6725 Kayıt Bulundu.
Bize Ebu Tevbe Rabî' b. Nâfi', ona Heysem b. Humeyd, ona Yahya b. Haris, ona Kasım b. Abdurrahman ona da Ebu Ümame'nin rivayet ettiğine göre Hz. Peygamber (sav) şöyle buyurmuştur: "(Vakitleri) arasında lüzumsuz bir söz ya da iş bulunmadan bir namazın ardından kılınan namaz, illiyyîn'de yazılır."
Açıklama: İlliyyîn, iyilerin amel defterlerinin bulunduğu yüce bir mekândır (İlyas Üzüm, "İlliyyîn", Türkiye Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi. Erişim 19 Şubat 2020).
Bize Ahmed b. Hanbel, ona Ebu Muğîra, ona Abdullah b. el-A'lâ, ona Ebu Ziyade Ubeydullah b. Ziyade el-Kindî, ona da Bilal (ra) şöyle haber verdi: Bir gün Rasulullah'a (sav) sabah namazı vaktinin girdiğini haber vermek için gidince, Hz. Aişe (r.anha) Bilal'den (ra) bir şey isteyerek kendisini oyalamıştı; o kadar ki ortalık aydınlanmış, iyiden iyiye sabah olmuştu. Bunun üzerine Bilal hemen kalkıp Hz. Peygamber'e (sav) sabah namazı vaktinin girdiğini haber vermiş, hemen arkasından haberini yine tekrarlamış, fakat Rasulullah (sav) dışarı çıkmamıştı. (Bir süre sonra) çıkıp halka namaz kıldırdı. Namazdan sonra Bilâl, namaz vaktini haber vermek için Rasulullah'a (sav) gittiğini, ama Hz. Aişe'nin (r.anha) bir şeyler sorarak kendisini oyaladığını ve bu yüzden iyice sabah oluncaya kadar geciktiğini ve Hz. Peygamber'in de bu yüzden mescide çıkmakta geciktiğini söyleyince, Rasulullah (sav); "Ben sabahın iki rekât sünnetini kılmıştım," dedi. Bilal, ey Allah'ın Rasulü, sen iyice sabaha girdin deyince de; "Eğer bundan daha çok sabaha girmiş olsam bile, yine de bu iki rekâtı en güzel ve en kısa şekilde kılardım," buyurdu.
Açıklama: Bilal b. Rabah el-Habeşî ile Ubeydullah b. Ziyade el-Bekrî arasında İnkita' vardır.
Bize Abdurrahman b. Bişr b. el-Hakem en-Nisâbûrî, ona Musa b. Abdülaziz, ona el-Hakem b. Eban, ona İkrime, ona da İbn Abbas'ın (ra) haber verdiğine göre Rasulullah (sav) Abbas b. Abdülmuttalib'e şöyle buyurmuştur: "Ya Abbas! Amcacığım! Sana bir iyilik yapayım mı? Sana bir bağışta bulunayım mı? Sana bir hediye vereyim mi? Sana, söylediğimi yaptığın takdirde Cenâb-ı Hakk'ın senin evvel-âhir, eski-yeni, hatâen-kasten, küçük-büyük, gizli-açık günahlarını bağışlayacağı on hasleti haber vereyim mi? Dört rekât namaz kılar ve her rekâtta Fâtiha ile bir sure okursun; ilk rekâtta kıraati bitirince, ayakta iken on beş defa Sübhânellâh ve’l-hamdu lillâh ve lâ ilâhe illallâhu vellâhu ekber dersin. Sonra rükûa gidersin ve rükûda da aynı şeyi on defa tekrar edersin. Sonra rükûdan başını kaldırır ve aynı sözleri yine on defa tekrar edersin. Sonra secdeye gidersin ve secdede de aynı sözleri on defa söylersin. Sonra secdeden başını kaldırır ve yine on defa aynı cümleyi tekrar edersin. Sonra tekrar secdeye gider ve yine on defa aynı cümleyi söylersin. Sonra başını kaldırır ve yine on defa aynı sözleri tekrar edersin. Böylece bu sözler, bir rekâtta toplam yetmiş beş defa söylenmiş olur. Bunların aynısını dört rekâtta da yaparsın. Eğer gücün yeterse, günde bir defa bu namazı kıl! Yapamazsan haftada bir, onu da yapamazsan ayda bir, onu da yapamazsan yılda bir, onu da yapamazsan ömründe bir defa olsun kıl!"
Açıklama: Burada zikredilen namaz, tesbih namazı diye bilinen namazdır. Tesbih namazı bazı fukaha tarafından müstahap görülmüştür. Hadiste sözü edilen "on haslet"ten maksadın, rivayette belirtildiği üzere on günahtır; yani evvel ve âhir, eski ve yeni, hatâen ve kasten, büyük ve küçük, gizli ve açık işlenen günahlar olduğu söylenmiştir. Ancak bu hususun eleştiriye açık bir değerlendirme olduğu inkâr edilemez. Bu yüzden bazı ulemaya göre bununla, ilk olarak onbeş defa tekrar edileni hariç olmak üzere "tesbih" cümlesinin onar defa tekrarlanması kastedilmiştir.
