19 Kayıt Bulundu.
Bize Abdân, ona babası (Adem b. Ebu İyas), ona Şu'be, ona Katâde, ona Saîd b. Müseyyeb, ona İbn Ömer, ona da babasının (Ömer b. Hattab) (r.anhüma) rivayet ettiğine göre Hz. Peygamber (sav) şöyle buyurmuştur: "Ölen kişi, kendisi için yakılan ağıt sebebiyle kabrinde azap görür." Abdüla'lâ, bu hadis ile aynı içerikte olmak üzere; "Bize Yezîd b. Zürey', ona Saîd b. Müseyyeb, ona Katâde" diyerek başka bir rivayet nakletmiştir. Âdem'in Şu'be'den naklettiği rivayet ise şöyledir: "Ölen kişi, kendisi için yakılan ağıt sebebiyle azap görür.
Açıklama: “Ta‘zîbü’l-meyyit” diye meşhur olan bu hadis, Hz. Peygamber'in niyâha diye bilinen yani câhiliye döneminde yasakladığı bir ağlayış şekline yöneliktir. İslâm’ın temel ilkelerine aykırı bir gelenek olan niyâha ağlayışının sergileneceği merasimi bizzat vasiyet eden kimselerin azap göreceğine dair bir hadistir, yoksa ölüsünün arkasından ağlayan Müslüman bireyin azap göreceğini ifade etmemektedir.
Bize Abdân, ona babası (Osman b. Cebele), ona Şu'be, ona Eş'as, ona babası (Süleym b. Esved), ona da Mesruk şöyle rivayet etmiştir: "Ben, Aişe'ye (r.anha) hangi amel Peygamber'e (sav) daha sevimlidir? diye sordum. Aişe: 'Devamlı olan amel' dedi. Ben: Peygamber, gece namaza ne zaman kalkardı? dedim. Aişe: 'Horoz sesini duyduğunda kalkardı' dedi." [Bize Muhammed b. Selam, ona Ebu Ahves, ona da Eş'as şöyle rivayet etmiştir: 'Peygamber (sav) horoz sesini işitince kalktı, ardından da namaz kıldı.']
Bize Abdan, ona babası (Osman b. Cebele), ona Şu'be, ona Ebu İshak, ona Amr b. Meymûne, ona da Abdullah b. Mesud şöyle demiştir: Peygamber (sav) secde ettiği sırada; (T) Buhârî der ki: Yine bana Ahmed b. Osman, ona Şurayh b. Mesleme, ona İbrahim b. Yusuf, ona babası (Yusuf b. İshak), ona Ebu İshak, ona Amr b. Meymûn, ona da Abdullah b. Mesud şöyle demiştir: Peygamber (sav), Kâbe'nin yanında namaz kılıyordu. Ebu Cehil ile bazı arkadaşları da oturuyorlardı. Derken onların biri diğerine “Falan oğullarının (yeni kesilen) devesinin bağırsaklarını hanginiz getirir ve secdeye vardığında onu Muhammed'in sırtına koyar?” dedi. O topluluğun en kötü olanı gidip onu getirdi. Bekledi, Peygamber secdeye varınca sırtının üzerine iki omuzu arasına koydu. Ben ise hiçbir işe yapamıyor sadece bakıyordum. Keşke benim engelleyecek gücüm olsaydı! İbn Mesud der ki: Onlar gülmeye ve birbirine (suçu birbirlerine) isnad etmeye başladılar. Rasulullah ise secdeden başını kaldırmıyordu. Nihayet Fâtıma yanına geldi ve onu sırtından attı. Rasulullah başını kaldırdı. (Namazı bitirdikten) sonra üç defa: "Allah'ım! Kureyş'i sana havale ediyorum" dedi. Rasulullah onlara beddua edince, bu onlara ağır geldi. İbn Mesud der ki: Çünkü onlar bu şehirde duanın kabul edileceğini biliyorlardı. Ondan sonra Rasulullah isim isim sayarak "Allah'ım Ebu Cehil'i sana havale ediyorum, Utbe b. Rabîa'yı, Şeybe b. Rabîa'yı, Velid b. Utbe'yi, Ümeyye b. Halef'i, Ukbe b. Ebu Muayt'ı sana havale ediyorum" dedi. Yedinciyi de saydı, fakat biz onu aklımızda tutamadık. İbn Mesud der ki: Nefsim elinde bulunan Allah'a yemin ederim ki, Rasulullah'ın saydığı isimlerin sahiplerini Kalîb'de, yani Bedir çukurunda yere serilmiş gördüm.
Bize Ebû Abdullah el-Hafız, ona Merv’de Ebû’l-Abbas Muhammed b. Ahmed el-Mahbûbî, ona Ahmed b. Seyyâr, ona Abdullah b. Osman b. Cebele, ona babası, ona Şu’be, ona da Simâk şöyle dedi: Müdrik b. el-Mühelleb ile birlikte Sicistan’da onun çadırında bulunuyordum, Bir şeyhin, Ebû Süfyan b. el-Hâris b. Abdülmuttalib’den Rasûlullah’ın (sav) şöyle söylediğini duydum diyerek hadis rivayet ettiğini işittim: “Cenâb-ı Hak, bir zayıfın zorlanmadan hakkını güçlüden alamadığı bir topluma değer vermez.”
Açıklama: Rivayet muallaktır; Buhari ile Osman b. Cebele arasında inkita vardır.