Bize Ebû Bekir b. Ebî Şeybe, ona Vekî’, ona el-Esved b. Şeybân, ona Bahr b. Merrâr, ona dedesi Ebû Bekire (ra) şöyle rivayet etmiştir:
Hz. Peygamber (sav) iki mezarın yanından geçti ve şöyle buyurdu:
"Bu ikisine azap ediliyor, hem de büyük bir günahtan dolayı değil. Bunlardan biri idrar konusunda, diğeri ise gıybet ettiği için azap görüyor."
Açıklama: Elbani bu hadisin hasen sahih olduğunu ifade etmiştir
Öneri Formu
Hadis Id, No:
9247, İM000349
Hadis:
حَدَّثَنَا أَبُو بَكْرِ بْنُ أَبِى شَيْبَةَ حَدَّثَنَا وَكِيعٌ حَدَّثَنَا الأَسْوَدُ بْنُ شَيْبَانَ حَدَّثَنِى بَحْرُ بْنُ مَرَّارٍ عَنْ جَدِّهِ أَبِى بَكْرَةَ قَالَ مَرَّ النَّبِىُّ صلى الله عليه وسلم بِقَبْرَيْنِ فَقَالَ « إِنَّهُمَا لَيُعَذَّبَانِ وَمَا يُعَذَّبَانِ فِى كَبِيرٍ أَمَّا أَحَدُهُمَا فَيُعَذَّبُ فِى الْبَوْلِ وَأَمَّا الآخَرُ فَيُعَذَّبُ فِى الْغِيبَةِ » .
Tercemesi:
Bize Ebû Bekir b. Ebî Şeybe, ona Vekî’, ona el-Esved b. Şeybân, ona Bahr b. Merrâr, ona dedesi Ebû Bekire (ra) şöyle rivayet etmiştir:
Hz. Peygamber (sav) iki mezarın yanından geçti ve şöyle buyurdu:
"Bu ikisine azap ediliyor, hem de büyük bir günahtan dolayı değil. Bunlardan biri idrar konusunda, diğeri ise gıybet ettiği için azap görüyor."
Açıklama:
Elbani bu hadisin hasen sahih olduğunu ifade etmiştir
Yazar, Kitap, Bölüm:
İbn Mâce, Sünen-i İbn Mâce, Tahâret ve sünenüha 26, /69
Senetler:
1. Ebu Bekre Nüfey' b. Mesruh es-Sekafî (Nüfey' b. Haris b. Kelde)
2. Ebu Muaz Bahr b. Merrar es-Sekafi (Bahr b. Merrar b. Abdurrahman)
3. Ebu Şeyban Esved b. Şeyban es-Sedûsi (Esved b. Şeyban)
4. Ebu Süfyan Veki' b. Cerrah er-Ruâsî (Veki' b. Cerrah b. Melih b. Adî)
5. Ebu Bekir İbn Ebu Şeybe el-Absî (Abdullah b. Muhammed b. İbrahim b. Osman)
Konular:
Adab, sohbet adabı
Gıybet, gıybet etmek, dedi kodu yapmak
HZ. PEYGAMBER'İN HİTABETİ
Kabir Hayatı, Kabir Azabı, idrar serpintileri nedeniyle
Bize Ebû Bekir b. Fûrek (rh), ona Abdullah b. Cafer, ona Yunus b. Habîb, ona Ebû Davud, ona el-Esved b. Şeybân, ona Yezîd b. Abdullah b. eş-Şihhîr, ona Mutarrif b. Abdullah b. eş-Şihhîr şöyle demiş:
“Bana Ebû Zer’den (ra) hadis ulaşıyordu, ben de onunla karşılaşmayı çok arzu ediyordum. Bir gün ona rastladım ve dedim ki:
“- Bana senden hadisler ulaşıyordu, ben de seninle karşılaşmayı çok istiyordum.” Bana,
“- Baban hakkı için Allah’a yemin olsun ki bana kavuştun, haydi söyle!” dedi.
“- Bana senin Rasûlullah’dan (sav) şu hadisi rivâyet ettiğin haber verildi” dedim:
“Muhakkak ki Allah Teâlâ üç kişiyi sever, üç kişiye de buğzeder.”
Ebû Zer, “Beni dostuma (sav) yalan isnad etmekle itham etme!” dedi. Ben de;
“- Allah’ın sevdiği üç kişi kimdir?” dedim. Şu cevabı verdi:
“- Düşmanla karşılaştığında (kaçmayıp) onunla savaşan insan. Bunu siz elinizdeki Kitab’da da görmektesiniz: ‘Muhakkak ki Allah, kenetlenmiş saflar halinde kendi yolunda savaşanları sever.’ (Saff, 61/4).
