Bize Abdullah b. Mesleme, ona Abdülaziz b. Muhammed, ona da Amr b. Ebu Amr, İkrime'nin şöyle dediğini rivayet etti:
Irak halkından bir grup İbn Abbas'a: Ey İbn Abbas! İçinde bulunan emirlerle emrolunduğumuz halde, hiç kimsenin kendisiyle amel etmediği Allah'ın (ac):
"Ey müminler! Ellerinizin altında bulunan (köle ve cariyeleriniz) ve içinizden henüz ergenlik çağına girmemiş olanlar, sabah namazından önce, öğleyin soyunduğunuz vakit ve yatsı namazından sonra (yanınıza gireceklerinde) sizden üç defa izin istesinler. Bunlar, mahrem (kapanmamış) halde bulunabileceğiniz üç vakittir. Bu vakitlerin dışında ne sizin için ne de onlar için bir mahzur yoktur..." (Nur, 24/58) ayeti hakkında görüşün nedir? diye sormuşlar. Ka'neb, (Abdullah b. Mesleme, bu ayeti kerimeyi sonunda yer alan) "O, hakkıyla bilendir ve hikmet sahibidir" (kısmına) kadar okudu. Bunun üzerine İbn Abbas cevap olarak şöyle dedi: Allah mü'minlere karşı çok yumuşak ve merhametlidir. Örtünmeyi sever. (Bu ayeti kerime nazil olduğu sıralarda) insanların evlerinde perdeler ve özel hazırlanmış (kilitli) odalar yoktu. Bazen hizmetçiler, çocuklar yahut da adamın (yanında, başkasından) öksüz kalmış kız çocuğu adam hanımı ile cinsi münasebette iken odasına girebiliyordu. İşte bu yüzden Allah (cc) bu açık saçıklık vakitlerinde onlara (içeri girmek için) izin istemeyi emretti. (Sonra da) onlara örtüyü ve birçok nimeti verdi. (Örtü ve nimetler verildikten sonra artık) bununla amel eden bir kimseyi görmedim.
[Ebû Davud şöyle dedi: Ubeydullah ile Atâ rivayet ettikleri (bir önceki) hadis, bu hadisi zayıflatmaktadır.]
Öneri Formu
Hadis Id, No:
34318, D005192
Hadis:
حَدَّثَنَا عَبْدُ اللَّهِ بْنُ مَسْلَمَةَ حَدَّثَنَا عَبْدُ الْعَزِيزِ - يَعْنِى ابْنَ مُحَمَّدٍ - عَنْ عَمْرِو بْنِ أَبِى عَمْرٍو عَنْ عِكْرِمَةَ أَنَّ نَفَرًا مِنْ أَهْلِ الْعِرَاقِ قَالُوا يَا ابْنَ عَبَّاسٍ كَيْفَ تَرَى فِى هَذِهِ الآيَةِ الَّتِى أُمِرْنَا فِيهَا بِمَا أُمِرْنَا وَلاَ يَعْمَلُ بِهَا أَحَدٌ قَوْلُ اللَّهِ عَزَّ وَجَلَّ "(يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا لِيَسْتَأْذِنْكُمُ الَّذِينَ مَلَكَتْ أَيْمَانُكُمْ وَالَّذِينَ لَمْ يَبْلُغُوا الْحُلُمَ مِنْكُمْ ثَلاَثَ مَرَّاتٍ مِنْ قَبْلِ صَلاَةِ الْفَجْرِ وَحِينَ تَضَعُونَ ثِيَابَكُمْ مِنَ الظَّهِيرَةِ وَمِنْ بَعْدِ صَلاَةِ الْعِشَاءِ ثَلاَثُ عَوْرَاتٍ لَكُمْ لَيْسَ عَلَيْكُمْ وَلاَ عَلَيْهِمْ جُنَاحٌ بَعْدَهُنَّ طَوَّافُونَ عَلَيْكُمْ)" قَرَأَ الْقَعْنَبِىُّ إِلَى "(عَلِيمٌ حَكِيمٌ)."
قَالَ ابْنُ عَبَّاسٍ إِنَّ اللَّهَ حَلِيمٌ رَحِيمٌ بِالْمُؤْمِنِينَ يُحِبُّ السَّتْرَ وَكَانَ النَّاسُ لَيْسَ لِبُيُوتِهِمْ سُتُورٌ وَلاَ حِجَالٌ فَرُبَّمَا دَخَلَ الْخَادِمُ أَوِ الْوَلَدُ أَوْ يَتِيمَةُ الرَّجُلِ وَالرَّجُلُ عَلَى أَهْلِهِ فَأَمَرَهُمُ اللَّهُ بِالاِسْتِئْذَانِ فِى تِلْكَ الْعَوْرَاتِ فَجَاءَهُمُ اللَّهُ بِالسُّتُورِ وَالْخَيْرِ فَلَمْ أَرَ أَحَدًا يَعْمَلُ بِذَلِكَ بَعْدُ.
[قَالَ أَبُو دَاوُدَ حَدِيثُ عُبَيْدِ اللَّهِ وَعَطَاءٍ يُفْسِدُ هَذَا الحديثَ.]
