56 Kayıt Bulundu.
Bize Abdullah b. Muti, ona Hüşeym, ona Seyyar, ona Şa'bi, ona Cabir b. Abdullah şöyle demiştir: Biz Rasulullah (sav) ile bir yolculukta beraberdik. Dönüş yolunda ben acele ettim. Derken bir süvari bana kavuştu. Dönüp baktım, bir de gördüm ki, Rasulullah (sav) karşımda. Bana "Seni acele ettiren nedir, ya Cabir?" buyurdu. “Ya Rasulullah, ben yeni evliyim” dedim. "Bakire ile mi evlendin, dul ile mi?" diye sordu. “Dul aldım” dedim. "Bakire alsaydın ya! Sen onunla, o seninle oynaşırdınız" buyurdu. Sonra Hz. Peygamber bana "Medine'ye vardığın zaman eşinle ilişkiye girmeye bak, eşinle ilişkiye girmeye" dedi. Medine'ye geldiğimizde şehre girmeye hazırlandık. Rasulullah (sav) "acele etmeyin, şehre geceleyin yâni yatsı zamanı girelim ki, (eşlerinizden) saçları dağınık olan taransın, kasıklarını tıraş edecek olan etsin" buyurdu
Açıklama: Bir kısım âlimler çocuklara selâm vermeyi uygun görmemişlerse de, onlara selâm verilmesini güzel görenlerin fikri daha makbul sayılmaktadır. Çünkü çocuklara selâm vermekle onlara islâm âdabı Öğretilmiş olur ve buna alışkanlık kazanırlar. Çocuklara selâm verilince, onlar bu selâma mukabele etmek zorunda değildir; zira bulûğ çağına ermemiş çocuklar mükellef değillerdir. Fakat bir çocuk, mükellef olan bir adama selâm verdiği takdirde, buna mukabele etmek vacibdir. Bir cemaata selâm verilse de, içlerinden bir çocuk bu selâmı alsa,cemaat adına bu mukabele bazı alimlere göre kifayet eder. Ancak Nevevi'ye göre çocuğun selamı almış olması diğerlerinden bu sorumluluğu düşürmez. İbn Hacer, Fethu'l-bârî, XI, 33.