810, İM004121
Hadis:
حَدَّثَنَا عُبَيْدُ اللَّهِ بْنُ يُوسُفَ الْجُبَيْرِىُّ حَدَّثَنَا حَمَّادُ بْنُ عِيسَى حَدَّثَنَا مُوسَى بْنُ عُبَيْدَةَ أَخْبَرَنِى الْقَاسِمُ بْنُ مِهْرَانَ عَنْ عِمْرَانَ بْنِ حُصَيْنٍ قَالَ قَالَ رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم « إِنَّ اللَّهَ يُحِبُّ عَبْدَهُ الْمُؤْمِنَ الْفَقِيرَ الْمُتَعَفِّفَ أَبَا الْعِيَالِ » .
Tercemesi:
Bize Ubeydullah b. Yusuf el-Cübeyri, ona Hammad b. İsa, ona Musa b. Ubeyde, ona el-Kasım b. Mihran, ona da Ümrân b. Husayn'dan rivayet edildiğine göre; Resûlullah (sav) şöyle buyurdu, demiştir:
"Allah şüphesiz, maddî yönden bakıma muhtaç çoluk çocuk sahibi olup dilencilik ve haram kazançtan kaçınan, fakir mü'min kulunu sever."
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
İbn Mâce, Sünen-i İbn Mâce, Zühd 5, /670
Senetler:
()
Konular:
Fakir, Yoksul, Fakir ve yoksullar
Fakir, Yoksul, fakirlik, yoksulluk
Öneri Formu
Hadis Id, No:
31811, İM004122
Hadis:
حَدَّثَنَا أَبُو بَكْرِ بْنُ أَبِى شَيْبَةَ حَدَّثَنَا مُحَمَّدُ بْنُ بِشْرٍ عَنْ مُحَمَّدِ بْنِ عَمْرٍو عَنْ أَبِى سَلَمَةَ عَنْ أَبِى هُرَيْرَةَ قَالَ قَالَ رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم « يَدْخُلُ فُقَرَاءُ الْمُؤْمِنِينَ الْجَنَّةَ قَبْلَ الأَغْنِيَاءِ بِنِصْفِ يَوْمٍ خَمْسِمِائَةِ عَامٍ » .
Tercemesi:
Bize Ebu Bekr b. Ebu Şeybe, ona Muhammed b. Bişr, ona Muhammed b. Amr, ona Ebu Seleme, ona da Ebu Hureyre'den rivayet edildiğine göre; Rasulullah (sav) şöyle buyurdu, demiştir:
"Müzminlerin fakirleri, cennete zenginlerden yarım gün (yani) beş yüz yıl önce girerler."
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
İbn Mâce, Sünen-i İbn Mâce, Zühd 6, /670
Senetler:
()
Konular:
Dünya, Zenginlik
Fakir, Yoksul, Fakir ve yoksullar
Fakir, Yoksul, fakirlik, yoksulluk
Öneri Formu
Hadis Id, No:
31812, İM004123
Hadis:
حَدَّثَنَا أَبُو بَكْرِ بْنُ أَبِى شَيْبَةَ حَدَّثَنَا بَكْرُ بْنُ عَبْدِ الرَّحْمَنِ حَدَّثَنَا عِيسَى بْنُ الْمُخْتَارِ عَنْ مُحَمَّدِ بْنِ أَبِى لَيْلَى عَنْ عَطِيَّةَ الْعَوْفِىِّ عَنْ أَبِى سَعِيدٍ الْخُدْرِىِّ عَنْ رَسُولِ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم قَالَ « إِنَّ فُقَرَاءَ الْمُهَاجِرِينَ يَدْخُلُونَ الْجَنَّةَ قَبْلَ أَغْنِيَائِهِمْ بِمِقْدَارِ خَمْسِمِائَةِ سَنَةٍ » .