“- Başka kim?” diye sordum.
“- Kendisine eziyet eden kötü bir komşusu olan, onun eziyetlerine sabreden kişiye,yaşarken de öldüğünde de Allah ona kâfidir” dedi.
“- Sonra kim?” dedim.
“- Bir gurup insanla birlikte sefere çıkan kişidir; gurup yolda mola verdi, sabaha karşı istirahate çekildiler. Yorgunluk ve uyku onları bastırmıştı, bu yüzden başlarını koyduklarında hemen uykuya daldılar. Gurupla beraber olan o kişi, hemen kalkıp abdest aldı, Allah’tan korkarak ve O’nun rahmetini umarak namaza durdu. (İşte üçüncüsü de bu adam)” dedi. Ben,
“- Peki, Cenâb-ı Hakk’ın buğzettiği üç kişi kimdir?” diye sordum.
“- Cimri olan ve yaptığı iyiliği başa kakan ile gurura kapılıp böbürlenen kişidir. Siz bunu Allah’ın kitabında da görürsünüz: ‘Allah gurura kapılıp kendini beğenen hiç kimseyi sevmez.’(Nisa, 3/36; Lokman, 31/18).
“- Peki üçüncüsü kimdir?” dedim.
“- Çok yemin eden tüccar –veya çok yemin eden satıcı-“ dedi.
Öneri Formu
Hadis Id, No:
155757, BS018541
Hadis:
أَخْبَرَنَا أَبُو بَكْرِ بْنُ فُورَكَ رَحِمَهُ اللَّهِ أَخْبَرَنَا عَبْدُ اللَّهِ بْنُ جَعْفَرٍ حَدَّثَنَا يُونُسُ بْنُ حَبِيبٍ حَدَّثَنَا أَبُو دَاوُدَ حَدَّثَنَا الأَسْوَدُ بْنُ شَيْبَانَ عَنْ يَزِيدَ بْنِ عَبْدِ اللَّهِ بْنِ الشِّخِّيرِ عَنْ مُطَرِّفِ بْنِ عَبْدِ اللَّهِ بْنِ الشِّخِّيرِ قَالَ كَانَ الْحَدِيثُ يَبْلُغُنِى عَنْ أَبِى ذَرٍّ رَضِىَ اللَّهُ عَنْهُ فَكُنْتُ أَشْتَهِى لِقَاءَهُ فَلَقِيتُهُ فَقُلْتُ : يَا أَبَا ذَرٍّ إِنَّهُ كَانَ يَبْلُغُنِى عَنْكَ الْحَدِيثَ فَكُنْتُ أَشْتَهِى لِقَاءَكَ قَالَ : لِلَّهِ أَبُوكَ فَقَدْ لَقِيتَ فَهَاتِ فَقُلْتُ : حَدِيثٌ بَلَغَنِى أَنَّكَ تُحَدِّثُ أَنَّ رَسُولَ اللَّهِ -صلى الله عليه وسلم- حَدَّثَكُمْ :« إِنَّ اللَّهَ تَعَالَى يُحِبُّ ثَلاَثَةً وَيُبْغِضُ ثَلاَثَةً ». قَالَ : مَا إِخَالُنِى أَنْ أَكْذِبَ عَلَى خَلِيلِى -صلى الله عليه وسلم- قُلْتُ : فَمَنِ الثَّلاَثَةُ الَّذِينَ يُحِبُّ اللَّهُ؟ قَالَ : رَجُلٌ لَقِىَ الْعَدُوَّ فَقَاتَلَ وَإِنَّكُمْ لَتَجِدُّونَ ذَلِكَ فِى الْكِتَابِ عِنْدَكُمْ {إِنَّ اللَّهَ يُحِبُّ الَّذِينَ يُقَاتِلُونَ فِى سَبِيلِهِ صَفًّا} قُلْتُ : وَمَنْ؟ قَالَ : رَجُلٌ لَهُ جَارُ سَوْءٍ فَهُوَ يُؤْذِيهِ فَيَصْبِرُ عَلَى أَذَاهُ فَيَكْفِيهِ اللَّهُ إِيَّاهُ بِحَيَاةٍ أَوْ مَوْتٍ. قَالَ : وَمَنْ؟ قَالَ : رَجُلٌ كَانَ مَعَ قَوْمٍ فِى سَفَرٍ فَنَزَلُوا فَعَرَّسُوا وَقَدْ شَقَّ عَلَيْهِمُ الْكَرَى وَالنُّعَاسُ وَوَضَعُوا رُءُوسَهُمْ فَنَامُوا وَقَامَ فَتَوَضَّأَ فَصَلَّى رَهْبَةً لِلَّهِ وَرَغْبَةً إِلَيْهِ. قُلْتُ : فَمَنِ الثَّلاَثَةُ الَّذِينَ يُبْغِضُ؟ قَالَ : الْبَخِيلُ الْمَنَّانُ وَالْمُخْتَالُ الْفَخُورُ وَإِنَّكُمْ لَتَجِدُونَ ذَلِكَ فِى كِتَابِ اللَّهِ {إِنَّ اللَّهَ لاَ يُحِبُّ كُلَّ مُخْتَالٍ فَخُورٍ} قَالَ : فَمَنِ الثَّالِثُ؟ قَالَ : التَّاجِرُ الْحَلاَّفُ أَوِ الْبَائِعُ الْحَلاَّفُ.
