6745 Kayıt Bulundu.
Bize Abdullah b. Muhammed en-Nüfeyl, ona Miskin, ona Muhammed b. Muhacir, ona Rabi'a b. Yezid, ona Ebu Kebşe es-Selûlî, ona da Sehl b. el-Hanzaliyye rivayet etmiştir: Uyeyne b. Hısn ve Akra’ b. Hâbis Rasulullah’'a (sav) gelip mal istediler. Hz. Peygamber de Muaviye'den, onlara isteklerinin karşılanmasını (görevlilere) yazmasını emretti. Akra’, kendine ait yazıyı aldı, onu dürüp sarığına soktu ve gitti. Uyeyne ise yazıyı alıp Hz. Peygamber’e götürdü ve 'Ya Muhammed! Benim, Mütelemmis’in sahifesi gibi, içinde ne yazıldığını bilmediğim bir yazıyı alıp kabileme gideceğimi mi zannediyorsun?' diye mırıldandı. Muaviye de onun bu sözünü Rasulullah'a (sav) haber verdi. Bunun üzerine Hz. Peygamber "kimin, kendisine yetecek kadar malı olduğu halde dilenirse, o ancak cehennemdeki ateşini çoğaltmış olur," dedi. Hadisin ravilerinden biri olan en-Nüfeylî diğer bir rivayette ateş kelimesi yerine cehennemin kor ateşi ibaresini kullandı. Bunun üzerine ashab Ey Allah’ın Rasulü kişiye yetecek malın miktarı nedir? diye sordular. Diğer bir rivayette en-Nüfeyl, bu cümlenin yerine dilenmek uygun olmayan zenginliğin miktarı nedir? cümlesini zikretti. Hz. Peygamber şu cevabı verdi: "Ona sabah ve akşam yemeklerinde yetecek miktardır." Başka bir rivayette "onu bir gün bir gece veya bir gece bir gün doyuracak miktardır," şeklindedir. Bize bunu zikredilen bu sözlerle muhtasar olarak rivayet etti.
Açıklama: Uyeyne b. Hısn ile Akra’ b. Hâbis, müellefe-i kulûbdandırlar. Mekke fethinden sonra Müslüman olmuşlardı. Hz. Peygamber Huneyn’de her ikisine yüzer deve vermişti. Uyeyne, Huneyn ve Tâif seferlerine katılmış, Hz. Ebû Bekir döneminde yalancı Peygamber Tuleyha’ya uyarak irtidat etmişse de sonra tekrar İslâm’a dönmüştü. Mütelemmis, câhiliye devri şairlerinden biridir. Asıl adı, Cerîr b. Abdülmesîh idi. Muallaka şairlerinden Yukarıdaki hadiste Uyeyne de Hz. Peygamber’e bunu hatırlatmıştı. Ama onun bu sözünde, Hz. Peygamber’e güvenmediği ve O’nun da hainlik yapabileceği şüphesini taşıdığı anlamı da vardı. Nitekim Uyeyne’nin bilâhare irtidat etmiş olması da onun Hz. Peygamber’e olan güven ve itimadının düzeyini göstermektedir.
Bize el-Hasan b. Ali, ona Yezid b. Harun, ona Şube, ona Katade, ona Ebu Ömer el-Ğadânî, ona da Ebu Hureyre (ra) Rasulullah'tan (sav) önceki kıssanın benzerini rivayet etmiştir: [Birisi, Ebu Hureyre'ye develerin hakkı nedir? diye sordu. Ebu Hureyre de iyisini verirsin, bol sütlü olanını sütü sağılıp sana geri verilmek üzere hediye edersin, binilip sana iade edilmek üzere verirsin. Erkeğini dişileri aşılayıp sana iade edilmek üzere verirsin, sütlerinden içirirsin dedi.]
Açıklama: İlgili rivayet için bk. D001658.
Bize Musa b. İsmail, ona Hammad b. Seleme, ona Yahya b. Said ve Rabî'a, Kuteybe hadisinin isnadı ve manasıyla rivayet etmiş, yalnız şu cümleyi de eklemiştir: "Eğer sahibi gelir de malın kesesini ve miktarını bilirse, onu kendisine ver!"
Açıklama: Anlaşıldığı kadarıyla musannif ile Hammad b. Seleme arasında inkita vardır.
Bize Abdullah b. Mesleme, bona Mâlik, ona Nâfi, ona da Abdullah b. Ömer'in (ra) rivayet ettiğine göre; Rasulullah (sav) minberde zekâttan, haya edip sadakadan, iffetli davranmaktan ve dilencilikten söz ederken şöyle buyurdu: "Üstteki el, alttaki elden hayırlıdır. Üstteki el, verenin elidir. Alttaki el de dilenenin elidir." [Ebû Davud dedi ki: Bu hadisteki Eyyüb'ün Nafi'den rivayeti konusunda ihtilâf edilmiştir. Abdulvaris: Üstteki el, iffetli davrananın (dilenciliğe tenezzül etmeyenin) elidir" diye rivayet etti. Ancak ravilerin ekserisi, Hammâd b. Zeyd'in Eyyüb'den rivayetindeki, "üstteki el veren eldir" ifadesini benimsemişlerdir. Hammâd'dan rivayet edenlerden biri de "iffetli davranıp almayandır" diye rivayet etmiştir.]