Tercemesi:
Bize Abdullah b. Mesleme, ona Abdülaziz b. Muhammed, ona da Amr b. Ebu Amr, İkrime'nin şöyle dediğini rivayet etti:
Irak halkından bir grup İbn Abbas'a: Ey İbn Abbas! İçinde bulunan emirlerle emrolunduğumuz halde, hiç kimsenin kendisiyle amel etmediği Allah'ın (ac):
"Ey müminler! Ellerinizin altında bulunan (köle ve cariyeleriniz) ve içinizden henüz ergenlik çağına girmemiş olanlar, sabah namazından önce, öğleyin soyunduğunuz vakit ve yatsı namazından sonra (yanınıza gireceklerinde) sizden üç defa izin istesinler. Bunlar, mahrem (kapanmamış) halde bulunabileceğiniz üç vakittir. Bu vakitlerin dışında ne sizin için ne de onlar için bir mahzur yoktur..." (Nur, 24/58) ayeti hakkında görüşün nedir? diye sormuşlar. Ka'neb, (Abdullah b. Mesleme, bu ayeti kerimeyi sonunda yer alan) "O, hakkıyla bilendir ve hikmet sahibidir" (kısmına) kadar okudu. Bunun üzerine İbn Abbas cevap olarak şöyle dedi: Allah mü'minlere karşı çok yumuşak ve merhametlidir. Örtünmeyi sever. (Bu ayeti kerime nazil olduğu sıralarda) insanların evlerinde perdeler ve özel hazırlanmış (kilitli) odalar yoktu. Bazen hizmetçiler, çocuklar yahut da adamın (yanında, başkasından) öksüz kalmış kız çocuğu adam hanımı ile cinsi münasebette iken odasına girebiliyordu. İşte bu yüzden Allah (cc) bu açık saçıklık vakitlerinde onlara (içeri girmek için) izin istemeyi emretti. (Sonra da) onlara örtüyü ve birçok nimeti verdi. (Örtü ve nimetler verildikten sonra artık) bununla amel eden bir kimseyi görmedim.
[Ebû Davud şöyle dedi: Ubeydullah ile Atâ rivayet ettikleri (bir önceki) hadis, bu hadisi zayıflatmaktadır.]
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Ebû Davud, Sünen-i Ebu Davud, Edeb 141, /1171
Senetler:
1. İbn Abbas Abdullah b. Abbas el-Kuraşî (Abdullah b. Abbas b. Abdülmuttalib b. Haşim b. Abdümenaf)
2. İkrime Mevla İbn Abbas (İkrime)
3. Ebu Osman Amr b. Ebu Amr el-Kuraşi (Amr b. Meysere)
4. Ebu Muhammed Abdülaziz b. Muhammed ed-Derâverdî (Abdülaziz b. Muhammed b. Ubeyd b. Ebu Ubeyd)
5. Ebu Abdurrahman Abdullah b. Mesleme el-Harisî (Abdullah b. Mesleme b. Ka'neb)
Konular:
Adab, izin isteme adabı
Allah İnancı, kullarına karşı sevecen ve merhametlidir
Hadis, hadis tenkidine örnekler
KTB, ADAB
Tesettür, Tesettür / Hicab Ayetinin nazil olması
Bize Kuteybe, ona Leys, ona Yahya, ona Ömer b. Kesîr, ona Ebu Katâde'nin azatlısı Ebu Muhammed, ona da Ebu Katade şöyle demiştir:
Rasulullah (sav) Huneyn savaşında "kim bir düşmanı öldürdüğüne dair açık bir delil ortaya koyarsa, ölenin üzerinden çıkanlar ona aittir" buyurdu. Ben de bir müşriki öldürdüğüme dair şahit bulmak üzere ayağa kalktım ama şahitlik edecek kimseyi bulamayınca oturdum. Sonra aklıma geldi, olayı Rasulullah'a (sav) anlattım. Bunun üzerine Hz. Peygamber'in yanında oturan bir adam “sözünü ettiği o maktulün silahı bendedir. Buna karşılık onu başka bir şeyle razı et” dedi. Hz. Ebu Bekir hemen müdahale ederek “hayır, vallahi olmaz. Allah ve Rasulü yolunda savaşan Allah’ın aslanlarından birinin hakkını alıp Kureyş’ten bir sırtlancığa veremez” dedi. Bunun üzerine Hz. Peygamber (sav) emretti, o adam o malı bana verdi. Ben de bununla bir bahçe satın aldım. Müslüman olduktan sonra edindiğim ilk mal varlığım bu oldu.
Bana Ebu Abdullah ona da Leys'in dediğine göre Ebu Katâde “Peygamber (sav) kalktı ve o maktulün eşyalarını bana teslim etti” demiştir.
Hicaz ehli der ki: Hâkim, hâkimliği sırasında ya da daha önce gördüğü bir konuda sadece bilgisiyle hüküm veremez. Bazı fakihlerin görüşüne göre, eğer bir hasım, hâkimin yanında mahkemede, diğer bir kimse lehine bir hakkı itiraf etse, hakim, ayrıca iki şahit çağırıp onlarında ikrarını almadan, sadece bu itiraf üzerine hüküm veremez.
Irak ehli de der ki: Hakim, mahkemede işittiği yahut gördüğü şeyle hükmedebilir. Mahkeme dışında duyduğu ve gördüğü şeyle ancak hazır bulunduracağı iki şahidin şehadetiyle hükmedebilir. Irak ehlinden bir başka gurup da der ki: Hâkim, iki şahit olmadan da hüküm verebilir, çünkü hâkim kendisine itimad edilen ve güvenilen bir kimsedir. Zaten şahitlikten maksat da gerçeği bilinmesidir. Hâkimin bilgisi şahitlikten çok daha geçerlidir.
