Bize Muhammed b. Abdül'a'lâ, ona Muhammed b. Sevr, ona Ma'nmer, ona Asım, ona Ebû Vâil, ona da Muâz b. Cebel (ra) şöyle rivâyet etmiştir:
"Bir yolculukta Rasûlullah’la (sav) beraberdim. Seyahat esnasında bir gün O’nun yakınında bulundum. Bunu fırsat bilerek;
"- Ey Allah’ın elçisi; beni cennete sokacak ve cehennemden uzaklaştıracak bir amel söyle!" dedim.
"- Benden büyük bir şey istedin. Ama bu, şüphesiz Allah’ın kolaylaştırdığı kimse için kolaydır: Namazı kılar, zekâtı verir, Ramazan orucunu tutar, Kâbe’yi haccedersin!" dedi. Sonra Hz. Peygamber;
"- Şimdi sana hayır kapılarını göstereyim mi? Oruç kalkandır. Su ateşi söndürdüğü gibi, sadaka da hataları söndürür. Bir de gece karanlığında namaz kılmak" buyurdu. Sonra da, "Onlar, yataklarından kalkıp korku ve ümit içinde Rablerine ibâdet ederler…" (Secde, 32/16-19) meâlindeki âyeti okudu. Sonra da;
"- Sana işin başını, direğini ve zirvesini söyleyeyim mi?" diye sordu. Ben de;
"- Buyur, ey Allah’ın Rasûlü!" dedim. Şöyle devam etti:
"- İşin başı İslâm’dır. Direği namazdır, zirvesi de cihâddır." Müteakiben,
"- Sana, bütün bunların can damarını haber vereyim mi?" dedi. Ben yine;
"- Buyur, ey Allah’ın Rasûlü!" dedim. Hz. Peygamber dilini göstererek;
"- Buna sahip ol!" buyurdu. Ben;
"- Ey Allah’ın Rasûlü; konuştuklarımızdan dolayı da muâheze edilecek miyiz?" diye sordum.
"- Anası ağlayasıca Muâz! İnsanları yüz üstü –veya burunları üzerinde, dedi- cehenneme sürükleyen, dillerinin hasâdından başka bir şey midir?" buyurdu.
Açıklama: Muâz’ın sözünü ettiği sefer, Tebük seferidir.
"Oruç kalkandır" ifâdesi, oruç cehenneme karşı koruyucudur veya günah işlemeye mani olucudur anlamındadır.
"İşin aslı İslâm’dır" cümlesi, dinin aslı İslâm’dır anlamındadır. Bundan maksat da tevhid inancıdır. Nasıl ki başsız vücut olmazsa, tevhidsiz İslâm da olmaz demektir.
"Direği namazdır" ifâdesinde bir benzetme yapılmaktadır. Nasıl ki evleri ayakta tutan direkler ise, İslâm dinini ayakta tutan en temel ibadet de namazdır anlamındadır. Direksiz ev ayakta duramayacağı gibi, namazsız İslâm da yaşayamaz demektir.
"Zirvesi cihâddır" cümlesi de; cihâdın zorluğunu ve onun diğer amellere olan üstünlüğünü göstermektedir. Cihâd sayesinde insan dinini hem de kendini yüceltir ve kuvvetlendirir.
"İnsanların dilleri yüzünden cehenneme sürüklenmeleri" cümlesi teşbihî bir ifadedir; insanların pek çok günahı dilleriyle işlediklerini göstermektedir. Küfür, hakaret, iftirâ, yalan gibi pek çok büyük günahı dil ile işlenmektedir.
Öneri Formu
Hadis Id, No:
256433, NS11330
Hadis:
11330 - أَخْبَرَنَا مُحَمَّدُ بْنُ عَبْدِ الْأَعْلَى، حَدَّثَنَا مُحَمَّدُ بْنُ ثَوْرٍ، عَنْ مَعْمَرٍ، عَنْ عَاصِمٍ، عَنْ أَبِي وَائِلٍ، عَنْ مُعَاذِ بْنِ جَبَلٍ، قَالَ: كُنْتُ مَعَ النَّبِيِّ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ فَأَصْبَحْتُ قَرِيبًا مِنْهُ وَنَحْنُ نَسِيرُ، فَقُلْتُ: يَا نَبِيَّ اللهِ، أَخْبِرْنِي بِعَمَلٍ يُدْخِلُنِي الْجَنَّةَ، وَيُبْعِدُنِي عَنِ النَّارِ، قَالَ: «لَقَدْ سَأَلْتَ عَنْ عَظِيمٍ، وَإِنَّهُ لَيَسِيرٌ عَلَى مَنْ يَسَّرَهُ اللهُ عَلَيْهِ، تُقِيمُ الصَّلَاةَ، وَتُؤْتِي الزَّكَاةَ، وَتَصُومُ رَمَضَانَ، وَتَحُجُّ الْبَيْتَ» , ثُمَّ قَالَ: «أَلَا أَدُلُّكَ عَلَى أَبْوَابِ الْخَيْرِ؟ الصَّوْمُ جُنَّةٌ، وَالصَّدَقَةُ تُطْفِئُ الْخَطِيئَةَ كَمَا يُطْفِئُ الْمَاءُ النَّارَ، وَصَلَاةُ الرَّجُلِ مِنْ جَوْفِ اللَّيْلِ» , ثُمَّ تَلَا {تَتَجَافَى جُنُوبُهُمْ عَنِ الْمَضَاجِعِ} [السجدة: 16] حَتَّى {يَعْمَلُونَ} [السجدة: 17] ثُمَّ قَالَ: «أَلَا أُخْبِرُكَ بِرَأْسِ الْأَمْرِ وَعَمُودِهِ وَذِرْوَةِ سَنَامِهِ؟» , قُلْتُ: بَلَى يَا رَسُولَ اللهِ، قَالَ: «رَأْسُ الْأَمْرِ الْإِسْلَامُ، وَعَمُودُهُ الصَّلَاةُ، وَذِرْوَةُ سَنَامِهِ الْجِهَادُ» , ثُمَّ قَالَ: «أَلَا أُخْبِرُكَ بِمِلَاكِ ذَلِكَ كُلِّهِ؟» , قُلْتُ: بَلَى يَا رَسُولَ اللهِ، فَأَخَذَ بِلِسَانِهِ فَقَالَ: «كُفَّ عَلَيْكَ هَذَا» , قُلْتُ: يَا رَسُولَ اللهِ، وَإِنَّا لَمُؤَاخَذُونَ بِمَا نَتَكَلَّمُ بِهِ؟ , قَالَ: " ثَكِلَتْكَ أُمُّكَ يَا مُعَاذُ، وَهَلْ يَكُبُّ النَّاسَ فِي النَّارِ عَلَى وُجُوهِهِمْ - أَوْ قَالَ: عَلَى مَنَاخِرِهِمْ - إِلَّا حَصَائِدُ أَلْسِنَتِهِمْ؟ "
Tercemesi:
Bize Muhammed b. Abdül'a'lâ, ona Muhammed b. Sevr, ona Ma'nmer, ona Asım, ona Ebû Vâil, ona da Muâz b. Cebel (ra) şöyle rivâyet etmiştir:
"Bir yolculukta Rasûlullah’la (sav) beraberdim. Seyahat esnasında bir gün O’nun yakınında bulundum. Bunu fırsat bilerek;
"- Ey Allah’ın elçisi; beni cennete sokacak ve cehennemden uzaklaştıracak bir amel söyle!" dedim.
