Bize Muhammed b. Yusuf, ona Süfyan b. Uyeyne , ona Zührî, ona Ebu İdris el-Havlânî, ona da Ubade b. Sâmit (ra) şöyle demiştir:
Hz. Peygamber'in (sav) huzurundaydık. Bize "Allah'a hiçbir şeyi ortak koşmayacağınıza, hırsızlık yapmayacağınıza, zina etmeyeceğinize dair bana biat edin" buyurdu ve bu (biat) ayetinin (Mümtehine, 12) tamamını okudu. Ardından "İçinizden kim bu sözüne sadık kalırsa sevabı Allah'a kalmıştır. Kim de burada sayılanlardan bir şey yaparsa ona karşılık cezalandırılacaktır ve bu ceza, onun kefaretidir. Kim bu sayılanlardan bir şey yapmış ve Allah da onu örtmüşse, Allah ister onu bağışlar isterse de ona azap eder" buyurdu.
Öneri Formu
Hadis Id, No:
27059, B006784
Hadis:
حَدَّثَنَا مُحَمَّدُ بْنُ يُوسُفَ حَدَّثَنَا ابْنُ عُيَيْنَةَ عَنِ الزُّهْرِىِّ عَنْ أَبِى إِدْرِيسَ الْخَوْلاَنِىِّ عَنْ عُبَادَةَ بْنِ الصَّامِتِ - رضى الله عنه - قَالَ كُنَّا عِنْدَ النَّبِىِّ صلى الله عليه وسلم فِى مَجْلِسٍ فَقَالَ « بَايِعُونِى عَلَى أَنْ لاَ تُشْرِكُوا بِاللَّهِ شَيْئًا وَلاَ تَسْرِقُوا ، وَلاَ تَزْنُوا » . وَقَرَأَ هَذِهِ الآيَةَ كُلَّهَا « فَمَنْ وَفَى مِنْكُمْ فَأَجْرُهُ عَلَى اللَّهِ وَمَنْ أَصَابَ مِنْ ذَلِكَ شَيْئًا فَعُوقِبَ بِهِ ، فَهْوَ كَفَّارَتُهُ ، وَمَنْ أَصَابَ مِنْ ذَلِكَ شَيْئًا ، فَسَتَرَهُ اللَّهُ عَلَيْهِ ، إِنْ شَاءَ غَفَرَ لَهُ ، وَإِنْ شَاءَ عَذَّبَهُ » .
Tercemesi:
Bize Muhammed b. Yusuf, ona Süfyan b. Uyeyne , ona Zührî, ona Ebu İdris el-Havlânî, ona da Ubade b. Sâmit (ra) şöyle demiştir:
Hz. Peygamber'in (sav) huzurundaydık. Bize "Allah'a hiçbir şeyi ortak koşmayacağınıza, hırsızlık yapmayacağınıza, zina etmeyeceğinize dair bana biat edin" buyurdu ve bu (biat) ayetinin (Mümtehine, 12) tamamını okudu. Ardından "İçinizden kim bu sözüne sadık kalırsa sevabı Allah'a kalmıştır. Kim de burada sayılanlardan bir şey yaparsa ona karşılık cezalandırılacaktır ve bu ceza, onun kefaretidir. Kim bu sayılanlardan bir şey yapmış ve Allah da onu örtmüşse, Allah ister onu bağışlar isterse de ona azap eder" buyurdu.
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Buhârî, Sahîh-i Buhârî, Hudûd 8, 2/626
Senetler:
1. Ebu Velid Ubade b. Samit el-Ensari (Ubade b. Samit b. Kays)
2. Ebu İdris el-Havlanî (Aizullah b. Abdullah b. Amr)
3. Ebu Bekir Muhammed b. Şihab ez-Zührî (Muhammed b. Müslim b. Ubeydullah b. Abdullah b. Şihab)
4. Ebu Muhammed Süfyan b. Uyeyne el-Hilâlî (Süfyân b. Uyeyne b. Meymûn)
5. Muhammed b. Yusuf el-Buhari (Muhammed b. Yusuf)
Konular:
Biat, biat alımı
Mizan/hesaplaşma, Ahirette Günahların silinmesi/affedilmesi
حدثنا محمد بن يوسف قال حدثنا سفيان عن حكيم بن الديلم عن أبي بردة عن أبي موسى قال : كان اليهود يتعاطسون عند النبي صلى الله عليه وسلم رجاء أن يقول لهم يرحمكم الله فكان يقول يهديكم الله ويصلح بالكم
حدثنا أبو حفص بن علي قال حدثنا يحيى قال حدثنا سفيان قال حدثني حكيم بن الديلم قال حدثني أبو بردة عن أبيه : مثله
Açıklama: İslâm'ı kabul etmemiş olanlara Allah'ın rahmeti istenmez; Allah'ın çağrısına uymayanlar ve onu kabul etmeyenler bu ilâhî merhamete hak kazanmamışlardır. İnkâr ettikleri bir gerçekten nasıl faydalanabilirler? Bunlar hakkında, hidayete kavuşmak, İslâm dini ile şereflenmek ve hallerini düzeltmek dileklerinde bulunulur. Böylece haklarında yine iyi niyet beslenmiş olur. Nitekim Hz. Peygamber bu hadîs-i şerîfleriyle gayri müs-limlere yapılması gereken dua şeklini bize öğretiyor, ölü hakkında rahmet ve dua vesilesi olan cenaze namazı da, ancak müslümanlar içindir. Müslüman olmayanların namazı kılınmaz; ve rahmet dileği olan selâm verilmez.
... Ebû Berre, babasından bu hadîsin aynını nakletmiştir.