Irak ehlininbir kısmı da der ki: Hâkim, mali davalarda kendi bilgisi ile hüküm verir, fakat mali boyutu olmayan davalarda ise kendi ilmi ile hükmedemez. Kasım der ki: Hâkimin, kendisinden başka kimsenin bilgisi olmadığı bir hususta, kendi bilgisi şahitlikten daha öncelikli olmasına rağmen, sadece kendi bilgisi ile bir hüküm verip infaz etmesi uygun olmaz. Çünkü delilsiz olarak sırf kendi bilgisiyle hüküm vermek Müslümanlar arasında, onu töhmet altında bırakır ve insanların suizanna kapılmasına yol açar. Nitekim Hz. Peygamber (sav) de suizannı hoş karşılamadığı için (yanındaki kadını tanıtarak) "Bu kadın Safiye'dir" buyurmuştur.
Öneri Formu
Hadis Id, No:
27976, B007170
Hadis:
حَدَّثَنَا قُتَيْبَةُ حَدَّثَنَا اللَّيْثُ عَنْ يَحْيَى عَنْ عُمَرَ بْنِ كَثِيرٍ عَنْ أَبِى مُحَمَّدٍ مَوْلَى أَبِى قَتَادَةَ أَنَّ أَبَا قَتَادَةَ قَالَ قَالَ رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم يَوْمَ حُنَيْنٍ « مَنْ لَهُ بَيِّنَةٌ عَلَى قَتِيلٍ قَتَلَهُ ، فَلَهُ سَلَبُهُ » . فَقُمْتُ لأَلْتَمِسَ بَيِّنَةً عَلَى قَتِيلٍ ، فَلَمْ أَرَ أَحَدًا يَشْهَدُ لِى ، فَجَلَسْتُ ، ثُمَّ بَدَا لِى فَذَكَرْتُ أَمْرَهُ إِلَى رَسُولِ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم فَقَالَ رَجُلٌ مِنْ جُلَسَائِهِ سِلاَحُ هَذَا الْقَتِيلِ الَّذِى يَذْكُرُ عِنْدِى . قَالَ فَأَرْضِهِ مِنْهُ . فَقَالَ أَبُو بَكْرٍ كَلاَّ لاَ يُعْطِهِ أُصَيْبِغَ مِنْ قُرَيْشٍ وَيَدَعَ أَسَدًا مِنْ أُسْدِ اللَّهِ يُقَاتِلُ عَنِ اللَّهِ وَرَسُولِهِ . قَالَ فَأَمَرَ رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم فَأَدَّاهُ إِلَىَّ فَاشْتَرَيْتُ مِنْهُ خِرَافًا فَكَانَ أَوَّلَ مَالٍ تَأَثَّلْتُهُ . قَالَ لِى عَبْدُ اللَّهِ عَنِ اللَّيْثِ فَقَامَ النَّبِىُّ صلى الله عليه وسلم فَأَدَّاهُ إِلَىَّ . وَقَالَ أَهْلُ الْحِجَازِ الْحَاكِمُ لاَ يَقْضِى بِعِلْمِهِ ، شَهِدَ بِذَلِكَ فِى وِلاَيَتِهِ أَوْ قَبْلَهَا . وَلَوْ أَقَرَّ خَصْمٌ عِنْدَهُ لآخَرَ بِحَقٍّ فِى مَجْلِسِ الْقَضَاءِ ، فَإِنَّهُ لاَ يَقْضِى عَلَيْهِ فِى قَوْلِ بَعْضِهِمْ ، حَتَّى يَدْعُوَ بِشَاهِدَيْنِ فَيُحْضِرَهُمَا إِقْرَارَهُ . وَقَالَ بَعْضُ أَهْلِ الْعِرَاقِ مَا سَمِعَ أَوْ رَآهُ فِى مَجْلِسِ الْقَضَاءِ قَضَى بِهِ ، وَمَا كَانَ فِى غَيْرِهِ لَمْ يَقْضِ إِلاَّ بِشَاهِدَيْنِ . وَقَالَ آخَرُونَ مِنْهُمْ بَلْ يَقْضِى بِهِ ، لأَنَّهُ مُؤْتَمَنٌ ، وَإِنَّمَا يُرَادُ مِنَ الشَّهَادَةِ مَعْرِفَةُ الْحَقِّ ، فَعِلْمُهُ أَكْثَرُ مِنَ الشَّهَادَةِ . وَقَالَ بَعْضُهُمْ يَقْضِى بِعِلْمِهِ فِى الأَمْوَالِ ، وَلاَ يَقْضِى فِى غَيْرِهَا . وَقَالَ الْقَاسِمُ لاَ يَنْبَغِى لِلْحَاكِمِ أَنْ يُمْضِىَ قَضَاءً بِعِلْمِهِ دُونَ عِلْمِ غَيْرِهِ ، مَعَ أَنَّ عِلْمَهُ أَكْثَرُ مِنْ شَهَادَةِ غَيْرِهِ ، وَلَكِنَّ فِيهِ تَعَرُّضًا لِتُهَمَةِ نَفْسِهِ عِنْدَ الْمُسْلِمِينَ ، وَإِيقَاعًا لَهُمْ فِى الظُّنُونِ ، وَقَدْ كَرِهَ النَّبِىُّ صلى الله عليه وسلم الظَّنَّ فَقَالَ « إِنَّمَا هَذِهِ صَفِيَّةُ » .