Tercemesi:
Bize Ebu Bekr b. Ebu Şeybe, ona Bekr b. Abdurrahman, ona İsa b. el-Muhtar, ona Muhammed b. Ebu Leyla, ona Atıyye el-Avfî, ona da Ebu Saîd el-Hudrî'den rivayet edildiğine göre; Rasulullah (sav) şöyle buyurmuştur:
"Şüphesiz, muhacirlerin fakirleri cennete onların zenginlerinden beş yüz yıl kadar önce girerler."
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
İbn Mâce, Sünen-i İbn Mâce, Zühd 6, /670
Senetler:
()
Konular:
Dünya, Zenginlik
Fakir, Yoksul, Fakir ve yoksullar
Fakir, Yoksul, fakirlik, yoksulluk
Öneri Formu
Hadis Id, No:
31819, İM004127
Hadis:
حَدَّثَنَا أَحْمَدُ بْنُ مُحَمَّدِ بْنِ يَحْيَى بْنِ سَعِيدٍ الْقَطَّانِ حَدَّثَنَا عَمْرُو بْنُ مُحَمَّدٍ الْعَنْقَزِىُّ حَدَّثَنَا أَسْبَاطُ بْنُ نَصْرٍ عَنِ السُّدِّىِّ عَنْ أَبِى سَعْدٍ الأَزْدِىِّ وَكَانَ قَارِئَ الأَزْدِ عَنْ أَبِى الْكَنُودِ عَنْ خَبَّابٍ فِى قَوْلِهِ تَعَالَى ( وَلاَ تَطْرُدِ الَّذِينَ يَدْعُونَ رَبَّهُمْ بِالْغَدَاةِ وَالْعَشِىِّ ) إِلَى قَوْلِهِ ( فَتَكُونَ مِنَ الظَّالِمِينَ ) قَالَ جَاءَ الأَقْرَعُ بْنُ حَابِسٍ التَّمِيمِىُّ وَعُيَيْنَةُ بْنُ حِصْنٍ الْفَزَارِىُّ فَوَجَدُوا رَسُولَ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم مَعَ صُهَيْبٍ وَبِلاَلٍ وَعَمَّارٍ وَخَبَّابٍ قَاعِدًا فِى نَاسٍ مِنَ الضُّعَفَاءِ مِنَ الْمُؤْمِنِينَ فَلَمَّا رَأَوْهُمْ حَوْلَ النَّبِىِّ صلى الله عليه وسلم حَقَرُوهُمْ فَأَتَوْهُ فَخَلَوْا بِهِ وَقَالُوا إِنَّا نُرِيدُ أَنْ تَجْعَلَ لَنَا مِنْكَ مَجْلِسًا تَعْرِفُ لَنَا بِهِ الْعَرَبُ فَضْلَنَا فَإِنَّ وُفُودَ الْعَرَبِ تَأْتِيكَ فَنَسْتَحْيِى أَنْ تَرَانَا الْعَرَبُ مَعَ هَذِهِ الأَعْبُدِ فَإِذَا نَحْنُ جِئْنَاكَ فَأَقِمْهُمْ عَنْكَ فَإِذَا نَحْنُ فَرَغْنَا فَاقْعُدْ مَعَهُمْ إِنْ شِئْتَ . قَالَ « نَعَمْ » . قَالُوا فَاكْتُبْ لَنَا عَلَيْكَ كِتَابًا . قَالَ فَدَعَا بِصَحِيفَةٍ وَدَعَا عَلِيًّا لِيَكْتُبَ وَنَحْنُ قُعُودٌ فِى نَاحِيَةٍ فَنَزَلَ جِبْرَائِيلُ عَلَيْهِ السَّلاَمُ فَقَالَ ( وَلاَ تَطْرُدِ الَّذِينَ يَدْعُونَ رَبَّهُمْ بِالْغَدَاةِ وَالْعَشِىِّ يُرِيدُونَ وَجْهَهُ مَا عَلَيْكَ مِنْ حِسَابِهِمْ مِنْ شَىْءٍ وَمَا مِنْ حِسَابِكَ عَلَيْهِمْ مِنْ شَىْءٍ فَتَطْرُدَهُمْ فَتَكُونَ مِنَ الظَّالِمِينَ ) ثُمَّ ذَكَرَ الأَقْرَعَ بْنَ حَابِسٍ وَعُيَيْنَةَ بْنَ حِصْنٍ فَقَالَ ( وَكَذَلِكَ فَتَنَّا بَعْضَهُمْ بِبَعْضٍ لِيَقُولُوا أَهَؤُلاَءِ مَنَّ اللَّهُ عَلَيْهِمْ مِنْ بَيْنِنَا أَلَيْسَ اللَّهُ بِأَعْلَمَ بِالشَّاكِرِينَ ) . ثُمَّ قَالَ ( وَإِذَا جَاءَكَ الَّذِينَ يُؤْمِنُونَ بِآيَاتِنَا فَقُلْ سَلاَمٌ عَلَيْكُمْ كَتَبَ رَبُّكُمْ عَلَى نَفْسِهِ الرَّحْمَةَ ) . قَالَ فَدَنَوْنَا مِنْهُ حَتَّى وَضَعْنَا رُكَبَنَا عَلَى رُكْبَتِهِ وَكَانَ رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم يَجْلِسُ مَعَنَا فَإِذَا أَرَادَ أَنْ يَقُومُ قَامَ وَتَرَكَنَا فَأَنْزَلَ اللَّهُ ( وَاصْبِرْ نَفْسَكَ مَعَ الَّذِينَ يَدْعُونَ رَبَّهُمْ بِالْغَدَاةِ وَالْعَشِىِّ يُرِيدُونَ وَجْهَهُ وَلاَ تَعْدُ عَيْنَاكَ عَنْهُمْ ) وَلاَ تُجَالِسِ الأَشْرَافَ ( تُرِيدُ زِينَةَ الْحَيَاةِ الدُّنْيَا وَلاَ تُطِعْ مَنْ أَغْفَلْنَا قَلْبَهُ عَنْ ذِكْرِنَا ) - يَعْنِى عُيَيْنَةَ وَالأَقْرَعَ - ( وَاتَّبَعَ هَوَاهُ وَكَانَ أَمْرُهُ فُرُطًا ) - قَالَ هَلاَكًا - قَالَ أَمْرُ عُيَيْنَةَ وَالأَقْرَعِ . ثُمَّ ضَرَبَ لَهُمْ مَثَلَ الرَّجُلَيْنِ وَمَثَلَ الْحَيَاةِ الدُّنْيَا . قَالَ خَبَّابٌ فَكُنَّا نَقْعُدُ مَعَ النَّبِىِّ صلى الله عليه وسلم فَإِذَا بَلَغْنَا السَّاعَةَ الَّتِى يَقُومُ فِيهَا قُمْنَا وَتَرَكْنَاهُ حَتَّى يَقُومَ .
Tercemesi:
Bize Ahmed b. Muhammed b. Yahya b. Said el-Kattan, ona Amr b. Muhammed el-Ankazi, ona Esbat b. Nasr, ona es-Süddi, ona Ebu Sa'd el-Ezdi, ona Ebu'l Kindi, ona da Habbâb'dan (b. Eret) rivayet edildiğine göre kendisi Allah Teâlâ'nın;
"Sabah akşam, Rablerinin rızasını dileyerek O'na dua edenleri (yanından) kovma. Onların hesabından sana bir sorumluluk yoktur, senin hesabından da onlara bir sorumluluk yoktur ki onları kovup da zalimlerden olasın." (En'âm, 52) buyruğu hakkında şöyle demiştir: el-Akra' bin Habis et-Temîmi ve Uyeyne b. Hısn el-Fezârî (Rasulullah'ın (sav) ziyaretine) geldiler ve Rasulullah'ı (sav) mü'minerin zayıflarından bir gurubun içinde oturup Suheyb, Bilâl, Ammâr ve Habbâb ile beraber iken buldular; Peygamber'in (sav) etrafında onları (yani zayıf, fakir, nüfussuz sahabeleri) görünce o zayıf sahabeleri küçümsediler, hakir gördüler. Nihayet Onun yanına varıp O'nunla yalnız kaldılar (yani biz de bir kenara çekildik) ve onlar: (Yâ Rasulullah, ziyaretine geldiğimizde) bir oturumu bize tahsis etmeni muhakkak isteriz ki Araplar bununla bizim üstünlüğümüzü tanısınlar. Çünkü senin yanma Arap heyetleri gelir. Bu itibarla Arabların bizi şu kölelerle (yâni fakir mü si umanlarla) beraber görmelerinden utanırız. Onun için biz senin yanına geldiğimiz zaman köleleri yanından kaldır. Sonra biz huzurundan ayrılınca dilersen onlarla beraber otur, dediler. Resûl-i Ekrem (sav) (de):
