375 Kayıt Bulundu.
Bize Abbas el-Anberî, ona Osman b. Ömer, ona Üsâme (b. Zeyd), ona da Zührî, Enes b. Malik'ten şöyle rivayet etmiştir: "Hz. Peygamber (sav) (Uhud savaşında şehit düşen amcası) Hamza'nın yanına gitti. Hamza'ya müsle yapılmıştı (öldükten sonra organları kesilmişti). Hz. Peygamber (o gün) Hamza'nın dışında şehitlerden hiçbirinin cenaze namazını kılmamıştır."
Açıklama: Hz. Peygamber'in (sav), sadece Hz. Hamza'nın namazını kılması ve diğer şehitlerin namazını kılmaması, Uhud savaşında onlarla ilgilenecek vaktinin olmaması ve Hz. Hamza'nın cenaze namazını kıldı haberinin, namazın lügat manası olan dua etti anlamında kullanıldığı şeklinde tevil edilmiştir. (Avnu'l-mabud, VIII, 286)
Bize Ahmed b. Yunus, ona Züheyr, ona A'meş, ona Şakîk, ona da Habbâb (ra) şöyle rivayet etmiştir: "Allah'ın rızasını isteyerek Nebî'yle (sav) beraber hicret ettik de sevabımız Allah'a kaldı. Aramızdan sevabından bir şey göremeden ahirete göçenler oldu. Bunlardan biri de Musab b. Umeyr'dir. O, Uhud günü şehit oldu ve geride sadece çizgili bir elbise bıraktı. O elbiseyle başını örttüğümüzde ayakları çıkıyor, ayakları örtüldüğünde ise başı dışarıda kalıyordu. Nebî (sav), bize 'O elbiseyle baş tarafını örtün, ayak tarafına da izhir otu koyun -hadisin râvilerinden biri şüpheye düşüp 'Ayağına izhir otu atın' demiştir-' buyurdu. Bir de aramızda, o hicretin meyvesi kendisi için olgunlaşıp da onu (bu dünyada) toplayanlar vardır."
Açıklama: "... Bir de aramızda, o hicretin meyvesi kendisi için olgunlaşıp da onu toplayanlar vardır." ifadesini hadisin sahabî râvisi Habbâb, kendisini kast ederek, bir pişmanlık ifadesi olarak söylemiştir. Yani hicret sevabının karşılığını bu dünyada fazlasıyla görüp, ahirete bir şey bırakmadan yaşayanlar vardır anlamında.
Bize Heddâb b. Halid el-Ezdî, ona Hammâd b. Seleme, ona Ali b. Zeyd ve Sâbit el-Bünânî, onlara da Enes b. Mâlik şöyle rivayet etmiştir: "Rasulullah (sav) Uhud günü Ensar'dan yedi, Kureyş'ten de iki kişi içerisinde tek başına kalmıştı. Müşrikler kendilerine hücum edince 'Onları kim püskürtürse, onun için cennet vardır ya da cennette o benim yoldaşım olacaktır' buyurdu. Ensar'dan bir kişi ileri atıldı, şehit edilinceye dek onlarla çarpıştı. Ardından aynı şekilde hücum ettiklerinde, Hz. Peygamber (sav) tekrar 'Onları kim püskürtürse, ona cennet vardır ya da cennette o benim yoldaşım olacaktır' buyurdu. Tekrar Ensar'dan biri öne atıldı ve şehit edilinceye dek onlarla savaştı. Böyle böyle Ensarlı yedi kişi de öldürülünce, Rasulullah (sav) 'Ashabımıza insaflı davranmadık' buyurdu."