Öneri Formu
Hadis Id, No:
165637, EM000940
Hadis:
حدثنا محمد بن يوسف قال حدثنا سفيان عن حكيم بن الديلم عن أبي بردة عن أبي موسى قال : كان اليهود يتعاطسون عند النبي صلى الله عليه وسلم رجاء أن يقول لهم يرحمكم الله فكان يقول يهديكم الله ويصلح بالكم
حدثنا أبو حفص بن علي قال حدثنا يحيى قال حدثنا سفيان قال حدثني حكيم بن الديلم قال حدثني أبو بردة عن أبيه : مثله
Tercemesi:
Ebu Musa rivayet edildiğine göre, demiştir ki, Yahudiler, Peygamber kendilerine *YerhamukeIlah — Allah size merhamet etsin desin diye, Hz. Peygamber (sav)'in yanında kendilerini aksırmaya zorlarlardı. Peygamber de onlara, (aksırmalarına karşılık) :
Allah size hidayet versin ve halinizi düzeltsin.» derdi.
Açıklama:
İslâm'ı kabul etmemiş olanlara Allah'ın rahmeti istenmez; Allah'ın çağrısına uymayanlar ve onu kabul etmeyenler bu ilâhî merhamete hak kazanmamışlardır. İnkâr ettikleri bir gerçekten nasıl faydalanabilirler? Bunlar hakkında, hidayete kavuşmak, İslâm dini ile şereflenmek ve hallerini düzeltmek dileklerinde bulunulur. Böylece haklarında yine iyi niyet beslenmiş olur. Nitekim Hz. Peygamber bu hadîs-i şerîfleriyle gayri müs-limlere yapılması gereken dua şeklini bize öğretiyor, ölü hakkında rahmet ve dua vesilesi olan cenaze namazı da, ancak müslümanlar içindir. Müslüman olmayanların namazı kılınmaz; ve rahmet dileği olan selâm verilmez.
... Ebû Berre, babasından bu hadîsin aynını nakletmiştir.
Yazar, Kitap, Bölüm:
Buhârî, el-Edebü'l-Müfred, 940, /733
Senetler:
1. Ebu Musa Abdullah b. Kays el-Eş'arî (Abdullah b. Kays b. Süleym)
2. Ebu Bürde b. Ebu Musa el-Eş'arî (Amir b. Abdullah b. Kays b. Süleym)
3. Hakim b. Deylem el-Medaini (Hakim b. Deylem)
4. Ebu Muhammed Süfyan b. Uyeyne el-Hilâlî (Süfyân b. Uyeyne b. Meymûn)
5. Muhammed b. Yusuf el-Buhari (Muhammed b. Yusuf)
Konular:
Adab, hapşıran kişiye hayır duada bulunulmalı
KTB, ADAB
حدثنا محمد بن يوسف قال حدثنا النضر قال حدثنا أبو العوام عبد العزيز بن ربيع الباهلي قال حدثنا أبو الزبير محمد عن جابر بن عبد الله قال : كنا مع رسول الله صلى الله عليه وسلم فأتى على قبرين يعذب صاحباهما فقال إنهما لا يعذبان في كبير وبلى أما أحدهما فكان يغتاب الناس وأما الآخر فكان لا يتأذى من البول فدعا بجريدة رطبة أو بجريدتين فكسرهما ثم أمر بكل كسرة فغرست على قبر فقال رسول الله صلى الله عليه وسلم أما إنه سيهون من عذابهما ما كانتا رطبتين أو لم تيبسا
Öneri Formu
Hadis Id, No:
165014, EM000735
Hadis:
حدثنا محمد بن يوسف قال حدثنا النضر قال حدثنا أبو العوام عبد العزيز بن ربيع الباهلي قال حدثنا أبو الزبير محمد عن جابر بن عبد الله قال : كنا مع رسول الله صلى الله عليه وسلم فأتى على قبرين يعذب صاحباهما فقال إنهما لا يعذبان في كبير وبلى أما أحدهما فكان يغتاب الناس وأما الآخر فكان لا يتأذى من البول فدعا بجريدة رطبة أو بجريدتين فكسرهما ثم أمر بكل كسرة فغرست على قبر فقال رسول الله صلى الله عليه وسلم أما إنه سيهون من عذابهما ما كانتا رطبتين أو لم تيبسا
Tercemesi:
— Cabir ibni Abdullah'dan rivayet edildiğine göre demiştir ki, Peygamber (Sallallahü Aleyhi ve Selİemfle beraberdik. Sonra sahipleri azap edilmekte olan iki kabir (mezar) başına gelip şöyle dedi:
«— Bunlar büyük ve meşakkatli bir işten dolayı azap edilmiyorlar. Bunlardan biri, (hayatında) insanları gıybet ederdi. Diğerine gelince, idrardan sakınmazdı (sızıntı ve sıçrantılarından korunmazdı).»
Sonra Peygamber bir veya iki yaş çubuk istedi de, onları kırdı. Sonra emretti de, bunların her biri bir kabir üzerine dikildi. Bunun üzerine Resûlüllah (Sallallahü Aleyhi ve Sellemi şöyle buyurdu:
«— Bu iki çubuk yaş bulundukları müddet, yahut kurumadıkları müddet azabları hafifler.»[191]
Kabir hali, âh i ret ahvalinin bîr başlangıcıdır, öldükten sonra kabirde kâfirlerin ve mü'minlerden bazı günahkârların azap çekmesi haktır ve bunlar vuku bulacaklardır. İslâm inancı budur. Ancak kabirde olan halleri bilmek, kimlerin selâmette ve kimlerin azap içinde bulunduğuna muttali olmak, nişlerimizle idrak edilecek şeyler değildir. Allah Teâlâ'nın brldirme-siyle ve ilhamiyle bunlar bilinebilir. Özellikle peygamberlere, âhirete müteallik Cennet, Cehennem ve kabir ahvalinden haber verilmiş ve çeşitli sahneler onlara gösterilmiştir. Peygamberlerin verdiği haberler gerçeği ifade ettiklerinden bu hadîs-i şeriften şu hükümler çıkmaktadır:
1— Allah'ın, dilediği kimselere bİldİrmesiyle kabir ahvaline muttali olmak haktır.
