274 Kayıt Bulundu.
Bize Muhammed b. el-Müsennâ, ona Abdul'a'lâ, ona Ma'mer, ona ez-Zührî, ona Atâ b. Yezîd el-Leysî, ona da Humrân şöyle rivâyet etti: "Hz. Osman abdest alırken ağzına ve burnuna su verdi, üç defa ellerini ve kollarını yıkadı, başını meshetti, ayaklarını da üç kere yıkadı. Sonra da, ben Rasûlullah'ın (sav) böyle abdest aldığını gördüm ve sonra da duydum: "Kim benim şu abdestim gibi abdest alır, hemen arkasından iki rekât namaz kılar ve bu namazda da kendine bir şey konuşmazsa, geçmiş günahları bağışlanır."
Açıklama: Abdullah b. Ömer’in (r. anhüma) kıraati Nâfi’, İbn Âmir ve Ebû Ca’fer kıraatlerinde vardır. Meşhur kıraate göre her orucun ayrı ayrı fidyesi, bu okunuşa göre tutulamayan oruçlarının tamamının fidyesi anlaşılır. Bir fakiri doyuracak yemek ise dinen sa’ denilen ölçek ile buğdaydan yarım ölçek; arpa, hurma, kuru üzüm gibi yiyeceklerden ise yarım ölçektir. Buna göre bir fakirin dinen sabah akşam doyabileceği asgarî miktar …. gramdır. Fidye ise, bir şeyin yerine sayılmak üzere verilen bedeldir. Ayetin bir muhayyerlik ifade ettiğini düşünen Abdullah b. Ömer ve bazı alimler bundan sonra gelen ayetteki “Kim bu aya yetişirse oruç tutsun..” emriyle bu muhayyerliğin mensuh olduğunu, yani muhayyerlik hükmünün kaldırıldığını beyan etmişlerdir. Ancak her iki halde de ayetin hasta ve yolcu siyakında mazereti olanlar için ruhsat olduğunda şüphe yoktur. Ancak fidye vermek bir mazeret sebebiyle eda ve kazaya imkânı kâbil bulunmadığı takdirde kaza ve kısmen de eda manasında meşru kılınmıştır. Dolayısıyla “oruç tutmakta zorlananlar…” sürekli mazereti olanlar demek olur ki, bunda nesh yoktur. (Elmalı’lı Hamdi Yazır, Hak Dini Kur’an Dili, I. 631-632. Konu hakkındaki geniş bilgi ve anlayışlar için bkz. Aynı eser, 632-640). Sürekli mazereti olanlar ise hastalığı sürekli olup iyileşmesi mevcut bilgilere göre mümkün olmadığı düşünülen hastalar, pir-i fâniler gibi olanlar demektir.