"- Benden büyük bir şey istedin. Ama bu, şüphesiz Allah’ın kolaylaştırdığı kimse için kolaydır: Namazı kılar, zekâtı verir, Ramazan orucunu tutar, Kâbe’yi haccedersin!" dedi. Sonra Hz. Peygamber;
"- Şimdi sana hayır kapılarını göstereyim mi? Oruç kalkandır. Su ateşi söndürdüğü gibi, sadaka da hataları söndürür. Bir de gece karanlığında namaz kılmak" buyurdu. Sonra da, "Onlar, yataklarından kalkıp korku ve ümit içinde Rablerine ibâdet ederler…" (Secde, 32/16-19) meâlindeki âyeti okudu. Sonra da;
"- Sana işin başını, direğini ve zirvesini söyleyeyim mi?" diye sordu. Ben de;
"- Buyur, ey Allah’ın Rasûlü!" dedim. Şöyle devam etti:
"- İşin başı İslâm’dır. Direği namazdır, zirvesi de cihâddır." Müteakiben,
"- Sana, bütün bunların can damarını haber vereyim mi?" dedi. Ben yine;
"- Buyur, ey Allah’ın Rasûlü!" dedim. Hz. Peygamber dilini göstererek;
"- Buna sahip ol!" buyurdu. Ben;
"- Ey Allah’ın Rasûlü; konuştuklarımızdan dolayı da muâheze edilecek miyiz?" diye sordum.
"- Anası ağlayasıca Muâz! İnsanları yüz üstü –veya burunları üzerinde, dedi- cehenneme sürükleyen, dillerinin hasâdından başka bir şey midir?" buyurdu.
Açıklama:
Muâz’ın sözünü ettiği sefer, Tebük seferidir.
"Oruç kalkandır" ifâdesi, oruç cehenneme karşı koruyucudur veya günah işlemeye mani olucudur anlamındadır.
"İşin aslı İslâm’dır" cümlesi, dinin aslı İslâm’dır anlamındadır. Bundan maksat da tevhid inancıdır. Nasıl ki başsız vücut olmazsa, tevhidsiz İslâm da olmaz demektir.
"Direği namazdır" ifâdesinde bir benzetme yapılmaktadır. Nasıl ki evleri ayakta tutan direkler ise, İslâm dinini ayakta tutan en temel ibadet de namazdır anlamındadır. Direksiz ev ayakta duramayacağı gibi, namazsız İslâm da yaşayamaz demektir.
"Zirvesi cihâddır" cümlesi de; cihâdın zorluğunu ve onun diğer amellere olan üstünlüğünü göstermektedir. Cihâd sayesinde insan dinini hem de kendini yüceltir ve kuvvetlendirir.
"İnsanların dilleri yüzünden cehenneme sürüklenmeleri" cümlesi teşbihî bir ifadedir; insanların pek çok günahı dilleriyle işlediklerini göstermektedir. Küfür, hakaret, iftirâ, yalan gibi pek çok büyük günahı dil ile işlenmektedir.
Yazar, Kitap, Bölüm:
Nesâî, Sünen-i Kübra, Tefsîr 11330, 10/214
Senetler:
1. Ebu Abdurrahman Muaz b. Cebel el-Ensarî (Muaz b. Cebel b. Amr b. Evs b. Âiz)
2. Ebu Vâil Şakik b. Seleme el-Esedî (Şakik b. Seleme)
3. Asım b. Ebu Necûd el-Esedî (Âsım b. Behdele)
4. Ebu Urve Mamer b. Raşid el-Ezdî (Mamer b. Râşid)
5. Ebu Abdullah Muhammed b. Sevr es-San'ai (Muhammed b. Sevr)
6. Muhammed b. Abdüla'la el-Kaysî (Muhammed b. Abdüla'la)
Konular:
Adab, sohbet adabı
Bize Muhammed b. Ubeyd, ona Muhammed b. Sevr, ona Mamer, ona ez-Zührî, ona Urve b. Zübeyr, ona da Misver b. Mahrame “Nebî (sav) Hudeybiye zamanında ashabından bin küsür kişi ile (yola) çıktı. Nihayet Zü'l-huleyfeye geldiklerinde kurbanına gerdanlık taktı, onu işaretledi ve umre için ihrama girdi” dedi ve hadisin devamını şöyle rivayet etti:
"Nebî (sav), Mekke yolu üzerindeki Seniyye'ye varana dek yola devam etti. (Derken) devesi onu durdurdu. İnsanlar iki defa “haydi! Haydi!” sonra da “Kusvâ' duruverdi” dediler. Hz. Peygamber (sav), “Kusva durmadı. Bu, onun huyu değildir. Onu, fili durduran durdurmuştur” dedi. Ardından, “canımı kudretinde bulunduran Allah'a yemin olsun ki, Allah'ın haremde kıldığı haramları gözetmemi isterlerse muhakkak icabet edeceğim” buyurdu. Sonra (Kusvâ'yı) zorladı, o da hızlıca hareket edip (Mekkeliler'in yolundan) saptı. Nihayet Nebî (sav), Hudeybiye'nin en uzak kısmında, suyu az olan bir kuyu başında konakladı. (Derken) yanına Büdeyl b. Verkâ el-Huzâ'î ardında da Urve b. Mesud geldi. Hz. Peygamber (sav) ile konuşmaya başladı. Onunla her konuştuğunda Rasulullah'ın (sav) sakalını tutuyor, Muğîra b. Şu'be de Nebî'nin (sav) yanı başında, beraberinde kılıcı ve miğferi olduğu halde (bekliyor) ve onun eline kılıcının kabzası ile vurup “Çek elini onun sakalından” diyordu. Urve başını kaldırıp “bu da kim?” dedi. (İnsanlar), “Muğîra b. Şu'be” dediler. (Urve), “Seni hain! Ben hala senin ihanetinin bedelini ödemiyor muyum?” dedi. Muğîre, cahiliye döneminde bir topluluğa arkadaşlık yapmış, onları öldürüp mallarını almış, sonra da gelip Müslüman olmuştu. Rasulullah (sav) “İslâm'a gelince, (onu senden) kabul ettik. Mala gelince o, ihanet (ile elde edilmiş) bir maldır! Bizim ona ihtiyacımız yok” buyurdu. -(Ravi) hadisin (devamını) zikretti.- Nebî (sav) “Allah'ın Rasulü Muhammed'in hükmettiği şeyi yaz” buyurdu. -(Ravi) hadisi anlattı.- Süheyl, “senin dininden bile olsa bizden sana gelen bir adamı bize iade etmen üzere (antlaşma yaparız)” dedi. Antlaşmanın yazılması bitince Hz. Peygamber (sav) “ashabına, kalkıp kurbanlarınızı kesin, sonra da tıraş olun” buyurdu. Akabinde muhacir mümin kadınlar geldiler. (İlgili) ayette Allah, onları geri göndermeyi Müslümanlara yasaklıyor, (kocalarına) mehirlerini göndermeyi emrediyordu. Ardından Nebî (sav), Medine'ye döndü. (Çok geçmeden) Kureyş'ten biri olan Ebu Basir çıkageldi! (Kureyş) onu istemek için (adamlar) gönderdi. Hz. Peygamber (sav) de onu adamlara verdi. Onlar da (Ebu Basir'i Medine'den) çıkardılar. Nihayet Zü'l-huleyfeye geldiklerinde hurma yemek için konakladılar. Ebu Basir, adamlardan birine, “ey Falanca! Senin bu kılıcın (kadar) kalitelisini görmedim” dedi. Diğeri de kılıcını çıkarıverdi. İlki, “evet, Onu tecrübe ettim” dedi. Ebu Basir, “bana göster de ona bakayım” dedi. (Böylece Ebu Basir) fırsatını bulup ona darbeyi indirdi. Netice (adam) öldü. Diğeri de Medine'ye varana dek kaçıp korka korka mescide girdi. Nebî (sav) “bu korkunç bir şey görmüş” buyurdu. (Adam), “Vallahi! Arkadaşım öldürüldü. (O) beni de öldürecek” dedi. (Derken) Ebu Basir çıkagelip Hz. Peygamber'e (sav) “Allah, senin sözünü yerine getirdi. Beni onlara verdin, sonra Allah, beni onlardan kurtardı” dedi. Rasulullah (sav) “analar neler doğuruyor! Yanında biri daha olsa savaşı körükleyecek” buyurdu. (Ebu Basir) bunu duyduğunda kendisini (Kureyş'e) geri vereceğini anlayıp (Medine'den) çıktı. Nihayet deniz kıyısına geldi. Ebu Cendel de esaretten kaçıp Ebu Basîr'e katıldı. Öyle ki, (sonunda orada) onlardan bir topluluk meydana geldi."