2— Kabir azabı, mü'minlerden bîr kısımları için vardır.
3— Gıybet ve taharetsizlik, kabir azabı sebeplerindendir.
4— Peygamberin ölülere şefaati haktır.
Kabir hayatı, âhiretin başlangıcıdır. Orada Allah'ın haklarından önce namaz muhakemesi kurulur. Namazın sıhhati ise, taharete bağlıdır. Taharet ibadetin başı ve esasıdır. Bu olmayınca namaz sahih olmaz. Onun için necasetten ve idrardan tamamen temizlenmek icab eder ki, namaz sahih olsun. Hele idrar sonunda hemen abdeste geçmek çok yanlıştır. Böyle hemen abdest almak, abdestsiz olarak namaz kılmaya götürür,- çünkü sıkıntı hemen kesilmez. Bir müddet beklemek, gezinmek ve hareket etmek icab eder. Herkesin durumuna göre bu vokit uzayıp kısalabiür. Kesin olarak sızıntı kesildikten sonra abdest alınırsa bu sahih olur. Yoksa kılınan namazlar abdestsiz kılınmış olacağından, ibadetler makbul olmaz. Yani namaz kılınmamış sayılır ve bundan da kabir azabı çekilir. Zira Allah'ın haklarından en büyüğü olan namaz ibadeti yerine getirilmemiştir.
Kul haklarından ifk muhakemesi görülen kan davalarıdır. Kan dökmeye sebep olan hallerin başında gıybet ve koğuculuk gelir. İnsanlar arasında çıkarılan fesad, bu feci akıbete götürür. İşte bunlara sebep teşkil eden gıybet günahından dolayı da kabirde azap çekilir.
Kabristanlarda ağaç ve çiçek yetiştirmek müstahab ise de, dal ve çubuk bırakmanın bir manası yoktur. Hz. Peygamberin İki mezar üzerine birer dal parçası diktirmesi, kendine ait bir özellik taşır ki, bu da azabın bir müddet hafiflemesiyle kayıtlıdır. Dalların kuruması anına kadar o ölülerden azap kalkmakla şefaat gerçekleşmiştir. Ümmetin böyle hareket etmesi gerekmez. Yani mezarlar üzerine dal parçaları dikmek icab etmez.[192]
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Buhârî, el-Edebü'l-Müfred, 735, /580
Senetler:
1. Cabir b. Abdullah el-Ensârî (Cabir b. Abdullah b. Amr b. Haram b. Salebe)
2. Ebu Zübeyr Muhammed b. Müslim el-Kuraşi (Muhammed b. Müslim b. Tedrus)
3. Abdülaziz b. Rabi' el-Bahili (Abdülaziz b. Rabi')
4. Ebu Hasan Nadr b. Şümeyl el-Mazinî (Nadr b. Şümeyl b. Hareşe)
5. Muhammed b. Yusuf el-Buhari (Muhammed b. Yusuf)
Konular:
Ağaçlandırma, ağaç dikmek veya kesmek
Bilgi, Hz. Peygamber'in verdiği gaybi haberler
Gıybet, gıybet etmek, dedi kodu yapmak
Kabir Hayatı, Kabir Azabı
Kabir Hayatı, Kabir Azabı, idrar serpintileri nedeniyle
حدثنا محمد بن يوسف قال حدثنا أحمد قال حدثنا هشام بن سعيد قال أخبرنا محمد بن مهاجر قال حدثني عقيل بن شبيب عن أبي وهب وكانت له صحبة عن النبي صلى الله عليه وسلم قال : تسموا بأسماء الأنبياء وأحب الأسماء إلى الله عز وجل عبد الله وعبد الرحمن وأصدقها حارث وهمام وأقبحها حرب ومرة
Öneri Formu
Hadis Id, No:
165507, EM000814
Hadis:
حدثنا محمد بن يوسف قال حدثنا أحمد قال حدثنا هشام بن سعيد قال أخبرنا محمد بن مهاجر قال حدثني عقيل بن شبيب عن أبي وهب وكانت له صحبة عن النبي صلى الله عليه وسلم قال : تسموا بأسماء الأنبياء وأحب الأسماء إلى الله عز وجل عبد الله وعبد الرحمن وأصدقها حارث وهمام وأقبحها حرب ومرة
Tercemesi:
Sahabiliği sabit olan Ebû Vehb, Peygamberin şöyle buyurduğunu anlatmıştır:
«Peygamberlerin isimleri ile isimleniniz. Aziz ve Yüce olan Allah'a isimlerin en sevimlisi Abdullah ve Abdurrahman'dır. İsimlerin en doğrusu da Haris ve Hümam'dır. En çirkini de Harb ve Mürre'dir.»[349]
Kâinatın yaratıcısına mahsus olup, başka hiç bir varlığa isim olarak verilemeyen lâfız «Allah» kelimesidir. Bundan başka Allah Tealâ'nın isimleri öten «Esma-i Hüsna»dan herhangi biri ile isimlenmenin cevazı varsa da, edeb olarak bu isimiere izafeten adlanılır. Abdullah, Abdurrahman, Abdul-kerİm, Abdurrezzak, Abdulhadî gibi... Allah a kul olmak ve ona zelil bir yaratık olarak nispet edilmek en şerefli bir şeydir.
Haris isminin manası, kâr sağlayan, mal toplayan ve âhiret sevabı elde edendir. Bilhassa âhiret sevabı kazanma manasiyle doğru ve güzel bir isimdir.
