Bize Rabî' b. Nâfi', ona Yezid b. el-Mikdam b. Şurayh, ona babası, ona dedesi Şureyh, babası Hani'nin şöyle anlattığını rivayet etti: Şureyh'in babası Hani, kavmiyle birlikte Rasulullah'a (sav) gelince, Hz. Peygamber kavminin ona Ebu'l-Hakem künyesini verdiğini işitti. Bunun üzerine Rasulullah (sav) onu çağırarak şöyle buyurdu:
"Gerçek şu ki hakem Allah'tır. Hüküm O'nundur. Sana niçin Ebu'l-Hakem künyesini verdiler?" O da kavmimden iki taraf bir konuda anlaşmazlığa düştüğünde bana gelir, ben de aralarında hüküm veririm. Her iki taraf da memnun olur cevabını verdi. Bunun üzerine Rasulullah (sav), "bu yaptığın iş ne kadar güzel! dedikten sonra, senin erkek çocuğun var mı?" diye sorar. O da benim Şüreyh, Müslim ve Abdullah isimli üç oğlum var der. Rasulullah (sav) "onların en büyüğü hangisi?" diye sorar. O da Şüreyh cevabını verir. Bunun üzerine Rasulullah sen "Ebu Şüreyh'sin" buyurur.
[Ebû Davud, Şüreyh'in zinciri kıran ve Tüster şehrine girenlerden olduğunu söylemektedir. Ayrıca Ebu Davud, Şüreyh'in Tüster şehrine gizli bir yoldan girerek, Tüster'in kapısını kırdığını ifade etmektedir.]
Açıklama: Hadis kitaplarında "sirb" kelimesi geçmektedir. Sirb, sürü, filo demektir. Ve hadisin bağlamına hiç uymamaktadır. Kelimeyi "sereb" okursak "gizli yol" anlamanı gelmekte ve hadisin bağlamına uygun düşmektedir. Onun için tercümeyi bu doğrultuda yapmayı uygun bulduk.
Tüster (Şuşter) İran'ın Huzistan eyaletine bağlı bir şehirdir. Rıza Kurtuluş, "Şüşter" Diyanet İslam Ansiklopedisi (İstanbul: TDV Yayınları, 2010), 39: 276-277
Öneri Formu
Hadis Id, No:
34016, D004955
Hadis:
حَدَّثَنَا الرَّبِيعُ بْنُ نَافِعٍ عَنْ يَزِيدَ - يَعْنِى ابْنَ الْمِقْدَامِ بْنِ شُرَيْحٍ - عَنْ أَبِيهِ عَنْ جَدِّهِ شُرَيْحٍ عَنْ أَبِيهِ هَانِئٍ أَنَّهُ لَمَّا وَفَدَ إِلَى رَسُولِ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم مَعَ قَوْمِهِ سَمِعَهُمْ يَكْنُونَهُ بِأَبِى الْحَكَمِ فَدَعَاهُ رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم فَقَالَ:
"إِنَّ اللَّهَ هُوَ الْحَكَمُ وَإِلَيْهِ الْحُكْمُ فَلِمَ تُكْنَى أَبَا الْحَكَمِ." فَقَالَ إِنَّ قَوْمِى إِذَا اخْتَلَفُوا فِى شَىْءٍ أَتَوْنِى فَحَكَمْتُ بَيْنَهُمْ فَرَضِىَ كِلاَ الْفَرِيقَيْنِ. فَقَالَ رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم
"مَا أَحْسَنَ هَذَا فَمَا لَكَ مِنَ الْوَلَدِ" قَالَ: لِى شُرَيْحٌ وَمُسْلِمٌ وَعَبْدُ اللَّهِ. قَالَ:
"فَمَنْ أَكْبَرُهُمْ" قُلْتُ شُرَيْحٌ قَالَ:
"فَأَنْتَ أَبُو شُرَيْحٍ."
