29 Kayıt Bulundu.
Bize Ebu Nuaym, ona Abdurrahman b. Ğasîl, ona Üseyd b. Ali b. Ubeyd, ona babası, Ebu Üseyd'i (Malik b. Rabîa es-Sâidî) insanlara şunu söylerken işittiğini rivayet etmiştir: "Biz Hz. Peygamber'in (sav) yanındaydık. Seleme oğullarından bir adam geldi ve 'Anne ve babam vefat ettikten sonra onlar için yapabileceğim bir iyilik var mıdır?' diye sordu. Hz. Peygamber (sav) şöyle cevap verdi: Evet, dört şey var: Onlara dua edip, Allah'ın onları bağışlamasını dilemek, vasiyetlerini yerine getirmek, dostlarına ikramda bulunmak, kendileri vasıtasıyla akrabalık ilişkisi kurduğun kimselerle akrabalık bağını devam ettirmek."
Bize Muhammed b. Abdullah el-Hafız ile Muhammed b. Musa b. el-Fadl, onlara Ebû’l-Abbas Muhammed b. Yakub, ona İbrahim b. Merzûk, ona Ebû’l-Velîd et-Tayâlisî, ona Abdurrahman b. Hanzala el-Ğasîl, ona teyzesi Sükeyne bint Hanzala anlatmış: Sükeyne, Kuba’da amcasının oğlu ile evli idi. Kocası ölünce, henüz iddet halinde iken Ebû Cafer Muhammed b. Ali yanıma gelip selam vermiş, sonra şöyle demiş: “- Ne haldesn, ey Hanzala’nın kızı?” diye sordu. “- İyiyim, Allah da sana iyilikler versin” dedim. Sonra, “- Benim Rasûlullah (sav) ve Ali b. Talib ile olan akrabalığımı, İslâm’daki hakkımı ve Araplar arasındaki şerefimi biliyorsun” dedi. Ben, “- Allah sana mağfiret buyursun ya Ebâ Cafer, sen kendisinden (herşey) alınabilen ve rivayet edilebilen bir adamsın. Şu iddetli halimde bana talip mi oluyorsun?” dedim. O da, “- Ben sadece Rasûlullah (sav) katındaki konumumu sana haber vermek istedim” dedi ve sonra şöyle devam etti: “Hz. Peygamber (sav), Ümmü Seleme bint Ebî Ümeyye b. el-Muğîre el-Mahzûmiyye’nin yanına gitmişti. O sırada Ümmü Seleme, amcasının oğlu Ebû Seleme b. Abdul’esed’dan dul kalmıştı. Rasûlullah (sav) ona devamlı olarak Allah katındaki konumunu hatırlatıyordu. O kadar ki, çok sıktığından dolayı hasır elinde ezilmişti. Bu hâl, kız istemek değil idi.”
Bize Muhammed b. Abdurrahim, ona Ebu Ahmed ez-Zübeyrî, ona Abdurrahman b. Ğasîl, ona Hamza b. Ebu Üseyd ve Münzir b. Ebu Üseyd, onlara da Ebu Üseyd (ra) şöyle rivayet etmiştir: Hz. Peygamber (sav) Bedir günü bize "Düşmanlar size yaklaştığında -yani kalabalık bir şekilde üzerinize geldiği zaman- onlara ok atınız, uzakta iken oklarınızı atmayıp yanınızda tutunuz."
Bize Muhammed b. Abdullah el-Hafız ile Muhammed b. Musa b. el-Fadl, onlara Ebû’l-Abbas Muhammed b. Yakub, ona İbrahim b. Merzûk, ona Ebû’l-Velîd et-Tayâlisî, ona Abdurrahman b. Hanzala el-Ğasîl, ona teyzesi Sükeyne bint Hanzala anlatmış: Sükeyne, Kuba’da amcasının oğlu ile evli idi. Kocası ölünce, henüz iddet halinde iken Ebû Cafer Muhammed b. Ali yanıma gelip selam vermiş, sonra şöyle demiş: “- Ne haldesn, ey Hanzala’nın kızı?” diye sordu. “- İyiyim, Allah da sana iyilikler versin” dedim. Sonra, “- Benim Rasûlullah (sav) ve Ali b. Talib ile olan akrabalığımı, İslâm’daki hakkımı ve Araplar arasındaki şerefimi biliyorsun” dedi. Ben, “- Allah sana mağfiret buyursun ya Ebâ Cafer, sen kendisinden (herşey) alınabilen ve rivayet edilebilen bir adamsın. Şu iddetli halimde bana talip mi oluyorsun?” dedim. O da, “- Ben sadece Rasûlullah (sav) katındaki konumumu sana haber vermek istedim” dedi ve sonra şöyle devam etti: “Hz. Peygamber (sav), Ümmü Seleme bint Ebî Ümeyye b. el-Muğîre el-Mahzûmiyye’nin yanına gitmişti. O sırada Ümmü Seleme, amcasının oğlu Ebû Seleme b. Abdul’esed’dan dul kalmıştı. Rasûlullah (sav) ona devamlı olarak Allah katındaki konumunu hatırlatıyordu. O kadar ki, çok sıktığından dolayı hasır elinde ezilmişti. Bu hâl, kız istemek değil idi.”