Öneri Formu
Hadis Id, No:
17219, D002765
Hadis:
حَدَّثَنَا مُحَمَّدُ بْنُ عُبَيْدٍ أَنَّ مُحَمَّدَ بْنَ ثَوْرٍ حَدَّثَهُمْ عَنْ مَعْمَرٍ عَنِ الزُّهْرِىِّ عَنْ عُرْوَةَ بْنِ الزُّبَيْرِ عَنِ الْمِسْوَرِ بْنِ مَخْرَمَةَ قَالَ خَرَجَ النَّبِىُّ صلى الله عليه وسلم زَمَنَ الْحُدَيْبِيَةِ فِى بِضْعَ عَشَرَةَ مِائَةٍ مِنْ أَصْحَابِهِ حَتَّى إِذَا كَانُوا بِذِى الْحُلَيْفَةِ قَلَّدَ الْهَدْىَ وَأَشْعَرَهُ وَأَحْرَمَ بِالْعُمْرَةِ . وَسَاقَ الْحَدِيثَ قَالَ وَسَارَ النَّبِىُّ صلى الله عليه وسلم حَتَّى إِذَا كَانَ بِالثَّنِيَّةِ الَّتِى يُهْبَطُ عَلَيْهِمْ مِنْهَا بَرَكَتْ بِهِ رَاحِلَتُهُ فَقَالَ النَّاسُ حَلْ حَلْ خَلأَتِ الْقَصْوَاءُ. مَرَّتَيْنِ فَقَالَ النَّبِىُّ صلى الله عليه وسلم
"مَا خَلأَتْ وَمَا ذَلِكَ لَهَا بِخُلُقٍ وَلَكِنْ حَبَسَهَا حَابِسُ الْفِيلِ." ثُمَّ قَالَ
"وَالَّذِى نَفْسِى بِيَدِهِ لاَ يَسْأَلُونِى الْيَوْمَ خُطَّةً يُعَظِّمُونَ بِهَا حُرُمَاتِ اللَّهِ إِلاَّ أَعْطَيْتُهُمْ إِيَّاهَا." ثُمَّ زَجَرَهَا فَوَثَبَتْ فَعَدَلَ عَنْهُمْ حَتَّى نَزَلَ بِأَقْصَى الْحُدَيْبِيَةِ عَلَى ثَمَدٍ قَلِيلِ الْمَاءِ فَجَاءَهُ بُدَيْلُ بْنُ وَرْقَاءَ الْخُزَاعِىُّ ثُمَّ أَتَاهُ - يَعْنِى عُرْوَةَ بْنَ مَسْعُودٍ - فَجَعَلَ يُكَلِّمُ النَّبِىَّ صلى الله عليه وسلم فَكُلَّمَا كَلَّمَهُ أَخَذَ بِلِحْيَتِهِ وَالْمُغِيرَةُ بْنُ شُعْبَةَ قَائِمٌ عَلَى النَّبِىِّ صلى الله عليه وسلم وَمَعَهُ السَّيْفُ وَعَلَيْهِ الْمِغْفَرُ فَضَرَبَ يَدَهُ بِنَعْلِ السَّيْفِ وَقَالَ أَخِّرْ يَدَكَ عَنْ لِحْيَتِهِ . فَرَفَعَ عُرْوَةُ رَأْسَهُ فَقَالَ مَنْ هَذَا قَالُوا الْمُغِيرَةُ بْنُ شُعْبَةَ. فَقَالَ أَىْ غُدَرُ أَوَلَسْتُ أَسْعَى فِى غَدْرَتِكَ وَكَانَ الْمُغِيرَةُ صَحِبَ قَوْمًا فِى الْجَاهِلِيَّةِ فَقَتَلَهُمْ وَأَخَذَ أَمْوَالَهُمْ ثُمَّ جَاءَ فَأَسْلَمَ فَقَالَ رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم
"أَمَّا الإِسْلاَمُ فَقَدْ قَبِلْنَا وَأَمَّا الْمَالُ فَإِنَّهُ مَالُ غَدْرٍ لاَ حَاجَةَ لَنَا فِيهِ." فَذَكَرَ الْحَدِيثَ فَقَالَ النَّبِىُّ صلى الله عليه وسلم
"اكْتُبْ هَذَا مَا قَاضَى عَلَيْهِ مُحَمَّدٌ رَسُولُ اللَّهِ." وَقَصَّ الْخَبَرَ فَقَالَ سُهَيْلٌ وَعَلَى أَنَّهُ لاَ يَأْتِيكَ مِنَّا رَجُلٌ وَإِنْ كَانَ عَلَى دِينِكَ إِلاَّ رَدَدْتَهُ إِلَيْنَا. فَلَمَّا فَرَغَ مِنْ قَضِيَّةِ الْكِتَابِ قَالَ النَّبِىُّ صلى الله عليه وسلم لأَصْحَابِهِ
"قُومُوا فَانْحَرُوا ثُمَّ احْلِقُوا." ثُمَّ جَاءَ نِسْوَةٌ مُؤْمِنَاتٌ مُهَاجِرَاتٌ الآيَةَ فَنَهَاهُمُ اللَّهُ أَنْ يَرُدُّوهُنَّ وَأَمَرَهُمْ أَنْ يَرُدُّوا الصَّدَاقَ ثُمَّ رَجَعَ إِلَى الْمَدِينَةِ فَجَاءَهُ أَبُو بَصِيرٍ رَجُلٌ مِنْ قُرَيْشٍ - يَعْنِى فَأَرْسَلُوا فِى طَلَبِهِ - فَدَفَعَهُ إِلَى الرَّجُلَيْنِ فَخَرَجَا بِهِ حَتَّى إِذَا بَلَغَا ذَا الْحُلَيْفَةِ نَزَلُوا يَأْكُلُونَ مِنْ تَمْرٍ لَهُمْ فَقَالَ أَبُو بَصِيرٍ لأَحَدِ الرَّجُلَيْنِ وَاللَّهِ إِنِّى لأَرَى سَيْفَكَ هَذَا يَا فُلاَنُ جَيِّدًا . فَاسْتَلَّهُ الآخَرُ فَقَالَ أَجَلْ قَدْ جَرَّبْتُ بِهِ فَقَالَ أَبُو بَصِيرٍ أَرِنِى أَنْظُرْ إِلَيْهِ فَأَمْكَنَهُ مِنْهُ فَضَرَبَهُ حَتَّى بَرَدَ وَفَرَّ الآخَرُ حَتَّى أَتَى الْمَدِينَةَ فَدَخَلَ الْمَسْجِدَ يَعْدُو فَقَالَ النَّبِىُّ صلى الله عليه وسلم
"لَقَدْ رَأَى هَذَا ذُعْرًا." فَقَالَ قَدْ قُتِلَ وَاللَّهِ صَاحِبِى وَإِنِّى لَمَقْتُولٌ فَجَاءَ أَبُو بَصِيرٍ فَقَالَ قَدْ أَوْفَى اللَّهُ ذِمَّتَكَ فَقَدْ رَدَدْتَنِى إِلَيْهِمْ ثُمَّ نَجَّانِى اللَّهُ مِنْهُمْ . فَقَالَ النَّبِىُّ صلى الله عليه وسلم
"وَيْلَ أُمِّهِ مِسْعَرَ حَرْبٍ لَوْ كَانَ لَهُ أَحَدٌ." فَلَمَّا سَمِعَ ذَلِكَ عَرَفَ أَنَّهُ سَيَرُدُّهُ إِلَيْهِمْ فَخَرَجَ حَتَّى أَتَى سِيفَ الْبَحْرِ وَيَنْفَلِتُ أَبُو جَنْدَلٍ فَلَحِقَ بِأَبِى بَصِيرٍ حَتَّى اجْتَمَعَتْ مِنْهُمْ عِصَابَةٌ.
