حَدَّثَنَا ابْنُ كَثِيرٍ أَخْبَرَنَا سُفْيَانُ عَنِ الأَعْمَشِ وَالْحَسَنِ بْنِ عَمْرٍو وَفِطْرٍ عَنْ مُجَاهِدٍ عَنْ عَبْدِ اللَّهِ بْنِ عَمْرٍو - قَالَ سُفْيَانُ وَلَمْ يَرْفَعْهُ سُلَيْمَانُ إِلَى النَّبِىِّ صلى الله عليه وسلم وَرَفَعَهُ فِطْرٌ وَالْحَسَنُ - قَالَ قَالَ رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم "لَيْسَ الْوَاصِلُ بِالْمُكَافِئِ وَلَكِنَّ الْوَاصِلَ هُوَ الَّذِى إِذَا قُطِعَتْ رَحِمُهُ وَصَلَهَا."
Bize İbn Kesîr, ona Süfyan, ona A'meş, ona Hasan b. Amr ve Fıtr, onlara Mücahid, ona da Abdullah b. Amr'ın rivayet ettiğine göre Rasulullah (sav) şöyle buyurmuştur: [Süfyan der ki: Süleyman bu hadisi merfu olarak (Hz. Peygamber'e (sav) dayandırarak) rivayet etmedi. Hasan ve Fıtr ise merfu olarak rivayet etmiştir.]
"Akrabalarıyla ilişkisini karşılıklı olarak sürdüren (gerçekten) sılayı rahim yapmış sayılmaz. Asıl sılayı rahim yapan, kendisiyle ilişkisi kesilmiş akrabalarıyla irtibat kuran (ve onlara iyilik eden) kimsedir."
Öneri Formu
Hadis Id, No:
11015, D001697
Hadis:
حَدَّثَنَا ابْنُ كَثِيرٍ أَخْبَرَنَا سُفْيَانُ عَنِ الأَعْمَشِ وَالْحَسَنِ بْنِ عَمْرٍو وَفِطْرٍ عَنْ مُجَاهِدٍ عَنْ عَبْدِ اللَّهِ بْنِ عَمْرٍو - قَالَ سُفْيَانُ وَلَمْ يَرْفَعْهُ سُلَيْمَانُ إِلَى النَّبِىِّ صلى الله عليه وسلم وَرَفَعَهُ فِطْرٌ وَالْحَسَنُ - قَالَ قَالَ رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم "لَيْسَ الْوَاصِلُ بِالْمُكَافِئِ وَلَكِنَّ الْوَاصِلَ هُوَ الَّذِى إِذَا قُطِعَتْ رَحِمُهُ وَصَلَهَا."
Tercemesi:
Bize İbn Kesîr, ona Süfyan, ona A'meş, ona Hasan b. Amr ve Fıtr, onlara Mücahid, ona da Abdullah b. Amr'ın rivayet ettiğine göre Rasulullah (sav) şöyle buyurmuştur: [Süfyan der ki: Süleyman bu hadisi merfu olarak (Hz. Peygamber'e (sav) dayandırarak) rivayet etmedi. Hasan ve Fıtr ise merfu olarak rivayet etmiştir.]
"Akrabalarıyla ilişkisini karşılıklı olarak sürdüren (gerçekten) sılayı rahim yapmış sayılmaz. Asıl sılayı rahim yapan, kendisiyle ilişkisi kesilmiş akrabalarıyla irtibat kuran (ve onlara iyilik eden) kimsedir."
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Ebû Davud, Sünen-i Ebu Davud, Zekât 46, /396
Senetler:
1. Ebu Muhammed Abdullah b. Amr es-Sehmî (Abdullah b. Amr b. Âs b. Vail b. Haşim)
2. Ebu Haccac Mücahid b. Cebr el-Kuraşî (Mücahid b. Cebr)
3. Fıtr b. Halife el-Mahzumi (Fıtr b. Halife)
4. Süfyan es-Sevrî (Süfyan b. Said b. Mesruk b. Habib b. Rafi')
5. Muhammed b. Kesîr el-Abdî (Muhammed b. Kesir)
Konular:
Akraba, akrabalık ilişkileri, sıla-i rahim
KTB, İYİLİK, BİRR,
حَدَّثَنَا قُتَيْبَةُ بْنُ سَعِيدٍ حَدَّثَنَا اللَّيْثُ عَنْ يَزِيدَ بْنِ أَبِى حَبِيبٍ عَنْ سَعْدِ بْنِ سِنَانٍ عَنْ أَنَسِ بْنِ مَالِكٍ أَنَّ رَسُولَ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم قَالَ
"الْمُعْتَدِى فِى الصَّدَقَةِ كَمَانِعِهَا."
Öneri Formu
Hadis Id, No:
10830, D001585
Hadis:
حَدَّثَنَا قُتَيْبَةُ بْنُ سَعِيدٍ حَدَّثَنَا اللَّيْثُ عَنْ يَزِيدَ بْنِ أَبِى حَبِيبٍ عَنْ سَعْدِ بْنِ سِنَانٍ عَنْ أَنَسِ بْنِ مَالِكٍ أَنَّ رَسُولَ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم قَالَ
"الْمُعْتَدِى فِى الصَّدَقَةِ كَمَانِعِهَا."
Tercemesi:
Bize Kuteybe b. Said (es-Sekafî), ona Leys b. Sa'd (el-Fehmî), ona Yezid b. Ebu Habib, ona Sa'd b. Sinan (el-Kindi), ona da Enes b. Malik'in (ra) rivayet ettiğine göre Rasulullah (sav) şöyle buyurmuştur:
"(İster zekât mükellefi olsun ister zekât görevlisi) zekât konusunda haksızlık yapan, onu vermeyen gibidir."
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Ebû Davud, Sünen-i Ebu Davud, Zekât 5, /371
Senetler:
1. Enes b. Malik el-Ensarî (Enes b. Malik b. Nadr b. Damdam b. Zeyd b. Haram)
2. Sa'd b. Sinan el-Kindi (Sa'd b. Sinan)
3. İbn Ebu Habib Yezid b. Kays el-Ezdî (Yezid b. Süveyd)
4. Ebu Haris Leys b. Sa'd el-Fehmî (Leys b. Sa'd b. Abdurrahman)
5. Ebu Recâ Kuteybe b. Said es-Sekafi (Kuteybe b. Said b. Cemil b. Tarif)
Konular:
Zekat, memurunun adil olması
Zekat, zekat alma veya verme adabı
Öneri Formu
Hadis Id, No:
10906, D001644
Hadis:
حَدَّثَنَا عَبْدُ اللَّهِ بْنُ مَسْلَمَةَ عَنْ مَالِكٍ عَنِ ابْنِ شِهَابٍ عَنْ عَطَاءِ بْنِ يَزِيدَ اللَّيْثِىِّ عَنْ أَبِى سَعِيدٍ الْخُدْرِىِّ أَنَّ نَاسًا مِنَ الأَنْصَارِ سَأَلُوا رَسُولَ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم فَأَعْطَاهُمْ ثُمَّ سَأَلُوهُ فَأَعْطَاهُمْ حَتَّى إِذَا نَفِدَ مَا عِنْدَهُ قَالَ
"مَا يَكُونُ عِنْدِى مِنْ خَيْرٍ فَلَنْ أَدَّخِرَهُ عَنْكُمْ وَمَنْ يَسْتَعْفِفْ يُعِفَّهُ اللَّهُ وَمَنْ يَسْتَغْنِ يُغْنِهِ اللَّهُ وَمَنْ يَتَصَبَّرْ يُصَبِّرْهُ اللَّهُ وَمَا أَعْطَى اللَّهُ أَحَدًا مِنْ عَطَاءٍ أَوْسَعَ مِنَ الصَّبْرِ."