[قَالَ أَبُو دَاوُدَ شُرَيْحٌ هَذَا هُوَ الَّذِى كَسَرَ السِّلْسِلَةَ وَهُوَ مِمَّنْ دَخَلَ تُسْتَرَ. قَالَ أَبُو دَاوُدَ وَبَلَغَنِى أَنَّ شُرَيْحًا كَسَرَ بَابَ تُسْتَرَ وَذَلِكَ أَنَّهُ دَخَلَ مِنْ سِرْبٍ.]
Tercemesi:
Bize Rabî' b. Nâfi', ona Yezid b. el-Mikdam b. Şurayh, ona babası, ona dedesi Şureyh, babası Hani'nin şöyle anlattığını rivayet etti: Şureyh'in babası Hani, kavmiyle birlikte Rasulullah'a (sav) gelince, Hz. Peygamber kavminin ona Ebu'l-Hakem künyesini verdiğini işitti. Bunun üzerine Rasulullah (sav) onu çağırarak şöyle buyurdu:
"Gerçek şu ki hakem Allah'tır. Hüküm O'nundur. Sana niçin Ebu'l-Hakem künyesini verdiler?" O da kavmimden iki taraf bir konuda anlaşmazlığa düştüğünde bana gelir, ben de aralarında hüküm veririm. Her iki taraf da memnun olur cevabını verdi. Bunun üzerine Rasulullah (sav), "bu yaptığın iş ne kadar güzel! dedikten sonra, senin erkek çocuğun var mı?" diye sorar. O da benim Şüreyh, Müslim ve Abdullah isimli üç oğlum var der. Rasulullah (sav) "onların en büyüğü hangisi?" diye sorar. O da Şüreyh cevabını verir. Bunun üzerine Rasulullah sen "Ebu Şüreyh'sin" buyurur.
[Ebû Davud, Şüreyh'in zinciri kıran ve Tüster şehrine girenlerden olduğunu söylemektedir. Ayrıca Ebu Davud, Şüreyh'in Tüster şehrine gizli bir yoldan girerek, Tüster'in kapısını kırdığını ifade etmektedir.]
Açıklama:
Hadis kitaplarında "sirb" kelimesi geçmektedir. Sirb, sürü, filo demektir. Ve hadisin bağlamına hiç uymamaktadır. Kelimeyi "sereb" okursak "gizli yol" anlamanı gelmekte ve hadisin bağlamına uygun düşmektedir. Onun için tercümeyi bu doğrultuda yapmayı uygun bulduk.
Tüster (Şuşter) İran'ın Huzistan eyaletine bağlı bir şehirdir. Rıza Kurtuluş, "Şüşter" Diyanet İslam Ansiklopedisi (İstanbul: TDV Yayınları, 2010), 39: 276-277
Yazar, Kitap, Bölüm:
Ebû Davud, Sünen-i Ebu Davud, Edeb 70, /1124
Senetler:
1. Ebu Şureyh Hani b. Yezid el-Mezhaci (Hani b. Yezid b. Nehik b. Düreyd)
2. Ebu Mikdam Şureyh b. Hâni el-Harisi (Şureyh b. Hâni b. Yezid b. Ka'b)
3. Mikdam b. Şurayh el-Harisî (Mikdam b. Şurayh b. Hânî b. Yezid)
4. Yezid b. Mikdam el-Harisi (Yezid b. Mikdam b. Şüreyh b. Hani)
5. Ebu Tevbe Rabî' b. Nâfi' el-Halebî (Rabî' b. Nâfi')
Konular:
Kültürel hayat, İsim verme kültürü
Öneri Formu
Hadis Id, No:
210641, İHS000490
Hadis:
490 - أَخْبَرَنَا مُحَمَّدُ بْنُ إِسْحَاقَ الثَّقَفِيُّ، قَالَ: حَدَّثَنَا قُتَيْبَةُ بْنُ سَعِيدٍ، قَالَ: حَدَّثَنَا يَزِيدُ بْنُ الْمِقْدَامِ بْنِ شُرَيْحٍ، عَنْ أَبِيهِ الْمِقْدَامِ، عَنْ أَبِيهِ شُرَيْحٍ، عَنْ أَبِيهِ هَانِئٍ أَنَّهُ، قَالَ: يَا رَسُولَ اللَّهِ، أَخْبِرْنِي بِشَيْءٍ يُوجِبُ لِيَ الْجَنَّةَ، قَالَ: «عَلَيْكَ بِحُسْنِ الْكَلَامِ، وَبَذْلِ السَّلَامِ».