Tercemesi:
Bize Muhammed b. Ubeyd, ona Muhammed b. Sevr, ona Mamer, ona ez-Zührî, ona Urve b. Zübeyr, ona da Misver b. Mahrame “Nebî (sav) Hudeybiye zamanında ashabından bin küsür kişi ile (yola) çıktı. Nihayet Zü'l-huleyfeye geldiklerinde kurbanına gerdanlık taktı, onu işaretledi ve umre için ihrama girdi” dedi ve hadisin devamını şöyle rivayet etti:
"Nebî (sav), Mekke yolu üzerindeki Seniyye'ye varana dek yola devam etti. (Derken) devesi onu durdurdu. İnsanlar iki defa “haydi! Haydi!” sonra da “Kusvâ' duruverdi” dediler. Hz. Peygamber (sav), “Kusva durmadı. Bu, onun huyu değildir. Onu, fili durduran durdurmuştur” dedi. Ardından, “canımı kudretinde bulunduran Allah'a yemin olsun ki, Allah'ın haremde kıldığı haramları gözetmemi isterlerse muhakkak icabet edeceğim” buyurdu. Sonra (Kusvâ'yı) zorladı, o da hızlıca hareket edip (Mekkeliler'in yolundan) saptı. Nihayet Nebî (sav), Hudeybiye'nin en uzak kısmında, suyu az olan bir kuyu başında konakladı. (Derken) yanına Büdeyl b. Verkâ el-Huzâ'î ardında da Urve b. Mesud geldi. Hz. Peygamber (sav) ile konuşmaya başladı. Onunla her konuştuğunda Rasulullah'ın (sav) sakalını tutuyor, Muğîra b. Şu'be de Nebî'nin (sav) yanı başında, beraberinde kılıcı ve miğferi olduğu halde (bekliyor) ve onun eline kılıcının kabzası ile vurup “Çek elini onun sakalından” diyordu. Urve başını kaldırıp “bu da kim?” dedi. (İnsanlar), “Muğîra b. Şu'be” dediler. (Urve), “Seni hain! Ben hala senin ihanetinin bedelini ödemiyor muyum?” dedi. Muğîre, cahiliye döneminde bir topluluğa arkadaşlık yapmış, onları öldürüp mallarını almış, sonra da gelip Müslüman olmuştu. Rasulullah (sav) “İslâm'a gelince, (onu senden) kabul ettik. Mala gelince o, ihanet (ile elde edilmiş) bir maldır! Bizim ona ihtiyacımız yok” buyurdu. -(Ravi) hadisin (devamını) zikretti.- Nebî (sav) “Allah'ın Rasulü Muhammed'in hükmettiği şeyi yaz” buyurdu. -(Ravi) hadisi anlattı.- Süheyl, “senin dininden bile olsa bizden sana gelen bir adamı bize iade etmen üzere (antlaşma yaparız)” dedi. Antlaşmanın yazılması bitince Hz. Peygamber (sav) “ashabına, kalkıp kurbanlarınızı kesin, sonra da tıraş olun” buyurdu. Akabinde muhacir mümin kadınlar geldiler. (İlgili) ayette Allah, onları geri göndermeyi Müslümanlara yasaklıyor, (kocalarına) mehirlerini göndermeyi emrediyordu. Ardından Nebî (sav), Medine'ye döndü. (Çok geçmeden) Kureyş'ten biri olan Ebu Basir çıkageldi! (Kureyş) onu istemek için (adamlar) gönderdi. Hz. Peygamber (sav) de onu adamlara verdi. Onlar da (Ebu Basir'i Medine'den) çıkardılar. Nihayet Zü'l-huleyfeye geldiklerinde hurma yemek için konakladılar. Ebu Basir, adamlardan birine, “ey Falanca! Senin bu kılıcın (kadar) kalitelisini görmedim” dedi. Diğeri de kılıcını çıkarıverdi. İlki, “evet, Onu tecrübe ettim” dedi. Ebu Basir, “bana göster de ona bakayım” dedi. (Böylece Ebu Basir) fırsatını bulup ona darbeyi indirdi. Netice (adam) öldü. Diğeri de Medine'ye varana dek kaçıp korka korka mescide girdi. Nebî (sav) “bu korkunç bir şey görmüş” buyurdu. (Adam), “Vallahi! Arkadaşım öldürüldü. (O) beni de öldürecek” dedi. (Derken) Ebu Basir çıkagelip Hz. Peygamber'e (sav) “Allah, senin sözünü yerine getirdi. Beni onlara verdin, sonra Allah, beni onlardan kurtardı” dedi. Rasulullah (sav) “analar neler doğuruyor! Yanında biri daha olsa savaşı körükleyecek” buyurdu. (Ebu Basir) bunu duyduğunda kendisini (Kureyş'e) geri vereceğini anlayıp (Medine'den) çıktı. Nihayet deniz kıyısına geldi. Ebu Cendel de esaretten kaçıp Ebu Basîr'e katıldı. Öyle ki, (sonunda orada) onlardan bir topluluk meydana geldi."