Tercemesi:
Bize Abdullah b.Mesleme (el-Harisî), ona Malik (b. Enes el-Esbahî), ona İbn Şihab (ez-Zührî), ona da Ata b. Yezid el-Leysî, Ebu Said el-Hudrî'nin şöyle anlattığını nakletti:
Ensar'dan bazı kişiler Rasulullah’tan (sav) (bir şeyler) istediler. O da onlara verdi. Sonra tekrar istediler yine verdi. Yanındaki tükenince "yanımdaki malı sizden asla gizlemem. Kim (başkalarından) istemekten sakınırsa, Allah onu iffetli yapar. Kim de elindeki ile yetinirse, Allah onu (kalben) zengin yapar. Sabretmeye gayret edene Allah sabır ihsan eder. Allah hiçbir kimseye sabırdan daha geniş bir ihsanda bulunmamıştır," buyurdu.
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Ebû Davud, Sünen-i Ebu Davud, Zekât 29, /385
Senetler:
1. Ebu Said el-Hudrî (Sa'd b. Malik b. Sinan b. Sa'lebe b. Ebcer)
2. Ebu Muhammed Ata b. Yezid el-Cünde'î (Ata b. Yezid el-Leysî)
3. Ebu Bekir Muhammed b. Şihab ez-Zührî (Muhammed b. Müslim b. Ubeydullah b. Abdullah b. Şihab)
4. Ebu Abdullah Malik b. Enes el-Esbahî (Malik b. Enes b. Malik b. Ebu Amir)
5. Ebu Abdurrahman Abdullah b. Mesleme el-Harisî (Abdullah b. Mesleme b. Ka'neb)
Konular:
Dünya, mal ve ömür sevgisi / hırsı
Geçim, dilencilikle geçim sağlamak
Müslüman, kanaatkâr/haris/tamahkâr olmak
Teşvik edilenler, İffetli olmak
Öneri Formu
Hadis Id, No:
10828, D001583
Hadis:
حَدَّثَنَا مُحَمَّدُ بْنُ مَنْصُورٍ حَدَّثَنَا يَعْقُوبُ بْنُ إِبْرَاهِيمَ حَدَّثَنَا أَبِى عَنِ ابْنِ إِسْحَاقَ قَالَ حَدَّثَنِى عَبْدُ اللَّهِ بْنُ أَبِى بَكْرٍ عَنْ يَحْيَى بْنِ عَبْدِ اللَّهِ بْنِ عَبْدِ الرَّحْمَنِ بْنِ سَعْدِ بْنِ زُرَارَةَ عَنْ عُمَارَةَ بْنِ عَمْرِو بْنِ حَزْمٍ عَنْ أُبَىِّ بْنِ كَعْبٍ قَالَ بَعَثَنِى النَّبِىُّ صلى الله عليه وسلم مُصَدِّقًا فَمَرَرْتُ بِرَجُلٍ فَلَمَّا جَمَعَ لِى مَالَهُ لَمْ أَجِدْ عَلَيْهِ فِيهِ إِلاَّ ابْنَةَ مَخَاضٍ فَقُلْتُ لَهُ أَدِّ ابْنَةَ مَخَاضٍ فَإِنَّهَا صَدَقَتُكَ. فَقَالَ ذَاكَ مَا لاَ لَبَنَ فِيهِ وَلاَ ظَهْرَ وَلَكِنْ هَذِهِ نَاقَةٌ فَتِيَّةٌ عَظِيمَةٌ سَمِينَةٌ فَخُذْهَا. فَقُلْتُ لَهُ مَا أَنَا بِآخِذٍ مَا لَمْ أُومَرْ بِهِ وَهَذَا رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم مِنْكَ قَرِيبٌ فَإِنْ أَحْبَبْتَ أَنْ تَأْتِيَهُ فَتَعْرِضَ عَلَيْهِ مَا عَرَضْتَ عَلَىَّ فَافْعَلْ فَإِنْ قَبِلَهُ مِنْكَ قَبِلْتُهُ وَإِنْ رَدَّهُ عَلَيْكَ رَدَدْتُهُ . قَالَ فَإِنِّى فَاعِلٌ فَخَرَجَ مَعِى وَخَرَجَ بِالنَّاقَةِ الَّتِى عَرَضَ عَلَىَّ حَتَّى قَدِمْنَا عَلَى رَسُولِ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم فَقَالَ لَهُ يَا نَبِىَّ اللَّهِ أَتَانِى رَسُولُكَ لِيَأْخُذَ مِنِّى صَدَقَةَ مَالِى وَايْمُ اللَّهِ مَا قَامَ فِى مَالِى رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم وَلاَ رَسُولُهُ قَطُّ قَبْلَهُ فَجَمَعْتُ لَهُ مَالِى فَزَعَمَ أَنَّ مَا عَلَىَّ فِيهِ ابْنَةُ مَخَاضٍ وَذَلِكَ مَا لاَ لَبَنَ فِيهِ وَلاَ ظَهْرَ وَقَدْ عَرَضْتُ عَلَيْهِ نَاقَةً فَتِيَّةً عَظِيمَةً لِيَأْخُذَهَا فَأَبَى عَلَىَّ وَهَا هِىَ ذِهِ قَدْ جِئْتُكَ بِهَا يَا رَسُولَ اللَّهِ. خُذْهَا فَقَالَ لَهُ رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم
"ذَاكَ الَّذِى عَلَيْكَ فَإِنْ تَطَوَّعْتَ بِخَيْرٍ آجَرَكَ اللَّهُ فِيهِ وَقَبِلْنَاهُ مِنْكَ." قَالَ فَهَا هِىَ ذِهِ يَا رَسُولَ اللَّهِ قَدْ جِئْتُكَ بِهَا فَخُذْهَا . قَالَ فَأَمَرَ رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم بِقَبْضِهَا وَدَعَا لَهُ فِى مَالِهِ بِالْبَرَكَةِ .
