6725 Kayıt Bulundu.
Bize Ahmed b. Muhammed b. Hanbel, ona Abdülmelik b. Amr, ona Hişam b. Sa'd, ona Zeyd b. Eslem, ona Ata b. Yasar, ona da Zeyd b. Halid el-Cühenî şöyle demiştir: Hz. Peygamber (sav) şöyle buyurmuştur: "Kim güzelce abdest alır, yanılmadan iki rekât namaz kılarsa onun geçmiş günahları bağışlanır."
Açıklama: Hadiste vurgulanan güzelce abdest almak ve yanılmaksızın iki rekât namaz kılmak, bütün dikkatini toplayarak bu ibadeti yapmayı gerektirmektedir. Bu da yapılan işin önemsenmesi anlamına gelmektedir. Bu şekilde yapılan ibadet, her gün işlenen küçük günahların bağışlanmasını sağlayacak salih bir amel olarak görülmektedir. Diğer bir anlamda ise abdesti güzelce almaya ve namazı da düzgün kılmaya teşvik olarak değerlendirilebilir.
Bize Muhammed b. Müsenna, ona Haccac b. Minhâl, ona Hammad, ona Katade, ona Muhammed b. Sirin, ona Safiyye bt. Haris, ona da Aişe, Hz. Peygamber'in (sav) şöyle buyurduğunu rivayet etmiştir: "Allah, hayız (gören bir kadının) namazını sadece baş örtüsü ile (kıldığında) kabul eder." [Ebu Davud şöyle demiştir: Bu hadisi Said b. Ebu Arûbe, Katâde'den, o da Hasan vasıtasıyla Hz. Peygamber (sav)'den (mürsel olarak) rivayet etmiştir.]
Bize Muhammed b. Yunus en-Nesai, ona Abdülmelik b. Amr, ona Füleyh, ona Hilal b. Ali, ona da Ata b. Yesar'ın naklettiğine göre Muaviye b. Hakem es-Sülemi şöyle demiştir: "Rasulullah'ın (sav) yanına geldiğim zaman bana dini meselelere dair birçok husus öğretildi. Öğretilenlerden biri de O'nun şu sözüydü: "Hapşırdığın vakit Elhamdülillah/Hamd Allah'a (cc) mahsustur de. Bir kimse hapşırır da Allah'a hamd ederse (Elhamdülillah derse) sen; yerhamükallah/Allah (cc) seni bağışlasın de." Bir gün Rasulullah (sav) ile namaz kılıyorduk. Derken bir adam hapşırdı ve elhamdülillah dedi. Ben de yüksek sesle yerhamükallah! deyiverdim. Bunun üzerine insanlar gözlerini bana öyle bir diktiler ki bu beni sinirlendirdi. Ben nedir bu haliniz, niye bana öyle dik dik bakıyorsunuz? dedim. Bunun üzerine sübhanallah! dediler. Rasulullah (sav) namazını bitirince "kimdi o konuşan?" diye sordu. Şu bedevi konuştu dediler. Rasulullah (sav) beni çağırdı ve bana "namaz; Kur'an kıraati ile Aziz ve Celil olan Allah'ı zikir içindir. Sen de namazda olduğun zaman meşguliyetin bunlar olsun," buyurdu. Doğrusu Rasulullah'tan (sav) daha şefkatli bir muallim görmedim.
Bize Ebu Velid et-Tayâlisî, ona Şube, ona Ebu Hasan -Ebu Davud: Ebu Hasan, Muhacir'dir-, ona Zeyd b. Vehb, ona da Ebu Zer şöyle rivayet etmiştir: Biz, Hz. Peygamber ile beraberdik. Müezzin öğle ezanını okumak istedi. Hz. Peygamber, ona "serinliğe bırak" buyurdu. Sonra müezzin yine ezanı okumak istedi. Hz. Peygamber, -iki ya da üç defa-"serinliğe bırak" buyurup bizler, şu tepeciklerin gölgesini görene kadar (ezanı okuma) dedi. Ardından, "şüphesiz ki sıcaklığın şiddeti cehennemin ateşinin yayılıp yükselmesindendir; bundan dolayı sıcaklık şiddetli olduğunda namazı serinliğe bırakın" buyurdu.
Açıklama: Sıcaklığın şiddetinin, Cehennem ateşi ile ilişkilendirilmesi, mecazi bir anlatımdır. Cehennem sıcağında insan kendi derdine düşecektir, dolayısıyla aşırı sıcakta kılınacak namazda da insan, huşu içinde olamayacaktır. Bu nedenle güneşin yakıcı olduğu zamanlarda öğle namazının biraz geçiktirilerek kılınması istenmiştir.
Bize Muhammed b. Seleme, ona İbn Vehb, ona İbn Lehîa ve Hayve b. Şureyh ve Said b. Ebu Eyyüb, onlara Ka'b b. Alkame, ona Abdurrahman b. Cübeyr, ona da Abdullah b. Amr b. Âs, Hz. Peygamber'in (sav) şöyle buyurduğunu rivayet etmiştir: "Müezzini işittiğinizde onun söylediklerini siz de söyleyin. Bittiğinde bana salât ve selamda bulunun. Zira bana bir kez salât ve selamda bulunana, Allah on kez rahmet eder. Ardından benim için Allah'tan vesileyi isteyin. Vesile, cennette bir makam olup sadece Allah Teâlâ'nın bir kuluna nasip olur. O kulun ben olacağımı ümit ediyorum. Allah'tan benim için vesileyi isteyen şefaatimi hak eder."
Açıklama: Salat kelimesine; dua, tazim, övgü/yüceltmet, rahmet, istiğfar, bereket, kraat, desteklemek, birleştirmek vb. anlamlar verilmektedir. Burada hitabın muhatabına göre bir anlam tercih edildiği için, Allah'ın kuluna salatı, rahmet etmesi olarak değerlendirilmektedir. En üstünlüğü ifade eden vesile duası, aidiyet bilincini inşa etmenin aracı olarak görülmektedir. Zira en üstün pozisyonda olan peygambere ümmet olmak ayrıcalıklı bir durum olarak görülecektir.
Bize Hafs b. Ömer, ona Şube, ona Ebu Minhal, ona da Ebu Berze'den şöyle rivayet etmiştir: "Rasulullah (sav) öğle namazını güneş meylettiği zaman kılardı. İkindi namazını kıldığında birimiz Medine'nin en uzak noktasına gidip döndüğü halde güneş hala canlı olurdu. Akşam namazını hangi vakitte kıldığını unuttum. Yatsı namazını gecenin üçte birine –veya yarısına- kadar ertelemekte bir beis görmezdi. Ancak yatsıdan önce uyumaktan ve namazı kıldıktan sonra da sohbetten hoşlanmazdı. Sabah namazını kıldığında ancak birimiz yanında oturan kişiyi tanıyacak kadar hava aydınlanmış olurdu. Namazda altmış ile yüz kadar ayet okurdu."
Bize Abdullah b. Ömer ve Ebu Ma'mer, onlara Abdulvâris, ona Eyyüb, ona Nafi', ona da İbn Ömer, Hz. Peygamber'in (sav) şöyle buyurduğunu rivayet etti: "(Mescidin) şu kapısını da kadınlara tahsis etsek (ne güzel olur)!" [Nafi' dedi ki: İbn Ömer, (bu sözden sonra) o kapıdan vefat edene kadar girmedi.] [Ebû Davud dedi ki: Abdulvâris'ten başkası bu hadisi mevkuf olarak Ömer'den rivayet etmiştir ki (mevkuf olan) daha sahihtir.]