Tercemesi:
Bize Muhammed İbn İshâk es-Sekafî haber verdi: Bize Kuteybe İbn Saîd anlattı: Yezîd İbnü'l-Mıkdâm İbn Şureyh bize, babası el-Mıkdâm'dan, o da babası Şureyh'ten, o da babası Hâni'den, şöyle dediğini anlattı:
Ey Allâh'ın Elçisi, Cennet'i bana gerekli kılacak şeyi söyle! Buyurdu ki: Güzel söz söylemeye ve herkese selam vermeye özen göster!
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
İbn Hibban, Sahih-i İbn Hibban, Birr ve'l-İhsan 490, 2/243
Senetler:
1. Ebu Şureyh Hani b. Yezid el-Mezhaci (Hani b. Yezid b. Nehik b. Düreyd)
2. Ebu Mikdam Şureyh b. Hâni el-Harisi (Şureyh b. Hâni b. Yezid b. Ka'b)
3. Hânî b. Abdurrahman el-Hemedanî (Hânî b. Abdurrahman el-Hemedanî)
4. Mikdam b. Şurayh el-Harisî (Mikdam b. Şurayh b. Hânî b. Yezid)
5. Yezid b. Mikdam el-Harisi (Yezid b. Mikdam b. Şüreyh b. Hani)
6. Ebu Recâ Kuteybe b. Said es-Sekafi (Kuteybe b. Said b. Cemil b. Tarif)
7. Ebu Abbas Muhammed b. İshak es-Serrac (Muhammed b. İshak b. İbrahim b. Mihran)
Konular:
Adab, insani ilişkilerde nezaket, kabalık
Adab, sohbet adabı
Konuşma, konuşma adabı
KTB, ADAB
KTB, SELAM
Selam, selamı yaymak
Öneri Formu
Hadis Id, No:
210655, İHS000504
Hadis:
504 - أَخْبَرَنَا عَبْدُ اللَّهِ بْنُ مُحَمَّدٍ الْأَزْدِيُّ، قَالَ: حَدَّثَنَا إِسْحَاقُ بْنُ إِبْرَاهِيمَ، قَالَ: أَخْبَرَنَا يَحْيَى بْنُ يَحْيَى، قَالَ: حَدَّثَنَا يَزِيدُ بْنُ الْمِقْدَامِ بْنِ شُرَيْحِ بْنِ هَانِئٍ، عَنِ الْمِقْدَامِ بْنِ هَانِئٍ، عَنِ ابْنِ هَانِئٍ: أَنَّ هَانِئًا لَمَّا وَفَدَ إِلَى رَسُولِ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ مَعَ قَوْمِهِ فَسَمِعَهُمْ يُكَنُّونَ هَانِئًا أَبَا الْحَكَمِ، فَدَعَاهُ رَسُولُ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ، فقَالَ: «إِنَّ اللَّهَ هُوَ الْحَكَمُ وَإِلَيْهِ الْحُكْمُ، فَلِمَ تُكَنَّى أَبَا الْحَكَمِ»؟، قَالَ: قَوْمِي إِذَا اخْتَلَفُوا فِي شَيْءٍ رَضُوا بِي حَكَمًا فَأَحْكُمُ بَيْنَهُمْ، فقَالَ: «إِنَّ ذَلِكَ لَحَسَنٌ، فَمَا لَكَ مِنَ الْوَلَدِ»؟، قَالَ شُرَيْحٌ، وَعَبْدُ اللَّهِ، وَمُسْلِمٌ، قَالَ: «فَأَيُّهُمْ أَكْبَرُ»؟، قَالَ: شُرَيْحٌ، قَالَ: «فَأَنْتَ أَبُو شُرَيْحٍ» فَدَعَا لَهُ وَلِوَلَدِهِ، فَلَمَّا أَرَادَ الْقَوْمُ الرُّجُوعَ إِلَى بِلَادِهِمْ، أَعْطَى كُلَّ رَجُلٍ مِنْهُمْ أَرْضًا حَيْثُ أَحَبَّ فِي بِلَادِهِ، قَالَ أَبُو شُرَيْحٍ: يَا رَسُولَ اللَّهِ، أَخْبِرْنِي بِشَيْءٍ يُوجِبُ لِيَ الْجَنَّةَ، قَالَ: «طِيبُ الْكَلَامِ، وَبَذْلُ السَّلَامِ، وَإِطْعَامُ الطَّعَامِ».
