حدثنا عبد الله بن صالح قال حدثني معاوية بن صالح عن عبد الرحمن بن جبير بن نفير عن أبيه عن أبى الدرداء : أنه كان يقول للناس نحن أعرف بكم من البياطرة بالدواب قد عرفنا خياركم من شراركم أما خياركم فالذى يرجى خيره ويؤمن شره وأما شراركم فالذى لا يرجى خيره ولا يؤمن شره ولا يعتق محرره
Öneri Formu
Hadis Id, No:
163971, EM000159
Hadis:
حدثنا عبد الله بن صالح قال حدثني معاوية بن صالح عن عبد الرحمن بن جبير بن نفير عن أبيه عن أبى الدرداء : أنه كان يقول للناس نحن أعرف بكم من البياطرة بالدواب قد عرفنا خياركم من شراركم أما خياركم فالذى يرجى خيره ويؤمن شره وأما شراركم فالذى لا يرجى خيره ولا يؤمن شره ولا يعتق محرره
Tercemesi:
(42-s) Ebû Derdâ'dan (Radiyallahu anh) rivayet edildiğine göre, Ebû Derdâ insanlara şöyle derdi:
«Biz, hayvanların hastalıklarım bilen baytarlardan daha iyi sizi tanırız. Kötü olanlarınızla iyi olanlarınızı bilmişizdir. Sizin hayırlınız o kimsedir ki, hayrı beklenir, fenalığından emin olunur. Kötü olanlarınıza gelince, o kimsedir ki, hayrı beklenmez, fenalığından emin olunmaz ve kölesi de azad edilmez.»[317]
Burada, iyi insanlar İçin İki vasıf ve kötü insanlar için ûç vasıf belirtilmekte İse de, esasen iki vasıftan ikincisi olan kötülüğünden emin olunmamak, köleyi azad etmemek insafsızlığını da içine alır. Açıklanırsa : İyi İnsan odur ki, daima iyiliği umulur, kendisinden hiç fenalık ve ziyan beklenmez.
Kötü ve zararlı insan da odur ki, ondan hiç bir zaman iyilik veya hayırlı bir İş beklenmez, fenalık yapatağı beklenir/Pgima insanlara emniyet yerine endişe ve huzursuzluk verir. Boyla, bir İnsanın zaten kölesi azad edilemez. İster kendi hayırsızlığından olsun, ister insanların ondan kaçınmasından olsun... Onun için bu üçüncü vasıf, İkinci vasfı izah mahiyetindedir. Bundan da anlaşılıyor kî, köleye fena'muamele etmek, onu ozad etmeğe yanaşmamak huyunda.olan kimse, insanların kötüsüdür. Bu duruma düşmekten kaçınılmalıdır.[318]
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Buhârî, el-Edebü'l-Müfred, 159, /169
Senetler:
0. Mevkuf (Mevkuf)
1. Ebu Derdâ Uveymir b. Malik el-Ensârî (Uveymir b. Zeyd b. Malik b. Kays b. Aişe b. Ümeyye)
2. Ebu Abdurrahman Cübeyr b. Nüfeyr el-Hadramî (Cübeyr b. Nüfeyr b. Malik b. Âmir)
3. Ebu Humeyd Abdurrahman b. Cübeyr el-Hadrami (Abdurrahman b. Cübeyr b. Nüfeyr b. Malik)
4. Ebu Hamza Muaviye b. Salih el-Hadramî (Muaviye b. Salih b. Hudeyr b. Said)
5. Ebu Salih Abdullah b. Salih el-Cüheni (Abdullah b. Salih b. Muhammed b. Müslim)
Konular:
Hayırlı, en hayırlınız
Hayırlı, İnsanın hayırlısı
İnsan, en şerlisi
Müslüman, güven vermek, insanlara
Müslüman, mü'minin kişiliği
حدثنا علي بن حمشاذ العدل ثنا إبراهيم بن الحسين بن ديزيل ثنا عبد الله بن صالح المصري حدثني الليث بن سعد عن يزيد بن أبي حبيب عن عبد الرحمن بن جبير بن نفير أنه سمع أبا ذر و أبا الدرداء رضي الله عنهما قالا : قال رسول الله صلى الله عليه و سلم : أنا أول من يؤذن له في السجود يوم القيامة و أول من يؤذن له أن يرفع رأسه فأرفع رأسي فأنظر بين يدي فاعرف أمتي من بين الأمم و أنظر عن يميني فأعرف أمتي من بين الأمم و أنظر عن شمالي فأعرف أمتي من بين الأمم فقال رجل : يا رسول الله و كيف تعرف أمتك من بين الأمم ما بين نوح إلى أمتك ؟ قال : غر محجلون من أثر الوضوء و لا يكون لأحد من الأمم غيرهم و أعرفهم أنهم يؤتون كتبهم بأيمانهم و أعرفهم بسيماهم في وجوههم من أثر السجود و أعرفهم بنورهم الذي بين أيديهم و عن أيمانهم و عن شمائلهم