Tercemesi:
Bize Muhammed b. Mansur, ona Yakub b. İbrahim, ona babası (İbrahim b. Sa'd ez-Zührî), ona Abdullah b. Ebu Bekir, ona Yahya b. Abdullah b. Abdurrahman b. Sa'd b. Zürare, ona Umare b. Amr b. Hazm, ona da Übey b. Ka'b şöyle nakletmiştir. Hz. Peygamber (sav) beni zekât memuru olarak gönderdi. Bir adama (zekatını almak için) uğradım ve bütün mallarını benim için topladığında orada iki yaşından küçük bir deveden başka bir şey bulamadım. Ona, bu dişi deveyi zekâtın olarak öde, dedim. O adam da onun ne sütü var ne de sırtında birisini taşıyabilir. Fakat şu deve; genç, büyük ve iridir, onu al dedi. Ona emredilmediğim şeyi almayacağım, işte Allah Rasulü, sana yakın, istersen ona git ve bana sunduğun teklifi ona da sun. Teklifini kabul ederse onun dediğini yap, ben de kabul ederim. Teklifini reddederse ben de reddederim, dedim. Tamam yapacağım, dedi ve benimle geldi. Bana teklif ettiği deveyi de yanına aldı. Hz. Peygamber'e (sav) gelince, Ey Allah'ın Rasulü! Bana zekatımı almak için senin elçin geldi. Allah'a yemin olsun ki önceden malımdan (zekatımı) almak için ne Allah'ın Rasulü ne de onun elçisi gelmemişti. Onun (zekât memuru) için malımı bir araya topladım. (Zekât memuru) zekâtım için benden iki yaşına gelmemiş dişi deve alacağını söyledi. Halbuki o sütü olmayan sırtına da binilemeyen bir devedir. Ben de ona genç ve iri bir dişi deve almasını teklif ettim. Ancak benim teklifimi geri çevirdi işte o deve, sana getirdiğim şu devedir, onu al dedi. Hz. Peygamber (sav) ona şöyle dedi.
"(O iki yaşına gelmemiş dişi deve, zekâtın için) işte gereken odur. Eğer gerekmediği halde gönüllü olarak (tatavvu) o hayrı vermek istiyorsan Allah Teâlâ onu ecrini sana verecektir. Biz de o deveyi senden kabul ediyoruz," dedi. O adam da Ey Allah'ın Rasulü! İşte senin için getirdiğim o deve, buyur al, dedi. Hz. Peygamber (sav), o devenin alınmasını emretti ve o adama malının bereketlenmesi için dua etti.
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Ebû Davud, Sünen-i Ebu Davud, Zekât 5, /370
Senetler:
1. Ebu Münzir Übey b. Ka'b el-Ensarî (Übey b. Ka'b b. Kays b. Ubeyd b. Zeyd)
2. İbn Ebu Yüsr Umare b. Amir el-Ensarî (Umare b. Amr b. Hazm b. Zeyd)
3. Yahya b. Abdullah el-Ensarî (Yahya b. Abdullah b. Abdurrahman b. Sa'd b. Zürare)
4. Abdullah b. Ebu Bekir el-Ensari (Abdullah b. Ebu Bekir b. Muhammed b. Amr b. Hazm)
5. İbn İshak el-Kuraşî (Muhammed b. İshak b. Yesar b. Hıyar)
6. Ebu İshak İbrahim b. Sa'd ez-Zührî (İbrahim b. Sa'd b. İbrahim b. Abdurrahman b. Avf)
7. Ebu Yusuf Yakub b. İbrahim el-Kuraşî (Yakub b. İbrahim b. Sa'd b. İbrahim b. Abdurrahman b. Avf)
8. Ebu Cafer Muhammed b. Mansur et-Tusi (Muhammed b. Mansur b. Davud b. İbrahim)
Konular:
Zekat, kimlere zekat verilebilir?
Zekat, memurunun adil olması
Zekat, zekat alma veya verme adabı
Zekat, zekat memuruna iyi davranmak
Öneri Formu
Hadis Id, No:
10907, D001645
Hadis:
حَدَّثَنَا مُسَدَّدٌ حَدَّثَنَا عَبْدُ اللَّهِ بْنُ دَاوُدَ ح
حَدَّثَنَا عَبْدُ الْمَلِكِ بْنُ حَبِيبٍ أَبُو مَرْوَانَ حَدَّثَنَا ابْنُ الْمُبَارَكِ - وَهَذَا حَدِيثُهُ - عَنْ بَشِيرِ بْنِ سَلْمَانَ عَنْ سَيَّارٍ أَبِى حَمْزَةَ عَنْ طَارِقٍ عَنِ ابْنِ مَسْعُودٍ قَالَ قَالَ رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم
"مَنْ أَصَابَتْهُ فَاقَةٌ فَأَنْزَلَهَا بِالنَّاسِ لَمْ تُسَدَّ فَاقَتُهُ وَمَنْ أَنْزَلَهَا بِاللَّهِ أَوْشَكَ اللَّهُ لَهُ بِالْغِنَى إِمَّا بِمَوْتٍ عَاجِلٍ أَوْ غِنًى عَاجِلٍ."
Tercemesi:
Bize Müsedded (b. Müserhed), ona Abdullah b. Davud; (T)
Bize Ebu Mervan Abdülmelik b. Habib, ona (Abdullah) b. Mübarek, ona Beşîr b. Selman, ona Seyyar Ebu Hamza, ona Tarık (b. Şihâb), ona da (Abdullah) b. Mesud Rasulullah'ın (sav) şöyle dediğini rivayet etmiştir:
"Bir kimse fakir düşer de ihtiyacını diğer insanlara arz ederse, onun ihtiyacı giderilmez. Şayet durumunu Allah'a arz ederse, Allah onun ya hemen canını alır ya da onu kısa zamanda zengin kılar."
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Ebû Davud, Sünen-i Ebu Davud, Zekât 29, /386
Senetler:
1. Ebu Abdurrahman Abdullah b. Mesud (Abdullah b. Mesud b. Gafil b. Habib b. Şemh)
2. Ebu Abdullah Tarık b. Şihâb el-Becelî (Tarık b. Şihâb b. Abduşems b. Seleme b. Hilâl b. Avf)
3. Ebu Hamza Seyyar el-Kufî (Seyyar)
4. Ebu İsmail Beşîr b. Selman en-Nehdî (Beşir b. Selman)
5. Abdullah b. Davud el-Hureybî (Abdullah b. Davud b. Amir b. Rabi')
6. Müsedded b. Müserhed el-Esedî (Müsedded b. Müserhed b. Müserbel b. Şerik)
Konular:
Dünya, Zenginlik
Fakir, Yoksul, fakirlik, yoksulluk
Geçim, dilencilikle geçim sağlamak
Sabır, sabretmek
Öneri Formu
Hadis Id, No:
11011, D001693
Hadis:
حَدَّثَنَا أَحْمَدُ بْنُ صَالِحٍ وَيَعْقُوبُ بْنُ كَعْبٍ - وَهَذَا حَدِيثُهُ - قَالاَ حَدَّثَنَا ابْنُ وَهْبٍ قَالَ أَخْبَرَنِى يُونُسُ عَنِ الزُّهْرِىِّ عَنْ أَنَسٍ قَالَ قَالَ رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم
"مَنْ سَرَّهُ أَنْ يُبْسَطَ لَهُ فِى رِزْقِهِ وَيُنْسَأَ لَهُ فِى أَثَرِهِ فَلْيَصِلْ رَحِمَهُ."