Bize Ahmed b. Muhammed el-Mervezî İbn Şebbuye, ona Ali b. Hüseyin, ona babası, ona Yezid en-Nahvi, ona İkrime, ona da İbn Abbas (ra) şöyle dedi: "Müzzemmil suresindeki Gecenin birazı hâriç olmak üzere yarısı miktarınca namaza kalk (Müzzemmil, 73/2-3) mealindeki ayeti, yine o suredeki; Allah sizin vakti tespit edemeyeceğinizi bilmektedir. Bundan dolayı da sizi bağışlamıştır. Artık Kur'ân'dan kolayınıza geleni okuyun (Müzzemmil, 73/20) meâlindeki ayet neshetmiştir. Âyetteki (Nâşiete'l-leyl) (Müzzemmil, 73/6) ibaresi, gecenin ilk saatleri demektir. Buna göre insanlar namazlarını gecenin ilk saatlerinde kılarlardı. Cenâb-ı Hak, gece namazından Allah’ın size farz kıldığını yapmak daha uygundur, çünkü insan uyuduğunda, ne zaman uyanacağını bilemez, demektedir. Aynı sûrede geçen (akvamu kîlâ) (Müzzemmil, 73/6) cümlesi de bu saatler Kur'ân'ı iyi anlamak için daha uygun zamandır anlamına gelir. Gündüz vakti ise senin için yoğun bir koşuşturma durumu vardır (Müzzemmil, 73/7) meâlindeki ayette, gündüzleri senin için yoğun bir meşguliyet var anlamına gelir."
Açıklama: İbn Abbas burada geçen iki ayet arasında nesih olduğunu söylemekte ise de burada nesihten ziyade bir hafifletmeden söz edildiğini düşünmek daha isabetli olabilir. Çünkü Allah ilk ayetlerdeki hükmü tamamen kaldırmamış, sadece zorlu kaldırarak hafifleştirmiştir. Âyette önce mutlak olarak “gece kalk!” ifadesi kullanılırken, sonra “gecenin birazı müstesnâ”, “yarısı”, “veya ondan da biraz eksilt”, “veya biraz arttır” şeklinde, zordan kolaya doğru bir zaman sınırlaması yapılmaktadır. Bu sure, Mekke'de ilk inen surelerdendir. Burada gece namazı emredilmektedir. O sırada henüz beş vakit namaz farz kılınmamıştı. Buna rağmen Hz. Peygamber'e gece ibadeti farz kılınmıştı. Bunu dikkate alan ashâb da her gece uzun uzun namaz kılarlardı.
Bize Ahmed b. Salih, ona Abdullah b. Vehb, ona Amr b. el-Haris, ona Bükeyr b. el-Eşec, ona da İbn Abbas (ra) âzâtlı kölesi Küreyb'in haber verdiğine göre; Abdullah b. Abbas ile Abdurrahman b. Ezher ve el-Misver b. Mahreme kendisini Hz. Peygamber'in (sav) zevcesi Hz. Aişe'ye göndererek şöyle demişler: Aişe'ye bizim hepimizden selam söyle. Ona ikindiden sonraki iki rekât namazın hükmünü sor ve de ki: Senin bu iki rekât namazı kıldığın bize haber verildi. Halbuki biz Rasulullah'ın (sav) bunu yasakladığını işitmiştik. Hz. Aişe'ye gittim, ona beni kendisine neden gönderdiklerini anlattım. Hz. Aişe (r.anha), bunu git, Ümmü Seleme'ye sor! dedi. Bunun üzerine hemen beni gönderen kimselerin yanına dönerek Hz. Âişe'nin sözünü kendilerine naklettim. Onlar da beni Hz. Aişe'ye sormamı istedikleri soruyu kendisine sormam için Ümmü Seleme'ye (r.anha) gönderdiler. Ümmü Seleme (r.anha), ben, Rasulullah'ın (sav) bunu yasakladığını duymuştum. Fakat sonra kendisinin ikindi namazını kıldığında o iki rekâtı da kıldığını gördüm. Sonra benim yanıma geldi, o sırada yanımda Ensâr'dan Benû Haram kabilesinden kadınlar vardı. Hz. Peygamber o iki rekâtı kıldı. Bunun üzerine ben kendisine cariyeyi gönderdim ve ona şöyle tembih ettim: Git, Rasulullah'ın (sav) yanında dur ve kendisine; Ümmü Seleme sana; ey Allah'ın Rasulü, Senin bu iki rekâtı kılmaktan men ettiğini işitmiştim. Şimdi ise senin onu kıldığını görüyorum diye soruyor de! Eğer eliyle işaret ederse, geri çekil! Ümmü Seleme şöyle devam eder: Cariye söyleneni yaptı. Hz. Peygamber eliyle işaret etti, o da geri çekildi. Namazını bitirince bana hitaben dedi ki: "Ey Ebu Ümeyye'nin kızı (Ümmü Seleme)! İkindiden sonraki iki rekâtı soruyorsun. Bana Abdülkays kabilesinden bazı insanlar, kabilelerinden ayrılarak müslüman olmak için gelmişlerdi. Öğleden sonra kıldığım iki rekâtı onlarla meşgul olurken kılamamıştım. İşte bu kıldığım, o iki rekâttır."