"Peki," buyurdu. Bu kere onlar: O halde bu teklifimizi kabul buyurduğuna dair bizim için bir yazı yazdır, dediler. Habbâb dedi ki: Bunun üzerine Resûl-i Ekrem (sav) bir yaprak kâğıt istedi ve yazı yazması için Ali'yi (ra) çağırttı. Biz de meclisin bir kenarında oturuyorduk. O sırada Cebrail (as) indi ve;
"Sabah akşam Rab'lerinin rızasını dileyerek O'na dua edenleri (yanından) kovma. Onların hesabından sana bir sorumluluk yoktur, senin hesabından da onlara bir sorumluluk yoktur ki onları kovup da zalimlerden olasın." (Enam, 52) ayetini (indirip) söyledi. Sonra el-Akra' b. Habis ve Uyeyne b. Hısn'ı anlatarak:
"Ve işte böylece, "Allah aramızdan şunlara mı lütufta bulundu? deyiversinler diye bazısını bazısıyla imtihan ettik. Allah şükredenleri en iyi bilen değil midir?" (En'âm, 53) ayetini (indirip) söyledi. Bundan sonra:
"Ayetlerimize iman edenler sana geldikleri zaman (onlara) de ki: Selâm sizlere. Rabb'iniz rahmet etmeyi kendi üzerine aldı -vaadetti-" (En'âm, 54) ayetini (indirip) söyledi.
Habbâb dedi ki: Bu ayetler indikten sonra biz O'na öyle yaklaştık ki dizlerimizi O'nun dizi üzerine bıraktık ve Rasulullah (sav) bizimle beraber otururdu. Sonra kalkmak istediği zaman kalkar ve bizi bırakırdı (yâni biz ondan sonra kalkıp dağılırdık). Sonra Allah (ac):
"Rablerinin rızasını dileyerek sabah akşam O'na dua edenlerle beraber nefsini sabırlı tut (yâni onlarla sohbet etmeye tahsis et); dünya hayatının süsünü arzulayarak gözlerini o kimselerden (başkasına) çevirme (eşraf kimselerle -özel- oturum yapma). Bizi anmak hususunda kalbine gaflet verdiğimiz ve hevesine uyup da işi furut (yâni helak olmak) olan (yâni Uyeyne ve el-Akra')a uyma" (Kehf, 28) ayetini indirdi. Habbâb:(ayette geçen) "Helâken"den maksad) Uyeyne ve el-Akra'ın işidir, dedi. (Habbâb sözüne devamla) Surra Allah onlara (yâni müminlere ve kâfirlere) iki adamın misalini (Kehf süresinin 32 ilâ 44. ayetlerinde) ve dünya hayatının misalini (Kehf süresinin 45. ayetinde) getirdi (yani anılan ayetleri indirdi). Habbâb dedi ki: (Kehf süresinin 28. ayeti indirildikten) sonra biz (yani fakir-zayıf sahabeler) Peygamber'in (sav) beraberinde otururduk. O'nun kalkacağı saate varınca biz O'nu bırakıp kalkıyorduk ki, O da kalksın.