Tercemesi:
Bize Abdullâh İbn Muhammed el-Ezdî haber verdi: Bize İshâk İbn İbrâhîm anlattı: Bize Yahyâ İbn Yahyâ haber verdi: Yezîd İbnü'l-Mıkdâm İbn Şurayh İbn Hâni' bize, el-Mıkdâm İbn Şurayh İbn Hâni'den o da İbn Hâni'den anlattı;
Hani, kavminden bir grupla, Allâh'ın Elçisi (s.a.v.)'e gittiklerinde, Peygamber (s.a.v.) onların, Hani'i, Ebü'l-Hakem künyesiyle çağırdıklarını işitmiş; bunun üzerine Hani'i çağırarak ona şöyle demiş:
-Hakem Allâh'tır, Hüküm de onundur; niye sana Ebü'l-Hakem diyorlar?
-Kavmim, bir konuda anlaşmazlığa düştüğünde, beni hakem tayin eder; ben de onların arasında hüküm veririm.
Bunu duyan Allâh'ın Elçisi (s.a.v.):
-Bu gerçekten güzel bir şey; peki senin çocuğun var mı? diye sordu.
-Evet var: Şurayh, Abdullâh ve Müslim.
-Peki bunların en büyüğü hangisi?
-Şurayh.
-O zaman sen, Ebû Şurayh'sın.
Bunun üzerine Allâh'ın Elçisi (s.a.v.) ona ve çocuğuna dua etti. Heyetin ülkesine geri dönme zamanı gelince, Peygamber (s.a.v.), heyetteki herkese ülkelerinden sevdikleri yerleri verdi. Ebû Şureyh: Ey Allâh'ın Elçisi, bana Cennet'i gerekli kılacak bir şeyi söyle! dedi. Buyurdu ki: Güzel söz söylemek, herkese selam vermek ve yemek yedirmek.
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
İbn Hibban, Sahih-i İbn Hibban, Birr ve'l-İhsan 504, 2/257
Senetler:
1. Ebu Şureyh Hani b. Yezid el-Mezhaci (Hani b. Yezid b. Nehik b. Düreyd)
2. Ebu Mikdam Şureyh b. Hâni el-Harisi (Şureyh b. Hâni b. Yezid b. Ka'b)
3. Mikdam b. Şurayh el-Harisî (Mikdam b. Şurayh b. Hânî b. Yezid)
4. Yezid b. Mikdam el-Harisi (Yezid b. Mikdam b. Şüreyh b. Hani)
5. Ebu Zekeriyya Yahya b. Yahya en-Neysâbûrî (Yahya b. Yahya b. Bekir b. Abdurrahman)
6. İshak b. Râhûye el-Mervezî (İshak b. İbrahim b. Mahled)
7. Ebu Muhammed Abdullah b. Muhammed en-Nisaburi (Abdullah b. Muhammed b. Abdurrahman b. Şireveyh)
Konular:
Adab, insani ilişkilerde nezaket, kabalık
Adab, sohbet adabı
Cennet, Cennetlikler, vasfı , sıfatı , yaşamı vs.