Tercemesi:
Bize Ahmed b. Salih ve Yakup b. Ka'b -hadisin lafzı Yakub'a aittir- onlara (Abdullah) İbn Vehb, ona Yunus (b. Yezid el-Eyli), ona ez-Zührî (İbn Şihab), ona da Enes b. Malik'in naklettiğine göre Rasulullah (sav) şöyle buyurmuştur:
"Kim rızkının genişlemesi ve ömrünün uzamasını istiyorsa akrabalık bağlarını gözetsin."
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Ebû Davud, Sünen-i Ebu Davud, Zekât 46, /395
Senetler:
1. Enes b. Malik el-Ensarî (Enes b. Malik b. Nadr b. Damdam b. Zeyd b. Haram)
2. Ebu Bekir Muhammed b. Şihab ez-Zührî (Muhammed b. Müslim b. Ubeydullah b. Abdullah b. Şihab)
3. Yunus b. Yezid el-Eyli (Yunus b. Yezid b. Mişkan)
4. Abdullah b. Vehb el-Kuraşî (Abdullah b. Vehb b. Müslim)
5. Yakub b. Ka'b el-Halebi (Yakub b. Ka'b b. Hâmid)
Konular:
Akraba, akrabalık ilişkileri, sıla-i rahim
Bereket, rızkın, malın ve ömrün bereketlenmesi
Öneri Formu
Hadis Id, No:
11016, D001698
Hadis:
حَدَّثَنَا حَفْصُ بْنُ عُمَرَ حَدَّثَنَا شُعْبَةُ عَنْ عَمْرِو بْنِ مُرَّةَ عَنْ عَبْدِ اللَّهِ بْنِ الْحَارِثِ عَنْ أَبِى كَثِيرٍ عَنْ عَبْدِ اللَّهِ بْنِ عَمْرٍو قَالَ خَطَبَ رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم فَقَالَ
"إِيَّاكُمْ وَالشُّحَّ فَإِنَّمَا هَلَكَ مَنْ كَانَ قَبْلَكُمْ بِالشُّحِّ أَمَرَهُمْ بِالْبُخْلِ فَبَخَلُوا وَأَمَرَهُمْ بِالْقَطِيعَةِ فَقَطَعُوا وَأَمَرَهُمْ بِالْفُجُورِ فَفَجَرُوا."
Tercemesi:
Bize Hafs b. Ömer, ona Şu'be (b. Haccac), ona Amr b. Mürre, ona Abdullah b. Haris, ona Ebu Kesir (Abdullah b. Malik), ona da Abdullah b. Amr şöyle demiştir: Rasulullah (sav) bir konuşmasında:
"Cimrilikten sakının! Çünkü sizden öncekiler cimrilik yüzünden helak oldular. Cimrilik onları, eli sıkı olmaya itti, eli sıkı oldular. Akraba ile bağı koparmaya itti, akraba ile bağı kopardılar. Günaha itti, günaha düştüler," buyurdu.
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Ebû Davud, Sünen-i Ebu Davud, Zekât 47, /396
Senetler:
1. Ebu Muhammed Abdullah b. Amr es-Sehmî (Abdullah b. Amr b. Âs b. Vail b. Haşim)
2. Abdullah b. Malik ez-Zübeydî (Züheyr b. el-Akmer)
3. Abdullah b. Haris ez-Zübeydî (Abdullah b. Haris b. Cez' ez-Zübeydî)
4. Amr b. Mürre el-Muradî (Amr b. Mürre b. Abdullah b. Tarık)
5. Şube b. Haccâc el-Atekî (Şu'be b. Haccac b. Verd)
6. Ebu Ömer Hafs b. Ömer el-Ezdî (Hafs b. Ömer b. Hâris b. Sehbera)
Konular:
Akraba, akrabalık ilişkileri, sıla-i rahim
Cimrilik, zemmedilişi
Bize Musa b. İsmail, ona da Hammad şöyle demiştir: Sümame b. Abdullah b. Enes'ten bir yazı aldım. Sümame, üzerinde Rasulullah'ın (sav) mührü bulunan bu yazıyı, Hz. Ebu Bekir'in (ra), zekât toplamak üzere gönderdiğinde Enes b. Malik'e (ra) yazdığını iddia etti. Yazıda şu bilgiler yer alıyordu:
"Bu, Allah'ın, peygamberine (sav) emretmiş olduğu üzere Rasulullah'ın (sav) Müslümanların üzerine takdir ve tayin ettiği zekât oranlarını içeren bir yazıdır. Herhangi bir Müslümandan bu yazıya uygun olarak zekatını vermesi talep edilirse onu versin. Her kimden de burada yazılı olandan fazlası istenirse onu vermesin. Buna göre yirmi beşten az olan develerde zekât, koyun üzerinden alınır ve her beş devede, bir koyun gerekir. Develerin sayısı yirmi beşe ulaştığında, otuz beşe kadar bir yaşını bitirip iki yaşına basmış bir dişi deve verilir. Bu yaşta bir dişi deve yoksa iki yaşını bitirip üç yaşına girmiş bir erkek deve verilir. Otuz altıya ulaştığında, kırk beşe kadar iki yaşını bitirip üç yaşına basmış bir dişi deve verilir. Kırk altıya ulaştığında, altmışa kadar erkek deveye çekilebilecek üç yaşını bitirip dört yaşına basmış bir dişi deve verilir. Altmış bire ulaştığında, yetmiş beşe kadar dört yaşını bitirip beş yaşına basmış bir dişi deve verilir. Yetmiş altıya ulaştığında, doksana kadar iki yaşını bitirip üç yaşına basmış iki dişi deve verilir. Doksan bire ulaştığında, yüz yirmiye kadar erkek deveye çekilebilecek üç yaşını bitirip dört yaşına basmış iki dişi deve verilir. Develerin sayısı yüz yirmiyi geçtiğinde her kırk devede iki yaşını bitirip üç yaşına basmış bir dişi deve, her elli devede ise üç yaşını bitirip dört yaşına basmış bir dişi deve verilir. Zekât oranlarına bağlı olarak develerin yaşları birbirinden farklı olursa bakılır. Develerinin nisabı, dört yaşını bitirip beş yaşına basmış dişi deve zekatına ulaşan ancak verebileceği bu yaşta dişi bir devesi bulunmayıp da üç yaşını bitirip dört yaşına basmış dişi bir devesi olan kişiden, zekât olarak -mümkün oluyorsa- yanında iki koyunla veya yirmi dirhemle birlikte bu devesi kabul edilir. Develerinin nisabı, üç yaşını bitirip dört yaşına basmış dişi deve zekatına ulaşan ancak verebileceği bu yaşta dişi bir devesi bulunmayıp da dört yaşını bitirip beş yaşına basmış dişi bir devesi olan kişiden, zekât olarak bu devesi kabul edilir; buna karşılık zekât memuru, o kişiye yirmi dirhem veya iki koyun geri ödemede bulunur. Develerinin nisabı, üç yaşını bitirip dört yaşına basmış dişi deve zekatına ulaşan ancak verebileceği bu yaşta dişi bir devesi bulunmayıp da iki yaşını bitirip üç yaşına basmış dişi bir devesi olan kişiden zekât olarak bu devesi kabul edilir." [Ebu Davud der ki: Hadisin şu kısmını ravi Musa'dan (b. İsmail) istediğim gibi iyi ezberleyemedim. Bilahare onu pekiştirdim.] "zekât mükellefi, onunla birlikte -mümkün oluyorsa- iki koyun veya yirmi dirhem daha verir. Zekâtı, iki yaşını bitirip üç yaşına girmiş bir dişi deve verecek sayıda devesi olan ancak verebileceği bu yaşta dişi bir devesi bulunmayıp da üç yaşını bitirip dört yaşına girmiş dişi bir devesi olan kişiden zekât olarak bu devesi kabul edilir." [Ebu Davud der ki: bundan sonra Hadis, şöyle devam etmiştir:] "Buna karşılık zekât memuru, o kişiye yirmi dirhem veya iki koyun geri ödemede bulunur. Yanında iki yaşını bitirip de üç yaşına basmış dişi bir deve verecek sayıda devesi olan ancak zekât olarak verebileceği bu yaşta bir dişi devesi bulunmayıp da bir yaşını bitirip iki yaşına basmış bir dişi devesi olan kişiden, zekât olarak iki koyun veya yirmi dirhemle birlikte bu devesi kabul edilir. Yanında bir yaşını doldurup da iki yaşına girmiş bir dişi deve vermesi gerekecek sayıda devesi olan ancak verebileceği bu yaşta bir devesi bulunmayıp da iki yaşını bitirip üç yaşına girmiş erkek bir devesi olan kişiden, zekât olarak sadece bu devesi alınır. Kişinin yanında sadece dört devesi varsa o develere zekât düşmez. Fakat sahibi dilerse sadaka verebilir."