Tercemesi:
Bize Kuteybe, ona Leys, ona Yahya, ona Ömer b. Kesîr, ona Ebu Katâde'nin azatlısı Ebu Muhammed, ona da Ebu Katade şöyle demiştir:
Rasulullah (sav) Huneyn savaşında "kim bir düşmanı öldürdüğüne dair açık bir delil ortaya koyarsa, ölenin üzerinden çıkanlar ona aittir" buyurdu. Ben de bir müşriki öldürdüğüme dair şahit bulmak üzere ayağa kalktım ama şahitlik edecek kimseyi bulamayınca oturdum. Sonra aklıma geldi, olayı Rasulullah'a (sav) anlattım. Bunun üzerine Hz. Peygamber'in yanında oturan bir adam “sözünü ettiği o maktulün silahı bendedir. Buna karşılık onu başka bir şeyle razı et” dedi. Hz. Ebu Bekir hemen müdahale ederek “hayır, vallahi olmaz. Allah ve Rasulü yolunda savaşan Allah’ın aslanlarından birinin hakkını alıp Kureyş’ten bir sırtlancığa veremez” dedi. Bunun üzerine Hz. Peygamber (sav) emretti, o adam o malı bana verdi. Ben de bununla bir bahçe satın aldım. Müslüman olduktan sonra edindiğim ilk mal varlığım bu oldu.
Bana Ebu Abdullah ona da Leys'in dediğine göre Ebu Katâde “Peygamber (sav) kalktı ve o maktulün eşyalarını bana teslim etti” demiştir.
Hicaz ehli der ki: Hâkim, hâkimliği sırasında ya da daha önce gördüğü bir konuda sadece bilgisiyle hüküm veremez. Bazı fakihlerin görüşüne göre, eğer bir hasım, hâkimin yanında mahkemede, diğer bir kimse lehine bir hakkı itiraf etse, hakim, ayrıca iki şahit çağırıp onlarında ikrarını almadan, sadece bu itiraf üzerine hüküm veremez.
Irak ehli de der ki: Hakim, mahkemede işittiği yahut gördüğü şeyle hükmedebilir. Mahkeme dışında duyduğu ve gördüğü şeyle ancak hazır bulunduracağı iki şahidin şehadetiyle hükmedebilir. Irak ehlinden bir başka gurup da der ki: Hâkim, iki şahit olmadan da hüküm verebilir, çünkü hâkim kendisine itimad edilen ve güvenilen bir kimsedir. Zaten şahitlikten maksat da gerçeği bilinmesidir. Hâkimin bilgisi şahitlikten çok daha geçerlidir.
Irak ehlininbir kısmı da der ki: Hâkim, mali davalarda kendi bilgisi ile hüküm verir, fakat mali boyutu olmayan davalarda ise kendi ilmi ile hükmedemez. Kasım der ki: Hâkimin, kendisinden başka kimsenin bilgisi olmadığı bir hususta, kendi bilgisi şahitlikten daha öncelikli olmasına rağmen, sadece kendi bilgisi ile bir hüküm verip infaz etmesi uygun olmaz. Çünkü delilsiz olarak sırf kendi bilgisiyle hüküm vermek Müslümanlar arasında, onu töhmet altında bırakır ve insanların suizanna kapılmasına yol açar. Nitekim Hz. Peygamber (sav) de suizannı hoş karşılamadığı için (yanındaki kadını tanıtarak) "Bu kadın Safiye'dir" buyurmuştur.
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Buhârî, Sahîh-i Buhârî, Ahkâm 21, 2/704
Senetler:
1. Ebu Katade Haris b. Rib'î es-Sülemî (Haris b. Rib'î b. Beldeme es-Sülemî)
2. Nafi' b. Ayyaş Mevla Ebu Katade (Nafi' b. Abbas)
3. Ömer b. Kesir el-Medenî (Ömer b. Kesir b. Eflah)
4. Ebu Said Yahyâ b. Saîd el-Ensârî (Yahyâ b. Saîd b. Kays b. Amr)
5. Ebu Haris Leys b. Sa'd el-Fehmî (Leys b. Sa'd b. Abdurrahman)
6. Ebu Recâ Kuteybe b. Said es-Sekafi (Kuteybe b. Said b. Cemil b. Tarif)
Konular:
Ganimet, savaşta, öldürülenin eşyasının öldürene ait olması
Ganimet, taksim edilmeden kullanımı
Hadis, hadis tenkidine örnekler
Siyer, Huneyn gazvesi
Yargı, Hakimlik
Yargı, Şahitliğin önemi
Yezîd b. Hayyân der ki: Zeyd b. Erkam, meclisinde, bize şöyle dedi:
Abdullah b. Ziyâd bana haber saldı, ben de yanına gittim, bana “Hz. Peygamber'den (sav) rivayet ettiğin bu hadisler de neyin nesi? Biz bunları Allah'ın kitabında bulamıyoruz. Sen Hz. Peygamber'in cennette bir havuzu olduğunu rivayet ediyormuşsun” dedi. Zeyd b. Erkam “bunu Rasulullah (sav) bize haber verdi ve vadetti” dedi. Abdullah b. Ziyâd “yalan söylüyorsun. Sen ancak hurafe uyduran bir şeyhsin” dedi. Zeyd b. Erkâm şöyle cevap verdi: Ben Hz. Peygamber'in "kim bile bile benim adıma yalan söylerse cehennemdeki yerine hazırlansın" buyurduğunu kulaklarımla duydum, kalbimle belledim. Bu sebeple, Hz. Peygamber (sav) adına asla yalan söylemem.