هذا حديث صحيح الإسناد و لم يخرجاه
Öneri Formu
Hadis Id, No:
192078, NM003826
Hadis:
حدثنا علي بن حمشاذ العدل ثنا إبراهيم بن الحسين بن ديزيل ثنا عبد الله بن صالح المصري حدثني الليث بن سعد عن يزيد بن أبي حبيب عن عبد الرحمن بن جبير بن نفير أنه سمع أبا ذر و أبا الدرداء رضي الله عنهما قالا : قال رسول الله صلى الله عليه و سلم : أنا أول من يؤذن له في السجود يوم القيامة و أول من يؤذن له أن يرفع رأسه فأرفع رأسي فأنظر بين يدي فاعرف أمتي من بين الأمم و أنظر عن يميني فأعرف أمتي من بين الأمم و أنظر عن شمالي فأعرف أمتي من بين الأمم فقال رجل : يا رسول الله و كيف تعرف أمتك من بين الأمم ما بين نوح إلى أمتك ؟ قال : غر محجلون من أثر الوضوء و لا يكون لأحد من الأمم غيرهم و أعرفهم أنهم يؤتون كتبهم بأيمانهم و أعرفهم بسيماهم في وجوههم من أثر السجود و أعرفهم بنورهم الذي بين أيديهم و عن أيمانهم و عن شمائلهم
هذا حديث صحيح الإسناد و لم يخرجاه
Tercemesi:
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Hâkim en-Nîsâbûrî, el-Müstedrek, Tefsîr 3826, 5/53
Senetler:
1. Ebu Derdâ Uveymir b. Malik el-Ensârî (Uveymir b. Zeyd b. Malik b. Kays b. Aişe b. Ümeyye)
1. Ebu Zer el-Ğıfârî (Cündüb b. Abdullah b. Cünade)
2. Ebu Humeyd Abdurrahman b. Cübeyr el-Hadrami (Abdurrahman b. Cübeyr b. Nüfeyr b. Malik)
3. İbn Ebu Habib Yezid b. Kays el-Ezdî (Yezid b. Süveyd)
4. Ebu Haris Leys b. Sa'd el-Fehmî (Leys b. Sa'd b. Abdurrahman)
5. Ebu Salih Abdullah b. Salih el-Cüheni (Abdullah b. Salih b. Muhammed b. Müslim)
6. İbn Dizil İbrahim b. Hüseyin el-Hemdanî (İbrahim b. Hüseyin b. Ali)
7. Ebu Hasan Ali b. Hamşâd en-Neysaburi (Ali b. Muhammed b. Sehtuyeh b. Nasr)
Konular:
Abdest, önemi, fazileti / sevabı
Ezan, Müezzinlik, müezzinliğin fazileti
KTB, ABDEST
Öneri Formu
Hadis Id, No:
273360, DM000296-2
Hadis:
أَخْبَرَنَا عَبْدُ اللَّهِ بْنُ صَالِحٍ حَدَّثَنِى مُعَاوِيَةُ عَنْ عَبْدِ الرَّحْمَنِ بْنِ جُبَيْرِ بْنِ نُفَيْرٍ عَنْ أَبِيهِ : جُبَيْرِ بْنِ نُفَيْرٍ عَنْ أَبِى الدَّرْدَاءِ قَالَ : كُنَّا مَعَ رَسُولِ اللَّهِ -صلى الله عليه وسلم- فَشَخَصَ بِبَصَرِهِ إِلَى السَّمَاءِ ثُمَّ قَالَ :« هَذَا أَوَانُ يُخْتَلَسُ الْعِلْمُ مِنَ النَّاسِ حَتَّى لاَ يَقْدِرُوا مِنْهُ عَلَى شَىْءٍ ». فَقَالَ زِيَادُ بْنُ لَبِيدٍ الأَنْصَارِىُّ : يَا رَسُولَ اللَّهِ وَكَيْفَ يُخْتَلَسُ مِنَّا وَقَدْ قَرَأْنَا الْقُرْآنَ؟ فَوَاللَّهِ لَنَقْرَأَنَّهُ وَلَنُقْرِئَنَّهُ نِسَاءَنَا وَأَبْنَاءَنَا. فَقَالَ :« ثَكِلَتْكَ أُمُّكَ يَا زِيَادُ ، إِنْ كُنْتُ لأَعُدُّكَ مِنْ فُقَهَاءِ أَهْلِ الْمَدِينَةِ ، هَذِهِ التَّوْرَاةُ وَالإِنْجِيلُ عِنْدَ الْيَهُودِ وَالنَّصَارَى فَمَاذَا تُغْنِى عَنْهُمْ؟ ». قَالَ جُبَيْرٌ : فَلَقِيتُ عُبَادَةَ بْنَ الصَّامِتِ قَالَ قُلْتُ : أَلاَ تَسْمَعُ مَا يَقُولُ أَخُوكَ أَبُو الدَّرْدَاءِ؟ فَأَخْبَرْتُهُ بِالَّذِى قَالَ. قَالَ : صَدَقَ أَبُو الدَّرْدَاءِ ، إِنْ شِئْتَ لأُحَدِّثَنَّكَ بِأَوَّلِ عِلْمٍ يُرْفَعُ مِنَ النَّاسِ ، الْخُشُوعُ ، يُوشِكُ أَنْ تَدْخُلَ مَسْجِدَ الْجَمَاعَةِ فَلاَ تَرَى فِيهِ رَجُلاً خَاشِعاً.