HüTîam isminin manası 6a, gayret ve azimeti büyük olan, cesur ve Cömert (-imsedir. Bu vasıflar ise, gerçek mü'minlerin vasıflarıdır.
Harb, şiddet ve düşmanlık manasını; Mürre de cimrilik ve acılık manasını, taşıdığından çirkin isimlerden sayılmışlardır.[350]
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Buhârî, el-Edebü'l-Müfred, 814, /642
Senetler:
1. Ebu Vehb el-Cüşemî (Ebu Vehb el-Cüşemî)
2. Akîl b. Saîd (Akîl b. Şebîb)
3. Muhammed b. Muhacir el-Eşhelî (Muhammed b. Muhacir b. Dinar)
4. Ebu Muhammed Hişam b. Saîd el-Bezzaz (Hişam b. Said)
5. Ebu Abdullah Ahmed b. Hanbel eş-Şeybanî (Ahmed b. Muhammed b. Hanbel b. Hilal b. Esed)
6. Muhammed b. Yusuf el-Buhari (Muhammed b. Yusuf)
Konular:
Kültürel hayat, İsim verme kültürü
حَدَّثَنَا مُحَمَّدُ بْنُ يُوسُفَ حَدَّثَنَا سُفْيَانُ عَنْ يَحْيَى بْنِ سَعِيدٍ عَنْ نَافِعٍ عَنِ ابْنِ عُمَرَ عَنْ زَيْدِ بْنِ ثَابِتٍ - رضى الله عنهم - قَالَ رَخَّصَ النَّبِىُّ صلى الله عليه وسلم أَنْ تُبَاعَ الْعَرَايَا بِخَرْصِهَا تَمْرًا .
Bize Muhammed b. Yusuf, ona Süfyân, ona Yahya b. Saîd, ona Nâfi, ona İbn Ömer, ona da Zeyd b. Sabit (r.anhum) şöyle demiştir:
Hz. Peygamber (sav) ağaçtaki yaş hurmanın, tahmini miktarla, kuru hurma karşılığında, araya usulü, satılmasına ruhsat vermiştir.
Açıklama: Araya: Ağaçtaki taze hurmanın aynı miktardaki kuru hurma karşılığında satılmasıdır. Elinde nakit parası olmayan kimsenin dalında olgunlaşmış taze hurmayı ihtiyaç miktarınca kuru ile karşılığında satın alması caizdir.(daha geniş bilgi için DİA - Diyanet İslam Ansiklopedisi'nde ilgili maddeye bakılabilir.)
Öneri Formu
Hadis Id, No:
17079, B002380
Hadis:
حَدَّثَنَا مُحَمَّدُ بْنُ يُوسُفَ حَدَّثَنَا سُفْيَانُ عَنْ يَحْيَى بْنِ سَعِيدٍ عَنْ نَافِعٍ عَنِ ابْنِ عُمَرَ عَنْ زَيْدِ بْنِ ثَابِتٍ - رضى الله عنهم - قَالَ رَخَّصَ النَّبِىُّ صلى الله عليه وسلم أَنْ تُبَاعَ الْعَرَايَا بِخَرْصِهَا تَمْرًا .
Tercemesi:
Bize Muhammed b. Yusuf, ona Süfyân, ona Yahya b. Saîd, ona Nâfi, ona İbn Ömer, ona da Zeyd b. Sabit (r.anhum) şöyle demiştir:
Hz. Peygamber (sav) ağaçtaki yaş hurmanın, tahmini miktarla, kuru hurma karşılığında, araya usulü, satılmasına ruhsat vermiştir.
Açıklama:
Araya: Ağaçtaki taze hurmanın aynı miktardaki kuru hurma karşılığında satılmasıdır. Elinde nakit parası olmayan kimsenin dalında olgunlaşmış taze hurmayı ihtiyaç miktarınca kuru ile karşılığında satın alması caizdir.(daha geniş bilgi için DİA - Diyanet İslam Ansiklopedisi'nde ilgili maddeye bakılabilir.)
Yazar, Kitap, Bölüm:
Buhârî, Sahîh-i Buhârî, Müsâkât 17, 1/663
Senetler:
1. Ebu Saîd Zeyd b. Sabit el-Ensarî (Zeyd b. Sabit b. Dahhak b. Zeyd)
2. İbn Ömer Abdullah b. Ömer el-Adevî (Abdullah b. Ömer b. Hattab)
3. Nafi' Mevlâ İbn Ömer (Ebu Abdullah Nafi')
4. Ebu Said Yahyâ b. Saîd el-Ensârî (Yahyâ b. Saîd b. Kays b. Amr)
5. Ebu Muhammed Süfyan b. Uyeyne el-Hilâlî (Süfyân b. Uyeyne b. Meymûn)
6. Muhammed b. Yusuf el-Buhari (Muhammed b. Yusuf)
Konular:
Ticaret, elde / malik olmayan, olunmayan malın
حَدَّثَنِى مُحَمَّدُ بْنُ يُوسُفَ قَالَ حَدَّثَنَا أَبُو مُسْهِرٍ قَالَ حَدَّثَنِى مُحَمَّدُ بْنُ حَرْبٍ حَدَّثَنِى الزُّبَيْدِىُّ عَنِ الزُّهْرِىِّ عَنْ مَحْمُودِ بْنِ الرَّبِيعِ قَالَ "عَقَلْتُ مِنَ النَّبِىِّ صلى الله عليه وسلم مَجَّةً مَجَّهَا فِى وَجْهِى وَأَنَا ابْنُ خَمْسِ سِنِينَ مِنْ دَلْوٍ ."
Bize Muhammed b. Yusuf, ona Ebu Müshir, ona Muhammed b. Harb, ona ez-Zübeydî, ona ez-Zührî, ona da Mahmud b. Rabî' şöyle rivayet etmiştir:
"Ben beş yaşlarındayken Hz. Peygamber'in (sav) bir kovadaki sudan ağzına alarak yüzüme püskürttüğünü hatırlıyorum."
