6745 Kayıt Bulundu.
Bize Amr b. Avn, ona Halid, ona Ebu Hayyan et-Teymî, ona da el-Münzir b. Cerir demiştir ki: (Babam) Cerir'le birlikte Bevâzîc'de bulunuyordum. Bir gün sığır çobanı sığırları getirmişti, ama sürünün içinde yabancı bir sığır vardı. Cerir, çobana bu nedir? diye sordu. Çoban da sürüye karışmış, kimin olduğunu bilmiyoruz demişti. Bunun üzerine Cerir onu sürüden çıkarın! dedi ve sonra da ben Rasulullah'ın (sav) şöyle buyurduğunu işittim diye ekledi: "Yitik bir hayvanı kendi sürüsüne ancak sapık olan biri katar."
Açıklama: Bevâzîc, Irak’ta Musul’a bağlı ve Tikrit’e yakın bir yer adıdır. Hadisin ravisi Cerîr b. Abdülhamîd bu bölgenin fâtihidir. Daha sonra da oranın Emîri olmuştu. Bu rivayetten Cerir’in, deve gibi büyük baş hayvanların kendilerini yabanilere karşı koruyabilecekleri için yitik mal sayılmamaları, dolayısıyla onu bulan birinin hayvanı alıp kendi sürüsüne katmaması gerektiği kanaatinde olduğu anlaşılmaktadır.
Bize İbnu's-Serh, ona İbn Vehb, ona da Malik aynı isnad ve mana ile rivayet etti, yalnız bu rivayette, "devenin su tulumu yanındadır, (bu sayede) suya gelir ve ağaçlardan otlar" cümlesi de yer almaktadır. Bu rivayette kayıp davar konusunda "onu al..." cümlesi bulunmamaktadır. Ayrıca bulunan para ile ilgili olarak da Hz. Peygamber'in, "onu bir sene ilan et, eğer sahibi gelirse kendisine verirsin, gelmezse istediğini yap" dediği kaydedilmiş, ama "onu harca!" ifadesi zikredilmemiştir. [Ebû Davud dedi ki: Bu hadisi aynen es-Sevrî ile Süleyman b. Bilal ve Hammad b. Seleme de Rabî'a'dan rivayet ettiler; onlar da "onu al..." cümlesini zikretmediler.]
Bize Muhammed b. el-Alâ, ona Ebu Üsame, ona el-Velid b. Kesir, ona da Amr b. Şuayb, bir önceki hadisi aynı isnadla rivayet etti. Bu rivayete göre yitik koyun konusunda Rasulullah (sav), "onu al, sürüne kat" buyurmuştur.
Bize Müsedded, ona Ebu Avane, ona Ubeydullah b. el-Ahnes, ona da Amr b. Şuayb önceki hadisi yine aynı senedle rivayet etmiş, bu rivayete göre yitik koyun hakkında Rasulullah (sav), "o ya senindir ya başka bir kardeşinindir ya da kurdundur. Öyleyse onu al!" buyurmuştur. Aynı şekilde Eyyüb ile Yakub b. Ata, Amr b. Şuayb vasıtasıyla, sözü edilen hadisi Hz. Peygamber'den rivayet etmişler, bu rivayette de Hz. Peygamber sadece, "onu al!" buyurmuştur.
Bize Musa b. İsmail, ona Hammad b. Seleme, ona Yahya b. Said ve Rabî'a, Kuteybe hadisinin isnadı ve manasıyla rivayet etmiş, yalnız şu cümleyi de eklemiştir: "Eğer sahibi gelir de malın kesesini ve miktarını bilirse, onu kendisine ver!" [Yine Hammâd bu hadisin aynısını Ubeydullah b. Ömer'den, o Amr b. Şuayb'dan, o da babası vasıtasıyla dedesinden ve o da Hz. Peygamber'den (sav) rivayet etmiştir.] [Ebû Davud dedi ki: Hammad b. Seleme burada şunu ilave etti: Bu hadisin Seleme b. Küheyl, Yahya b. Said, Ubeydullah b. Ömer ve Rabî'a rivayetinde bulunan "eğer sahibi gelir de malın kesesini ve ağız bağını bilirse, onu kendisine ver!" cümlesindeki "kesesini ve ağız bağını bilirse" mahfuz değildir. Ukbe b. Süveyd'in, babası vasıtasıyla Hz. Peygamber'den rivayet ettiği hadisteki "onu bir sene ilan et" cümlesi de böyledir. Ömer b. el-Hattâb'ın (ra) Hz. Peygamber'den rivayet ettiği "onu bir sene ilan et" cümlesi de böyledir.]