Öneri Formu
Hadis Id, No:
68108, HM019480
Hadis:
قَالَ يَزِيدُ بْنُ حَيَّانَ حَدَّثَنَا زَيْدُ بْنُ أَرْقَمَ فِي مَجْلِسِهِ ذَلِكَ قَالَ
بَعَثَ إِلَيَّ عُبَيْدُ اللَّهِ بْنُ زِيَادٍ فَأَتَيْتُهُ فَقَالَ مَا أَحَادِيثُ تُحَدِّثُهَا وَتَرْوِيهَا عَنْ رَسُولِ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ لَا نَجِدُهَا فِي كِتَابِ اللَّهِ تُحَدِّثُ أَنَّ لَهُ حَوْضًا فِي الْجَنَّةِ قَالَ قَدْ حَدَّثَنَاهُ رَسُولُ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ وَوَعَدَنَاهُ قَالَ كَذَبْتَ وَلَكِنَّكَ شَيْخٌ قَدْ خَرِفْتَ قَالَ إِنِّي قَدْ سَمِعَتْهُ أُذُنَايَ وَوَعَاهُ قَلْبِي مِنْ رَسُولِ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ يَقُولُ مَنْ كَذَبَ عَلَيَّ مُتَعَمِّدًا فَلْيَتَبَوَّأْ مَقْعَدَهُ مِنْ جَهَنَّمَ وَمَا كَذَبْتُ عَلَى رَسُولِ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ
Tercemesi:
Yezîd b. Hayyân der ki: Zeyd b. Erkam, meclisinde, bize şöyle dedi:
Abdullah b. Ziyâd bana haber saldı, ben de yanına gittim, bana “Hz. Peygamber'den (sav) rivayet ettiğin bu hadisler de neyin nesi? Biz bunları Allah'ın kitabında bulamıyoruz. Sen Hz. Peygamber'in cennette bir havuzu olduğunu rivayet ediyormuşsun” dedi. Zeyd b. Erkam “bunu Rasulullah (sav) bize haber verdi ve vadetti” dedi. Abdullah b. Ziyâd “yalan söylüyorsun. Sen ancak hurafe uyduran bir şeyhsin” dedi. Zeyd b. Erkâm şöyle cevap verdi: Ben Hz. Peygamber'in "kim bile bile benim adıma yalan söylerse cehennemdeki yerine hazırlansın" buyurduğunu kulaklarımla duydum, kalbimle belledim. Bu sebeple, Hz. Peygamber (sav) adına asla yalan söylemem.
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Ahmed b. Hanbel, Müsned-i Ahmed, Zeyd b. Erkam 19480, 6/525
Senetler:
1. Ebu Amr Zeyd b. Erkam el-Ensarî (Zeyd b. Erkam b. Zeyd b. Kays b. Numan)
2. Ebu Hayyan Yezid b. Hayyan et-Teymî (Yezid b. Hayyan)
3. Ebu Hayyan Yahya b. Saîd et-Teymî (Yahya b. Saîd b. Hayyan)
4. Ebu Bişr İsmail b. Uleyye el-Esedî (İsmail b. İbrahim b. Miksem)
Konular:
Cehennem, Sevkeden İşler, Sözler, Davranışlar
Hadis Rivayeti
Hadis, hadis tenkidine örnekler
Hadis, hadis uydurmanın günahı
Havz, Havz'da toplanma
Yalan, Hz. Peygamber'e yalan isnadı
Öneri Formu
Hadis Id, No:
405, M000052
Hadis:
حَدَّثَنَا أَبُو غَسَّانَ مُحَمَّدُ بْنُ عَمْرٍو الرَّازِىُّ قَالَ سَمِعْتُ جَرِيرًا يَقُولُ
"لَقِيتُ جَابِرَ بْنَ يَزِيدَ الْجُعْفِىَّ فَلَمْ أَكْتُبْ عَنْهُ كَانَ يُؤْمِنُ بِالرَّجْعَةِ."
Tercemesi:
Bize Ebu Ğassân Muhammed b. Amr er-Râzî, ona da Cerir şöyle rivayet etmiştir:
"Cabir b. Yezid el-Cu'fî ile karşılaştım (ama) ondan (hadis veya başka bir şey) yazmadım. O, rec'ate inanırdı."
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Müslim, Sahîh-i Müslim, Mukaddime 52, /22
Senetler:
()
Konular:
Hadis Rivayeti
Hadis, hadis tenkidine örnekler
Öneri Formu
Hadis Id, No:
406, M000059
Hadis:
وَحَدَّثَنِى سَلَمَةُ حَدَّثَنَا الْحُمَيْدِىُّ حَدَّثَنَا سُفْيَانُ قَالَ
"سَمِعْتُ جَابِرًا يُحَدِّثُ بِنَحْوٍ مِنْ ثَلاَثِينَ أَلْفَ حَدِيثٍ مَا أَسْتَحِلُّ أَنْ أَذْكُرَ مِنْهَا شَيْئًا وَأَنَّ لِى كَذَا وَكَذَا."
قَالَ مُسْلِمٌ وَسَمِعْتُ أَبَا غَسَّانَ مُحَمَّدَ بْنَ عَمْرٍو الرَّازِىَّ قَالَ
"سَأَلْتُ جَرِيرَ بْنَ عَبْدِ الْحَمِيدِ فَقُلْتُ الْحَارِثُ بْنُ حَصِيرَةَ لَقِيتَهُ قَالَ نَعَمْ. شَيْخٌ طَوِيلُ السُّكُوتِ يُصِرُّ عَلَى أَمْرٍ عَظِيمٍ."
Tercemesi:
Bize Seleme, ona el-Humeydî, ona da Süfyan şöyle rivayet etmiştir:
"Cabir'i otuz bin kadar hadis rivayet ederken işittim (ama) onlardan bir şeyi anmayı ve yanımda şu şu (hadisi) var demeyi helal görmüyorum!"