Tercemesi:
Bize Ebû Bekir b. Fûrek (rh), ona Abdullah b. Cafer, ona Yunus b. Habîb, ona Ebû Davud, ona el-Esved b. Şeybân, ona Yezîd b. Abdullah b. eş-Şihhîr, ona Mutarrif b. Abdullah b. eş-Şihhîr şöyle demiş:
“Bana Ebû Zer’den (ra) hadis ulaşıyordu, ben de onunla karşılaşmayı çok arzu ediyordum. Bir gün ona rastladım ve dedim ki:
“- Bana senden hadisler ulaşıyordu, ben de seninle karşılaşmayı çok istiyordum.” Bana,
“- Baban hakkı için Allah’a yemin olsun ki bana kavuştun, haydi söyle!” dedi.
“- Bana senin Rasûlullah’dan (sav) şu hadisi rivâyet ettiğin haber verildi” dedim:
“Muhakkak ki Allah Teâlâ üç kişiyi sever, üç kişiye de buğzeder.”
Ebû Zer, “Beni dostuma (sav) yalan isnad etmekle itham etme!” dedi. Ben de;
“- Allah’ın sevdiği üç kişi kimdir?” dedim. Şu cevabı verdi:
“- Düşmanla karşılaştığında (kaçmayıp) onunla savaşan insan. Bunu siz elinizdeki Kitab’da da görmektesiniz: ‘Muhakkak ki Allah, kenetlenmiş saflar halinde kendi yolunda savaşanları sever.’ (Saff, 61/4).
“- Başka kim?” diye sordum.
“- Kendisine eziyet eden kötü bir komşusu olan, onun eziyetlerine sabreden kişiye,yaşarken de öldüğünde de Allah ona kâfidir” dedi.
“- Sonra kim?” dedim.
“- Bir gurup insanla birlikte sefere çıkan kişidir; gurup yolda mola verdi, sabaha karşı istirahate çekildiler. Yorgunluk ve uyku onları bastırmıştı, bu yüzden başlarını koyduklarında hemen uykuya daldılar. Gurupla beraber olan o kişi, hemen kalkıp abdest aldı, Allah’tan korkarak ve O’nun rahmetini umarak namaza durdu. (İşte üçüncüsü de bu adam)” dedi. Ben,
“- Peki, Cenâb-ı Hakk’ın buğzettiği üç kişi kimdir?” diye sordum.
“- Cimri olan ve yaptığı iyiliği başa kakan ile gurura kapılıp böbürlenen kişidir. Siz bunu Allah’ın kitabında da görürsünüz: ‘Allah gurura kapılıp kendini beğenen hiç kimseyi sevmez.’(Nisa, 3/36; Lokman, 31/18).
“- Peki üçüncüsü kimdir?” dedim.
“- Çok yemin eden tüccar –veya çok yemin eden satıcı-“ dedi.