Öneri Formu
Hadis Id, No:
1208, B000077
Hadis:
حَدَّثَنِى مُحَمَّدُ بْنُ يُوسُفَ قَالَ حَدَّثَنَا أَبُو مُسْهِرٍ قَالَ حَدَّثَنِى مُحَمَّدُ بْنُ حَرْبٍ حَدَّثَنِى الزُّبَيْدِىُّ عَنِ الزُّهْرِىِّ عَنْ مَحْمُودِ بْنِ الرَّبِيعِ قَالَ "عَقَلْتُ مِنَ النَّبِىِّ صلى الله عليه وسلم مَجَّةً مَجَّهَا فِى وَجْهِى وَأَنَا ابْنُ خَمْسِ سِنِينَ مِنْ دَلْوٍ ."
Tercemesi:
Bize Muhammed b. Yusuf, ona Ebu Müshir, ona Muhammed b. Harb, ona ez-Zübeydî, ona ez-Zührî, ona da Mahmud b. Rabî' şöyle rivayet etmiştir:
"Ben beş yaşlarındayken Hz. Peygamber'in (sav) bir kovadaki sudan ağzına alarak yüzüme püskürttüğünü hatırlıyorum."
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Buhârî, Sahîh-i Buhârî, İlim 18, 1/212
Senetler:
1. Mahmud b. Rabi' el-Hazreci (Mahmud b. Rabi' b. Süraka b. Amr b. Zeyd b. Abde b. Amira)
2. Ebu Bekir Muhammed b. Şihab ez-Zührî (Muhammed b. Müslim b. Ubeydullah b. Abdullah b. Şihab)
3. Ebu Hüzeyl Muhammed b. Velid ez-Zübeydi (Muhammed b. Velid b. Amir)
4. Ebu Abdullah Muhammed b. Harb el-Havlani (Muhammed b. Harb b. Ebreş)
5. Ebu Müshir Abdula'la b. Müshir el-Ğassani (Abdula'la b. Müshir b. Abdula'la)
6. Muhammed b. Yusuf el-Buhari (Muhammed b. Yusuf)
Konular:
Çocuk, hak ve sorumlulukları
Hz. Peygamber, şakalaşması
KTB, İLİM
Bize Muhammed b. Yusuf, ona Ebu Hasan Ahmed b. Yezid b. İbrahim el-Harrânî, ona Züheyr b. Muaviye, ona Ebu İshak, ona da Berâ b. Âzib şöyle demiştir:
Ebu Bekir es-Sıddık, babamın evine gelerek ondan bir semer satın aldı ve Azib'e, “oğlunu benimle gönder, semeri taşısın” dedi. Ben de semeri Ebu Bekir'in yanında semeri taşıdım. Babam parasını alarak Ebu Bekir'le birlikte dışarı çıktı ve Ebu Bekir'e “ey Ebu Bekir, Allah Resulü (sav) ile beraber gittiğiniz hicret gecesinde neler yaşadığınızı bana anlat” dedi. Ebu Bekir şöyle dedi: Evet, bütün gece yürüdük. Nihayet gün ortası oldu. Yol ıssızlaştı. Artık kimse geçmez oldu. Karşımızda gölgesi henüz kaybolmamış uzun bir kaya yükseldi, gölgesinde konakladık. Kayanın dibine girip Hz. Peygamber'in (sav) gölgede uyuyabileceği bir yeri elimle düzelttim. Sonra buraya bir post serdim ve “ey Allah'ın Rasulü, buyur uyu, ben çevreni kolaçan ederim” dedim. Efendimiz uykuya daldı. Çevresini gözlüyordum ki, bir de ne göreyim koyunlarını otlatan bir çoban bizim yaptığımız gibi gölgeye sığınmak için koyunlarıyla kayaya doğru geliyor. Karşısına çıkıp, “delikanlı, sen kimin çobanısın?” diye sordum. “Medineli” yahut “Mekkeli birinin çobanıyım” dedi. “Koyunlarında süt var mı?” diye sordum. “var” dedi. “benim için süt sağar mısın?” diye sordum. “sağarım” dedi ve bir koyun yakaladı. Çobana “koyunun memesini iyi temizle de kıl, toprak, toz olmasın” dedim. -Ravi der ki: Berâ, hadisi naklederken, tıpkı Ebu Bekir'in anlatımında olduğu gibi ellerini silkeledi.- Çoban, benim için tahtadan bir kaba bir miktar süt sağdı. Yanımda bir de matara vardı. Bu matarayı, Peygamber Efendimiz (sav) su içsin, abdest alsın diye taşıyordum. Peygamber Efendimizin yanına geldim. Uyandırmaya kıyamadım. Uyanmasını bekledim. Dibi soğusun diye sütün üzerine biraz su ilave ettim. (Efendimiz uyanınca) “Ey Allah'ın Rasulü, bu sütten iç” dedim. Ben razı olana kadar içti. Sonra bana "yolculuk vakti gelmedi mi?" diye sordu. “Evet, geldi” dedim. Güneş tepeden biraz uzaklaştıktan sonra öğleyin yola koyulduk. Sürâka b. Malik bizi takip ediyordu. Ben “ey Allah'ın Rasulü, bize yetişecek” dedim. Bunun üzerine Hz. Peygamber (sav) "üzülme, Allah bizimledir" dedi. Allah Rasulü (sav), Sürâka'ya beddua ediyordu. Bu esnada Sürâka'nın atı, taş gibi toprağa, gövdesine kadar saplandı. -taş gibi toprağa ifadesi Râvi Züheyr'e ait.- Sürâka “görüyorum ki bana beddua ettiniz. Benim için dua edin, ben vallahi sizi arayan herkesi geri çevireyim” dedi. Allah'ın Rasulü (sav) dua etti, Sürâka kurtuldu. Hemen geri döndü ve rastladığı herkesi “ben buraları yeterince aradım” diyerek geri çevirdi. Böylece bize verdiği sözde durmuş oldu.