Bize Ebu Ğassân Muhammed b. Amr er-Râzî şöyle rivayet etmiştir:
"Cerir b. Abdülhamid'e sorup Hâris b. Hasîre ile karşılaştın mı? dedim. O, evet. Az konuşan bir ravi (şeyh) idi (ama) pek büyük bir (bidat görüş üzerinde) ısrar eder(di) dedi."
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Müslim, Sahîh-i Müslim, Mukaddime 59, /23
Senetler:
()
Konular:
Hadis Rivayeti, ihtiyat
Hadis, hadis tenkidine örnekler
Öneri Formu
Hadis Id, No:
10880, D001618
Hadis:
حَدَّثَنَا حَامِدُ بْنُ يَحْيَى أَخْبَرَنَا سُفْيَانُ ح
وَحَدَّثَنَا مُسَدَّدٌ حَدَّثَنَا يَحْيَى عَنِ ابْنِ عَجْلاَنَ سَمِعَ عِيَاضًا قَالَ سَمِعْتُ أَبَا سَعِيدٍ الْخُدْرِىَّ يَقُولُ
"لاَ أُخْرِجُ أَبَدًا إِلاَّ صَاعًا إِنَّا كُنَّا نُخْرِجُ عَلَى عَهْدِ رَسُولِ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم صَاعَ تَمْرٍ أَوْ شَعِيرٍ أَوْ أَقِطٍ أَوْ زَبِيبٍ."
[هَذَا حَدِيثُ يَحْيَى زَادَ سُفْيَانُ أَوْ صَاعًا مِنْ دَقِيقٍ قَالَ حَامِدٌ فَأَنْكَرُوا عَلَيْهِ فَتَرَكَهُ سُفْيَانُ.]
[قَالَ أَبُو دَاوُدَ فَهَذِهِ الزِّيَادَةُ وَهَمٌ مِنِ ابْنِ عُيَيْنَةَ.]
Tercemesi:
Bize Hamid b. Yahya, ona Süfyan (b. Uyeyne); (T)
Bize Müsedded (b. Müserhed), ona Yahya (b. Said el-Kattan), ona Muhammed b. Aclân, ona da İyaz (b. Abdullah), Ebu Said el-Hudrî'nin (ra) şöyle dediğini rivayet etti:
"Ben asla bir sâ'dan başkasını vermem. Zira Rasulullah (sav) zamanında biz kuru hurma veya arpa veya keş veya kuru üzümden bir sâ' verirdik".
[Bu, Yahya'nın hadisidir. Süfyan b. Uyeyne ise, (yaptığı rivayette bu sayılanlara) veya undan bir sâ' sözünü ilave etti. Hamid b. Yahya dedi ki (Muhaddisler) bu ilaveden dolayı Süfyan'ı kınadılar da ondan vazgeçti.]
[Ebû Davud dedi ki: Bu ilâve, İbn Uyeyne'nin hatasıdır.]
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Ebû Davud, Sünen-i Ebu Davud, Zekât 20, /379
Senetler:
1. Ebu Said el-Hudrî (Sa'd b. Malik b. Sinan b. Sa'lebe b. Ebcer)
2. İyaz b. Abdullah el-Amiri (İyaz b. Abdullah b. Sa'd b. Ebu Serh b. Haris)
3. Ebu Abdullah Muhammed b. Aclân el-Kuraşî (Muhammed b. Aclân)
4. Ebu Said Yahya b. Said el-Kattan (Yahya b. Said b. Ferruh)
5. Müsedded b. Müserhed el-Esedî (Müsedded b. Müserhed b. Müserbel b. Şerik)
Konular:
Hadis, hadis tenkidine örnekler
Sadaka, fıtır sadakası, ödenecek cins ve miktar
Öneri Formu
Hadis Id, No:
15897, M003710
Hadis:
وَحَدَّثَنَاهُ مُحَمَّدُ بْنُ عَمْرِو بْنِ جَبَلَةَ حَدَّثَنَا أَبُو أَحْمَدَ حَدَّثَنَا عَمَّارُ بْنُ رُزَيْقٍ عَنْ أَبِى إِسْحَاقَ قَالَ كُنْتُ مَعَ الأَسْوَدِ بْنِ يَزِيدَ جَالِسًا فِى الْمَسْجِدِ الأَعْظَمِ وَمَعَنَا الشَّعْبِىُّ فَحَدَّثَ الشَّعْبِىُّ بِحَدِيثِ فَاطِمَةَ بِنْتِ قَيْسٍ أَنَّ رَسُولَ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم لَمْ يَجْعَلْ لَهَا سُكْنَى وَلاَ نَفَقَةً ثُمَّ أَخَذَ الأَسْوَدُ كَفًّا مِنْ حَصًى فَحَصَبَهُ بِهِ. فَقَالَ وَيْلَكَ تُحَدِّثُ بِمِثْلِ هَذَا قَالَ عُمَرُ لاَ نَتْرُكُ كِتَابَ اللَّهِ وَسُنَّةَ نَبِيِّنَا صلى الله عليه وسلم لِقَوْلِ امْرَأَةٍ لاَ نَدْرِى لَعَلَّهَا حَفِظَتْ أَوْ نَسِيَتْ لَهَا السُّكْنَى وَالنَّفَقَةُ قَالَ اللَّهُ عَزَّ وَجَلَّ "(لاَ تُخْرِجُوهُنَّ مِنْ بُيُوتِهِنَّ وَلاَ يَخْرُجْنَ إِلاَّ أَنْ يَأْتِينَ بِفَاحِشَةٍ مُبَيِّنَةٍ)"
Tercemesi:
Bize Muhammed b. Amr b. Cebele, ona Ebu Ahmed, ona Ammar b. Ruzeyk, ona da Ebu İshak şöyle rivayet etti: Esved b. Yezid'le ulu camide oturuyorduk. Şa'bî de yanımızda idi. Derken Şa'bî, Fatıma bt. Kays hadisini, Rasulullah'ın (sav) ona mesken ve nafaka vermediğini rivayet etti. Bundan sonra Esved bir avuç çakıl taşı alarak onun üzerine attı. Ve şunları söyledi: Yazık sana! Böyle bir şeyi rivayet ediyorsun! Ömer; biz Allah'ın kitabını ve Peygamberimiz'in (sav) sünnetini belledi mi unuttu mu bilmediğimiz bir kadının sözü ile terk edemeyiz; ona mesken de vardır, nafaka da. Allah (ac); "(onları evlerinden çıkarmayın; kendileri de akmasınlar. Meğerki, aşikâr bir kötülük işlemiş olsunlar.)" buyurmuştur dedi.