Hz. Peygamber, sahabeyle iletişimi
KTB, SELAM
Selam, selamı yaymak
Teşvik edilenler, Yemek yedirmek, fazileti
Öneri Formu
Hadis Id, No:
24143, N005389
Hadis:
أَخْبَرَنَا قُتَيْبَةُ قَالَ حَدَّثَنَا يَزِيدُ وَهُوَ ابْنُ الْمِقْدَامِ بْنِ شُرَيْحٍ عَنْ شُرَيْحِ بْنِ هَانِئٍ عَنْ أَبِيهِ هَانِئٍ أَنَّهُ لَمَّا وَفَدَ إِلَى رَسُولِ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم سَمِعَهُمْ وَهُمْ يَكْنُونَ هَانِئًا أَبَا الْحَكَمِ فَدَعَاهُ رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم فَقَالَ لَهُ « إِنَّ اللَّهَ هُوَ الْحَكَمُ وَإِلَيْهِ الْحُكْمُ فَلِمَ تُكَنَّى أَبَا الْحَكَمِ » . فَقَالَ إِنَّ قَوْمِى إِذَا اخْتَلَفُوا فِى شَىْءٍ أَتَوْنِى فَحَكَمْتُ بَيْنَهُمْ فَرَضِىَ كِلاَ الْفَرِيقَيْنِ . قَالَ « مَا أَحْسَنَ مِنْ هَذَا فَمَا لَكَ مِنَ الْوُلْدِ » . قَالَ لِى شُرَيْحٌ وَعَبْدُ اللَّهِ وَمُسْلِمٌ . قَالَ « فَمَنْ أَكْبَرُهُمْ » . قَالَ شُرَيْحٌ . قَالَ « فَأَنْتَ أَبُو شُرَيْحٍ » . فَدَعَا لَهُ وَلِوَلَدِهِ .
Tercemesi:
Şüreyh’in babası Hani (r.a) anlatıyor: Elçi olarak Rasûlullah (s.a.v)’in huzuruna gittiğimizde Rasûlullah (s.a.v) arkadaşlarımın bana Ebu’l Hakem dediğini işitti ve beni çağırarak şöyle dedi: “Gerçek hakem Allah’tır. Hüküm onundur niçin Ebu’l Hakem diye künyeleniyorsun?” Ben de: “Kavmim bir meselede anlaşamayınca bana gelirler aralarında hakemlik yaparım, iki tarafta hükmüme razı olurlar” dedim. Rasûlullah (s.a.v): “Bu ne güzel bir iştir çoluk çocuk neyin var” dedi. Ben de: “Oğullarım; Şüreyh, Abdullah ve Müslim var” dedim. Rasûlullah (s.a.v): “En büyükleri hangisidir?” dedi. Ben de: “Şüreyh” dedim. Bunun üzerine Rasûlullah (s.a.v): “O halde sen Ebu Şureyh’sin” diyerek, bana ve oğluma hayır duada bulundu.
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Nesâî, Sünen-i Nesâî, Âdâbu'l-kadâ 7, /2431
Senetler:
1. Ebu Şureyh Hani b. Yezid el-Mezhaci (Hani b. Yezid b. Nehik b. Düreyd)
2. Ebu Mikdam Şureyh b. Hâni el-Harisi (Şureyh b. Hâni b. Yezid b. Ka'b)
3. Yezid b. Mikdam el-Harisi (Yezid b. Mikdam b. Şüreyh b. Hani)
4. Ebu Recâ Kuteybe b. Said es-Sekafi (Kuteybe b. Said b. Cemil b. Tarif)
Konular:
Künye, künye kültürü
حدثنا أحمد بن يعقوب قال حدثنا يزيد بن المقدام بن شريح بن هانئ الحارثي عن أبيه المقدام عن شريح بن هانئ قال حدثني هانئ بن يزيد أنه : لما وفد إلى النبي صلى الله عليه وسلم مع قومه فسمعهم النبي صلى الله عليه وسلم وهم يكنونه بأبي الحكم فدعاه النبي صلى الله عليه وسلم فقال إن الله هو الحكم وإليه الحكم فلم تكنيت بأبي الحكم قال لا ولكن قومي إذا اختلفوا في شيء أتوني فحكمت بينهم فرضي كلا الفريقين قال ما أحسن هذا ثم قال مالك من الولد قلت لي شريح وعبد الله ومسلم بنو هانئ قال فمن أكبرهم قلت شريح قال فأنت أبو شريح ودعا له ولولده وسمع النبي صلى الله عليه وسلم يسمون رجلا منهم عبد الحجر فقال النبي صلى الله عليه وسلم ما اسمك قال عبد الحجر قال لا أنت عبد الله قال شريح وان هانئا لما حضر رجوعه إلى بلاده أتى النبي صلى الله عليه وسلم فقال أخبرني بأي شيء يوجب لي الجنة قال عليك بحسن الكلام وبذل الطعام
Öneri Formu
Hadis Id, No:
165504, EM000811
Hadis:
حدثنا أحمد بن يعقوب قال حدثنا يزيد بن المقدام بن شريح بن هانئ الحارثي عن أبيه المقدام عن شريح بن هانئ قال حدثني هانئ بن يزيد أنه : لما وفد إلى النبي صلى الله عليه وسلم مع قومه فسمعهم النبي صلى الله عليه وسلم وهم يكنونه بأبي الحكم فدعاه النبي صلى الله عليه وسلم فقال إن الله هو الحكم وإليه الحكم فلم تكنيت بأبي الحكم قال لا ولكن قومي إذا اختلفوا في شيء أتوني فحكمت بينهم فرضي كلا الفريقين قال ما أحسن هذا ثم قال مالك من الولد قلت لي شريح وعبد الله ومسلم بنو هانئ قال فمن أكبرهم قلت شريح قال فأنت أبو شريح ودعا له ولولده وسمع النبي صلى الله عليه وسلم يسمون رجلا منهم عبد الحجر فقال النبي صلى الله عليه وسلم ما اسمك قال عبد الحجر قال لا أنت عبد الله قال شريح وان هانئا لما حضر رجوعه إلى بلاده أتى النبي صلى الله عليه وسلم فقال أخبرني بأي شيء يوجب لي الجنة قال عليك بحسن الكلام وبذل الطعام
Tercemesi:
— Hâni ibni Yezîd anlattığına göre, kendisi kavmi ile beraber Peygamber (SdhltohB Aleyhi ve Stltem) vuo tuıab 'aranaS (^eiep %ate\\) a, «Ebû'l-Hakem» künyesi ile hitap etmekte olduklarını Peygamber (SaÜallahü Aleyhi ve Setlem)işitti. Peygamber (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) ona dua ettikten sonra, şöyle buyurdu:
«Hakem Allah'dır (Allah'ın isimlerindendir). Netice itibariyle hüküm sahibi de O'dur. O halde sen, Ebû'l-Hakem künyesini neden aldın?»
İbni Yezîd dedi ki:
Hayır, (ben bu künyeyi edinmedim) fakat benim kavmim bir şey hakkında ihtilâfa düştükleri zaman, bana gelirler, ben de onlar arasında hüküm verirdim; her iki taraf da buna razı olurdu (işte bunun için bana bu künye takılmıştır). Peygamber şöyle buyurdu:
«Bu (anlattığın ve ettiğin adalet) ne kadar güzel... (Fakat sana verilen künye hoş değil).» Sonra Peygamber sordu:
— Çocuktan neyin var?» Ben dedim ki:
— Hânî'nin oğulları olarak Şurayh, Abdullah ve Müslim vardır. Peygamber:
«— Bunların en büyüğü hangisidir?» diye sordu. Ben: «Şurayh!» dedim. Peygamber :
«O halde sen, Ebû Şorayh'sm!» (künyen budur!) dedi; hem kendisine, hem de çocuğuna dua etti.
Yine Peygamber (Sattaltahü Aleyhi ve SelUm) o kavimden bir adama «Abdu'l-Hacer» diye isim verdiklerini işitti. Bunun üzerine Peygamber (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) (o adama):
«Senin adın nedir?» diye sordu. O, Abdu'l-Hacer'dir, dedi. Peygamber: «Hayır, sen Abdullah'sın!» buyurdu. Ravi Şurayh demiştir ki:
(Babam) Hânı memleketine dönmek için hazırlandığı zaman, Peygamber (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) 'e gelip, şöyle dedi:
— Hangi şeyin Cennet'i gerekli kılacağını bana bildir? Peygamber:
«— Güzel töz söylentiye ve (muhtaçlara) bolca yemek vermiye devamlı ol!» buyurdu.[343]
Evlâda yahut ana-babaya nispet edilerek isimtenmeye, bazı vasıflarla vasıflanmaya veya bir ilgi sebebiyle isimlenmeye «Künye» denir. Bu üç kısma sırcsiyle su örnekleri verelim :
1— Ebö Bekir, Ebû Seleme, Ibnt Abbas, Ömmü Mektum — Bekir'in babası, Seleme'nin babası, Ab bas in oğlu, Mektum'un annesi...