Bize Musa b. İsmail, ona da Hammad; (T) Bize İbn Alâ, ona İbn İdris, ona İbn İshak, ona da bu hadisi Amr b. Şuayb, babası vasıtasıyla dedesinden, Hz. Peygamber'in sözü olarak rivayet etmiştir. Bu rivayette Hz. Peygamber, yitik koyun hakkında şöyle buyurmuştur: "Onu al, sahibi gelinceye kadar sakla!"
Bize Cafer b. Müsafir et-Tennîsî, ona İbn Ebu Füdeyk, ona Musa b. Yakub ez-Zem'î, ona Ebû Hazim, ona Sehl b. Sa'd isnadıyla aktardığına göre, Ali b. Ebu Talib bir gün eve geldiğinde eşi Fatıma'nın yanına vardı, Hasan ile Hüseyin'in ağladıklarını gördü. Fatıma'ya, bunlar neden ağlıyorlar? diye sordu. Fatıma da açlık yüzünden diye karşılık verdi. Bunun üzerine Hz. Ali evden çıktı. Çarşıda gezerken yerde bir dinar buldu. Hemen Fatıma'ya geldi, durumu anlattı. Hz. Fatıma hemen falan Yahudi tüccara git, un al! dedi. Hz. Ali, Yahudi'ye gitti ve biraz un satın aldı. Yahudi, sen şu Allah'ın peygamberiyim diye ortaya çıkan adamın damadı mısın? diye sordu. Hz. Ali de evet dedi. Bunun üzerine Yahudi, paranı al, un da senindir dedi. Hz. Ali çıktı, Fatıma'nın yanına geldi ve olanı biteni anlattı. Hz. Fatıma da öyleyse şimdi falan kasaba git, bir dirhemle bize et al dedi. Hz. Ali, (parayı bozdurmak zor olduğundan bir dirhem için) bir dinarı kasaba rehin olarak bıraktı ve eti alıp eve geldi. Hz. Fatıma unla hamur açtı, ateşe tencereyi koydu, et ve ekmeği pişirdi. Babasına da (yemeğe gel diye) haber gönderdi. Hz. Peygamber gelince, Fatıma Ey Allah'ın Rasulü! Sana olanı anlatayım. Eğer sen bunu bizim için helal görürsen bu yaptığım yemeği yeriz, sen de bizimle yersin, dedi ve meseleyi anlattı. Hz. Peygamber; "Bismillah diyerek yeyin!" buyurdu. Hep beraber oturup yerlerken, bir delikanlı (evin önünde), Allah aşkına, İslâm aşkına! diyerek kaybettiği dinarı arıyordu. Hz. Peygamber delikanlının çağrılmasını istedi. Delikanlı çağırıldı, gelince ona derdini sordu. O da parasını çarşıda düşürdüğünü söyledi. Bunun üzerine Hz. Peygamber,"Ya Ali! Kasaba git ve ona de ki: Allah'ın Rasulü sana, rehin bıraktığım dinarı vermeni istiyor, borcum olan bir dirhemi de kendisinin ödeyeceğini söylüyor." Bunun üzerine kasap dinarı gönderdi, Rasulullah (sav) da onu delikanlıya verdi.
Bize Musa b. İsmail, ona Hammad b. Seleme, ona Yahya b. Said ve Rabî'a, Kuteybe hadisinin isnadı ve manasıyla rivayet etmiş, yalnız şu cümleyi de eklemiştir: "Eğer sahibi gelir de malın kesesini ve miktarını bilirse, onu kendisine ver!"