4875 Kayıt Bulundu.
Bana el-Ensârî, ona Ma'n b. İsa, ona Malik b. Enes, ona Abdullah b. Ebu Bekir b. Muhammed b. Amr b. Hazm, ona, Humeyd b. Nafî, ona da Zeyneb bt. Ebu Seleme şu üç hadisi rivayet edip şöyle demiştir: "Babası Ebu Süfyan b. Harb vefat ettiği zaman, Hz. Peygamber'in (sav) eşi Ümmü Habibe’nin yanına girdim. Ümmü Habibe, içinde sarı renkli güzel koku (halûk veya başka bir koku) bulunan bir koku kabı getirilmesini istedi, onun bir kısmını bir hizmetçiye sürdükten sonra kendisi, o kokuyu yanaklarına sürdü, sonra da şöyle dedi: Vallahi, benim hoş kokuya ihtiyacım yok, ama ben Rasulullah’ı (sav) dinledim 'Allah’a ve ahiret gününe iman eden bir kadının, kocası için beklemesi gereken dört ay on günlük süre dışında, ölmüş herhangi birisi için üç günden fazla yas tutması helâl değildir' buyuruyordu."
Zeynep (bt. Ümmü Seleme) şöyle rivayet etmiştir: "Kardeşi vefat ettiğinde, Zeynep bt. Cahş'ın yanına gitmiştim. Biraz koku getirilmesini istedi ve ondan süründü. Sonra da 'Vallahi, benim koku sürünecek halim yoktur. Ancak Rasulullah’ı (sav) şöyle buyururken dinlemiştim' dedi: 'Allah’a ve ahiret gününe iman eden bir kadının, kocası için bekleyeceği dört ay on gün iddet süresi hariç, ölmüş herhangi birisi için üç günden fazla yas tutması helal değildir'."
Bize Ali b. Hucr, ona İsmail b. Cafer, ona da Humeyd şöyle demiştir: Enes’e hacamat yapan kimsenin ücreti soruldu, o da şöyle dedi: Rasulullah (sav) kan aldırdı ve hacamatı yapan Ebu Taybe'ye iki ölçek yiyecek verilmesini emretti. Bu kölenin sahipleriyle konuştu onlar da köleden aldıkları vergiyi biraz indirdiler. Rasulullah (sav) şöyle buyurdu: "Tedavi yollarınızın en değerlisi hacamattır." veya "hacamat sizin en iyi ilaçlarınızdandır." [Tirmîzî der ki: Bu konuda Ali, İbn Abbâs ve İbn Ömer’den de hadis rivâyet edilmiştir.] [Tirmîzî der ki: Enes hadisi hasen sahihtir. sahabe ve sahabe dışındaki bazı ilim adamları kan alan kimsenin ücret almasını cazi görmüşlerdir. Şâfii'nin görüşü de bu yöndedir.]
Bize Kuteybe, ona Hatim b. İsmail, ona Abdurrahman b. Erdek, ona Ata, ona İbn Mahek, ona da Ebu Hureyre, Hz. Peygamber'den rivayet etmiştir: "Üç şeyin ciddisi de ciddi, şakası da ciddidir: Nikah, talak ve talaktan dönüş / recat." [Tirmîzî, bu hadis hasen garibtir. Rasûlullah'ın (sav) ashabından ve diğer ilim adamlarının uygulaması da böyledir. Tirmîzî şöyle dedi: Abdurrahman b. Edrek, Habib b. Edrek’in oğludur ve Medînelidir. İbn Mâhek, de Yusuf b. Mâhek’tir.]