Tercemesi:
Bize Abdullah b. Salih haber verip (dedi ki) bana Muâviye, Abdurrahman b. Cübeyr b. Nufeyr'den, (o) babası Cübeyr b. Nufeyr'den, (o da) Ebu'd-Derdâ'dan (naklen) rivayet etti (ki Ebu'd-Derdâ1) şöyle dedi: (Bir gün) Resûlullah -sallallahu aleyli ve sellem- ile beraberdik. Derken dehşetle göğe ba-kakaldı. Sonra şöyle buyurdu: "İşte insanlardan ilmin kapıp alınacağı anlar! Öyleki onlar o (ilimden) hiçbir şey elde edemeyecekler." O zaman Ziyâd b. Lebîd el-Ensâri şöyle dedi: "Ya Resûlallah! Kur'an'ı okumuş olduğumuz halde o (ilim) bizden nasıl kapıp alınır? Bundan sonra da, vallahi, onu .okuyacağız, kadınlarımıza ve çocuklarımıza da okutacağız." Bunun üzerine Resûlullah -sallallahu aleyli ve sellem-şöyle buyurdu: "Annen seni kaybedesice! Ziyâd, ben seni hakikaten, Medinelilerin fakihlerinden (derin kavrayışlı alimlerinden) sayardım.
İşte şu Tevrat ve incil, yahûdî ve Hıristiyanların yanında (mevcut bulunuyor). Peki, onlara ne faydası oluyor?". Cübeyr dedi ki, "Daha sonra Ubâde İbnu's-Sâmit'le karşılaştım." (Cübeyr) sözüne şöyle devam etti." (Ona), kardeşin Ebu'd-Derdâ'nm ne söylediğini duymu yor musun, dedim ve sölediği şeyi ona haber verdim." Şöyle mukabele etti: "Ebu'd-Derdâ' doğru söyledi. İstersen, insanlardan (alınıp) kaldırılacak ilk ilmi sana muhakkak ki haber veririm: Huşu'. Yakında cuma mescidine, (camiye) gireceksin de orada huşu' sahibi hiç kimse görmeyeceksin."
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Dârimî, Sünen-i Dârimî, Mukaddime 296, 29/333
Senetler:
1. Ebu Velid Ubade b. Samit el-Ensari (Ubade b. Samit b. Kays)
2. Ebu Abdurrahman Cübeyr b. Nüfeyr el-Hadramî (Cübeyr b. Nüfeyr b. Malik b. Âmir)
3. Ebu Humeyd Abdurrahman b. Cübeyr el-Hadrami (Abdurrahman b. Cübeyr b. Nüfeyr b. Malik)
4. Ebu Hamza Muaviye b. Salih el-Hadramî (Muaviye b. Salih b. Hudeyr b. Said)
5. Ebu Salih Abdullah b. Salih el-Cüheni (Abdullah b. Salih b. Muhammed b. Müslim)
Konular:
Bilgi, Öğrenilmesi, Öğretilmesi
Kur'an, öğrenmek, öğretmek, okumak, okutmak
Kur'an, okumak ve yaşamak
Kur'an, okuyup anlamak
أَخْبَرَنَا مُوسَى بْنُ حِزَامٍ التِّرْمِذِىُّ وَهَارُونُ بْنُ عَبْدِ اللَّهِ - وَاللَّفْظُ لَهُ - قَالاَ حَدَّثَنَا أَبُو أُسَامَةَ قَالَ أَخْبَرَنِى سُفْيَانُ عَنْ مُعَاوِيَةَ بْنِ صَالِحٍ عَنْ عَبْدِ الرَّحْمَنِ بْنِ جُبَيْرِ بْنِ نُفَيْرٍ عَنْ أَبِيهِ عَنْ عُقْبَةَ بْنِ عَامِرٍ أَنَّهُ سَأَلَ النَّبِىَّ صلى الله عليه وسلم عَنِ الْمُعَوِّذَتَيْنِ قَالَ عُقْبَةُ فَأَمَّنَا بِهِمَا رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم فِى صَلاَةِ الْفَجْرِ .
Öneri Formu
Hadis Id, No:
24664, N000953
Hadis:
أَخْبَرَنَا مُوسَى بْنُ حِزَامٍ التِّرْمِذِىُّ وَهَارُونُ بْنُ عَبْدِ اللَّهِ - وَاللَّفْظُ لَهُ - قَالاَ حَدَّثَنَا أَبُو أُسَامَةَ قَالَ أَخْبَرَنِى سُفْيَانُ عَنْ مُعَاوِيَةَ بْنِ صَالِحٍ عَنْ عَبْدِ الرَّحْمَنِ بْنِ جُبَيْرِ بْنِ نُفَيْرٍ عَنْ أَبِيهِ عَنْ عُقْبَةَ بْنِ عَامِرٍ أَنَّهُ سَأَلَ النَّبِىَّ صلى الله عليه وسلم عَنِ الْمُعَوِّذَتَيْنِ قَالَ عُقْبَةُ فَأَمَّنَا بِهِمَا رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم فِى صَلاَةِ الْفَجْرِ .
Tercemesi:
Bize Musa b. Hizam et-Tirmizî ve Harun b. Abdullah, o ikisine Ebu Üsame, ona Süfyan, ona Muaviye b. Salih, ona da Abdurrahman b. Cübeyr b. Nüfeyr (ra), babasından naklederek şöyle dedi: 'Ukbe b. Amir Peygamber'e (sav): Nâs ve Felâk surelerinden sordu.' Ukbe diyor ki: 'Rasulullah (sav), sabah namazında bize imam oldu ve bu iki sure ile namaz kıldırdı.'