Öneri Formu
Hadis Id, No:
34352, B003615
Hadis:
حَدَّثَنَا مُحَمَّدُ بْنُ يُوسُفَ حَدَّثَنَا أَحْمَدُ بْنُ يَزِيدَ بْنِ إِبْرَاهِيمَ أَبُو الْحَسَنِ الْحَرَّانِىُّ حَدَّثَنَا زُهَيْرُ بْنُ مُعَاوِيَةَ حَدَّثَنَا أَبُو إِسْحَاقَ سَمِعْتُ الْبَرَاءَ بْنَ عَازِبٍ يَقُولُ جَاءَ أَبُو بَكْرٍ - رضى الله عنه - إِلَى أَبِى فِى مَنْزِلِهِ ، فَاشْتَرَى مِنْهُ رَحْلاً فَقَالَ لِعَازِبٍ ابْعَثِ ابْنَكَ يَحْمِلْهُ مَعِى . قَالَ فَحَمَلْتُهُ مَعَهُ ، وَخَرَجَ أَبِى يَنْتَقِدُ ثَمَنَهُ ، فَقَالَ لَهُ أَبِى يَا أَبَا بَكْرٍ حَدِّثْنِى كَيْفَ صَنَعْتُمَا حِينَ سَرَيْتَ مَعَ رَسُولِ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم قَالَ نَعَمْ أَسْرَيْنَا لَيْلَتَنَا ، وَمِنَ الْغَدِ حَتَّى قَامَ قَائِمُ الظَّهِيرَةِ ، وَخَلاَ الطَّرِيقُ لاَ يَمُرُّ فِيهِ أَحَدٌ ، فَرُفِعَتْ لَنَا صَخْرَةٌ طَوِيلَةٌ ، لَهَا ظِلٌّ لَمْ تَأْتِ عَلَيْهِ الشَّمْسُ فَنَزَلْنَا عِنْدَهُ ، وَسَوَّيْتُ لِلنَّبِىِّ صلى الله عليه وسلم مَكَانًا بِيَدِى يَنَامُ عَلَيْهِ ، وَبَسَطْتُ فِيهِ فَرْوَةً ، وَقُلْتُ نَمْ يَا رَسُولَ اللَّهِ ، وَأَنَا أَنْفُضُ لَكَ مَا حَوْلَكَ . فَنَامَ وَخَرَجْتُ أَنْفُضُ مَا حَوْلَهُ ، فَإِذَا أَنَا بِرَاعٍ مُقْبِلٍ بِغَنَمِهِ إِلَى الصَّخْرَةِ يُرِيدُ مِنْهَا مِثْلَ الَّذِى أَرَدْنَا فَقُلْتُ لِمَنْ أَنْتَ يَا غُلاَمُ فَقَالَ لِرَجُلٍ مِنْ أَهْلِ الْمَدِينَةِ أَوْ مَكَّةَ . قُلْتُ أَفِى غَنَمِكَ لَبَنٌ قَالَ نَعَمُ . قُلْتُ أَفَتَحْلُبُ قَالَ نَعَمْ . فَأَخَذَ شَاةً . فَقُلْتُ انْفُضِ الضَّرْعَ مِنَ التُّرَابِ وَالشَّعَرِ وَالْقَذَى . قَالَ فَرَأَيْتُ الْبَرَاءَ يَضْرِبُ إِحْدَى يَدَيْهِ عَلَى الأُخْرَى يَنْفُضُ ، فَحَلَبَ فِى قَعْبٍ كُثْبَةً مِنْ لَبَنٍ ، وَمَعِى إِدَاوَةٌ حَمَلْتُهَا لِلنَّبِىِّ صلى الله عليه وسلم يَرْتَوِى مِنْهَا ، يَشْرَبُ وَيَتَوَضَّأُ ، فَأَتَيْتُ النَّبِىَّ صلى الله عليه وسلم فَكَرِهْتُ أَنْ أُوقِظَهُ ، فَوَافَقْتُهُ حِينَ اسْتَيْقَظَ ، فَصَبَبْتُ مِنَ الْمَاءِ عَلَى اللَّبَنِ حَتَّى بَرَدَ أَسْفَلُهُ ، فَقُلْتُ اشْرَبْ يَا رَسُولَ اللَّهِ - قَالَ - فَشَرِبَ ، حَتَّى رَضِيتُ ثُمَّ قَالَ « أَلَمْ يَأْنِ لِلرَّحِيلِ » . قُلْتُ بَلَى - قَالَ - فَارْتَحَلْنَا بَعْدَ مَا مَالَتِ الشَّمْشُ ، وَاتَّبَعَنَا سُرَاقَةُ بْنُ مَالِكٍ ، فَقُلْتُ أُتِينَا يَا رَسُولَ اللَّهِ . فَقَالَ « لاَ تَحْزَنْ ، إِنَّ اللَّهَ مَعَنَا » . فَدَعَا عَلَيْهِ النَّبِىُّ صلى الله عليه وسلم فَارْتَطَمَتْ بِهِ فَرَسُهُ إِلَى بَطْنِهَا - أُرَى فِى جَلَدٍ مِنَ الأَرْضِ ، شَكَّ زُهَيْرٌ - فَقَالَ إِنِّى أُرَاكُمَا قَدْ دَعَوْتُمَا عَلَىَّ فَادْعُوَا لِى ، فَاللَّهُ لَكُمَا أَنْ أَرُدَّ عَنْكُمَا الطَّلَبَ . فَدَعَا لَهُ النَّبِىُّ صلى الله عليه وسلم فَنَجَا فَجَعَلَ لاَ يَلْقَى أَحَدًا إِلاَّ قَالَ كَفَيْتُكُمْ مَا هُنَا . فَلاَ يَلْقَى أَحَدًا إِلاَّ رَدَّهُ . قَالَ وَوَفَى لَنَا .