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Ebû Davud, Sünen-i Ebu Davud, Cihâd 168, /640
Senetler:
1. Misver b. Mahreme el-Kuraşi (Misver b. Mahreme b. Nevfel b. Üheyb b. Abdümenaf)
2. Urve b. Zübeyr el-Esedî (Urve b. Zübeyr b. Avvam b. Huveylid b. Esed)
3. Ebu Bekir Muhammed b. Şihab ez-Zührî (Muhammed b. Müslim b. Ubeydullah b. Abdullah b. Şihab)
4. Ebu Urve Mamer b. Raşid el-Ezdî (Mamer b. Râşid)
5. Ebu Abdullah Muhammed b. Sevr es-San'ai (Muhammed b. Sevr)
6. Muhammed b. Ubeyd el-Guberî (Muhammed b. Ubeyd b. Hisab)
Konular:
Antlaşma, anlaşmalara dayalı ilişkiler
Cahiliye, temel karakteri
Sahabe, Hz. Peygamber'e itirazları
Siyer, Hudeybiye Anlaşması
Söz, sözde durmak, ahde vefa
Öneri Formu
Hadis Id, No:
28218, N003456
Hadis:
أَخْبَرَنِى مُحَمَّدُ بْنُ عَبْدِ الأَعْلَى قَالَ حَدَّثَنَا مُحَمَّدٌ - وَهُوَ ابْنُ ثَوْرٍ بَصرِيٌّ - عَنْ مَعْمَرٍ عَنِ الزُّهْرِىِّ عَنْ عَبْدِ الرَّحْمَنِ بْنِ كَعْبِ بْنِ مَالِكٍ عَنْ أَبِيهِ قَالَ فِى حَدِيثِهِ إِذَا رَسُولٌ مِنَ النَّبِىِّ صلى الله عليه وسلم قَدْ أَتَانِى فَقَالَ اعْتَزِلِ امْرَأَتَكَ . فَقُلْتُ أُطَلِّقُهَا قَالَ لاَ وَلَكِنْ لاَ تَقْرَبْهَا . وَلَمْ يَذْكُرْ فِيهِ الْحَقِى بِأَهْلِكِ .
Tercemesi:
Bize Muhammed b. Abdüla'la, ona Muhammed -b. Sevr Basrî, ona Mamer (b. Raşid), ona (Muhammed b. Şihab) ez-Zührî, ona da Abdurrahman b. Ka'b b. Malik, babası (Ka'b b. Malik)’in (ra) kendi (Tebük seferine katılmama) olayı hakkında şöyle dediğini rivayet etti:
"Rasulullah'ın (sav) gönderdiği elçi bana geldi ve, hanımından ayrı kalacaksın” dedi. Ben onu boşamalı mıyım diye sordum. O da hayır fakat ondan uzak dur ve ona yaklaşma dedi.
Bu hadiste: (Hanımıma) Ailenin yanına git!ifadesi yer almadı.
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Nesâî, Sünen-i Nesâî, Talak 18, /2312
Senetler:
1. Ka'b b. Malik el-Ensarî (Ka'b b. Malik b. Ebu Ka'b b. Kayn b. Ka'b)
2. Ebu Hattab Abdurrahman b. Ka'b el-Ensarî (Abdurrahman b. Ka'b b. Malik b. Ebu Kayn)
3. Ebu Bekir Muhammed b. Şihab ez-Zührî (Muhammed b. Müslim b. Ubeydullah b. Abdullah b. Şihab)
4. Ebu Urve Mamer b. Raşid el-Ezdî (Mamer b. Râşid)
5. Ebu Abdullah Muhammed b. Sevr es-San'ai (Muhammed b. Sevr)
6. Muhammed b. Abdüla'la el-Kaysî (Muhammed b. Abdüla'la)
Konular:
Aile, eşler, arasında ilişkiler
Dargınlık, Küsmek, caiz olmaması, üç günden fazla
Öneri Formu
Hadis Id, No:
148198, BS011385
Hadis:
وَفِيمَا ذَكَرَ أَبُو دَاوُدَ فِى الْمَرَاسِيلِ عَنْ مُحَمَّدِ بْنِ عُبَيْدٍ عَنْ مُحَمَّدِ بْنِ ثَوْرٍ عَنْ مَعْمَرٍ عَنِ الزُّهْرِىِّ قَالَ : كَانَ يَكُونُ عَلَى عَهْدِ رَسُولِ اللَّهِ -صلى الله عليه وسلم- دُيُونٌ عَلَى رِجَالٍ مَا عَلِمْنَا حُرًّا بِيعَ فِى دَيْنٍ.
أَخْبَرَنَاهُ أَبُو بَكْرٍ : مُحَمَّدُ بْنُ مُحَمَّدٍ أَخْبَرَنَا أَبُو الْحُسَيْنِ الْفَسَوِىُّ حَدَّثَنَا أَبُو عَلِىٍّ اللُّؤْلُؤِىُّ حَدَّثَنَا أَبُو دَاوُدَ فَذَكَرَهُ.
Tercemesi:
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Beyhakî, Sünen-i Kebir, Teflîs 11385, 11/481
Senetler:
0. Maktu' (Maktu')
1. Ebu Bekir Muhammed b. Şihab ez-Zührî (Muhammed b. Müslim b. Ubeydullah b. Abdullah b. Şihab)
2. Ebu Urve Mamer b. Raşid el-Ezdî (Mamer b. Râşid)
3. Ebu Abdullah Muhammed b. Sevr es-San'ai (Muhammed b. Sevr)
4. Muhammed b. Ubeyd el-Guberî (Muhammed b. Ubeyd b. Hisab)
5. Ebû Dâvûd es-Sicistânî (Süleyman b. el-Eş'as b. İshak es-Sicistâni)
6. Muhammed b. Ahmed el-Lülüi (Muhammed b. Ahmed b. Amr)
7. Ebu Hüseyin Abdullah b. İbrahim ed-Dâvudî (Abdullah b. İbrahim b. Abdullah)
8. Muhammed b. Muhammed el-Edib (Muhammed b. Muhammed b. Ahmed b. Raca)
Konular:
Borç, borçlu-alacaklı ilişkisi
Kölelik
Kültürel hayat, İsim verme kültürü
Ticaret, iflas hukuku
Ticaret, ticari ilişkiler
Bize Muhammed b. Abdül'alâ, ona Muhammed b. Sevr, ona Ma'mer, ona ez-Zührî, ona Urve, ona da Misver b. Mahreme; (T)
Bize Yakub b. İbrahim, ona Yahya b. Said, ona Abdullah b. Mübarek, ona Ma'mer, ona ez-Zührî, ona Urve, ona
da Misver bç Mahreme ve Mervan b. Hakem şöyle demiştir:
Rasulullah (sav) Hudeybiye günü yanında binden fazla kişiyle Mekke’ye doğru hareket etmişti. Zü'l-huleyfe’ye geldiklerinde yanlarında getirdikleri kurbanları işaretleyip boyunlarına gerdanlık taktılar ve umre için ihrama girdiler.
[Hadis kısaltılarak verilmiştir.]
Öneri Formu
Hadis Id, No:
23327, N002772
Hadis:
أَخْبَرَنَا مُحَمَّدُ بْنُ عَبْدِ الأَعْلَى قَالَ حَدَّثَنَا مُحَمَّدُ بْنُ ثَوْرٍ عَنْ مَعْمَرٍ عَنِ الزُّهْرِىِّ عَنْ عُرْوَةَ عَنِ الْمِسْوَرِ بْنِ مَخْرَمَةَ قَالَ خَرَجَ رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم ح وَأَخْبَرَنَا يَعْقُوبُ بْنُ إِبْرَاهِيمَ قَالَ حَدَّثَنَا يَحْيَى بْنُ سَعِيدٍ قَالَ حَدَّثَنَا عَبْدُ اللَّهِ بْنُ الْمُبَارَكِ قَالَ حَدَّثَنَا مَعْمَرٌ عَنِ الزُّهْرِىِّ عَنْ عُرْوَةَ عَنِ الْمِسْوَرِ بْنِ مَخْرَمَةَ وَمَرْوَانَ بْنِ الْحَكَمِ قَالاَ خَرَجَ رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم زَمَنَ الْحُدَيْبِيَةِ فِى بِضْعَ عَشْرَةَ مِائَةٍ مِنْ أَصْحَابِهِ حَتَّى إِذَا كَانُوا بِذِى الْحُلَيْفَةِ قَلَّدَ الْهَدْىَ وَأَشْعَرَ وَأَحْرَمَ بِالْعُمْرَةِ . مُخْتَصَرٌ .