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Nesâî, Sünen-i Nesâî, İftitâh 45, /2149
Senetler:
1. Ebu Amr Ukbe b. Âmir el-Cühenî (Ukbe b. Âmir b. Abs b. Amr b. Adî)
2. Ebu Abdurrahman Cübeyr b. Nüfeyr el-Hadramî (Cübeyr b. Nüfeyr b. Malik b. Âmir)
3. Ebu Humeyd Abdurrahman b. Cübeyr el-Hadrami (Abdurrahman b. Cübeyr b. Nüfeyr b. Malik)
4. Ebu Hamza Muaviye b. Salih el-Hadramî (Muaviye b. Salih b. Hudeyr b. Said)
5. Süfyan es-Sevrî (Süfyan b. Said b. Mesruk b. Habib b. Rafi')
6. Ebu Üsame Hammâd b. Üsame el-Kuraşî (Hammâd b. Üsame b. Zeyd)
7. Harun b. Abdullah el-Bezzâz (Harun b. Abdullah b. Mervan)
Konular:
Namaz, sabah namazı
Öneri Formu
Hadis Id, No:
270786, İM001219-2
Hadis:
حَدَّثَنَا هِشَامُ بْنُ عَمَّارٍ وَعُثْمَانُ بْنُ أَبِى شَيْبَةَ قَالاَ حَدَّثَنَا إِسْمَاعِيلُ بْنُ عَيَّاشٍ عَنْ عُبَيْدِ اللَّهِ بْنِ عُبَيْدٍ عَنْ زُهَيْرِ بْنِ سَالِمٍ الْعَنْسِىِّ عَنْ عَبْدِ الرَّحْمَنِ بْنِ جُبَيْرِ بْنِ نُفَيْرٍ عَنْ ثَوْبَانَ قَالَ سَمِعْتُ رَسُولَ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم يَقُولُ « فِى كُلِّ سَهْوٍ سَجْدَتَانِ بَعْدَ مَا يُسَلِّمُ » .
Tercemesi:
Bize Hişam b. Ammâr ve Osman b. Ebu Şeybe, onlara İsmail b. Ayyâş, ona Ubeydullah b. Ubeyd, ona Züheyr b. Salim el-Ansî, ona Abdurrahman b. Cübeyr b. Nufeyr, ona da Sevbân’ın şöyle dediğini rivayet etmiştir: Rasulullah’ı (sav) şöyle buyururken dinledim: “Her bir yanılma sebebiyle selâm verdikten sonra iki sehiv secdesi yapılır.”
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
İbn Mâce, Sünen-i İbn Mâce, İkâmetu's-salât ve's-sünnetü fîhâ 136, /197
Senetler:
1. Ebu Abdullah Sevban Mevla Rasulullah (Sevban b. Bücdüd)
2. Ebu Humeyd Abdurrahman b. Cübeyr el-Hadrami (Abdurrahman b. Cübeyr b. Nüfeyr b. Malik)
3. Ebu Muharik Züheyr b. Salim el-Ansî (Züheyr b. Salim)
4. Ubeydullah b. Ubeyd el-Kela'î (Ubeydullah b. Ubeyd)
5. Ebu Utbe İsmail b. Ayyâş el-Ansî (İsmail b. Ayyâş b. Süleym)
6. Hişam b. Ammar es-Sülemî (Hişam b. Ammar es-Sülemî)
Konular:
KTB, NAMAZ,
Namaz, Sehiv secdesi, yapılışı, yeri, zamanı
حدثنا بشر بن محمد قال أخبرنا عبد الله قال أخبرنا صفوان بن عمرو قال حدثني عبد الرحمن بن جبير بن نفير عن أبيه قال جلسنا إلى المقداد بن الأسود يوما فمر به رجل فقال : طوبى لهاتين العينين اللتين رأتا رسول الله صلى الله عليه وسلم والله لوددنا أنا رأينا ما رأيت وشهدنا ما شهدت فاستغضب فجعلت أعجب ما قال إلا خيرا ثم أقبل عليه فقال ما يحمل الرجل على أن يتمنى محضرا غيبة الله عنه لا يدرى لو شهده كيف يكون فيه والله لقد حضر رسول الله صلى الله عليه وسلم أقوام كبهم الله على مناخرهم في جهنم لم يجيبوه ولم يصدقوه أو لا تحمدون الله عز وجل إذ أخرجكم لا تعرفون إلا ربكم فتصدقون بما جاء به نبيكم صلى الله عليه وسلم قد كفيتم البلاء بغيركم والله لقد بعث النبي صلى الله عليه وسلم على أشد حال بعث عليها نبي قط في فترة وجاهلية ما يرون أن دينا أفضل من عبادة الأوثان فجاء بفرقان فرق به بين الحق والباطل وفرق به بين الوالد وولده حتى إن كان الرجل ليرى والده أو ولده أو أخاه كافرا وقد فتح الله قفل قلبه بالإيمان ويعلم أنه إن هلك دخل النار فلا تقر عينه وهو يعلم أن حبيبه في النار وأنها للتى قال الله عز وجل والذين يقولون ربنا هب لنا من أزواجنا وذرياتنا قرة أعين
Öneri Formu
Hadis Id, No:
163430, EM000087
Hadis:
حدثنا بشر بن محمد قال أخبرنا عبد الله قال أخبرنا صفوان بن عمرو قال حدثني عبد الرحمن بن جبير بن نفير عن أبيه قال جلسنا إلى المقداد بن الأسود يوما فمر به رجل فقال : طوبى لهاتين العينين اللتين رأتا رسول الله صلى الله عليه وسلم والله لوددنا أنا رأينا ما رأيت وشهدنا ما شهدت فاستغضب فجعلت أعجب ما قال إلا خيرا ثم أقبل عليه فقال ما يحمل الرجل على أن يتمنى محضرا غيبة الله عنه لا يدرى لو شهده كيف يكون فيه والله لقد حضر رسول الله صلى الله عليه وسلم أقوام كبهم الله على مناخرهم في جهنم لم يجيبوه ولم يصدقوه أو لا تحمدون الله عز وجل إذ أخرجكم لا تعرفون إلا ربكم فتصدقون بما جاء به نبيكم صلى الله عليه وسلم قد كفيتم البلاء بغيركم والله لقد بعث النبي صلى الله عليه وسلم على أشد حال بعث عليها نبي قط في فترة وجاهلية ما يرون أن دينا أفضل من عبادة الأوثان فجاء بفرقان فرق به بين الحق والباطل وفرق به بين الوالد وولده حتى إن كان الرجل ليرى والده أو ولده أو أخاه كافرا وقد فتح الله قفل قلبه بالإيمان ويعلم أنه إن هلك دخل النار فلا تقر عينه وهو يعلم أن حبيبه في النار وأنها للتى قال الله عز وجل والذين يقولون ربنا هب لنا من أزواجنا وذرياتنا قرة أعين
Tercemesi:
— Cübeyr îbni Nüfeyr'den rivayet, şöyle dedi:
«— Bir gün (ashabdan) EI-Mıkdad İbni'l-Esved'in yanında oturuyorduk. Bir adam ona uğradı ve dedi ki:
«— Resûlüllah (SaîUülahü Aleyhi ve Sellem)'i gören şu iki göze ne mutlu! Allah'a yemin olsun, biz arzu ediyoruz ki, senin gördüklerini biz de gÖreydik, şahit olduklarına şahit olaydık.»