"Sâime olan koyunların sayısı kırka ulaşırsa yüz yirmiye kadar bir koyun, yüz yirmiyi geçince iki yüze kadar iki koyun, iki yüzü geçince üç yüze kadar üç koyun zekât gerekir. Üç yüzü geçince her yüz koyunda bir koyun zekât gerekir. Zekât görevlisi uygun bulmadıkça yaşlı ve tek gözü kör koyun, koç ve teke zekât olarak alınamaz. Zekât ödememek veya ilgiliyi zekatla mükellef tutmak kaygısıyla birleştirilmiş hiçbir sürü parçalara bölünemez, ayrı ayrı olan hiçbir sürü de tek sürü halinde bir araya getirilemez. Sürü, hayvanlarını birbirine karıştıran (halît) iki ortağa aitse (sürü, tek kişiye aitmiş gibi işlem yapılır; bilahare) ortaklar kendi aralarında hisselerine göre dengeli bir biçimde hesaplaşırlar. Yanındaki sâime koyunların sayısı kırka ulaşmıyorsa o koyunlara zekât düşmez. Fakat sahibi dilerse sadaka verebilir. Dirhem olarak basılı gümüşte kırkta bir zekât gerekir. Dirhemler sadece yüz doksan tane ise bu dirhemlerde herhangi bir şey gerekmez. Ancak sahibi dilerse sadaka verebilir."
Öneri Formu
Hadis Id, No:
10812, D001567
Hadis:
حَدَّثَنَا مُوسَى بْنُ إِسْمَاعِيلَ حَدَّثَنَا حَمَّادٌ قَالَ أَخَذْتُ مِنْ ثُمَامَةَ بْنِ عَبْدِ اللَّهِ بْنِ أَنَسٍ كِتَابًا زَعَمَ أَنَّ أَبَا بَكْرٍ كَتَبَهُ لأَنَسٍ وَعَلَيْهِ خَاتَمُ رَسُولِ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم حِينَ بَعَثَهُ مُصَدِّقًا وَكَتَبَهُ لَهُ فَإِذَا فِيهِ
"هَذِهِ فَرِيضَةُ الصَّدَقَةِ الَّتِى فَرَضَهَا رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم عَلَى الْمُسْلِمِينَ الَّتِى أَمَرَ اللَّهُ عَزَّ وَجَلَّ بِهَا نَبِيَّهُ صلى الله عليه وسلم فَمَنْ سُئِلَهَا مِنَ الْمُسْلِمِينَ عَلَى وَجْهِهَا فَلْيُعْطِهَا وَمَنْ سُئِلَ فَوْقَهَا فَلاَ يُعْطِهِ فِيمَا دُونَ خَمْسٍ وَعِشْرِينَ مِنَ الإِبِلِ الْغَنَمُ فِى كُلِّ خَمْسِ ذَوْدٍ شَاةٌ . فَإِذَا بَلَغَتْ خَمْسًا وَعِشْرِينَ فَفِيهَا بِنْتُ مَخَاضٍ إِلَى أَنْ تَبْلُغَ خَمْسًا وَثَلاَثِينَ فَإِنْ لَمْ يَكُنْ فِيهَا بِنْتُ مَخَاضٍ فَابْنُ لَبُونٍ ذَكَرٌ فَإِذَا بَلَغَتْ سِتًّا وَثَلاَثِينَ فَفِيهَا بِنْتُ لَبُونٍ إِلَى خَمْسٍ وَأَرْبَعِينَ فَإِذَا بَلَغَتْ سِتًّا وَأَرْبَعِينَ فَفِيهَا حِقَّةٌ طَرُوقَةُ الْفَحْلِ إِلَى سِتِّينَ فَإِذَا بَلَغَتْ إِحْدَى وَسِتِّينَ فَفِيهَا جَذَعَةٌ إِلَى خَمْسٍ وَسَبْعِينَ فَإِذَا بَلَغَتْ سِتًّا وَسَبْعِينَ فَفِيهَا ابْنَتَا لَبُونٍ إِلَى تِسْعِينَ فَإِذَا بَلَغَتْ إِحْدَى وَتِسْعِينَ فَفِيهَا حِقَّتَانِ طَرُوقَتَا الْفَحْلِ إِلَى عِشْرِينَ وَمِائَةٍ فَإِذَا زَادَتْ عَلَى عِشْرِينَ وَمِائَةٍ فَفِى كُلِّ أَرْبَعِينَ بِنْتُ لَبُونٍ وَفِى كُلِّ خَمْسِينَ حِقَّةٌ فَإِذَا تَبَايَنَ أَسْنَانُ الإِبِلِ فِى فَرَائِضِ الصَّدَقَاتِ فَمَنْ بَلَغَتْ عِنْدَهُ صَدَقَةُ الْجَذَعَةِ وَلَيْسَتْ عِنْدَهُ جَذَعَةٌ وَعِنْدَهُ حِقَّةٌ فَإِنَّهَا تُقْبَلُ مِنْهُ وَأَنْ يَجْعَلَ مَعَهَا شَاتَيْنِ - إِنِ اسْتَيْسَرَتَا لَهُ - أَوْ عِشْرِينَ دِرْهَمًا وَمَنْ بَلَغَتْ عِنْدَهُ صَدَقَةُ الْحِقَّةِ وَلَيْسَتْ عِنْدَهُ حِقَّةٌ وَعِنْدَهُ جَذَعَةٌ فَإِنَّهَا تُقْبَلُ مِنْهُ وَيُعْطِيهِ الْمُصَدِّقُ عِشْرِينَ دِرْهَمًا أَوْ شَاتَيْنِ وَمَنْ بَلَغَتْ عِنْدَهُ صَدَقَةُ الْحِقَّةِ وَلَيْسَ عِنْدَهُ حِقَّةٌ وَعِنْدَهُ ابْنَةُ لَبُونٍ فَإِنَّهَا تُقْبَلُ مِنْهُ." [قَالَ أَبُو دَاوُدَ مِنْ هَا هُنَا لَمْ أَضْبِطْهُ عَنْ مُوسَى كَمَا أُحِبُّ] "وَيَجْعَلُ مَعَهَا شَاتَيْنِ - إِنِ اسْتَيْسَرَتَا لَهُ - أَوْ عِشْرِينَ دِرْهَمًا وَمَنْ بَلَغَتْ عِنْدَهُ صَدَقَةُ بِنْتِ لَبُونٍ وَلَيْسَ عِنْدَهُ إِلاَّ حِقَّةٌ فَإِنَّهَا تُقْبَلُ مِنْهُ." [قَالَ أَبُو دَاوُدَ إِلَى هَا هُنَا ثُمَّ أَتْقَنْتُهُ] "وَيُعْطِيهِ الْمُصَدِّقُ عِشْرِينَ دِرْهَمًا أَوْ شَاتَيْنِ وَمَنْ بَلَغَتْ عِنْدَهُ صَدَقَةُ ابْنَةِ لَبُونٍ وَلَيْسَ عِنْدَهُ إِلاَّ بِنْتُ مَخَاضٍ فَإِنَّهَا تُقْبَلُ مِنْهُ وَشَاتَيْنِ أَوْ عِشْرِينَ دِرْهَمًا وَمَنْ بَلَغَتْ عِنْدَهُ صَدَقَةُ ابْنَةِ مَخَاضٍ وَلَيْسَ عِنْدَهُ إِلاَّ ابْنُ لَبُونٍ ذَكَرٌ فَإِنَّهُ يُقْبَلُ مِنْهُ وَلَيْسَ مَعَهُ شَىْءٌ وَمَنْ لَمْ يَكُنْ عِنْدَهُ إِلاَّ أَرْبَعٌ فَلَيْسَ فِيهَا شَىْءٌ إِلاَّ أَنْ يَشَاءَ رَبُّهَا وَفِى سَائِمَةِ الْغَنَمِ إِذَا كَانَتْ أَرْبَعِينَ فَفِيهَا شَاةٌ إِلَى عِشْرِينَ وَمِائَةٍ فَإِذَا زَادَتْ عَلَى عِشْرِينَ وَمِائَةٍ فَفِيهَا شَاتَانِ إِلَى أَنْ تَبْلُغَ مِائَتَيْنِ فَإِذَا زَادَتْ عَلَى مِائَتَيْنِ فَفِيهَا ثَلاَثُ شِيَاهٍ إِلَى أَنْ تَبْلُغَ ثَلاَثَمِائَةٍ فَإِذَا زَادَتْ عَلَى ثَلاَثِمِائَةٍ فَفِى كُلِّ مِائَةِ شَاةٍ شَاةٌ وَلاَ يُؤْخَذُ فِى الصَّدَقَةِ هَرِمَةٌ وَلاَ ذَاتُ عَوَارٍ مِنَ الْغَنَمِ وَلاَ تَيْسُ الْغَنَمِ إِلاَّ أَنْ يَشَاءَ الْمُصَّدِّقُ وَلاَ يُجْمَعُ بَيْنَ مُفْتَرِقٍ وَلاَ يُفَرَّقُ بَيْنَ مُجْتَمِعٍ خَشْيَةَ الصَّدَقَةِ وَمَا كَانَ مِنْ خَلِيطَيْنِ فَإِنَّهُمَا يَتَرَاجَعَانِ بَيْنَهُمَا بِالسَّوِيَّةِ فَإِنْ لَمْ تَبْلُغْ سَائِمَةُ الرَّجُلِ أَرْبَعِينَ فَلَيْسَ فِيهَا شَىْءٌ إِلاَّ أَنْ يَشَاءَ رَبُّهَا وَفِى الرِّقَةِ رُبْعُ الْعُشْرِ فَإِنْ لَمْ يَكُنِ الْمَالُ إِلاَّ تِسْعِينَ وَمِائَةً فَلَيْسَ فِيهَا شَىْءٌ إِلاَّ أَنْ يَشَاءَ رَبُّهَا."
Tercemesi:
Bize Musa b. İsmail, ona da Hammad şöyle demiştir: Sümame b. Abdullah b. Enes'ten bir yazı aldım. Sümame, üzerinde Rasulullah'ın (sav) mührü bulunan bu yazıyı, Hz. Ebu Bekir'in (ra), zekât toplamak üzere gönderdiğinde Enes b. Malik'e (ra) yazdığını iddia etti. Yazıda şu bilgiler yer alıyordu:
"Bu, Allah'ın, peygamberine (sav) emretmiş olduğu üzere Rasulullah'ın (sav) Müslümanların üzerine takdir ve tayin ettiği zekât oranlarını içeren bir yazıdır. Herhangi bir Müslümandan bu yazıya uygun olarak zekatını vermesi talep edilirse onu versin. Her kimden de burada yazılı olandan fazlası istenirse onu vermesin. Buna göre yirmi beşten az olan develerde zekât, koyun üzerinden alınır ve her beş devede, bir koyun gerekir. Develerin sayısı yirmi beşe ulaştığında, otuz beşe kadar bir yaşını bitirip iki yaşına basmış bir dişi deve verilir. Bu yaşta bir dişi deve yoksa iki yaşını bitirip üç yaşına girmiş bir erkek deve verilir. Otuz altıya ulaştığında, kırk beşe kadar iki yaşını bitirip üç yaşına basmış bir dişi deve verilir. Kırk altıya ulaştığında, altmışa kadar erkek deveye çekilebilecek üç yaşını bitirip dört yaşına basmış bir dişi deve verilir. Altmış bire ulaştığında, yetmiş beşe kadar dört yaşını bitirip beş yaşına basmış bir dişi deve verilir. Yetmiş altıya ulaştığında, doksana kadar iki yaşını bitirip üç yaşına basmış iki dişi deve verilir. Doksan bire ulaştığında, yüz yirmiye kadar erkek deveye çekilebilecek üç yaşını bitirip dört yaşına basmış iki dişi deve verilir. Develerin sayısı yüz yirmiyi geçtiğinde her kırk devede iki yaşını bitirip üç yaşına basmış bir dişi deve, her elli devede ise üç yaşını bitirip dört yaşına basmış bir dişi deve verilir. Zekât oranlarına bağlı olarak develerin yaşları birbirinden farklı olursa bakılır. Develerinin nisabı, dört yaşını bitirip beş yaşına basmış dişi deve zekatına ulaşan ancak verebileceği bu yaşta dişi bir devesi bulunmayıp da üç yaşını bitirip dört yaşına basmış dişi bir devesi olan kişiden, zekât olarak -mümkün oluyorsa- yanında iki koyunla veya yirmi dirhemle birlikte bu devesi kabul edilir. Develerinin nisabı, üç yaşını bitirip dört yaşına basmış dişi deve zekatına ulaşan ancak verebileceği bu yaşta dişi bir devesi bulunmayıp da dört yaşını bitirip beş yaşına basmış dişi bir devesi olan kişiden, zekât olarak bu devesi kabul edilir; buna karşılık zekât memuru, o kişiye yirmi dirhem veya iki koyun geri ödemede bulunur. Develerinin nisabı, üç yaşını bitirip dört yaşına basmış dişi deve zekatına ulaşan ancak verebileceği bu yaşta dişi bir devesi bulunmayıp da iki yaşını bitirip üç yaşına basmış dişi bir