Tercemesi:
Bize Muhammed b. Abdül'alâ, ona Muhammed b. Sevr, ona Ma'mer, ona ez-Zührî, ona Urve, ona da Misver b. Mahreme; (T)
Bize Yakub b. İbrahim, ona Yahya b. Said, ona Abdullah b. Mübarek, ona Ma'mer, ona ez-Zührî, ona Urve, ona
da Misver bç Mahreme ve Mervan b. Hakem şöyle demiştir:
Rasulullah (sav) Hudeybiye günü yanında binden fazla kişiyle Mekke’ye doğru hareket etmişti. Zü'l-huleyfe’ye geldiklerinde yanlarında getirdikleri kurbanları işaretleyip boyunlarına gerdanlık taktılar ve umre için ihrama girdiler.
[Hadis kısaltılarak verilmiştir.]
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Nesâî, Sünen-i Nesâî, Menâsiku'l-hacc 62, /2267
Senetler:
1. Misver b. Mahreme el-Kuraşi (Misver b. Mahreme b. Nevfel b. Üheyb b. Abdümenaf)
2. Urve b. Zübeyr el-Esedî (Urve b. Zübeyr b. Avvam b. Huveylid b. Esed)
3. Ebu Bekir Muhammed b. Şihab ez-Zührî (Muhammed b. Müslim b. Ubeydullah b. Abdullah b. Şihab)
4. Ebu Urve Mamer b. Raşid el-Ezdî (Mamer b. Râşid)
5. Ebu Abdullah Muhammed b. Sevr es-San'ai (Muhammed b. Sevr)
6. Muhammed b. Abdüla'la el-Kaysî (Muhammed b. Abdüla'la)
Konular:
Hac, ihrama girmek
Kurban, Hedy kurbanını işaretlemek
Siyer, Hudeybiye Günü
Öneri Formu
Hadis Id, No:
15970, D002637
Hadis:
حَدَّثَنَا مُحَمَّدُ بْنُ عُبَيْدٍ حَدَّثَنَا ابْنُ ثَوْرٍ عَنْ مَعْمَرٍ عَنِ الزُّهْرِىِّ عَنْ عَبْدِ الرَّحْمَنِ بْنِ كَعْبِ بْنِ مَالِكٍ عَنْ أَبِيهِ أَنَّ النَّبِىَّ صلى الله عليه وسلم كَانَ إِذَا أَرَادَ غَزْوَةً وَرَّى غَيْرَهَا وَكَانَ يَقُولُ
"الْحَرْبُ خُدْعَةٌ."
[قَالَ أَبُو دَاوُدَ لَمْ يَجِئْ بِهِ إِلاَّ مَعْمَرٌ يُرِيدُ قَوْلَهُ "الْحَرْبُ خُدْعَةٌ." بِهَذَا الإِسْنَادِ إِنَّمَا يُرْوَى مِنْ حَدِيثِ عَمْرِو بْنِ دِينَارٍ عَنْ جَابِرٍ وَمِنْ حَدِيثِ مَعْمَرٍ عَنْ هَمَّامِ بْنِ مُنَبِّهٍ عَنْ أَبِى هُرَيْرَةَ و خرج مسلم الطريقين.]
Tercemesi:
Bize Muhammed b. Ubeyd, ona İbn Sevr, ona Ma'mer, ona ez-Zührî, ona Abdurrahman b. Ka'b b. Malik, ona da babası (Ka'b b. Malik) şöyle rivayet etmiştir: Nebî (sav), (bir yere) gazâya etmek istediğinde başka bir yere gidecekmiş gibi yol alır ve "savaş, hiledir" buyururdu.
[Ebû Davud şöyle demiştir: Bu hadisteki "savaş, hiledir" ifadesini bu isnad ile sadece Ma'mer nakletmiştir. "Savaş, hiledir" ifadesinin yer aldı hadis, Amr b. Dinar'ın, Cabir'den naklettiği rivayet ile Ma'mer'in, Hemmâm b. Münebbih'ten, onun da Ebu Hureyre'den aktardığı rivayette yer almaktadır. (İmam) Müslim, her iki tarike de Sahin'inde yer vermiştir.]
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Ebû Davud, Sünen-i Ebu Davud, Cihâd 101, /608
Senetler:
1. Ka'b b. Malik el-Ensarî (Ka'b b. Malik b. Ebu Ka'b b. Kayn b. Ka'b)
2. Ebu Hattab Abdurrahman b. Ka'b el-Ensarî (Abdurrahman b. Ka'b b. Malik b. Ebu Kayn)
3. Ebu Bekir Muhammed b. Şihab ez-Zührî (Muhammed b. Müslim b. Ubeydullah b. Abdullah b. Şihab)
4. Ebu Urve Mamer b. Raşid el-Ezdî (Mamer b. Râşid)
5. Ebu Abdullah Muhammed b. Sevr es-San'ai (Muhammed b. Sevr)
6. Muhammed b. Ubeyd el-Guberî (Muhammed b. Ubeyd b. Hisab)
Konular:
Savaş, hile oluşu
Öneri Formu
Hadis Id, No:
22421, D003439
Hadis:
حَدَّثَنَا مُحَمَّدُ بْنُ عُبَيْدٍ حَدَّثَنَا مُحَمَّدُ بْنُ ثَوْرٍ عَنْ مَعْمَرٍ عَنِ ابْنِ طَاوُسٍ عَنْ أَبِيهِ عَنِ ابْنِ عَبَّاسٍ قَالَ نَهَى رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم أَنْ يَبِيعَ حَاضِرٌ لِبَادٍ . فَقُلْتُ مَا يَبِيعُ حَاضِرٌ لِبَادٍ قَالَ
"لاَ يَكُونُ لَهُ سِمْسَارًا."
Tercemesi:
Bize Muhammed b. Ubeyd, ona Muhammed b. Sevr, ona Mamer (b. Raşid), ona (Abdullah) b. Tâvus, ona babası (Tâvus), ona da İbn Abbas şöyle haber vermiştir: Hz. Peygamber (sav), şehirlinin köylünün malını satmasını yasakladı. Şehirlinin köylünün malını satması nedir? diye sordum. O da "onun malına simsarlık (komisyonculuk) yapmaz," dedi.