«— (Mıkdad bu sözlerle fazlaca) kızdırılmış oldu. Ben taaccüb etmeğe başladım, çünkü adam hayırlı sözden başka bir şey demedi. Sonra (şahabı) El-Mıkdad adama dönüp şöyle dedi» :
«— Bir insan ki, Allah ondan bir huzuru (peygamberle karşılaşmayı) Jjaip kılmıştır, bu karşılaşmayı (Resûlüllah huzurunda bulunmayı) temenniye onu götüren (cür'et) nedir? Bilmiyor ki, Onu görse nasıl olacaktı? (Acaba iman mı edecekti, yoksa küfürde mi kalacaktı?)
Vallahi, Resûlüllah (Sallalîahü Aleyhi ve Sellem)'in huzurunda çok kimseler bulundu ki, Allah onları yüzleri üstü Cehenneme yuvarladı. Peygambere icabet ,e^memiglerdi, onu tasdik etmemişlerdi. Siz Azız ve Celîl oJatt^Ulah'a İıamd.efcinez misiniz ki, sizi, Rabfcinizi bilir halde dünyaya getirdi de Peygamberiniz (Sallallahü Aleyhi ve Sellerriyin getirdiği (İslâmın hükümleri) ni tasdik ediyorsunuz.. Siz, kendinizden başkaları ile belâlardan kurtarılmış oklunuz.
Vallahi, cahiliyyet devri ile fetret devrinde gönderilen Peygamberin d%rumurmh "en şiddetlisi olan bir halde Peygamber (SalUâlahu Aleyhi ve Stilem) gönderildi. Putlara ibadet etmekten daha faziletli bir din olduğuna -inanmıyorlaaiı, Sunun üzerine, Peygamber-Kur'ân'tcgetirdi. ve onunla hak ile Jaâtılı ayırdı. Yine onunla, baba ile çocuğu arasını ayırdı (biri- mümin, biri kâ£r oldu). ÖyH ki, adam babasını yahut çocuğunu yahut kardeşini kâfir görüyordu. Böyle iken, Allah o adamın kalbinin kilitlerini îman* ile açmıştı;, ve adam biliyordu Jri> yakın akrabası (babası, çocuğu veya kardeşi, bu vaziyette îman .etrheeoVe'h)' ölse cehenneme gire.çe&. Böyle sevdiği kimsenin (yakının) Cehennemde olduğunu bildiği halde, adamın, göfcy. a£dın.qİur aıu? Nitekim bu Gevilen (yalanlar) hakkında Allah şöyle buyurmuştur:
«O müminler ki, ey Rabbimiz! Bize zevcelerimizden ve nesillerimizden gözlerimizin sürûru olacak iyi kimseler ihsan et... derler.»
«— BÖylece göz aydınlığı ve sevinci olan çocukların veya yakınların cehennemde bulunacaklarım bihnek, hiç insanı sevinçirbir halde bırakır mı?>»[174]
Bu hadîs-i şeriften alınacak öğütjer şunlardır:
1— Her fnütnin, imân şerefine..kavuşmuş olmasından dolayı Allah Tealâya şükretmeli ve bu büyü.k nimetin kıymetini bilmelidir. Bu imân saadetinin ışığı altında, mükellef olduğu ibadet ve amelleri riyasız olarak, ihlâsla başarmaya çalışmalıdır. .
2— İnsan erişip başaramadığı veya yaşayamadığı geçmişe ait bir hayati aramamalı, boş temennide bulunmamalıdır. Bulunduğu halde!;i vazifeleri yaparak geleceğe hazırlanmalıdır.
3— İnsanlar içinde en büyük meşakkat ve musibetleri çeken Peygam-ber'lerdir. Peygamberîer içinde de en şiddetli musibetlere ye' meşakkatlere katlanan son Peygamber'imiz olmuştur. Onun beraberinde bulunan ashab-ı kiram da ikinci derecede çok ağır yükler yüklenmişlerdir. Onların Feragatli çalışmaları sayesinde biz hazır bîr dine sahip olduk. Bu nimetin şükrünü yapmalı ashab-ı kirama- son derece hürmet etmek ve onların yolunda yürümek vazifemiz olmalıdır.
