375 Kayıt Bulundu.
Bize Ebu Tahir Ahmed b. Amr b. Serh, Harmele b. Yahya ve Amr b. Sevvad el-Âmirî, -lafızları yakındır- onlara İbn Vehb, ona Yunus, ona İbn Şihab, ona Urve b. Zübeyr, ona da Peygamber'in (sav) hanımı Aişe şöyle rivayet etti: Aişe Hz. Peygamber'e (sav); Uhud gününden daha zor bir günün oldu mu dedi. Bunun üzerine Hz. Peygamber (sav) şöyle buyurdu: "Kavminin çok eziyeti ile karşılaştım. En kötüsü de Akabe günü idi. İbn Abduyâlîl b. Abdükülâl'dan himaye ve koruma istedim kabul etmedi. Ben de hüzünlü bir halde ayrıldım. Ne yapacağımı bilemeden Karn-i Se'âlib mevkiine geldim. Başımı kaldırdım, bir gördüm ki başımın üstünde bir bulut beni gölgeliyor, bulutun içinde Cebrail bana seslenerek; Allah (ac), kavminin sana cevabını ve seni reddedişini işitti. Onlara dair dilediğini kendisine emretmen için sana dağlar meleğini gönderdi dedi. Dağlar meleği bana seslenip selam verdi ve ey Muhammed! Allah, kavminin sana cevabını işitti. Ben dağlar meleğiyim. Dilediğin emri bana emretmen için beni sana Rabbin gönderdi. Dilersen iki Ahşeb dağını onların üstüne kapatayım" dedi. Hz. Peygamber (sav) de cevaben; "aksine, ben Allah'ın, onların soyundan, bir olan Allah'a ibadet edip ona bir şeyi ortak koşmayan kimseler çıkaracağını ümit ediyorum" buyurdu.
Bize Nasr b. Ali el-Cehdamî ve Muhammed b. el-Müsenna, o ikisine Abdülvahhab, ona Humeyd, ona da Enes (ra) şöyle demiştir: "Uhud (savaşı) gününde Rasulullah'ın (sav) bir dişi kırıldı ve başından yaralandı. Kan yüzüne akmaya başladı. Yüzündeki kanı hem siliyor hem de “Kendilerini Allah'a çağıran peygamberlerinin yüzünü kana boyayan bir kavim nasıl iflah olur?” diyordu. Bunun üzerine Aziz ve Celil Allah “Onların tevbelerini kabul etmek veya zulümleri yüzünden onlara azap vermek konusunda sana bir şey düşmez.” [Ali İmrân, 128] ayetini indirdi"
Bize Yahya b. Abdullah es-Sülemî, ona Abdullah, ona Ma‘mer, ona ez-Zührî, ona Sâlim, ona da babası (Abdullah b. Ömer) şöyle rivayet etmiştir: "Rasulullah (sav) sabah namazının son rekâtının rükûundan başını kaldırdığı vakit “Semiallahu limen hamideh, rabbenâ leke’l-hamd” dedikten sonra: “Allah’ım, filâna, filâna ve filâna lanet et” buyurdu. Bunun üzerine Aziz ve Celil Allah “Onların tevbelerini kabul etmek veya zulümleri yüzünden onlara azap vermek konusunda sana bir şey düşmez.” [Ali İmrân, 128] ayetini indirdi."
Bize Nasr b. Ali el-Cehdamî ve Muhammed b. Müsenna, o ikisine Abdülvahhab, ona Humeyd, ona da Enes b. Malik (ra) şöyle demiştir: "Uhud (savaşı) gününde Rasulullah'ın (sav) bir dişi kırıldı ve başından yaralandı. Kan yüzüne akmaya başladı. Hz. Peygamber (sav) bir yandan yüzündeki kanı siliyor bir yandan da “Kendilerini Allah'a çağıran peygamberlerinin yüzünü kana bulayan bir kavim nasıl iflah olur?” diyordu. Bunun üzerine Aziz ve Celil Allah “Onların tevbelerini kabul etmek veya zulümleri yüzünden onlara azap vermek konusunda sana bir şey düşmez.” [Ali İmrân, 128] ayetini indirdi"