6728 Kayıt Bulundu.
Bize Amr b. Avn, ona Halid, ona Ebu Hayyan et-Teymî, ona da el-Münzir b. Cerir demiştir ki: (Babam) Cerir'le birlikte Bevâzîc'de bulunuyordum. Bir gün sığır çobanı sığırları getirmişti, ama sürünün içinde yabancı bir sığır vardı. Cerir, çobana bu nedir? diye sordu. Çoban da sürüye karışmış, kimin olduğunu bilmiyoruz demişti. Bunun üzerine Cerir onu sürüden çıkarın! dedi ve sonra da ben Rasulullah'ın (sav) şöyle buyurduğunu işittim diye ekledi: "Yitik bir hayvanı kendi sürüsüne ancak sapık olan biri katar."
Açıklama: Bevâzîc, Irak’ta Musul’a bağlı ve Tikrit’e yakın bir yer adıdır. Hadisin ravisi Cerîr b. Abdülhamîd bu bölgenin fâtihidir. Daha sonra da oranın Emîri olmuştu. Bu rivayetten Cerir’in, deve gibi büyük baş hayvanların kendilerini yabanilere karşı koruyabilecekleri için yitik mal sayılmamaları, dolayısıyla onu bulan birinin hayvanı alıp kendi sürüsüne katmaması gerektiği kanaatinde olduğu anlaşılmaktadır.
Bize en-Nüfeyl, ona Abdülaziz b. Muhammed, ona Zeyd b. Eslem, ona Ebû Vâkid el-Leysî'nin haber verdiğine göre, babası Ebu Vakıd, Veda haccında Rasulullah'ın (sav) hanımlarına şöyle dediğini işitmiş; "İşte bu (hac farizası tamamlandı). Bundan sonra size hasırların sırtı vardır."
Açıklama: “Bu hacdan sonra size hasırların sırtı vardır” cümlesi; bundan sonra tekrar hac yapmak size farz değildir, artık evlerde oturmak vardır anlamında kinaî bir ifadedir. Burada hac farizasının, bir defa hac yapmakla yerine getirilmiş olacağı anlatılmaktadır. Bununla birlikte nafile olarak hac yapmanın yasak olmadığında ve bu hükümde kadınların da erkekler gibi olduğunda şüphe yoktur
Bize Kuteybe b. Saîd es-Sekafî, ona el-Leys b. Sa'd, ona Said b. Ebu Said, ona babası, ona da Ebu Hureyre (ra), Rasulullah'ın (sav) şöyle buyurduğunu rivayet etmiştir: "Yanında mahremi olmadan Müslüman bir kadının bir gecelik yola çıkması helal değildir."
Açıklama: Bu ve benzeri rivayetlerde asıl gaye, kadının başına gelebilecek musibetlerden, saldırıdan ve tecavüzden onu korumaktır.
Bize Cafer b. Müsafir et-Tennîsî, ona İbn Ebu Füdeyk, ona Musa b. Yakub ez-Zem'î, ona Ebû Hazim, ona Sehl b. Sa'd isnadıyla aktardığına göre, Ali b. Ebu Talib bir gün eve geldiğinde eşi Fatıma'nın yanına vardı, Hasan ile Hüseyin'in ağladıklarını gördü. Fatıma'ya, bunlar neden ağlıyorlar? diye sordu. Fatıma da açlık yüzünden diye karşılık verdi. Bunun üzerine Hz. Ali evden çıktı. Çarşıda gezerken yerde bir dinar buldu. Hemen Fatıma'ya geldi, durumu anlattı. Hz. Fatıma hemen falan Yahudi tüccara git, un al! dedi. Hz. Ali, Yahudi'ye gitti ve biraz un satın aldı. Yahudi, sen şu Allah'ın peygamberiyim diye ortaya çıkan adamın damadı mısın? diye sordu. Hz. Ali de evet dedi. Bunun üzerine Yahudi, paranı al, un da senindir dedi. Hz. Ali çıktı, Fatıma'nın yanına geldi ve olanı biteni anlattı. Hz. Fatıma da öyleyse şimdi falan kasaba git, bir dirhemle bize et al dedi. Hz. Ali, (parayı bozdurmak zor olduğundan bir dirhem için) bir dinarı kasaba rehin olarak bıraktı ve eti alıp eve geldi. Hz. Fatıma unla hamur açtı, ateşe tencereyi koydu, et ve ekmeği pişirdi. Babasına da (yemeğe gel diye) haber gönderdi. Hz. Peygamber gelince, Fatıma Ey Allah'ın Rasulü! Sana olanı anlatayım. Eğer sen bunu bizim için helal görürsen bu yaptığım yemeği yeriz, sen de bizimle yersin, dedi ve meseleyi anlattı. Hz. Peygamber; "Bismillah diyerek yeyin!" buyurdu. Hep beraber oturup yerlerken, bir delikanlı (evin önünde), Allah aşkına, İslâm aşkına! diyerek kaybettiği dinarı arıyordu. Hz. Peygamber delikanlının çağrılmasını istedi. Delikanlı çağırıldı, gelince ona derdini sordu. O da parasını çarşıda düşürdüğünü söyledi. Bunun üzerine Hz. Peygamber,"Ya Ali! Kasaba git ve ona de ki: Allah'ın Rasulü sana, rehin bıraktığım dinarı vermeni istiyor, borcum olan bir dirhemi de kendisinin ödeyeceğini söylüyor." Bunun üzerine kasap dinarı gönderdi, Rasulullah (sav) da onu delikanlıya verdi.
Bize Osman b. Ebu Şeybe ve Hennâd, ona Ebu Muaviye ve Vekî', ona el-A'meş, ona Ebû Salih, ona da Ebu Said (ra) Rasulullah'ın (sav) şöyle buyurduğunu rivayet etmiştir: "Allah'a ve ahiret gününe iman eden bir kadının yanında babası veya erkek kardeşi veya kocası veya oğlu veya nikâhı haram olan birisi olmadan üç günlük ve daha fazla mesafe için yola çıkması helâl değildir."
Bize Musa b. İsmail, ona Hammad b. Seleme, ona Yahya b. Said ve Rabî'a, Kuteybe hadisinin isnadı ve manasıyla rivayet etmiş, yalnız şu cümleyi de eklemiştir: "Eğer sahibi gelir de malın kesesini ve miktarını bilirse, onu kendisine ver!"