2— Ebûl-Fezail, Ebûl-Mekârim — Faziletler sahibi, iyilikler sahibi..
3— Ebû Türab, Ebû Höreyre = Toprak sahibi, Kedi sahibi gibi. Hz. AI i 'yi toprak ve kum üzerinde uyurken, Peygamber (SaÜaÜahfk Aleyhi ve Sellem) in onu görmesi üzerine kendisine verdiği bir künyedir kİ, toprakla İlgili bulunmasından dolayıdır. Kediyi kucağında taşımakta olan meşhur şahabı Abdurrahman'a Hz. Peygamber bu hareketinden ötürü Ebû Höreyre — Kedi sahibi künyesini verdiği gibi. Künye medih ve övgü yerinde kullanıldığı gibi, yermek ve köiülemek manasında da olur. Ebû Cehil = Cehalet sahibi gibi...
Hüküm, bir şeyi geçerli kılmak, kararlaştırmak ve neticeye bağlamak demektir. Önünde ve sonunda gerçek söz ve hüküm sahibi Allah Tealâ olup insanlar arasında adaleti ile hüküm verecektir. Bunun İçin Allah Tealâ'nın güzel isimlerinden (Esma-i Hüsnâ 'dan) biri de «Hakem» ismidir. O halde O'na mahsus isimlerle künyelenmek edebe aykırı olur. Bundan dolayı bu isimle künyelenmeyi hoş görmemişlerdir. Yine hacer, taşın ismidir. Taş ise Allah'ın bîr yaratığıdır. Ona kul olmak yaraşmaz. A b d ü ' I -Hacer ismi yerine Abdullah ismini almak uygun olur. Yontulmuş taşlara, cohiliyet devrinde ibadet edildiğinden böyle taşlara kul olmcmayı da bize Peygamber imiz hatırlatmaktadır.
Güzel ve tatlı söz söylemek, fakirlere ve hayır yerlerine mal harcayarak cömert olmak İslâm ahlâkının en iyi ikî vasfıdır. Bunlara sahip olmanın neticesi de Cennet'e girmektir.
iki tarafın veya iki kimsenin arasındaki ihtilâf ve davayı çözmek ve bir neticeye bağlamak üzere, tarafların seçmiş bulunduğu kimseye de «Hakem» denir. Böyle bir kimsenin hükmüne razı olmak üzere yapılan anlaşmaların İslâm hukukunda geçerli olduğuna dair bu hadîs-t şerif bir delildir. Zira Ebû Şûreyh'in hakemliğini Peygamber Efendimiz güzel bir hareket bularak övmüştür.[344]
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Buhârî, el-Edebü'l-Müfred, 811, /640
Senetler:
1. Ebu Şureyh Hani b. Yezid el-Mezhaci (Hani b. Yezid b. Nehik b. Düreyd)
2. Ebu Mikdam Şureyh b. Hâni el-Harisi (Şureyh b. Hâni b. Yezid b. Ka'b)
3. Mikdam b. Şurayh el-Harisî (Mikdam b. Şurayh b. Hânî b. Yezid)
4. Yezid b. Mikdam el-Harisi (Yezid b. Mikdam b. Şüreyh b. Hani)
5. Ebu Yakub Ahmed b. Yakub el-Mesudi (Ahmed b. Yakub)
Konular:
Ahlak, hayır söylemek ya da susmak
Cennet, Sevkeden İşler, Sözler, Davranışlar
Dürüstlük, doğruluk
Hitabet, sözler, uygun olan-olmayan
İnfak, Tasadduk, infak kültürü
Kültürel hayat, İsim verme kültürü
Künye, künye kültürü
Sadaka, paylaşmaya teşvik