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Müslim, Sahîh-i Müslim, Talak 3710, /609
Senetler:
()
Konular:
Hadis, hadis tenkidine örnekler
Nafaka, üç talakla boşanmış kadının mesken ve nafaka hakkı
حَدَّثَنَا مُحَمَّدُ بْنُ الْعَلاَءِ أَنَّ زَيْدَ بْنَ حُبَابٍ أَخْبَرَهُمْ عَنْ أَبِى هِلاَلٍ عَنْ قَتَادَةَ
"أَنَّ رَسُولَ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم كَانَ إِذَا رَأَى الْهِلاَلَ صَرَفَ وَجْهَهُ عَنْهُ."
[قَالَ أَبُو دَاوُدَ لَيْسَ عَنِ النَّبِىِّ صلى الله عليه وسلم فِى هَذَا الْبَابِ حَدِيثٌ مُسْنَدٌ صَحِيحٌ.]
Öneri Formu
Hadis Id, No:
34173, D005093
Hadis:
حَدَّثَنَا مُحَمَّدُ بْنُ الْعَلاَءِ أَنَّ زَيْدَ بْنَ حُبَابٍ أَخْبَرَهُمْ عَنْ أَبِى هِلاَلٍ عَنْ قَتَادَةَ
"أَنَّ رَسُولَ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم كَانَ إِذَا رَأَى الْهِلاَلَ صَرَفَ وَجْهَهُ عَنْهُ."
[قَالَ أَبُو دَاوُدَ لَيْسَ عَنِ النَّبِىِّ صلى الله عليه وسلم فِى هَذَا الْبَابِ حَدِيثٌ مُسْنَدٌ صَحِيحٌ.]
Tercemesi:
Bize Muhammed b. Alâ, ona Zeyd b. Hubab, ona Ebu Hilal (Muhammed b. Süleym), Katade'nin (b. Dimame)şöyle dediğini rivayet etti:
"Rasulullah (sav) hilali (yeni ayı) gördüğü zaman yüzünü ondan çevirir (sonra dua eder) di."
[Ebû Davud dedi ki: Bu konuda Nebi'den (sav) (rivayet edilen ve) senedi muttasıl sahih bir hadis yoktur.]
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Ebû Davud, Sünen-i Ebu Davud, Edeb 111, /1153
Senetler:
1. Ebu Hattab Katade b. Diame es-Sedusî (Katade b. Diame b. Katade)
2. Ebu Hilal Muhammed b. Süleym er-Rasibî (Muhammed b. Süleym)
3. Ebu Huseyin Zeyd b. Hubab et-Temimi (Zeyd b. Hubab b. Reyyan)
4. Ebu Küreyb Muhammed b. Alâ el-Hemdânî (Muhammed b. Alâ b. Kureyb)
Konular:
Dua, Hz. Peygamber'in bulut/yağmur görünce yaptığı
Hadis, hadis tenkidine örnekler
Öneri Formu
Hadis Id, No:
22858, D003610
Hadis:
حَدَّثَنَا أَحْمَدُ بْنُ أَبِى بَكْرٍ أَبُو مُصْعَبٍ الزُّهْرِىُّ حَدَّثَنَا الدَّرَاوَرْدِىُّ عَنْ رَبِيعَةَ بْنِ أَبِى عَبْدِ الرَّحْمَنِ عَنْ سُهَيْلِ بْنِ أَبِى صَالِحٍ عَنْ أَبِيهِ عَنْ أَبِى هُرَيْرَةَ
"أَنَّ النَّبِىَّ صلى الله عليه وسلم قَضَى بِالْيَمِينِ مَعَ الشَّاهِدِ."
[قَالَ أَبُو دَاوُدَ وَزَادَنِى الرَّبِيعُ بْنُ سُلَيْمَانَ الْمُؤَذِّنُ فِى هَذَا الْحَدِيثِ قَالَ أَخْبَرَنِى الشَّافِعِىُّ عَنْ عَبْدِ الْعَزِيزِ قَالَ فَذَكَرْتُ ذَلِكَ لِسُهَيْلٍ فَقَالَ أَخْبَرَنِى رَبِيعَةُ - وَهُوَ عِنْدِى ثِقَةٌ - أَنِّى حَدَّثْتُهُ إِيَّاهُ وَلاَ أَحْفَظُهُ.]
[قَالَ عَبْدُ الْعَزِيزِ وَقَدْ كَانَ أَصَابَتْ سُهَيْلاً عِلَّةٌ أَذْهَبَتْ بَعْضَ عَقْلِهِ وَنَسِىَ بَعْضَ حَدِيثِهِ فَكَانَ سُهَيْلٌ بَعْدُ يُحَدِّثُهُ عَنْ رَبِيعَةَ عَنْهُ عَنْ أَبِيهِ.]
