21 Kayıt Bulundu.
Bize Salt b. Muhammed, ona Hammâd b. Zeyd, ona Ca'd Ebu Osman, ona da Enes; (T) Ona Hişâm, ona Muhammed, ona da Enes; (T) Ona Ebu Rabî'a Sinân, ona da Enes şöyle rivayet etmiştir: (Enes'in annesi) Ümmü Süleym bir müd kadar arpayı öğüttü ve ondan hatîfe denilen bir yemek yaptı. O yemeğe yağ kabından (yağ) kattı. Ardından beni Nebî'ye (sav) gönderdi. O ashabıyla birlikteyken onun yanına geldim. Hz. Peygamber'i (sav) (yemeğe) davet ettim. O, "Beraberimdekiler de (gelse) olur mu?" buyurdu. Ben, (annemim yanına) gelip, Hz. Peygamber'in (sav), "Beraberimdekiler de (gelse) olur mu?" (diye sorduğunu) söyledim. (Bunun üzerine) Ebu Talha, Hz. Peygamber'in (sav) huzurunda 'Yâ Rasulullah! Ümmü Süleym'in yaptığı (yemek) azdır' dedi. Hz. Peygamber (sav), (eve) girdi, yemek de getirildi. Nebî (sav), "Benimle birlikte on kişiyi içeri al." buyurdu. Onlar içeri girip doyuncaya kadar yediler. Ardından Hz. Peygamber (sav), "Benimle birlikte on kişiyi (daha) içeri al." buyurdu. Onlar da girip doyuncaya kadar yediler. Sonra Rasulullah (sav), "Benimle on kişiyi daha içeri al." buyurdu. Öyle ki, kırk kişiyi saymış oldu. Sonra Hz. Peygamber de (sav) o yemekten yedi ve (sofradan) kalktı. Ben de, yemek eksilmiş mi diye (sofraya) bakmaya başladım.
Bize Salt b. Muhammed, ona Hammâd b. Zeyd, ona Ca'd Ebu Osman, ona da Enes; (T) Ona Hişâm, ona Muhammed, ona da Enes; (T) Ona Ebu Rabî'a Sinân, ona da Enes şöyle rivayet etmiştir: (Enes'in annesi) Ümmü Süleym bir müd kadar arpayı öğüttü ve ondan hatîfe denilen bir yemek yaptı. O yemeğe yağ kabından (yağ) kattı. Ardından beni Nebî'ye (sav) gönderdi. O ashabıyla birlikteyken onun yanına geldim. Hz. Peygamber'i (sav) (yemeğe) davet ettim. O, "Beraberimdekiler de (gelse) olur mu?" buyurdu. Ben, (annemim yanına) gelip, Hz. Peygamber'in (sav), "Beraberimdekiler de (gelse) olur mu?" (diye sorduğunu) söyledim. (Bunun üzerine) Ebu Talha, Hz. Peygamber'in (sav) huzurunda 'Yâ Rasulullah! Ümmü Süleym'in yaptığı (yemek) azdır' dedi. Hz. Peygamber (sav), (eve) girdi, yemek de getirildi. Nebî (sav), "Benimle birlikte on kişiyi içeri al." buyurdu. Onlar içeri girip doyuncaya kadar yediler. Ardından Hz. Peygamber (sav), "Benimle birlikte on kişiyi (daha) içeri al." buyurdu. Onlar da girip doyuncaya kadar yediler. Sonra Rasulullah (sav), "Benimle on kişiyi daha içeri al." buyurdu. Öyle ki, kırk kişiyi saymış oldu. Sonra Hz. Peygamber de (sav) o yemekten yedi ve (sofradan) kalktı. Ben de, yemek eksilmiş mi diye (sofraya) bakmaya başladım.
Bize Salt b. Muhammed, ona Hammâd b. Zeyd, ona Ca'd Ebu Osman, ona da Enes; (T) Ona Hişâm, ona Muhammed, ona da Enes; (T) Ona Ebu Rabî'a Sinân, ona da Enes şöyle rivayet etmiştir: (Enes'in annesi) Ümmü Süleym bir müd kadar arpayı öğüttü ve ondan hatîfe denilen bir yemek yaptı. O yemeğe yağ kabından (yağ) kattı. Ardından beni Nebî'ye (sav) gönderdi. O ashabıyla birlikteyken onun yanına geldim. Hz. Peygamber'i (sav) (yemeğe) davet ettim. O, "Beraberimdekiler de (gelse) olur mu?" buyurdu. Ben, (annemim yanına) gelip, Hz. Peygamber'in (sav), "Beraberimdekiler de (gelse) olur mu?" (diye sorduğunu) söyledim. (Bunun üzerine) Ebu Talha, Hz. Peygamber'in (sav) huzurunda 'Yâ Rasulullah! Ümmü Süleym'in yaptığı (yemek) azdır' dedi. Hz. Peygamber (sav), (eve) girdi, yemek de getirildi. Nebî (sav), "Benimle birlikte on kişiyi içeri al." buyurdu. Onlar içeri girip doyuncaya kadar yediler. Ardından Hz. Peygamber (sav), "Benimle birlikte on kişiyi (daha) içeri al." buyurdu. Onlar da girip doyuncaya kadar yediler. Sonra Rasulullah (sav), "Benimle on kişiyi daha içeri al." buyurdu. Öyle ki, kırk kişiyi saymış oldu. Sonra Hz. Peygamber de (sav) o yemekten yedi ve (sofradan) kalktı. Ben de, yemek eksilmiş mi diye (sofraya) bakmaya başladım.
Bize Salt b. Muhammed, ona Abdulvâhid, ona Ma'mer, ona Abdullah b. Tâvus, ona Babası (Tâvus b. Keysân), ona da İbn Abbas'ın (r.anhuma) rivayet ettiğine göre Rasûlullah (sav) şöyle buyurmuştur: "Kervanları pazara girmeden önce yolda karşılamayınız. Şehirli kimse, köylünün malını onun namına cambazlık yaparak satamaz." Tavus derki: Ben İbn Abbas'a, Hz. Peygamber'in "şehirli, köylünün malını satamaz" sözünün anlamını sordum, o da şöyle cevap verdi: "Şehirli, köylüye simsarlık edemez" dedi.