Tercemesi:
Bize Muhammed b. Yusuf, ona Ebu Hasan Ahmed b. Yezid b. İbrahim el-Harrânî, ona Züheyr b. Muaviye, ona Ebu İshak, ona da Berâ b. Âzib şöyle demiştir:
Ebu Bekir es-Sıddık, babamın evine gelerek ondan bir semer satın aldı ve Azib'e, “oğlunu benimle gönder, semeri taşısın” dedi. Ben de semeri Ebu Bekir'in yanında semeri taşıdım. Babam parasını alarak Ebu Bekir'le birlikte dışarı çıktı ve Ebu Bekir'e “ey Ebu Bekir, Allah Resulü (sav) ile beraber gittiğiniz hicret gecesinde neler yaşadığınızı bana anlat” dedi. Ebu Bekir şöyle dedi: Evet, bütün gece yürüdük. Nihayet gün ortası oldu. Yol ıssızlaştı. Artık kimse geçmez oldu. Karşımızda gölgesi henüz kaybolmamış uzun bir kaya yükseldi, gölgesinde konakladık. Kayanın dibine girip Hz. Peygamber'in (sav) gölgede uyuyabileceği bir yeri elimle düzelttim. Sonra buraya bir post serdim ve “ey Allah'ın Rasulü, buyur uyu, ben çevreni kolaçan ederim” dedim. Efendimiz uykuya daldı. Çevresini gözlüyordum ki, bir de ne göreyim koyunlarını otlatan bir çoban bizim yaptığımız gibi gölgeye sığınmak için koyunlarıyla kayaya doğru geliyor. Karşısına çıkıp, “delikanlı, sen kimin çobanısın?” diye sordum. “Medineli” yahut “Mekkeli birinin çobanıyım” dedi. “Koyunlarında süt var mı?” diye sordum. “var” dedi. “benim için süt sağar mısın?” diye sordum. “sağarım” dedi ve bir koyun yakaladı. Çobana “koyunun memesini iyi temizle de kıl, toprak, toz olmasın” dedim. -Ravi der ki: Berâ, hadisi naklederken, tıpkı Ebu Bekir'in anlatımında olduğu gibi ellerini silkeledi.- Çoban, benim için tahtadan bir kaba bir miktar süt sağdı. Yanımda bir de matara vardı. Bu matarayı, Peygamber Efendimiz (sav) su içsin, abdest alsın diye taşıyordum. Peygamber Efendimizin yanına geldim. Uyandırmaya kıyamadım. Uyanmasını bekledim. Dibi soğusun diye sütün üzerine biraz su ilave ettim. (Efendimiz uyanınca) “Ey Allah'ın Rasulü, bu sütten iç” dedim. Ben razı olana kadar içti. Sonra bana "yolculuk vakti gelmedi mi?" diye sordu. “Evet, geldi” dedim. Güneş tepeden biraz uzaklaştıktan sonra öğleyin yola koyulduk. Sürâka b. Malik bizi takip ediyordu. Ben “ey Allah'ın Rasulü, bize yetişecek” dedim. Bunun üzerine Hz. Peygamber (sav) "üzülme, Allah bizimledir" dedi. Allah Rasulü (sav), Sürâka'ya beddua ediyordu. Bu esnada Sürâka'nın atı, taş gibi toprağa, gövdesine kadar saplandı. -taş gibi toprağa ifadesi Râvi Züheyr'e ait.- Sürâka “görüyorum ki bana beddua ettiniz. Benim için dua edin, ben vallahi sizi arayan herkesi geri çevireyim” dedi. Allah'ın Rasulü (sav) dua etti, Sürâka kurtuldu. Hemen geri döndü ve rastladığı herkesi “ben buraları yeterince aradım” diyerek geri çevirdi. Böylece bize verdiği sözde durmuş oldu.
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Buhârî, Sahîh-i Buhârî, Menâkıb 25, 1/925
Senetler:
1. Ebu Bekir es-Sıddîk (Abdullah b. Osman b. Amir b. Amr b. Ka'b)
2. Ebu Umare Bera b. Azib el-Ensarî (Bera b. Azib b. Haris b.Adî b. Cüşem)
3. Ebu İshak es-Sebiî (Amr b. Abdullah b. Ubeyd)
4. Züheyr b. Muaviye el-Cu'fî (Züheyr b. Muaviye b. Hadîc b. Rahîl b. Züheyr b. Hayseme)
5. Ebu Hasan Ahmed b. Yezid el-Vertenîs (Ahmed b. Yezid b. İbrahim b.)
6. Muhammed b. Yusuf el-Buhari (Muhammed b. Yusuf)
Konular:
Müslüman, peygamber sevgisi
Bize Muhammed b. Yusuf, ona Süfyân, ona Avf, ona da Ebu Osman şöyle demiştir:
Ben Selmân'ı (ra) “Ben Râme Hürmüz'lüyüm” derken işittim.
Öneri Formu
Hadis Id, No:
35154, B003947
Hadis:
حَدَّثَنَا مُحَمَّدُ بْنُ يُوسُفَ حَدَّثَنَا سُفْيَانُ عَنْ عَوْفٍ عَنْ أَبِى عُثْمَانَ قَالَ سَمِعْتُ سَلْمَانَ - رضى الله عنه - يَقُولُ أَنَا مِنْ رَامَ هُرْمُزَ .