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Ebû Davud, Sünen-i Ebu Davud, İcâre 47, /801
Senetler:
1. İbn Abbas Abdullah b. Abbas el-Kuraşî (Abdullah b. Abbas b. Abdülmuttalib b. Haşim b. Abdümenaf)
2. Ebu Abdurrahman Tâvus b. Keysan el-Yemanî (Tâvus b. Keysan)
3. Ebu Muhammed Abdullah b. Tavus el-Yemanî (Abdullah b. Tâvus b. Keysan)
4. Ebu Urve Mamer b. Raşid el-Ezdî (Mamer b. Râşid)
5. Ebu Abdullah Muhammed b. Sevr es-San'ai (Muhammed b. Sevr)
6. Muhammed b. Ubeyd el-Guberî (Muhammed b. Ubeyd b. Hisab)
Konular:
Ticaret, satıcının pazar yeri dışında karşılanması
Ticaret, şehirlinin köylü adına simsarlık yapması
Ticaret, ticaret
Ticaret, yasak olan şekilleri
حَدَّثَنَا مُحَمَّدُ بْنُ عُبَيْدٍ حَدَّثَنَا ابْنُ ثَوْرٍ عَنْ مَعْمَرٍ عَنِ الزُّهْرِىِّ فِى قَوْلِهِ "(فَمَا أَوْجَفْتُمْ عَلَيْهِ مِنْ خَيْلٍ وَلاَ رِكَابٍ)" قَالَ صَالَحَ النَّبِىُّ صلى الله عليه وسلم أَهْلَ فَدَكَ وَقُرًى قَدْ سَمَّاهَا لاَ أَحْفَظُهَا وَهُوَ مُحَاصِرٌ قَوْمًا آخَرِينَ فَأَرْسَلُوا إِلَيْهِ بِالصُّلْحِ قَالَ "(فَمَا أَوْجَفْتُمْ عَلَيْهِ مِنْ خَيْلٍ وَلاَ رِكَابٍ)" يَقُولُ بِغَيْرِ قِتَالٍ
[قَالَ الزُّهْرِىُّ وَكَانَتْ بَنُو النَّضِيرِ لِلنَّبِىِّ صلى الله عليه وسلم خَالِصًا لَمْ يَفْتَحُوهَا عَنْوَةً افْتَتَحُوهَا عَلَى صُلْحٍ فَقَسَمَهَا النَّبِىُّ صلى الله عليه وسلم بَيْنَ الْمُهَاجِرِينَ لَمْ يُعْطِ الأَنْصَارَ مِنْهَا شَيْئًا إِلاَّ رَجُلَيْنِ كَانَتْ بِهِمَا حَاجَةٌ.]
Öneri Formu
Hadis Id, No:
18312, D002971
Hadis:
حَدَّثَنَا مُحَمَّدُ بْنُ عُبَيْدٍ حَدَّثَنَا ابْنُ ثَوْرٍ عَنْ مَعْمَرٍ عَنِ الزُّهْرِىِّ فِى قَوْلِهِ "(فَمَا أَوْجَفْتُمْ عَلَيْهِ مِنْ خَيْلٍ وَلاَ رِكَابٍ)" قَالَ صَالَحَ النَّبِىُّ صلى الله عليه وسلم أَهْلَ فَدَكَ وَقُرًى قَدْ سَمَّاهَا لاَ أَحْفَظُهَا وَهُوَ مُحَاصِرٌ قَوْمًا آخَرِينَ فَأَرْسَلُوا إِلَيْهِ بِالصُّلْحِ قَالَ "(فَمَا أَوْجَفْتُمْ عَلَيْهِ مِنْ خَيْلٍ وَلاَ رِكَابٍ)" يَقُولُ بِغَيْرِ قِتَالٍ
[قَالَ الزُّهْرِىُّ وَكَانَتْ بَنُو النَّضِيرِ لِلنَّبِىِّ صلى الله عليه وسلم خَالِصًا لَمْ يَفْتَحُوهَا عَنْوَةً افْتَتَحُوهَا عَلَى صُلْحٍ فَقَسَمَهَا النَّبِىُّ صلى الله عليه وسلم بَيْنَ الْمُهَاجِرِينَ لَمْ يُعْطِ الأَنْصَارَ مِنْهَا شَيْئًا إِلاَّ رَجُلَيْنِ كَانَتْ بِهِمَا حَاجَةٌ.]
Tercemesi:
Bize Muhammed b. Ubeyd, ona İbn Sevr, ona da Mamer, ez-Zührî’nin; "(Onu elde etmek için at veya deve koşturmadınız)" (Haşr,59/6) ayeti hakkında şöyle dediğini nakletmiştir: Peygamber (sav) Fedek ve (bazı) köylerin halkıyla sulh yaptı. (Mamer dedi ki: ez-Zührî) şüphesiz o (köylerin) isimlerini saydı (ama) ben onları hafızamda tutamadım. (O sırada) O (sav) başka bir kavmi (ki onlar Hayber’in geri kalan halkıdır) kuşatmıştı. Onlar da O’na haber gönderip sulh (yapmak istediklerini bildirdiler). (Bunun üzerine Allah Teâlâ) "(Onu elde etmek için at veya deve koşturmadınız)" buyurdu. (Ravilerden biri bu ayette, bahsi geçen malları) savaşsız (elde ettiklerinin kastedildiğini) söylemiştir.
[ez-Zührî dedi ki: Nadiroğullarının (malları), zorla ele geçirmeyip onları sulh (yoluyla) aldıkları için sadece Peygamber'e (sav) ait oldu. Bundan dolayı Peygamber (sav) o (malları) muhacirler arasında paylaştırdı. İhtiyaç sahibi iki adam hariç ensara ondan bir şey vermedi.]
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Ebû Davud, Sünen-i Ebu Davud, Harâc ve'l-fey' ve'l-imâre 19, /692
Senetler:
1. Ebu Bekir Muhammed b. Şihab ez-Zührî (Muhammed b. Müslim b. Ubeydullah b. Abdullah b. Şihab)
2. Ebu Urve Mamer b. Raşid el-Ezdî (Mamer b. Râşid)
3. Ebu Abdullah Muhammed b. Sevr es-San'ai (Muhammed b. Sevr)
4. Muhammed b. Ubeyd el-Guberî (Muhammed b. Ubeyd b. Hisab)
Konular:
Fe'y ve Ganimet
Ganimet, hak sahiplerine taksimi
Kur'an, Nüzul sebebleri
Savaş, ve Barış
Öneri Formu
Hadis Id, No:
19252, N002037
Hadis:
أَخْبَرَنَا مُحَمَّدُ بْنُ عَبْدِ الأَعْلَى قَالَ حَدَّثَنَا مُحَمَّدٌ - وَهُوَ ابْنُ ثَوْرٍ - عَنْ مَعْمَرٍ عَنِ الزُّهْرِىِّ عَنْ سَعِيدِ بْنِ الْمُسَيَّبِ عَنْ أَبِيهِ قَالَ : لَمَّا حَضَرَتْ أَبَا طَالِبٍ الْوَفَاةُ دَخَلَ عَلَيْهِ النَّبِىُّ صلى الله عليه وسلم وَعِنْدَهُ أَبُو جَهْلٍ وَعَبْدُ اللَّهِ بْنُ أَبِى أُمَيَّةَ فَقَالَ : « أَىْ عَمِّ قُلْ لاَ إِلَهَ إِلاَّ اللَّهُ كَلِمَةً أُحَاجُّ لَكَ بِهَا عِنْدَ اللَّهِ عَزَّ وَجَلَّ » . فَقَالَ لَهُ أَبُو جَهْلٍ وَعَبْدُ اللَّهِ بْنُ أَبِى أُمَيَّةَ : يَا أَبَا طَالِبٍ أَتَرْغَبُ عَنْ مِلَّةِ عَبْدِ الْمُطَّلِبِ . فَلَمْ يَزَالاَ يُكَلِّمَانِهِ حَتَّى كَانَ آخِرُ شَىْءٍ كَلَّمَهُمْ بِهِ عَلَى مِلَّةِ عَبْدِ الْمُطَّلِبِ . فَقَالَ لَهُ النَّبِىُّ صلى الله عليه وسلم : « لأَسْتَغْفِرَنَّ لَكَ مَا لَمْ أُنْهَ عَنْكَ » . فَنَزَلَتْ ( مَا كَانَ لِلنَّبِىِّ وَالَّذِينَ آمَنُوا أَنْ يَسْتَغْفِرُوا لِلْمُشْرِكِينَ ) وَنَزَلَتْ ( إِنَّكَ لاَ تَهْدِى مَنْ أَحْبَبْتَ ) .
