6725 Kayıt Bulundu.
Bize Ka'neb, ona Mâlik, ona da Alâ b. Abdurrahman şöyle rivayet etti: Öğle namazından sonra Enes b. Malik'in huzuruna girdik. O, kalkıp ikindi namazını kıldı. Namazını bitirince biz ya da o, namazı erkenden kıldığını söyledik. Bunun üzerine Hz. Peygamber'in şöyle buyurduğunu rivayet etti: "işte bu münafıkların namazıdır, işte bu münafıkların namazdır, işte bu münafıkların namazıdır! Onlardan biri güneş sararıp şeytanın boynuzları arasında ya da üzerinde oluncaya kadar oturmaya devam eder. (Sonra da kalkıp), hızlıca dört rekât namaz kılar, Allah'ı da pek az zikrederler."
Açıklama: Güneşin, Şeytanın boynuzları arasında, ya da boynuzlarının üzerinde olması ifadesi, temsili bir anlatımdır. Güneşin doğumu veya batımında namaz kılınması yasaklanmıştır. Zira güneşe tapan putperestlerin ibadet saatine tekabül etmektedir. Putperestlerin ibadet vakitlerine denk düşen bir ibadetten; geçme korkusuyla itinasız bir şekilde yapılan ibadetlerden uzak durulması için yapılan özel bir vurgudur.
Bize Mahmud b. Halid, ona Velîd, ona da Ebu Amr el-Evzâ'î şöyle rivayet etmiştir: "Bu (ikindi vaktinin çıktığı an), güneşe sarılığın nüfuz ettiğini görmendir."
Açıklama: İbn Hacer, Evzaî'nin bu sözünün mezhebi gereği söylenmiş bir söz olabileceğini ifade etmiştir (Avnü'l-Ma'bûd, II, 62).
Bize Davud b. Şebib, ona Hammad, ona Sabit el-Bünanî, ona da Enes b. Malik şöyle rivayet etmiştir: "Bizler, Hz. Peygamber ile akşam namazını kılardık. Sonra ok atardık da bizden birisi, okun düştüğü yeri görebilirdi."
Açıklama: Rivayette yer alan 'okun düştüğü yerin görülmesi' temsili ile, akşam namazının henüz karanlık çökmeden yani vaktin girişinde acele edilerek kılınmasına vurgu yapılmaktadır.
Bize Amr b. Ali, ona Safvân b. İsa, ona Yezid b. Ebu Ubeyd, ona da Seleme b. Ekva' şöyle rivayet etti: "Hz. Peygamber, akşam namazını güneşin batıp üst kısmının kaybolduğu bir anda kılardı."
Açıklama: Rivayette kullanılan 'üst kısmının kaybolduğu an', aydınlığı olmasına rağmen güneşin şekil olarak görülmemesini ifade etmektedir.
Bize Amr b. Osman el-Hımsî, ona babası (Osman b. Kesir), ona Harîz, ona Râşid b. Sa'd, ona Asım b. Humeyd es-Sekûnî, ona Muaz b. Cebel şöyle rivayet etti: Hz. Peygamber'i yatsı namazı için mescitte bekledik. Ancak o, gecikti. Öyle ki bazısı onun mescide çıkmayacağını düşündü. Öyle ki bizden biri, 'herhalde namazını kılmıştır' dedi. Biz bu halde iken Hz. Peygamber mescide çıktı ve (insanlar) dedikleri şeyleri ona da dediler. Bunun üzerine Hz. Peygamber şöyle buyurdu: "Yatsı namazını geciktirin. Şüphesiz sizler, yatsı namazı ile diğer ümmetlere üstün kılındınız. Bu namazı sizden önce bir ümmet kılmadı."