Tercemesi:
Bize Muhammed b. Yusuf, ona Süfyân, ona Avf, ona da Ebu Osman şöyle demiştir:
Ben Selmân'ı (ra) “Ben Râme Hürmüz'lüyüm” derken işittim.
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Buhârî, Sahîh-i Buhârî, Menâkıbü'l-Ensâr 53, 2/40
Senetler:
1. Selman el-Farisî (Selman b. İslam)
2. Ebu Osman en-Nehdî (Abdurrahman b. Mül b. Amr b. Adiy b. Vehb)
3. Ebu Sehl Avf b. Ebu Cemîle el-A'râbî (Avf b. Ebu Cemîle)
4. Süfyan es-Sevrî (Süfyan b. Said b. Mesruk b. Habib b. Rafi')
5. Muhammed b. Yusuf el-Buhari (Muhammed b. Yusuf)
Konular:
Sahabe, İlk Müslüman Nesiller
Öneri Formu
Hadis Id, No:
32528, B003235
Hadis:
حَدَّثَنِى مُحَمَّدُ بْنُ يُوسُفَ حَدَّثَنَا أَبُو أُسَامَةَ حَدَّثَنَا زَكَرِيَّاءُ بْنُ أَبِى زَائِدَةَ عَنِ ابْنِ الأَشْوَعِ عَنِ الشَّعْبِىِّ عَنْ مَسْرُوقٍ قَالَ قُلْتُ لِعَائِشَةَ - رضى الله عنها - فَأَيْنَ قَوْلُهُ ( ثُمَّ دَنَا فَتَدَلَّى * فَكَانَ قَابَ قَوْسَيْنِ أَوْ أَدْنَى ) قَالَتْ ذَاكَ جِبْرِيلُ كَانَ يَأْتِيهِ فِى صُورَةِ الرَّجُلِ ، وَإِنَّهُ أَتَاهُ هَذِهِ الْمَرَّةَ فِى صُورَتِهِ الَّتِى هِىَ صُورَتُهُ ، فَسَدَّ الأُفُقَ .
Tercemesi:
Bana Muhammed b. Yusuf, ona Ebu Usâme, ona Zekeriya b. Ebu Zâîde, ona İbn el-Eşvâ’, ona eş-Şâ’bî, ona Mesruk’un şöyle dediğini rivayet etti: Âişe’ye (r.anhâ), “Sonra yaklaşıp sarktı, böylece iki yay (boyu) kadar veya daha da yaklaştı” (en-Necm, /8-3) buyruğu ne demektir, dedim. O: Orada sözü edilen Cebrail’dir, ona adam suretinde gelirdi ama bu seferinde ona aslî suretinde gelmiş ve ufuğu büsbütün kapatmıştı, dedi.
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Buhârî, Sahîh-i Buhârî, Bedü'l-Halk 7, 1/845
Senetler:
1. Ümmü Abdullah Aişe bt. Ebu Bekir es-Sıddîk (Aişe bt. Abdullah b. Osman b. Âmir)
2. Ebu Aişe Mesruk b. Ecda' (Mesruk b. Ecda' b. Malik b. Ümeyye b. Abdullah)
3. Ebu Amr Amir eş-Şa'bî (Amir b. Şerahil b. Abdin)
4. Sa'dan b. Eşva' el-Hemdanî (Said b. Amr b. Eşva')
5. Zekeriyya b. Ebu Zâide el-Vâdiî (Zekeriyya b. Halid b. Meymun b. Fîruz)
6. Ebu Üsame Hammâd b. Üsame el-Kuraşî (Hammâd b. Üsame b. Zeyd)
7. Muhammed b. Yusuf el-Buhari (Muhammed b. Yusuf)
Konular:
Allah İnancı, Allah'ın görülmesi, rü'yetullah, cemalullah
Hz. Peygamber, Cebraille ilişkisi
Mirac, İsra
Öneri Formu
Hadis Id, No:
31231, B004051
Hadis:
حَدَّثَنَا مُحَمَّدُ بْنُ يُوسُفَ عَنِ ابْنِ عُيَيْنَةَ عَنْ عَمْرٍو عَنْ جَابِرٍ - رضى الله عنه - قَالَ نَزَلَتْ هَذِهِ الآيَةُ فِينَا ( إِذْ هَمَّتْ طَائِفَتَانِ مِنْكُمْ أَنْ تَفْشَلاَ ) بَنِى سَلِمَةَ وَبَنِى حَارِثَةَ ، وَمَا أُحِبُّ أَنَّهَا لَمْ تَنْزِلْ ، وَاللَّهُ يَقُولُ ( وَاللَّهُ وَلِيُّهُمَا )
Tercemesi:
-.......Câbir ibn Abdillah (R) şöyle demiştir: Şu "O zaman içinizden iki zümre za'f göstermişti..." (Âlu İmrân: 122) âyeti, biz En-sâr1 topluluğu hakkında, yânî Hazrec'den Benû Selime ve Evs'ten Benû Harise toplulukları hakkında inmiştir. Ben, Yüce Allah "Hâlbuki onların yardımcısı Allah'tı" buyurup dururken, bu âyetin bu sebeb-le inmemiş olmasını arzu etmem
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Buhârî, Sahîh-i Buhârî, Meğâzî 18, 2/61
Senetler:
1. Cabir b. Abdullah el-Ensârî (Cabir b. Abdullah b. Amr b. Haram b. Salebe)
2. Amr b. Dinar el-Cümahî (Amr b. Dinar)
3. Ebu Muhammed Süfyan b. Uyeyne el-Hilâlî (Süfyân b. Uyeyne b. Meymûn)
4. Muhammed b. Yusuf el-Buhari (Muhammed b. Yusuf)
Konular:
Kur'an, nuzül sebebi
Terör, Tefrika/bölücülükten uzak durmak