375 Kayıt Bulundu.
Siz Allah'ın izni ile düşmanlarınızı öldürürken, Allah, size olan vâdini yerine getirmiştir. Nihayet, öyle bir an geldi ki, Allah arzuladığınızı (galibiyeti) size gösterdikten sonra zaafa düştünüz; (Peygamberin verdiği) emir konusunda tartışmaya kalkıştınız ve âsi oldunuz. Dünyayı isteyeniniz de vardı, ahireti isteyeniniz de vardı. Sonra Allah, denemek için sizi onlardan (onları mağlup etmekten) alıkoydu. Ve andolsun sizi bağışladı. Zaten Allah, müminlere karşı çok lütufkârdır.
Bize İbrahim b. Musa, ona Abdülvehhâb, ona Halid, ona İkrime, ona da İbn Abbâs'ın (r.anhuma) rivayet ettiğine göre Peygamber (sav) Uhud günü şöyle demiştir: "Üzerine savaş elbisesi giymiş bir şekilde atının başını tutan şu kişi Cibril'dir"
Bize Übeydullah b. Musa, ona İsrail, ona Ebu İshak, ona da Berâ (ra) şöyle demiştir: O gün (Uhud'da) müşriklerle karşılaştık. Peygamber (sav) bir okçu birliğini yerleştirip başlarına Abdullah'ı kumandan tayin etti ve onlara "bizim düşmanlara galip geldiğimizi görseniz de yerlerinizden ayrılmayın, düşmanların bize galip geldiklerini görseniz de yine yerlerinizden ayrılıp, bize yardıma gelmeyin" buyurdu. Biz düşmanlarla karşılaşıp harbe girişince, müşrikler bozguna uğrayıp kaçtılar, hatta ben kadınları bacaklarından örtülerini kaldırmış ve halhalları meydana çıkmış olarak dağa kaçarlarken gördüm. Bu sırada Müslümanlar “ganimet, ganimet” demeye başladılar. Abdullah “Peygamber (sav) benden yerlerinizden ayrılmayacağınıza dair söz aldı” dedi. Ancak maiyetindeki okçular karşı gelince yönlerini şaşırdılar ve yetmiş kişi şehit oldu. Ebu Sufyân yüksek bir yere çıkıp “topluluk içinde Muhammed var mı?” diye seslendi. Peygamber (sav) "cevap vermeyin" buyurdu. Ebu Sufyân bu sefer “topluluk içinde Ebu Kuhâfe'nin oğlu (Ebu Bekir) var mıdır?” dedi. Peygamber (sav) yine "cevap vermeyin" buyurdu. Ebu Sufyân tekrar “topluluk içinde Hattâb oğlu var mıdır?” diye sordu. Sonra arkadaşlarına dönüp “bunlar öldürülmüşler, eğer hayatta olsalardı cevap verirlerdi” dedi. Bu sırada Ömer kendine hakim olamadı ve “yalan söyledin ey Allah'ın düşmanı, Allah seni hüsran ve üzüntüne sebep olacak kişileri hayatta bırakmıştır” dedi. Ebu Sufyân “yüce ol Hubel” dedi. Peygamber (sav) "Ebu Sufyân'a cevap verin" buyurdu. “ne söyleyelim?” dediler. Peygamber (sav) "Allah en yüce ve en uludur deyin" buyurdu. Ebu Sufyân “bizim için Uzzâ var, sizin Uzzâ'nız yoktur” dedi. Peygamber (sav) "ona cevap veriniz" buyurdu. Sahabîler “ona ne söyleyelim?” dediler. Peygamber (sav) "'Allah bizim Mevlâ'mızdır, sizin Mevla'nız yoktur' deyin" buyurdu. Ebu Sufyân “bugün Bedir gününün karşılığıdır. Harp kazanmak nöbetleşedir. Ölülerinizi müsle yapılmış (kulak burun uzuvları kesilmiş) olarak bulacaksınız, ama bunu ben emretmedim. Bu yüzden beni kötülemeyin” dedi
Bize Abdullah b. Muhammed, ona Sufyân, ona Amr, ona da Cabir b. Abdullah şöyle demiştir: Birtakım insanlar Uhud günü şarap içerek sabahladılar, sonra da şehit olarak öldüler.
Bize Abdullah b. Muhammed, ona Süfyân, ona Amr, ona da Cabir b. Abdullah (r.anhuma) şöyle demiştir: Uhud savaşının yapılacağı gün bir adam Peygamber Efendimizin yanına gelerek, “savaşta öldürülürsem nereye giderim?” diye sordu. Efendimiz "cennete" diye cevapladı. Adam elindeki hurmaları atarak, savaşa koştu ve şehit olana dek savaştı.
Bize Kuteybe, ona Süfyân, ona Amr, ona da Cabir şöyle demiştir: Rasulullah (sav) bana "Câbir, evlendin mi?" diye sordu. Ben de “evet” dedim. Rasulullah (sav) "Ne ile evlendin, bekar mı dul mu?" diye sordu. Ben de “dul ile evlendim” dedim Rasulullah (sav) "seninle oynaşacak bakire bir kızla evlenseydin ya" buyurdu. Ben de “ey Allah'ın Rasulü, babam Uhud'da şehit oldu ve arkada benim kızkardeşim olan dokuz kız çocuğu bıraktı. Ben onlara kendileri gibi bilgisiz, tecrübesiz bir kız getirmek istemedim ve onların saçlarını tarayacak ve işlerini görecek bir kadınla evlendim” dedim. Rasulullah (sav) "doğru yapmışsın" buyurdu.
Bize Yesere b. Safvân, ona İbrahim, ona babası (Sa'd b. İbrahim) ona Abdullah b. Şeddâd, ona da Ali b. Ebu Tâlib (ra) şöyle demiştir: Ben, Peygamber'in (sav) Sa'd ibn Mâlik haricinde hiçbir kimseye feda etmek üzere babasını ve anasını bir arada zikrettiğini işitmedim. Ben Peygamber'in (sav) Uhud günü: "ey Sa'd, babam anam sana feda olsun, at" buyurduğunu işittim.