Giriş

Bize Ebû Bekir b. Ebî Şeybe, ona Ebû Muâviye, ona el-A’meş, ona Ebû Salih, ona da Ebû Hureyre (ra), Rasûlullah'ın (sav) şöyle buyurduğunu rivayet etti: “Kim abdestini güzelce alır, sonra cuma namazına gelip imama yakın durur ve susup (hutbeyi) dinlerse, o Cuma ile diğer Cuma arasındaki hataları üç gün ziyadesiyle birlikte bağışlanır. O sırada yerdeki çakılları düzeltmekle meşgul olan da faydasız boş bir iş yapmış olur."


    Öneri Formu
12073 İM001090 İbn Mâce, İkâmetu's-Salavât, 81

Bize Hişam b. Ammar ve Sehl b. Ebu Sehl, onlara Süfyan b. Uyeyne, ona Zührî, ona Saîd b. Müseyyeb ona da Ebu Hureyre'nin rivayet ettiğine göre Hz. Peygamber (sav) şöyle buyurmuştur: "Cuma günü caminin bütün kapılarında melekler hazır bulunur. Bunlar (camiye gelen) insanları, ilk gelen kişiyi birinci diye, ilk geliş sırasına göre kayıt altına alırlar. İmam (minbere) çıkınca defterlerini toplarlar ve hutbeyi dinlemeye başlarlar. Namaza erken gelen kişi deve kurban etmiş gibi, ondan sonra gelen ise bir inek kurban etmiş gibi, ondan sonra gelen ise koyun kurban etmiş gibidir." Hz. Peygamber tavuk ve yumurtayı sayana kadar (sevapları) sıraladı. Sehl rivayetinde şunu ekledi: Ondan sonra gelen ise sadece namaz için gelmiştir ve sadece namazın sevabını alır.


    Öneri Formu
12075 İM001092 İbn Mâce, İkâmetu's-Salavât, 82

Bize Hişam b. Ammar ve Sehl b. Ebu Sehl, onlara Süfyan b. Uyeyne, ona Zührî, ona Saîd b. Müseyyeb ona da Ebu Hureyre'nin rivayet ettiğine göre Hz. Peygamber (sav) şöyle buyurmuştur: "Cuma günü caminin bütün kapılarında melekler hazır bulunur. Bunlar (camiye gelen) insanları, ilk gelen kişiyi birinci diye, ilk geliş sırasına göre kayıt altına alırlar. İmam (minbere) çıkınca defterlerini toplarlar ve hutbeyi dinlemeye başlarlar. Namaza erken gelen kişi deve kurban etmiş gibi, ondan sonra gelen ise bir inek kurban etmiş gibi, ondan sonra gelen ise koyun kurban etmiş gibidir." Hz. Peygamber tavuk ve yumurtayı sayana kadar (sevapları) sıraladı. Sehl rivayetinde şunu ekledi: Ondan sonra gelen ise sadece namaz için gelmiştir ve sadece namazın sevabını alır.


    Öneri Formu
270642 İM001092-2 İbn Mâce, İkâmetu's-Salavât, 82

Bize Müsedded (b. Müserhed) ve Musa b. İsmail, onlara Abdülvahid b. Ziyad, ona Asım b. Küleyb, ona babası (Küleyb b. Şihab), ona da Ebu Hureyre (ra), Rasulullah'ın şöyle buyurduğunu rivayet etti: "İçinde kelime-i şehadetin bulunmadığı hutbe- sahibine faydası olmayan- kesik el gibidir."


    Öneri Formu
33875 D004841 Ebu Davud, Edeb, 19

Bize İsa b. Hammad, ona Leys, ona Said el-Makburî, ona da Şerik b. Abdullah'ın rivayet ettiğine göre Şerik b. Abdullah, Enes b. Malik'in şöyle dediğini duyduğunu rivayet etmiştir: "Bizler cuma günü mescitte idik. Rasulullah (sav) hutbe irat ediyordu. Derken bir adam ayağa kalktı ve 'Ya Rasulallah! Yollarda hiçbir hareket yok. Hayvanlar helak oldu. Memlekette kuraklık baş gösterdi. Allah'a dua etsen de bizlere yağmur yağdırsa!' dedi. Bunun üzerine Rasulullah (sav) yüzü hizasına kadar ellerini kaldırdı ve Allah'ım! Bize yağmur yağdır.' diye dua etti. Vallahi Rasulullah (sav) daha minberden inmemişti ki üzerimize bol bol yağmur yağdı. O gün, ertesi cuma gününe kadar üzerimize yağmur yağdı. (Ertesi cuma yine) bir adam ayağa kalktı. Bilemiyorum. Acaba bu adam, Rasulullah'a (sav) 'Ya Rasulallah! Bizim için yağmur duası etsen!' diyen adamla aynı kişi miydi yoksa değil miydi? Adam (bu sefer de) 'Ya Rasulallah! Aşırı yağışlardan dolayı yollar geçilmez, hayvanlar helak oldu. Allah'a dua etsen de bizim için yağmuru durdursa?' dedi. Bunun üzerine Rasulullah (sav) 'Allah'ım! Çevremize yağdır, üzerimize yağdırma. Dağlara ve ağaçlık alanlara yağdır' diye dua etti. Vallahi Rasulullah (sav) bu şekilde dua eder etmez bulutlar dağılıp gitti. Öyle ki tek bir bulut dahi göremez olduk."


    Öneri Formu
26389 N001516 Nesai, İstiskâ, 9


    Öneri Formu
273380 D004841-2 Ebu Davud, Edeb, 19


    Öneri Formu
270534 D000343-8 Ebu Davud, Taharet, 127


    Öneri Formu
270535 D000343-7 Ebu Davud, Taharet, 127


    Öneri Formu
270536 D000343-6 Ebu Davud, Taharet, 127


    Öneri Formu
270538 D000343-9 Ebu Davud, Taharet, 127