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
İbn Mâce, Sünen-i İbn Mâce, Zühd 7, /671
Senetler:
()
Konular:
Fakir, Yoksul, Fakir ve yoksullar
Fakir, Yoksul, fakirlik, yoksulluk
Kur'an, Nüzul sebebleri
Kur'an, tefsiri, bazı ayetlerin
Toplumsal barış, problemi insanları bir noktada buluşturarak çözmek
Öneri Formu
Hadis Id, No:
31814, İM004125
Hadis:
حَدَّثَنَا عَبْدُ اللَّهِ بْنُ سَعِيدٍ الْكِنْدِىُّ حَدَّثَنَا إِسْمَاعِيلُ بْنُ إِبْرَاهِيمَ التَّيْمِىُّ أَبُو يَحْيَى حَدَّثَنَا إِبْرَاهِيمُ أَبُو إِسْحَاقَ الْمَخْزُومِىُّ عَنِ الْمَقْبُرِىِّ عَنْ أَبِى هُرَيْرَةَ قَالَ كَانَ جَعْفَرُ بْنُ أَبِى طَالِبٍ يُحِبُّ الْمَسَاكِينَ وَيَجْلِسُ إِلَيْهِمْ وَيُحَدِّثُهُمْ وَيُحَدِّثُونَهُ وَكَانَ رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم يَكْنِيهِ أَبَا الْمَسَاكِينِ .
Tercemesi:
Bize Abdullah b. Said el-Kindi, ona İsmail b. İbrahim et-Teymi Ebu Yahya, ona İbrahim Ebu İshak el-Mahzumî, ona el-Makburî, ona da Ebu Hureyre şöyle demiştir: Ca'fer b. Ebu Tâlib, fakirleri (çok) sever, onların yanında oturur, onlarla konuşur (sohbet eder) ve onlar da onunla konuşur (sohbet eder) di. Rasulullah (sav) de ona Ebu'l-Mesâkin (yâni fakirlerin babası) ismini verirdi.
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
İbn Mâce, Sünen-i İbn Mâce, Zühd 7, /671
Senetler:
()
Konular:
Fakir, Yoksul, Fakir ve yoksullar
Öneri Formu
Hadis Id, No:
31816, İM004126
Hadis:
حَدَّثَنَا أَبُو بَكْرِ بْنُ أَبِى شَيْبَةَ وَعَبْدُ اللَّهِ بْنُ سَعِيدٍ قَالاَ حَدَّثَنَا أَبُو خَالِدٍ الأَحْمَرُ عَنْ يَزِيدَ بْنِ سِنَانٍ عَنْ أَبِى الْمُبَارَكِ عَنْ عَطَاءٍ عَنْ أَبِى سَعِيدٍ الْخُدْرِىِّ قَالَ أَحِبُّوا الْمَسَاكِينَ فَإِنِّى سَمِعْتُ رَسُولَ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم يَقُولُ فِى دُعَائِهِ « اللَّهُمَّ أَحْيِنِى مِسْكِينًا وَأَمِتْنِى مِسْكِينًا وَاحْشُرْنِى فِى زُمْرَةِ الْمَسَاكِينِ » .
Tercemesi:
Bize Ebu Bekr b. Ebu Şeybe ve Abdullah b. Said, o ikisine Ebu Halid el-Ahmer, ona Yezid b. Sinan, ona Ebu'l Mübarek, ona Ata, ona da Ebu Saîd el-Hudrî şöyle demiştir: Miskinleri seviniz. Çünkü ben Rasulullah'ı (sav) duasında şöyle derken işittim:
"Allahım! Beni miskin olarak yaşat, miskin olarak öldür ve beni miskinler zümresi içinde hasret."