4— Kur'ân, hak ile bâtrh ayırdığı gibi, baba ile evlâd arasını da ayırırtYanİ hakkı seçerek iman eden Gennet'e, bâtılı seçerek kâfir olan Ce-hennem'e gider. Evlâd, kardeş sevgisi kâr etmez:
5— Bir mümin, evlâdım ve yakınlarını, AHah'a itaat eder durumda gpcürve.onlan kendi hak yolunda bulursa, buna sevinir ve gözü aydın olur..Dinde kendisine yarchmot okluklarını ve Cennette, beraberliği düşünmesinden doğan bir sevinç olur. Bundan anlaşılıyor ki, salih ve iyi çocuk göz aydınlığıdır, her çocuk böyle değildir.
E IM i k d a d i b n İ ' I E s v e d 'İn anlattığına uygun şu hadîs-İ şerifi Zeyd tbni Eşlem rivayet etmiştir:
«Bir adam (ashabdan) Huzeyfe'ye dedi ki:
«— Siz Resûlüllah (Sallaîîahü Aleyhi ve Sellem)'e kavuştunuz, biz ise kavuşamadık (bu şerefe nail olamadık);»
Bunun üzerine Huzeyfe (Radıyallahu anh) ona şöyle dedi :
«Ey kardeşim oğlu, Allah'a yemin ederim ki, sen ona kaşusayd-n nasıl olacaâ'nı bilemezsin. Hendek savaşı peçesinde bizi bir görevdin! Bir gece ki, soğuk ve yaKımjrtu... ResGİOllah (Sallallahü Ateyhi ve Seltem) deot M:
«— Kim gide? de bize düşmana ait haberleri getirip bildirir? Allah onu kıyamet gttnündd İbrahim (Aleyhİsselâmym arkadaşı yapsın.»
— Vallahi, içimizden-kimse kalkmadı. İkinci defa olarak :
«— Allah dtın benim arkadaşım kılsın.» dedi. .Yine-kimse kalkmadı. Ebu. Bekir fR.A.):
« Huzeyfe'yi gönder.» dedi. Hazreti Peygamber (bana).: ."
«— Git,» de4i. Ben de:
«—Esir otmdktan korkuyorum.»
Dedim. Peygamber:
«gen asla esir edilmezsin,» dedi.
Şpnfa H ü z e y f e . düşmana karşı gittiğini anlattı.
El- Mikdam ib ri r' I- E s v e d kimdir? :
Asıl babasının adı A m r olduğu halde, E I - E s v e d 'e nispeT edHİr. Hadremutda dünyaya gelen EN-Mik'dod gençliğinde yaptığı bir kavgadan dolayı Mekke'yekaçmış ve orada E I -Esved ile söz-leşmişti. Sonra babası Amr'in muvafakati ile çocuğunu oğuf edinmiş olduğundan E 1 - M i k d a d , babalığı olan E I-Esved 'e nispetle şöh-ref bulmuştur, islâm'ı ilk kabul edenlerin dördüncüsüdür. Bedir savaşında söVari olarak bulunmuş, ondan başka süvari bu savaşta görülmemiştir. İki hicrette de bulunmuştur, yani hem Habeşistan'a, hem1 de Medine'ye hicret edenlerdendir.
Abdullah ibni Mes'ud 'dan rivayet edildiğine göre, ilk İslâm'ı açıklayan yedi kişiden biri E I - M i k d a d ibni Esved dİr. At üzerinde ilk olarak savaşan sahabîdir.
Uzun boylu ve göbeği büyük olduğundan, Rum kölesi, karnını ameliyat etmekle fazla yağlan çıkarmak ve kendisini hafifletmek dileği ile yaptığı ameliyat sonunda vefat etti. Karnındaki ameliyat yerini bu kölenin dikmiş olduğu rivayet edilmektedir. Başarılı bir ameliyat olamadığından vefat ettiği söylenir. Bu ölüm hadisesi üzerine köle kaçmış ve kendini kurtarmıştır.