Bize Muhammed b. Kesîr, ona Şube, ona Seleme b. Küheyl, ona Süveyd b. Ğafele rivayet etmiştir: Zeyd b. Sûhan ve Selmân b. Rabîa ile savaşa çıkmıştım. Yolda bir kamçı buldum. Bana, at onu! dediler. Ben de atmam, ama eğer sahibini bulursam kendisine veririm, yoksa ben kullanırım dedim. Sonra bana hac nasip oldu. Bu münasebetle Medine'ye gittim, orada Übey b. Ka'b'a rastladım, ona bu meseleyi sordum, o dedi ki: Ben de bir gün, içinde yüz dinar bulunan bir kese bulmuştum. Keseyi Hz. Peygamber’e götürdüm, bana "bir yıl boyunca onu ilan et!" buyurdu. Ben de bir yıl ilan ettim, ama sahibi çıkmadı. Tekrar Hz. Peygamber'e götürdüm, yine "bir yıl daha ilan et!" buyurdu. Yine ilan ettim, yine sahibi çıkmadı. Tekrar Hz. Peygamber'e götürdüm. "Bir yıl daha ilan et!" buyurdular. Tekrar ilan ettim, sonra gelip Onu tanıyan birini bulamadım dedim. Bunun üzerine Hz. Peygamber şunları söyledi: "Bu paranın miktarını, kesesini ve bağını hıfzet; eğer günün birinde sahibi gelecek olursa kendisine verirsin, gelmezse ondan kendin yararlan!" [(Hadisin ravisi Şube der ki): (Seleme b. Küheyl) şöyle dedi: (Süveyd b. Ğafele) 'Onu üç yıl ilan et mi dedi, yoksa bir yıl mı dedi, hatırlamıyorum.]
Bize Muhammed b. Râfi' ile Harun b. Abdullah, onlara İbn Ebu Füdeyk, ona ed-Dahhak b. Osman, ona Salim b. Ebu Nadr, ona Büsr b. Saîd, ona da Zeyd b. Halid el-Cühenî'den (ra) rivayet edildiğine göre, Rasulullah'a (sav) buluntu malın durumu sorulmuş, o da şöyle cevap vermiş: "Bir yıl onu ilan et! Eğer sahibi gelirse kendisine verirsin. Gelmezse, onun bağını ve kabını iyice belle, sonra da onu kendi malına kat! Bilahare sahibi gelecek olursa, kendisine ödersin."
Bize Kuteybe b. Said, ona İsmail b. Cafer, ona Rabî'a b. Ebu Abdurrahman, ona el-Münbeis'in âzâdlısı Yezid, ona da Zeyd b. Halid el-Cühenî'nin rivayet ettiğine göre; bir adam Rasulullah'a (sav), buluntu malın hükmünü sormuş, o da, "onu bir sene ilan et! Sonra ağız bağıyla çıkınını iyice belle, sonra da onu harca. Bilahare sahibi gelecek olursa kendisine ödersin," buyurmuştu. Bunun üzerine adam, Ey Allah'ın Rasulü, peki ya buluntu davar ise? diye sordu. Hz. Peygamber cevaben "onu al! Zira o ya senin ya kardeşinin ya da kurdun nasibidir," buyurdu. Adam tekrar Ey Allah’ın Rasulü, peki ya buluntu deve ise? diye sorunca, Hz. Peygamber kızdı; o kadar ki yanakları –veya yüzü- kıpkırmızı oldu ve "deveden sana ne!.. Sahibi kendisini buluncaya kadar onun kendisine yetecek suyu da var, çarığı da…" dedi.
Bize Ahmed b. Hafs, ona babası, ona İbrahim b. Tahman, ona Abbad b. İshak, ona Abdullah b. Yezîd, ona da babası Yezîd Mevlâ el-Münbeis, ona da Zeyd b. Halid el-Cühenî; Rasulullah (sav) buluntu malın durumu soruldu..." diyerek Rabî'a hadisinin bir benzerini rivayet etti ve dedi ki: Hz. Peygamber'e buluntu malın durumu soruldu, cevaben buyurdu ki: "Onu bir sene ilan edersin, eğer sahibi gelirse onu kendisine teslim edersin. Gelmezse, kesenin ağız bağını ve çıkınını iyice beller, sonra da onu kendi malına katarsın. Eğer bir süre sonra sahibi gelecek olursa bunu ona ödersin."
Bize Muhammed b. Râfi ve Harun b. Abdullah, onlara İbn Ebu Füdeyk, ona Dahhak b. Osman, ona Salim b. Ebu Nadr, ona Büsr b. Saîd, ona da Zeyd b. Halid el-Cühenî şöyle rivayet etmiştir: Rasulullah'a (sav) buluntu malın durumu sorulmuş, o da şöyle cevap vermiştir: "Bir yıl onu ilan et! Eğer sahibi gelirse kendisine verirsin. Gelmezse, onun bağını ve kabını iyice belle, sonra da onu kendi malına kat! Bilahare sahibi gelecek olursa, kendisine ödersin."