Bize Muhammed b. Süfyan el-Ubullî, ona Habban b. Hilal Ebu Habib, ona Mehdi b. Meymun, ona Amr b. Malik, ona Ebu Cevzâ şöyle demiştir: Bana sahabeden biri -onun Abdullah b. Amr olduğu rivayet edilir- tahdis etti ve dedi ki: Hz. Peygamber (sav); "Yarın gel de sana ikramda, ihsanda ve bağışta bulunayım," buyurdu. Ben, gerçekten bana bir bağışta bulunacak sandım. (Ertesi gün gidince); "Güneş zevâl vaktini geçince, kalk ve dört rekât namaz kıl..." dedi, diyerek önceki hadiste geçen sözleri rivayet etti. Sonra Hz. Peygamber şunları söyledi: "...Sonra başını ikinci secdeden kaldırıp oturursun ve on defa tesbîh, on defa tehlîl, on defa tahmîd, on defa da tekbîr getirmeden ayağa kalkmazsın. Sonra bunları dört rekâtta da tekrar edersin. Sen, dünyanın en büyük günahını işlesen dahi, bu sayede affedilirsin." O saatte bunu kılamazsam ne olur? diye sordum. "Gece veya gündüzün bir vaktinde kıl!" buyurdu. [Ebû Davud dedi ki: Habban b. Hilal, Hilal er-Râî'nin dayısıdır.] [Yine Ebû Davud şöyle dedi: Bunu el-Müstemir b. er-Reyyân, Ebu'l-Cevzâ'dan, o da Abdullah b. Amr'dan mevkûf olarak rivayet etti. Onu, Ravh b. el-Müseyyeb ile Cafer b. Süleyman da Amr b. Mâlik en-Nükrî'den, o Ebu'l-Cevzâ'dan, o da İbn Abbas'tan kendi sözü olarak rivâyet ettiler. Ravh'ın rivâyetinde de İbn Abbas, ben bunu Hz. Peygamber'den (sav) naklediyorum, dedi.]
Bize Muhammed b. Beşşâr, ona Yahya b. Said, ona Saîd, ona da Katade önceki hadisin bir benzerini aynı senetle rivayet etmiştir: "Hz. Peygamber (sav) sekiz rekât namaz kılardı, bu namaz sırasında sadece sekizinci rekâtta otururdu. Oturur, Aziz ve Celil olan Allah'ı zikreder, sonra dua eder ve sonra bize işittirerek selam verirdi. Selam verdikten sonra oturarak iki rekât daha kılar, arkasından bir rekât daha kılardı. Yavrucuğum, işte bunlar on bir rekattır. Rasulullah (sav) yaşlanıp da kilo alınca yedinci rekâtta vitir yapar, selamdan sonra da oturarak iki rekât daha kılardı. Sonra hadisi, kendi ağzından söyledikleri kısma kadar aynı manada rivayet etti."
Bize Vehb b. Bakiyye, ona Halid; (T) Bize İbnu'l-Müsenna, ona Abdüla'la, ona Hişam, ona el-Hasan, ona da Sa'd b. Hişam şunu anlattı: "Medine'ye gidip Hz. Aişe'nin (r.anha) huzuruna çıkıp kendisine, bana Rasulullah'ın (sav) namazından haber ver dedim. Aişe dedi ki: Rasulullah (sav) insanlara yatsı namazını kıldırdıktan sonra evine gelir, yatağına girip uyurdu. Gece yarısı kalkar, ihtiyacını giderir, sonra da abdest alırdı. Sonra mescide gider ve sekiz rekât namaz kılardı. Bu namazda bana öyle geliyordu ki kıraat, rükû ve sücûdu eşit uzunlukta yapardı. Sonra kalkar tek rekatla vitir yapardı. Sonra da oturarak iki rekât daha kılardı. Ardından yatağına uzanırdı. Bazen Bilal gelir, sabah namazı vaktinin geldiğini haber verirdi. Sonra hafifçe uyuklardı. Bazen ben, Bilal kendisine namazı haber vermeden önce uyuklayıp uyuklamadığından şüphe ederdim. Yaşlanıncaya veya şişmanlayıncaya kadar Rasulullah'ın (sav) namazı bu şekilde idi." [Hz. Aişe biraz da şişmanlığından bahsetti. Sonra (Sa'd b. Hişam bir önceki) hadisi rivayet etti.] [Ebû Davud dedi ki: Ben bu hadisi, bu konudaki rivayetlerin farklılığından dolayı zikrettim. Hocalarımız, vitirden sonraki iki rekât kılmayı doğru görmüyorlar.]