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Beyhakî, Sünen-i Kebir, Siyer 18541, 18/524
Senetler:
1. Ebu Zer el-Ğıfârî (Cündüb b. Abdullah b. Cünade)
2. Ebu Abdullah Mutarrif b. Abdullah el-Haraşî (Mutarrif b. Abdullah b. Şıhhir b. Avf b. Ka'b b. Vakdân)
3. Ebu Ala Yezid b. Abdullah el-Amirî (Yezid b. Abdullah b. Şihhîr b. Avf b. Ka'b)
4. Ebu Şeyban Esved b. Şeyban es-Sedûsi (Esved b. Şeyban)
5. Ebû Dâvûd et-Tayâlîsî (Süleyman b. Davud b. Cârûd)
6. Yunus b. Habib el-İclî (Yunus b. Habib b. Abdülkahir b. Abdülaziz b. Ömer b. Kays)
7. Abdullah b. Cafer el-İsbehânî (Abdullah b. Cafer b. Ahmed b. Faris)
8. Ebu Bekir Muhammed b. Hasan el-Eşarî (Muhammed b. Hasan b. Fûrek)
Konular:
Ahlak, Savaş, savaş ahlakı
Ahlak, ticaret ahlakı
Allah İnancı, Allah'ın sevdiği / buğz ettiği insan
Cimrilik, zemmedilişi
Hadis Rivayeti
Haklar, komşu hakları
Hz. Peygamber, hitap şekilleri
İyilik, komşuya iyilik etmek
Kibir, Kibir ve gurur
Komşuluk, komşuluk ilişkileri
Nafile ibadet, yolculukta
Sabır, sabretmek
Ticaret, ticari ilişkiler
Ticaret, yasak olan şekilleri
Yemin, alış-verişte
حدثنا وكيع عن الأسود بن شيبان قال حدثني بحر بن مرار عن جده أبي بكرة قال كنت أمشي مع النبي صلى الله عليه وسلم فمر على قبرين فقال انهما ليعذبان من يأتيني بجريدة فاستبقت أنا ورجل فأتينا بها قال فشقها من رأسها فغرس على هذا واحدة وعلى هذا واحدة وقال لعله يخفف عنهما ما بقي فيهما من بلولتهما شيء كانا يعذبان في الغيبة والبول
Öneri Formu
Hadis Id, No:
107249, MŞ012169
Hadis:
حدثنا وكيع عن الأسود بن شيبان قال حدثني بحر بن مرار عن جده أبي بكرة قال كنت أمشي مع النبي صلى الله عليه وسلم فمر على قبرين فقال انهما ليعذبان من يأتيني بجريدة فاستبقت أنا ورجل فأتينا بها قال فشقها من رأسها فغرس على هذا واحدة وعلى هذا واحدة وقال لعله يخفف عنهما ما بقي فيهما من بلولتهما شيء كانا يعذبان في الغيبة والبول
Tercemesi:
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
İbn Ebî Şeybe, Musannef-i İbn Ebû Şeybe, Cenâiz 12169, 7/458
Senetler:
1. Ebu Davud Nüfey' b. Haris el-Hemdanî (Nüfey' b. Haris)
2. Ebu Muaz Bahr b. Merrar es-Sekafi (Bahr b. Merrar b. Abdurrahman)
3. Ebu Şeyban Esved b. Şeyban es-Sedûsi (Esved b. Şeyban)
4. Ebu Süfyan Veki' b. Cerrah er-Ruâsî (Veki' b. Cerrah b. Melih b. Adî)
Konular:
Adab, sohbet adabı
Gıybet, gıybet etmek, dedi kodu yapmak
حَدَّثَنَا عَلِىُّ بْنُ نَصْرٍ حَدَّثَنَا وَهْبُ بْنُ جَرِيرٍ حَدَّثَنَا الأَسْوَدُ بْنُ شَيْبَانَ حَدَّثَنَا خَالِدُ بْنُ سُمَيْرٍ قَالَ: قَدِمَ عَلَيْنَا عَبْدُ اللَّهِ بْنُ رَبَاحٍ الأَنْصَارِىُّ مِنَ الْمَدِينَةِ وَكَانَتِ الأَنْصَارُ تُفَقِّهُهُ - فَحَدَّثَنَا قَالَ: حَدَّثَنِى أَبُو قَتَادَةَ الأَنْصَارِىُّ فَارِسُ رَسُولِ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم قَالَ: بَعَثَ رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم جَيْشَ الأُمَرَاءِ بِهَذِهِ الْقِصَّةِ . قَالَ: فَلَمْ تُوقِظْنَا إِلاَّ الشَّمْسُ طَالِعَةً فَقُمْنَا وَهِلِينَ لِصَلاَتِنَا فَقَالَ النَّبِىُّ صلى الله عليه وسلم:
"رُوَيْدًا رُوَيْدًا." حَتَّى إِذَا تَعَالَتِ الشَّمْسُ قَالَ رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم:
"مَنْ كَانَ مِنْكُمْ يَرْكَعُ رَكْعَتَىِ الْفَجْرِ فَلْيَرْكَعْهُمَا." فَقَامَ مَنْ كَانَ يَرْكَعُهُمَا وَمَنْ لَمْ يَكُنْ يَرْكَعُهُمَا فَرَكَعَهُمَا ثُمَّ أَمَرَ رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم أَنْ يُنَادَى بِالصَّلاَةِ فَنُودِىَ بِهَا فَقَامَ رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم فَصَلَّى بِنَا فَلَمَّا انْصَرَفَ قَالَ:
"أَلاَ إِنَّا نَحْمَدُ اللَّهَ أَنَّا لَمْ نَكُنْ فِى شَىْءٍ مِنْ أُمُورِ الدُّنْيَا يَشْغَلُنَا عَنْ صَلاَتِنَا وَلَكِنَّ أَرْوَاحَنَا كَانَتْ بِيَدِ اللَّهِ عَزَّ وَجَلَّ فَأَرْسَلَهَا أَنَّى شَاءَ فَمَنْ أَدْرَكَ مِنْكُمْ صَلاَةَ الْغَدَاةِ مِنْ غَدٍ صَالِحًا فَلْيَقْضِ مَعَهَا مِثْلَهَا."
Bize Ali b. Nasr, ona Vehb b. Cerir, ona Esved b. Şeyban, ona da Halid b. Sümeyr şöyle rivayet etti:
Bize Medine'den, Ensar'ın fakih saydığı Abdullah b. Rebah el-Ensârî geldi ve Rasulullah'ın süvarisi Ebu Katade'nin şöyle dediğini rivayet etti:
Rasulullah (sav) (Mute savaşına katılacak olan) emirler ordusunu gönderdi. -Bir önceki hadisteki kıssayı anlattı.- Bizleri ancak doğmakta olan güneş uyandırdı. Bizler namaz kılmak için hemen kalktık. Hz. Peygamber (sav) ise "Yavaş yavaş hareket edin" dedi. Nihayet güneş iyice yükseldi. Rasulullah (sav) şöyle buyurdu:
"Sizden sabah namazının sünnetini mukim iken kılmakta olan kılsın." Sünneti kılan da kılmayan da kalkıp bu iki rekâtı kıldı. Ardından Hz. Peygamber, ezan okunmasını emretti. Ezan okundu. Rasulullah (sav) de bizlere farzı kıldırdı. Namazı bitirince bizlere şöyle buyurdu:
"Bakın, Allah'a hamd ederiz ki bizler, bizi namazdan alıkoyacak bir takım dünyalık işler peşinde değildik. Ancak ruhlarımız Allah Teâlâ'nın tasarrufundadır; dilediği zaman onları bize gönderir. Sizden kim yarınki sabah namazına sağlam bir şekilde erişirse önce onu, ardından da bugün kılamadığı namazı kılsın."
Açıklama: ''جَيْشَ الأُمَرَاءِ'' ifadesinin Mu'te savaşına katılan ordu olduğuna, hadisteki kıssanın ise esasında Hayber gazvesi dönüşünde meydana geldiğine ve tercümedeki ''...Sizden kim yarınki sabah namazına erişirse önce onu, ardından da bugün kılamadığı namazı kılsın...'' cümlesinin bu şekilde anlaşılabileceğine dair bk. Avnü'l-Ma'bûd, II, 78-79.
Öneri Formu
Hadis Id, No:
4666, D000438
Hadis:
حَدَّثَنَا عَلِىُّ بْنُ نَصْرٍ حَدَّثَنَا وَهْبُ بْنُ جَرِيرٍ حَدَّثَنَا الأَسْوَدُ بْنُ شَيْبَانَ حَدَّثَنَا خَالِدُ بْنُ سُمَيْرٍ قَالَ: قَدِمَ عَلَيْنَا عَبْدُ اللَّهِ بْنُ رَبَاحٍ الأَنْصَارِىُّ مِنَ الْمَدِينَةِ وَكَانَتِ الأَنْصَارُ تُفَقِّهُهُ - فَحَدَّثَنَا قَالَ: حَدَّثَنِى أَبُو قَتَادَةَ الأَنْصَارِىُّ فَارِسُ رَسُولِ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم قَالَ: بَعَثَ رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم جَيْشَ الأُمَرَاءِ بِهَذِهِ الْقِصَّةِ . قَالَ: فَلَمْ تُوقِظْنَا إِلاَّ الشَّمْسُ طَالِعَةً فَقُمْنَا وَهِلِينَ لِصَلاَتِنَا فَقَالَ النَّبِىُّ صلى الله عليه وسلم:
"رُوَيْدًا رُوَيْدًا." حَتَّى إِذَا تَعَالَتِ الشَّمْسُ قَالَ رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم:
"مَنْ كَانَ مِنْكُمْ يَرْكَعُ رَكْعَتَىِ الْفَجْرِ فَلْيَرْكَعْهُمَا." فَقَامَ مَنْ كَانَ يَرْكَعُهُمَا وَمَنْ لَمْ يَكُنْ يَرْكَعُهُمَا فَرَكَعَهُمَا ثُمَّ أَمَرَ رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم أَنْ يُنَادَى بِالصَّلاَةِ فَنُودِىَ بِهَا فَقَامَ رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم فَصَلَّى بِنَا فَلَمَّا انْصَرَفَ قَالَ:
"أَلاَ إِنَّا نَحْمَدُ اللَّهَ أَنَّا لَمْ نَكُنْ فِى شَىْءٍ مِنْ أُمُورِ الدُّنْيَا يَشْغَلُنَا عَنْ صَلاَتِنَا وَلَكِنَّ أَرْوَاحَنَا كَانَتْ بِيَدِ اللَّهِ عَزَّ وَجَلَّ فَأَرْسَلَهَا أَنَّى شَاءَ فَمَنْ أَدْرَكَ مِنْكُمْ صَلاَةَ الْغَدَاةِ مِنْ غَدٍ صَالِحًا فَلْيَقْضِ مَعَهَا مِثْلَهَا."
Tercemesi:
Bize Ali b. Nasr, ona Vehb b. Cerir, ona Esved b. Şeyban, ona da Halid b. Sümeyr şöyle rivayet etti:
Bize Medine'den, Ensar'ın fakih saydığı Abdullah b. Rebah el-Ensârî geldi ve Rasulullah'ın süvarisi Ebu Katade'nin şöyle dediğini rivayet etti:
Rasulullah (sav) (Mute savaşına katılacak olan) emirler ordusunu gönderdi. -Bir önceki hadisteki kıssayı anlattı.- Bizleri ancak doğmakta olan güneş uyandırdı. Bizler namaz kılmak için hemen kalktık. Hz. Peygamber (sav) ise "Yavaş yavaş hareket edin" dedi. Nihayet güneş iyice yükseldi. Rasulullah (sav) şöyle buyurdu:
"Sizden sabah namazının sünnetini mukim iken kılmakta olan kılsın." Sünneti kılan da kılmayan da kalkıp bu iki rekâtı kıldı. Ardından Hz. Peygamber, ezan okunmasını emretti. Ezan okundu. Rasulullah (sav) de bizlere farzı kıldırdı. Namazı bitirince bizlere şöyle buyurdu:
"Bakın, Allah'a hamd ederiz ki bizler, bizi namazdan alıkoyacak bir takım dünyalık işler peşinde değildik. Ancak ruhlarımız Allah Teâlâ'nın tasarrufundadır; dilediği zaman onları bize gönderir. Sizden kim yarınki sabah namazına sağlam bir şekilde erişirse önce onu, ardından da bugün kılamadığı namazı kılsın."
Açıklama:
''جَيْشَ الأُمَرَاءِ'' ifadesinin Mu'te savaşına katılan ordu olduğuna, hadisteki kıssanın ise esasında Hayber gazvesi dönüşünde meydana geldiğine ve tercümedeki ''...Sizden kim yarınki sabah namazına erişirse önce onu, ardından da bugün kılamadığı namazı kılsın...'' cümlesinin bu şekilde anlaşılabileceğine dair bk. Avnü'l-Ma'bûd, II, 78-79.
