Giriş

Ebu Nuh, Malik b. Enes'ten, o da İbn Şihab ez-Zühri'den, O da Sehl b. Said es-Saidi'den, Rasulullah'ın (kendisine) soru sorulmasından hoşlanmadığı ve onu kınadığını aktarmıştır.


    Öneri Formu
72747 HM023231 İbn Hanbel, V, 336


Açıklama: Sahih bir hadistir. Abdullah b. Ömer el-Umeri zayıf da olsa mutabii vardır.

    Öneri Formu
54307 HM006047 İbn Hanbel, II, 123


    Öneri Formu
26001 N005321 Nesai, Zînet, 96

Bize Ahmed b. Muhammed b. Hanbel, ona Ebu Nuh, ona İkrime b. Ammar, ona Simak el-Hanefî, ona İbn Abbas, ona da Ömer b. Hattab şöyle rivayet etmiştir: "Bedir günü olduğunda (ve) Hz. Peygamber (sav) esirler karşılığında fidye aldı. Bunun üzerine Allah “Yeryüzünde düşmanı tamamıyla sindirip hâkim duruma gelmedikçe, hiçbir peygambere esir almak yakışmaz. Siz geçici dünya menfaatini istiyorsunuz, hâlbuki Allah ahireti (kazanmanızı) istiyor. Allah, mutlak güç sahibidir, hüküm ve hikmet sahibidir. Allah tarafından önceden verilmiş bir hüküm olmasaydı, aldığınız fidyeden ötürü size mutlaka büyük bir azap dokunurdu” (Enfal, 67-68) ayetlerini indirdi. Daha sonra Allah, onlar için ganimetleri helal kıldı." [Ebu Davud der ki: Ebu Nuh'un isminin Ahmed b. Hanbel'e sorulduğunu işittim. O, onun ismini ne yapacaksın! Onun ismi, kötü bir isimdir dedi. Ebu Davud der ki: Ebu Nuh'un ismi, Kurâd'dır. Ancak doğrusu onun ismi Abdurrahman b. Ğazvan'dır.]