Tercemesi:
Bize Ebu Musab Ahmed b. Ebu Bekir ez-Zührî, ona (Abdülaziz b. Muhammed ed-Derâverdî), ona Rebî'a b. Ebu Abdurrahman, ona Süheyl b. Ebu Salih, ona da babası (Ebû Salih es-Semmân), ona da Ebu Hureyre şöyle haber vermiştir:
"Hz. Peygamber (sav) yeminle bir şahitle bir konuda hüküm vermiştir."
[Ebû Davud şöyle devam etmiştir: Rebi' b. Süleyman el-Müezzin bu hadis konusunda şunları eklemiştir. Bana Şafiî, Abdülaziz'den şöyle nakletmiştir. Bu hadisi Süheyl'e naklettiğimde şöyle dedi. Bana Rabî'a -ki bana göre güvenilir bir ravidir- benim bu hadisi ona naklettiğimi haber verdi, ancak ben hatırlayamadım.]
[Abdülaziz şöyle demiştir: Süheyl'e bir hastalık isabet etmiş, aklının bir kısmı gitmiş ve bazı hadisleri unutmuştu. Süheyl, bu hadisi daha sonra Rabî'a'dan, o da babasından diyerek naklederdi.]
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Ebû Davud, Sünen-i Ebu Davud, Akdiye 21, /834
Senetler:
1. Ebu Hureyre ed-Devsî (Abdurrahman b. Sahr)
2. Ebû Salih es-Semmân (Ebû Sâlih Zekvân b. Abdillâh et-Teymî)
3. Ebu Yezid Süheyl b. Ebu Salih es-Semmân (Süheyl b. Zekvan)
4. Ebu Osman Rabî'a er-Rey (Rabî'a b. Ferrûh)
5. Ebu Muhammed Abdülaziz b. Muhammed ed-Derâverdî (Abdülaziz b. Muhammed b. Ubeyd b. Ebu Ubeyd)
6. Ahmed b. Ebu Bekir el-Kuraşî (Ahmed b. Kasım b. Haris b. Zürare)
Konular:
Hadis rivayeti, Ravi tenkidi, muhalefet
Hadis, hadis tenkidine örnekler
Yargı, muhâkeme Usûlü
Öneri Formu
Hadis Id, No:
275180, D001618-2
Hadis:
حَدَّثَنَا حَامِدُ بْنُ يَحْيَى أَخْبَرَنَا سُفْيَانُ ح
وَحَدَّثَنَا مُسَدَّدٌ حَدَّثَنَا يَحْيَى عَنِ ابْنِ عَجْلاَنَ سَمِعَ عِيَاضًا قَالَ سَمِعْتُ أَبَا سَعِيدٍ الْخُدْرِىَّ يَقُولُ
"لاَ أُخْرِجُ أَبَدًا إِلاَّ صَاعًا إِنَّا كُنَّا نُخْرِجُ عَلَى عَهْدِ رَسُولِ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم صَاعَ تَمْرٍ أَوْ شَعِيرٍ أَوْ أَقِطٍ أَوْ زَبِيبٍ."
[هَذَا حَدِيثُ يَحْيَى زَادَ سُفْيَانُ أَوْ صَاعًا مِنْ دَقِيقٍ قَالَ حَامِدٌ فَأَنْكَرُوا عَلَيْهِ فَتَرَكَهُ سُفْيَانُ.]
[قَالَ أَبُو دَاوُدَ فَهَذِهِ الزِّيَادَةُ وَهَمٌ مِنِ ابْنِ عُيَيْنَةَ.]
Tercemesi:
Bize Hamid b. Yahya, ona Süfyan (b. Uyeyne); (T)
Bize Müsedded (b. Müserhed), ona Yahya (b. Said el-Kattan), ona Muhammed b. Aclân, ona da İyaz (b. Abdullah), Ebu Said el-Hudrî'nin (ra) şöyle dediğini rivayet etti:
"Ben asla bir sâ'dan başkasını vermem. Zira Rasulullah (sav) zamanında biz kuru hurma veya arpa veya keş veya kuru üzümden bir sâ' verirdik".
[Bu, Yahya'nın hadisidir. Süfyan b. Uyeyne ise, (yaptığı rivayette bu sayılanlara) veya undan bir sâ' sözünü ilave etti. Hamid b. Yahya dedi ki (Muhaddisler) bu ilaveden dolayı Süfyan'ı kınadılar da ondan vazgeçti.]
[Ebû Davud dedi ki: Bu ilâve, İbn Uyeyne'nin hatasıdır.]
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Ebû Davud, Sünen-i Ebu Davud, Zekât 20, /379
Senetler:
1. Ebu Said el-Hudrî (Sa'd b. Malik b. Sinan b. Sa'lebe b. Ebcer)
2. İyaz b. Abdullah el-Amiri (İyaz b. Abdullah b. Sa'd b. Ebu Serh b. Haris)
3. Ebu Abdullah Muhammed b. Aclân el-Kuraşî (Muhammed b. Aclân)
4. Ebu Muhammed Süfyan b. Uyeyne el-Hilâlî (Süfyân b. Uyeyne b. Meymûn)
5. Hamid b. Yahya el-Belhi (Hamid b. Yahya b. Hani)
Konular:
Hadis, hadis tenkidine örnekler
Sadaka, fıtır sadakası, ödenecek cins ve miktar