devesi olan kişiden zekât olarak bu devesi kabul edilir." [Ebu Davud der ki: Hadisin şu kısmını ravi Musa'dan (b. İsmail) istediğim gibi iyi ezberleyemedim. Bilahare onu pekiştirdim.] "zekât mükellefi, onunla birlikte -mümkün oluyorsa- iki koyun veya yirmi dirhem daha verir. Zekâtı, iki yaşını bitirip üç yaşına girmiş bir dişi deve verecek sayıda devesi olan ancak verebileceği bu yaşta dişi bir devesi bulunmayıp da üç yaşını bitirip dört yaşına girmiş dişi bir devesi olan kişiden zekât olarak bu devesi kabul edilir." [Ebu Davud der ki: bundan sonra Hadis, şöyle devam etmiştir:] "Buna karşılık zekât memuru, o kişiye yirmi dirhem veya iki koyun geri ödemede bulunur. Yanında iki yaşını bitirip de üç yaşına basmış dişi bir deve verecek sayıda devesi olan ancak zekât olarak verebileceği bu yaşta bir dişi devesi bulunmayıp da bir yaşını bitirip iki yaşına basmış bir dişi devesi olan kişiden, zekât olarak iki koyun veya yirmi dirhemle birlikte bu devesi kabul edilir. Yanında bir yaşını doldurup da iki yaşına girmiş bir dişi deve vermesi gerekecek sayıda devesi olan ancak verebileceği bu yaşta bir devesi bulunmayıp da iki yaşını bitirip üç yaşına girmiş erkek bir devesi olan kişiden, zekât olarak sadece bu devesi alınır. Kişinin yanında sadece dört devesi varsa o develere zekât düşmez. Fakat sahibi dilerse sadaka verebilir."
"Sâime olan koyunların sayısı kırka ulaşırsa yüz yirmiye kadar bir koyun, yüz yirmiyi geçince iki yüze kadar iki koyun, iki yüzü geçince üç yüze kadar üç koyun zekât gerekir. Üç yüzü geçince her yüz koyunda bir koyun zekât gerekir. Zekât görevlisi uygun bulmadıkça yaşlı ve tek gözü kör koyun, koç ve teke zekât olarak alınamaz. Zekât ödememek veya ilgiliyi zekatla mükellef tutmak kaygısıyla birleştirilmiş hiçbir sürü parçalara bölünemez, ayrı ayrı olan hiçbir sürü de tek sürü halinde bir araya getirilemez. Sürü, hayvanlarını birbirine karıştıran (halît) iki ortağa aitse (sürü, tek kişiye aitmiş gibi işlem yapılır; bilahare) ortaklar kendi aralarında hisselerine göre dengeli bir biçimde hesaplaşırlar. Yanındaki sâime koyunların sayısı kırka ulaşmıyorsa o koyunlara zekât düşmez. Fakat sahibi dilerse sadaka verebilir. Dirhem olarak basılı gümüşte kırkta bir zekât gerekir. Dirhemler sadece yüz doksan tane ise bu dirhemlerde herhangi bir şey gerekmez. Ancak sahibi dilerse sadaka verebilir."
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Ebû Davud, Sünen-i Ebu Davud, Zekât 5, /364
Senetler:
1. Ebu Bekir es-Sıddîk (Abdullah b. Osman b. Amir b. Amr b. Ka'b)
2. Enes b. Malik el-Ensarî (Enes b. Malik b. Nadr b. Damdam b. Zeyd b. Haram)
3. Sümame b. Abdullah el-Ensarî (Sümame b. Abdullah b. Enes b. Malik)
4. Ebu Seleme Hammad b. Seleme el-Basrî (Hammad b. Seleme b. Dînar)
5. Ebu Seleme Musa b. İsmail et-Tebûzeki (Musa b. İsmail)
Konular:
Hadis, hadislerin yazılması
Zekat, hangi mallardan, ve ne kadar verileceği
Zekat, mallarının nisabı
Öneri Formu
Hadis Id, No:
10814, D001569
Hadis:
حَدَّثَنَا عُثْمَانُ بْنُ أَبِى شَيْبَةَ حَدَّثَنَا مُحَمَّدُ بْنُ يَزِيدَ الْوَاسِطِىُّ أَخْبَرَنَا سُفْيَانُ بْنُ حُسَيْنٍ بِإِسْنَادِهِ وَمَعْنَاهُ قَالَ
"فَإِنْ لَمْ تَكُنِ ابْنَةُ مَخَاضٍ فَابْنُ لَبُونٍ." وَلَمْ يَذْكُرْ كَلاَمَ الزُّهْرِىِّ .
Tercemesi:
Bize (Ebu Hasan) Osman b. Ebu Şeybe (el-Absî) ona (Ebu Said) Muhammed b. Yezid (el-Kelaî) el-Vasıtî, ona da (Ebu Muhammed) Süfyan b. Hüseyin (el-Vasitî) ilgili senediyle bu hadisi manen şöyle rivayet etmiştir:
"Eğer bir yaşına doldurup iki yaşına basmış bir dişi deve yoksa iki yaşını doldurup üç yaşına basmış erkek bir deve (zekât olarak) verilir."
Ancak Süfyan b. Hüseyin, Zührînin konuya dair açıklamasını zikretmedi.
Açıklama:
İsnadın tamamı için bk. D001568.
