Giriş

Bize Ubeyd b. İsmail, ona Ebu Üsame, ona Ubeydullah, ona Nafi', ona da İbn Ömer, Hz. Peygamber’in (sav) şöyle buyurduğunu rivayet etti: "Her hangi birinizin akşam yemeği (sofraya) konulup da (akşam) namazı kılınmak üzere olursa (önce) akşam yemeğine başlayınız. Kişi, yemeği bitirinceye kadar acele etmesin." İbn Ömer’in önüne yemek konulur, (öte yandan) namaza başlanırdı da imamın kıraatini işittiği halde yemeği bitirmedikçe namaza gitmezdi.


    Öneri Formu
4938 B000673 Buhari, Ezan, 42

Bize Ubeyd b. İsmail, ona Ebu Üsame, ona Hişam, ona babası (Urve b. Zübeyr), ona da Aişe (r.anha) şöyle rivayet etmiştir: Peygamber (sav) Medine'ye hic­ret edip geldiğinde, babam Ebu Bekir ile Bilal sıtmaya tutuldular. Ebu Bekir, kendisini sıtma nöbeti tuttuğunda “Her kişi ailesi ile birlikte sabahlar. Hal­buki ölüm ona pabucunun tasmasından daha yakındır” beytini söylerdi. Bilal ise sıtma nöbeti geçince yüksek sesle “Ah bir bilsem! bir kez olsun Mekke vadisinde geceleyecek miyim, etrafımda ızhır ve celîl otları? Bir gün Mecenne sularına varır mıyım? Bir kere daha görünür mü bana acaba Şâme ve Tafîl?” beytini söyler ve “Allah'ım! Yurdumuzdan çıkıp, veba yurduna gitmeye bizi mecbur bırakan Şeybe b. Rabîa'ya, Utbe b. Rabîa'ya ve Ümeyye b. Halef'e lanet et” diye beddua ederdi. Peygamber (sav) de bunları işittikten sonra "Allah'ım! Bizlere Mek­ke'yi sevdirdiğin gibi veya ondan daha fazla Medine'yi de sevdir. Allah'ım! Sâf ve müdd ile ölçülen rızıklarımızda bizim için bereket ihsan eyle! Allah'ım! Medine'nin havasını bizim için düzeltip has­talıklardan salim kıl! Hummasını ve sıtmasını da Cuhfe'ye gönder" diye dua etti. Aişe der ki: Biz Medine'ye geldiğimizde, Medine Allah'ın arzı içinde veba hastalığının en yaygın olduğu yerdi. Yine Aişe der ki: Medine'nin Buthân vadisinden acı bir su akardı.


    Öneri Formu
13248 B001889 Buhari, Fedailü'l-Medine, 12


    Öneri Formu
27526 B006979 Buhari, Hıyel, 15


    Öneri Formu
31058 B003978 Buhari, Megâzî, 8

Bize Ubeyd b. İsmail, ona Ebu Usame, ona Hişam, ona babası (Urve b. Zübeyr), ona da Aişe şöyle rivayet etmiştir: Bir Arap kabilesinin, azat ettiği ama kendileri ile beraber kalan, siyah bir cariye şunları anlattı: Hane halkından bir kız çocuğu, üzerinde ince tellerden yapılmış, kırmızı altından bir kemer bulunduğu halde dışarı çıktı. Kız kemerini ya yere koydu ya da düşürdü. O sırada, oradan geçen bir çaylak, onu et zannederek kapıp götürdü. Onu aramaya koyuldular, fakat bulamadılar. Bu sefer, beni onu almakla itham ettiler. Râvî der ki: Onu aramaya başladılar hatta onun fercini dahi araştırdılar. Cariye der ki: Vallahi, ben onlarla birlikte ayakta iken çaylak gelip onu bırakıverdi, o da aralarına düştü. Ben de onlara “işte sizin beni almakla itham ettiğiniz şey bu, siz böyle iddia ettiniz, hâlbuki ben bundan uzağım. İşte sizin bu aradığınız” dedim. (Aişe) der ki: O kadın, Rasulullah’a (sav) gelip Müslüman oldu. Bu kadının mescitte bir çadırı yahut da küçük bir odası vardı. Zaman zaman yanıma gelir, yanımda konuşup sohbet ederdi. Yanımda kaç kere oturduysa mutlaka “O kemer günü, Rabbimizin acayip takdirlerindendir. Şüphesiz ki O, küfür beldesinden beni kurtardı” derdi. Ben de ona “neden benimle oturduğun her seferinde mutlaka bu sözü söylüyorsun” dedim. Bunun üzerine o kadın bana bu olayı anlattı."


    Öneri Formu
3373 B000439 Buhari, Salat, 57


Açıklama: ''وَلَمْ يَكُنْ بَيْنَ أَذَانِهِمَا إِلاَّ أَنْ يَرْقَى ذَا وَيَنْزِلَ ذَا'' ifadesi, anlaşılabildiği kadarıyla tercümeye yansıtılmıştır.

    Öneri Formu
13313 B001918 Buhari, Savm, 17


    Öneri Formu
2900 B000356 Buhari, Salat, 4


    Öneri Formu
4007 B000584 Buhari, Mevakıtu's-Salat, 30


    Öneri Formu
6386 B000952 Buhari, Iydeyn, 3


    Öneri Formu
269015 B001919 Buhari, Savm, 17