6725 Kayıt Bulundu.
Bize Osman b. Ebu Şeybe ve Hennâd –bu onun lafzıdır- onlara Ebu Ahvas, ona Simak –yani b. Harb, – ona Cabir b. Semure dedi ki: "Ramazan ve Kurban Bayramı namazlarını Nebi (sav) ile bir değil, iki değil (defalarca) ezansız ve kametsiz olarak kıldım."
Bize Muhammed b. Alâ ve İbn Ebu Ziyad –ikisinin rivayetlerindeki mana birbirine yakın olup- onlara Zeyd –yani İbn Hubab,- ona Abdurrahman b. Sevban, ona babası, ona Mekhul rivayetle dedi ki: "Bana, Ebu Hureyre'nin meclisine devam edenlerden birisi olan Ebu Aişe'nin haber verdiğine göre Said b. el-Âs Ebu Musa Eş'arî ile Huzeyfe b. el-Yeman'a 'Rasulullah (sav) Kurban ve Ramazan Bayramı namazlarında nasıl tekbir alırdı' diye sorunca Ebu Musa dedi ki: 'Rasulullah (sav) cenazeler üzerine dört tekbir getirirdi. Huzeyfe: Doğru söyledi, dedi. Ebu Musa (devamla) dedi ki: Ben de aynı şekilde Basra'da onların başında (vali) iken böyle tekbir alırdım." [Ebu Aişe dedi ki: Ben de Said b. el-Âs'ın huzurunda bulunuyordum.]
Açıklama: Burada iki hususa itiraz edilmektedir. Birincisi bayram namazı için namazgâha minber çıkarılmasıdır. Hz. Peygamber döneminde bayram namazları açık arazide kılınır, namazdan sonar Rasulullah (sav) kalkıp hutbe okurdu. Hadisteki olayın cereyan ettiği sırada Medine valisi olan Mervan, hutbe için araziye minber koydurmuştu. Rivayete göre bu minberi de Kesir b. Salt yapmıştı. Hz. Peygamber döneminde böyle bir şey yapılmadığı için buna itiraz edilmişti. İtiraza konu olan ikinci husus, hutbenin namazdan önce okunmasıdır. Hz. Peygamber döneminde bayram hutbesi namazdan genelde sonra okunurdu. Ancak Buhârî ve diğer kaynaklarda Rasulullah, Hz. Ebû Bekir, Hz. Ömer ve Hz. Osman dönemlerinde de hutbenin namazdan önce okunduğuna dair rivayetler yer almaktadır. Ulemanın çoğunluğuna göre hutbe her ne kadar namazdan sonra ise de, önce okunduğu zaman da yine câiz olur. Çünkü o, vâcib değildir. Hanefîler, bayram hutbesinin namaza takdimini câiz görmekle birlikte sünnete muhâlif bularak mekrûh sayarlar. Şâfiîler, sünnete uygun olması için namazdan sonra iâdesini öngörürler. Ancak iâde edilmese de namaz sahîh olur. Mâlikîler’e göre, hatibe namazdan sonra hutbeyi iâde etmesi emrolunur. Burada asıl üzerinde durulması gereken husus, hadisin son cümlesidir. Burada iyiliği emredip kötülüğe mani olmak emredilmektedir. Toplumda böyle bir cemâatin mevcudiyeti, Kur’ân-ı Kerîm’in de emridir. toplumda iyiliği emredip kötülüğe mani olan bir cemâatin bulunması farz-ı kifâyedir. Hiç kimse bu görevi yerine getirmezse, bütün toplum sorumlu olur. Ancak bir insanın kendi çocuklarına ve hanımına karşı, genel bir ifâde ile âmirin memûruna, Devlet Reisinin halkına karşı bu görevi yapması, farz-ı kifâyeden de öte bir ehemmiyet arz etmektedir. Bunun farz-ı ayın olduğunu söylemek, yanlış olmasa gerektir.