Tercemesi:
Bize Muhammed b. Abdüla'la, ona Muhammed b. Sevr, ona Mamer, ona ez-Zührî, ona da Said b. el-Müseyyeb (ra), babasından rivayet edildiğine göre, şöyle demiştir: Ebu Talib'in ölüm anı yaklaştığında Peygamber (sav), onun yanına geldi. Yanında, Ebu Cehil, Abdullah b. Ebu Ümeyye vardı. Rasulullah (sav):
"Ey Amcam: 'Lâ ilâhe illalah' de ki Allah katında sana Şahadet ve şefaat edebileyim," buyurdu. Bunun üzerine Ebu Cehil ve Abdullah b. Ebu Ümeyye: 'Ey Ebu Talib! Abdulmuttalib'in dininden yüz mü çevireceksin?' O ikisi, o derece bu sözü söyletmemek için Ebu Talib'i sıkıştırdılar ki; Ebu Talib'in son sözü: 'Abdulmuttalib'in dini üzereyim,' oldu. Bunun üzerine Rasulullah (sav) şöyle buyurdu:
"Yasaklanmadığım sürece senin için mutlaka bağışlanma talebinde bulunacağım." Bunun üzerine Tövbe suresi 113. ayeti nazil oldu:
"Allah’tan başka kimselere ve nesnelere de ilahlık yakıştıran kimselerin Cehennemlik oldukları besbelli olduktan sonra yakın akrabaları olsa bile onların bağışlanmalarını istemek artık ne Peygambere ne de iman edenlere yakışır." Yine Kasas suresi 56. ayeti de nazil oldu:
"Gerçek şu ki sen her sevdiğini doğru yola yöneltemezsin. Fakat Allah'tır yönelmek isteyeni dilediği şekilde doğru yola yönelten ve yine O'dur doğru yola erişecekleri en iyi bilen."
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Nesâî, Sünen-i Nesâî, Cenâiz 2037, /2220
Senetler:
1. Müseyyeb b. Hazn el-Kuraşi (Müseyyeb b. Hazn b. Ebu Vehb b. Amr b. Aiz)
2. Said b. Müseyyeb el-Kuraşî (Said b. Müseyyeb b. Hazn b. Ebu Vehb)
3. Ebu Bekir Muhammed b. Şihab ez-Zührî (Muhammed b. Müslim b. Ubeydullah b. Abdullah b. Şihab)
4. Ebu Urve Mamer b. Raşid el-Ezdî (Mamer b. Râşid)
5. Ebu Abdullah Muhammed b. Sevr es-San'ai (Muhammed b. Sevr)
6. Muhammed b. Abdüla'la el-Kaysî (Muhammed b. Abdüla'la)
Konular:
İstiğfar, Af Dilemek, müşrikler için af dilemek,
Kur'an, nuzül sebebi
Şefaat, Hz. Peygamber'in
Tarihsel şahsiyetler, Ebu Talib
Öneri Formu
Hadis Id, No:
28277, N003470
Hadis:
أَخْبَرَنَا مُحَمَّدُ بْنُ عَبْدِ الأَعْلَى قَالَ حَدَّثَنَا مُحَمَّدُ بْنُ ثَوْرٍ عَنْ مَعْمَرٍ عَنِ الزُّهْرِىِّ عَنْ عُرْوَةَ عَنْ عَائِشَةَ قَالَتْ لَمَّا نَزَلَتْ ( إِنْ كُنْتُنَّ تُرِدْنَ اللَّهَ وَرَسُولَهُ ) دَخَلَ عَلَىَّ النَّبِىُّ صلى الله عليه وسلم بَدَأَ بِى فَقَالَ « يَا عَائِشَةُ إِنِّى ذَاكِرٌ لَكِ أَمْرًا فَلاَ عَلَيْكِ أَنْ لاَ تُعَجِّلِى حَتَّى تَسْتَأْمِرِى أَبَوَيْكِ » . قَالَتْ قَدْ عَلِمَ وَاللَّهِ أَنَّ أَبَوَىَّ لَمْ يَكُونَا لِيَأْمُرَانِّى بِفِرَاقِهِ فَقَرَأَ عَلَىَّ ( يَا أَيُّهَا النَّبِىُّ قُلْ لأَزْوَاجِكَ إِنْ كُنْتُنَّ تُرِدْنَ الْحَيَاةَ الدُّنْيَا وَزِينَتَهَا ) فَقُلْتُ أَفِى هَذَا أَسْتَأْمِرُ أَبَوَىَّ فَإِنِّى أُرِيدُ اللَّهَ وَرَسُولَهُ . قَالَ أَبُو عَبْدِ الرَّحْمَنِ هَذَا خَطَأٌ وَالأَوَّلُ أَوْلَى بِالصَّوَابِ وَاللَّهُ سُبْحَانَهُ وَتَعَالَى أَعْلَمُ .
Tercemesi:
Aişe (r.a)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Ahzâb sûresi 28. ayet nazil olunca Rasûlullah (s.a.v) yanıma gelip benden başlayarak şöyle buyurdu: “Ey Aişe Sana bir şey söyleyeceğim fakat acele etme, annene babana danışmadan karar verme” Aişe diyor ki: Vallahi Rasûlullah (s.a.v) anne ve babamın Rasûlullah (s.a.v)’den ayrılmamı istemeyeceklerini biliyordu. Daha sonra bana Ahzâb sûresi 28. ayetini okudu. Ben de şöyle dedim: “Bu konuda anne ve babama mı danışacağım. Ben Allah’ı ve Rasûlünü istiyorum” dedim.
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Nesâî, Sünen-i Nesâî, Talak 26, /2313
Senetler:
1. Ümmü Abdullah Aişe bt. Ebu Bekir es-Sıddîk (Aişe bt. Abdullah b. Osman b. Âmir)
2. Urve b. Zübeyr el-Esedî (Urve b. Zübeyr b. Avvam b. Huveylid b. Esed)
3. Ebu Bekir Muhammed b. Şihab ez-Zührî (Muhammed b. Müslim b. Ubeydullah b. Abdullah b. Şihab)
4. Ebu Urve Mamer b. Raşid el-Ezdî (Mamer b. Râşid)
5. Ebu Abdullah Muhammed b. Sevr es-San'ai (Muhammed b. Sevr)
6. Muhammed b. Abdüla'la el-Kaysî (Muhammed b. Abdüla'la)
Konular:
Hz. Peygamber, hanımları, Hz. Aişe
Hz. Peygamber, hanımlarını muhayyer bırakması