Yazar, Kitap, Bölüm:
Ebû Davud, Sünen-i Ebu Davud, Salât 11, /111
Senetler:
1. Ebu Katade Haris b. Rib'î es-Sülemî (Haris b. Rib'î b. Beldeme es-Sülemî)
2. Ebu Halid Abdullah b. Rabah el-Ensari (Abdullah b. Rabah)
3. Halid b. Sümeyr es-Sedusi (Halid b. Sümeyr)
4. Ebu Şeyban Esved b. Şeyban es-Sedûsi (Esved b. Şeyban)
5. Ebu Abbas Vehb b. Cerir el-Ezdi (Vehb b. Cerir b. Hazim b. Zeyd b. Abdullah b. Şuca')
6. Ebu Hasan Ali b. Nasr es-Sağîr (Ali b. Nasr b. Ali b. Nasr b. Ali b. Suhbân b. Ebu el-Cehdamî)
Konular:
İnsan, Uyku, mahiyeti ve uyku halinde sorumluluk/sorumsuzluk
KTB, NAMAZ,
Namaz, seferde kılmak, cemaatle yetişmiş olmak vs
Namaz, uyuyarak geçirmek,
Namaz, vakti geçtikten sonra kılmak
حَدَّثَنَا سَهْلُ بْنُ بَكَّارٍ حَدَّثَنَا الأَسْوَدُ بْنُ شَيْبَانَ عَنْ خَالِدِ بْنِ سُمَيْرٍ السَّدُوسِىِّ عَنْ بَشِيرِ بْنِ نَهِيكٍ عَنْ بَشِيرٍ مَوْلَى رَسُولِ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم وَكَانَ اسْمُهُ فِى الْجَاهِلِيَّةِ زَحْمُ بْنُ مَعْبَدٍ فَهَاجَرَ إِلَى رَسُولِ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم فَقَالَ
"مَا اسْمُكَ." قَالَ زَحْمٌ . قَالَ
"بَلْ أَنْتَ بَشِيرٌ." قَالَ بَيْنَمَا أَنَا أُمَاشِى رَسُولَ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم مَرَّ بِقُبُورِ الْمُشْرِكِينَ فَقَالَ
"لَقَدْ سَبَقَ هَؤُلاَءِ خَيْرًا كَثِيرًا." ثَلاَثًا ثُمَّ مَرَّ بِقُبُورِ الْمُسْلِمِينَ فَقَالَ
"لَقَدْ أَدْرَكَ هَؤُلاَءِ خَيْرًا كَثِيرًا." وَحَانَتْ مِنْ رَسُولِ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم نَظْرَةٌ فَإِذَا رَجُلٌ يَمْشِى فِى الْقُبُورِ عَلَيْهِ نَعْلاَنِ فَقَالَ
"يَا صَاحِبَ السِّبْتِيَّتَيْنِ وَيْحَكَ أَلْقِ سِبْتِيَّتَيْكَ." فَنَظَرَ الرَّجُلُ فَلَمَّا عَرَفَ رَسُولَ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم خَلَعَهُمَا فَرَمَى بِهِمَا .
Öneri Formu
Hadis Id, No:
20701, D003230
Hadis:
حَدَّثَنَا سَهْلُ بْنُ بَكَّارٍ حَدَّثَنَا الأَسْوَدُ بْنُ شَيْبَانَ عَنْ خَالِدِ بْنِ سُمَيْرٍ السَّدُوسِىِّ عَنْ بَشِيرِ بْنِ نَهِيكٍ عَنْ بَشِيرٍ مَوْلَى رَسُولِ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم وَكَانَ اسْمُهُ فِى الْجَاهِلِيَّةِ زَحْمُ بْنُ مَعْبَدٍ فَهَاجَرَ إِلَى رَسُولِ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم فَقَالَ
"مَا اسْمُكَ." قَالَ زَحْمٌ . قَالَ
"بَلْ أَنْتَ بَشِيرٌ." قَالَ بَيْنَمَا أَنَا أُمَاشِى رَسُولَ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم مَرَّ بِقُبُورِ الْمُشْرِكِينَ فَقَالَ
"لَقَدْ سَبَقَ هَؤُلاَءِ خَيْرًا كَثِيرًا." ثَلاَثًا ثُمَّ مَرَّ بِقُبُورِ الْمُسْلِمِينَ فَقَالَ
"لَقَدْ أَدْرَكَ هَؤُلاَءِ خَيْرًا كَثِيرًا." وَحَانَتْ مِنْ رَسُولِ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم نَظْرَةٌ فَإِذَا رَجُلٌ يَمْشِى فِى الْقُبُورِ عَلَيْهِ نَعْلاَنِ فَقَالَ
"يَا صَاحِبَ السِّبْتِيَّتَيْنِ وَيْحَكَ أَلْقِ سِبْتِيَّتَيْكَ." فَنَظَرَ الرَّجُلُ فَلَمَّا عَرَفَ رَسُولَ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم خَلَعَهُمَا فَرَمَى بِهِمَا .