E I - M i k d a d Hazret! Peygamber den hadîs-i şerifler rivayet etmiş, kendisinden de Hazreti Ali, E n e s , Ubeydullah İbni Adiyy, Hümam ibni'l-Haris, Abdurrahman ibni E b i Leylâ ve başkaları rivayet etmişlerdir. Hazreti O s m a n 'in hilâfeti zamanında ve hicretin 33. yılında 70 yaşında olduğu halde Medine'de vefat etmiştir. Allah ondan razı olsun.[175]
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Buhârî, el-Edebü'l-Müfred, 87, /119
Senetler:
0. Mevkuf (Mevkuf)
1. Ebu Mabed Mikdad b. Esved el-Kindî (Mikdad b. Amr b. Sa'lebe b. Malik b. Rabî'a)
2. Ebu Abdurrahman Cübeyr b. Nüfeyr el-Hadramî (Cübeyr b. Nüfeyr b. Malik b. Âmir)
3. Ebu Humeyd Abdurrahman b. Cübeyr el-Hadrami (Abdurrahman b. Cübeyr b. Nüfeyr b. Malik)
4. Safvan b. Amr es-Sekseki (Safvan b. Amr b. Herm)
5. Ebu Abdurrahman Abdullah b. Mübarek el-Hanzalî (Abdullah b. Mübarek b. Vadıh)
6. Bişr b. Muhammed es-Sahtiyani (Bişr b. Muhammed)
Konular:
Kur'an, Ayet Yorumu
Sahabe, çektikleri sıkıntılar
Sahabe, Fazileti
Sosyal Hayat, mü'min-müşrik ilşkisi
Öneri Formu
Hadis Id, No:
44293, DM002521
Hadis:
أَخْبَرَنَا أَسَدُ بْنُ مُوسَى حَدَّثَنَا شُعْبَةُ عَنْ يَزِيدَ بْنِ خُمَيْرٍ أَبِى عُمَرَ الشَّامِىِّ الْهَمْدَانِىِّ قَالَ سَمِعْتُ عَبْدَ الرَّحْمَنِ بْنَ جُبَيْرِ بْنِ نُفَيْرٍ عَنْ أَبِيهِ عَنْ أَبِى الدَّرْدَاءِ : أَنَّ النَّبِىَّ -صلى الله عليه وسلم- رَأَى امْرَأَةً مُجِحَّةً يَعْنِى حُبْلَى عَلَى بَابِ فُسْطَاطٍ فَقَالَ :« لَعَلَّهُ قَدْ أَلَمَّ بِهَا ». قَالُوا : نَعَمْ. قَالَ :« لَقَدْ هَمَمْتُ أَنْ أَلْعَنَهُ لَعْنَةً تَدْخُلُ مَعَهُ قَبْرَهُ ، كَيْفَ يُوَرِّثُهُ وَهُوَ لاَ يَحِلُّ لَهُ؟ وَكَيْفَ يَسْتَخْدِمُهُ وَهُوَ لاَ يَحِلُّ لَهُ؟ ».
Tercemesi:
Bize Esed b. Musa haber verip (dedi ki), bize Şu'be, Yezid b Humeyr Ebu Amr eş-Şami el-Hemdani'den, O'nun şöyle dediğini rivayet etti: Ben Abdurrahman b. Cubeyr b. Nufeyr'i babasından, (O da) Ebu'd-Derda'dan (naklen anlatırken) işittim ki; Hz. Peygamber (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) bir kıl çadırın kapısında karnı büyümüş, yani gebe bir kadın görmüş ve "Herhalde bu (cariyenin sahibi) ona yaklaşmış?" buyurmuş. (Sahabe-i Kiranı); "evet!" demişler. (O zaman Hz. Peygamber) şöyle buyurmuş: "Andolsun ki ben içimden ona, kendisi ile beraber kabrine girecek bir lanet yapmayı geçirdim. O, (başkasının çocuğunu mirasçısı yapmak) kendisine helâl olmadığı halde onu nasıl mirasçısı yapar? O, (doğacak çocuğun kendisinden olması durumunda onu, köle gibi hizmete koşması) kendisine helal olmadığı halde onu nasıl hizmete koşar?"
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Dârimî, Sünen-i Dârimî, Siyer 38, 3/1610
Senetler:
1. Ebu Derdâ Uveymir b. Malik el-Ensârî (Uveymir b. Zeyd b. Malik b. Kays b. Aişe b. Ümeyye)
2. Ebu Abdurrahman Cübeyr b. Nüfeyr el-Hadramî (Cübeyr b. Nüfeyr b. Malik b. Âmir)
3. Ebu Humeyd Abdurrahman b. Cübeyr el-Hadrami (Abdurrahman b. Cübeyr b. Nüfeyr b. Malik)
4. Ebu Ömer Yezid b. Humeyr er-Rahabi (Yezid b. Humeyr b. Yezid)
5. Şube b. Haccâc el-Atekî (Şu'be b. Haccac b. Verd)
6. Ebu Said Esed b. Musa el-Ümevi (Esed b. Musa b. İbrahim b. Velid)
Konular:
Köle, kölelik, cariyelik hukuku.