Bize Muhammed b. Müsenna, ona Vehb b. Cerir, ona babası (Cerir), ona Yahya b. Eyyub, ona Yezid b. Ebu Habib, ona Mersed, ona da Ukbe b. Âmir şöyle demiştir: Rasulullah (sav) Uhud şehitlerinin üzerine cenaze namazı kıldı. Sonra minbere çıktı. Dirilerle ölülere veda eden gibi şunları söyledi: "Ben havzun başına sizden önce varacağım. Gerçekten onun genişliği Eyle ile Cuhfe arası gibidir. Ben sizin benden sonra şirk koşacağınızdan endişe ediyor değilim. Ancak ben sizin dünya hakkında yarışa girişeceğinizden ve birbirinizle çarpışıp sizden öncekilerin helak olduğu gibi helak olacağınızdan korkuyorum." [Ukbe der ki: Bu benim Rasulullah'ı (sav) minber üzerinde son görüşüm oldu.]
Bize Muhammed b. Kesîr, ona Süfyan (es-Sevrî), ona A'meş (Süleyman b. Mihrân), ona da Ebu Vâil, Habbâb b. Eret'in şöyle dediğini rivayet etmiştir: Mus'ab b. Umeyr, Uhud günü şehid edilmişti. Üzerinde siyah-beyaz çizgileri olan bedevilerin giydiği bir elbiseden başka bir şey de yoktu. Başını örttüğümüz zaman ayakları açıkta kalıyor, ayaklarını örttüğümüzde de başı açıkta kalıyordu. Bunun üzerine Hz. Peygamber (sav) şöyle buyurdu: "O örtüyü baş tarafından örtünüz. Ayak tarafına da izhir otu koyunuz."
Bize Muhammed b. Kesîr, ona Süfyan (es-Sevrî), ona A'meş, ona da Ebu Vâil, Habbâb (b. Eret)'in şöyle dediğini rivayet etmiştir: "Musab b. Umeyr, Uhud savaşında şehid edilmişti. Üzerinde de beyaz ve siyah çizgileri olan bedevilerin giydiği elbiseden başka bir şey yoktu. Elbiseyi baş tarafından örttüğümüzde ayakları açıkta kalıyor, ayaklarından örttüğümüzde de baş tarafı açıkta kalıyordu. Bunun üzerine Hz. Peygamber (sav) 'Baş tarafından örtün. Ayaklarını da izhir otuyla (Hicaz'da yetişen güzel kokulu bir bitki) kapatın' buyurdu."
Bize Ezher b. Mervân el-Basrî, ona Abdülvâris b. Said, ona Eyyûb, ona Humeyd b. Hilâl, ona da Ebu Dehmâ, Hişâm b. Âmir'in şöyle aktardığını rivayet etmiştir: "Uhud günü yaralanıp şehid olanların durumu Hz. Peygamber'e (sav) şikayet edildi (soruldu). Rasulullah (sav) de 'Kabirlerini genişçe ve güzelce kazın. Bir kabre iki ve üç şehidi birlikte defnedin. Kur'ân'ı iyi bilenlere de definde öncelik verin' buyurdu. Benim babam da (Uhud'da) ölmüştü de iki adamdan önce defnedilmişti." [Ebu İsa (Tirmizî) şöyle demiştir: Bu konuda Habbâb, Câbir ve Enes'ten de hadis rivayet edilmiştir. Bu, hasen-sahih bir hadistir. Süfyân es-Sevrî ve başkaları bu hadisi Eyyûb'den, o Humeyd b. Hilâl'den, o da Hişâm b. Âmir'den nakletmiştir. Ebu Dehma'nın adı Kırfe b. Büheys veya Beyhes'tir.]
Bize Kuteybe b. Said, ona Leys (b. Sa'd), ona İbn Şihâb, ona da Abdurrahman b. Ka'b b. Malik, Cabir b. Abdullah'ın şöyle dediğini rivayet etmiştir: "Rasulullah (sav), Uhut şehitlerinden iki kişiyi, bir örtüyle defnediyordu. Kabre koyarken 'Hangisi Kur'an'ı daha çok biliyordu?' diye soruyor, kendisine bu iki şehitten biri işaret edilince, kabre önce onu yerleştiriyor ve 'Kıyamet Günü bu şehitlere ben şahitlik edeceğim' diyordu. Hz. Peygamber (sav) şehitlerin kanlarıyla defnedilmelerini istedi ve onların cenaze namazını kılmadı. O şehitler yıkanmadılar da."