Tercemesi:
Bize Sehl b. Bekkâr, ona Esved b. Şeyban, ona Halid b. Sümeyr es-Sedusi, ona Beşir b. Nehîk, Hz. Peygamber'in (sav) azatlı kölesi Beşir (b. Hassâsiyye) -ki onun ismi cahiliye döneminde Zahm (Zahmet, zorluk) b. Mabed iken Hz. Peygamber'e (sav) hicret etmiş ve Hz. Peygamber (sav) ona "ismin nedir?" diye sorunca, Zahm, diye cevap vermişti. Hz. Peygamber de (sav) ona "hayır senin ismin Beşir" demişti- şöyle haber vermiştir. Hz. Peygamber (sav) ile yürürken, o müşriklerin kabrine uğradı ve üç defa şöyle dedi:
"Bunlar daha önce birçok hayırla karşılaşıp, onu elde edemediler." Daha sonra Müslümanların kabirlerine uğradı ve şöyle dedi.
"Bunlar da birçok hayra eriştiler." Hz. Peygamber (sav) bir süre daha o tarafa doğru bakarken birden ayakkabı giymiş bir adamın kabirlerin üzerinden yürüdüğünü gördü ve ona "Ey tabaklanmış ve üzerinde tüy olmayan deriden ayakkabı giyen kimse yazıklar olsun sana, ayakkabılarını hemen çıkar" dedi. Adam Hz. Peygamber'e (sav) baktı ve onu tanıyınca ayakkabılarını çıkartıp atıverdi.
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Ebû Davud, Sünen-i Ebu Davud, Cenâiz 78, /753
Senetler:
1. İbn Hasâsiyye Beşir b. Hasâsiyye es-Sedûsî (Beşîr b. Zeyd b. Ma'bed b. Dabbâb)
2. Beşir b. Nehîk es-Sedûsî (Beşir b. Nehîk)
3. Halid b. Sümeyr es-Sedusi (Halid b. Sümeyr)
4. Ebu Şeyban Esved b. Şeyban es-Sedûsi (Esved b. Şeyban)
5. Sehl b. Bekkâr el-Kaysî (Sehl b. Bekkâr b. Bişr)
Konular:
Hayır, müslüman ve kafirin yaptığı hayrın karşılığı
Kabir, üzerinde oturma, vs'nin yasak olması
Öneri Formu
Hadis Id, No:
19532, N005601
Hadis:
أَخْبَرَنَا سُوَيْدٌ قَالَ أَخْبَرَنَا عَبْدُ اللَّهِ قَالَ أَخْبَرَنَا الأَسْوَدُ بْنُ شَيْبَانَ السَّدُوسِىُّ قَالَ سَمِعْتُ عَطَاءً سَأَلَهُ رَجُلٌ فَقَالَ إِنَّا نَرْكَبُ أَسْفَارًا فَتُبْرَزُ لَنَا الأَشْرِبَةُ فِى الأَسْوَاقِ لاَ نَدْرِى أَوْعِيَتَهَا . فَقَالَ كُلُّ مُسْكِرٍ حَرَامٌ . فَذَهَبَ يُعِيدُ فَقَالَ كُلُّ مُسْكِرٍ حَرَامٌ . فَذَهَبَ يُعِيدُ فَقَالَ هُوَ مَا أَقُولُ لَكَ .
Tercemesi:
Esved b. Şeyban es Sedûşî (r.a)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Bir adam, Ata’ya biz seferlere çıkıyoruz pazarlarda çeşitli içkiler görüyorum ve nasıl kaplarda yapıldığını bilmiyoruz” diye sorunca, Ata: “Her sarhoşluk veren şey haramdır” dedi. Adam biraz gitti ve sözünü tekrar etti. Ata yine: “Sarhoş eden her içki haramdır” dedi. Adam aynen tekrar sorunca, Ata: “O sana dediğim gibidir” dedi.
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Nesâî, Sünen-i Nesâî, Eşribe 23, /2445
Senetler:
1. Ebu Muhammed Ata b. Ebu Rabah el-Kuraşî (Ata b. Eslem)
2. Ebu Şeyban Esved b. Şeyban es-Sedûsi (Esved b. Şeyban)
3. Ebu Abdurrahman Abdullah b. Mübarek el-Hanzalî (Abdullah b. Mübarek b. Vadıh)
4. Süveyd b. Nasr el-Mervezi (Süveyd b. Nasr b. Süveyd)
Konular:
İçki, kapları
İçki, yasaklanmasının hikmeti