Yazar, Kitap, Bölüm:
Ebû Davud, Sünen-i Ebu Davud, Zekât 5, /366
Senetler:
1. İbn Ömer Abdullah b. Ömer el-Adevî (Abdullah b. Ömer b. Hattab)
2. Ebu Ömer Salim b. Abdullah el-Adevî (Salim b. Abdullah b. Ömer b. Hattab)
3. Ebu Bekir Muhammed b. Şihab ez-Zührî (Muhammed b. Müslim b. Ubeydullah b. Abdullah b. Şihab)
4. Ebu Muhammed Süfyan b. Hüseyin el-Vasitî (Süfyan b. Hüseyin b. Hasan)
5. Ebu Said Muhammed b. Yezid el-Kelaî (Muhammed b. Yezid)
6. Ebu Hasan Osman b. Ebu Şeybe el-Absî (Osman b. Muhammed b. İbrahim)
Konular:
Hadis, hadislerin yazılması
Zekat, hangi mallardan, ve ne kadar verileceği
Zekat, mallarının nisabı
Öneri Formu
Hadis Id, No:
10801, D001556
Hadis:
حَدَّثَنَا قُتَيْبَةُ بْنُ سَعِيدٍ الثَّقَفِىُّ حَدَّثَنَا اللَّيْثُ عَنْ عُقَيْلٍ عَنِ الزُّهْرِىِّ أَخْبَرَنِى عُبَيْدُ اللَّهِ بْنُ عَبْدِ اللَّهِ بْنِ عُتْبَةَ عَنْ أَبِى هُرَيْرَةَ قَالَ لَمَّا تُوُفِّىَ رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم وَاسْتُخْلِفَ أَبُو بَكْرٍ بَعْدَهُ وَكَفَرَ مَنْ كَفَرَ مِنَ الْعَرَبِ قَالَ عُمَرُ بْنُ الْخَطَّابِ لأَبِى بَكْرٍ كَيْفَ تُقَاتِلُ النَّاسَ وَقَدْ قَالَ رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم
"أُمِرْتُ أَنْ أُقَاتِلَ النَّاسَ حَتَّى يَقُولُوا لاَ إِلَهَ إِلاَّ اللَّهُ فَمَنْ قَالَ لاَ إِلَهَ إِلاَّ اللَّهُ عَصَمَ مِنِّى مَالَهُ وَنَفْسَهُ إِلاَّ بِحَقِّهِ وَحِسَابُهُ عَلَى اللَّهِ عَزَّ وَجَلَّ." فَقَالَ أَبُو بَكْرٍ وَاللَّهِ لأُقَاتِلَنَّ مَنْ فَرَّقَ بَيْنَ الصَّلاَةِ وَالزَّكَاةِ فَإِنَّ الزَّكَاةَ حَقُّ الْمَالِ وَاللَّهِ لَوْ مَنَعُونِى عِقَالاً كَانُوا يُؤَدُّونَهُ إِلَى رَسُولِ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم لَقَاتَلْتُهُمْ عَلَى مَنْعِهِ . فَقَالَ عُمَرُ بْنُ الْخَطَّابِ فَوَاللَّهِ مَا هُوَ إِلاَّ أَنْ رَأَيْتُ اللَّهَ عَزَّ وَجَلَّ قَدْ شَرَحَ صَدْرَ أَبِى بَكْرٍ لِلْقِتَالِ - قَالَ - فَعَرَفْتُ أَنَّهُ الْحَقُّ.
[قَالَ أَبُو دَاوُدَ قَالَ أَبُو عُبَيْدَةَ مَعْمَرُ بْنُ الْمُثَنَّى الْعِقَالُ صَدَقَةُ سَنَةٍ وَالْعِقَالاَنِ صَدَقَةُ سَنَتَيْنِ.]
[قَالَ أَبُو دَاوُدَ وَرَوَاهُ رَبَاحُ بْنُ زَيْدٍ وَعَبْدُ الرَّزَّاقِ عَنْ مَعْمَرٍ عَنِ الزُّهْرِىِّ بِإِسْنَادِهِ وَقَالَ بَعْضُهُمْ عِقَالاً. وَرَوَاهُ ابْنُ وَهْبٍ عَنْ يُونُسَ قَالَ عَنَاقًا.
[قَالَ أَبُو دَاوُدَ وَقَالَ شُعَيْبُ بْنُ أَبِى حَمْزَةَ وَمَعْمَرٌ وَالزُّبَيْدِىُّ عَنِ الزُّهْرِىِّ فِى هَذَا الْحَدِيثِ لَوْ مَنَعُونِى عَنَاقًا . وَرَوَى عَنْبَسَةُ عَنْ يُونُسَ عَنِ الزُّهْرِىِّ فِى هَذَا الْحَدِيثِ قَالَ عَنَاقًا.]
Tercemesi:
Bize Kuteybe b. Said es-Sekafî, ona Leys, ona Ukayl, ona ez-Zührî, ona Ubeydullah b. Abdullah b. Utbe, ona da Ebu Hureyre şöyle rivayet etmiştir:
Rasulullah (sav) vefat ettiğinde ve ondan sonra Ebu Bekir halife seçildiğinde Araplar'dan dinden dönenler dönüverdiler! Ömer b. Hattab, Ebu Bekir'e, Rasulullah'ın (sav), "Allah'tan başka ilah yoktur demelerine dek insanlarla savaşmakla emrolundum. Allah'tan başka ilah yoktur diyen malını ve canını benden korumuş olur. Allah'ın hakkı ise hariç. Onun hesabı Allah'a kalmıştır," buyurmuşken insanlarla nasıl savaşırsın?dedi. Ebu Bekir de namaz ile zekâtı birbirinden ayıranlara karşı muhakkak savaşacağım. Zira zekât malın hakkıdır. Vallahi! Rasulullah'a (sav) verdikleri bir deve yularını bana vermeseler bunun verilmemesinden dolayı onlara karşı savaşırım" dedi. (Bunun üzerine) Ömer, Vallahi! Allah'ın, Ebu Bekir'in gönlüne savaş için ilham verdiğini görünce onun hak üzere olduğunu anladım dedi.
[Ebû Davud şöyle demiştir: Ebu Ubeyde Ma'mer b. Müsenna, İkâl (الْعِقَالُ), bir senenin zekâtı, ikâlân (الْعِقَالاَنِ) ise iki senenin sadakasıdır.]
[Ebû Davud şöyle demiştir: Bu hadisi Rabâh b. Zeyd ve Abdürrezzâk, M'mer'den, o da ez-Zührî'den isnadı ile nakletmiş ve bazıları ikâl ifadesini zikretmişlerdir. Bu hadisi İbn Vehb, Yunus'tan naklen rivayet etmiş ve anâk ifadesini kullanmıştır.]
[Ebû Davud şöyle demiştir: Şuayb b. Ebu Hamza, Ma'mer ve ez-Zübeydî, ez-Zührî'den naklederken bu hadiste anâk ibaresini kaydetmişlerdir. Anbese, Yunus'tan, o da ez-Zührî'den bu hadisi naklederken anâk ifadesini zikretmiştir.]
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Ebû Davud, Sünen-i Ebu Davud, Zekât 1, /362
Senetler:
1. Ebu Hureyre ed-Devsî (Abdurrahman b. Sahr)
2. Ebu Abdullah Ubeydullah b. Abdullah el-Hüzeli (Ubeydullah b. Abdullah b. Utbe b. Mesud b. Gâfil)
3. Ebu Bekir Muhammed b. Şihab ez-Zührî (Muhammed b. Müslim b. Ubeydullah b. Abdullah b. Şihab)
4. Ebu Halid Ukayl b. Halid el-Eylî (Ukayl b. Halid b. Ukayl)
5. Ebu Haris Leys b. Sa'd el-Fehmî (Leys b. Sa'd b. Abdurrahman)
6. Ebu Recâ Kuteybe b. Said es-Sekafi (Kuteybe b. Said b. Cemil b. Tarif)
Konular:
Haklar, Hak ve Özgürlüklerin Sağlanması ve Korunması
İrtidad
KTB, TEVHİD
Savaş, müslümanlarla
Tevhid, kelime-i tevhid getirenin öldürülmeyeceği
Zekat, vermemenin cezası