Bize Ahmed b. Menî, ona Hüşeym, ona Amir b. Ahvel, ona Amr b. Şuayb, ona babası (Şuayb b. Muhammed, ona da dedesi (Abdullah b. Amr) rivayet ettiğine göre Rasulullah (sav) şöyle buyurmuştur: "Ademoğlu sahibi olmadığı bir şeyi adak olarak adayamaz, sahibi olmadığı bir köleyi azad edemez ve nikahında bulunmayan bir kadını boşayamaz." [(Tirmizî) der ki: Bu konuda Ali, Muaz b. Cebel, Cabir, İbn Abbas ve Aişe’den de hadis rivayet edilmiştir.] [Ebu İsa (et-Tirmizî) der ki: Abdullah b. Amr’ın rivayet ettiği hadis hasen sahih bir hadis olup bu konuda rivayet edilen hadislerin en iyisidir. Sahabeden ve sahabe dışında olan ehli ilmin çoğunluğunun görüşü budur. Diğer yandan bu görüş, Ali b. Ebu Talib, İbn Abbas, Cabir b. Abdullah, Said b. Müseyyeb, Hasan, Said b. Cübeyr, Ali b. Hüseyin, Şüreyh, Cabir b. Zeyd ve tabiin fukahasından pek çok kimse tarafından rivayet edilmiştir. Şafii de bu görüşü benimsemiştir. İbn Mesud’dan gelen bir görüşe göre, henüz evli olmadığı, ancak kim olduğu bilinen bir kadını boşayan kimsenin bu boşaması, o kadınla evlendiğinde geçerli olur. İbrahim en-Nehaî, eş-Şa’bî ve başka alimlerden aktarıldığına göre, bir erkek (bu gün veya yarın evlenirsem karım boş olsun gibi bir) zaman tayin eder ve tayin edilen bu zaman dilimi içerisinde evlenirse karısı boş olur. Süfyan es-Sevrî ve Malik b. Enes de aynı görüşü benimsemişlerdir. Onlara göre bir erkek, (şu kadınla evlenirsem) diye isim belirterek, (şu zaman diliminde evlenirsem) diye zaman tayin ederek ya da şu bölgeden evlenirsem diyerek boşama beyanında bulunursa, sonra da belirlediği isimle veya belirlediği zaman diliminde ya da belirlediği mekanda evlenirse boşaması geçerli olur. İbn Mübarek ise bu konuda ihtiyatlı davranmış ve “Erkek (yukarıda dile getirilen) şartlardan her hangi birisini taşıyan bir evlilik yapması durumunda karısının ona haram olacağını söyleyemem” demiştir. Ahmed b. Hanbel de bahse konu adamın evlenmesi durumunda karısından ayrılmasını ona emredemeyeceğini ifade etmiştir. İshak ise İbn Mesud’dan rivayet edilen hadisi gerekçe göstererek, evlenmesi durumunda, boş olacağı kadının kim olduğunu açıkça belirten erkeğin o kadınla evlenmesinin caiz olduğunu ifade etmiş ve kadının o erkeğe haram olduğunu söyleyemeyeceğini kaydetmiştir. İshak, kim olduğu açıkça belirtilmeyen kadınla evlilik hususunda daha esnek davranmıştır. Belirtildiğine göre Abdullah b. Müberek’e “Evlenmeyeceğine ve evlenirse karısının boş olacağına dair yemin eden ancak daha sonra evlenen bir kimse, alimlerin bu konuda vermiş olduğu ruhsatlardan yararlanabilir mi?” şeklinde bir soru sorulmuş, Abdullah b. Mübarek bu soruya “Eğer başına bu iş gelmeden önce bu konuda ruhsat tanıyan görüşün doğru olduğuna inanıyor idiyse onunla amel edebilir. Ancak daha önce bu görüşten hoşlanmadığı halde başına bu iş geldiğinde ruhsat veren görüşle amel etmeyi arzu ediyorsa bunu o kimse için doğru bulmam.” diyerek cevap vermiştir.]
Bize Kuteybe, ona Leys, ona İbn Şihâb; (T) Bize Said b. Abdurrahman el-Mahzûmî ve birkaç kişi, onlara Süfyan b. Uyeyne, ona Zührî, ona Ebu Bekr b. Abdurrahman, ona da Ebu Mesud el-Ensârî şöyle rivayet etmiştir: Rasulullah (sav) köpek satarak, zina ederek ve kahinlik, falcılık yaparak para kazanmayı yasaklamıştır. Tirmizî şöyle dedi: Bu hasen sahih bir hadistir.
Açıklama: Tirmizî, "garib" terimini yalın olarak kullandığında hadisin zayıf olduğuna işaret etmektedir. bkz: Adâb Mahmud el-Hamş, el-İmam et-Tirmizî, mehhecuhu fî kitâbi'l-Câmi, Ammân: Dâru'l-Feth, 2003, I, 427-30.