    Öneri Formu
16289 D002690 Ebu Davud, Cihad, 121

Bize Ebu Nuh Kurâd, ona İkrime b. Ammâr, ona Simâk el-Hanefî Ebu Zumeyl, ona İbn Abbâs, ona da Ömer b. Hattâb (ra) şöyle demiştir: "Bedir Günü, Peygamber (sav) ashabına baktı, sayıları üç yüz küsurdu. Müşriklere baktığında ise onların sayısı binden fazlaydı. Bunun üzerine Peygamber (sav), üzerinde ridası (omuz örtüsü) ve izarı (bel örtüsü) olduğu halde kıble’ye yöneldi, ellerini açtı ve 'Allah’ım! Senin bana vaat ettiğini nerede? Allah’ım! Lütfettiğin vaadini yerine getir. Allah’ım! Eğer bu İslâm topluluğunu helâk edersen, yeryüzünde artık Sana ibadet edilmez' diyerek dua etti. Ravi der ki: Allah Rasulü (sav) dua etmeye ve Rabbine yalvarmaya devam etti, nihayet ridâsı omzundan düştü. Ebu Bekir (ra) yanına geldi, ridâsını aldı ve tekrar omzuna koydu. Ardından ona arkasından sarılarak 'Ey Allah’ın Peygamberi! Rabbinle bu kadar niyazda bulunman sana yeter. Şüphesiz O, sana vaat ettiğini gerçekleştirecektir' dedi. Bunun üzerine Allah Teâlâ 'Hatırlayın ki, Rabbinizden yardım istiyordunuz. O da size 'Ben size art arda meleklerle yardım edeceğim' diye icabet etmişti.' [Enfâl, 8/9] ayetini indirdi." "O gün müşriklerle karşı karşıya geldiklerinde Allah Teâlâ onları mağlup etti. Müşriklerden yetmiş kişi öldürüldü ve yetmiş kişi de esir alındı. Rasulullah (sav), Ebu Bekir, Ali ve Ömer'e (r.anhum) danıştı. Ebu Bekir 'Ey Allah’ın Rasulü! Bunlar bizim akrabalarımız, amcaoğullarımız ve kardeşlerimizdir. Ben fidye almanı uygun görüyorum. Alacağımız fidyeler, kâfirlere karşı bize güç olur. Üstelik Allah onları hidâyete erdirebilir, böylece bize destek olurlar' dedi. Rasulullah (sav) Hz. Ömer’e 'Sen ne dersin ey Hattâb oğlu?' diye sordu. Hz. Ömer 'Allah’a yemin ederim ki ben, Ebu Bekir’in görüşünü doğru bulmuyorum. Benim görüşüm şudur: Bana fırsat ve imkan ver, akrabam falanın boynunu vurayım. Ali’yi, kardeşi Akîl’e gönder, boynunu vursun. Hamza’yı, kardeşi olan falana yönlendir, boynunu vursun. Böylece Allah, müşriklere karşı kalplerimizde hiçbir yumuşaklık olmadığını görsün. Çünkü bunlar müşriklerin ileri gelenleri, önderleri ve liderleridir' dedi. Rasulullah (sav), Ebu Bekir’in görüşünü benimsedi, benim görüşümü uygun bulmadı ve esirlerden fidye aldı." "Ertesi sabah Hz. Ömer şöyle dedi: Sabah Rasulullah’a gittim. Yanında Ebu Bekir vardı. İkisi de ağlıyordu. 'Ey Allah’ın Rasulü! Sizi ve arkadaşınızı ağlatan nedir? Eğer ağlama sebebini anlayabilirsem ben de ağlarım; anlayamazsam da sizin ağlamanıza eşlik etmek için kendimi zorlar, yine de ağlarım' dedim. Rasulullah (sav) 'Ashâbının fidye teklifini bana sunmalarından sonra, azap bana şu ağaca kadar yaklaştırıldı, neredeyse isabet edecekti' buyurdu. Allah Teâlâ 'Hiçbir peygambere, düşmanın belini kırıp yeryüzünde hâkimiyetini iyice perçinleyinceye ve dînini insanlar arasında yerleştirinceye kadar esirleri olması uygun değildir. Siz, dünyanın geçici menfaatini istiyorsunuz, halbuki Allah âhireti kazanmanızı diliyor. Allah, kudreti dâimâ üstün gelen, her işi ve hükmü hikmetli ve sağlam olandır. Eğer affedileceğinize dair önceden Allah tarafından verilmiş bir hüküm olmasaydı, esirlere bedel olarak aldığınız fidyeden dolayı elbette size büyük bir azap dokunacaktı.' [Enfâl, 8/67-68] ayetlerini indirdi. Sonra ganimetlerin helal kılınması emredildi." "Ertesi yıl Uhud Günü geldiğinde, Bedir’de alınan fidyeye karşılık olarak cezalandırıldılar. O gün Müslümanlardan yetmiş kişi öldü. Sahabe, Peygamber’in (sav) yanından dağıldı. Hz. Peygamber’in (sav) ön dişi kırıldı, başındaki miğfer parçalandı, yüzü kan içinde kaldı. Allah Teâlâ 'Bedir’de düşmanlarınıza verdiğiniz iki misli zarar, Uhud’da kendi başınıza gelince: “Bu musîbet de nereden?” diye soruyorsunuz, öyle mi? Rasûlüm de ki: “Elbette kendi yaptıklarınız yüzünden!” Şüphesiz Allah’ın her şeye gücü yeter.' [Âl-i İmrân, 3/165] ayetini indirdi. Bu musibet, Bedir’de aldığınız fidyeye karşılık geldi."


    Öneri Formu
37969 HM000208 İbn Hanbel, I, 31

Bize Ebu Bekir b. İshak, ona Abdurrahman b. Ğazvan, ona Şu'be, ona Huleyd b. Cafer ve el-Müstemir, ona Ebu Nadra, Ebu Said'in şöyle dediğini rivayet etti: "Rasulullah (sav) yüzüğüne misk dolduran bir kadından bahsetti ve misk kokuların en güzelidir." buyurdu.


    Öneri Formu
25106 N005266 Nesai, Zînet, 75

Bize Ebu Bekir b. İshak, ona Abdurrahman b. Ğazvan, ona Şu'be, ona Huleyd b. Cafer ve el-Müstemir, ona Ebu Nadra, Ebu Said'in şöyle dediğini rivayet etti: "Rasulullah (sav), yüzüğüne misk dolduran bir kadından bahsetti ve misk kokuların en güzelidir." buyurdu.


    Öneri Formu
278648 N005266-2 Nesai, Zînet, 75


    Öneri Formu
6271 D000768 Ebu Davud, Salat, 118, 119


    Öneri Formu
19060 T003165 Tirmizi,Tefsîru'l-Kur'ân, 21


    Öneri Formu
282894 T003165-2 Tirmizi,Tefsîru'l-Kur'ân, 21