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
İbn Mâce, Sünen-i İbn Mâce, Zühd 7, /671
Senetler:
()
Konular:
Fakir, Yoksul, Fakir ve yoksullar
Fakir, Yoksul, fakirlik, yoksulluk
Öneri Formu
Hadis Id, No:
31821, İM004128
Hadis:
حَدَّثَنَا يَحْيَى بْنُ حَكِيمٍ حَدَّثَنَا أَبُو دَاوُدَ حَدَّثَنَا قَيْسُ بْنُ الرَّبِيعِ عَنِ الْمِقْدَامِ بْنِ شُرَيْحٍ عَنْ أَبِيهِ عَنْ سَعْدٍ قَالَ نَزَلَتْ هَذِهِ الآيَةُ فِينَا سِتَّةٍ فِىَّ وَفِى ابْنِ مَسْعُودٍ وَصُهَيْبٍ وَعَمَّارٍ وَالْمِقْدَادِ وَبِلاَلٍ . قَالَ قَالَتْ قُرَيْشٌ لِرَسُولِ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم إِنَّا لاَ نَرْضَى أَنْ نَكُونَ أَتْبَاعًا لَهُمْ فَاطْرُدْهُمْ عَنْكَ . قَالَ فَدَخَلَ قَلْبَ رَسُولِ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم مِنْ ذَلِكَ مَا شَاءَ اللَّهُ أَنْ يَدْخُلَ فَأَنْزَلَ اللَّهُ عَزَّ وَجَلَّ ( وَلاَ تَطْرُدِ الَّذِينَ يَدْعُونَ رَبَّهُمْ بِالْغَدَاةِ وَالْعَشِىِّ يُرِيدُونَ وَجْهَهُ ) الآيَةَ .
Tercemesi:
Bize Yahya b. Hakim, ona Ebu Davud, ona Kays b. er-Rabi', ona el-Mikdam b. Şureyh, ona babası, ona da Sa'd (b. Ebu Vakkas) şöyle demiştir: Şu ayet biz altı kişi hakkında indi: Benim hakkımda ve İbn Mes'ûd, Suheyb, Ammâr, Mıkdâd ve Bilâl hakkında. Sa'd dediki, Kureyş (müşrikleri) Rasulullah'a (sav):
"Biz onlara (yani yukarda isimleri geçen sahabelere) tabi olmaya kesinlikle razı olmayız. Bu sebeple onları yanından kov, diye teklifte bulundular. Sa'd, dedi ki: Bunun üzerine Rasulullah'ın (sav) kalbine girmesini Allah'ın dilediği bir şey (yâni tekliflerine uymak düşüncesi) de O'nun kalbine girdi. Sonra Allah (ac):
"Rablerinin rızasını dileyerek sabah akşam O'na dua edenleri (yanından) kovma..." âyetini (En'âm, 52) indirdi."
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
İbn Mâce, Sünen-i İbn Mâce, Zühd 7, /672
Senetler:
()
Konular:
Fakir, Yoksul, Fakir ve yoksullar
Kur'an, Nüzul sebebleri
Öneri Formu
Hadis Id, No:
31848, İM004140
Hadis:
حَدَّثَنَا مُحَمَّدُ بْنُ عَبْدِ اللَّهِ بْنِ نُمَيْرٍ حَدَّثَنَا أَبِى وَيَعْلَى عَنْ إِسْمَاعِيلَ بْنِ أَبِى خَالِدٍ عَنْ نُفَيْعٍ عَنْ أَنَسٍ قَالَ قَالَ رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم « مَا مِنْ غَنِىٍّ وَلاَ فَقِيرٍ إِلاَّ وَدَّ يَوْمَ الْقِيَامَةِ أَنَّهُ أُتِىَ مِنَ الدُّنْيَا قُوتًا » .
Tercemesi:
Bize Muhammed b. Abdullah b. Nümeyr, ona Ebu Ya'la, ona İsmail b. Ebu Halid, ona Nüfey', ona da Enes'ten rivayet edildiğine göre; Rasulullah (sav) şöyle buyurdu, demiştir:
"Her zengin ve her fakir kıyamet günü dünyada rızkının geçinecek kadarcık verilmiş olmasını muhakkak arzulayacaktır."
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
İbn Mâce, Sünen-i İbn Mâce, Zühd 9, /673
Senetler:
()
Konular:
Dünya, Zenginlik
Fakir, Yoksul, Fakir ve yoksullar
Kıyamet, ahvali