Açıklama: İslamın temel şartlarından biri olan namazın vaktinde kılınması esastır. Müminler açısından namazın beklenmesi, diğer bir ifade ile günü, namazları esas alarak planlamaları arzu edilmektedir. Bu nedenle pensip olarak namazların ilk vaktinde kılınması tavsiye edilmektedir. Ancak yatsı namazının tercih edilen vakti ile ilgili hadislerde özel bir vurgu vardır. Buna göre yatsı namazının öncesinde uyumamak, kıldıktan sonra da muhabbete dalıp vakit geçirmeden istirahate çekilmek gerekmektedir. Rivayetlerdeki gecenin üçte birine ya da yarısına kadar tehir edilmesi tavsiyesi, bu zamanın sohbet, okuma, tezekkür, tefekkür vb. özel uğraşlarla günün tamamlanmasını sağlamak içindir. Bu hal, islam ümmetini diğer ümmetler arasında ayrıcalıklı kılmaktadır.
Bize Abdullah b. Mesleme, ona Mâlik, ona Nafi', ona da İbn Ömer, Hz. Peygamber'in şöyle buyurduğunu rivayet etti: "İkindi namazını kaçıran kişi, malını ve ailesini yitirmiş gibidir." [Ebu Davud dedi ki: Ubeydullah b. Ömer, 'yitirmiştir' (وُتِرَ) kelimesini vav ile değil de hemze ile أُتِرَ şeklinde rivayet etmiştir. Bu hadisin diğer tarikindeki ravilerinden olan Eyyub es-Sahtiyânî üzerinde ihtilaf edilmiştir.] [Zührî, Sâlim'den, o babası İbn Ömer'den, o da Hz. Peygamber'den 'yitirmiştir' (وُتِرَ) kelimesini vav harfi ile rivayet etmiştir.]
Bize Ubeydullah b. Ömer, ona Yezid b. Zürey', ona Muhammed b. İshak, ona Yezid b. Ebu Habib, ona da Mersed b. Abdullah şöyle rivayet etti: Ebu Eyyüb el-Ensarî bize gazi olarak geldiğinde Ukbe b. Âmir, Mısır'da emirdi. Ukbe, akşam namazını geç bir vakitte kıldı. Ebu Eyyüb da Ukbe'nin yanına vardı ve ona Ey Ukbe, bu namaz da nedir? diye sordu. Ukbe, meşguliyetimiz vardı, dedi. Ebu Eyyüb ise ona, Hz. Peygamber'in, "ümmetim yıldızların çoğaldığı vakte kadar akşam namazını geciktirmedikleri müddetçe hayır ya da iyilik üzeredir" buyurduğunu işitmedin mi diyerek sistem etti."
Bize Müsedded, ona Ebu Avane, ona Ebu Bişr, ona Beşir b. Sabit, ona Habib b. Salim, ona da Numan b. Beşir şöyle rivayet etti: "Ben, bu namazın yani yatsı namazının vaktini en bilen kimseyim. Hz. Peygamber (sav) yatsı namazını hilal, ayın üçüncü gecesinde kaybolduğu vakitte kılardı."
Bize Osman b. Ebu Şeybe, ona Cerir, ona Mansur, ona Hakem, ona Nafi', ona da Abdullah b. Ömer şöyle rivayet etti: "Bir gece mescitte oturup yatsı namazı için Hz. Peygamber'i bekledik. O, gecenin üçte biri geçtiğinde ya da daha sonra çıkıp yanımıza geldi. Onu bir şey mi meşgul etti ya da başka bir şey mi oldu bilemedik. Geldiğinde şöyle buyurdu: 'Yatsı namazını mı bekliyorsunuz? Eğer ümmetime ağır geleceğini bilmesem sizlere yatsı namazını bu vakitte kıldırırdım.' Sonra müezzine kamet getirmesi için emir buyurdu ve namazı kıldırdı."
Bize Müsedded, ona Bişr b. Mufaddal, ona Davud b. Ebu Hind, ona Ebu Nadre, ona da Ebu Said el-Hudrî şöyle rivayet etti: "Hz. Peygamber ile yatsı namazını kılmıştık. O, gece yarısından biraz sonra mescide çıkmıştı. Bizlere, 'saf tutun' dedi; bizler de safa girdik. Ardından şöyle buyurdu: "(Burada olmayan kimi) insanlar namazlarını kıldılar ve yataklarına çekildiler. Sizler ise cemaatle namazı beklediniz. Namazı beklediğini müddetçe, namaz kılıyormuş gibisinizdir. Zayıf ve hastalar olmasaydı ben, bu namazı gece yarısına kadar geciktirirdim."