حدثنا حيوة بن شريح قال حدثنا بقية عن ضبارة بن مالك الحضرمي عن عبد الرحمن بن جبير بن نفير أن أباه حدثه ان سفيان بن أسيد الحضرمي حدثه أنه سمع النبي صلى الله عليه وسلم يقول : كبرت خيانة أن تحدث أخاك حديثا هو لك مصدق وأنت له كاذب
Öneri Formu
Hadis Id, No:
164399, EM000393
Hadis:
حدثنا حيوة بن شريح قال حدثنا بقية عن ضبارة بن مالك الحضرمي عن عبد الرحمن بن جبير بن نفير أن أباه حدثه ان سفيان بن أسيد الحضرمي حدثه أنه سمع النبي صلى الله عليه وسلم يقول : كبرت خيانة أن تحدث أخاك حديثا هو لك مصدق وأنت له كاذب
Tercemesi:
— Süfyan İbni Useyd anlattığına göre, Peygamber (Sallalİahü Aleyhi veSellem)'in şöyle buyurduğunu işitmiştir :
«— Kardeşine bir söz anlatıp da o seni tasdik ederken, senin ona yalan söylemen, hıyanet bakımından çok büyüktür.»[772]
Bir insana din kardeşi İtimat ederek ondan herhangi bîr mevzuda bilgi edinmek istediği zaman, böyle kimseye karşı doğru hareket etmek bir vazifedir ve emaneti korumaktır. Çünkü bir kimseye güvenip, ona İtimat ederek teslim olmak, kendini emniyete almak demektir. Emniyet altına girene yalan söylemekle güven ve İtimat yıkılmış olacağından, emanete ihanet edilmiş sayılır, Allah ise hainleri sevmez. Din kardeşin sana güveniyor, itimat ediyor, söylediğin sözde seni tasdîk ediyor; sen İse bile bile ona yalan söylüyorsun ve onu aldatıyorsun. Bundan büyük hiyanet olur mu? Şüphe yok ki, Allah böyle hainleri sevmez ve hak kazandıkları cezayı kendilerine verir.[773]
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Buhârî, el-Edebü'l-Müfred, 393, /322
Senetler:
1. Süfyan b Esîd el-Hadramî (Süfyan b. Esîd)
2. Ebu Abdurrahman Cübeyr b. Nüfeyr el-Hadramî (Cübeyr b. Nüfeyr b. Malik b. Âmir)
3. Ebu Humeyd Abdurrahman b. Cübeyr el-Hadrami (Abdurrahman b. Cübeyr b. Nüfeyr b. Malik)
4. Ebû Şurayh Dubâra b. Abdullah eş-Şâmî (Dubâra b. Abdullah b. Malik b. Ebû Süleyk)
5. Ebu Muhammed Bakiyye b. Velîd el-Kilâ'î (Bakiyye b. Velîd b. Sâid b. Ka'b b. Harîz)
6. Ebu Abbas Hayve b. Şurayh el-Hadramî (Hayve b. Şurayh b. Yezid)
Konular:
Aldatmak, hile yapmak
Hainlik, hiyanet, ihanet
Müslüman, Sadakat, Güvenilirlik, Hiyanet
Yalan, yalancılık
Öneri Formu
Hadis Id, No:
47028, DM002886
Hadis:
حَدَّثَنَا عَبْدُ اللَّهِ بْنُ صَالِحٍ قَالَ حَدَّثَنِى مُعَاوِيَةُ أَنَّ عَبْدَ الرَّحْمَنِ بْنَ جُبَيْرٍ حَدَّثَهُ عَنْ أَبِيهِ جُبَيْرِ بْنِ نُفَيْرٍ عَنْ عَبْدِ اللَّهِ بْنِ عَمْرٍو قَالَ : بَيْنَا أَنَا قَاعِدٌ فِى الْمَسْجِدِ وَحَلْقَةٌ مِنْ فُقَرَاءِ الْمُهَاجِرِينَ قُعُودٌ إِذْ دَخَلَ النَّبِىُّ -صلى الله عليه وسلم- فَقَعَدَ إِلَيْهِمْ فَقُمْتُ إِلَيْهِمْ ، فَقَالَ النَّبِىُّ -صلى الله عليه وسلم- :« لِيُبْشِرْ فُقَرَاءُ الْمُهَاجِرِينَ بِمَا يَسُرُّ وُجُوهَهُمْ ، فَإِنَّهُمْ يَدْخُلُونَ الْجَنَّةَ قَبْلَ الأَغْنِيَاءِ بِأَرْبَعِينَ عَاماً ». قَالَ : فَلَقَدْ رَأَيْتُ أَلْوَانَهُمْ أَسْفَرَتْ - قَالَ عَبْدُ اللَّهِ بْنُ عَمْرٍو - حَتَّى تَمَنَّيْتُ أَنْ أَكُونَ مَعَهُمْ.
Tercemesi:
Bize Abdullah b. Salih rivayet edip dedi ki, bana Mu-aviye rivayet etti ki, Abdurrahman b. Cubeyr kendisine, babası Cubeyr b. Nufeyr'den, (O da) Abdullah b. Amr'dan (naklen) rivayet etmiş ki, O şöyle demiş: Bir ara ben Mescid'de oturmaktaydım. Muhacirlerin fakirlerinden halka olmuş bir topluluk da oturuyorlardı. Derken Hz. Peygamber (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) içeri giriverdi ve gidip onların yanma oturdu. Ben de kalkıp onların yanma gittim. O zaman Hz. Peygamber (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) onlara şöyle buyurdu: "Muhacirlerin fakirleri (âhirette) yüzlerini güldürecek şeyden dolayı sevinsinler! Çünkü onlar Cennet'e zenginlerden kırk yıl önce gireceklerdir!" (Abdullah) dedi ki: "Bunun üzerine ben, gerçekten, onların renklerinin aydınlanıp parladığım görmüştüm." Abdullah b. Amr sözüne şöyle devam etti: "Sonunda ben onlarla beraber -veya "onlardan"- olmayı temenni etmiştim."
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Dârimî, Sünen-i Dârimî, Rikâk 118, 3/1879
Senetler:
1. Ebu Muhammed Abdullah b. Amr es-Sehmî (Abdullah b. Amr b. Âs b. Vail b. Haşim)
2. Ebu Abdurrahman Cübeyr b. Nüfeyr el-Hadramî (Cübeyr b. Nüfeyr b. Malik b. Âmir)
3. Ebu Humeyd Abdurrahman b. Cübeyr el-Hadrami (Abdurrahman b. Cübeyr b. Nüfeyr b. Malik)
4. Ebu Hamza Muaviye b. Salih el-Hadramî (Muaviye b. Salih b. Hudeyr b. Said)
5. Ebu Salih Abdullah b. Salih el-Cüheni (Abdullah b. Salih b. Muhammed b. Müslim)
Konular:
Cennet, Cennetlikler, vasfı , sıfatı , yaşamı vs.
Fakir, Yoksul, Fakir ve yoksullar
Fakir, Yoksul, fakirlik, yoksulluk